Bana Yahya, ona Malik, ona Sevr b. Zeyd ed-Dîlî, ona Abdullah b. Süfyan es-Sekafî’nin bir oğlu, ona da dedesi Süfyan b. Abdullah şöyle rivayet etmiştir:
Ömer b. Hattab, Süfyan b. Abdullah’ı zekat görevlisi olarak göndermişti. Süfyan b. Abdullah, zekat hesaplamasında insanlar aleyhine oğlak ve kuzuları da nisaba katıyordu. Buna karşın insanlar “Bizim aleyhimize oğlak ve kuzuları da nisaba katıyor fakat zekat olarak onlardan bir şey almıyorsun” dediler. Süfyan b. Abdullah, Ömer b. Hattab’ın (ra) huzuruna varınca kendisine bu durumu anlattı. Bunun üzerine Ömer şöyle dedi: “Evet, onlar aleyhine çobanın kucağında taşıdığı oğlak ve kuzular (السَّخْلَة) da nisaba dâhildir. Fakat sen zekat olarak onları almamalısın. Semiz olup eti için besleneni (الْأَكُولة), yavrusu olanı (الرُّبَّى), hamile olanı (الْمَاخِضُ) ve davarın erkek olanını da almamalısın. Fakat iki yaşını doldurmasa da iki yaşındaki gibi gösterişli olanı ve iki yaşında olanı almalısın. Bu, davarın küçüğü ile iyisi arasında adalete uygun orta bir yoldur.
[Malik (b. Enes) der ki: السَّخْلَة yeni doğmuş davar demektir. الرُّبَّى doğum yapmış ve yavrusunu beslemekte olan, الْمَاخِضُ hamile, الْأَكُولة ise yemek üzere beslenen davar demektir.]
[Zekat gerekmeyecek sayıda (yani nisab miktarından az sayıda) koyunları olan ve zekat görevlisi gelmeden bir gün önce peş peşe doğum yapan, yaptıkları doğumlarla sayıları zekat nisabına ulaşan kişi ile ilgili olarak Malik (b. Enes) şöyle demiştir: Yavrularıyla beraber davarın sayısı, zekat nisabına ulaştığı vakit sürüsü konusunda o kişiye zekat vacip olur. Çünkü yavrulama, ilgili sürüden kaynaklanmıştır. Bu durum (sayıları henüz nisaba ulaşmamış olup da) satın alma, hibe edilme ve miras kalma (yoluyla nisaba ulaşan hayvan) meselesinden farklıdır. Değeri zekat nisabına ulaşmayan, sahibi tarafından daha sonra satılan ve elde edilen kârıyla birlikte zekat nisabına ulaşan ticaret malı da buna benzer; kişi, sermaye ile birlikte kârın da zekatını verir. Oysa ilgilinin kârı hibe veya miras gibi sermayeden bağımsız olarak gelen bir gelir olsaydı teslim alındığı veya miras kaldığı günden itibaren söz konusu gelirin üzerinden ayrıca bir yıl geçmedikçe zekat gerekmeyecekti.]
[Malik (b. Enes) der ki: Nisab konusunda malın kârı, mala dâhil olduğu gibi koyunların kuzusu da koyunlara dâhildir. Şu var ki başka bir yönüyle ondan farklılık arz eder. Şöyle ki kişinin nisab miktarı kadar altın ya da gümüşü bulunur da bilahare (satın alma, hibe veya miras gibi) bir yolla yeni bir (altın ya da gümüş) mal elde ederse onu bir kenara alır, mevcut mallara katarak zekatını vermez. Ancak elde ettiği günden itibaren bu malın üzerinden ayrıca bir yıl geçince onun zekatını verir. Oysa kişinin mülkiyetinde her bir cinsi zekata tâbi davar, sığır veya develeri bulunsa ve bilahare (satın alma, hibe ve miras gibi bir yolla) bir deve, inek veya koyun daha elde etse söz konusu her bir cins, ilgili hayvan nisabına ulaşıyorsa, zekatını verirken mevcut hayvanlardan kendi cinsleriyle birlikte onların da zekatını verir.]
[Malik (b. Enes) der ki: Bu görüş, söz konusu konuyla ilgili olarak duyduğum en güzel içtihattır.]
[Biriken İki Yıllık Zekatın Tatbiki Babı]
[Yahya (b. Yahya) der ki: Malik (b. Enes) şöyle demiştir: Zekat vermesi gereken ve develerinin sayısı yüz olan ancak zekat görevlisi kendisine gelmeyen; nihayet başka bir zekat daha vermesi gereken ancak develeri helak olan ve sadece beş devesi kaldıktan sonra kendisine zekat görevlisi gelen kişi ile ilgili olarak bizdeki uygulama şöyledir: Zekat görevlisi, mal sahibine terettüp eden iki zekatı, her bir yıla bir koyun olmak üzere iki koyun şeklinde mevcut beş deveden alır. (Yüz deve üzerinden değil.) Çünkü mal sahibine zekat, (zekat görevlisine) malının zekatını verdiği gün vacip olmaktadır. Dolayısıyla sürüsü helak olur ya da sürüde artış meydana gelirse zekat görevlisi, zekat topladığı günde ilgilinin yanında tespit ettiği malların zekatını alır. O halde mal sahibinin bir çok zekatı birikir ve (zekat görevlisi tarafından) bu zekatlara mahsuben hiçbir şey alınmaz da nihayet sürünün tamamı helak olur veya nisabın altına düşerse o kişinin herhangi bir zekat ödemesi gerekmez. Helak olan malları ya da geçmiş yıllara ilişkin olarak da o kişiye herhangi bir tazminat mükellefiyeti yoktur.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
35484, MU000604
Hadis:
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنْ ثَوْرِ بْنِ زَيْدٍ الدِّيلِىِّ عَنِ ابْنٍ لِعَبْدِ اللَّهِ بْنِ سُفْيَانَ الثَّقَفِىِّ عَنْ جَدِّهِ سُفْيَانَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ بَعَثَهُ مُصَدِّقًا فَكَانَ يَعُدُّ عَلَى النَّاسِ بِالسَّخْلِ فَقَالُوا أَتَعُدُّ عَلَيْنَا بِالسَّخْلِ وَلاَ تَأْخُذُ مِنْهُ شَيْئًا . فَلَمَّا قَدِمَ عَلَى عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ ذَكَرَ لَهُ ذَلِكَ فَقَالَ عُمَرُ نَعَمْ تَعُدُّ عَلَيْهِمْ بِالسَّخْلَةِ يَحْمِلُهَا الرَّاعِى وَلاَ تَأْخُذُهَا وَلاَ تَأْخُذُ الأَكُولَةَ وَلاَ الرُّبَّى وَلاَ الْمَاخِضَ وَلاَ فَحْلَ الْغَنَمِ وَتَأْخُذُ الْجَذَعَةَ وَالثَّنِيَّةَ وَذَلِكَ عَدْلٌ بَيْنَ غِذَاءِ الْغَنَمِ وَخِيَارِهِ .
[قَالَ مَالِكٌ وَالسَّخْلَةُ الصَّغِيرَةُ حِينَ تُنْتَجُ . وَالرُّبَّى الَّتِى قَدْ وَضَعَتْ فَهِىَ تُرَبِّى وَلَدَهَا . وَالْمَاخِضُ هِىَ الْحَامِلُ . وَالأَكُولَةُ هِىَ شَاةُ اللَّحْمِ الَّتِى تُسَمَّنُ لِتُؤْكَلَ . وَقَالَ مَالِكٌ فِى الرَّجُلِ تَكُونُ لَهُ الْغَنَمُ لاَ تَجِبُ فِيهَا الصَّدَقَةُ فَتَوَالَدُ قَبْلَ أَنْ يَأْتِيَهَا الْمُصَدِّقُ بِيَوْمٍ وَاحِدٍ فَتَبْلُغُ مَا تَجِبُ فِيهِ الصَّدَقَةُ بِوِلاَدَتِهَا قَالَ مَالِكٌ إِذَا بَلَغَتِ الْغَنَمُ بِأَوْلاَدِهَا مَا تَجِبُ فِيهِ الصَّدَقَةُ فَعَلَيْهِ فِيهَا الصَّدَقَةُ وَذَلِكَ أَنَّ وِلاَدَةَ الْغَنَمِ مِنْهَا وَذَلِكَ مُخَالِفٌ لِمَا أُفِيدَ مِنْهَا بِاشْتِرَاءٍ أَوْ هِبَةٍ أَوْ مِيرَاثٍ وَمِثْلُ ذَلِكَ الْعَرْضُ لاَ يَبْلُغُ ثَمَنُهُ مَا تَجِبُ فِيهِ الصَّدَقَةُ ثُمَّ يَبِيعُهُ صَاحِبُهُ فَيَبْلُغُ بِرِبْحِهِ مَا تَجِبُ فِيهِ الصَّدَقَةُ فَيُصَدِّقُ رِبْحَهُ مَعَ رَأْسِ الْمَالِ وَلَوْ كَانَ رِبْحُهُ فَائِدَةً أَوْ مِيرَاثًا لَمْ تَجِبْ فِيهِ الصَّدَقَةُ حَتَّى يَحُولَ عَلَيْهِ الْحَوْلُ مِنْ يَوْمَ أَفَادَهُ أَوْ وَرِثَهُ . قَالَ مَالِكٌ فَغِذَاءُ الْغَنَمِ مِنْهَا كَمَا رِبْحُ الْمَالِ مِنْهُ غَيْرَ أَنَّ ذَلِكَ يَخْتَلِفُ فِى وَجْهٍ آخَرَ أَنَّهُ إِذَا كَانَ لِلرَّجُلِ مِنَ الذَّهَبِ أَوِ الْوَرِقِ مَا تَجِبُ فِيهِ الزَّكَاةُ ثُمَّ أَفَادَ إِلَيْهِ مَالاً تَرَكَ مَالَهُ الَّذِى أَفَادَ فَلَمْ يُزَكِّهِ مَعَ مَالِهِ الأَوَّلِ حِينَ يُزَكِّيهِ حَتَّى يَحُولَ عَلَى الْفَائِدَةِ الْحَوْلُ مِنْ يَوْمَ أَفَادَهَا وَلَوْ كَانَتْ لِرَجُلٍ غَنَمٌ أَوْ بَقَرٌ أَوْ إِبِلٌ تَجِبُ فِى كُلِّ صِنْفٍ مِنْهَا الصَّدَقَةُ ثُمَّ أَفَادَ إِلَيْهَا بَعِيرًا أَوْ بَقَرَةً أَوْ شَاةً صَدَّقَهَا مَعَ صِنْفِ مَا أَفَادَ مِنْ ذَلِكَ حِينَ يُصَدِّقُهُ إِذَا كَانَ عِنْدَهُ مِنْ ذَلِكَ الصِّنْفِ الَّذِى أَفَادَ نِصَابُ مَاشِيَةٍ . قَالَ مَالِكٌ وَهَذَا أَحْسَنُ مَا سَمِعْتُ فِى ذَلِكَ .]
[باب الْعَمَلِ فِى صَدَقَةِ عَامَيْنِ إِذَا اجْتَمَعَا . قَالَ يَحْيَى قَالَ مَالِكٌ الأَمْرُ عِنْدَنَا فِى الرَّجُلِ تَجِبُ عَلَيْهِ الصَّدَقَةُ وَإِبِلُهُ مِائَةُ بَعِيرٍ فَلاَ يَأْتِيهِ السَّاعِى حَتَّى تَجِبَ عَلَيْهِ صَدَقَةٌ أُخْرَى فَيَأْتِيهِ الْمُصَدِّقُ وَقَدْ هَلَكَتْ إِبِلُهُ إِلاَّ خَمْسَ ذَوْدٍ . قَالَ مَالِكٌ يَأْخُذُ الْمُصَدِّقُ مِنَ الْخَمْسِ ذَوْدٍ الصَّدَقَتَيْنِ اللَّتَيْنِ وَجَبَتَا عَلَى رَبِّ الْمَالِ شَاتَيْنِ فِى كُلِّ عَامٍ شَاةٌ لأَنَّ الصَّدَقَةَ إِنَّمَا تَجِبُ عَلَى رَبِّ الْمَالِ يَوْمَ يُصَدِّقُ مَالَهُ فَإِنْ هَلَكَتْ مَاشِيَتُهُ أَوْ نَمَتْ فَإِنَّمَا يُصَدِّقُ الْمُصَدِّقُ زَكَاةَ مَا يَجِدُ يَوْمَ يُصَدِّقُ وَإِنْ تَظَاهَرَتْ عَلَى رَبِّ الْمَالِ صَدَقَاتٌ غَيْرُ وَاحِدَةٍ فَلَيْسَ عَلَيْهِ أَنْ يُصَدِّقَ إِلاَّ مَا وَجَدَ الْمُصَدِّقُ عِنْدَهُ فَإِنْ هَلَكَتْ مَاشِيَتُهُ أَوْ وَجَبَتْ عَلَيْهِ فِيهَا صَدَقَاتٌ فَلَمْ يُؤْخَذْ مِنْهُ شَىْءٌ حَتَّى هَلَكَتْ مَاشِيَتُهُ كُلُّهَا أَوْ صَارَتْ إِلَى مَا لاَ تَجِبُ فِيهِ الصَّدَقَةُ فَإِنَّهُ لاَ صَدَقَةَ عَلَيْهِ وَلاَ ضَمَانَ فِيمَا هَلَكَ أَوْ مَضَى مِنَ السِّنِينَ .]
Tercemesi:
Bana Yahya, ona Malik, ona Sevr b. Zeyd ed-Dîlî, ona Abdullah b. Süfyan es-Sekafî’nin bir oğlu, ona da dedesi Süfyan b. Abdullah şöyle rivayet etmiştir:
Ömer b. Hattab, Süfyan b. Abdullah’ı zekat görevlisi olarak göndermişti. Süfyan b. Abdullah, zekat hesaplamasında insanlar aleyhine oğlak ve kuzuları da nisaba katıyordu. Buna karşın insanlar “Bizim aleyhimize oğlak ve kuzuları da nisaba katıyor fakat zekat olarak onlardan bir şey almıyorsun” dediler. Süfyan b. Abdullah, Ömer b. Hattab’ın (ra) huzuruna varınca kendisine bu durumu anlattı. Bunun üzerine Ömer şöyle dedi: “Evet, onlar aleyhine çobanın kucağında taşıdığı oğlak ve kuzular (السَّخْلَة) da nisaba dâhildir. Fakat sen zekat olarak onları almamalısın. Semiz olup eti için besleneni (الْأَكُولة), yavrusu olanı (الرُّبَّى), hamile olanı (الْمَاخِضُ) ve davarın erkek olanını da almamalısın. Fakat iki yaşını doldurmasa da iki yaşındaki gibi gösterişli olanı ve iki yaşında olanı almalısın. Bu, davarın küçüğü ile iyisi arasında adalete uygun orta bir yoldur.
[Malik (b. Enes) der ki: السَّخْلَة yeni doğmuş davar demektir. الرُّبَّى doğum yapmış ve yavrusunu beslemekte olan, الْمَاخِضُ hamile, الْأَكُولة ise yemek üzere beslenen davar demektir.]
[Zekat gerekmeyecek sayıda (yani nisab miktarından az sayıda) koyunları olan ve zekat görevlisi gelmeden bir gün önce peş peşe doğum yapan, yaptıkları doğumlarla sayıları zekat nisabına ulaşan kişi ile ilgili olarak Malik (b. Enes) şöyle demiştir: Yavrularıyla beraber davarın sayısı, zekat nisabına ulaştığı vakit sürüsü konusunda o kişiye zekat vacip olur. Çünkü yavrulama, ilgili sürüden kaynaklanmıştır. Bu durum (sayıları henüz nisaba ulaşmamış olup da) satın alma, hibe edilme ve miras kalma (yoluyla nisaba ulaşan hayvan) meselesinden farklıdır. Değeri zekat nisabına ulaşmayan, sahibi tarafından daha sonra satılan ve elde edilen kârıyla birlikte zekat nisabına ulaşan ticaret malı da buna benzer; kişi, sermaye ile birlikte kârın da zekatını verir. Oysa ilgilinin kârı hibe veya miras gibi sermayeden bağımsız olarak gelen bir gelir olsaydı teslim alındığı veya miras kaldığı günden itibaren söz konusu gelirin üzerinden ayrıca bir yıl geçmedikçe zekat gerekmeyecekti.]
[Malik (b. Enes) der ki: Nisab konusunda malın kârı, mala dâhil olduğu gibi koyunların kuzusu da koyunlara dâhildir. Şu var ki başka bir yönüyle ondan farklılık arz eder. Şöyle ki kişinin nisab miktarı kadar altın ya da gümüşü bulunur da bilahare (satın alma, hibe veya miras gibi) bir yolla yeni bir (altın ya da gümüş) mal elde ederse onu bir kenara alır, mevcut mallara katarak zekatını vermez. Ancak elde ettiği günden itibaren bu malın üzerinden ayrıca bir yıl geçince onun zekatını verir. Oysa kişinin mülkiyetinde her bir cinsi zekata tâbi davar, sığır veya develeri bulunsa ve bilahare (satın alma, hibe ve miras gibi bir yolla) bir deve, inek veya koyun daha elde etse söz konusu her bir cins, ilgili hayvan nisabına ulaşıyorsa, zekatını verirken mevcut hayvanlardan kendi cinsleriyle birlikte onların da zekatını verir.]
[Malik (b. Enes) der ki: Bu görüş, söz konusu konuyla ilgili olarak duyduğum en güzel içtihattır.]
[Biriken İki Yıllık Zekatın Tatbiki Babı]
[Yahya (b. Yahya) der ki: Malik (b. Enes) şöyle demiştir: Zekat vermesi gereken ve develerinin sayısı yüz olan ancak zekat görevlisi kendisine gelmeyen; nihayet başka bir zekat daha vermesi gereken ancak develeri helak olan ve sadece beş devesi kaldıktan sonra kendisine zekat görevlisi gelen kişi ile ilgili olarak bizdeki uygulama şöyledir: Zekat görevlisi, mal sahibine terettüp eden iki zekatı, her bir yıla bir koyun olmak üzere iki koyun şeklinde mevcut beş deveden alır. (Yüz deve üzerinden değil.) Çünkü mal sahibine zekat, (zekat görevlisine) malının zekatını verdiği gün vacip olmaktadır. Dolayısıyla sürüsü helak olur ya da sürüde artış meydana gelirse zekat görevlisi, zekat topladığı günde ilgilinin yanında tespit ettiği malların zekatını alır. O halde mal sahibinin bir çok zekatı birikir ve (zekat görevlisi tarafından) bu zekatlara mahsuben hiçbir şey alınmaz da nihayet sürünün tamamı helak olur veya nisabın altına düşerse o kişinin herhangi bir zekat ödemesi gerekmez. Helak olan malları ya da geçmiş yıllara ilişkin olarak da o kişiye herhangi bir tazminat mükellefiyeti yoktur.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Zekât 604, 1/90
Senetler:
1. Ebu Amr Süfyan b. Abdullah es-Sekafi (Süfyan b. Abdullah b. Rabî'a b. Haris)
2. Mübhem Râvi (İbn liAbdillah b. Süfyan)
3. Sevr b. Zeyd ed-Dîlî (Sevr b. Zeyd)
Konular:
İbadet, Zekat
Zekat, hangi mallardan, ve ne kadar verileceği
Zekat, zekat alma veya verme adabı
Zekat, zekata tabi olan mallar
Öneri Formu
Hadis Id, No:
35476, MU000598
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ يَزِيدَ بْنِ خُصَيْفَةَ أَنَّهُ سَأَلَ سُلَيْمَانَ بْنَ يَسَارٍ عَنْ رَجُلٍ لَهُ مَالٌ وَعَلَيْهِ دَيْنٌ مِثْلُهُ أَعَلَيْهِ زَكَاةٌ فَقَالَ لاَ . قَالَ مَالِكٌ الأَمْرُ الَّذِى لاَ اخْتِلاَفَ فِيهِ عِنْدَنَا فِى الدَّيْنِ أَنَّ صَاحِبَهُ لاَ يُزَكِّيهِ حَتَّى يَقْبِضَهُ وَإِنْ أَقَامَ عِنْدَ الَّذِى هُوَ عَلَيْهِ سِنِينَ ذَوَاتِ عَدَدٍ ثُمَّ قَبَضَهُ صَاحِبُهُ لَمْ تَجِبْ عَلَيْهِ إِلاَّ زَكَاةٌ وَاحِدَةٌ فَإِنْ قَبَضَ مِنْهُ شَيْئًا لاَ تَجِبُ فِيهِ الزَّكَاةُ فَإِنَّهُ إِنْ كَانَ لَهُ مَالٌ سِوَى الَّذِى قُبِضَ تَجِبُ فِيهِ الزَّكَاةُ فَإِنَّهُ يُزَكَّى مَعَ مَا قَبَضَ مِنْ دَيْنِهِ ذَلِكَ . قَالَ وَإِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُ نَاضٌّ غَيْرُ الَّذِى اقْتَضَى مِنْ دَيْنِهِ وَكَانَ الَّذِى اقْتَضَى مِنْ دَيْنِهِ لاَ تَجِبُ فِيهِ الزَّكَاةُ فَلاَ زَكَاةَ عَلَيْهِ فِيهِ وَلَكِنْ لِيَحْفَظْ عَدَدَ مَا اقْتَضَى فَإِنِ اقْتَضَى بَعْدَ ذَلِكَ عَدَدَ مَا تَتِمُّ بِهِ الزَّكَاةُ مَعَ مَا قَبَضَ قَبْلَ ذَلِكَ فَعَلَيْهِ فِيهِ الزَّكَاةُ . قَالَ فَإِنْ كَانَ قَدِ اسْتَهْلَكَ مَا اقْتَضَى أَوَّلاً أَوْ لَمْ يَسْتَهْلِكْهُ فَالزَّكَاةُ وَاجِبَةٌ عَلَيْهِ مَعَ مَا اقْتَضَى مِنْ دَيْنِهِ فَإِذَا بَلَغَ مَا اقْتَضَى عِشْرِينَ دِينَارًا عَيْنًا أَوْ مِائَتَىْ دِرْهَمٍ فَعَلَيْهِ فِيهِ الزَّكَاةُ ثُمَّ مَا اقْتَضَى بَعْدَ ذَلِكَ مِنْ قَلِيلٍ أَوْ كَثِيرٍ فَعَلَيْهِ الزَّكَاةُ بِحَسَبِ ذَلِكَ . قَالَ مَالِكٌ وَالدَّلِيلُ عَلَى الدَّيْنِ يَغِيبُ أَعْوَامًا ثُمَّ يُقْتَضَى فَلاَ يَكُونُ فِيهِ إِلاَّ زَكَاةٌ وَاحِدَةٌ أَنَّ الْعُرُوضَ تَكُونُ عِنْدَ الرَّجُلِ لِلتِّجَارَةِ أَعْوَامًا ثُمَّ يَبِيعُهَا فَلَيْسَ عَلَيْهِ فِى أَثْمَانِهَا إِلاَّ زَكَاةٌ وَاحِدَةٌ وَذَلِكَ أَنَّهُ لَيْسَ عَلَى صَاحِبِ الدَّيْنِ أَوِ الْعُرُوضِ أَنْ يُخْرِجَ زَكَاةَ ذَلِكَ الدَّيْنِ أَوِ الْعُرُوضِ مِنْ مَالٍ سِوَاهُ وَإِنَّمَا يُخْرِجُ زَكَاةَ كُلِّ شَىْءٍ مِنْهُ وَلاَ يُخْرِجُ الزَّكَاةَ مِنْ شَىْءٍ عَنْ شَىْءٍ غَيْرِهِ . قَالَ مَالِكٌ الأَمْرُ عِنْدَنَا فِى الرَّجُلِ يَكُونُ عَلَيْهِ دَيْنٌ وَعِنْدَهُ مِنَ الْعُرُوضِ مَا فِيهِ وَفَاءٌ لِمَا عَلَيْهِ مِنَ الدَّيْنِ وَيَكُونُ عِنْدَهُ مِنَ النَّاضِّ سِوَى ذَلِكَ مَا تَجِبُ فِيهِ الزَّكَاةُ فَإِنَّهُ يُزَكِّى مَا بِيَدِهِ مِنْ نَاضٍّ تَجِبُ فِيهِ الزَّكَاةُ وَإِنْ لَمْ يَكُنْ عِنْدَهُ مِنَ الْعُرُوضِ وَالنَّقْدِ إِلاَّ وَفَاءُ دَيْنِهِ فَلاَ زَكَاةَ عَلَيْهِ حَتَّى يَكُونَ عِنْدَهُ مِنَ النَّاضِّ فَضْلٌ عَنْ دَيْنِهِ مَا تَجِبُ فِيهِ الزَّكَاةُ فَعَلَيْهِ أَنْ يُزَكِّيَهُ .
Tercemesi:
Bana Yahya b. Yahya, ona Malik (b. Enes), ona da Yezid b. Husayfe’nin, Süleyman b. Yesar’a, malı olup da borcu bulunan kişiye zekat düşer mi diye sorduğunu ve Süleyman b. Yesar’ın; ‘Hayır’ dediğini rivayet etmiştir.
Malik (b. Enes) şöyle demiştir:
“Alacaklar konusunda bizde herhangi bir ihtilaf bulunmayan uygulama, tahsil edinceye kadar alacaklının, söz konusu alacağın zekatını ödemeyeceği yönündedir. Eğer alacak, borçlunun yanında senelerce kalır da alacaklı bilahare onu teslim alırsa kendisine sadece bir yılın zekatını ödemesi gerekir. Alacağın nisaba ulaşmayan bir miktarını teslim alması halinde ise alacaklının yanında zekata tabi başka bir malı daha varsa bu malıyla birlikte teslim aldığı miktarın da zekatını verir.
Tahsil ettiği alacağı dışında nakdi olmaması ve tahsil ettiği miktarın da zekat nisabına ulaşmaması halinde o kişinin zekat ödemesi gerekmez. Ancak tahsil ettiği bu miktarı kaydetmelidir. Çünkü tahsil ettiği bu miktarla birlikte zekat nisabına ulaşacak kadar daha tahsil ettiğinde o kişinin zekat ödemesi gerekir.
İlk tahsil ettiği miktarı tüketse de tüketmese de alacağının zekatını ödemelidir. Şöyle ki tahsil ettiği alacakları (toplamı) yirmi dinar veya iki yüz dirheme ulaştığında söz konusu alacağı ile ilgili olarak zekat ödemesi ilgiliye vacip olur ve bilahare az ya da çok tahsil ettiği alacakları konusunda, bu hesaplamaya uygun olarak zekat ödemesi gerekir.
Yıllarca tahsil edilemeyen ve daha sonra tahsil edilen alacakların sadece bir yıllık zekatının verileceğine dair delil şudur: Kişinin yanında yıllarca duran ticaret malları bilahare satıldığında o malların bedelleri ile ilgili olarak sahibine sadece bir yıllık zekat ödemesi gerekmektedir. Çünkü alacaklının veya ticari malı olan kişinin, söz konusu alacağının veya ticari mallarının zekatını, bu malların dışında bir maldan çıkarıp ödemesi gerekmemektedir. Kuşkusuz mükellef, her malın zekatını ancak kendisinden çıkarıp verecek; bir malın zekatını, başka bir maldan çıkarıp ödemeyecektir.
Borcu ve bu borcunu karşılayacak kadar ticari malı olan ayrıca bunların dışında zekat gerekecek kadar da nakdi bulunan kişi ile ilgili olarak bizdeki uygulama; ilgilinin, zekat gereken elindeki nakdin zekatını ödeyeceği şeklindedir. Ancak eğer yanında sadece söz konusu borcu karşılayacak miktarda ticaret malı ve nakdi varsa borcu dışında zekat gerekecek kadar fazla bir nakdi oluncaya kadar o kişinin zekat ödemesi gerekmez. Bu miktarda fazla nakdi oluştuğunda ise zekat vermesi gerekir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Zekât 598, 1/85
Senetler:
1. Yezid b. Husayfe el-Kindi (Yezid b. Husayfe b. Yezid b. Said b. Sümame)
Konular:
İbadet, Zekat
Zekat, borçlunun durumu
Zekat, farziyeti
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ دِينَارٍ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ يَسَارٍ عَنْ عِرَاكِ بْنِ مَالِكٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ لَيْسَ عَلَى الْمُسْلِمِ فِى عَبْدِهِ وَلاَ فِى فَرَسِهِ صَدَقَةٌ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
35493, MU000614
Hadis:
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ دِينَارٍ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ يَسَارٍ عَنْ عِرَاكِ بْنِ مَالِكٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ لَيْسَ عَلَى الْمُسْلِمِ فِى عَبْدِهِ وَلاَ فِى فَرَسِهِ صَدَقَةٌ .
Tercemesi:
bana Yahya (b. Yahya), ona Malik (b. Enes), ona Abdullah b. Dinar, ona Süleyman b. Yesar (el-Hilâlî), ona Irak b. Malik (el-Ğıfârî), ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Kölesi ve atı konusunda Müslümana zekat yoktur."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Zekât 614, 1/96
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Irak b. Malik el-Ğıfarî (Irâk b. Malik)
3. Ebu Türâb Süleyman b. Yesar el-Hilâlî (Süleyman b. Yesar el-Hilâlî)
4. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Dinar el-Kuraşî (Abdullah b. Dinar)
Konular:
İbadet, Zekat
Zekat, at ve kölelerin zekatı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
35488, MU000607
Hadis:
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ لاَ تَحِلُّ الصَّدَقَةُ لِغَنِىٍّ إِلاَّ لِخَمْسَةٍ لِغَازٍ فِى سَبِيلِ اللَّهِ أَوْ لِعَامِلٍ عَلَيْهَا أَوْ لِغَارِمٍ أَوْ لِرَجُلٍ اشْتَرَاهَا بِمَالِهِ أَوْ لِرَجُلٍ لَهُ جَارٌ مِسْكِينٌ فَتُصُدِّقَ عَلَى الْمِسْكِينِ فَأَهْدَى الْمِسْكِينُ لِلْغَنِىِّ. قَالَ مَالِكٌ الأَمْرُ عِنْدَنَا فِى قَسْمِ الصَّدَقَاتِ أَنَّ ذَلِكَ لاَ يَكُونُ إِلاَّ عَلَى وَجْهِ الاِجْتِهَادِ مِنَ الْوَالِى فَأَىُّ الأَصْنَافِ كَانَتْ فِيهِ الْحَاجَةُ وَالْعَدَدُ أُوثِرَ ذَلِكَ الصِّنْفُ بِقَدْرِ مَا يَرَى الْوَالِى وَعَسَى أَنْ يَنْتَقِلَ ذَلِكَ إِلَى الصِّنْفِ الآخَرِ بَعْدَ عَامٍ أَوْ عَامَيْنِ أَوْ أَعْوَامٍ فَيُؤْثَرُ أَهْلُ الْحَاجَةِ وَالْعَدَدِ حَيْثُمَا كَانَ ذَلِكَ وَعَلَى هَذَا أَدْرَكْتُ مَنْ أَرْضَى مِنْ أَهْلِ الْعِلْمِ . قَالَ مَالِكٌ وَلَيْسَ لِلْعَامِلِ عَلَى الصَّدَقَاتِ فَرِيضَةٌ مُسَمَّاةٌ إِلاَّ عَلَى قَدْرِ مَا يَرَى الإِمَامُ .
Tercemesi:
Bize Yahyâ, ona Mâlik, ona Zeyd b. Eslem, o da Atâ b. Yesâr'dan rivayet ettiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle demiştir: Şu beş sınıf dışında kalan zengin kişilere zekât vermek helal değildir. Allah yolunda cihad eden zengin, zekât toplamak üzere görevlendirilmiş olan zengin, borçu olan zengin, zekât malını kendi malı ile satın alan zengin, yoksul bir komşusunu kendisine verilen sadakayı hediye ettiği zengin.
İmam Malik zekâtla ilgili şöyle demiştir: Biz Medinelilere göre toplanan zekât ancak valinin takdirine göre taksim edilir. Zekât verilebilen sınıflar içerisinde hangi sınıf daha muhtaç ve sayısı daha fazla ise miktarını valinin takdir ettiği oranda tercihen o sınıfa verilir. Bir, iki veya bir kaç sene sonra bu sınıf bırakılıp muhtaç ve sayıca daha fazla bir başka sınıfa geçilebilir. Tanıdığım âlimlerin böyle yaptığına şahit oldum. Zekât memurunun topladığı zekâttan alacağı belli bir hissesi yoktur; vali ona ne takdir ederse onu alır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Zekât 607, 1/92
Senetler:
1. Ebu Muhammed Ata b. Yesar el-Hilalî (Ata b. Yesar)
2. Ebu Üsame Zeyd b. Eslem el-Kuraşî (Zeyd b. Eslem)
Konular:
İbadet, Zekat
Zekat, kimlere zekat verilebilir?
Zekat, memuruna ücret tahsis etmek
Zekat, zekat kimlere verilebilir?
Açıklama: Dinde hoş karşılanmayan mal biriktirmenin kapsamı sorulmaktadır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
35478, MU000600
Hadis:
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ دِينَارٍ أَنَّهُ قَالَ سَمِعْتُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ وَهُوَ يُسْأَلُ عَنِ الْكَنْزِ مَا هُوَ فَقَالَ هُوَ الْمَالُ الَّذِى لاَ تُؤَدَّى مِنْهُ الزَّكَاةُ .
Tercemesi:
Bana Yahya (b. Yahya), ona Malik (b. Enes), ona da Abdullah b. Dinar rivayet etmiş ve şöyle demiştir:
"Abdullah b. Ömer'e (r. anhümâ), kenzle ilgili olarak 'kenz nedir?' diye sorulduğunu duydu. Şöyle cevap verdi: 'O, zekatı ödenmeyen maldır."
Açıklama:
Dinde hoş karşılanmayan mal biriktirmenin kapsamı sorulmaktadır.
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Zekât 600, 1/87
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Dinar el-Kuraşî (Abdullah b. Dinar)
Konular:
İbadet, Zekat
Kur'an, sahabenin ve tabiunun tefsiri
Açıklama: Zekat ödemelerinde teslim, mükelleflerin yükümlülüğündedir. Teslim esnasında uygulama, yularıyla birlikte devenin getirilip verilmesidir. Hadiste bu tasvir üzerinden mübalağa yollu bir vurgu söz konusudur.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
35489, MU000608
Hadis:
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ أَنَّهُ بَلَغَهُ أَنَّ أَبَا بَكْرٍ الصِّدِّيقَ قَالَ لَوْ مَنَعُونِى عِقَالاً لَجَاهَدْتُهُمْ عَلَيْهِ .
Tercemesi:
Bana Yahya (b. Yahya), ona da Malik'in (b. Enes) [İmam Malik] rivayet ettiğine göre ona Ebu Bekir es-Sıddık'ın (ra) şöyle dediği ulaşmıştır:
Bir deve yularını dahi bana vermezlerse ondan dolayı mutlaka kendileriyle savaşırım.
Açıklama:
Zekat ödemelerinde teslim, mükelleflerin yükümlülüğündedir. Teslim esnasında uygulama, yularıyla birlikte devenin getirilip verilmesidir. Hadiste bu tasvir üzerinden mübalağa yollu bir vurgu söz konusudur.
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Zekât 608, 1/92
Senetler:
()
Konular:
İbadet, Zekat
Sahabe, Hz. Peygamber'den sonraki durumları
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ أَنَّهُ بَلَغَهُ أَنَّ عَائِشَةَ زَوْجَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم كَانَتْ تُعْطِى أَمْوَالَ الْيَتَامَى الَّذِينَ فِى حَجْرِهَا مَنْ يَتَّجِرُ لَهُمْ فِيهَا .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
35471, MU000594
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ أَنَّهُ بَلَغَهُ أَنَّ عَائِشَةَ زَوْجَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم كَانَتْ تُعْطِى أَمْوَالَ الْيَتَامَى الَّذِينَ فِى حَجْرِهَا مَنْ يَتَّجِرُ لَهُمْ فِيهَا .
Tercemesi:
Bana Malik (b. Enes) kendisine şöyle denildiğini rivayet etti:
Rasulullah'ın (sav) hanımı Aişe (r.anha) evinde baktığı yetimlerin mallarını [fazlalaşsın/zekatla azalmasın diye] onlar için ticarette işletecek kimseye verirdi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Zekât 594, 1/85
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, hanımları, Hz. Aişe
Yetim, Yetim malı
Yetim, yetimlik / yetimler
Zekat, yetim malından zekat verilir mi?
Öneri Formu
Hadis Id, No:
35477, MU000599
Hadis:
حَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ زُرَيْقِ بْنِ حَيَّانَ - وَكَانَ زُرَيْقٌ عَلَى جَوَازِ مِصْرَ فِى زَمَانِ الْوَلِيدِ وَسُلَيْمَانَ وَعُمَرَ بْنِ عَبْدِ الْعَزِيزِ - فَذَكَرَ أَنَّ عُمَرَ بْنَ عَبْدِ الْعَزِيزِ كَتَبَ إِلَيْهِ أَنِ انْظُرْ مَنْ مَرَّ بِكَ مِنَ الْمُسْلِمِينَ فَخُذْ مِمَّا ظَهَرَ مِنْ أَمْوَالِهِمْ مِمَّا يُدِيرُونَ مِنَ التِّجَارَاتِ مِنْ كُلِّ أَرْبَعِينَ دِينَارًا دِينَارًا فَمَا نَقَصَ فَبِحِسَابِ ذَلِكَ حَتَّى يَبْلُغَ عِشْرِينَ دِينَارًا فَإِنْ نَقَصَتْ ثُلُثَ دِينَارٍ فَدَعْهَا وَلاَ تَأْخُذْ مِنْهَا شَيْئًا وَمَنْ مَرَّ بِكَ مِنْ أَهْلِ الذِّمَّةِ فَخُذْ مِمَّا يُدِيرُونَ مِنَ التِّجَارَاتِ مِنْ كُلِّ عِشْرِينَ دِينَارًا دِينَارًا فَمَا نَقَصَ فَبِحِسَابِ ذَلِكَ حَتَّى يَبْلُغَ عَشَرَةَ دَنَانِيرَ فَإِنْ نَقَصَتْ ثُلُثَ دِينَارٍ فَدَعْهَا وَلاَ تَأْخُذْ مِنْهَا شَيْئًا وَاكْتُبْ لَهُمْ بِمَا تَأْخُذُ مِنْهُمْ كِتَابًا إِلَى مِثْلِهِ مِنَ الْحَوْلِ . قَالَ مَالِكٌ الأَمْرُ عِنْدَنَا فِيمَا يُدَارُ مِنَ الْعُرُوضِ لِلتِّجَارَاتِ أَنَّ الرَّجُلَ إِذَا صَدَّقَ مَالَهُ ثُمَّ اشْتَرَى بِهِ عَرْضًا بَزًّا أَوْ رَقِيقًا أَوْ مَا أَشْبَهَ ذَلِكَ ثُمَّ بَاعَهُ قَبْلَ أَنْ يَحُولَ عَلَيْهِ الْحَوْلُ فَإِنَّهُ لاَ يُؤَدِّى مِنْ ذَلِكَ الْمَالِ زَكَاةً حَتَّى يَحُولَ عَلَيْهِ الْحَوْلُ مِنْ يَوْمَ صَدَّقَهُ وَأَنَّهُ إِنْ لَمْ يَبِعْ ذَلِكَ الْعَرْضَ سِنِينَ لَمْ يَجِبْ عَلَيْهِ فِى شَىْءٍ مِنْ ذَلِكَ الْعَرْضِ زَكَاةٌ وَإِنْ طَالَ زَمَانُهُ فَإِذَا بَاعَهُ فَلَيْسَ فِيهِ إِلاَّ زَكَاةٌ وَاحِدَةٌ . قَالَ مَالِكٌ الأَمْرُ عِنْدَنَا فِى الرَّجُلِ يَشْتَرِى بِالذَّهَبِ أَوِ الْوَرِقِ حِنْطَةً أَوْ تَمْرًا أَوْ غَيْرَهُمَا لِلتِّجَارَةِ ثُمَّ يُمْسِكُهَا حَتَّى يَحُولَ عَلَيْهَا الْحَوْلُ ثُمَّ يَبِيعُهَا أَنَّ عَلَيْهِ فِيهَا الزَّكَاةَ حِينَ يَبِيعُهَا إِذَا بَلَغَ ثَمَنُهَا مَا تَجِبُ فِيهِ الزَّكَاةُ وَلَيْسَ ذَلِكَ مِثْلَ الْحَصَادِ يَحْصُدُهُ الرَّجُلُ مِنْ أَرْضِهِ وَلاَ مِثْلَ الْجِدَادِ . قَالَ مَالِكٌ وَمَا كَانَ مِنْ مَالٍ عِنْدَ رَجُلٍ يُدِيرُهُ لِلتِّجَارَةِ وَلاَ يَنِضُّ لِصَاحِبِهِ مِنْهُ شَىْءٌ تَجِبُ عَلَيْهِ فِيهِ الزَّكَاةُ فَإِنَّهُ يَجْعَلُ لَهُ شَهْرًا مِنَ السَّنَةِ يُقَوِّمُ فِيهِ مَا كَانَ عِنْدَهُ مِنْ عَرْضٍ لِلتِّجَارَةِ وَيُحْصِى فِيهِ مَا كَانَ عِنْدَهُ مِنْ نَقْدٍ أَوْ عَيْنٍ فَإِذَا بَلَغَ ذَلِكَ كُلُّهُ مَا تَجِبُ فِيهِ الزَّكَاةُ فَإِنَّهُ يُزَكِّيهِ . وَقَالَ مَالِكٌ وَمَنْ تَجَرَ مِنَ الْمُسْلِمِينَ وَمَنْ لَمْ يَتْجُرْ سَوَاءٌ لَيْسَ عَلَيْهِمْ إِلاَّ صَدَقَةٌ وَاحِدَةٌ فِى كُلِّ عَامٍ تَجَرُوا فِيهِ أَوْ لَمْ يَتْجُرُوا .
Tercemesi:
Bana Malik, ona (Ebu Said) Yahyâ b. Saîd (el-Ensârî), ona da Halife Velid, Süleyman ve Ömer b. Abdülaziz zamanlarında Mısır’da zekat tahsildarlığı yapan (Ebu Mikdam) Züreyk b. Hayyan’ın (el-Fezârî) anlattığına göre Ömer b. Abdülaziz, Ömer b. Hayyan’a şu şekilde yazılı bir emir göndermiştir:
“Civarından geçen Müslümanların ahvalini incele. Ticarette kullandıkları zahiri mallarının her kırk dinarından bir dinarı [zekat olarak] al. Yirmi dinara kadar kırk dinarın altına düşen miktarları, buna göre hesapla. [Alman gereken zekat miktarı] bir dinarın 1/3’ünden az olursa artık onu bırak, o maldan [zekat adına] her hangi bir şey alma. Civarından geçen zimmîlerden, ticarette kullandıkları her yirmi dinardan bir dinar [vergi] al. On dinara kadar yirmi dinarın altına düşen miktarları, buna göre hesapla. [Alman gereken vergi miktarı] bir dinarın 1/3’ünden az olursa artık onu bırak, o maldan [vergi adına] her hangi bir şey alma. Fakat onlara, kendilerinden gerekli tahsilatı yaptığına dair ertesi yıl aynı zamana kadar geçerli olmak üzere bir yazı ver.”
İmam Malik şöyle söylemiştir:
“Ticari gayelerle pazarlara çıkarılan mallarla ilgili uygulama, [Medineliler] olarak bizde şu şekildedir:
Kişi, malının zekatını verir; bilahare kalan malı ile kumaş, köle ve buna benzer bir takım mallar satın alır ve ardından da yıl dolmadan önce bu mallarını satarsa zekatını verdiği günden itibaren bir yıl geçmedikçe bu mallarından [eline geçen satış bedeli için] yeni bir zekat vermez. Yıllarca [elinde tutup] satmadığında ise üzerinden kaç yıl geçerse geçsin söz konusu satın aldığı malların hiç birine zekat gerekmez. Daha sonra sattığında da o bedelde sadece tek bir zekat gerekir.”
İmam Malik şöyle söylemiştir:
“Uygulama, [Medineliler olarak] bizde şu şekildedir: Altın veya gümüşü karşılığında ticari gayelerle buğday, hurma ya da başka bir mal satın alan ve üzerinden bir yıl geçinceye kadar bu malı elinde tutup da ardından onu satan kişiye, elde ettiği bedel, ilgili zekat nisabına ulaşıyorsa sattığı zaman zekat vacip olur. Ticari faaliyetlerden elde edilen bu tür tarım ürünleri ve meyveler, kişinin tarlasından ürün hasat etmesi, ya da meyve toplamak gibi değildir. [Bu ürünlerin zekatı/öşrü, her bir hasatla birlikte verilir.]”
İmam Malik şöyle söylemiştir:
“Kişinin yanında, fiilen ticarette döndürdüğü ancak bu ticaretinden her hangi bir kâr elde edemediği malına zekat gerekir. İlgili, bunun için yılın bir ayını belirler. Bu ay içerisinde yanındaki mevcut ticari malların değer tespitini yapar. Bunların içerisindeki nakit ve diğer malların dökümünü gerçekleştirir. Bütün bunlar ilgili nisaba ulaşıyorsa onların zekatını verir.”
İmama Malik şöyle söylemiştir:
“Ticaret yapan ve yapmayan Müslümanlar birdir; o malla ticaret yapsınlar ya da yapmasınlar her yıl kendilerine sadece bir kez zekat düşer.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Zekât 599, 1/86
Senetler:
1. Ebu Hafs Ömer b. Abdulaziz el-Ümevî (Ömer b. Abdulaziz b. Mervan b. Hakem b. Ebu As)
2. Ebu Mikdam Züreyk b. Hayyan el-Fezarî (Rüzeyk b. Hayyan)
3. Ebu Said Yahyâ b. Saîd el-Ensârî (Yahyâ b. Saîd b. Kays b. Amr)
Konular:
İbadet, Zekat
Tarihsel şahsiyetler, Ömer b. Abdülaziz
Zekat, hangi mallardan, ve ne kadar verileceği
Zekat, malın üzerinden ne kadar yıl geçeceği
Zekat, mallarının nisabı
Zekat, zekat alma veya verme adabı
Zekat, zekata tabi olan mallar
Öneri Formu
Hadis Id, No:
35495, MU000616
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى بَكْرِ بْنِ عَمْرِو بْنِ حَزْمٍ أَنَّهُ قَالَ جَاءَ كِتَابٌ مِنْ عُمَرَ بْنِ عَبْدِ الْعَزِيزِ إِلَى أَبِى وَهُوَ بِمِنًى أَنْ لاَ يَأْخُذَ مِنَ الْعَسَلِ وَلاَ مِنَ الْخَيْلِ صَدَقَةً .
Tercemesi:
Bana Yahya b. Yahya, ona Malik (b. Enes), ona da Abdullah b. Ebu Bekir b. Amr b. Hazm rivayet etmiş ve şöyle demiştir:
Babam Mina'dayken kendisine, bal ve atlardan zekat alınmaması yönünde Ömer b. Abdülaziz'in bir yazısı ulaştı.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Zekât 616, 1/96
Senetler:
1. Abdullah b. Ebu Bekir el-Ensari (Abdullah b. Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazm)
Konular:
İbadet, Zekat
Tarihsel şahsiyetler, Ömer b. Abdülaziz
Zekat, at ve kölelerin zekatı
Zekat, baldan zekat verilir mi?