Öneri Formu
Hadis Id, No:
9153, T000033
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا بِشْرُ بْنُ الْمُفَضَّلِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ عَقِيلٍ عَنِ الرُّبَيِّعِ بِنْتِ مُعَوِّذِ بْنِ عَفْرَاءَ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم مَسَحَ بِرَأْسِهِ مَرَّتَيْنِ بَدَأَ بِمُؤَخَّرِ رَأْسِهِ ثُمَّ بِمُقَدَّمِهِ وَبِأُذُنَيْهِ كِلْتَيْهِمَا ظُهُورِهِمَا وَبُطُونِهِمَا » . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ وَحَدِيثُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ زَيْدٍ أَصَحُّ مِنْ هَذَا وَأَجْوَدُ إِسْنَادًا . وَقَدْ ذَهَبَ بَعْضُ أَهْلِ الْكُوفَةِ إِلَى هَذَا الْحَدِيثِ مِنْهُمْ وَكِيعُ بْنُ الْجَرَّاحِ .
Tercemesi:
Bize Kuteybe b. Said, ona Bişr b. el-Mufaddal, ona Abdullah b. Muhammed b. Akil, er-Rabi bnt. Muavviz b. Afra’nın şöyle anlattığını rivayet etti: “Rasulullah (sav) (bir defasında) başını iki kez mesh etti. (Şöylesine) Meshe başının arka tarafından (öne doğru meshetmekle) başladı, sonra da önden arkaya doğru mesh etti. İki kulağının da hem içini hem de dışını meshetti.”
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Abdullah b. Zeyd’in hadisi ise bundan daha sahih ve sened yönünden daha iyidir. Bazı Kufeliler uygulamalarını bu hadise göre yapmışlardır. Onlardan biri de Vekî’ b. Cerrâh’tır
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tahâret 25, 1/48
Senetler:
1. Rubeyyi' bt. Muavviz el-Ensariyye (Rubeyyi' bt. Muavviz b. Haris b. Rifâ'a)
2. Ebu Muhammed Abdullah b. Akîl el-Haşimî (Abdullah b. Muhammed b. Akil b. Ebu Talib)
3. Ebu İsmail Bişr b. Mufaddal er-Rakâşi (Bişr b. Mufaddal b. Lahik)
4. Ebu Recâ Kuteybe b. Said es-Sekafi (Kuteybe b. Said b. Cemil b. Tarif)
Konular:
Abdest, Mesh, başın meshi
KTB, ABDEST
Öneri Formu
Hadis Id, No:
9432, T000034
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ حَدَّثَنَا بَكْرُ بْنُ مُضَرَ عَنِ ابْنِ عَجْلاَنَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ عَقِيلٍ عَنِ الرُّبَيِّعِ بِنْتِ مُعَوِّذِ بْنِ عَفْرَاءَ أَنَّهَا رَأَتِ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم يَتَوَضَّأُ قَالَتْ مَسَحَ رَأْسَهُ وَمَسَحَ مَا أَقْبَلَ مِنْهُ وَمَا أَدْبَرَ وَصُدْغَيْهِ وَأُذُنَيْهِ مَرَّةً وَاحِدَةً » . قَالَ وَفِى الْبَابِ عَنْ عَلِىٍّ وَجَدِّ طَلْحَةَ بْنِ مُصَرِّفِ بْنِ عَمْرٍو . قَالَ أَبُو عِيسَى وَحَدِيثُ الرُّبَيِّعِ حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ . وَقَدْ رُوِىَ مِنْ غَيْرِ وَجْهٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أَنَّهُ مَسَحَ بِرَأْسِهِ مَرَّةً . وَالْعَمَلُ عَلَى هَذَا عِنْدَ أَكْثَرِ أَهْلِ الْعِلْمِ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَمَنْ بَعْدَهُمْ . وَبِهِ يَقُولُ جَعْفَرُ بْنُ مُحَمَّدٍ وَسُفْيَانُ الثَّوْرِىُّ وَابْنُ الْمُبَارَكِ وَالشَّافِعِىُّ وَأَحْمَدُ وَإِسْحَاقُ رَأَوْا مَسْحَ الرَّأْسِ مَرَّةً وَاحِدَةً . حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مَنْصُورٍ الْمَكِّىُّ قَالَ سَمِعْتُ سُفْيَانَ بْنَ عُيَيْنَةَ يَقُولُ سَأَلْتُ جَعْفَرَ بْنَ مُحَمَّدٍ عَنْ مَسْحِ الرَّأْسِ أَيُجْزِئُ مَرَّةً فَقَالَ إِى وَاللَّهِ .
Tercemesi:
Bize Kuteybe (Kuteybe b. Said), ona Bekr b. Mudar, ona İbn Aclan, ona da Abdullah b. Muhammed b. Akil, er-Rubeyyi’ bt. Muavviz b. Afrâ’nın Hz. Peygamber’i abbest alırken gördüğünü rivayet etti. Onun nakline göre Rasul-i Ekrem (sav) başına mesh verdi yani başının ön ve arka kısmını, şakaklarıyla kulaklarını bir kez meshetti.”
Tirmizî: Bu konuda Ali ve Talha b. Musarrıf’ın dedesinden de hadis rivayet edilmiştir. Tirmizî: er-Rübeyyi’ hadisi hasen-sahihtir. Hz. Peygamber’in (sav) başını bir kez meshettiği başka birçok yoldan rivayet edilmiştir. Sahabe ve tabiûn dönemindeki alimlerin uygulamaları bu hadis doğrultusuna olmuştur. Cafer b. Muhammed, Süfyan es Sevrî, İbn’ül Mübarek, Şâfiî, Ahmed ve İshâk başın bir kez meshedilmesi gerektiğini söylemişlerdir. Muhammed b. Mansur el Mekkî şöyle bir nakilde bulunmuştur: Süfyan b. Uyeyne’den işittim şöyle dedi: Cafer b. Muhammed’e başı mesh etme konusunda “Bir kez mesh yeterli midir?” diye sordum bana “Evet vallahi yeterlidir” dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tahâret 26, 1/49
Senetler:
1. Rubeyyi' bt. Muavviz el-Ensariyye (Rubeyyi' bt. Muavviz b. Haris b. Rifâ'a)
2. Ebu Muhammed Abdullah b. Akîl el-Haşimî (Abdullah b. Muhammed b. Akil b. Ebu Talib)
3. Ebu Abdullah Muhammed b. Aclân el-Kuraşî (Muhammed b. Aclân)
4. Bekir b. Mudar el-Kuraşî (Bekir b. Mudar b. Muhammed)
5. Ebu Recâ Kuteybe b. Said es-Sekafi (Kuteybe b. Said b. Cemil b. Tarif)
Konular:
Abdest, Mesh, başın meshi
KTB, ABDEST
Öneri Formu
Hadis Id, No:
9434, T000035
Hadis:
حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ خَشْرَمٍ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ الْحَارِثِ عَنْ حَبَّانَ بْنِ وَاسِعٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ زَيْدٍ أَنَّهُ رَأَى النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم تَوَضَّأَ وَأَنَّهُ مَسَحَ رَأْسَهُ بِمَاءٍ غَيْرِ فَضْلِ يَدَيْهِ . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ . وَرَوَى ابْنُ لَهِيعَةَ هَذَا الْحَدِيثَ عَنْ حَبَّانَ بْنِ وَاسِعٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ زَيْدٍ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم تَوَضَّأَ وَأَنَّهُ مَسَحَ رَأْسَهُ بِمَاءٍ غَير فَضْلِ يَدَيْهِ » . وَرِوَايَةُ عَمْرِو بْنِ الْحَارِثِ عَنْ حَبَّانَ أَصَحُّ لأَنَّهُ قَدْ رُوِىَ مِنْ غَيْرِ وَجْهٍ هَذَا الْحَدِيثُ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ زَيْدٍ وَغَيْرِهِ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم أَخَذَ لِرَأْسِهِ مَاءً جَدِيدًا . وَالْعَمَلُ عَلَى هَذَا عِنْدَ أَكْثَرِ أَهْلِ الْعِلْمِ رَأَوْا أَنْ يَأْخُذَ لِرَأْسِهِ مَاءً جَدِيدًا .
Tercemesi:
Bize Ali b. Haşram, ona Abdullah b. Vehb, ona Amr b. el-Haris, ona Habban b. Vâsi’, ona da babası (Vasi' b. Habban), Abdullah b. Zeyd’in Rasul-i Ekrem’i abdest alırken gördüğünü ve başını ellerinde kalan sudan başka bir su ile (yani yeniden ıslattığı bir su ile) meshettiğini söylediğini rivayet etti.
Tirmizî: Bu hadis hasen-sahihtir. İbn Lehîa bu hadisi Habban b. Vasi’ vasıtası ile babasından şöyle nakletti: Abdullah b. Zeyd’din nakline göre “Rasulullah (sav) abdest aldı ve başını, ellerinde kalan sudan başka bir su ile meshetti.” Amr b. el Haris’in Habban’dan rivayeti daha sahihtir. Çünkü bu hadis Abdullah b. Zeyd ve başkalarından değişik yollarla şu şekilde nakledilmiştir: “Rasulullah (sav) başını meshetmek için elini yeniden ıslattı.” Alimlerin çoğunluğunun uygulaması bu doğrultudadır ve onlar başın meshedilmesi için elin yeniden ıslatılması gerektiği görüşündedirler.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tahâret 27, 1/50
Senetler:
1. Abdullah b. Zeyd el-Ensari (Abdullah b. Zeyd b. Asım b. Ka'b b. Amr b. Avf b. Mebzul)
2. Vasi' b. Habban el-Ensarî (Vasi' b. Habban b. Munkiz b. Amr)
3. Habban b. Vasi' el-Mazini (Habban b. Vasi' b. Habban b. Münkiz b. Amr)
4. Amr b. Haris el-Ensarî (Amr b. Haris b. Yakub)
5. Abdullah b. Vehb el-Kuraşî (Abdullah b. Vehb b. Müslim)
6. Hafız Ebu Hasan Ali b. Haşrem el-Mervezi (Ali b. Haşrem b. Abdurrahman b. Ata b. Hilal)
Konular:
Abdest, Mesh, başın meshi
KTB, ABDEST
Öneri Formu
Hadis Id, No:
10228, T000093
Hadis:
حَدَّثَنَا هَنَّادٌ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنْ هَمَّامِ بْنِ الْحَارِثِ قَالَ: بَالَ جَرِيرُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ ثُمَّ تَوَضَّأَ وَمَسَحَ عَلَى خُفَّيْهِ. فَقِيلَ لَهُ أَتَفْعَلُ هَذَا؟ قَالَ وَمَا يَمْنَعُنِى وَقَدْ رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَفْعَلُهُ . قَالَ إِبْرَاهِيمُ وَكَانَ يُعْجِبُهُمْ حَدِيثُ جَرِيرٍ لأَنَّ إِسْلاَمَهُ كَانَ بَعْدَ نُزُولِ الْمَائِدَةِ . هَذَا قَوْلُ إِبْرَاهِيمَ يَعْنِى كَانَ يُعْجِبُهُمْ . قَالَ وَفِى الْبَابِ عَنْ عُمَرَ وَعَلِىٍّ وَحُذَيْفَةَ وَالْمُغِيرَةِ وَبِلاَلٍ وَسَعْدٍ وَأَبِى أَيُّوبَ وَسَلْمَانَ وَبُرَيْدَةَ وَعَمْرِو بْنِ أُمَيَّةَ وَأَنَسٍ وَسَهْلِ بْنِ سَعْدٍ وَيَعْلَى بْنِ مُرَّةَ وَعُبَادَةَ بْنِ الصَّامِتِ وَأُسَامَةَ بْنِ شَرِيكٍ وَأَبِى أُمَامَةَ وَجَابِرٍ وَأُسَامَةَ بْنِ زَيْدٍ وَابْنِ عُبَادَةَ وَيُقَالُ -ابْنُ عِمَارَةَ- وَ-أُبَىُّ بْنُ عِمَارَةَ -. قَالَ أَبُو عِيسَى وَحَدِيثُ جَرِيرٍ حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ .
Tercemesi:
Bize Hennnad (b. Seri et-Temimî), ona Veki (b. Cerrah), ona A’meş (Süleyman b. Mihran), ona da İbrahim (en-Nehaî), ona Hemmam b. Haris’in (en-Nehaî) şöyle anlattığını rivayet etti: Cerir b. Abdullah (el-Becelî), (bir gün) küçük abdest bozdu, sonra abdest aldı ve mestleri üzerine meshetti. Kendisine “Sen böyle mi yapıyorsun?” dediler. Bunun üzerine “Bunu yapmama bir engel mi var? Ben, Rasulullah’ın (sav) böyle yaptığını gördüm” dedi.
(Hadisin ravilerinden) İbrahim diyor ki: Cerir’in bu sözü Abdullah’ın arkadaşlarının hoşuna giderdi. Çünkü Cerir’in Müslüman olması, Mâide süresinin gelişinden sonra idi. “Arkadaşlarının hoşuna giderdi” sözü (hadisin ravilerinden) İbrahim’in sözüdür. Bu konuda Ömer, Ali, Huzeyfe, Muğira, Bilal, Sa’d, Ebu Eyyub, Selman, Büreyde, Amr b. Ümeyye, Enes, Sehl b. Sa’d, Ya’la b. Mürre, Ubade b. Samit, Üsame b. Şerik, Ebu Ümame, Cabir, Üsame b. Zeyd, İbn Ubade –kendisine İbn Umara da denilir- ve Übey b. Imara’dan da hadis rivayet edilmiştir. Tirmizî: Cerir’in bu hadisi hasen-sahihtir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tahâret 70, 1/155
Senetler:
1. Ebu Amr Cerir b. Abdullah el-Becelî (Cerir b. Abdullah b. Cabir)
2. Hemmam b. Haris en-Nehai (Hemmam b. Haris b. Kays b. Amr b. Harise)
3. Ebu İmran İbrahim en-Nehaî (İbrahim b. Yezid b. Kays b. Esved b. Amr)
4. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
5. Ebu Süfyan Veki' b. Cerrah er-Ruâsî (Veki' b. Cerrah b. Melih b. Adî)
6. Ebu Serî Hennâd b. Serî et-Temîmî (Hennad b. Serî b. Musab b. Ebu Bekir)
Konular:
Abdest, mestler üzerine mesh
KTB, ABDEST
Kur'an, Mâide suresinin nuzulü
Öneri Formu
Hadis Id, No:
10229, T000094
Hadis:
وَيُرْوَى عَنْ شَهْرِ بْنِ حَوْشَبٍ قَالَ: رَأَيْتُ جَرِيرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ تَوَضَّأَ وَمَسَحَ عَلَى خُفَّيْهِ فَقُلْتُ لَهُ فِى ذَلِكَ فَقَالَ: «رَأَيْتُ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم تَوَضَّأَ وَمَسَحَ عَلَى خُفَّيْهِ . فَقُلْتُ لَهُ أَقَبْلَ الْمَائِدَةِ أَمْ بَعْدَ الْمَائِدَةِ؟ فَقَالَ مَا أَسْلَمْتُ إِلاَّ بَعْدَ الْمَائِدَةِ» . حَدَّثَنَا بِذَلِكَ قُتَيْبَةُ حَدَّثَنَا خَالِدُ بْنُ زِيَادٍ التِّرْمِذِىُّ عَنْ مُقَاتِلِ بْنِ حَيَّانَ عَنْ شَهْرِ بْنِ حَوْشَبٍ عَنْ جَرِيرٍ . قَالَ وَرَوَى بَقِيَّةُ عَنْ إِبْرَاهِيمَ بْنِ أَدْهَمَ عَنْ مُقَاتِلِ بْنِ حَيَّانَ عَنْ شَهْرِ بْنِ حَوْشَبٍ عَنْ جَرِيرٍ . وَهَذَا حَدِيثٌ مُفَسِّرٌ لأَنَّ بَعْضَ مَنْ أَنْكَرَ الْمَسْحَ عَلَى الْخُفَّيْنِ تَأَوَّلَ أَنَّ مَسْحَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم عَلَى الْخُفَّيْنِ كَانَ قَبْلَ نُزُولِ الْمَائِدَةِ وَذَكَرَ جَرِيرٌ فِى حَدِيثِهِ أَنَّهُ رَأَى النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم مَسَحَ عَلَى الْخُفَّيْنِ بَعْدَ نُزُولِ الْمَائِدَةِ .
Tercemesi:
Şehr b. Havşeb’in şöyle anlattığı rivayet edilmiştir: Cerir b. Abdullah’ı gördüm. Abdest aldı ve mestleri üzerine meshetti. Bu konuyu kendisine sorduğumda bana şöyle cevap verdi: “Ben Rasulullah’ı (sav) gördüm; abdest aldı ve mestleri üzerine meşhetti.” Ben de “Mâide suresinin inmesinden önce mi, yoksa sonra mı?” diye sordum. O da “Ben, Mâide süresinin inmesinden sonra Müslüman oldum” dedi. Kuteybe (b. Said es-Sakafî) bu hadisi Halid b. Ziyad et-Tirmizî, Mukatil b. Hayyan (en-Nabtî), Şehr b. Havşeb yoluyla Cerir’den rivayet etmiştir. Tirmizî: Bakıyye bu hadisi İbrahim b. Ethem, Mukatil b. Hayyan, Şehr b. Havşeb isnadıyla Cerir’den rivayet etmiştir. Tirmizî: Bu hadis duruma açıklık getiren (müfessir) bir hadistir. Çünkü mest üzerine meshi inkar edenler, Rasulullah’ın (sav) mestine mesh vermesini, “Bu, Mâide suresinin indirilmesinden önce olmuştu” diye tevil etmişlerdir. Cerir ise hadisinde Hz. Peygamber’i (sav) mestine mesh verirken Mâide suresinin inmesinden sonra gördüğünü ifade etmektedir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tahâret 70, 1/156
Senetler:
1. Ebu Amr Cerir b. Abdullah el-Becelî (Cerir b. Abdullah b. Cabir)
2. Şehr b. Havşeb el-Eşarî (Şehr b. Havşeb)
3. Ebu Bistam Mukatil b. Hayyan en-Nabti (Mukatil b. Hayyan)
4. Halid b. Ziyad el-Ezdi (Halid b. Ziyad b. Cerv)
5. Ebu Recâ Kuteybe b. Said es-Sekafi (Kuteybe b. Said b. Cemil b. Tarif)
Konular:
Abdest, mestler üzerine mesh
KTB, ABDEST
Kur'an, Mâide suresinin nuzulü
Öneri Formu
Hadis Id, No:
10230, T000095
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ عَنْ سَعِيدِ بْنِ مَسْرُوقٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ التَّيْمِىِّ عَنْ عَمْرِو بْنِ مَيْمُونٍ عَنْ أَبِى عَبْدِ اللَّهِ الْجَدَلِىِّ عَنْ خُزَيْمَةَ بْنِ ثَابِتٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم «أَنَّهُ سُئِلَ عَنِ الْمَسْحِ عَلَى الْخُفَّيْنِ فَقَالَ: لِلْمُسَافِرِ ثَلاَثَةٌ وَلِلْمُقِيمِ يَوْمٌ » . وَذُكِرَ عَنْ يَحْيَى بْنِ مَعِينٍ أَنَّهُ صَحَّحَ حَدِيثَ خُزَيْمَةَ بْنِ ثَابِتٍ فِى الْمَسْحِ . وَأَبُو عَبْدِ اللَّهِ الْجَدَلِىُّ اسْمُهُ عَبْدُ بْنُ عَبْدٍ وَيُقَالُ: عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ عَبْدٍ . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ . وَفِى الْبَابِ عَنْ عَلِىٍّ وَأَبِى بَكْرَةَ وَأَبِى هُرَيْرَةَ وَصَفْوَانَ بْنِ عَسَّالٍ وَعَوْفِ بْنِ مَالِكٍ وَابْنِ عُمَرَ وَجَرِيرٍ .
Tercemesi:
Bize Kuteybe (b. Said es-Sekafî), ona Ebu Avane (Vazzah b. Abdullah el-Yeşkurî), ona Said b. Mesruk (es-Sevrî), ona İbrahim et-Teymî (İbrahim b. Yezid b. Şerik), ona Amr b. Meymun, ona da Ebu Abdullah el-Cedelî, Huzeyme b. Sabit’in (el-Ensarî) şöyle anlattığını rivayet etti: Rasul-i Ekrem’e (sav) mest üzerine meshin süresi soruldu. Efendimiz de (sav) “Yolcu olan kimse için üç gün, yolcu olmayan mukimler için ise bir gündür” buyurdu.
Yahya b. Maîn’in Huzeyme b. Sabit’in mesh hakkındaki hadisine sahih dediği aktarılmıştır. Hadisin isnadında adı geçen Abdullah el Cedelî’nin ismi Abd b. Abd’dir. Onun adının Abdurrahman b. Abd olduğunu söyleyenler de olmuştur. Tirmizî: Bu hadis hasen-sahihtir. Bu konuda Ali, Ebu Bekre, Ebu Hüreyre, Saffan b. Assâl, Avf b. Mâlik, İbn Ömer ve Cerir’den de hadis rivayet edilmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tahâret 71, 1/158
Senetler:
1. Ebu Umare Huzeyme b. Sabit el-Ensarî (Huzeyme b. Sabit b. Fakih b. Sa'lebe b. Sa'îde)
2. Abdurrahman b. Abd el-Cedeli (Abdurrahman b. Abd b. Abdullah b. Ebu Ömer b. Habib)
3. Ebu Abdullah Amr b. Meymun el-Evdî (Amr b. Meymun)
4. Ebu Esma İbrahim b. Yezid et-Teymî (İbrahim b. Yezid b. Şerik)
5. Ebu Süfyan Said b. Mesruk es-Sevrî (Said b. Mesruk b. Hamza)
6. Ebu Avane Vazzah b. Abdullah el-Yeşkurî (Vazzah b. Abdullah)
7. Ebu Recâ Kuteybe b. Said es-Sekafi (Kuteybe b. Said b. Cemil b. Tarif)
Konular:
Abdest, mestler üzerine mesh
KTB, ABDEST
Bize Hennâd, ona Abde, ona Muhammed b. İshak, ona Muhammed b. Cafer b. ez-Zübeyr, ona Ubeydullah b. Abdullah b. Ömer, ona da İbn Ömer şöyle anlatmış:
"“Hz. Peygamber’e, ehlî ve yabanî hayvanların dolaştığı çölde bulunan suyun durumu soruldu. Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu:
"Su iki kule (fıçı) miktarına ulaşırsa, pislik tutmaz."
Abde, Muhammed b. İshâk’ın şöyle söylediğini aktarıyor: Kulle, büyük su küplerine ve su içilen değişik kaplara denir.
Ebû İsa şöyle dedi: Bu, Şâfiî, Ahmed ve İshâk’ın da görüşleridir, onlar olup şöyle derler: "Su, iki kulle miktarı olursa tadı, rengi ve kokusu değişmediği sürece o suyu hiçbir şey necis yapmaz. Bu miktar yaklaşık olarak beş kırba (tulum) kadardır."
Açıklama: Kulle, Araplar arasında marûf ve ortalama 200 litre alan küp şeklinde bir kaptır. İki kule de ortalama 400 litre demektir.
Bu rivâyette suya necasetin bulaşması hâli değil, yırtıcı hayvanların içtiği suların artığı sorulmaktadır. Zira hadîste, ehlî ve yabanî hayvanların dolaştığı çöldeki sudan söz edilmektedir.
Bu rivâyeti delil kabul eden Şâfiîler’e göre; iki kulle miktarındaki su, çok su hükmündedir, dolayısıyla rengi, kokusu veya tadı bozulmadıkça temizdir. Suyun miktarı daha az olduğu takdirde, rengi, tadı ve kokusu değişmese de pis sayılır.
Hanefîler ise durgun sular konusunda büyük havuz diye bir ölçüyü esas alırlar. Büyük havuzdan maksat da, bir tarafı dalgalandığında bu dalgaların karşı tarafa ulaşmayacak derecede geniş olan havuzdur. Bu havuzun tanımı konusunda farklı görüşler olmakla birlikte, sathı 7x7 metre olmak üzere yaklaşık 50 m2’lik bir alana sahip olan havuz tanımı daha çok kabul görür. Derinliği konusunda da bir karış, bir arşın, su avuçlandığında dibi görünmeyecek kadar olan havuz diye farklı şeyler söylenmiştir.
Akan su konusunda ise ihtilaf yoktur; su az veya çok olsa da, rengi, tadı veya kokusu değişmemişse akan su temiz sayılır.
Suyun temiz olup olmadığı konusunda teknik imkânların bulunmadığı yerlerde insanın kanâatini, yegâne belirleyici unsur olarak kabul etmekten başka çare yoktur.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
9960, T000067
Hadis:
حَدَّثَنَا هَنَّادٌ حَدَّثَنَا عَبْدَةُ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَاقَ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ جَعْفَرِ بْنِ الزُّبَيْرِ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ عَنِ ابْنِ عُمَرَ قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَهُوَ يُسْأَلُ عَنِ الْمَاءِ يَكُونُ فِى الْفَلاَةِ مِنَ الأَرْضِ وَمَا يَنُوبُهُ مِنَ السِّبَاعِ وَالدَّوَابِّ قَالَ: فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « إِذَا كَانَ الْمَاءُ قُلَّتَيْنِ لَمْ يَحْمِلِ الْخَبَثَ » .{قَالَ عَبْدَةُ} قَالَ مُحَمَّدُ بْنُ إِسْحَاقَ الْقُلَّةُ هِىَ الْجِرَارُ وَالْقُلَّةُ الَّتِى يُسْتَقَى فِيهَا . قَالَ أَبُو عِيسَى وَهُوَ قَوْلُ الشَّافِعِىِّ وَأَحْمَدَ وَإِسْحَاقَ قَالُوا إِذَا كَانَ الْمَاءُ قُلَّتَيْنِ لَمْ يُنَجِّسْهُ شَىْءٌ مَا لَمْ يَتَغَيَّرْ رِيحُهُ أَوْ طَعْمُهُ وَقَالُوا يَكُونُ نَحْوًا مِنْ خَمْسِ قِرَبٍ .
Tercemesi:
Bize Hennâd, ona Abde, ona Muhammed b. İshak, ona Muhammed b. Cafer b. ez-Zübeyr, ona Ubeydullah b. Abdullah b. Ömer, ona da İbn Ömer şöyle anlatmış:
"“Hz. Peygamber’e, ehlî ve yabanî hayvanların dolaştığı çölde bulunan suyun durumu soruldu. Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu:
"Su iki kule (fıçı) miktarına ulaşırsa, pislik tutmaz."
Abde, Muhammed b. İshâk’ın şöyle söylediğini aktarıyor: Kulle, büyük su küplerine ve su içilen değişik kaplara denir.
Ebû İsa şöyle dedi: Bu, Şâfiî, Ahmed ve İshâk’ın da görüşleridir, onlar olup şöyle derler: "Su, iki kulle miktarı olursa tadı, rengi ve kokusu değişmediği sürece o suyu hiçbir şey necis yapmaz. Bu miktar yaklaşık olarak beş kırba (tulum) kadardır."
Açıklama:
Kulle, Araplar arasında marûf ve ortalama 200 litre alan küp şeklinde bir kaptır. İki kule de ortalama 400 litre demektir.
Bu rivâyette suya necasetin bulaşması hâli değil, yırtıcı hayvanların içtiği suların artığı sorulmaktadır. Zira hadîste, ehlî ve yabanî hayvanların dolaştığı çöldeki sudan söz edilmektedir.
Bu rivâyeti delil kabul eden Şâfiîler’e göre; iki kulle miktarındaki su, çok su hükmündedir, dolayısıyla rengi, kokusu veya tadı bozulmadıkça temizdir. Suyun miktarı daha az olduğu takdirde, rengi, tadı ve kokusu değişmese de pis sayılır.
Hanefîler ise durgun sular konusunda büyük havuz diye bir ölçüyü esas alırlar. Büyük havuzdan maksat da, bir tarafı dalgalandığında bu dalgaların karşı tarafa ulaşmayacak derecede geniş olan havuzdur. Bu havuzun tanımı konusunda farklı görüşler olmakla birlikte, sathı 7x7 metre olmak üzere yaklaşık 50 m2’lik bir alana sahip olan havuz tanımı daha çok kabul görür. Derinliği konusunda da bir karış, bir arşın, su avuçlandığında dibi görünmeyecek kadar olan havuz diye farklı şeyler söylenmiştir.
Akan su konusunda ise ihtilaf yoktur; su az veya çok olsa da, rengi, tadı veya kokusu değişmemişse akan su temiz sayılır.
Suyun temiz olup olmadığı konusunda teknik imkânların bulunmadığı yerlerde insanın kanâatini, yegâne belirleyici unsur olarak kabul etmekten başka çare yoktur.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tahâret 50, 1/97
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Ebu Bekir Ubeydullah b. Abdullah el-Adevî (Ubeydullah b. Abdullah b. Ömer b. Hattab)
3. Muhammed b. Cafer el-Esedi (Muhammed b. Cafer b. Zübeyir b. Avvam)
4. İbn İshak el-Kuraşî (Muhammed b. İshak b. Yesar b. Hıyar)
5. Ebu Muhammed Abde b. Süleyman el-Kufî (Abdurrahman b. Süleyman b. Hacib b. Zürare)
6. Ebu Serî Hennâd b. Serî et-Temîmî (Hennad b. Serî b. Musab b. Ebu Bekir)
Konular:
Abdest, hayvan artığı suyla
KTB, ABDEST
Temizlik, içine pislik düşen sular,
Temizlik, suların temizliği
حَدَّثَنَا بُنْدَارٌ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَهْدِىٍّ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ مَنْصُورٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنِ الأَسْوَدِ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ «كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِذَا حِضْتُ يَأْمُرُنِى أَنْ أَتَّزِرَ ثُمَّ يُبَاشِرُنِى» . قَالَ وَفِى الْبَابِ عَنْ أُمِّ سَلَمَةَ وَمَيْمُونَةَ . قَالَ أَبُو عِيسَى حَدِيثُ عَائِشَةَ حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ . وَهُوَ قَوْلُ غَيْرِ وَاحِدٍ مِنْ أَهْلِ الْعِلْمِ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَالتَّابِعِينَ وَبِهِ يَقُولُ الشَّافِعِىُّ وَأَحْمَدُ وَإِسْحَاقُ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
10425, T000132
Hadis:
حَدَّثَنَا بُنْدَارٌ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَهْدِىٍّ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ مَنْصُورٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنِ الأَسْوَدِ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ «كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِذَا حِضْتُ يَأْمُرُنِى أَنْ أَتَّزِرَ ثُمَّ يُبَاشِرُنِى» . قَالَ وَفِى الْبَابِ عَنْ أُمِّ سَلَمَةَ وَمَيْمُونَةَ . قَالَ أَبُو عِيسَى حَدِيثُ عَائِشَةَ حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ . وَهُوَ قَوْلُ غَيْرِ وَاحِدٍ مِنْ أَهْلِ الْعِلْمِ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَالتَّابِعِينَ وَبِهِ يَقُولُ الشَّافِعِىُّ وَأَحْمَدُ وَإِسْحَاقُ .
Tercemesi:
Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) hayızlı olduğum zaman bana hayızlı elbise giymemi emreder ve yatakta benimle birlikte olurdu.” Tirmîzî: Bu konuda Ümmü Seleme ve Meymûne’den de rivâyetler vardır.
Tirmîzî: Âişe’nin bu hadisi hasen sahihtir. Peygamber (s.a.v.) ashabı ve tabiinden pek çok kişi bu görüşte olup, Şâfii, Ahmed ve İshâk’ta bu görüştedir
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tahâret 99, 1/239
Senetler:
()
Konular:
Cinsel Hayat, hayızlı kadınla ilişki, yatma
Öneri Formu
Hadis Id, No:
10424, T000131
Hadis:
حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ حُجْرٍ وَالْحَسَنُ بْنُ عَرَفَةَ قَالاَ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ عَيَّاشٍ عَنْ مُوسَى بْنِ عُقْبَةَ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « لاَ تَقْرَإِ الْحَائِضُ وَلاَ الْجُنُبُ شَيْئًا مِنَ الْقُرْآنِ » . قَالَ وَفِى الْبَابِ عَنْ عَلِىٍّ . قَالَ أَبُو عِيسَى حَدِيثُ ابْنِ عُمَرَ حَدِيثٌ لاَ نَعْرِفُهُ إِلاَّ مِنْ حَدِيثِ إِسْمَاعِيلَ بْنِ عَيَّاشٍ عَنْ مُوسَى بْنِ عُقْبَةَ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « لاَ يَقْرَإِ الْجُنُبُ وَلاَ الْحَائِضُ » . وَهُوَ قَوْلُ أَكْثَرِ أَهْلِ الْعِلْمِ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَالتَّابِعِينَ وَمَنْ بَعْدَهُمْ مِثْلِ: سُفْيَانَ الثَّوْرِىِّ وَابْنِ الْمُبَارَكِ وَالشَّافِعِىِّ وَأَحْمَدَ وَإِسْحَاقَ قَالُوا لاَ تَقْرَأُ الْحَائِضُ وَلاَ الْجُنُبُ مِنَ الْقُرْآنِ شَيْئًا إِلاَّ طَرَفَ الآيَةِ وَالْحَرْفَ وَنَحْوَ ذَلِكَ وَرَخَّصُوا لِلْجُنُبِ وَالْحَائِضِ فِى التَّسْبِيحِ وَالتَّهْلِيلِ . قَالَ وَسَمِعْتُ مُحَمَّدَ بْنَ إِسْمَاعِيلَ يَقُولُ إِنَّ إِسْمَاعِيلَ بْنَ عَيَّاشٍ يَرْوِى عَنْ أَهْلِ الْحِجَازِ وَأَهْلِ الْعِرَاقِ أَحَادِيثَ مَنَاكِيرَ . كَأَنَّهُ ضَعَّفَ رِوَايَتَهُ عَنْهُمْ فِيمَا يَنْفَرِدُ بِهِ . وَقَالَ إِنَّمَا حَدِيثُ إِسْمَاعِيلَ بْنِ عَيَّاشٍ عَنْ أَهْلِ الشَّأْمِ . وَقَالَ أَحْمَدُ بْنُ حَنْبَلٍ إِسْمَاعِيلُ بْنُ عَيَّاشٍ أَصْلَحُ مِنْ بَقِيَّةَ وَلِبَقِيَّةَ أَحَادِيثُ مَنَاكِيرُ عَنِ الثِّقَاتِ . قَالَ أَبُو عِيسَى حَدَّثَنِى أَحْمَدُ بْنُ الْحَسَنِ قَالَ سَمِعْتُ أَحْمَدَ بْنَ حَنْبَلٍ يَقُولُ ذَلِكَ .
Tercemesi:
İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.): “Cünüp ve hayızlı olan kimse Kur’ân’dan bir şey okumasın” Bu konuda Ali’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Bu İbn Ömer’in hadisini yalnızca İsmail b. Ayyaş, Musa b. Ukbe, Nafi’ yoluyla bilmekteyiz.
Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabı, tabiin ve daha sonraki gelen ilim adamlarının çoğunluğu bu görüştedir. Sûfyân es Sevrî, İbn’ül Mübarek, Şâfii, Ahmed ve İshâk şöyle demektedirler: “Cünüp ve hayızlı olan Kur’ân’dan bir şey okumamalı ancak bir ayetinin bir kısmını veya bazı bölümlerini okuyabilir ayrıca tesbih (Sübhanallah) ve tehlil (La ilahe ilallah) gibi şeyleri söylemelerinin bir sakıncası yoktur.”
Tirmîzî: Muhammed b. İsmail’den işittim şöyle diyordu: Hadisin râvîlerinden İsmail b. Ayyaş, Hicaz ve Irak bölgesi adamlarından hoş karşılanmayan (münker) rivâyetleri aktarıyor dolayısıyla pek güvenilmez demekle birlikte İsmail b. Ayyaş’ın bu rivâyeti Şam bölgesi adamlarındandır demekle bu hadise güvendiğini söylemektedir.
Ahmed b. Hanbel diyor ki: İsmail b. Ayyaş “Bakıyye” denilen kimseden daha sağlamdır çünkü “Bakıyye’nin” güvenilir kimselerden hoş olmayan (münker) rivayetleri vardır.
Tirmîzî: Ahmed b. Hasan bana aktardı ve dedi ki: Bu sözü Ahmed b. Hanbel’in kendisinden işittim
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tahâret 98, 1/236
Senetler:
()
Konular:
Kur'an, hayızlı veya cünübün tilaveti