4875 Kayıt Bulundu.
Bize Ömer b. İsmail b. Mücâlid b. Said el-Hemdânî, ona Hafs b. Ğıyâs; (T) Bize Seleme b. Şebîb, ona Ümeyye b. Kasım el-Hazzâ el-Basrî, ona Hafs b. Ğıyâs, ona Bürd b. Sinân, ona Mekhul, ona da Vâsile b. Eska'ın rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "(Hoşlanmadığın bir din) kardeşinin başına gelen musibete sevinme! (Sonra bir bakmışsın ki) Allah ona rahmet edip (kurtuluş vermiş de) seni (o musibetle) imtihan etmiş!". Bu, hasen-garîb bir hadistir. (Senetteki) Mekhûl, Vâsile b. Eska', Enes b. Mâlik ve Ebu Hind ed-Dârî'den hadis işitmiştir. Onun, bu üç kişi dışında Hz. Peygamber'in (sav) ashabından hiç kimseden hadis işitmediği de söylenmiştir. Mekhûl, Şâmlı olup künyesi Ebu Abdullah'tır. Köle idi, ardından azât edildi. Mekhûl el-Ezdî ise, Basra'lı olup Abdullah b. Ömer'den hadis işitmiştir. Kendisinden Umâre b. Zâzân rivayette bulunmuştur. Bize Ali b. Hucr, ona İsmail b. Ayyâş, ona da Temîm b. Atiyye şöyle rivayet etmiştir: Mekhûl'e soru sorulduğunda çoğu zaman onun 'bilmiyorum' (nedânem) dediğini işitirdim.
Açıklama: ''نَدَانَمْ'' Farsçadır (Mübârekfûrî, Tuhfetü'l-ahvezî, VII, 176).
Bize Ali b. Haşrem, ona İsa b. Yunus, ona İmran b. Zaide b. Neşît, ona da babası, ona Ebu Halid el- Valebî, ona da Ebû Hureyre (ra)Hz. Peygamber'in (sav) Allah Teala'ya (cc) nispetle şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Allah Teala şöyle buyurur: “Ey Ademoğlu! bana ibadete kendini ver ki; gönlünü zenginleştirip ihtiyacını gidereyim. Bunu yapmazsan ellerini meşguliyetle doldururum. İhtiyaçlarını da gidermem.”Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Ebû Hâlid el Vâlibî'nin ismi Hürmüz'dür.
Bize Süveyd, ona Abdullah b. Mübârek, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Ebu Seleme, ona da Ebu Hüreyre, Resul-i Ekrem'in (sav) şöyle buyurduğunu nakletti: "Allah'a ve ahiret gününe iman eden kimse, misafirine ikramda bulunsun. Allah'a ve ahiret gününe iman eden kimse, mutlaka hayır söylesin ya da sussun.” Tirmizî: Bu hadis, sahîhtir. Bu konuda Aişe, Enes ve Ebu Şureyh el-Adevî el-Ka'bî el-Huzâî’den de hadis rivayet edilmiştir. Ebu Şureyh'in adı, Huveylid b. Amr'dır.
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Yahya b. Said ve Abdurrahman b. Mehdî, onlara Süfyân, ona Ali b. Akmer, ona İbn Mesud'un talebelerinden olan Ebu Huzeyfe, ona da Aişe şöyle rivayet etmiştir: Nebî'ye (sav) bir adamı (kötüleyerek ve) taklit ederek anlattım. O, "bana dünyaları verseler (yine de) adamı (senin anlattığın gibi) anlatmak hoşuma gitmezdi" buyurdu. (Başka bir gün) ben elimle işaret ederek "Yâ Rasulullah! Safiyye (şöyle) ufaraktan bir kadın" diye onun kısa boylu olduğunu ima etmiştim. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) de, "Öyle bir söz söyledin ki, deniz suyuna karışsa onu bozar" buyurmuştu.
Bize Hennâd, ona Vekî', ona Süfyân, ona Ali b. Akmer, ona Ebu Huzeyfe, ona da Aişe'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Dünyalar benim olsa da bir kimseyi (taklit ederek ve kötülemek suretiyle) anlatmaktan hoşlanmam." [Ebu İsa şöyle demiştir: Bu, hasen-sahih bir hadistir. (Senetteki) Ebu Huzeyfe, Kufe'li olup İbn Mesud'un talebelerindendir (ashâb). İsminin Seleme b. Suheybe olduğu da söylenir.]
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Yahya b. Said ve Abdurrahman b. Mehdî, onlara Süfyân (es-Sevrî), ona Ali b. Akmer, ona İbn Mesud'un talebelerinden olan Ebu Huzeyfe, ona da Aişe şöyle rivayet etmiştir: Bir gün Nebî'ye (sav) bir adamdan bahsedip onu kötüledim. Nebi (sav) 'Bana dünyaları verseler yine de kimseyi kötülemezdim, hiç hoş değil!' buyurdu. (Başka bir gün) ben 'Yâ Rasulullah! Safiyye (şöyle) bir kadındır' dedim. Bunu derken elimle bir işaret yapıp onun kısa boylu olduğunu ima ettim. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "Ey Aişe, öyle bir şey dedin ki denize döksen suyunu bozardı!' buyurdu.
Bize Humeyd b. Mes’ade, ona Husayn b. Nümeyr Ebû Mihsan, ona Hüseyin b. Kays er-Ruhabî, ona Ata b. Ebu Rebâh, ona İbn Ömer, ona da İbn Mes’ûd'un rivayet ettiğine göre, Rasûlullah (sav.) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet gününde şu beş şeyden sorguya çekilmedikçe Ademoğlunun ayakları (hesap yerinden) hareket edemez: Ömrünü nerede (ve nasıl) tükettiğinden, gençliğini nerede yıprattığından, malını nereden kazanıp nereye harcadığından, ilmiyle ne yaptığından." [Ebû İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: 'Bu, hadis-garib bir hadistir. Bu hadisi İbn Mes’ûd’un Rasulullah’tan (sav.) rivâyeti olarak sadece Hüseyin b. Kays’ın naklettiğini bilmekteyiz. Hüseyin b. Kays ise hafızası açısından hadis konusunda zayıf olarak kabul edilir. Bu konuda Ebû Berze ve Ebû Saîd’den de hadîs rivâyet edilmiştir.']
Bize Abdullah b. Abdurrahman, ona el-Esved b. Amir, ona Ebu Bekir b. Ayyâş, ona A’meş, ona Said b. Abdullah b. Cüreyc, ona da Ebû Berze el-Eslemî’nin (ra.) rivâyet ettiğine göre, Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet gününde kulun ayakları ömrünü nerede (ve nasıl) tükettiğinden, ilmiyle ne yaptığından, malını nereden kazanıp nereye harcadığından, vücudunu ne uğruna yıprattığından sorguya çekilmedikçe (hesap yerinden) hareket edemez." [Tirmizî şöyle demiştir: 'Bu, hasen-sahih hadistir. Saîd b. Abdullah b. Cüreyc Basralıdır; Ebû Berze’nin azâdlısıdır. Ebû Berze’nin ismi ise, Nadle b. Ubeyd’dir.']
Bize Süveyd, ona Abdullah, ona Yunus, ona Zührî, ona da Urve b. Zübeyir ve İbn Müseyyeb, onlara da Hakîm b. Hizam şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) den dünyalık istedim bana verdi, sonra yine istedim, yine bana verdi, sonra yine istedim, yine verdi ve sonra şöyle buyurdu: "Ey Hakîm! Dünya malı tatlı ve yemyeşildir. Her kim bu dünyalığı tok gözlü olarak elde ederse kendisi için hayırlı ve bereketli kılınır. Kim de aç gözlü olarak alırsa kendisi için bereketli kılınmaz ve o kişi yiyip te doymayan kimse gibi olur. Veren el, alan elden daima hayırlıdır." Hakîm der ki: Ben “Ey Allah’ın Rasulü! Seni hak ile gönderen Allah’a yemin ederim ki dünyadan ayrılıncaya kadar kimseden bir şey istemeyeceğim” dedim. Sonra Ebu Bekir ganimetten payını vermek için Hakîm'i çağırırdı, fakat Hakîm kabul etmezdi. Sonra Ömer de ganimetten payını vermek için Hakîm'i çağırdı, onu da kabul etmedi. Bunun üzerine Ömer “Ey Müslümanlar topluluğu! Ben sizleri şahit tutarım ki ganimetten kendi payını ona teklif ediyorum, fakat o bunu almaya yanaşmıyor” dedi Hakîm, Rasulullah’tan (sav) sonra, kendisi vefat edinceye kadar halktan kimsenin malından bir şey istemedi. Tirmizî: Bu hadis sahihtir.