وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ أَنَّهُ بَلَغَهُ عَنْ عَائِشَةَ زَوْجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أَنَّهَا كَانَتْ تَقُولُ الْمُحْرِمُ لاَ يُحِلُّهُ إِلاَّ الْبَيْتُ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36020, MU000804
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ أَنَّهُ بَلَغَهُ عَنْ عَائِشَةَ زَوْجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أَنَّهَا كَانَتْ تَقُولُ الْمُحْرِمُ لاَ يُحِلُّهُ إِلاَّ الْبَيْتُ .
Tercemesi:
O (Yahya) bana, ona Mâlik, ona Yahya b. Saîd, kendisine Nebi’nin (sav) zevcesi Âişe’nin: “İhramlı bir kimse ancak Beyt’i tavaf ettikten sonra ihramdan çıkabilir” dediği rivayeti ulaşmıştır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Hac 804, 1/130
Senetler:
()
Konular:
Hac, İhramdan çıkmak
Hac, Tavaf, Kabe'yi tavaf etmek
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36022, MU000806
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ سَالِمِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ أَنَّهُ قَالَ مَنْ حُبِسَ دُونَ الْبَيْتِ بِمَرَضٍ فَإِنَّهُ لاَ يَحِلُّ حَتَّى يَطُوفَ بِالْبَيْتِ وَبَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ .
Tercemesi:
O (Yahya) bana, ona Mâlik, ona İbn Şihâb, ona Sâlim b. Abdullah, Abdullah b. Ömer’in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Bir hastalık sebebiyle Beyt’e ulaşması engellenen bir kimse Beyt’i tavaf edip Safa ile Merve arasında sa’y yapmadan ihramdan çıkamaz.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Hac 806, 1/130
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Ebu Ömer Salim b. Abdullah el-Adevî (Salim b. Abdullah b. Ömer b. Hattab)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
Konular:
Hac, ihsar/muhsar
Hac, Sa'y etmek
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنْ جَعْفَرِ بْنِ مُحَمَّدٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ أَنَّهُ قَالَ رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم رَمَلَ مِنَ الْحَجَرِ الأَسْوَدِ حَتَّى انْتَهَى إِلَيْهِ ثَلاَثَةَ أَطْوَافٍ . قال مالك و ذلك الأمر الذى لم يزل عليه أهل العلم ببلدنا.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36027, MU000811
Hadis:
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنْ جَعْفَرِ بْنِ مُحَمَّدٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ أَنَّهُ قَالَ رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم رَمَلَ مِنَ الْحَجَرِ الأَسْوَدِ حَتَّى انْتَهَى إِلَيْهِ ثَلاَثَةَ أَطْوَافٍ . قال مالك و ذلك الأمر الذى لم يزل عليه أهل العلم ببلدنا.
Tercemesi:
Bana Yahya, ona Mâlik, ona Cafer b. Muhammed, ona babası, Câbir b. Abdullah’ın şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah’ı (sav) Hacer-i Esved’den tekrar Hacer-i Esved’e gelinceye kadar üç şavt remel (koşarcasına çalımlı yüryüş) yaptığını gördüm.
Mâlik dedi ki: İşte bu, bizim şehrimizde (Medine’de) ilim ehlinin hep bu şekilde kabul ettiği bir husustur.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Hac 811, 1/131
Senetler:
()
Konular:
KTB, HAC, UMRE
Strateji, Hac, remel ve hervele
Umre, Tavaf, tavafa başlama noktası
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36028, MU000812
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ نَافِعٍ أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ كَانَ يَرْمُلُ مِنَ الْحَجَرِ الأَسْوَدِ إِلَى الْحَجَرِ الأَسْوَدِ ثَلاَثَةَ أَطْوَافٍ وَيَمْشِى أَرْبَعَةَ أَطْوَافٍ .
Tercemesi:
O (Yahya) bana, ona Mâlik, ona Nâfi’in rivayet ettiğine göre Abdullah b. Ömer, Hacer-i Esved’den tekrar Hacer-i Esved’e varıncaya kadar tavafın üç şavtında remel yapar (hızlıca ve çalımlı yürür), diğer dört şavtında ise normal yürürdü.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Hac 812, 1/132
Senetler:
()
Konular:
Hac, Tavaf, Kabe'yi tavaf etmek
KTB, HAC, UMRE
Strateji, Hac, remel ve hervele
Umre, Tavaf, tavafa başlama noktası
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36023, MU000807
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ يَسَارٍ أَنَّ مَعْبَدَ بْنَ حُزَابَةَ الْمَخْزُومِىَّ صُرِعَ بِبَعْضِ طَرِيقِ مَكَّةَ وَهُوَ مُحْرِمٌ فَسَأَلَ مَنْ يَلِى عَلَى الْمَاءِ الَّذِى كَانَ عَلَيْهِ فَوَجَدَ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ وَعَبْدَ اللَّهِ بْنَ الزُّبَيْرِ وَمَرْوَانَ بْنَ الْحَكَمِ فَذَكَرَ لَهُمُ الَّذِى عَرَضَ لَهُ فَكُلُّهُمْ أَمَرَهُ أَنْ يَتَدَاوَى بِمَا لاَ بُدَّ لَهُ مِنْهُ وَيَفْتَدِىَ فَإِذَا صَحَّ اعْتَمَرَ فَحَلَّ مِنْ إِحْرَامِهِ ثُمَّ عَلَيْهِ حَجُّ قَابِلٍ وَيُهْدِى مَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْىِ . قَالَ مَالِكٌ وَعَلَى هَذَا الأَمْرُ عِنْدَنَا فِيمَنْ أُحْصِرَ بِغَيْرِ عَدُوٍّ وَقَدْ أَمَرَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ أَبَا أَيُّوبَ الأَنْصَارِىَّ وَهَبَّارَ بْنَ الأَسْوَدِ حِينَ فَاتَهُمَا الْحَجُّ وَأَتَيَا يَوْمَ النَّحْرِ أَنْ يَحِلاَّ بِعُمْرَةٍ ثُمَّ يَرْجِعَا حَلاَلاً ثُمَّ يَحُجَّانِ عَامًا قَابِلاً وَيُهْدِيَانِ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلاَثَةِ أَيَّامٍ فِى الْحَجِّ وَسَبْعَةٍ إِذَا رَجَعَ إِلَى أَهْلِهِ . قَالَ مَالِكٌ وَكُلُّ مَنْ حُبِسَ عَنِ الْحَجِّ بَعْدَ مَا يُحْرِمُ إِمَّا بِمَرَضٍ أَوْ بِغَيْرِهِ أَوْ بِخَطَإٍ مِنَ الْعَدَدِ أَوْ خَفِىَ عَلَيْهِ الْهِلاَلُ فَهُوَ مُحْصَرٌ عَلَيْهِ مَا عَلَى الْمُحْصَرِ . قَالَ يَحْيَى سُئِلَ مَالِكٌ عَمَّنْ أَهَلَّ مِنْ أَهْلِ مَكَّةَ بِالْحَجِّ ثُمَّ أَصَابَهُ كَسْرٌ أَوْ بَطْنٌ مُتَحَرِّقٌ أَوِ امْرَأَةٌ تَطْلُقُ . قَالَ مَنْ أَصَابَهُ هَذَا مِنْهُمْ فَهُوَ مُحْصَرٌ يَكُونُ عَلَيْهِ مِثْلُ مَا عَلَى أَهْلِ الآفَاقِ إِذَا هُمْ أُحْصِرُوا . قَالَ مَالِكٌ فِى رَجُلٍ قَدِمَ مُعْتَمِرًا فِى أَشْهُرِ الْحَجِّ حَتَّى إِذَا قَضَى عُمْرَتَهُ أَهَلَّ بِالْحَجِّ مِنْ مَكَّةَ ثُمَّ كُسِرَ أَوْ أَصَابَهُ أَمْرٌ لاَ يَقْدِرُ عَلَى أَنْ يَحْضُرَ مَعَ النَّاسِ الْمَوْقِفَ . قَالَ مَالِكٌ أَرَى أَنْ يُقِيمَ حَتَّى إِذَا بَرَأَ خَرَجَ إِلَى الْحِلِّ ثُمَّ يَرْجِعُ إِلَى مَكَّةَ فَيَطُوفُ بِالْبَيْتِ وَيَسْعَى بَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ ثُمَّ يَحِلُّ ثُمَّ عَلَيْهِ حَجُّ قَابِلٍ وَالْهَدْىُ . قَالَ مَالِكٌ فِيمَنْ أَهَلَّ بِالْحَجِّ مِنْ مَكَّةَ ثُمَّ طَافَ بِالْبَيْتِ وَسَعَى بَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ ثُمَّ مَرِضَ فَلَمْ يَسْتَطِعْ أَنْ يَحْضُرَ مَعَ النَّاسِ الْمَوْقِفَ . قَالَ مَالِكٌ إِذَا فَاتَهُ الْحَجُّ فَإِنِ اسْتَطَاعَ خَرَجَ إِلَى الْحِلِّ فَدَخَلَ بِعُمْرَةٍ فَطَافَ بِالْبَيْتِ وَسَعَى بَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ لأَنَّ الطَّوَافَ الأَوَّلَ لَمْ يَكُنْ نَوَاهُ لِلْعُمْرَةِ فَلِذَلِكَ يَعْمَلُ بِهَذَا وَعَلَيْهِ حَجُّ قَابِلٍ وَالْهَدْىُ . فَإِنْ كَانَ مِنْ غَيْرِ أَهْلِ مَكَّةَ فَأَصَابَهُ مَرَضٌ حَالَ بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْحَجِّ فَطَافَ بِالْبَيْتِ وَسَعَى بَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ حَلَّ بِعُمْرَةٍ وَطَافَ بِالْبَيْتِ طَوَافًا آخَرَ وَسَعَى بَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ لأَنَّ طَوَافَهُ الأَوَّلَ وَسَعْيَهُ إِنَّمَا كَانَ نَوَاهُ لِلْحَجِّ وَعَلَيْهِ حَجُّ قَابِلٍ وَالْهَدْىُ .
Tercemesi:
O (Yahya) bana, ona Mâlik, ona Yahya b. Saîd, ona Süleyman b. Yesâr’ın rivayet ettiğine göre Ma‘bed b. Huzâbe el-Mahzûmî ihramlı olduğu halde Mekke yolunun bir yerinde sara nöbetine yakalandı. Onun yakınında bulunduğu suyun civarında bulunan kimselere sordu. Abdullah b. Ömer, Abdullah b. ez-Zübeyr ve Mervan b. el-Hakem’i buldu. Onlara, karşı karşıya kaldığı durumu anlattı. Hepsi de ona zorunlu olduğu kadarıyla tedavi olmasını ve fidye vermesini söylediler. Ayrıca sağlığına kavuştuktan sonra umresini yapmasını ve ihramından çıkmasını, ertesi sene hac etmesini ve kolayına gelen bir kurbanı hediye olarak göndermesini de emrettiler.
Mâlik dedi ki: İşte düşman dışında bir sebeple (hac etmesi) alıkonulan kişi hakkında durum bize göre böyledir. Ömer b. el-Hattâb da, Ebu Eyyûb el-Ensarî ve Hebbâr b. el-Esved’e haccı kaçırıp Nahr (kurban bayramı birinci) günü geldikleri vakit aynısını emrederek, bir umre yapıp ihramdan çıkmalarını, sonra da ihramsız olarak dönmelerini, ertesi bir sene de hac edip kurban hediye etmelerini emretti. Hediye edecek kurban bulamayan bir kimse hac günlerinde üç, ailesinin yanına döndüğü vakit de yedi gün oruç tutmalıdır.
Mâlik dedi ki: İhrama girdikten sonra ister hastalık, ister başka bir sebep, ister günleri hesap etmesindeki hatası, ister hilâli göremediği için hac edemeyen herkes “muhsar (hacdan alıkonulmuş)” demektir ve “muhsar” denilene düşen yükümlülük neyse ona da aynısı düşer.
Yahya dedi ki: Mâlik’e Mekke halkından olup hac niyetiyle ihrama girdikten sonra bir tarafı kırılan yahut şiddetli karın ağrısına yakalanan ya da doğum sancısı tutan kadının durumuna dair soru sorulmuş ve şu cevabı vermiştir: Sayılan bu durumlardan birisi ile karşı karşıya kalanlar (kim olursa olsun) muhsar birisi demektir. Onlar da tıpkı Mekke dışından gelen (afâkî)lerin, muhsar kalmaları (alıkonulmaları) halindeki yükümlülüklerin aynısı ile yükümlü olurlar.
Mâlik’e hac aylarında umre yapmak üzere gelip umresini bitirdikten sonra Mekke’den hac niyeti ile ihrama giren sonra da bir tarafı kırılan yahut diğer hacılarla birlikte vakfede bulunacak imkânı vermeyen bir hal ile karşılaşan kişinin durumu ile ilgili sorulan soruya, Mâlik şu cevabı vermiştir: Benim görüşüme göre, iyileşinceye kadar Mekke’de kalmaya devam eder. İyileştikten sonra Harem bölgesinin dışına çıkar, sonra (ihrama girerek) Mekke’ye dönerek, Beyt’i tavaf edip, Safa ile Merve arasında sa’y yaptıktan sonra ihramdan çıkar. Ertesi sene de hac etmesi ve hediyelik kurban göndermesi de ona farz olur.
Mâlik Mekke’den hac niyeti ile ihrama girdikten sonra Beyt’i tavaf edip, Safa ile Merve arasında sa’y eden, sonra hastalandığı için diğer hacılarla birlikte vakfede hazır bulunamayan kişinin durumu hakkında şunları söylemiştir: Haccı kaçırması halinde eğer gücü yeterse, Harem bölgesinin dışına çıkıp, bir umre (niyeti) ile girer, Beyt’i tavaf eder, Safa ile Merve arasında sa’y yapar. Çünkü yapmış olduğu o ilk tavafını umre niyetiyle yapmamıştı. Bu sebeple o, bunu yapar, ayrıca ertesi sene hac edip, kurban hediye etmekle yükümlü olur. Şayet Mekke halkından olmayıp, hac etmesini engelleyecek bir hastalığa düçar olursa, o zaman Beyt’i tavaf eder, Safa ile Merve arasında sa’y yapar ve bir umre ile ihramdan çıkar. Sonra Beyt’i bir daha tavaf eder ve Safa ile Merve arasında yine sa’y yapar. Çünkü onun ilk tavafı ve ilk sa’yini hac niyeti ile yapmıştı, ayrıca ertesi sene hac edip hediyelik kurban kesmekle de mükelleftir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Hac 807, 1/130
Senetler:
0. Mevkuf (Mevkuf)
1. Ebu Bekir Abdullah b. Zübeyr el-Esedî (Abdullah b. Zübeyr b. Avvam)
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Ebu Türâb Süleyman b. Yesar el-Hilâlî (Süleyman b. Yesar el-Hilâlî)
3. Ebu Said Yahya b. Said el-Kattan (Yahya b. Said b. Ferruh)
Konular:
Hac, ihrama girmek
Hac, İhramdan çıkmak
Hac, ihsar/muhsar
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ سَالِمِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ مُحَمَّدِ بْنِ أَبِى بَكْرٍ الصِّدِّيقِ أَخْبَرَ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ عَنْ عَائِشَةَ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم قَالَ أَلَمْ تَرَىْ أَنَّ قَوْمَكِ حِينَ بَنَوُا الْكَعْبَةَ اقْتَصَرُوا عَنْ قَوَاعِدِ إِبْرَاهِيمَ. قَالَتْ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَفَلاَ تَرُدُّهَا عَلَى قَوَاعِدِ إِبْرَاهِيمَ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لَوْلاَ حِدْثَانُ قَوْمِكِ بِالْكُفْرِ لَفَعَلْتُ. قَالَ فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ لَئِنْ كَانَتْ عَائِشَةُ سَمِعَتْ هَذَا مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَا أُرَى رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم تَرَكَ اسْتِلاَمَ الرُّكْنَيْنِ اللَّذَيْنِ يَلِيَانِ الْحِجْرَ إِلاَّ أَنَّ الْبَيْتَ لَمْ يُتَمَّمْ عَلَى قَوَاعِدِ إِبْرَاهِيمَ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36024, MU000808
Hadis:
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ سَالِمِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ مُحَمَّدِ بْنِ أَبِى بَكْرٍ الصِّدِّيقِ أَخْبَرَ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ عَنْ عَائِشَةَ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم قَالَ أَلَمْ تَرَىْ أَنَّ قَوْمَكِ حِينَ بَنَوُا الْكَعْبَةَ اقْتَصَرُوا عَنْ قَوَاعِدِ إِبْرَاهِيمَ. قَالَتْ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَفَلاَ تَرُدُّهَا عَلَى قَوَاعِدِ إِبْرَاهِيمَ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لَوْلاَ حِدْثَانُ قَوْمِكِ بِالْكُفْرِ لَفَعَلْتُ. قَالَ فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ لَئِنْ كَانَتْ عَائِشَةُ سَمِعَتْ هَذَا مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَا أُرَى رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم تَرَكَ اسْتِلاَمَ الرُّكْنَيْنِ اللَّذَيْنِ يَلِيَانِ الْحِجْرَ إِلاَّ أَنَّ الْبَيْتَ لَمْ يُتَمَّمْ عَلَى قَوَاعِدِ إِبْرَاهِيمَ .
Tercemesi:
Hz. Aişe'den: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Görmedin mi kavmin Kabe'yi inşa ettikleri zaman İbrahim'in (a.s.) temellerinden daha dar yapmışlar!" Bunun üzerine ben:
"Ya Resûlallah! Onu Hz. İbrahim'in temeli üzerine yapmayı düşünmüyor musun?" dedim. Hz. Peygamber:
"Eğer kavmin küfürden yeni çıkmış olmasaydı, mutlaka yapardım" buyurdu.
Abdullah b. Ömer şöyle demiştir: Şayet Hz. Aişe, Resûlullah'ın (s.a.v.) böyle söylediğini duymuşsa bile, onun Hicr tarafındaki iki köşeyi istilâm etmeden (selâmlamadan) bıraktığım zannetmiyorum. Çünkü Beytullah'ı tavaf ancak o zaman tamam olur.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Hac 808, 1/131
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
3. Abdullah b. Muhammed et-Teymi (Abdullah b. Muhammed b. Ebu Bekir Sıddîk)
4. Ebu Ömer Salim b. Abdullah el-Adevî (Salim b. Abdullah b. Ömer b. Hattab)
5. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
Konular:
Dinî semboller, İstilâm
Kabe, Hz. Peygamber'in Kabe'yi Hz. İbrahim'in temeli üzere inşa etmek istemesi
Kabe, inşa edilmesi, mimarisi