Bize Muhammed b. İsmail, ona Hişam b. Ammar, ona Abdülhamid b. Habib b. Ebu İşrin, ona el-Evzâî, ona Hassan b. Atiye, ona Saîd b. Müseyyeb şöyle rivayet etmiştir:
"Ebu Hureyre ile karşılaştım, bana 'Allah bizi Cennet çarşısında buluştursun' dedi. Saîd 'Cennette çarşı var mı?' diye sordu. Ebu Hureyre 'Evet, Rasulullah (sav) bana şöyle haber verdi: Cennetlikler cennete girdikten sonra amellerinin üstünlüğüne göre orada konaklarına yerleşirler. Dünya günlerinden Cuma günü kadar bir süre için onlara verilen izin üzerine Aziz ve Celil Allah’ı ziyaret ederler. Onlara Arşını gösterir ve cennet bahçelerinden bir bahçe içerisinde onlara tecelli eder. Onlar için nurdan minberler, inciden minberler, yakuttan minberler, zebercetten minberler, altından minberler ve gümüşten minberler kurulur. Onların en alt mertebede olanları –ki aralarında alt mertebede kimse yoktur- misk ve kâfur tepeleri üzerine oturur. Kürsüleri (minberleri) üzerinde oturan kimselerin oturdukları yerleri itibariyle kendilerinden daha üstün olduğu onlara gösterilmez (hissettirilmez). Ebu Hureyre der ki: Ben 'Ey Allah’ın Rasulü, Rabbimizi görecek miyiz' dedim. 'Evet, güneşi ve dolunayı görmek için birbirinizi itip kakar mısınız?' buyurdu. Biz 'Hayır' dedik. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: Aynı şekilde Aziz ve Celil Rabbinizi görmekte de birbirinizle itişmezsiniz. O mecliste Aziz ve Celil Allah’ın herkesle tercümansız ve aracısız konuşur. Hatta O sizden birisine 'Ey filan kişi, şu şu işi yaptığın günü hatırlıyor musun' diyecek ve ona dünyada iken yapmış olduğu bazı günahlarını hatırlatacaktır. O kişi 'Rabbim günahlarımı bağışlamamış mıydın?' diyecek. Yüce Allah 'Elbette bağışladım, zaten mağfiretimin genişliği sayesinde sen bu konumuna ulaşabildin' diyecek. Onlar bu halde iken, üstlerinden bir bulut onları bürüyüverecek, üzerlerine kesinlikle benzerini duymadıkları hoş bir koku yağdıracak, sonra da 'Haydi sizin için hazırlamış olduğun ikram ve lütuflara kalkın, canınızın çektiği her ne ise onu alın' buyuracak. Bunun üzerine biz, meleklerin her tarafını kuşattıkları bir pazara geleceğiz. O pazarda gözlerin benzerini görmediği, kulakların işitmediği ve kalplerin hatırlarından geçirmediği şeyler vardır. Bu sefer canımızın çektiği ne olursa, bize (konaklarımıza) taşınıp götürülecek. Orada ne bir şey satılır, ne bir şey satın alınır. O pazarda cennetlikler birbirleriyle karşılaşırlar, yüksek konumdaki bir adam gelir ve daha aşağı mertebedeki birisiyle karşılaşır –ki aralarında daha aşağı mertebede kimse yoktur- onun üzerindeki elbiselerden (alt mertebedeki kişi) hoşlanınca, daha sözünü tamamlamadan, derhal onun üzerinde ondan daha güzel elbiseler görünür. Çünkü orada hiç kimsenin üzülmemesi gerekir. Sonra evlerimize döneriz, eşlerimiz 'Merhaba hoş safa geldiniz, bizden ayrıldığınız vakitteki hale göre daha da güzel ve daha hoş kokularla geri geldiniz' diyerek bizi karşılar. Biz de 'Biz bugün, Aziz, Celil ve Cebbar Rabbimizle oturduk, Bu yüzden, bu şekilde size dönmek bize layık ve haktır' deriz."
[Ebu İsa (Tirmizî) der ki: Bu garip bir hadistir. Biz bu rivayeti sadece bu tarikle biliyoruz. Süveyd b. Amr, bu hadisin bir bölümünü Evzâî’den rivayet etmiş bulunmaktadır.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14817, T002549
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْحَمِيدِ بْنُ حَبِيبِ بْنِ أَبِى الْعِشْرِينَ حَدَّثَنَا الأَوْزَاعِىُّ حَدَّثَنَا حَسَّانُ بْنُ عَطِيَّةَ عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ أَنَّهُ لَقِىَ أَبَا هُرَيْرَةَ فَقَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ أَسْأَلُ اللَّهَ أَنْ يَجْمَعَ بَيْنِى وَبَيْنَكَ فِى سُوقِ الْجَنَّةِ . فَقَالَ سَعِيدٌ أَفِيهَا سُوقٌ قَالَ نَعَمْ أَخْبَرَنِى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « أَنَّ أَهْلَ الْجَنَّةِ إِذَا دَخَلُوهَا نَزَلُوا فِيهَا بِفَضْلِ أَعْمَالِهِمْ ثُمَّ يُؤْذَنُ فِى مِقْدَارِ يَوْمِ الْجُمُعَةِ مِنْ أَيَّامِ الدُّنْيَا فَيَزُورُونَ رَبَّهُمْ وَيُبْرِزُ لَهُمْ عَرْشَهُ وَيَتَبَدَّى لَهُمْ فِى رَوْضَةٍ مِنْ رِيَاضِ الْجَنَّةِ فَتُوضَعُ لَهُمْ مَنَابِرُ مِنْ نُورٍ وَمَنَابِرُ مِنْ لُؤْلُؤٍ وَمَنَابِرُ مِنْ يَاقُوتٍ وَمَنَابِرُ مِنْ زَبَرْجَدٍ وَمَنَابِرُ مِنْ ذَهَبٍ وَمَنَابِرُ مِنْ فِضَّةٍ وَيَجْلِسُ أَدْنَاهُمْ وَمَا فِيهِمْ مِنْ دَنِىٍّ عَلَى كُثْبَانِ الْمِسْكِ وَالْكَافُورِ وَمَا يُرَوْنَ أَنَّ أَصْحَابَ الْكَرَاسِىِّ بِأَفْضَلَ مِنْهُمْ مَجْلِسًا » . قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ وَهَلْ نَرَى رَبَّنَا قَالَ « نَعَمْ قَالَ هَلْ تَتَمَارَوْنَ فِى رُؤْيَةِ الشَّمْسِ وَالْقَمَرِ لَيْلَةَ الْبَدْرِ » . قُلْنَا لاَ . قَالَ « كَذَلِكَ لاَ تَتَمَارَوْنَ فِى رُؤْيَةِ رَبِّكُمْ وَلاَ يَبْقَى فِى ذَلِكَ الْمَجْلِسِ رَجُلٌ إِلاَّ حَاصرَهُ اللَّهُ مُحَاصرَةً حَتَّى يَقُولَ لِلرَّجُلِ مِنْهُمْ يَا فُلاَنُ ابْنَ فُلاَنٍ أَتَذْكُرُ يَوْمَ قُلْتَ كَذَا وَكَذَا؟ فَيُذَكِّرُهُ بِبَعْضِ غَدَرَاتِهِ فِى الدُّنْيَا فَيَقُولُ :يَا رَبِّ أَفَلَمْ تَغْفِرْ لِى ؟ فَيَقُولُ : بَلَى فَبِسِعَةِ مَغْفِرَتِى بَلَغْتَ مَنْزِلَتَكَ هَذِهِ . فَبَيْنَمَا هُمْ عَلَى ذَلِكَ غَشِيَتْهُمْ سَحَابَةٌ مِنْ فَوْقِهِمْ فَأَمْطَرَتْ عَلَيْهِمْ طِيبًا لَمْ يَجِدُوا مِثْلَ رِيحِهِ شَيْئًا قَطُّ وَيَقُولُ رَبُّنَا تَبَارَكَ وَتَعَالَى: قُومُوا إِلَى مَا أَعْدَدْتُ لَكُمْ مِنَ الْكَرَامَةِ فَخُذُوا مَا اشْتَهَيْتُمْ . قَالَ فَنَأْتِى سُوقًا قَدْ حَفَّتْ بِهِ الْمَلاَئِكَةُ فِيهِ مَا لَمْ تَنْظُرِ الْعُيُونُ إِلَى مِثْلِهِ وَلَمْ تَسْمَعِ الآذَانُ وَلَمْ يَخْطُرْ عَلَى الْقُلُوبِ فَيُحْمَلُ لَنَا مَا اشْتَهَيْنَا لَيْسَ يُبَاعُ فِيهَا وَلاَ يُشْتَرَى وَفِى ذَلِكَ السُّوقِ يَلْقَى أَهْلُ الْجَنَّةِ بَعْضُهُمْ بَعْضًا قَالَ: فَيُقْبِلُ الرَّجُلُ ذُو الْمَنْزِلَةِ الْمُرْتَفِعَةِ فَيَلْقَى مَنْ هُوَ دُونَهُ وَمَا فِيهِمْ دَنِىٌّ فَيَرُوعُهُ مَا يَرَى عَلَيْهِ مِنَ اللِّبَاسِ فَمَا يَنْقَضِى آخِرُ حَدِيثِهِ حَتَّى يَتَخَيَّلَ إِلَيْهِ مَا هُوَ أَحْسَنُ مِنْهُ وَذَلِكَ أَنَّهُ لاَ يَنْبَغِى لأَحَدٍ أَنْ يَحْزَنَ فِيهَا ثُمَّ نَنْصَرِفُ إِلَى مَنَازِلِنَا فَتَتَلَقَّانَا أَزْوَاجُنَا فَيَقُلْنَ مَرْحَبًا وَأَهْلاً لَقَدْ جِئْتَ وَإِنَّ بِكَ مِنَ الْجَمَالِ أَفْضَلَ مِمَّا فَارَقْتَنَا عَلَيْهِ . فَنَقُولُ : إِنَّا جَالَسْنَا الْيَوْمَ رَبَّنَا الْجَبَّارَ وَيَحِقُّنَا أَنْ نَنْقَلِبَ بِمِثْلِ مَا انْقَلَبْنَا » . قَالَ أَبُو عِيسَى :هَذَا حَدِيثٌ غَرِيبٌ لاَ نَعْرِفُهُ إِلاَّ مِنْ هَذَا الْوَجْهِ وَقَدْ رَوَى سُوَيْدُ بْنُ عَمْرٍو عَنِ الأَوْزَاعِىِّ شَيْئًا مِنْ هَذَا الْحَدِيثِ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. İsmail, ona Hişam b. Ammar, ona Abdülhamid b. Habib b. Ebu İşrin, ona el-Evzâî, ona Hassan b. Atiye, ona Saîd b. Müseyyeb şöyle rivayet etmiştir:
"Ebu Hureyre ile karşılaştım, bana 'Allah bizi Cennet çarşısında buluştursun' dedi. Saîd 'Cennette çarşı var mı?' diye sordu. Ebu Hureyre 'Evet, Rasulullah (sav) bana şöyle haber verdi: Cennetlikler cennete girdikten sonra amellerinin üstünlüğüne göre orada konaklarına yerleşirler. Dünya günlerinden Cuma günü kadar bir süre için onlara verilen izin üzerine Aziz ve Celil Allah’ı ziyaret ederler. Onlara Arşını gösterir ve cennet bahçelerinden bir bahçe içerisinde onlara tecelli eder. Onlar için nurdan minberler, inciden minberler, yakuttan minberler, zebercetten minberler, altından minberler ve gümüşten minberler kurulur. Onların en alt mertebede olanları –ki aralarında alt mertebede kimse yoktur- misk ve kâfur tepeleri üzerine oturur. Kürsüleri (minberleri) üzerinde oturan kimselerin oturdukları yerleri itibariyle kendilerinden daha üstün olduğu onlara gösterilmez (hissettirilmez). Ebu Hureyre der ki: Ben 'Ey Allah’ın Rasulü, Rabbimizi görecek miyiz' dedim. 'Evet, güneşi ve dolunayı görmek için birbirinizi itip kakar mısınız?' buyurdu. Biz 'Hayır' dedik. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: Aynı şekilde Aziz ve Celil Rabbinizi görmekte de birbirinizle itişmezsiniz. O mecliste Aziz ve Celil Allah’ın herkesle tercümansız ve aracısız konuşur. Hatta O sizden birisine 'Ey filan kişi, şu şu işi yaptığın günü hatırlıyor musun' diyecek ve ona dünyada iken yapmış olduğu bazı günahlarını hatırlatacaktır. O kişi 'Rabbim günahlarımı bağışlamamış mıydın?' diyecek. Yüce Allah 'Elbette bağışladım, zaten mağfiretimin genişliği sayesinde sen bu konumuna ulaşabildin' diyecek. Onlar bu halde iken, üstlerinden bir bulut onları bürüyüverecek, üzerlerine kesinlikle benzerini duymadıkları hoş bir koku yağdıracak, sonra da 'Haydi sizin için hazırlamış olduğun ikram ve lütuflara kalkın, canınızın çektiği her ne ise onu alın' buyuracak. Bunun üzerine biz, meleklerin her tarafını kuşattıkları bir pazara geleceğiz. O pazarda gözlerin benzerini görmediği, kulakların işitmediği ve kalplerin hatırlarından geçirmediği şeyler vardır. Bu sefer canımızın çektiği ne olursa, bize (konaklarımıza) taşınıp götürülecek. Orada ne bir şey satılır, ne bir şey satın alınır. O pazarda cennetlikler birbirleriyle karşılaşırlar, yüksek konumdaki bir adam gelir ve daha aşağı mertebedeki birisiyle karşılaşır –ki aralarında daha aşağı mertebede kimse yoktur- onun üzerindeki elbiselerden (alt mertebedeki kişi) hoşlanınca, daha sözünü tamamlamadan, derhal onun üzerinde ondan daha güzel elbiseler görünür. Çünkü orada hiç kimsenin üzülmemesi gerekir. Sonra evlerimize döneriz, eşlerimiz 'Merhaba hoş safa geldiniz, bizden ayrıldığınız vakitteki hale göre daha da güzel ve daha hoş kokularla geri geldiniz' diyerek bizi karşılar. Biz de 'Biz bugün, Aziz, Celil ve Cebbar Rabbimizle oturduk, Bu yüzden, bu şekilde size dönmek bize layık ve haktır' deriz."
[Ebu İsa (Tirmizî) der ki: Bu garip bir hadistir. Biz bu rivayeti sadece bu tarikle biliyoruz. Süveyd b. Amr, bu hadisin bir bölümünü Evzâî’den rivayet etmiş bulunmaktadır.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Sıfatü'l-cennet 16, 4/685
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Said b. Müseyyeb el-Kuraşî (Said b. Müseyyeb b. Hazn b. Ebu Vehb)
3. Hassan b. Atiyye el-Muharibî (Hassan b. Atiyye)
4. Ebu Amr Abdurrahman b. Amr el-Evzaî (Abdurrahman b. Amr b. Yahmed)
5. Abdülhamid b. Habib eş-Şami (Abdülhamid b. Habib b. Ebu'l İşrin)
6. Hişam b. Ammar es-Sülemî (Hişam b. Ammar es-Sülemî)
7. Muhammed b. İsmail el-Buharî (Muhammed b. İsmail el-Buharî)
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın görülmesi, rü'yetullah, cemalullah
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Cennet,
Cennet, Cennetlikler, vasfı , sıfatı , yaşamı vs.
Cennet, Dereceleri
Cennet, ehlinin Allah Teala ile konuşmaları
Cennet, Nimetleri
Bize Hennâd, ona Vekî, ona İsmail b. Ebu Hâlid, ona Kays b. Ebu Hâzim, ona Cerir b. Abdullah el-Becelî şöyle demiştir:
"Rasulullah (sav) huzurunda oturduğumuz bir sırada dolunaya baktı ve 'Sizler bu dolunayı gördüğünüz gibi Rabbinizi apaçık göreceksiniz. Onu görmek için birbirinizin üstüne yığılmak, birbirinizi sıkıştırmak ihtiyacını duymayacaksınız. Bu sebeple gücünüz yettiğince güneş doğmadan önce (sabah namazını) ve güneş batmadan önce (ikindi namazını) kılmayı ihmal etmeyin' buyurdu, sonra 'Güneşin doğmasından ve batmasından önce Rabbini hamd ile tesbih et' [Kâf, 50/39] ayetini okudu."
[Ebu İsa (Tirmizî) der ki: Bu, hasen sahih bir hadistir.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14825, T002551
Hadis:
حَدَّثَنَا هَنَّادٌ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ عَنْ إِسْمَاعِيلَ بْنِ أَبِى خَالِدٍ عَنْ قَيْسِ بْنِ أَبِى حَازِمٍ عَنْ جَرِيرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ الْبَجَلِىِّ قَالَ: كُنَّا جُلُوسًا عِنْدَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَنَظَرَ إِلَى الْقَمَرِ لَيْلَةَ الْبَدْرِ فَقَالَ « إِنَّكُمْ سَتُعْرَضُونَ عَلَى رَبِّكُمْ فَتَرَوْنَهُ كَمَا تَرَوْنَ هَذَا الْقَمَرَ لاَ تُضَامُونَ فِى رُؤْيَتِهِ فَإِنِ اسْتَطَعْتُمْ أَنْ لاَ تُغْلَبُوا عَلَى صَلاَةٍ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَصَلاَةٍ قَبْلَ غُرُوبِهَا فَافْعَلُوا » . ثُمَّ قَرَأَ ( فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ الْغُرُوبِ ) قَالَ أَبُو عِيسَى : هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ .
Tercemesi:
Bize Hennâd, ona Vekî, ona İsmail b. Ebu Hâlid, ona Kays b. Ebu Hâzim, ona Cerir b. Abdullah el-Becelî şöyle demiştir:
"Rasulullah (sav) huzurunda oturduğumuz bir sırada dolunaya baktı ve 'Sizler bu dolunayı gördüğünüz gibi Rabbinizi apaçık göreceksiniz. Onu görmek için birbirinizin üstüne yığılmak, birbirinizi sıkıştırmak ihtiyacını duymayacaksınız. Bu sebeple gücünüz yettiğince güneş doğmadan önce (sabah namazını) ve güneş batmadan önce (ikindi namazını) kılmayı ihmal etmeyin' buyurdu, sonra 'Güneşin doğmasından ve batmasından önce Rabbini hamd ile tesbih et' [Kâf, 50/39] ayetini okudu."
[Ebu İsa (Tirmizî) der ki: Bu, hasen sahih bir hadistir.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Sıfatü'l-cennet 16, 4/687
Senetler:
1. Ebu Amr Cerir b. Abdullah el-Becelî (Cerir b. Abdullah b. Cabir)
2. Kays b. Ebu Hazim el-Becelî (Kays b. Avf b. Abdülharis)
3. ُEbu Abdullah İsmail b. Ebu Halid el-Becelî (İsmail b. Hürmüz)
4. Ebu Süfyan Veki' b. Cerrah er-Ruâsî (Veki' b. Cerrah b. Melih b. Adî)
5. Ebu Serî Hennâd b. Serî et-Temîmî (Hennad b. Serî b. Musab b. Ebu Bekir)
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın görülmesi, rü'yetullah, cemalullah
Cennet,
Cennet, Cennetlikler, vasfı , sıfatı , yaşamı vs.
Cennet, Nimetleri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14829, T002552
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَهْدِىٍّ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ ثَابِتٍ الْبُنَانِىِّ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِى لَيْلَى عَنْ صُهَيْبٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فِى قَوْلِهِ ( لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا الْحُسْنَى وَزِيَادَةٌ ) قَالَ « إِذَا دَخَلَ أَهْلُ الْجَنَّةِ الْجَنَّةَ نَادَى مُنَادٍ : إِنَّ لَكُمْ عِنْدَ اللَّهِ مَوْعِدًا . قَالُوا : أَلَمْ يُبَيِّضْ وُجُوهَنَا وَيُنَجِّنَا مِنَ النَّارِ وَيُدْخِلْنَا الْجَنَّةَ ؟ قَالُوا بَلَى . قَالَ : فَيَنْكَشِفُ الْحِجَابُ قَالَ : فَوَاللَّهِ مَا أَعْطَاهُمْ شَيْئًا أَحَبَّ إِلَيْهِمْ مِنَ النَّظَرِ إِلَيْهِ » . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ إِنَّمَا أَسْنَدَهُ حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ وَرَفَعَهُ . وَرَوَى سُلَيْمَانُ بْنُ الْمُغِيرَةِ وَحَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ هَذَا الْحَدِيثَ عَنْ ثَابِتٍ الْبُنَانِىِّ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِى لَيْلَى قَوْلَهُ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Abdurrahman b. Mehdî, ona Hammâd b. Seleme, ona Sabit el-Bunânî, ona Abdurrahman b. Ebu Leylâ, ona da Suhayb, Nebi’nin (sav): “İhsanda bulunanlara daha güzeli ve daha da fazlası vardır” (Yunus, 10/26) buyruğu hakkında şöyle dediğini rivayet etti: “Cennetlikler cennete girdikten sonra bir münadi: Şüphesiz Allah’ın size gerçekleştireceğine dair verdiği bir sözü vardır, diye nidâ edecek. Cennetlikler: Yüzlerimizi ağartmadı mı, bizi cehennem ateşinden uzaklaştırıp, cennete koymadı mı? diyecekler. Onlar: Evet, diyecekler. (Allah Rasulü) devamla buyurdu ki: “Bunun üzerine hicab açılacak; vallahi Allah onlara kendisine bakmaktan daha çok sevdikleri bir şey vermemiştir.”
Ebu İsa (Tirmizî) dedi ki: Bu ancak Hammâd b. Seleme’nin müsned ve Peygamber’e isnad ederek merfu rivayet ettiği bir hadistir. Ayrıca Süleyman b. el-Muğire ve Hammâd b. Zeyd de bu hadisi Sabit el-Bunânî, ona Abdurrahman b. Ebu Leylâ’nın kendi sözü olarak rivayet etmişlerdir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Sıfatü'l-cennet 16, 4/687
Senetler:
1. Ebu Yahya Suheyb er-Rumî (Suheyb b. Sinan b. Hâlid b. Amr)
2. Ebu İsa Abdurrahman b. Ebu Leyla el-Ensarî (Abdurrahman b. Yesar b. Bilal b. Büleyl b. Uhayha)
3. Ebu Muhammed Sabit b. Eslem el-Bünanî (Sabit b. Eslem)
4. Ebu Seleme Hammad b. Seleme el-Basrî (Hammad b. Seleme b. Dînar)
5. Ebu Said Abdurrahman b. Mehdî el-Anberî (Abdurrahman b. Mehdi b. Hassân b. Abdurrahman)
6. Muhammed b. Beşşâr el-Abdî (Muhammed b. Beşşâr b. Osman)
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın görülmesi, rü'yetullah, cemalullah
Cennet,
Cennet, Cennetlikler, vasfı , sıfatı , yaşamı vs.
Cennet, ehlinin Allah Teala ile konuşmaları
Cennet, Nimetleri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14832, T002553
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ أَخْبَرَنِى شَبَابَةُ عَنْ إِسْرَائِيلَ عَنْ ثُوَيْرٍ قَالَ سَمِعْتُ ابْنَ عُمَرَ يَقُولُ قَالَ : رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « إِنَّ أَدْنَى أَهْلِ الْجَنَّةِ مَنْزِلَةً لَمَنْ يَنْظُرُ إِلَى جِنَانِهِ وَأَزْوَاجِهِ وَنَعِيمِهِ وَخَدَمِهِ وَسُرُرِهِ مَسِيرَةَ أَلْفِ سَنَةٍ وَأَكْرَمَهُمْ عَلَى اللَّهِ مَنْ يَنْظُرُ إِلَى وَجْهِهِ غُدْوَةً وَعَشِيَّةً » . ثُمَّ قَرَأَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ( وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَاضِرَةٌ * إِلَى رَبِّهَا نَاظِرَةٌ ) . قَالَ أَبُو عِيسَى : وَقَدْ رُوِىَ هَذَا الْحَدِيثُ عنْ غَيْرِ وَجْهٍ عَنْ إِسْرَائِيلَ عَنْ ثُوَيْرٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ مَرْفُوعٌ . وَرَوَاهُ عَبْدُ الْمَلِكِ بْنُ أَبْجَرَ عَنْ ثُوَيْرٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ مَوْقُوفٌ . وَرَوَى عُبَيْدُ اللَّهِ الأَشْجَعِىُّ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ ثُوَيْرٍ عَنْ مُجَاهِدٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ قَوْلَهُ وَلَمْ يَرْفَعْهُ حَدَّثَنَا بِذَلِكَ أَبُو كُرَيْبٍ مُحَمَّدُ بْنُ الْعَلاَءِ حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ الأَشْجَعِىُّ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ ثُوَيْرٍ عَنْ مُجَاهِدٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ نَحْوَهُ وَلَمْ يَرْفَعْهُ .
Tercemesi:
Bize Abd b. Humeyd, ona Şebâbe, ona İsrail, ona Suveyr’in şöyle dediğini rivayet etti: İbn Ömer’i şöyle derken dinledim: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “Şüphesiz cennetliklerin en alt mertebede olanları, cennetlerine (bahçelerine), eşlerine, nimetlerine, hizmetçilerine ve tahtlarına baktığı zaman onların bin yıllık bir mesafeyi kapladığını görecek olan bir kişidir. Allah nezdinde onların en değerlileri ise sabah ve akşam O’nun yüzüne bakacak olan kimselerdir.” Sonra Rasulullah (sav): “O günde yüzler vardır ki apaydınlıktır, Rablerine bakacaklardır” (Kıyame, 75/22-23) buyruklarını okudu.
Ebu İsa (Tirmiz) dedi ki: Bu hadis bir başka yoldan İsrail’e, Suveyr, ona İbn Ömer’in merfu olarak zikrettiği bir hadis olarak da rivayet edilmiştir. Ayrıca bu hadisi Abdülmelik b. Ebcer, ona Suveyr, ona İbn Ömer’in mevkuf bir rivayeti (İbn Ömer’in sözü) olarak da rivayet etmiştir. Ubeydullah el-Eşcaî’ye Süfyan, ona Suveyr, ona Mücahid, ona da İbn Ömer’in kendi sözü olarak rivayet etmiş ve onu merfu olarak (Peygamberin sözü olarak) zikretmemiştir. Bunu bize Ebu Kureyb Muhammed b. el-Alâ, ona Ubeydullah el-Eşcaî, ona Süfyan, ona Suveyr, ona Mücahid, ona da İbn Ömer buna yakın olarak rivayet etmiş olup, onu (Peygamber Efendimize isnad ederek) merfu olarak rivayet etmemiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Sıfatü'l-cennet 17, 4/688
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Ebu Cehm Süveyr b. Ebu Fahite el-Kuraşi (Süveyr b. Said b. İlaka)
3. Ebu Yusuf İsrail b. Yunus es-Sebîî (İsrail b. Yunus b. Ebu İshak)
4. Ebu Amr Şebabe b. Sevvar el-Fezarî (Şebabe b. Sevvar)
5. Abd b. Humeyd el-Keşşi (Abdulhumeyd b. Humeyd b. Nasr)
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın görülmesi, rü'yetullah, cemalullah
Cennet,
Cennet, Cennetlikler, vasfı , sıfatı , yaşamı vs.
Cennet, Nimetleri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14798, T002542
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْلَمَةَ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُسْلِمٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ: سُئِلَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم :مَا الْكَوْثَرُ؟ قَالَ :« ذَاكَ نَهْرٌ أَعْطَانِيهِ اللَّهُ يَعْنِى فِى الْجَنَّةِ أَشَدُّ بَيَاضًا مِنَ اللَّبَنِ وَأَحْلَى مِنَ الْعَسَلِ فِيهَا طَيْرٌ أَعْنَاقُهَا كَأَعْنَاقِ الْجُزُرِ » . قَالَ عُمَرُ: إِنَّ هَذِهِ لَنَاعِمَةٌ . قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم : « أَكَلَتُهَا أَحسن منها » . قَالَ أَبُو عِيسَى : هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ غَرِيبٌ. وَمُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُسْلِمٍ هُوَ ابْنُ أَخِى ابْنِ شِهَابٍ الزُّهْرِىِّ وَعَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُسْلِمٍ قَدْ رَوَى عَنِ ابْنِ عُمَرَ وَأَنَسِ بْنِ مَالِكٍ .
Tercemesi:
Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’e Kevser hakkında soruldu da şöyle buyurdu: “O Allah’ın bana Cennet’te vereceği bir ırmaktır suyu sütten daha beyaz baldan daha tatlıdır. O nehirde bir takım kuşlar vardır ki boyunları deve boynuna benzer.” Ömer: Bunlar besili ve bakımlı deve kuşlardır dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): “Onu yemesi görüntüsünden daha hoştur.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis garibtir. Muhammed b. Abdullah b. Müslim, İbn Şihâb ez Zührî’nin kardeşinin oğludur. Abdullah b. Müslim’den, İbn Ömer ve Enes b. Mâlik hadis rivâyet etmişlerdir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Sıfatü'l-cennet 10, 4/680
Senetler:
()
Konular:
CENNET TASVİRLERİ
Cennet, Nehirleri
Cennet, Nimetleri
Kevser, Kevser / havz
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14799, T002543
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ قَالَ : أَخْبَرَنَا عَاصِمُ بْنُ عَلِىٍّ حَدَّثَنَا الْمَسْعُودِىُّ عَنْ عَلْقَمَةَ بْنِ مَرْثَدٍ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ بُزيْدَ عَنْ أَبِيهِ أَنَّ رَجُلاً سَأَلَ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ :يَا رَسُولَ اللَّهِ هَلْ فِى الْجَنَّةِ مِنْ خَيْلٍ ؟ قَالَ : « إِنِ اللَّهُ أَدْخَلَكَ الْجَنَّةَ فَلاَ تَشَاءُ أَنْ تُحْمَلَ فِيهَا عَلَى فَرَسٍ مِنْ يَاقُوتَةٍ حَمْرَاءَ يَطِيرُ بِكَ فِى الْجَنَّةِ حَيْثُ شِئْتَ إِلاَّ فَعَلْتَ » . قَالَ: وَسَأَلَهُ رَجُلٌ فَقَالَ: يَا رَسُولَ اللَّهِ هَلْ فِى الْجَنَّةِ مِنْ إِبِلٍ؟ قَالَ : فَلَمْ يَقُلْ لَهُ مِثْلَ مَا قَالَ لِصَاحِبِهِ قَالَ : « إِنْ يُدْخِلْكَ اللَّهُ الْجَنَّةَ يَكُنْ لَكَ فِيهَا مَا اشْتَهَتْ نَفْسُكَ وَلَذَّتْ عَيْنُكَ » حَدَّثَنَا سُوَيْدُ بْنُ نَصْرٍ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الْمُبَارَكِ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ عَلْقَمَةَ بْنِ مَرْثَدٍ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ سَابِطٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم نَحْوَهُ بِمَعْنَاهُ وَهَذَا أَصَحُّ مِنْ حَدِيثِ الْمَسْعُودِىِّ . .
Tercemesi:
Süleyman b. Yezîd (r.a.)’in babasından rivâyete göre, bir adam Rasûlullah (s.a.v.)’e: “Ey Allah’ın Rasûlü! Cennet’te at var mıdır? diye sordu Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Allah seni Cennete koyarsa orada senin istediğin şekilde kırmızı yakuttan bir ata bindirilip dilediğin yere uçabilirsin. Bir başka adam da şöyle sordu: Ey Allah’ın Rasûlü! Cennet’te deve de var mıdır? Rasûlullah (s.a.v.), bu adama arkadaşına söylediği şekilde söylemedi ve şöyle buyurdu: Allah seni Cennete koyarsa canının çektiği ve gözünün hoşlandığı her şey senin olacaktır.”Süveyd b. Nasr, Abdullah b. Mübarek vasıtasıyla Sûfyân’dan, Alkame b. Mersed’den, Abdurrahman b. Sabit’den bu hadisin mana olarak bir benzerini bize aktarmış olup bu rivâyet Mes’ûdî’nin rivâyetinden daha sağlamdır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Sıfatü'l-cennet 11, 4/681
Senetler:
()
Konular:
CENNET TASVİRLERİ
Cennet,
Cennet, Nimetleri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14801, T002544
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ بْنِ سَمُرَةَ الأَحْمَسِىُّ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ عَنْ وَاصِلٍ هُوَ ابْنُ السَّائِبِ عَنْ أَبِى سَوْرَةَ عَنْ أَبِى أَيُّوبَ قَالَ : أَتَى النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم أَعْرَابِىٌّ فَقَالَ: يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّى أُحِبُّ الْخَيْلَ أَفِى الْجَنَّةِ خَيْلٌ؟ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم: « إِنْ أُدْخِلْتَ الْجَنَّةَ أُتِيتَ بِفَرَسٍ مِنْ يَاقُوتَةٍ لَهُ جَنَاحَانِ فَحُمِلْتَ عَلَيْهِ ثُمَّ طَارَ بِكَ حَيْثُ شِئْتَ » . قَالَ أَبُو عِيسَى: هَذَا حَدِيثٌ لَيْسَ إِسْنَادُهُ بِالْقَوِىِّ وَلاَ نَعْرِفُهُ مِنْ حَدِيثِ أَبِى أَيُّوبَ إِلاَّ مِنْ هَذَا الْوَجْهِ . وَأَبُو سَوْرَةَ هُوَ ابْنُ أَخِى أَبِى أَيُّوبَ يُضَعَّفُ فِى الْحَدِيثِ ضَعَّفَهُ يَحْيَى بْنُ مَعِينٍ جِدًّا قَالَ : وَسَمِعْتُ مُحَمَّدَ بْنَ إِسْمَاعِيلَ يَقُولُ: أَبُو سَوْرَةَ هَذَا مُنْكَرُ الْحَدِيثِ يَرْوِى مَنَاكِيرَ عَنْ أَبِى أَيُّوبَ لاَ يُتَابَعُ عَلَيْهَا .
Tercemesi:
Ebû Eyyûb (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)’e bir bedevi geldi ve Ey Allah’ın Rasûlü! ben atları severim Cennet’te at var mıdır? Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Cennete girersen sana yakuttan iki kanatlı bir at getirilecek o ata binecek ve dilediğin yere onunla uçup gideceksin.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadisin senedi pek sağlam değildir. Ebû Eyyûb rivâyeti olarak sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Ebû Sevre Ebû Eyyûb’un kardeşinin oğludur hadiste zayıf olduğu söylenmiştir. Yahya b. Main onu çok zayıf görmektedir. Tirmizî: Muhammed b. İsmail’den işittim şöyle dedi: Ebû Sevre’nin rivâyeti münker olur hoş karşılanmaz Ebû Eyyûb’tan münker hadisler rivâyet eder bu yüzden rivâyetleri hoş karşılanıp uyulmaz.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Sıfatü'l-cennet 11, 4/682
Senetler:
()
Konular:
CENNET TASVİRLERİ
Cennet,
Cennet, Nimetleri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14809, T002546
Hadis:
حَدَّثَنَا حُسَيْنُ بْنُ يَزِيدَ الطَّحَّانُ الْكُوفِىُّ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ ابْنُ فُضَيْلٍ عَنْ ضِرَارِ بْنِ مُرَّةَ عَنْ مُحَارِبِ بْنِ دِثَارٍ عَنِ ابْنِ بُرَيْدَةَ عَنْ أَبِيهِ قَالَ :قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم : « أَهْلُ الْجَنَّةِ عِشْرُونَ وَمِائَةُ صَفٍّ ثَمَانُونَ مِنْهَا مِنْ هَذِهِ الأُمَّةِ وَأَرْبَعُونَ مِنْ سَائِرِ الأُمَمِ » . قَالَ أَبُو عِيسَى : هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ . وَقَدْ رُوِىَ هَذَا الْحَدِيثُ عَنْ عَلْقَمَةَ بْنِ مَرْثَدٍ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ بُرَيْدَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم مُرْسَلاً وَمِنْهُمْ مَنْ قَالَ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ بُرَيْدَةَ عَنْ أَبِيهِ وَحَدِيثُ أَبِى سِنَانٍ عَنْ مُحَارِبِ بْنِ دِثَارٍ حَسَنٌ . وَأَبُو سِنَانٍ اسْمُهُ ضِرَارُ بْنُ مُرَّةَ وَأَبُو سِنَانٍ الشَّيْبَانِىُّ اسْمُهُ سَعِيدُ بْنُ سِنَانٍ وَهُوَ بَصْرِىٌّ وَأَبُو سِنَانٍ الشَّامِىُّ اسْمُهُ عِيسَى بْنُ سِنَانٍ هُوَ الْقَسْمَلِىُّ .
Tercemesi:
Büreyde (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Cennetlikler yüz yirmi saf olacaklardır. Onların seksen safı bu ümmetten kırk safı diğer ümmetlerden olacaktır.”Tirmizî: Bu hadis hasendir. Bu hadis, Alkame b. Mesed’den, Süleyman b. Büreyde’den mürsel olarak rivâyet edilmiş olup bazı rivâyetlerde “Süleyman b. Büreyde’den ve babasından” demektedirler. Ebû Sinan’ın Muharib b. Disar’dan rivâyeti hasendir. Ebû Sinan’ın ismi Dırar b. Mürre’dir. Ebû Sinan eş Şeybânî’nin ismi ise Saîd b. Sinan’dır. Ebû Sinan eş Şamî’nin ismi ise İsa b. Sinan’dır. Ebû Sinan eş Şamî’nin ismi ise İsa b. Sinan olup Kasmelîdir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Sıfatü'l-cennet 13, 4/683
Senetler:
()
Konular:
Cennet,
Cennet, Cennetlikler, vasfı , sıfatı , yaşamı vs.
Cennet, Dereceleri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14810, T002547
Hadis:
حَدَّثَنَا مَحْمُودُ بْنُ غَيْلاَنَ حَدَّثَنَا أَبُو دَاوُدَ أَنْبَأَنَا شُعْبَةُ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ قَالَ :سَمِعْتُ عَمْرَو بْنَ مَيْمُونٍ يُحَدِّثُ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ قَالَ: كُنَّا مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فِى قُبَّةٍ نَحْوًا مِنْ أَرْبَعِينَ فَقَالَ لَنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم : « أَتَرْضَوْنَ أَنْ تَكُونُوا رُبُعَ أَهْلِ الْجَنَّةِ » . قَالُوا نَعَمْ . قَالَ :« أَتَرْضَوْنَ أَنْ تَكُونُوا ثُلُثَ أَهْلِ الْجَنَّةِ » . قَالُوا نَعَمْ . قَالَ « أَتَرْضَوْنَ أَنْ تَكُونُوا شَطْرَ أَهْلِ الْجَنَّةِ إِنَّ الْجَنَّةَ لاَ يَدْخُلُهَا إِلاَّ نَفْسٌ مُسْلِمَةٌ مَا أَنْتُمْ فِى الشِّرْكِ إِلاَّ كَالشَّعْرَةِ الْبَيْضَاءِ فِى جِلْدِ الثَّوْرِ الأَسْوَدِ أَوْ كَالشَّعْرَةِ السَّوْدَاءِ فِى جِلْدِ الثَّوْرِ الأَحْمَرِ » . قَالَ أَبُو عِيسَى : هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ . وَفِى الْبَابِ عَنْ عِمْرَانَ بْنِ حُصَيْنٍ وَأَبِى سَعِيدٍ الْخُدْرِىِّ .
Tercemesi:
Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir kubbe altında kırk kişi kadar Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber idik Bu sırada Rasûlullah (s.a.v.) Cennetliklerin dörtte biri olmanıza razı mısınız? Oradakiler “Evet” dediler. Rasûlullah (s.a.v.): “Cennetliklerin üçte biri olmanıza razı mısınız? Buyurdu. Oradakiler yine “evet” dediler. Bu sefer Rasûlullah (s.a.v.): “Cennetliklerin yarısı olmaya razı mısınız? Cennete ancak Müslüman kişi girecektir. İnsanlığın pek çoğu şirke düşecektir. Şirke bulaşmayan sizler siyah öküzün üzerindeki beyaz kıllar gibi veya kırmızı öküzün derisindeki siyah kıl gibi olacaksınız.” Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.Bu konuda Imrân b. Husayn ve Ebû Husayn ve Ebû Saîd el Hudrî’den de hadis rivâyet etmişlerdir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Sıfatü'l-cennet 13, 4/684
Senetler:
()
Konular:
Cennet,
Cennet, cennet müslümanlara aittir
Cennet, Cennetlikler, vasfı , sıfatı , yaşamı vs.
Cennet, Dereceleri