Açıklama: (1) Bu, Mekke’de namazdayken selam alıp vermenin nesh edilmesinden önceydi. Habeşistan’a hicretten sonra namazda selam alıp vermenin hükmü değişti.
(2) Selamımı almaktan imtina etmesine neyin sebep teşkil ettiğini derin derin düşünmeye başladım. Rasûl (s.a.v.)’in selamımı almayışı büyük bir olaydı benim için.
(3) Bu bir akide meselesidir. Bu, yeni hükmün onun ilminde olmaması anlamında değildir. Rabbimiz ezelden beri hükmünü değiştireceğini bilir. Bir sürprizle karşılaşıp hükmünü değiştirmek zorunda kalır diye bir durum söz konusu olmaz.
(4) Talak 65/1. Allah dilediği hükümleri kaldırır ve bildiği bir hikmete mebni yeni bir hüküm ortaya koyar (Ra’d 13/39). Bu Allah’ın görüş değiştirdiği anlamına gelmez. Hepsi Allah’ın kadim ilminde mevcuttur. Namazda selama karşılık verme hükmünün iznini silmiş ve yerine başka bir hüküm koymuştur. Allah bir ayeti değiştirir ya da kalplerden ve zihinlerden izale ederse, bizim için ondan daha yararlısını veya mükellefiyet ve sevapta benzerini mutlaka getirir. Her birini bir hikmete mebni yapar (Bakara 2/106).
Öneri Formu
Hadis Id, No:
140737, BS003960
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو زَكَرِيَّا بْنُ أَبِى إِسْحَاقَ الْمُزَكِّى فِى آخَرِينَ قَالُوا حَدَّثَنَا أَبُو الْعَبَّاسِ : مُحَمَّدُ بْنُ يَعْقُوبَ أَخْبَرَنَا الرَّبِيعُ بْنُ سُلَيْمَانَ أَخْبَرَنَا الشَّافِعِىُّ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ عَنْ عَاصِمِ بْنِ أَبِى النَّجُودِ عَنْ أَبِى وَائِلٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ : كُنَّا نُسَلِّمُ عَلَى النَّبِىِّ -صلى الله عليه وسلم- وَهُوَ فِى الصَّلاَةِ قَبْلَ أَنْ نَأْتِىَ أَرْضَ الْحَبَشَةِ ، فَيَرُدُّ عَلَيْنَا وَهُوَ فِى الصَّلاَةِ ، فَلَمَّا رَجَعْنَا مَنْ أَرْضِ الْحَبَشَةِ أَتَيْتُهُ لأُسَلِّمَ عَلَيْهِ ، فَوَجَدْتُهُ يُصَلِّى فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ ، فَلَمْ يَرُدَّ عَلَىَّ ، فَأَخَذَنِى مَا قَرُبَ وَمَا بَعُدَ ، فَجَلَسْتُ حَتَّى إِذَا قَضَى صَلاَتَهُ أَتَيْتُهُ فَقَالَ :« إِنَّ اللَّهَ جَلَّ ثَنَاؤُهُ يُحْدِثُ مِنْ أَمْرِهِ مَا يَشَاءُ ، وَإِنَّ مِمَّا أَحْدَثَ اللَّهُ أَنْ لاَ تَكَلَّمُوا فِى الصَّلاَةِ ». وَقَدْ مَضَى فِى ذَلِكَ حَدِيثُ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ وَزِيدِ بْنِ أَرْقَمَ. وَذَلِكَ كُلُّهُ مَحْمُولٌ عِنْدَنَا عَلَى الْعَمْدِ.
Tercemesi:
Bize Ebû Zekeriyyâ b. Ebî İshâk el-Müzekkî ve başkaları haber vererek dediler ki: Bize Ebu’l- Abbâs Muhammed b. Ya’kûb, ona er-Rebî’ b. Süleyman, ona eş-Şâfiî, ona Süfyân, ona Âsım b. Ebi’n- Necûd, ona Ebî Vâil, ona da Abdullah b. Mes’ûd şöyle haber verdi: “Habeş yurduna gelmemizden (Habeşistan’a hicret etmemizden) önce namazdayken Raslûllah (s.a.v.)’e selam veriyorduk ve o da namazda olduğu halde selamımıza karşılık veriyordu (1).
Bizler Habeş yurdundan dönünce Rasûlüllah (s.a.v.)’e selam vermek için geldiğimde onu namaz kılar halde buldum ve ona selam verdim. Ama (bu defa) selamıma karşılık vermedi. Bedenimi bir dert bastı (2). Namazını bitirinceye kadar oturup bekledim ve (bitirince) yanına vardım. (Bana hitaben) Şöyle buyurdu:
“Şüphesiz şanı yüce Allah, dilediği işin hükmünü kaldırır ve yeni bir hüküm ihdas eder (3). Namazda konuşmayınız (emri de) Allah’ın ihdas ettiği ve bize haber verdiği fiillerindendir.” (4)
(Beyhakî şu eklemeyi yapıyor:) Bu anlamda Câbir b. Abdullah ve Zeyd b. Erkâm hadisleri geçmiştir. Bizim görüşümüze göre hadislerde zikredilen hususlar kasıtlı kullanılan sözlere hamledilmiştir, yorumlanmıştır. Yoksa kasıtsız durumların sorumluluğa medar olmadığında (ma’fuvvun anh) hiçbir tartışma yoktur.
Açıklama:
(1) Bu, Mekke’de namazdayken selam alıp vermenin nesh edilmesinden önceydi. Habeşistan’a hicretten sonra namazda selam alıp vermenin hükmü değişti.
(2) Selamımı almaktan imtina etmesine neyin sebep teşkil ettiğini derin derin düşünmeye başladım. Rasûl (s.a.v.)’in selamımı almayışı büyük bir olaydı benim için.
(3) Bu bir akide meselesidir. Bu, yeni hükmün onun ilminde olmaması anlamında değildir. Rabbimiz ezelden beri hükmünü değiştireceğini bilir. Bir sürprizle karşılaşıp hükmünü değiştirmek zorunda kalır diye bir durum söz konusu olmaz.
(4) Talak 65/1. Allah dilediği hükümleri kaldırır ve bildiği bir hikmete mebni yeni bir hüküm ortaya koyar (Ra’d 13/39). Bu Allah’ın görüş değiştirdiği anlamına gelmez. Hepsi Allah’ın kadim ilminde mevcuttur. Namazda selama karşılık verme hükmünün iznini silmiş ve yerine başka bir hüküm koymuştur. Allah bir ayeti değiştirir ya da kalplerden ve zihinlerden izale ederse, bizim için ondan daha yararlısını veya mükellefiyet ve sevapta benzerini mutlaka getirir. Her birini bir hikmete mebni yapar (Bakara 2/106).
Yazar, Kitap, Bölüm:
Beyhakî, Sünen-i Kebir, Salât 3960, 4/573
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesud (Abdullah b. Mesud b. Gafil b. Habib b. Şemh)
2. Ebu Vâil Şakik b. Seleme el-Esedî (Şakik b. Seleme)
3. Asım b. Ebu Necûd el-Esedî (Âsım b. Behdele)
4. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
5. Muhammed b. İdris eş-Şafii (Muhammed b. İdris b. Abbas b. Osman)
6. Rabi' b. Süleyman el-Murâdî (Rabi' b. Süleyman b. Abdülcebbâr b. Kâmil)
7. Muhammed b. Yakub el-Ümevî (Muhammed b. Yakub b. Yusuf b. Ma'kil b. Sinan b. Abdullah)
8. Ebu Zekeriyya Yahya b. Ebû İshak en-Nîsâbûrî (Yahya b. İbrahim b. Muhammed b. Yahya b. Sahnûye)
Konular:
KTB, SELAM
Namaz, namazda konuşmak
Selam, karşılık verilmeyecek durumlar
Selam, namaz kılana
Siyer, Hicret, Habeşistan'a hicret