10631 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Nuaym, ona Süfyân, ona Eyyûb es-Sahtiyânî, ona İkrime, ona da İbn Abbâs (ra), Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Bağışından dönen kimse, kusmuğunu tekrar yutan köpek gibidir. Kötü örnek olmak bize yakışmaz."
Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyân, ona İbrâhîm b. Meysere, ona da Amr b. Şerîd şöyle rivayet etmiştir: Misver b. Mahreme (ra) yanıma geldi ve elini omzuma koydu. Onunla beraber Sa'd b. Ebî Vakkas'a gittim. Ebû Râfi', Misver'e, "- Sen şu adama (Sa'd b. Ebu Vakkas'a), arazimde olan evimi benden satın almasını söylemez misin?" dedi. Bunun üzerine Sa'd, "- Ben sana dört bin dirhemden fazla veremem, onu da taksit taksit veririm" dedi. Ebû Râfi', "- Bana nakit olarak beş yüz dinar verildi ama ben kabul etmedim. Eğer ben Hz. Peygamber'den (sav) 'Komşu, komşu olduğu şeye herkesten daha çok hak sahibidir' buyurduğunu işitmiş olmasaydım, ben bu evi sana satmazdım -ya da bu evi sana vermezdim-" dedi. (Ali b. el-Medînî dedi ki:) Ben Süfyân b. Uyeyne'ye, Ma'mer bu hadisi böyle söylemedi, dedim. Süfyan da, fakat İbrahim b. Meysere bana böyle söyledi, dedi. Bazı insanlar (Ebû Hanîfe) şöyle dedi: Şuf'ayı satmak istediği zaman bu kimsenin şuf'ayı iptal için hile yapma hakkı vardır: Satıcı evi müşteriye hibe eder, evin hududunu belirler ve evi ona verir. Müşteri de ona mesela bin dirhem bedel verir, böylece şefî' için evde bir şuf'a hakkı kalmaz!
Bize Kuteybe b. Said, ona Leys, ona İbn Şihab, ona Ubeydullah b. Abdullh b. Utbe, ona da İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir: "Sa'd b. Ubade el-Ensarî, annesinin adayıp, ancak yerine getiremeden vefat ettiği, adağı hakkında ne yapması gerektiğini Rasulullah'a (sav) sordu. Rasulullah (sav) da 'O adağı annenin yerine sen gerçekleştir' buyurdu." [Alimlerden birisi şöyle demiştir: Develerin sayısı yirmiye ulaşınca zekat olarak dört tane koyun vermek gerekir. Develerin üzerinden bir yıl geçmeden önce sahibi onları hibe eder veya zekat vermekten kaçmak ve zekat borcunu düşürmek amacıyla onları satarsa zekat vermesi gerekmez. Hayvanları telef eder ve böylece hayvanlar da ölürse yine o kişinin bu hayvanların zekatını vermesi gerekmez.]
Bize Müslim b. İbrahim, ona Hişâm, ona Yahya b. Ebu Kesîr, ona Ebu Seleme, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: Peygamber (sav) "bakire kız, kendisinden izin alınmadıkça evlendirilemez, dul kadın da kendisi açıkça talimat vermedikçe evlendirilemez" buyurdu. Bunun üzerine “ey Allah'ın Rasulü, bakire kızın izni nasıl olur?” diye soruldu. Rasulullah (sav) "onun izni, susmasıdır" buyurdu. İnsanların bazısı der ki: Bakire kızın izni alınmadığı zaman evlendirilmez. Fakat bir adam hile yapıp, kendisinin bu kızla, kızın rızasıyla evlendiğine dair iki tane yalancı şahit getirir ve hâkim de bunların şehadetleriyle o kızın nikâhını sabit görüp tespit ederse -koca bu şahitliğin yalan olduğunu bildiği halde- o adamın bu kızla cinsî münasebette bulunmasında sakınca yoktur ve bu geçerli bir evliliktir.
Bize Ali b. Abdullah, ona Sufyân, ona Yahya b. Saîd, ona da Kasım şöyle rivayet etmiştir: Cafer oğullarından bir kadın, velisinin, kendisini rızası dışında evlendirmesinden korkarak, Ensâr'dan iki şeyhe; Cariye'nin oğulları Abdurrahmân ve Mucemmi'ye haber gönderdi. Onlar da “Sakın korkma. Çünkü Ensâr'dan Hansa bt. Hizâm'ı, babası, rızası dışında evlendirmişti de Peygamber (sav) bu nikâhı iptal etmişti” dediler. Sufyân der ki: Abdurrahman'ı işittim, babası Kasım'dan rivayetinde doğrudan “İnne Hansâe...” diyor (ve senedde Abdurrahman ile Mücemmi'yi zikretmeyerek, hadisi mürsel olarak aktarıyordu).