4875 Kayıt Bulundu.
Giriş
Bize Abdullah b. İshak el-Cevherî el-Basrî, ona Ebû Zeyd (Saîd b. Rabî'), ona Şu'be, ona Davud b. Ebû Hind, ona da Şa'bî'nin naklettiğine göre Ebû Cebîra b. Dahhak (ra) şöyle demiştir: Bizden bazılarının iki veya üç ismi olurdu ve bazen hoşlanmadığı halde bunlardan biri ile çağrılırdı. Bunun üzerine (birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayınız!) (Hucurat, 49/11) ayeti indirildi. Ebu İsa (Tirmizî) dedi ki: Bu hadis hasen-sahihtir. Ebû Cebîra ensardan olup Sabit b. Dahhâk b. Halife'nin kardeşidir. Seneddeki Ebû Zeyd'in adı Saîd b. Rabî'dir. (Herat'tan getirilen kumaşları sattığı için) Sahibü'l-Heravî olarak anılan bu zat Basralı ve güvenilir bir kişidir. Bize Ebû Seleme Yahya b. Halef, ona Bişr b. Mufaddal, ona Davud b. Ebû Hind, ona da Şa'bî, Ebû Cebîra b. Dahhâk'tan bu hadisin bir benzerini rivâyet etmişlerdir. Tirmizî: Bu hadis hasen-sahihtir, dedi.
Açıklama: Senedde adı geçen Ebu Zeyd Said b. Rabi'nin, Sahibü'l-Herevî olarak anılması ilk bakışta Herevî adlı birinin arkadaşı/talebesi olduğu intibaını uyandırsa da bu lakap kendisine Herat işi kumaş sattığı için verilmiştir.
Bize İbn Ebu Ömer, ona Süfyan, ona Mansur, ona Mücâhid, ona Ebu Ma‘mer, ona da İbn Mesud’un şöyle dediğini rivayet etti: Kâbe’nin yanında biri Kureyşli, ikisi Sakîfli veya biri Sakîfli, ikisi Kureyşli olan üç kişi tartıştı. Bunların anlayışı kıt, karınlarının yağı çoktu. Bunlardan biri “Sizce Allah bizim söylediklerimizi işitiyor mu?” diye sordu, diğeri de “Yüksek sesle söylersek işitir, ama gizlersek işitmez” dedi. Bunun üzerine Allah şu ayeti indirdi: "Oysa siz, vaktiyle günahlara dalarken kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin bir gün aleyhinizde şâhitlik yapacağından çekinmiyordunuz." (Fussilet, 41/22) [Ebu İsa (Tirmizi) dedi ki: Bu, hasen sahih bir hadistir.]
Bize Ahmed b. Menî, ona Ebu Sa‘d es-San’ânî, ona Ebu Cafer er-Razî, ona Rabî b. Enes, ona Ebu Âliye, ona da Ubey b. Ka‘b şöyle rivayet etmiştir: "Müşrikler Rasulullah’a (sav) 'Bize Rabbini tanıt', dediler. Bunun üzerine Allah 'De ki: O Allah’tır, bir tektir, Allah’tır, Samed’dir' (İhlâs, 112/1-2) ayetlerini indirdi. Samed doğurmamış ve doğmamış demektir. Çünkü doğan her bir şey muhakkak ölecektir. Her bir ölene mutlaka mirasçı olunur. Aziz ve celil Allah ise ne ölür ne de ona mirasçı olunur. 'Kimse de onun dengi değildir' (İhlas, 112/4) Hz. peygamber (sav) 'Onun bir benzeri, bir dengi yoktur, onun gibi hiçbir şey yoktur' buyurdu."
Bize Ali b. Hucr, ona İsmail b. İbrahim, ona Davud, ona Şa‘bî, ona da Alkame şöyle demiştir: "Ben, İbn Mes'ûd’a (ra) 'Cin (olayı) gecesinde, içinizden hiç kimse Nebî'ye (sav) arkadaşlık etti mi?' diye sordum, şöyle dedi: Bizden hiç kimse ona arkadaşlık etmedi. Ancak, bir gece, Mekke’de iken, kendisini kaybettik. (Kendi kendimize) 'Acaba suikasta mı uğradı, yoksa (cinler tarafından) uçuruldu mu? Ona ne oldu?' dedik ve bir topluluğun geçirdiği en kötü geceyi geçirerek sabahladık. Sabah olduğunda –yahut sabaha karşı– bir de baktık ki Hz. Peygamber (sav), Hirâ tarafından geliyor. Topluluk içinde bulunduğu hâli kendisine anlattı. Hz. Peygamber (sav) 'Bana cinlerin davetçisi geldi, ben de onlara gittim ve onlara Kur’ân okudum' buyurdu. Sonra kalktı, bize onların izlerini ve ateşlerinin izlerini gösterdi. Şa‘bî der ki: Arap Yarımadası cinleri Rasulullah’tan (sav) azık talebinde bulundu. Rasulullah (sav) da 'Üzerinde Allah’ın ismi anılmamış her kemik, sizin elinize geçtiğinde, eskisinden daha çok etli olarak (size yiyecek olur); her dışkı ve tezek de binek hayvanlarınız için yemdir' buyurdu. Sonra da bize 'Sizler bunlarla (yani kemik ve tezek ile) taharetlenmeyin. Zira bunlar, cinlerden kardeşlerinizin azığıdır' buyurdu." [Ebu İsa (Tirmizî) der ki: Bu, hasen sahih bir hadistir.]
Bize Muhammed b. Beşşar (el-Abdî), ona Yahya b. Said (el-Kattân), ona Süfyan (es-Sevrî), ona Mansur (b. el-Mu'temir es-Sülemî) ve Süleyman (b. Mihran) el-A'meş, ona İbrahim (en-Nehaî), ona da Abîde (b. Amr el-A'ver)'in naklettiğine göre Abdullah (b. Mesud) şöyle anlatmıştır: Bir Yahudi Hz. Peygamber'e (sav) gelerek “Ey Muhammed! Allah gökleri bir parmağıyla, yeryüzünü bir parmağıyla, dağları bir parmağıyla, diğer tüm yaratıkları da bir parmağıyla tutuyor, sonra da 'mülkün sahibi benim!' diyor, (bu ne demek oluyor?)” diye sordu. Bunun üzerine Rasulullah (sav) azı dişleri görününceye kadar güldü ve “Onlar Allah’ı gereği gibi takdir edip tanımadılar” mealindeki ayeti okudu. (ez-Zümer 39/67). Tirmizî: Bu hadis, hasen-sahihtir.