4875 Kayıt Bulundu.
Bize Kuteybe, ona Abdülaziz b. Muhammed, ona Alâ b. Abdurrahman, ona da babası (Abdurrahman b. Yakub), Ebu Hureyre'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav), "Müflis kimdir, bilir misiniz?" diye (ashâbına) sordu. Onlar da: "Ey Allah'ın elçisi, bize göre müflis, parası ve malı olmayan kimsedir' cevabını verdiler. Rasulullah (sav) bunun üzerine şöyle buyurdu: "Ümmetimden müflis olan kişi, kıyamet günü (huzura) namaz, oruç ve zekât amelleri ile gelmesine rağmen, aynı zamanda birine sövmüş, iftira atmış, bir başkasının malını yemiş, kanını dökmüş ve birisine vurmuş olarak (kötü amelleri) olan kimsedir. Bu kişi (hesap vermek için) oturur, onun sevaplarının bir kısmı (yaptığı kötülüklere) kısas olarak hak sahiplerinden birine, diğer sevapları da başka bir hak sahibine verilir. O kişinin sevapları, yaptığı kötülüklerin kısası olarak verilirken tükenirse, hak sahiplerinin günahları alınıp ona yüklenir. Sonunda o kişi ateşe atılır." [Ebu İsa (Tirmizî): 'Bu, hasen-sahih bir hadistir.' demiştir.]
Bize Muhammed b. Yahya el-Ezdî el-Basrî, ona Abdussamed b. Abdülvâris, ona Hâşim b. Said el-Kûfî, ona Zeyd el-Has'mî, ona da Esma bt. Umeys el-Has'amiyye, Hz. Peygamber (sav)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Büyüklenen ve kendini beğenip, Kebîr (büyük) ve Müteâl (yüce) Allah'ı unutan kul, ne kötü bir kuldur. zorbalık yapan, haddini aşan ve Cebbâr, en yüce Allah'ı unutan kul, ne kötü bir kuldur. Gaflete düşen ve (boş işlerle) oyalanıp kabirler ile çürümeyi unutan kul, ne kötü bir kuldur. Fesatlık ve azgınlık yapıp (yaratılmasının) başlangıcını ve sonunu unutan kul, ne kötü bir kuldur. Din ile dünyayı (elde etmeye çalışan) kul, ne kötü bir kuldur. Dini, şüphelerle bozan kul, ne kötü bir kuldur. Kendisini arzularının yönettiği kul, ne kötü bir kuldur. Hevesinin kendisini saptırdığı kul, ne kötü bir kuldur. Arzusu kendisini zelil kılan kul, ne kötü bir kuldur." [Ebu İsa şöyle der ki: Bu rivayet, sadece bu isnad ile bildiğimiz garîb bir hadistir. İsnadı da sağlam (kavî) değildir.]
Açıklama: ''...(birbirlerini tanıyacakları)'' ifadesi için bk. Mübârekfûrî, Tuhfetü'l-ahvezî, VII, 100.
Bize Süveyd, ona Abdullah, ona Yunus, ona Zührî, ona da Urve b. Zübeyr ve İbn Müseyyeb, Hakîm b. Hizam’ın şöyle anlattığını rivayet etmiştir: Rasulullah'tan (sav) dünyalık istedim bana verdi, sonra yine istedim, yine verdi, sonra yine istedim, yine verdi ve sonra şöyle buyurdu: "Ey Hakîm! Dünya malı tatlı ve yeşildir. Her kim bu dünyalığı tok gözlü olarak elde ederse kendisi için hayırlı ve bereketli kılınır. Kim de aç gözlü olarak alırsa kendisi için bereketli kılınmaz ve o kişi yiyip de doymayan kimse gibi olur. Veren el, alan elden hayırlıdır." Hakîm der ki: Ben “Ey Allah’ın Rasulü! Seni hak ile gönderen Allah’a yemin ederim ki dünyadan ayrılıncaya kadar kimseden bir şey istemeyeceğim.” Sonra Ebu Bekir Halife olduğunda ganimetten payını (atâ) vermek üzere Hakîm'i çağırdı, fakat Hakîm kabul etmedi. Sonra Ömer payını vermek üzere onu çağırdı, onu da kabul etmedi. Bunun üzerine Ömer şöyle dedi: “Ey Müslümanlar topluluğu! Ben sizleri şahit tutarım ki ganimetten payını kendisine sundum, fakat o bunu almaya yanaşmıyor.” Hakîm, Rasulullah’tan (sav) sonra ve kendisi vefat edinceye kadar halktan kimsenin malından bir şey istemedi. Tirmizî: Bu hadis sahihtir.