Öneri Formu
Hadis Id, No:
32412, İM004308
Hadis:
حَدَّثَنَا مُجَاهِدُ بْنُ مُوسَى وَأَبُو إِسْحَاقَ الْهَرَوِىُّ إِبْرَاهِيمُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ حَاتِمٍ قَالاَ حَدَّثَنَا هُشَيْمٌ أَنْبَأَنَا عَلِىُّ بْنُ زَيْدِ بْنِ جُدْعَانَ عَنْ أَبِى نَضْرَةَ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « أَنَا سَيِّدُ وَلَدِ آدَمَ وَلاَ فَخْرَ وَأَنَا أَوَّلُ مَنْ تَنْشَقُّ الأَرْضُ عَنْهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلاَ فَخْرَ وَأَنَا أَوَّلُ شَافِعٍ وَأَوَّلُ مُشَفَّعٍ وَلاَ فَخْرَ وَلِوَاءُ الْحَمْدِ بِيَدِى يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلاَ فَخْرَ » .
Tercemesi:
Bize Mücâhid b. Musa, ona Ebu İshâk el-Herevî İbrahim, ona Abdullah b. Hâtim, o ikisine Hüşeym, ona Ali b. Zeyd b. Cüd'ân, ona Ebu Nadra, ona Ebu Said isnadıyla aktardığına göre, Allah'ın Rasulü buyurdular ki:
"Ben Âdemoğullarının efendisiyim. Bunu övünmek için söylemiyorum. Ben kıyamet günü yer yarıldığında (kabirden) çıkacak ilk kişiyim. Bunu övünmek için söylemiyorum. İlk şefaat edecek ve şefaati ilk kabul olunacak kimse de benim ve bunu övünmek için söylemiyorum. Kıyamet günü Hamd (övgüler) sancağı benim elimdedir. Bunu övünmek için söylemiyorum."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Zühd 37, /698
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, Allah'a sevgili oluşu
Hz. Peygamber, diğer peygamberlerden farkı
Hz. Peygamber, Livau'l-hamd
Hz. Peygamber, üstünlüğü
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Övünmek, yaptığı ibadetle övünmek,
Şefaat, Hz. Peygamber'in
Sena, övgü Allah' a mahsustur
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32414, İM004310
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ إِبْرَاهِيمَ الدِّمَشْقِىُّ حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ بْنُ مُسْلِمٍ حَدَّثَنَا زُهَيْرُ بْنُ مُحَمَّدٍ عَنْ جَعْفَرِ بْنِ مُحَمَّدٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَابِرٍ قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ « إِنَّ شَفَاعَتِى يَوْمَ الْقِيَامَةِ لأَهْلِ الْكَبَائِرِ مِنْ أُمَّتِى » .
Tercemesi:
Bize Abdurrahman b. İbrahim ed-Dımeşkî, ona el-Velid b. Müslim, ona Züheyr b. Muhammed, ona Ca'fer b. Muhammed, ona babası, ona da Cabir'den (b. Abdullah) rivayet edildiğine göre kendisi: Ben, Rasulullah'ı (sav) şöyle buyururken işittim, demiştir:
"Şüphesiz, kıyamet günü benim şefaatim, ümmetimden büyük günahlar işleyenleredir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Zühd 37, /699
Senetler:
()
Konular:
Şefaat, Hz. Peygamber'in
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32415, İM004311
Hadis:
حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ أَسَدٍ حَدَّثَنَا أَبُو بَدْرٍ حَدَّثَنَا زِيَادُ بْنُ خَيْثَمَةَ عَنْ نُعَيْمِ بْنِ أَبِى هِنْدٍ عَنْ رِبْعِىِّ بْنِ حِرَاشٍ عَنْ أَبِى مُوسَى الأَشْعَرِىِّ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « خُيِّرْتُ بَيْنَ الشَّفَاعَةِ وَبَيْنَ أَنْ يَدْخُلَ نِصْفُ أُمَّتِى الْجَنَّةَ فَاخْتَرْتُ الشَّفَاعَةَ لأَنَّهَا أَعَمُّ وَأَكْفَى أَتُرَوْنَهَا لِلْمُتَّقِينَ لاَ وَلَكِنَّهَا لِلْمُذْنِبِينَ الْخَطَّائِينَ الْمُتَلَوِّثِينَ » .
Tercemesi:
Bize İsmail b. Esed, ona Ebu Bedr, ona Ziyad b. Heyseme, ona Nuaym b. Ebu Hind, ona Rib'i b. Hiraş, ona da Ebu Mûsâ el-Eş'arî'den (ra) rivayet edildiğine göre; Rasulullah (sav) şöyle buyurdu, demiştir:
"Ben şefaat etmek ve (ya) ümmetimin yarısının cennete girmesi arasında muhayyer (serbest) kılındım. Ben şefaat etmeyi seçtim. Çünkü şefaat daha umumi ve daha çok yeterlidir. Siz bu şefaatimi takva sahibi (yani Allah'tan korkup kulluk görevlerini yerine getiren ve yasaklardan sakınan) mü'minler için mi sanırsınız? Hayır (öyle sanmayınız). Ve lâkin o (şefaatim) günahkâr, hatalı ve pis işlere karışan (müslüman) lar içindir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Zühd 37, /699
Senetler:
()
Konular:
Şefaat, Hz. Peygamber'in
Şefaat, şefaat
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32416, İM004312
Hadis:
حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِىٍّ حَدَّثَنَا خَالِدُ بْنُ الْحَارِثِ حَدَّثَنَا سَعِيدٌ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « يَجْتَمِعُ الْمُؤْمِنُونَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ يُلْهَمُونَ - أَوْ يَهُمُّونَ شَكَّ سَعِيدٌ - فَيَقُولُونَ لَوْ تَشَفَّعْنَا إِلَى رَبِّنَا فَأَرَاحَنَا مِنْ مَكَانِنَا فَيَأْتُونَ آدَمَ فَيَقُولُونَ أَنْتَ آدَمُ أَبُو النَّاسِ خَلَقَكَ اللَّهُ بِيَدِهِ وَأَسْجَدَ لَكَ مَلاَئِكَتَهُ فَاشْفَعْ لَنَا عِنْدَ رَبِّكَ يُرِحْنَا مِنْ مَكَانِنَا هَذَا . فَيَقُولُ لَسْتُ هُنَاكُمْ - وَيَذْكُرُ وَيَشْكُو إِلَيْهِمْ ذَنْبَهُ الَّذِى أَصَابَ فَيَسْتَحْيِى مِنْ ذَلِكَ - وَلَكِنِ ائْتُوا نُوحًا فَإِنَّهُ أَوَّلُ رَسُولٍ بَعَثَهُ اللَّهُ إِلَى أَهْلِ الأَرْضِ فَيَأْتُونَهُ فَيَقُولُ لَسْتُ هُنَاكُمْ - وَيَذْكُرُ سُؤَالَهُ رَبَّهُ مَا لَيْسَ لَهُ بِهِ عِلْمٌ وَيَسْتَحْيِى مِنْ ذَلِكَ - وَلَكِنِ ائْتُوا خَلِيلَ الرَّحْمَنِ إِبْرَاهِيمَ فَيَأْتُونَهُ فَيَقُولُ لَسْتُ هُنَاكُمْ وَلَكِنِ ائْتُوا مُوسَى عَبْدًا كَلَّمَهُ اللَّهُ وَأَعْطَاهُ التَّوْرَاةَ . فَيَأْتُونَهُ فَيَقُولُ لَسْتُ هُنَاكُمْ - وَيَذْكُرُ قَتْلَهُ النَّفْسَ بِغَيْرِ النَّفْسِ - وَلَكِنِ ائْتُوا عِيسَى عَبْدَ اللَّهِ وَرَسُولَهُ وَكَلِمَةَ اللَّهِ وَرُوحَهُ . فَيَأْتُونَهُ فَيَقُولُ لَسْتُ هُنَاكُمْ وَلَكِنِ ائْتُوا مُحَمَّدًا عَبْدًا غَفَرَ اللَّهُ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ وَمَا تَأَخَّرَ . قَالَ فَيَأْتُونِى فَأَنْطَلِقُ - قَالَ فَذَكَرَ هَذَا الْحَرْفَ عَنِ الْحَسَنِ . قَالَ فَأَمْشِى بَيْنَ السِّمَاطَيْنِ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ . قَالَ ثُمَّ عَادَ إِلَى حَدِيثِ أَنَسٍ - قَالَ « فَأَسْتَأْذِنُ عَلَى رَبِّى فَيُؤْذَنُ لِى فَإِذَا رَأَيْتُهُ وَقَعْتُ سَاجِدًا فَيَدَعُنِى مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَدَعَنِى ثُمَّ يُقَالُ ارْفَعْ يَا مُحَمَّدُ وَقُلْ تُسْمَعْ وَسَلْ تُعْطَهْ وَاشْفَعْ تُشَفَّعْ فَأَحْمَدُهُ بِتَحْمِيدٍ يُعَلِّمُنِيهِ ثُمَّ أَشْفَعُ فَيَحُدُّ لِى حَدًّا فَيُدْخِلُهُمُ الْجَنَّةَ ثُمَّ أَعُودُ الثَّانِيَةَ فَإِذَا رَأَيْتُهُ وَقَعْتُ سَاجِدًا فَيَدَعُنِى مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَدَعَنِى ثُمَّ يُقَالُ لِى ارْفَعْ مُحَمَّدُ قُلْ تُسْمَعْ وَسَلْ تُعْطَهْ وَاشْفَعْ تُشَفَّعْ فَأَرْفَعُ رَأْسِى فَأَحْمَدُهُ بِتَحْمِيدٍ يُعَلِّمُنِيهِ ثُمَّ أَشْفَعُ فَيَحُدُّ لِى حَدًّا فَيُدْخِلُهُمُ الْجَنَّةَ ثُمَّ أَعُودُ الثَّالِثَةَ فَإِذَا رَأَيْتُ رَبِىِّ وَقَعْتُ سَاجِدًا فَيَدَعُنِى مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَدَعَنِى ثُمَّ يُقَالُ ارْفَعْ مُحَمَّدُ قُلْ تُسْمَعْ وَسَلْ تُعْطَهْ وَاشْفَعْ تُشَفَّعْ فَأَرْفَعُ رَأْسِى فَأَحْمَدُهُ بِتَحْمِيدٍ يُعَلِّمُنِيهِ ثُمَّ أَشْفَعُ فَيَحُدُّ لِى حَدًّا فَيُدْخِلُهُمُ الْجَنَّةَ ثُمَّ أَعُودُ الرَّابِعَةَ فَأَقُولُ يَا رَبِّ مَا بَقِىَ إِلاَّ مَنْ حَبَسَهُ الْقُرْآنُ » .
قَالَ يَقُولُ قَتَادَةُ عَلَى أَثَرِ هَذَا الْحَدِيثِ وَحَدَّثَنَا أَنَسُ بْنُ مَالِكٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « يَخْرُجُ مِنَ النَّارِ مَنْ قَالَ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَكَانَ فِى قَلْبِهِ مِثْقَالُ شَعِيرَةٍ مِنْ خَيْرٍ وَيَخْرُجُ مِنَ النَّارِ مَنْ قَالَ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَكَانَ فِى قَلْبِهِ مِثْقَالُ بُرَّةٍ مِنْ خَيْرٍ وَيَخْرُجُ مِنَ النَّارِ مَنْ قَالَ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَكَانَ فِى قَلْبِهِ مِثْقَالُ ذَرَّةٍ مِنْ خَيْرٍ » .
Tercemesi:
Bize Nasr b. Ali, ona Halid b. el-Hâris, ona Said, ona Katade, ona da Enes b. Malik'ten rivayet edildiğine göre; Rasulullah (sav) şöyle buyurdu, demiştir:
"Mü'minler kıyamet günü toplanarak: Rabbimize bir şefaatçi gön-dersek de Rabbimİz bizi bu (sıkıntılı) yerimizden rahata kavuştursa, diyecekler (bunu söylemeleri için Allah tarafından) gönüllerine ilham edilir (veya onlar bu sıkıntıya gereken önemi verirler. -Bu tereddüt ravi Said'e aittir-). Bunun üzerine mü'minler Âdem'e (as) varırlar ve (ona): Sen Âdem'sin, bütün insanların babasının, Allah seni (kudret) eliyle yarattı ve meleklerini sana secde ettirdi. Artık (ne olur) bizim için Rabbin katında şefaat et de bizi şu (sıkıntılı) yerimizden (kurtarıp) rahata kavuştursun, derler. Fakat Âdem (as): 'Ben sizin dediğiniz (şefaat) makamında değilim (ve Âdem vaktiyle işlediği hatayı onlara yakınarak anlatarak bundan dolayı haya eder) ve lakin Nuh'a gidiniz. Çünkü O, Allah'ın yer yüzündekilere gönderdiği ilk resul (elçi) dir, der. Bunun Üzerine mü'minler Nuh'a (as) varırlar. O da: Ben sizin dediğiniz (şefaat) mevkinde değilim, (ve Nuh, hakkında bilgisi olmayan bir şeyi -ki oğlunun aile fertlerinden oluşu dolayısıyla tufanda boğulmaması isteğidir- Rabbinden dilediğini anlatır ve bundan dolayı haya eder) ve lâkin Halilu'r-Rahmân (yani Allah'ın dostu) İbrâhim'in (as) yanına gidiniz, der. Sonra mü'minler İbrâhim peygambere varırlar. Fakat O da ben sizin dediğiniz şefaat mevkiinde değilim. Ve lâkin Allah'ın kendisi ile konuştuğu ve Tevrat'ı verdiği kulu Mûsâ'ya (as) gidiniz, der. O da: Ben orada (yani şefaat makamında) yokum (ve Mûsâ bu arada vaktiyle kısas durumu olmaksızın bir adamı öldürdüğünü anlatır) ve lâkin siz, Allah'ın kulu, resulü, kelimesi ve ruhu (denilen) İsa'nın (as) yanına gidiniz, der. Bunun üzerine mü'minler İsa'ya varırlar. O da: Ben sizin dediğiniz şefaat makamında yokum ve lâkin Muhammed'e (sav), Allah'ın kendisinin geçmiş ve gelecek hatalarını bağışladığı (o yüce) kula gidiniz, der. Resûl-i Ekrem (sav) buyurdu ki:
"Bunun üzerine mü'minler benim yanıma gelirler. Ben de kalkıp giderim," (ravi demiştir ki: Şeyhim: Ve mü'minlerden iki saf arasında yürürüm" buyruk cümlesini el-Hasan'dan naklen anlattı). Ravi demiştir ki sonra Enes'in hadisine döndü. Resûl-i Ekrem (sav) (sözüne devamla) buyurdu ki:
"Bunun üzerine ben Rabbimin huzuruna çıkmak için izin isterim. Bana izin verilir. Sonra Rabbimi gördüğüm zaman hemen secdeye kapanının. Allah dilediği sürece beni secde hâlinde bırakır." Sonra (bana):
"(Başını) kaldır Ya Muhammed! Ve söyle, işitilirsin;
"iste, istediğin verilir ve şefaat et, şefaatin kabul olunur," buyurulur. Bunun üzerine
"ben (başımı secdeden kaldırarak) O'na, Zatının bana öğrettiği bir hamd şekliyle hamd ederim. Sonra (genel ve özel) şefaatte bulunurum. Bunun üzerine Rabbim bana bir sınır (ve çerçeve) çizer. Ben de o sınır (yâni ölçü) içinde kalanları cennete dâhil ederim. Sonra ikinci defa (şefaat için) dönerim ve O'nu görünce secdeye varırım, Allah beni dilediği kadar secdede bırakır." Sonra bana:
"(Başını) kaldır (ya) Muhammed! Söyle, dinlenirsin iste, istediğin verilir ve şefaat et şefaatin kabul olunur," buyurulur.
"Bunun üzerine ben de başımı kaldırıp O'na bana öğrettiği bir hamd şekliyle hamd ederim. Sonra (tekrar) şefaat ederim. Rabbim benim (şefaat edeceğim kimseler) için bir sınır (ve çerçeve) çizer. Ben de o Ölçü içine girenleri cennete dâhil ederim. Sonra üçüncü defa (şefaat etmeye) dönerim ve Rabbimi görünce secdeye kapanırım. Rabbim beni dilediği kadar (secdede) bırakır." Sonra:
"(Başını) kaldır (ya) Muhammed: Söyle, işitilirsin; iste, istediğin verilir ve şefaat et, şefaatin kabul olunur," buyurulur.
"Ben de başımı kaldırıp O'na bana öğrettiği biçimde hamd ederim. Sonra şefaat ederim. Allah'ım (yine) bana bir sınır tayin eder. Ben de onları cennete dâhil ederim. Sonra dördüncü kez (Rabbimin huzuruna) dönerek: Ya Rabbi (cehennemde) Kur'ân'nın hapsettiği (yani ebedi olarak cehennemde kalmalarına hükmettiği) kişilerden başka hiç kimse kalmadı, diyeceğim."
Ravi demiştir ki: Katade bu hadisin hemen arkasında şöyle dedi; Ve Enes b. Mâlik, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu da bize rivayet etti:
"Kalbinde bir arpa (tanesi) ağırlığınca hayır (yani iman) bulunduğu halde 'lâ ilahe illallah: Allah'tan başka ilâh yoktur' diyen herkes cehennemden çıkacaktır. Keza: kalbinde bir buğday (tanesi) ağırlığınca hayır (yâni iman) bulunduğu halde 'Lâ ilahe illallah' diyen herkes cehennemden çıkacaktır. Kalbinde zerre ağırlığı kadar hayır (yâni iman) bulunup da 'Lâ ilahe illallah' diyen herkes de cehennemden çıkacaktır."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Zühd 37, /699
Senetler:
()
Konular:
Amel, günahlara kefaret olan ameller
Hz. Peygamber, diğer peygamberlerden farkı
Kıyamet, sıkıntıları
Peygamberler, Hz. Adem
Peygamberler, Hz. İbrahim ve ailesi
Peygamberler, Hz. İsa
Peygamberler, Hz. Musa ve Ailesi
Peygamberler, Hz. Nuh
Şefaat, Hz. Peygamber'in
Tevhit, La ilahe illallah / kelime-i tevhidi söyleyen cennete girecektir
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32413, İM004309
Hadis:
حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِىٍّ وَإِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ بْنِ حَبِيبٍ قَالاَ حَدَّثَنَا بِشْرُ بْنُ الْمُفَضَّلِ حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ يَزِيدَ عَنْ أَبِى نَضْرَةَ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « أَمَّا أَهْلُ النَّارِ الَّذِينَ هُمْ أَهْلُهَا فَلاَ يَمُوتُونَ فِيهَا وَلاَ يَحْيَوْنَ وَلَكِنْ نَاسٌ أَصَابَتْهُمُ نَارٌ بِذُنُوبِهِمْ أَوْ بِخَطَايَاهُمْ فَأَمَاتَتْهُمْ إِمَاتَةً حَتَّى إِذَا كَانُوا فَحْمًا أُذِنَ لَهُمْ فِى الشَّفَاعَةِ فَجِىءَ بِهِمْ ضَبَائِرَ ضَبَائِرَ فَبُثُّوا عَلَى أَنْهَارِ الْجَنَّةِ فَقِيلَ يَا أَهْلَ الْجَنَّةِ أَفِيضُوا عَلَيْهِمْ فَيَنْبُتُونَ نَبَاتَ الْحِبَّةِ تَكُونُ فِى حَمِيلِ السَّيْلِ » . قَالَ فَقَالَ رَجُلٌ مِنَ الْقَوْمِ كَأَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَدْ كَانَ فِى الْبَادِيَةِ .
Tercemesi:
Bize Nasr b. Ali ve İshak b. İbrahim, onlara Bişr b. Mufaddal, ona Said b. Yezid, ona Ebu Nadre (Münzir b. Malik), ona da Ebu Said el-Hudrî (ra), Rasulullah’ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti:
"Ateş ehli olan (yâni ebedî olarak cehennemde kalacakları Kur'ân'da bildirilen) cehennemliklere gelince, şüphesiz onlar ateşte ne ölürler ne de yaşarlar (yani devamlı azapta olurlar). Lakin günahları yüzünden veya hataları sebebiyle kendilerine cehennem ateşi isabet eden bir takım insanlar da vardır ki ateş onları tam manasıyla öldürür. Nihayet onlar (yanıp) kömür olunca onlar için şefaata izin verilir ve onlar guruplar halinde getirilip cennet nehirlerine dağıtılırlar. Sonra: (Cennet halkına hitaben):
Ey Cennetlik olanlar! Şunların üzerine cennet nehirlerinin sularını dökünüz, denilir. Bunun üzerine (su dökülünce) onlar selin taşıdığı (çamur ve benzeri) kalıntıda olan tohum (hızla) bittiği gibi biti-verirler. Bu buyruk üzerine cemaattan biri: Rasulullah (sav) (sel durumlarını bilmesi açısından) çölde imiş gibidir, dedi."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Zühd 37, /699
Senetler:
1. Ebu Said el-Hudrî (Sa'd b. Malik b. Sinan b. Sa'lebe b. Ebcer)
2. Ebu Nadre Münzir b. Malik el-Avfî (Münzir b. Malik b. Kuta'a)
3. Ebu Mesleme Said b. Yezid et-Tahî (Said b. Yezid b. Mesleme)
4. Ebu İsmail Bişr b. Mufaddal er-Rakâşi (Bişr b. Mufaddal b. Lahik)
5. İshak b. İbrahim eş-Şehidi (İshak b. İbrahim b. Habib b. Şehid)
Konular:
Cehennem, Cehennemlikler
Cennet, Cehennem, cennet ve cehennem ebedidir
Şefaat, Hz. Peygamber'in
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32417, İM004313
Hadis:
حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ مَرْوَانَ حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ يُونُسَ حَدَّثَنَا عَنْبَسَةُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ عِلاَقِ بْنِ أَبِى مُسْلِمٍ عَنْ أَبَانَ بْنِ عُثْمَانَ عَنْ عُثْمَانَ بْنِ عَفَّانَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « يَشْفَعُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ثَلاَثَةٌ الأَنْبِيَاءُ ثُمَّ الْعُلَمَاءُ ثُمَّ الشُّهَدَاءُ » .
Tercemesi:
Bize Said b. Mervan, oma Ahmed b. Yunus, ona Anbese b. Abdurrahman, ona Alâk b. Ebu Müslim, ona Eban b. Osman, ona da Osman b. Affan'dan rivayet edildiğine göre; Rasulullah (sav) şöyle buyurdu, demiştir:
"Kıyamet günü üç (zümre) şefaat eder. Peygamberler, sonra din bilginleri, sonra şehîdler."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Zühd 37, /700
Senetler:
()
Konular:
Şefaat, bazı müminlerin şefaati
Şefaat, Hz. Peygamber'in
Şefaat, şefaat
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32418, İM004314
Hadis:
حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الرَّقِّىُّ حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عَمْرٍو عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ عَقِيلٍ عَنِ الطُّفَيْلِ بْنِ أُبَىِّ بْنِ كَعْبٍ عَنْ أَبِيهِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « إِذَا كَانَ يَوْمُ الْقِيَامَةِ كُنْتُ إِمَامَ النَّبِيِّينَ وَخَطِيبَهُمْ وَصَاحِبَ شَفَاعَتِهِمْ غَيْرَ فَخْرٍ » .
Tercemesi:
Bize İsmail b. Abdullah er-Rakî, ona Ubeydullah b. Amr, ona Abdullah b. Muhammed b. Akil, ona et-Tufeyl b. Übeyy b. Ka'b, ona babası Übeyy b. Kâ'b'dan rivayet edildiğine göre; Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Kıyamet günü olduğu zaman ben peygamberlerin imamı, hatibi ve şefaatlerinin sahibi olurum. (bu sözüm) bir böbürlenme değildir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Zühd 37, /700
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, diğer peygamberlerden farkı
Hz. Peygamber, üstünlüğü
Şefaat, Hz. Peygamber'in
Sena, övgü Allah' a mahsustur
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا الْحُسَيْنُ بْنُ ذَكْوَانَ عَنْ أَبِى رَجَاءٍ الْعُطَارِدِىِّ عَنْ عِمْرَانَ بْنِ الْحُصَيْنِ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « لَيَخْرُجَنَّ قَوْمٌ مِنَ النَّارِ بِشَفَاعَتِى يُسَمَّوْنَ الْجَهَنَّمِيِّينَ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32419, İM004315
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا الْحُسَيْنُ بْنُ ذَكْوَانَ عَنْ أَبِى رَجَاءٍ الْعُطَارِدِىِّ عَنْ عِمْرَانَ بْنِ الْحُصَيْنِ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « لَيَخْرُجَنَّ قَوْمٌ مِنَ النَّارِ بِشَفَاعَتِى يُسَمَّوْنَ الْجَهَنَّمِيِّينَ » .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Beşşar, ona Yahya b. Said, ona el-Hüseyn b. Zekvan, ona Ebu Recâ el-Utâridi, ona da İmrân b. Husayn'dan rivayet edildiğine göre; Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Muhakkak bir takım (mü'min) insanlar cehennemden benim şefaatimle çıkacaklar (ve cennete girecekleridir. Onlar cehennemlikler, diye adlandırılacaklardır.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Zühd 37, /700
Senetler:
()
Konular:
Cehennem, Cehennemlikler
Şefaat, Hz. Peygamber'in
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا عَفَّانُ حَدَّثَنَا وُهَيْبٌ حَدَّثَنَا خَالِدٌ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ شَقِيقٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى الْجَذْعَاءِ أَنَّهُ سَمِعَ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ « لَيَدْخُلَنَّ الْجَنَّةَ بِشَفَاعَةِ رَجُلٍ مِنْ أُمَّتِى أَكْثَرُ مِنْ بَنِى تَمِيمٍ » . قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ سِوَاكَ قَالَ « سِوَاىَ » . قُلْتُ أَنْتَ سَمِعْتَهُ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ أَنَا سَمِعْتُهُ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32420, İM004316
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا عَفَّانُ حَدَّثَنَا وُهَيْبٌ حَدَّثَنَا خَالِدٌ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ شَقِيقٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى الْجَذْعَاءِ أَنَّهُ سَمِعَ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ « لَيَدْخُلَنَّ الْجَنَّةَ بِشَفَاعَةِ رَجُلٍ مِنْ أُمَّتِى أَكْثَرُ مِنْ بَنِى تَمِيمٍ » . قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ سِوَاكَ قَالَ « سِوَاىَ » . قُلْتُ أَنْتَ سَمِعْتَهُ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ أَنَا سَمِعْتُهُ .
Tercemesi:
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, ona Affan, ona Vüheyb, ona Halid, ona Abdullah b. Şakik, ona da Abdullah b. Ebu'l-Cez'â'dan rivayet edildiğine göre kendisi Peygamber(sav):
"Benim ümmetimden bir adamın şefaatiyle Temim oğulları (kabilesi) ndan daha çok (mü'min) kimseler muhakkak cennete girecektir," buyururken işitmiş (ve orada hazır bulunanlar): Yâ Rasulullah! Senden başka bir adam (mı)? diye sorunca O:
"Evet," buyurmuştur.
Ravi Abdullah b. Şakîk demiş ki): Ben (Abdullah b. Ebu'l-Ced'ân'a:) Bu hadisi Rasulullah'tan (sav) sen kendin (mi) işittin? dedim. O: Ben kendim O'ndan işittim, dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Zühd 37, /700
Senetler:
()
Konular:
Şefaat, bazı müminlerin şefaati
Şefaat, şefaat
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32421, İM004317
Hadis:
حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ حَدَّثَنَا صَدَقَةُ بْنُ خَالِدٍ حَدَّثَنَا ابْنُ جَابِرٍ قَالَ سَمِعْتُ سُلَيْمَ بْنَ عَامِرٍ يَقُولُ سَمِعْتُ عَوْفَ بْنَ مَالِكٍ الأَشْجَعِىَّ يَقُولُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « أَتَدْرُونَ مَا خَيَّرَنِى رَبِّىَ اللَّيْلَةَ » . قُلْنَا اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ قَالَ « فَإِنَّهُ خَيَّرَنِى بَيْنَ أَنْ يَدْخُلَ نِصْفُ أُمَّتِى الْجَنَّةَ وَبَيْنَ الشَّفَاعَةِ فَاخْتَرْتُ الشَّفَاعَةَ » . قُلْنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ ادْعُ اللَّهَ أَنْ يَجْعَلَنَا مِنْ أَهْلِهَا . قَالَ « هِىَ لِكُلِّ مُسْلِمٍ » .
Tercemesi:
Bize Hişam b. Ammar, ona Sadaka b. Halid, ona İbn Cabir, ona Süleym b. Amir, ona Avf b. Mâlik el-Eşcaî'den rivayet edildiğine göre; Rasulullah (sav):
"Rabbimin bu gece beni ne hakkında muhayyer (serbest) kıldığını bilir misiniz?" diye (bize) sordu. Biz: Allah ve Rasulü (her şeyi) en iyi bilenlerdir, dedik. O:
"İşte Rabbim ümmetimin yansını cennete dâhil etmek ve şefaat (etmem) arasında şüphesiz beni muhayyer kıldı. Ben şefaat etmeyi seçtim," buyurdu. Biz: Ya Rasulullah! Bizi şefaat edeceğin kimselerden etmesi için Allah'a dua buyur, dedik. O:
"Şefaatim her müslümanadır," buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Zühd 37, /700
Senetler:
()
Konular:
Şefaat, Hz. Peygamber'in