10631 Kayıt Bulundu.
Bize Hallâd b. Yahya, ona Süfyân, ona Mansur ve A'meş, onlara Ebu Vâil, ona da İbn Mesud (ra.) şöyle söylemiştir: Bir adam gelip Hz. Peygamber'e (sav.); 'Ey Allah'ın rasulü, bizler cahiliye döneminde yaptıklarımızdan sorumlu tutulacak mıyız?' diye sordu. Rasulullah (sav) şöyle cevap verdi: "Müslüman olduktan sonra güzel yaşayan, cahiliye döneminde yaptıklarından sorumlu tutulmaz. Fakat Müslüman olduktan sonra kötü işler yapan (irtidat edip kafir olarak ölen) hem önceki hem de sonraki yaptıklarından sorumlu tutulur."
Açıklama: Bu konuda ana ilke, İslâm’ın geçmiş günahları sileceğidir. Bir kâfir Müslüman olursa, küfür halinde iken işlediği günahları bağışlanır. “Küfredenlere söyle: Eğer vazgeçerlerse, geçmiş günahları affedilecektir” (el-Enfâl, 8/38) meâlindeki âyet bunu ifâde etmektedir. Buna mukabil Müslüman iken dinini değiştirirse; “Kim imandan sonra küfre girerse, bütün ameli boşa gider” (el-Mâide, 5/5) meâlindeki âyet mucibince, daha önce yapmış olduğu hiçbir ameli değer ifâde etmez. Dolayısıyla hem İslâm’dan önceki günahlarından ve hem de İslâm’dan sonraki günahlarından muâheze edilir. Bu insan irtidattan sonra tekrar İslâm’a girecek olursa, yine yeni Müslüman olmuş sayılır ve irtidat halinde iken işlediklerinden muâheze edilmemesi umulur.
Bize Hallâd b. Yahya, ona Süfyân, ona Mansur ve A'meş, onlara Ebu Vâil, ona da İbn Mesud (ra.) şöyle söylemiştir: Bir adam gelip Hz. Peygamber'e (sav.); 'Ey Allah'ın rasulü, bizler cahiliye döneminde yaptıklarımızdan sorumlu tutulacak mıyız?' diye sordu. Rasulullah (sav) şöyle cevap verdi: "Müslüman olduktan sonra güzel yaşayan, cahiliye döneminde yaptıklarından sorumlu tutulmaz. Fakat Müslüman olduktan sonra kötü işler yapan (irtidat edip kafir olarak ölen) hem önceki hem de sonraki yaptıklarından sorumlu tutulur."
Bize İshak b. İbrahim, ona da Vekî; (T) Bize Yahya, ona Vekî, ona A’meş, ona İbrahim, ona Alkame, ona da Abdullah (ra.) şöyle demiştir: "İman eden ve imanlarına herhangi bir haksızlık bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır" (En'âm, 6/82) ayeti indiği zaman, bu hüküm Rasulullah’ın (sav) ashabına ağır geldi ve “Hangimiz kendine haksızlık yapmaz ki?” dediler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Burada kastedilen, sizin zannettiğiniz gibi zulüm değildir. O ancak Lokman'ın, oğluna ‘Yavrucuğum, Allah'a ortak koşma. Çünkü O’na ortak koşmak çok büyük bir haksızlıktır' (Lokman, 31/13) ayetindeki zulümdür."
Bize Ömer b. Hafs b. Ğiyâs, ona babası (Hafs b. Ğiyâs), ona Suveyd b. Gafele ona da Ali (ra) şöyle demiştir: Sizlere Rasulullah'tan (sav) diye bir hadis rivayet ettiğim zaman, yalan söylemektense semadan (yere) düşmeyi daha çok severim. Benimle sizler arasında konuştuğum zaman ise (durum farklıdır), çünkü savaş ancak bir hiledir. Rasulullah'ı (sav) şöyle buyururken dinledim: "Ahir zamanda yaşları genç, akılları ermez bir takım kimseler gelecek, yaratılmışların en hayırlılarının konuştukları gibi konuşacak ama okun hedefini delip geçmesi gibi İslâm'dan öylece çıkacaklar. İmanları gırtlaklarından aşağı geçmeyecektir. Onlarla nerede karşılaşırsanız onları hemen öldürün çünkü onları öldürmek, kıyamet gününde öldürenler için bir ecirdir."
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: الْحَرْبُ خَدْعَةٌ
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Hişâm, ona Ma'mer, ona Zuhrî, ona Ebu Seleme, ona da Ebu Saîd şöyle demiştir: Peygamber (sav) ganimet taksimi yaparken, Abdullah b. Zü'l-Huveysıra et-Temîmî geldi ve “Adaletli davran, ey Allah'ın Rasulü” dedi. Rasulullah (sav) da ona "yazıklar olsun sana, ben adaletli değilsem kim adaletli?" buyurdu. Ömer b. Hattâb “müsaade edin de şunun boynunu vurayım” dedi. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Bırak onu, onun öyle arkadaşları var ki, sizden biriniz onların namazı yanında kendi namazını, orucu yanında kendi orucunu küçümser. Ama onlar okun hedefini delip geçmesi gibi dinden çıkacaklar. Okun tüyüne bakılır, orada kandan hiçbir şey bulunmaz. Sonra okun demirine bakılır, orada da hiçbir şey bulunmaz. Sonra okun yaya giriş yerine bakılır, orada da bir şey bulunmaz. Sonra okun ağaç kısmına bakılır, orada da bir şey bulunmaz. Ok, işkembe ve kana girip çıkmıştır ama onlardan da hiçbir şey oka yapışıp kalmamıştır. Onların alâmeti, iki elinden -ya da İki memesinden- bir kadın memesi gibi, yahut sallanıp duran büyük bir et parçası gibi olan bir adamdır. Onlar, insanlar arasında bir tefrika olduğu zaman ortaya çıkarlar" Ebu Saîd der ki: Ben bu hadisi Peygamber'den (sav) işittiğime şehadet ederim. Yine şehadet ederim ki, ben de kendisi ile birlikte iken, Ali bunlarla harp yaptı ve bu sırada Hz. Peygamber'in (sav) nitelendirdiği özellikleri taşıyan bir adam getirildi. Ebu Saîd der ki: "sadakaların taksimi konusunda seni ayıplayanlar" (Tevbe, 58) ayeti bunun (Abdullah b. Zü'l-Huveysıra et-Temîmî) hakkında indi.
Ebu Abdullah (el-Buhârî) der ki: Bana Leys, ona Yunus, ona İbn Şihâb, ona Urve b. Zübeyir, ona Misver b. Mahreme ve Abdurrahman b. Abdulkârî, onlara da Ömer b. Hattâb şöyle demiştir: Rasulullah (sav) henüz hayatta iken, ben Hişâm b. Hakîm b. Hizâm'ı Furkân Suresi'ni okurken işittim. Ve onun okuyuşuna kulak verip dinledim. Bir de baktım ki, Hişâm bu sureyi Rasulullah'ın bana okuttuğunun dışında bir çok harfle okudu. Az kalsın namazda ona müdahale edecektim, ancak selam verinceye kadar sabrettim. Selam verir vermez hemen elbisesinden yakalayıp "senden işittiğim şekilde bu sureyi sana kim okuttu" dedim. Hişâm "onu bana Rasulullah (sav) okuttu" dedi. Ben "yalan söyledin. Çünkü Rasulullah (sav) bu sureyi bana, senin okuduğundan başka bir şekilde okuttu" dedim sonra onu yakasından tutarak Rasulullah'a götürdüm ve " ey Allah'ın Rasulu, bu adamın Furkân Sûresi'ni, Sen'in bana okuttuğundan farklı harflerle okurken işittim" dedim. Rasulullah (sav) bana "onu bırak" buyurdu. Ona da "oku ey Hişâm" diye emretti. O da, işittiğim şekilde Rasulullah'a okudu. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Bu şekilde indirildi" buyurdu. sonra "ey Ömer, sen de oku" buyurdu. Ben de bana okutmuş olduğu okuyuşla okudum. Bana da "Bu şekilde indirildi" buyurdu sonra da "Şüphesiz bu Kur'ân yedi harf üzerine indirilmiştir. Bunlardan hangisi kolayınıza gelirse, onu okuyunuz" buyurdu.