Açıklama: Metnin akışını bozmamak adına tercüme edilmeyen ve terim olarak metne yansıtılan "mükateb", özgürlüğüne kavuşmak amacıyla sahibiyle sözleşme yapan köle anlamına gelirken müdebber sahibinin ölümünden sonra olmak şartıyla özgürlük vaad edilmiş köle anlamına gelmektedir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
35507, MU000628
Hadis:
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنْ نَافِعٍ أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ كَانَ يُخْرِجُ زَكَاةَ الْفِطْرِ عَنْ غِلْمَانِهِ الَّذِينَ بِوَادِى الْقُرَى وَبِخَيْبَرَ . وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ أَنَّ أَحْسَنَ مَا سَمِعْتُ فِيمَا يَجِبُ عَلَى الرَّجُلِ مِنْ زَكَاةِ الْفِطْرِ أَنَّ الرَّجُلَ يُؤَدِّى ذَلِكَ عَنْ كُلِّ مَنْ يَضْمَنُ نَفَقَتَهُ وَلاَ بُدَّ لَهُ مِنْ أَنْ يُنْفِقَ عَلَيْهِ وَالرَّجُلُ يُؤَدِّى عَنْ مُكَاتَبِهِ وَمُدَبَّرِهِ وَرَقِيقِهِ كُلِّهِمْ غَائِبِهِمْ وَشَاهِدِهِمْ مَنْ كَانَ مِنْهُمْ مُسْلِمًا وَمَنْ كَانَ مِنْهُمْ لِتِجَارَةٍ أَوْ لِغَيْرِ تِجَارَةٍ وَمَنْ لَمْ يَكُنْ مِنْهُمْ مُسْلِمًا فَلاَ زَكَاةَ عَلَيْهِ فِيهِ . قَالَ مَالِكٌ فِى الْعَبْدِ الآبِقِ إِنَّ سَيِّدَهُ إِنْ عَلِمَ مَكَانَهُ أَوْ لَمْ يَعْلَمْ وَكَانَتْ غَيْبَتُهُ قَرِيبَةً فَهُوَ يَرْجُو حَيَاتَهُ وَرَجْعَتَهُ فَإِنِّى أَرَى أَنْ يُزَكِّىَ عَنْهُ وَإِنْ كَانَ إِبَاقُهُ قَدْ طَالَ وَيَئِسَ مِنْهُ فَلاَ أَرَى أَنْ يُزَكِّىَ عَنْهُ . قَالَ مَالِكٌ تَجِبُ زَكَاةُ الْفِطْرِ عَلَى أَهْلِ الْبَادِيَةِ كَمَا تَجِبُ عَلَى أَهْلِ الْقُرَى وَذَلِكَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَرَضَ زَكَاةَ الْفِطْرِ مِنْ رَمَضَانَ عَلَى النَّاسِ عَلَى كُلِّ حُرٍّ أَوْ عَبْدٍ ذَكَرٍ أَوْ أُنْثَى مِنَ الْمُسْلِمِينَ .
Tercemesi:
Bize Yahya, ona Malik, ona da Nâfi'nin naklettiğine göre Abdullah b. Ömer, Vâdilkurâ ve Hayber'deki kölelerinin fitrelerini veriyordu.
(Yahya) Malik'in şu sözlerini nakletti:
- Fitrenin farz olduğuna ilişkin duyduğum en güzel şey şöyledir: Adamın, bakımını üstlendiği ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin fitrelerini vermesi gerekir. Kişi, ister elinin altında olsun ister kayıp olsun, ister ticaret için ister de ticaret dışında bir amaç için bulundursun müslüman olması kaydıyla bütün mükâteb, müdebber ve normal kölelerinin fitresini verir. Şayet müslüman değilse onun fitresini ödemesi gerekmez.
Malik kaçak köle hakkında şunları ifade etti:
- Şayet sahibi yerini biliyor veya bilmiyor ama yakın bir zaman zarfında kaybolduğundan dolayı yaşadığı ve geri döneceği ümidini taşıyorsa onun da fitresini verir. Şayet kaçmasının üzerinden çok uzun zaman geçmiş ve artık döneceğine dair umudu kesilmişse fitre vermesi gerekmez.
Malik şunları söyledi:
- Fitre, şehirlilere farz olduğu gibi kırsal kesimde yaşayanlara da farzdır. Çünkü Rasulullah (sav) hür-köle, erkek-kadın her müslümana fitreyi farz kıldı.
Açıklama:
Metnin akışını bozmamak adına tercüme edilmeyen ve terim olarak metne yansıtılan "mükateb", özgürlüğüne kavuşmak amacıyla sahibiyle sözleşme yapan köle anlamına gelirken müdebber sahibinin ölümünden sonra olmak şartıyla özgürlük vaad edilmiş köle anlamına gelmektedir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Zekât 628, 1/98
Senetler:
()
Konular:
Sadaka, Fıtır Sadakası, kimler için / adına verilir
Öneri Formu
Hadis Id, No:
35485, MU000612
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ زِيَادِ بْنِ سَعْدٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ أَنَّهُ قَالَ لاَ يُؤْخَذُ فِى صَدَقَةِ النَّخْلِ الْجُعْرُورُ وَلاَ مُصْرَانُ الْفَارَةِ وَلاَ عَذْقُ ابْنِ حُبَيْقٍ . قَالَ وَهُوَ يُعَدُّ عَلَى صَاحِبِ الْمَالِ وَلاَ يُؤْخَذُ مِنْهُ فِى الصَّدَقَةِ . قَالَ مَالِكٌ وَإِنَّمَا مِثْلُ ذَلِكَ الْغَنَمُ تُعَدُّ عَلَى صَاحِبِهَا بِسِخَالِهَا وَالسَّخْلُ لاَ يُؤْخَذُ مِنْهُ فِى الصَّدَقَةِ وَقَدْ يَكُونُ فِى الأَمْوَالِ ثِمَارٌ لاَ تُؤْخَذُ الصَّدَقَةُ مِنْهَا مِنْ ذَلِكَ الْبُرْدِىُّ وَمَا أَشْبَهَهُ لاَ يُؤْخَذُ مِنْ أَدْنَاهُ كَمَا لاَ يُؤْخَذُ مِنْ خِيَارِهِ . قَالَ وَإِنَّمَا تُؤْخَذُ الصَّدَقَةُ مِنْ أَوْسَاطِ الْمَالِ . قَالَ مَالِكٌ الأَمْرُ الْمُجْتَمَعُ عَلَيْهِ عِنْدَنَا أَنَّهُ لاَ يُخْرَصُ مِنَ الثِّمَارِ إِلاَّ النَّخِيلُ وَالأَعْنَابُ فَإِنَّ ذَلِكَ يُخْرَصُ حِينَ يَبْدُو صَلاَحُهُ وَيَحِلُّ بَيْعُهُ وَذَلِكَ أَنَّ ثَمَرَ النَّخِيلِ وَالأَعْنَابِ يُؤْكَلُ رُطَبًا وَعِنَبًا فَيُخْرَصُ عَلَى أَهْلِهِ لِلتَّوْسِعَةِ عَلَى النَّاسِ وَلِئَلاَّ يَكُونَ عَلَى أَحَدٍ فِى ذَلِكَ ضِيقٌ فَيُخْرَصُ ذَلِكَ عَلَيْهِمْ ثُمَّ يُخَلَّى بَيْنَهُمْ وَبَيْنَهُ يَأْكُلُونَهُ كَيْفَ شَاءُوا ثُمَّ يُؤَدُّونَ مِنْهُ الزَّكَاةَ عَلَى مَا خُرِصَ عَلَيْهِمْ . قَالَ مَالِكٌ فَأَمَّا مَا لاَ يُؤْكَلُ رَطْبًا وَإِنَّمَا يُؤْكَلُ بَعْدَ حَصَادِهِ مِنَ الْحُبُوبِ كُلِّهَا فَإِنَّهُ لاَ يُخْرَصُ وَإِنَّمَا عَلَى أَهْلِهَا فِيهَا إِذَا حَصَدُوهَا وَدَقُّوهَا وَطَيَّبُوهَا وَخَلُصَتْ حَبًّا فَإِنَّمَا عَلَى أَهْلِهَا فِيهَا الأَمَانَةُ يُؤَدُّونَ زَكَاتَهَا إِذَا بَلَغَ ذَلِكَ مَا تَجِبُ فِيهِ الزَّكَاةُ وَهَذَا الأَمْرُ الَّذِى لاَ اخْتِلاَفَ فِيهِ عِنْدَنَا . قَالَ مَالِكٌ الأَمْرُ الْمُجْتَمَعُ عَلَيْهِ عِنْدَنَا أَنَّ النَّخْلَ يُخْرَصُ عَلَى أَهْلِهَا وَثَمَرُهَا فِى رُءُوسِهَا إِذَا طَابَ وَحَلَّ بَيْعُهُ وَيُؤْخَذُ مِنْهُ صَدَقَتُهُ تَمْرًا عِنْدَ الْجِدَادِ فَإِنْ أَصَابَتِ الثَّمَرَةَ جَائِحَةٌ بَعْدَ أَنْ تُخْرَصَ عَلَى أَهْلِهَا وَقَبْلَ أَنْ تُجَذَّ فَأَحَاطَتِ الْجَائِحَةُ بِالثَّمَرِ كُلِّهِ فَلَيْسَ عَلَيْهِمْ صَدَقَةٌ فَإِنْ بَقِىَ مِنَ الثَّمَرِ شَىْءٌ يَبْلُغُ خَمْسَةَ أَوْسُقٍ فَصَاعِدًا بِصَاعِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أُخِذَ مِنْهُمْ زَكَاتُهُ وَلَيْسَ عَلَيْهِمْ فِيمَا أَصَابَتِ الْجَائِحَةُ زَكَاةٌ وَكَذَلِكَ الْعَمَلُ فِى الْكَرْمِ أَيْضًا وَإِذَا كَانَ لِرَجُلٍ قِطَعُ أَمْوَالٍ مُتَفَرِّقَةٌ أَوِ اشْتِرَاكٌ فِى أَمْوَالٍ مُتَفَرِّقَةٍ لاَ يَبْلُغُ مَالُ كُلِّ شَرِيكٍ أَوْ قِطَعُهُ مَا تَجِبُ فِيهِ الزَّكَاةُ وَكَانَتْ إِذَا جُمِعَ بَعْضُ ذَلِكَ إِلَى بَعْضٍ يَبْلُغَ مَا تَجِبُ فِيهِ الزَّكَاةُ فَإِنَّهُ يَجْمَعُهَا وَيُؤَدِّى زَكَاتَهَا .
Tercemesi:
Bana Yahya b. Yahya, ona Malik (b. Enes), ona da Ziyad b. Sa’d’ın rivayet ettiğine göre İbn Şihab (ez-Zührî) şöyle demiştir:
“Hurmaların zekatı toplanırken yaş hurmalarla karışık işe yaramaz küçük değersiz hurmalar, çekirdeğinin üzerinde kalın kabuk bulunan değersiz hurmalar, ibn hubeyk cinsi hurmalar (uzun ama küçük olup soluk renkli düşük kalite bir hurma türü) zekat olarak alınmaz. Bu tür hurmalar, sahibi namına hesaba katılır ancak zekat olarak onlardan bir şey alınmaz.”
Malik (b. Enes) şöyle demiştir:
“Kuşkusuz bunun bir benzeri de koyunlardır. Nisab konusunda yavruları, sahibi namına hesaba katılır ancak zekat olarak koyunlar içerisinden kuzular alınmaz. Zekatı toplanan ürünler içerisinde öyle meyveler vardır ki zekat olarak onlardan da bir şey alınmaz. Bürdî denilen yüksek kaliteli hurma ve ona benzer hurmalar, bu tür ürünlerdendir. Zekat olarak malların en iyileri alınmadığı gibi en düşük kalitede olanları da alınmaz.”
Malik (b. Enes) şöyle demiştir:
“Bizde ittifak edilen uygulama şöyledir: Ürünlerden sadece hurmalar ve yaş üzümlerin miktarı tahmini yolla hesaplanır. Bu ürünler, olgunlaşmaya başlayıp satışı helal olunca tahminen hesaplanır. Çünkü hurma ve üzüm, yaşken yenilebilmektedir. Dolayısıyla insanlara kolaylık olması ve bu konuda hiç kimseye sıkıntı olmaması adına sahipleri için bu ürünler tahmini yolla hesaplanır. Bu sebeple mükellefler adına ürünler tahminen hesap edilir ardından da ürünleriyle baş başa bırakılırlar ve istedikleri gibi yerler. (Hasattan) sonra da onlar namına tahmini yolla hesap edilen miktara uygun olarak zekatı öderler.”
Malik (b. Enes) şöyle demiştir:
“Yaşken yenilmeyen ve sadece hasattan sonra yenilebilen tüm ürünlerde ise tahmini hesaplama yoluna gidilmez. Bu tür ürün sahiplerinin; hasat edip dövdükleri, savurup temizledikleri ve böylece tane olarak ayrıldıkları zaman ürünlerinin zekatını vermeleri gerekir. Söz konusu ürün sahipleri, ürünleri konusunda emin sayılırlar ve ürünleri, zekat nisabına ulaşınca zekatını verirler. Bu husus, bizde herhangi bir ihtilaf bulunmayan bir uygulamadır.”
Malik (b. Enes) şöyle demiştir:
“Bizde ittifak edilen uygulama şöyledir: Satışı helal bir hale geldiği vakit hurmalar, henüz dallarındayken sahipleri namına tahmini yolla hesap edilir; bilahare hasat esnasında kuru hurma olarak zekatı alınır. Sahipleri namına tahmini yolla hesap edildikten sonra, hasat edilmeden önce afet gelir de bütün meyveleri kuşatırsa sahiplerine herhangi bir zekat düşmez. Fakat üründen geriye, döneminde Hz. Peygamber’in (sav) esas aldığı sâ’ ile beş vesk veya daha fazla miktarda bir ürün kalırsa kendilerinden zekat alınır. Ancak afetin isabet ettiği kısımda kendilerine herhangi bir zekat düşmemektedir.
Üzümde de uygulama bu şekildedir. Bir kişinin farklı farklı yerlerde bulunan arazilerinden çıkan parça parça ürünleri ya da farklı farklı yerlerdeki mallarda hisseleri bulunsa ve her bir pay malı veya parça ürünü zekat nisabına ulaşmıyor da birbirine eklendiği vakit nisaba ulaşıyorsa ilgili kişi, onları toplar ve zekatını verir.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Zekât 612, 1/92
Senetler:
1. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
2. Ebu Abdurrahman Ziyad b. Sa'd el-Horasanî (Ziyad b. Sa'd b. Abdurrahman)
Konular:
İbadet, Zekat
Zekat, hangi mallardan, ve ne kadar verileceği
Zekat, meyvelerin zekatı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
35487, MU000606
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ يَحْيَى بْنِ حَبَّانَ أَنَّهُ قَالَ أَخْبَرَنِى رَجُلاَنِ مِنْ أَشْجَعَ أَنَّ مُحَمَّدَ بْنَ مَسْلَمَةَ الأَنْصَارِىَّ كَانَ يَأْتِيهِمْ مُصَدِّقًا فَيَقُولُ لِرَبِّ الْمَالِ أَخْرِجْ إِلَىَّ صَدَقَةَ مَالِكَ . فَلاَ يَقُودُ إِلَيْهِ شَاةً فِيهَا وَفَاءٌ مِنْ حَقِّهِ إِلاَّ قَبِلَهَا . قَالَ مَالِكٌ السُّنَّةُ عِنْدَنَا وَالَّذِى أَدْرَكْتُ عَلَيْهِ أَهْلَ الْعِلْمِ بِبَلَدِنَا أَنَّهُ لاَ يُضَيَّقُ عَلَى الْمُسْلِمِينَ فِى زَكَاتِهِمْ وَأَنْ يُقْبَلَ مِنْهُمْ مَا دَفَعُوا مِنْ أَمْوَالِهِمْ .
Tercemesi:
Bana Yahya b. Yahya, ona Malik (b. Enes), ona Yahyâ b. Saîd (el-Ensârî), ona Muhammed b. Yahya b. Hibbân, ona da Eca' kabilesinden iki adamın rivayet ettiğine göre Muhammed b. Mesleme es-Ensârî, onlara zekat görevlisi olarak gelir ve mal sahibine; "Malının zekatını bana getir." derdi. Mal sahibi, malında ödenmesi gereken zekatı karşılayan bir koyun getirdiğinde mutlaka onu kabul ederdi. Malik (b. Enes) şöyle demiştir: "Bizdeki [Medine ehli] ve [Medine'de] yetiştiğim ilim ehli tarafından benimsenen uygulama, zekatlarını ödemeleri konusunda Müslümanlara zorluk çıkarılmaması ve mallarının zekatı olarak verdikleri şeyin kabul edilmesidir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Zekât 606, 1/91
Senetler:
1. Racülân (Racülân)
2. Ebu Abdullah Muhammed b. Yahya el-Ensarî (Muhammed b. Yahya b. Habban b. Münkiz)
3. Ebu Said Yahyâ b. Saîd el-Ensârî (Yahyâ b. Saîd b. Kays b. Amr)
Konular:
İbadet, Zekat
Zekat, zekat alma veya verme adabı
Zekat, zekat memurunun malı ayağına getirtmesi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
35494, MU000615
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ يَسَارٍ أَنَّ أَهْلَ الشَّامِ قَالُوا لأَبِى عُبَيْدَةَ بْنِ الْجَرَّاحِ خُذْ مِنْ خَيْلِنَا وَرَقِيقِنَا صَدَقَةً . فَأَبَى ثُمَّ كَتَبَ إِلَى عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ فَأَبَى عُمَرُ ثُمَّ كَلَّمُوهُ أَيْضًا فَكَتَبَ إِلَى عُمَرَ فَكَتَبَ إِلَيْهِ عُمَرُ إِنْ أَحَبُّوا فَخُذْهَا مِنْهُمْ وَارْدُدْهَا عَلَيْهِمْ وَارْزُقْ رَقِيقَهُمْ . قَالَ مَالِكٌ مَعْنَى قَوْلِهِ رَحِمَهُ اللَّهُ وَارْدُدْهَا عَلَيْهِمْ يَقُولُ عَلَى فُقَرَائِهِمْ .
Tercemesi:
Bana Yahya b. Yahya, ona Malik (b. Enes), ona İbn Şihab (ez-Zührî), ona da Süleyman b. Yesar'ın (el-Hilâlî) rivayet ettiğine göre Şam halkı Ubeyde b. Cerrah'a (ra); "Atlarımızdan ve kölelerimizde de zekat al." dediler. Ubeyde b. Cerrah (ra), bu talebi ret etti. Sonra da Ömer b. Hattab'a (ra) bu talebi bildiren bir yazı yazdı. Ömer de bu talebi ret etti. Ardından Şam halkı, Ubeyde b. Cerrah'la (ra) bir kez daha konuştular. Ubeyde b. Cerrah da (ra) Ömer'e (ra) tekrara bir yazı yazdı. Bunun üzerine Ömer (ra), 'Eğer istiyorlarsa kendilerinden o zekatı al. Sonra da onu, onlara iade et ve kölelerine ihtiyaç akçesi olarak ver.' diye yazı yazdı.
Malik (b. Enes) şöyle dedi:
"Ömer'in (rahimehullah), 'Onlara iade et.' sözünün anlamı, onların fakirlerine ver demektir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Zekât 615, 1/96
Senetler:
1. Ebu Türâb Süleyman b. Yesar el-Hilâlî (Süleyman b. Yesar el-Hilâlî)
2. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
Konular:
İbadet, Zekat
Zekat, at ve kölelerin zekatı
Zekat, zekat alma veya verme adabı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
35496, MU000617
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ دِينَارٍ أَنَّهُ قَالَ سَأَلْتُ سَعِيدَ بْنَ الْمُسَيَّبِ عَنْ صَدَقَةِ الْبَرَاذِينِ فَقَالَ وَهَلْ فِى الْخَيْلِ مِنْ صَدَقَةٍ
Tercemesi:
Bana Yahya b. Yahya, ona Malik (b. Enes), ona da Abdullah b. Dinar rivayet etmiş ve şöyle demiştir:
Said b. Müseyyeb'e, beygirlerin zekatı soruldu. Bunun üzerine o, şöyle dedi: "Atlarda herhangi bir zekat mükellefiyeti var mı ki?"
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Zekât 617, 1/96
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Dinar el-Kuraşî (Abdullah b. Dinar)
Konular:
İbadet, Zekat
Açıklama: Bir kimsenin kendi malı olduğu halde elinden çıkıp da faydalanamadığı ve eline bir daha geçmesi de düşünülemediği; ispatı mümkün olmayıp inkar edilen alacak paralar, zorla alınan, çalınan, el konulan ve geri alınması umulmayan mallar, denize düşüp çıkarılması mümkün görülmeyen mallar, kırda gömülüp yerleri unutulmuş geçer paralar ve kaybolmuş diğer mallar vb. mal-i dımâr olarak ifade edilir. İlgili rivayet bu kapsamdaki mallara yönelik Ömer b. Abdülaziz'in içtihadını yansıtmaktadır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
35475, MU000597
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ أَيُّوبَ بْنِ أَبِى تَمِيمَةَ السَّخْتِيَانِىِّ أَنَّ عُمَرَ بْنَ عَبْدِ الْعَزِيزِ كَتَبَ فِى مَالٍ قَبَضَهُ بَعْضُ الْوُلاَةِ ظُلْمًا يَأْمُرُ بِرَدِّهِ إِلَى أَهْلِهِ وَيُؤْخَذُ زَكَاتُهُ لِمَا مَضَى مِنَ السِّنِينَ ثُمَّ عَقَّبَ بَعْدَ ذَلِكَ بِكِتَابٍ أَنْ لاَ يُؤْخَذُ مِنْهُ إِلاَّ زَكَاةٌ وَاحِدَةٌ فَإِنَّهُ كَانَ ضِمَارًا .
Tercemesi:
Bana Yahya b. Yahya, ona Malik (b. Enes), ona da Eyyûb b. Ebu Temîme es-Sahtiyânî'nin rivayet ettiğine göre Ömer b. Abdülaziz, valilerinden birinin zulüm ve haksızlık yaparak aldığı bir malın sahiplerine iade edilmesini ve geçmiş yıllara dönük olarak zekatlarının alınmasını emrettiği bir yazı yazdı. Bu yazıdan sonra bilahare ilgili malın, mal-i dımâr kapsamında olması sebebiyle sadece bir yılın zekatının alınmasını içeren başka bir yazı daha yazdı."
Açıklama:
Bir kimsenin kendi malı olduğu halde elinden çıkıp da faydalanamadığı ve eline bir daha geçmesi de düşünülemediği; ispatı mümkün olmayıp inkar edilen alacak paralar, zorla alınan, çalınan, el konulan ve geri alınması umulmayan mallar, denize düşüp çıkarılması mümkün görülmeyen mallar, kırda gömülüp yerleri unutulmuş geçer paralar ve kaybolmuş diğer mallar vb. mal-i dımâr olarak ifade edilir. İlgili rivayet bu kapsamdaki mallara yönelik Ömer b. Abdülaziz'in içtihadını yansıtmaktadır.
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Zekât 597, 1/85
Senetler:
1. Eyyüb es-Sahtiyânî (Eyyüb b. Keysân)
Konular:
İbadet, Zekat
Tarihsel şahsiyetler, Ömer b. Abdülaziz
Zekat, memurunun adil olması
Öneri Formu
Hadis Id, No:
35486, MU000605
Hadis:
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ يَحْيَى بْنِ حَبَّانَ عَنِ الْقَاسِمِ بْنِ مُحَمَّدٍ عَنْ عَائِشَةَ زَوْجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أَنَّهَا قَالَتْ مُرَّ عَلَى عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ بِغَنَمٍ مِنَ الصَّدَقَةِ فَرَأَى فِيهَا شَاةً حَافِلاً ذَاتَ ضَرْعٍ عَظِيمٍ فَقَالَ عُمَرُ مَا هَذِهِ الشَّاةُ فَقَالُوا شَاةٌ مِنَ الصَّدَقَةِ . فَقَالَ عُمَرُ مَا أَعْطَى هَذِهِ أَهْلُهَا وَهُمْ طَائِعُونَ لاَ تَفْتِنُوا النَّاسَ لاَ تَأْخُذُوا حَزَرَاتِ الْمُسْلِمِينَ نَكِّبُوا عَنِ الطَّعَامِ .
Tercemesi:
Bana Yahya b. Yahya, ona Malik (b. Enes), ona Yahyâ b. Saîd (el-Ensârî), ona Muhammed b. Yahya b. Hibbân (el-Ensarî), ona Kasım b. Muhammed (et-Teymî), ona da Hz. Peygamber'in (sav) eşi Hz. Âişe (r. anhâ) rivayet etmiş ve şöyle demiştir:
"Ömer b. Hattab'a, zekat olarak toplanmış bir koyun sürüsü getirildi. Sürünün içerisinde memesi büyük ve süt dolu bir koyun gördü. 'Bu koyun da nedir?' diye sordu. 'Zekat olarak toplanan bir koyundur.' dediler. 'Sahipleri bunu, gönül rızasıyla vermemişlerdir. İnsanları zora sokmayın. Müslümanların değerli mallarını almayın, bol süt veren mallarından uzak durun.' dedi."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Zekât 605, 1/91
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Ebu Muhammed Kasım b. Muhammed et-Teymî (Kasım b. Muhammed b. Ebu Bekir es-Sıddîk)
3. Ebu Abdullah Muhammed b. Yahya el-Ensarî (Muhammed b. Yahya b. Habban b. Münkiz)
4. Ebu Said Yahyâ b. Saîd el-Ensârî (Yahyâ b. Saîd b. Kays b. Amr)
Konular:
Zekat, verilecek malın niteliği, kaliteli olması
Zekat, zekat alma veya verme adabı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
35491, MU000610
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ أَنَّهُ بَلَغَهُ أَنَّ عَامِلاً لِعُمَرَ بْنِ عَبْدِ الْعَزِيزِ كَتَبَ إِلَيْهِ يَذْكُرُ أَنَّ رَجُلاً مَنَعَ زَكَاةَ مَالِهِ فَكَتَبَ إِلَيْهِ عُمَرُ أَنْ دَعْهُ وَلاَ تَأْخُذْ مِنْهُ زَكَاةً مَعَ الْمُسْلِمِينَ قَالَ فَبَلَغَ ذَلِكَ الرَّجُلَ فَاشْتَدَّ عَلَيْهِ وَأَدَّى بَعْدَ ذَلِكَ زَكَاةَ مَالِهِ فَكَتَبَ عَامِلُ عُمَرَ إِلَيْهِ يَذْكُرُ لَهُ ذَلِكَ فَكَتَبَ إِلَيْهِ عُمَرُ أَنْ خُذْهَا مِنْهُ .
Tercemesi:
Bana Yahya b. Yahya'nın rivayet ettiğine göre Malik'e (b. Enes) şöyle bir rivayet ulaşmıştır:
Ömer b. Abdülaziz'in bir valisi, malının zekatını vermeye yanaşmayan bir adamdan bahisle kendisine bir mektup yazdı. Ömer b. Abdülaziz de onu bırakması ve Müslümanlarla birlikte zekat namına ondan bir şey almaması yönünde (cevap mahiyetinde) bir yazı yazdı. Ardından bu bilgi adama ulaştı. Bu durum adamın çok ağrına gitti ve sonrasında malının zekatını ödedi. Bunun üzerine Ömer b. Abdülaziz'in valisi, kendisine bu durumu anlattığı bir yazı daha yazdı. Ömer b. Abdülaziz de o adamdan zekatı alması yönünde (cevap mahiyetinde) bir başka yazı yazdı.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Zekât 610, 1/92
Senetler:
()
Konular:
İbadet, Zekat
Tarihsel şahsiyetler, Ömer b. Abdülaziz
Öneri Formu
Hadis Id, No:
35472, MU000595
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ أَنَّهُ اشْتَرَى لِبَنِى أَخِيهِ يَتَامَى فِى حَجْرِهِ مَالاً فَبِيعَ ذَلِكَ الْمَالُ بَعْدُ بِمَالٍ كَثِيرٍ . قَالَ مَالِكٌ لاَ بَأْسَ بِالتِّجَارَةِ فِى أَمْوَالِ الْيَتَامَى لَهُمْ إِذَا كَانَ الْوَلِىُّ مَأْذُونًا فَلاَ أَرَى عَلَيْهِ ضَمَانًا .
باب زَكَاةِ الْمِيرَاثِ . حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ أَنَّهُ قَالَ إِنَّ الرَّجُلَ إِذَا هَلَكَ وَلَمْ يُؤَدِّ زَكَاةَ مَالِهِ إِنِّى أَرَى أَنْ يُؤْخَذَ ذَلِكَ مِنْ ثُلُثِ مَالِهِ وَلاَ يُجَاوَزُ بِهَا الثُّلُثُ وَتُبَدَّى عَلَى الْوَصَايَا وَأَرَاهَا بِمَنْزِلَةِ الدَّيْنِ عَلَيْهِ فَلِذَلِكَ رَأَيْتُ أَنْ تُبَدَّى عَلَى الْوَصَايَا . قَالَ وَذَلِكَ إِذَا أَوْصَى بِهَا الْمَيِّتُ . قَالَ فَإِنْ لَمْ يُوصِ بِذَلِكَ الْمَيِّتُ فَفَعَلَ ذَلِكَ أَهْلُهُ فَذَلِكَ حَسَنٌ وَإِنْ لَمْ يَفْعَلْ ذَلِكَ أَهْلُهُ لَمْ يَلْزَمْهُمْ ذَلِكَ . قَالَ وَالسُّنَّةُ عِنْدَنَا الَّتِى لاَ اخْتِلاَفَ فِيهَا أَنَّهُ لاَ يَجِبُ عَلَى وَارِثٍ زَكَاةٌ فِى مَالٍ وَرِثَهُ فِى دَيْنٍ وَلاَ عَرْضٍ وَلاَ دَارٍ وَلاَ عَبْدٍ وَلاَ وَلِيدَةٍ حَتَّى يَحُولَ عَلَى ثَمَنِ مَا بَاعَ مِنْ ذَلِكَ أَوِ اقْتَضَى الْحَوْلُ مِنْ يَوْمَ بَاعَهُ وَقَبَضَهُ . وَقَالَ مَالِكٌ السُّنَّةُ عِنْدَنَا أَنَّهُ لاَ تَجِبُ عَلَى وَارِثٍ فِى مَالٍ وَرِثَهُ الزَّكَاةُ حَتَّى يَحُولَ عَلَيْهِ الْحَوْلُ .
Tercemesi:
Yahya b. Said anlatıyor: Odamda baktığım kardeşimin yetimleri için biraz mal satın aldım, sonra da bunlar satıldı bu alış verişten çok kazanç elde verişten çok kazanç elde edildi.
Bu konuda îmanı Malik şöyle der: Yetki verilmiş velinin, yetimlerin mallarıyla onlar adına ticaret yapmasında bir mahzur yoktur. Bu esnada zarar ederse -niyet samimi olduğu için- tazmin etmesi gerekmez.
Bab 7: İmam Malik'den: Bana göre, zekâtını vermeden ölen bir kimsenin kalan malının üçte birinden zekâtı verilir, daha fazlası zekât için ayrılamaz. Bana göre, ölünün zekâtı borç hükmünde olduğu için, diğer vasiyyellerinden önce yerine getirilir.
İmam Malik'ten: Yukarıda anlattığımız durum ölen kimsenin zekâtının ödenmesini vasiyet etmesi halinde geçerlidir. Şayet ölen zekâtının ödenmesini vasiyet etmemişse bu takdirde mirasçılar onun zekâtını öderlerse güzel bir şey yapmış olurlar, ödemezlerse de sorumlu tutulamazlar.
İmam Malikten; Biz Medineliler arasında ihtilafsız uygulanan bir geleneğe göre kendisine miras olarak para, ev eşyası, ev, köle ve cariye kalan bir kimse, bu malların kendileri ve bedelleri ellerine geçtikten bir sene sonra zekâtlarını verir. İkinci senenin zekâtını da birinci seneyi verdikten sonra tam bir yıl geçince verir.
İmam Malik der ki: Bizdeki tatbikata göre kendisine bir servet miras kalan kimse bu malın üzerinden bir sene geçmedikçe zekâtını vermez.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Zekât 595, 1/85
Senetler:
()
Konular:
Yetim, Yetim malı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
35490, MU000609
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ أَنَّهُ قَالَ شَرِبَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ لَبَنًا فَأَعْجَبَهُ فَسَأَلَ الَّذِى سَقَاهُ مِنْ أَيْنَ هَذَا اللَّبَنُ فَأَخْبَرَهُ أَنَّهُ وَرَدَ عَلَى مَاءٍ قَدْ سَمَّاهُ فَإِذَا نَعَمٌ مِنْ نَعَمِ الصَّدَقَةِ وَهُمْ يَسْقُونَ فَحَلَبُوا لِى مِنْ أَلْبَانِهَا فَجَعَلْتُهُ فِى سِقَائِى فَهُوَ هَذَا . فَأَدْخَلَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ يَدَهُ فَاسْتَقَاءَهُ . قَالَ مَالِكٌ الأَمْرُ عِنْدَنَا أَنَّ كُلَّ مَنْ مَنَعَ فَرِيضَةً مِنْ فَرَائِضِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ فَلَمْ يَسْتَطِعِ الْمُسْلِمُونَ أَخْذَهَا كَانَ حَقًّا عَلَيْهِمْ جِهَادُهُ حَتَّى يَأْخُذُوهَا مِنْهُ .
Tercemesi:
Zeyd b. Eşlem anlatıyor; Ömer b. Hattab'ın içtiği süt hoşuna gitmişti. Sütü kendisine ikram edene: "Bu süt nereden geldi?"diye sordu. Adam: "Bir su kenarına varmıştım, bir de baktım ki zekât hayvanları! Onları suluyorlardı. Benim için de süt sağdılar. Ben de onu kabıma koydum, bu süt işte odur."diye cevap verince hemen Ömer b, Hattab elini boğazına sokup içtiği sütü kusarak çıkardı.
İmam Malik'den: Bize göre Aziz ve Celil olan Allah'ın koyduğu zekâtlardan birini almaya müslümanların gücü yetmezse, onu alıncaya kadar savaşmaları gerekir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Zekât 609, 1/92
Senetler:
()
Konular:
Zekat, tüketilmesi