Bize Suveyd b. Nasr, ona Abdullah b. Mübarek, ona Ebu Hayyan et-Teymî, ona Ebu Zur’a b. Amr b. Cerir, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah'a (sav) bir gün et getirilmiş ve kendisine, (etin) sevdiği tarafı olan kol kısmı ikram edilmişti. Hz. Peygamber (sav) ondan bir ısırık aldıktan sonra şöyle buyurmuştur:
"Ben kıyamet günü insanların efendisiyim! Bunun neden olduğunu bilir misiniz? Allah, Kıyamet günü insanların, ilklerini ve sonuncularını düz bir yerde toplar. Onlara münadiyi işittirir. Onlara görmeyi keskinleştirir. Güneş de yaklaşır. İnsanları güç yetiremeyecekleri ve tahammül edemeyecekleri gam ve keder kaplar. İnsanların bir kısmı, bir kısmına, 'içinde bulunduğunuz hali görmüyor musunuz? Başınıza geleni görmüyor musunuz? Rabbiniz için size şefaatçi olacak birine bakmaz mısınız?' der. İnsanların bir kısmı, diğer bir kısmına 'Adem'e gidin' der. Adem'e gelirler ve 'ey Adem! Sen, insanların babasısın. Allah seni kudreti ile yarattı, sana ruhundan üfledi ve meleklere emretti de sana secde ettiler. Bizim için Rabbine şefaat dileğinde bulun. İçinde olduğumuz durumu görmüyor musun? Başımıza geleni görmüyor musun?' derler. Adem 'Rabbim bugün, o kadar öfkelendi ki ne bundan önce, ne de bundan sonra böyle öfkelenmeyecektir. O bana ağacı yasakladı. Ben ise ona isyan ettim! Ben derdime yanarım. Benden başkasına, Nuh'a gidin' der. Nuh'a gelir ve 'ey Nuh! Sen yeryüzündeki peygamberlerin ilkisin. Allah seni şükreden bir kul olarak isimlendirdi. Bizim için Rabbine şefaat dileğinde bulun. İçinde olduğumuz durumu görmüyor musun? Başımıza geleni görmüyor musun?' derler. Nuh onlara 'Rabbim bugün bundan önce olmadığı kadar öfkelendi. Bundan sonra bunun gibi de öfkelenmeyecektir. Benim kavmime ettiğim bir dua vardı, (bundan dolayı ben şefaatte bulunamam), ben kendi derdime düştüm. Siz İbrahim'e (sav) gidin' der. İbrahim'e gelip 'sen Allah'ın Peygamberi, yeryüzündeki dostusun. Bizim için Rabbine şefaat dileğinde bulun. İçinde olduğumuz durumu görmüyor musun? Başımıza geleni görmüyor musun?' derler. İbrahim onlara 'Rabbim bugün bundan önce olmadığı kadar öfkelendi. Bundan sonra bunun gibi de öfkelenmeyecektir. Ben üç defa yalan söyledim -Ebu Hayyân bu yalanları hadiste zikretmektedir.- ben kendi derdime düşmüşüm, siz benden başkasına, Musa'ya gidin' der. Musa'ya (sav) gelip 'ey Musa! Sen, Allah'ın Rasulüsün. Allah, elçiliğine seçerek ve seninle konuşarak seni üstün kılmıştır. Bizim için Rabbine şefaat dileğinde bulun. İçinde olduğumuz durumu görmüyor musun? Başımıza geleni görmüyor musun?' derler. Musa onlara 'Rabbim bugün bundan önce olmadığı kadar öfkelendi. Bundan sonra bunun gibi de öfkelenmeyecektir. Ben öldürmemem gereken birini öldürdüm. Ben kendi derdime düşmüşüm. Siz İsa'ya (sav) gidin. İsa'ya gelip 'ey İsa! Sen, Allah'ın Rasulüsün. İnsanlarla beşikte iken konuştun. Allah'ın, Meryem'e kendisinden ulaştırdığı bir kelimesi ve ondan bir ruhsun. Bizim için Rabbine şefaat dileğinde bulun. İçinde olduğumuz durumu görmüyor musun? Başımıza geleni görmüyor musun?' derler. İsa onlara 'Rabbim bugün bundan önce olmadığı kadar öfkelendi. Bundan sonra bunun gibi de öfkelenmeyecektir. -Hz. Peygamber, onun bir hatasını zikretmedi- Ben kendi derdime düşmüşüm. Siz benden başkasına, Muhammed'e (sav) gidin' der. En sonunda bana gelip 'ey Muhammed! Sen, Allah'ın Rasulü ve peygamberlerin sonuncususun. Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlamıştır. Bizim için Rabbine şefaat dileğinde bulun İçinde olduğumuz durumu görmüyor musun? Başımıza geleni görmüyor musun?' derler. Ben de kalkıp Arş'ın altına gelirim. Rabbim için secdeye kapanırım. Ardından Allah, bana ihsanda bulunur. Benden önce kimseye ihsanda bulunmadığı Hamd cümlelerini ve güzel övgülerini bana ilham eder. Ardından 'ey Muhammed! Kaldır başını, iste verilsin, Şefaat et, şefaatin kabul edilsin' denilir. Ben de başımı kaldırıp 'ya Rabbi! Ümmetim, ümmetim' derim. Bunun üzerine bana 'ey Muhammed! Ümmetinden hesaba çekilmeyecek olanları cennet kapılarının sağ kapısından cennete koy. Onlar, bu kapı dışındaki (kapılarda da) insanların ortaklarıdırlar' denilir. Muhammed'in canını kudretinde bulundurana yemin olsun ki, cennet kapılarından ikisinin arası Mekke ile Hecer arası ya da Mekke ile Busrâ arası gibidir."
[Bu hususta Ebu Bekir es-Sıddık, Enes, Ukbe b. Âmir ve Ebu Saîd’den de rivayetler gelmiştir.
Ebu İsa (Tirmizi) der ki: Bu, hasen sahih bir hadistir. Ebu Hayyan et-Teymî’nin adı Yahya b. Saîd b. Hayyan olup Kûfelidir, sika bir ravidir. Ebu Zur’a b. Amr b. Cerir’in adı ise Herim’dir.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14180, T002434
Hadis:
أَخْبَرَنَا سُوَيْدُ بْنُ نَصْرٍ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الْمُبَارَكِ أَخْبَرَنَا أَبُو حَيَّانَ التَّيْمِىُّ عَنْ أَبِى زُرْعَةَ بْنِ عَمْرِو بْنِ جَرِيرٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ :أُتِىَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِلَحْمٍ فَرُفِعَ إِلَيْهِ الذِّرَاعُ فَأَكَلَهُ وَكَانَتْ تُعْجِبُهُ فَنَهَسَ مِنْهَا نَهْسَةً ثُمَّ قَالَ: « أَنَا سَيِّدُ النَّاسِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ هَلْ تَدْرُونَ لِمَ ذَاكَ ؟ يَجْمَعُ اللَّهُ النَّاسَ الأَوَّلِينَ وَالآخِرِينَ فِى صَعِيدٍ وَاحِدٍ فَيُسْمِعُهُمُ الدَّاعِى وَيَنْفُذُهُمُ الْبَصَرُ وَتَدْنُو الشَّمْسُ مِنْهُمْ فَيَبْلُغُ النَّاسُ مِنَ الْغَمِّ وَالْكَرْبِ مَا لاَ يُطِيقُونَ وَلاَ يَحْتَمِلُونَ فَيَقُولُ النَّاسُ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ أَلاَ تَرَوْنَ مَا قَدْ بَلَغَكُمْ ؟أَلاَ تَنْظُرُونَ مَنْ يَشْفَعُ لَكُمْ إِلَى رَبِّكُمْ ؟ فَيَقُولُ النَّاسُ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ: عَلَيْكُمْ بِآدَمَ . فَيَأْتُونَ آدَمَ فَيَقُولُونَ :أَنْتَ أَبُو الْبَشَرِ خَلَقَكَ اللَّهُ بِيَدِهِ وَنَفَخَ فِيكَ مِنْ رُوحِهِ وَأَمَرَ الْمَلاَئِكَةَ فَسَجَدُوا لَكَ اشْفَعْ لَنَا إِلَى رَبِّكَ أَلاَ تَرَى مَا نَحْنُ فِيهِ ؟ أَلاَ تَرَى مَا قَدْ بَلَغَنَا؟ فَيَقُولُ لَهُمْ آدَمُ :إِنَّ رَبِّى قَدْ غَضِبَ الْيَوْمَ غَضَبًا لَمْ يَغْضَبْ قَبْلَهُ مِثْلَهُ وَلَنْ يَغْضَبَ بَعْدَهُ مِثْلَهُ وَإِنَّهُ قَدْ نَهَانِى عَنِ الشَّجَرَةِ فَعَصَيْتُ نَفْسِى نَفْسِى نَفْسِى اذْهَبُوا إِلَى غَيْرِى اذْهَبُوا إِلَى نُوحٍ . فَيَأْتُونَ نُوحًا فَيَقُولُونَ يَا نُوحُ أَنْتَ أَوَّلُ الرُّسُلِ إِلَى أَهْلِ الأَرْضِ وَقَدْ سَمَّاكَ اللَّهُ عَبْدًا شَكُورًا اشْفَعْ لَنَا إِلَى رَبِّكَ أَلاَ تَرَى مَا نَحْنُ فِيهِ أَلاَ تَرَى مَا قَدْ بَلَغَنَا فَيَقُولُ لَهُمْ نُوحٌ إِنَّ رَبِّى قَدْ غَضِبَ الْيَوْمَ غَضَبًا لَمْ يَغْضَبْ قَبْلَهُ مِثْلَهُ وَلَنْ يَغْضَبَ بَعْدَهُ مِثْلَهُ وَإِنَّهُ قَدْ كَانَ لِى دَعْوَةٌ دَعَوْتُهَا عَلَى قَوْمِى نَفْسِى نَفْسِى نَفْسِى اذْهَبُوا إِلَى غَيْرِى اذْهَبُوا إِلَى إِبْرَاهِيمَ . فَيَأْتُونَ إِبْرَاهِيمَ فَيَقُولُونَ يَا إِبْرَاهِيمُ أَنْتَ نَبِىُّ اللَّهِ وَخَلِيلُهُ مِنْ أَهْلِ الأَرْضِ اشْفَعْ لَنَا إِلَى رَبِّكَ أَلاَ تَرَى مَا نَحْنُ فِيهِ فَيَقُولُ إِنَّ رَبِّى قَدْ غَضِبَ الْيَوْمَ غَضَبًا لَمْ يَغْضَبْ قَبْلَهُ وَلَنْ يَغْضَبَ بَعْدَهُ مِثْلَهُ وانه قد نهاني عن الشجرة فمصيت نفسي نفسي نفسي اذهبوا الى غيري اذهبواالى نوح فياتون نوحا فيقولون: يانوح انت اول الرسل الى اهل الارض وقد سماك الله عبدا شكورا اشفع لنا الى ربك الا ترى الى مانحن فيه ؟ الاترى ماقد بلغنا ؟ قيقول لهم نوح : ان ربي قد غضب اليوم غضبا لم ييغضب قبله مثله وان يغضب بعده مثله وانه قد كان لي دعوة دعوتها على قومي نفسي نفسي نفسي اذهبوا الى غيري اذهبوا الى ابراهيم فياتون ابراهيم فيقولون : ياابراهيم انت نبي الله وخليله من اهل االارض اشفع لنا الى ربك الا ترى مانحن فيه؟ فيقول ان ربي قد غضب اليوم غضبا لم يغضب قبله مثله ولن يغضب بعده مثله وَإِنِّى قَدْ كَذَبْتُ ثَلاَثَ كَذَبَاتٍ فَذَكَرَهُنَّ أَبُو حَيَّانَ فِى الْحَدِيثِ نَفْسِى نَفْسِى نَفْسِى اذْهَبُوا إِلَى غَيْرِى اذْهَبُوا إِلَى مُوسَى . فَيَأْتُونَ مُوسَى فَيَقُولُونَ :يَا مُوسَى أَنْتَ رَسُولُ اللَّهِ فَضَّلَكَ اللَّهُ بِرِسَالَتِهِ وَبِكَلاَمِهِ عَلَى الْبَشَرِ اشْفَعْ لَنَا إِلَى رَبِّكَ أَلاَ تَرَى مَا نَحْنُ فِيهِ؟ فَيَقُولُ :إِنَّ رَبِّى قَدْ غَضِبَ الْيَوْمَ غَضَبًا لَمْ يَغْضَبْ قَبْلَهُ مِثْلَهُ وَلَنْ يَغْضَبَ بَعْدَهُ مِثْلَهُ وَإِنِّى قَدْ قَتَلْتُ نَفْسًا لَمْ أُومَرْ بِقَتْلِهَا نَفْسِى نَفْسِى نَفْسِى اذْهَبُوا إِلَى غَيْرِى اذْهَبُوا إِلَى عِيسَى . فَيَأْتُونَ عِيسَى فَيَقُولُونَ يَا عِيسَى أَنْتَ رَسُولُ اللَّهِ وَكَلِمَتُهُ أَلْقَاهَا إِلَى مَرْيَمَ وَرُوحٌ مِنْهُ وَكَلَّمْتَ النَّاسَ فِى الْمَهْدِ اشْفَعْ لَنَا إِلَى رَبِّكَ أَلاَ تَرَى مَا نَحْنُ فِيهِ ؟فَيَقُولُ عِيسَى: إِنَّ رَبِّى قَدْ غَضِبَ الْيَوْمَ غَضَبًا لَمْ يَغْضَبْ قَبْلَهُ مِثْلَهُ وَلَنْ يَغْضَبَ بَعْدَهُ مِثْلَهُ وَلَمْ يَذْكُرْ ذَنْبًا نَفْسِى نَفْسِى نَفْسِى اذْهَبُوا إِلَى غَيْرِى اذْهَبُوا إِلَى مُحَمَّدٍ . قَالَ فَيَأْتُونَ مُحَمَّدًا فَيَقُولُونَ: يَا مُحَمَّدُ أَنْتَ رَسُولُ اللَّهِ وَخَاتَمُ الأَنْبِيَاءِ وَقَدْ غُفِرَ لَكَ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِكَ وَمَا تَأَخَّرَ اشْفَعْ لَنَا إِلَى رَبِّكَ أَلاَ تَرَى مَا نَحْنُ فِيهِ؟ فَأَنْطَلِقُ فَآتِى تَحْتَ الْعَرْشِ فَأَخِرُّ سَاجِدًا لِرَبِّى ثُمَّ يَفْتَحُ اللَّهُ عَلَىَّ مِنْ مَحَامِدِهِ وَحُسْنِ الثَّنَاءِ عَلَيْهِ شَيْئًا لَمْ يَفْتَحْهُ عَلَى أَحَدٍ قَبْلِى ثُمَّ يُقَالُ: يَا مُحَمَّدُ ارْفَعْ رَأْسَكَ سَلْ تُعْطَهُ وَاشْفَعْ تُشَفَّعْ . فَأَرْفَعُ رَأْسِى فَأَقُولُ :يَا رَبِّ أُمَّتِى يَا رَبِّ أُمَّتِى يَا رَبِّ أُمَّتِى . فَيَقُولُ :يَا مُحَمَّدُ أَدْخِلْ مِنْ أُمَّتِكَ مَنْ لاَ حِسَابَ عَلَيْهِ مِنَ الْبَابِ الأَيْمَنِ مِنْ أَبْوَابِ الْجَنَّةِ وَهُمْ شُرَكَاءُ النَّاسِ فِيمَا سِوَى ذَلِكَ مِنَ الأَبْوَابِ ثُمَّ قَالَ :وَالَّذِى نَفْسِى بِيَدِهِ إِنَّ مَا بَيْنَ الْمِصْرَاعَيْنِ مِنْ مَصَارِيعِ الْجَنَّةِ كَمَا بَيْنَ مَكَّةَ وَهَجَرَ وَكَمَا بَيْنَ مَكَّةَ وَبُصْرَى » .
[وَفِى الْبَابِ عَنْ أَبِى بَكْرٍ الصِّدِّيقِ وَأَنَسٍ وَعُقْبَةَ بْنِ عَامِرٍ وَأَبِى سَعِيدٍ . قَالَ أَبُو عِيسَى :هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ . وَأَبُو حَيَّانَ التَّيْمِىُّ اسْمُهُ يَحْيَى بْنُ سَعِيدِ بْنِ حَيَّانَ كُوفِىٌّ وَهُوَ ثِقَةٌ وَأَبُو زُرْعَةَ بْنُ عَمْرِو بْنِ جَرِيرٍ اسْمُهُ هَرِمٌ .]
Tercemesi:
Bize Suveyd b. Nasr, ona Abdullah b. Mübarek, ona Ebu Hayyan et-Teymî, ona Ebu Zur’a b. Amr b. Cerir, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah'a (sav) bir gün et getirilmiş ve kendisine, (etin) sevdiği tarafı olan kol kısmı ikram edilmişti. Hz. Peygamber (sav) ondan bir ısırık aldıktan sonra şöyle buyurmuştur:
"Ben kıyamet günü insanların efendisiyim! Bunun neden olduğunu bilir misiniz? Allah, Kıyamet günü insanların, ilklerini ve sonuncularını düz bir yerde toplar. Onlara münadiyi işittirir. Onlara görmeyi keskinleştirir. Güneş de yaklaşır. İnsanları güç yetiremeyecekleri ve tahammül edemeyecekleri gam ve keder kaplar. İnsanların bir kısmı, bir kısmına, 'içinde bulunduğunuz hali görmüyor musunuz? Başınıza geleni görmüyor musunuz? Rabbiniz için size şefaatçi olacak birine bakmaz mısınız?' der. İnsanların bir kısmı, diğer bir kısmına 'Adem'e gidin' der. Adem'e gelirler ve 'ey Adem! Sen, insanların babasısın. Allah seni kudreti ile yarattı, sana ruhundan üfledi ve meleklere emretti de sana secde ettiler. Bizim için Rabbine şefaat dileğinde bulun. İçinde olduğumuz durumu görmüyor musun? Başımıza geleni görmüyor musun?' derler. Adem 'Rabbim bugün, o kadar öfkelendi ki ne bundan önce, ne de bundan sonra böyle öfkelenmeyecektir. O bana ağacı yasakladı. Ben ise ona isyan ettim! Ben derdime yanarım. Benden başkasına, Nuh'a gidin' der. Nuh'a gelir ve 'ey Nuh! Sen yeryüzündeki peygamberlerin ilkisin. Allah seni şükreden bir kul olarak isimlendirdi. Bizim için Rabbine şefaat dileğinde bulun. İçinde olduğumuz durumu görmüyor musun? Başımıza geleni görmüyor musun?' derler. Nuh onlara 'Rabbim bugün bundan önce olmadığı kadar öfkelendi. Bundan sonra bunun gibi de öfkelenmeyecektir. Benim kavmime ettiğim bir dua vardı, (bundan dolayı ben şefaatte bulunamam), ben kendi derdime düştüm. Siz İbrahim'e (sav) gidin' der. İbrahim'e gelip 'sen Allah'ın Peygamberi, yeryüzündeki dostusun. Bizim için Rabbine şefaat dileğinde bulun. İçinde olduğumuz durumu görmüyor musun? Başımıza geleni görmüyor musun?' derler. İbrahim onlara 'Rabbim bugün bundan önce olmadığı kadar öfkelendi. Bundan sonra bunun gibi de öfkelenmeyecektir. Ben üç defa yalan söyledim -Ebu Hayyân bu yalanları hadiste zikretmektedir.- ben kendi derdime düşmüşüm, siz benden başkasına, Musa'ya gidin' der. Musa'ya (sav) gelip 'ey Musa! Sen, Allah'ın Rasulüsün. Allah, elçiliğine seçerek ve seninle konuşarak seni üstün kılmıştır. Bizim için Rabbine şefaat dileğinde bulun. İçinde olduğumuz durumu görmüyor musun? Başımıza geleni görmüyor musun?' derler. Musa onlara 'Rabbim bugün bundan önce olmadığı kadar öfkelendi. Bundan sonra bunun gibi de öfkelenmeyecektir. Ben öldürmemem gereken birini öldürdüm. Ben kendi derdime düşmüşüm. Siz İsa'ya (sav) gidin. İsa'ya gelip 'ey İsa! Sen, Allah'ın Rasulüsün. İnsanlarla beşikte iken konuştun. Allah'ın, Meryem'e kendisinden ulaştırdığı bir kelimesi ve ondan bir ruhsun. Bizim için Rabbine şefaat dileğinde bulun. İçinde olduğumuz durumu görmüyor musun? Başımıza geleni görmüyor musun?' derler. İsa onlara 'Rabbim bugün bundan önce olmadığı kadar öfkelendi. Bundan sonra bunun gibi de öfkelenmeyecektir. -Hz. Peygamber, onun bir hatasını zikretmedi- Ben kendi derdime düşmüşüm. Siz benden başkasına, Muhammed'e (sav) gidin' der. En sonunda bana gelip 'ey Muhammed! Sen, Allah'ın Rasulü ve peygamberlerin sonuncususun. Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlamıştır. Bizim için Rabbine şefaat dileğinde bulun İçinde olduğumuz durumu görmüyor musun? Başımıza geleni görmüyor musun?' derler. Ben de kalkıp Arş'ın altına gelirim. Rabbim için secdeye kapanırım. Ardından Allah, bana ihsanda bulunur. Benden önce kimseye ihsanda bulunmadığı Hamd cümlelerini ve güzel övgülerini bana ilham eder. Ardından 'ey Muhammed! Kaldır başını, iste verilsin, Şefaat et, şefaatin kabul edilsin' denilir. Ben de başımı kaldırıp 'ya Rabbi! Ümmetim, ümmetim' derim. Bunun üzerine bana 'ey Muhammed! Ümmetinden hesaba çekilmeyecek olanları cennet kapılarının sağ kapısından cennete koy. Onlar, bu kapı dışındaki (kapılarda da) insanların ortaklarıdırlar' denilir. Muhammed'in canını kudretinde bulundurana yemin olsun ki, cennet kapılarından ikisinin arası Mekke ile Hecer arası ya da Mekke ile Busrâ arası gibidir."
[Bu hususta Ebu Bekir es-Sıddık, Enes, Ukbe b. Âmir ve Ebu Saîd’den de rivayetler gelmiştir.
Ebu İsa (Tirmizi) der ki: Bu, hasen sahih bir hadistir. Ebu Hayyan et-Teymî’nin adı Yahya b. Saîd b. Hayyan olup Kûfelidir, sika bir ravidir. Ebu Zur’a b. Amr b. Cerir’in adı ise Herim’dir.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Sıfatü'l-Kıyâme 10, 4/622
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Zür'a b. Amr el-Beceli (Herim b. Amr b. Cerir b. Abdullah)
3. Ebu Hayyan Yahya b. Saîd et-Teymî (Yahya b. Saîd b. Hayyan)
4. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mübarek el-Hanzalî (Abdullah b. Mübarek b. Vadıh)
5. Süveyd b. Nasr el-Mervezi (Süveyd b. Nasr b. Süveyd)
Konular:
Allah İnancı, kızması / gazabı/ buğzetmesi ve sebepleri
Allah İnancı, varlığı ve birliği
Hz. Peygamber, diğer peygamberlerden farkı
Hz. Peygamber, sevdiği yemekler
Hz. Peygamber, ümmet sevgisi
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Kıyamet, ahvali
Kıyamet, sıkıntıları
Peygamberler, Hz. Adem
Peygamberler, Hz. İbrahim ve ailesi
Peygamberler, Hz. İsa
Peygamberler, Hz. Musa ve Ailesi
Peygamberler, Hz. Nuh
Şefaat, Hz. Peygamber'in
Şefaat, şefaat
Bize Ahmed b. Menî', ona Yezid b. Harun, ona Behz b. Hakîm, ona babası (Hakîm b. Muaviye), ona da dedesi (Muaviye b. Hayde), Rasulullah’ın (sav.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Kıyamet günü (mahşer yerine) bir kısmınız yaya, bir kısmınız binekler üzerinde, bir kısmınız da yüzüstü sürünür halde toplanacaksınız."
[Bu konuda Ebû Hureyre’den de hadis rivayet edilmiştir.
Ebu İsa (Tirmizî): 'Bu, hasen-sahih bir hadistir' demiştir.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14163, T002424
Hadis:
حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ مَنِيعٍ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا بَهْزُ بْنُ حَكِيمٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَدِّهِ قَالَ: سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ:
"إِنَّكُمْ مَحْشُورُونَ رِجَالاً وَرُكْبَانًا وَتُجَرُّونَ عَلَى وُجُوهِكُمْ."
[وَفِى الْبَابِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ.
قَالَ أَبُو عِيسَى: ’هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ.’]
Tercemesi:
Bize Ahmed b. Menî', ona Yezid b. Harun, ona Behz b. Hakîm, ona babası (Hakîm b. Muaviye), ona da dedesi (Muaviye b. Hayde), Rasulullah’ın (sav.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Kıyamet günü (mahşer yerine) bir kısmınız yaya, bir kısmınız binekler üzerinde, bir kısmınız da yüzüstü sürünür halde toplanacaksınız."
[Bu konuda Ebû Hureyre’den de hadis rivayet edilmiştir.
Ebu İsa (Tirmizî): 'Bu, hasen-sahih bir hadistir' demiştir.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Sıfatü'l-Kıyâme 3, 4/616
Senetler:
1. Ebu Hakîm Muaviye b. Hayde el-Kuşeyri (Muaviye b. Hayde b. Muaviye b. Kuşayr b. Kab b. Rabi'a)
2. Hakim b. Muaviye el-Behzî (Hakim b. Muaviye b. Hayde b. Muaviye)
3. Ebu Abdulmelik Behz b. Hakim el-Kuşeyrî (Behz b. Hakim b. Muaviye b. Hayde b. Muaviye b. Kuşeyr b. Kab b. Amir)
4. Ebu Halid Yezid b. Harun el-Vasitî (Yezid b. Harun b. Zâzî b. Sabit)
5. Ahmed b. Meni' el-Begavî (Ahmed b. Meni' b. Abdurrahman)
Konular:
İman, Ahirete, mahşer günü
Kıyamet, ahvali
Kıyamet, sıkıntıları
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14171, T002427
Hadis:
حَدَّثَنَا سُوَيْدُ بْنُ نَصْرٍ أَخْبَرَنَا ابْنُ الْمُبَارَكِ أَخْبَرَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ مُسْلِمٍ عَنِ الْحَسَنِ وَقَتَادَةَ عَنْ أَنَسٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ :« يُجَاءُ بِابْنِ آدَمَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ كَأَنَّهُ بَذَجٌ فَيُوقَفُ بَيْنَ يَدَىِ اللَّهِ فَيَقُولُ اللَّهُ لَهُ :أَعْطَيْتُكَ وَخَوَّلْتُكَ وَأَنْعَمْتُ عَلَيْكَ فَمَاذَا صَنَعْتَ؟ . فَيَقُولُ : يَا رَبِّ جَمَعْتُهُ وَثَمَّرْتُهُ فَتَرَكْتُهُ أَكْثَرَ مَا كَانَ فَارْجِعْنِى آتِكَ بِهِ . فَيَقُولُ لَهُ : أَرِنِى مَا قَدَّمْتَ . فَيَقُولُ يَا رَبِّ جَمَعْتُهُ وَثَمَّرْتُهُ فَتَرَكْتُهُ أَكْثَرَ مَا كَانَ فَارْجِعْنِى آتِكَ بِهِ . فَإِذَا عَبْدٌ لَمْ يُقَدِّمْ خَيْرًا فَيُمْضَى بِهِ إِلَى النَّارِ » . قَالَ أَبُو عِيسَى : وَقَدْ رَوَى هَذَا الْحَدِيثَ غَيْرُ وَاحِدٍ عَنِ الْحَسَنِ قَوْلَهُ وَلَمْ يُسْنِدُوهُ . وَإِسْمَاعِيلُ بْنُ مُسْلِمٍ يُضَعَّفُ فِى الْحَدِيثِ مِنْ قِبَلِ حِفْظِهِ . وَفِى الْبَابِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ وَأَبِى سَعِيدٍ الْخُدْرِىِّ .
Tercemesi:
Bize Suveyd b. Nasr, ona İbnü’l-Mübarek, ona İsmail b. Müslim, ona el-Hasan ve Katâde, onlara da Enes’in rivayet ettiğine göre Nebi (sav) şöyle buyurdu: “Kıyamet gününde Âdemoğlu bir kuzu gibi getirilir, Allah’ın huzurunda durdurulur, Allah da ona: Ben sana verdim, sana imkânlar tanıdım, sana nimetler ihsan ettim, sen ne yaptın, buyurur. Âdemoğlu: Rabbim, ben de onu topladım, onu nemalandırdım ve öncekinden daha fazlasıyla bıraktım. Haydi, beni geri gönder, onu sana getireyim, der. Yüce Allah ona: Peki, önden neler gönderdiğini bana göster, buyurur. O: Rabbim, onu topladım, nemalandırdım ve olabildiği kadar çoğalmış haliyle onu bıraktım, beni geri gönder de onu sana getireyim, der. Böylelikle onun hayır namına hiçbir şey önden göndermemiş bir kul olduğu görülür ve o kişi alınıp cehenneme götürülür.”
Ebu İsa (Tirmizi) dedi ki: Bu hadisi daha başkaları el-Hasan’dan onun sözü olarak rivayet etmiş ve müsned olarak zikretmemişlerdir. İsmail b. Müslim ise hıfzı (belleyiciliği bakımından) hadis hususunda zayıf kabul edilir.
Bu hususta Ebu Hureyre ve Ebu Saîd el-Hudrî’den gelmiş rivayetler de vardır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Sıfatü'l-Kıyâme 6, 4/618
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Said Hasan el-Basrî (Hasan b. Yesâr)
2. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
3. Ebu İshak İsmail b. Müslim el-Mekki (İsmail b. Müslim)
4. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mübarek el-Hanzalî (Abdullah b. Mübarek b. Vadıh)
5. Süveyd b. Nasr el-Mervezi (Süveyd b. Nasr b. Süveyd)
Konular:
Allah İnancı, Kıyamet günü insanlarla konuşur
Cehennem, Cehennemlikler
Dünya, aldatıcılığı
Dünya, dünya hayatı
Kıyamet, ahvali
Mizan/hesaplaşma, Ahirette hesaba çekilmek
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14172, T002428
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ الزُّهْرِىُّ الْبَصْرِىُّ حَدَّثَنَا مَالِكُ بْنُ سُعَيْرٍ أَبُو مُحَمَّدٍ التَّمِيمِىُّ الْكُوفِىُّ حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ عَنْ أَبِى صَالِحٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ وَعَنْ أَبِى سَعِيدٍ قَالاَ: قَالَ : رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « يُؤْتَى بِالْعَبْدِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَيَقُولُ اللَّهُ لَهُ :أَلَمْ أَجْعَلْ لَكَ سَمْعًا وَبَصَرًا وَمَالاً وَوَلَدًا وَسَخَّرْتُ لَكَ الأَنْعَامَ وَالْحَرْثَ وَتَرَكْتُكَ تَرْأَسُ وَتَرْبَعُ فَكُنْتَ تَظُنُّ أَنَّكَ مُلاَقِىَّ يَوْمَكَ هَذَا؟ قَالَ: فَيَقُولُ لاَ . فَيَقُولُ لَهُ الْيَوْمَ أَنْسَاكَ كَمَا نَسِيتَنِى » . قَالَ أَبُو عِيسَى :هَذَا حَدِيثٌ صَحِيحٌ غَرِيبٌ . وَمَعْنَى قَوْلِهِ « الْيَوْمَ أَنْسَاكَ » . يَقُولُ الْيَوْمَ أَتْرُكُكَ فِى الْعَذَابِ . هَكَذَا فَسَّرُوهُ . قَالَ أَبُو عِيسَى :وَقَدْ فَسَّرَ بَعْضُ أَهْلِ الْعِلْمِ هَذِهِ الآيَةَ ( فَالْيَوْمَ نَنْسَاهُمْ ) قَالُوا إِنَّمَا مَعْنَاهُ الْيَوْمَ نَتْرُكُهُمْ فِى الْعَذَابِ .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Muhammed ez-Zührî el-Basrî, ona Mâlik b. Suayr Ebu Muhammed et-Temimî el-Kûfî, ona el-A‘meş, ona Ebu Sâlih, ona da Ebu Hureyre ve Ebu Saîd’in şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “Kıyamet gününde kul getirilir, Allah ona: Ben sana işitecek kulak, görecek göz, mal, evlat vermedim mi? Davarları ve ekini senin emrine bağışlamadım mı? Seni başkanlık edecek, ganimetlerin dörtte birini alacak kadar kendi haline bırakmadım mı? Bunun sonunda sen hiç bugünün ile karşılaşacağını sanıyor muydun? Buyuracak. Kişi: Hayır diyecek. Bunun üzerine yüce Allah da: Sen beni (dünyada iken) unuttuğun gibi bugün de ben seni öylece unutacağım, buyuracak.”
Ebu İsa (Tirmizi) dedi ki: Bu, sahih garip bir hadistir. “Bugün seni unuturum” buyruğu: “Bugün ben seni azapta terk eder bırakırım” demektir. İlim adamları bunu böylece tefsir etmişlerdir.
Ebu İsa (Tirmizi) dedi ki: Kimi ilim ehli şu: “Biz de bugün onları öylece unuturuz” (A’râf, 7/51) buyruğunu: Manası bugün onları azapta terk ederiz, diye tefsir etmişlerdir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Sıfatü'l-Kıyâme 6, 4/619
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
1. Ebu Said el-Hudrî (Sa'd b. Malik b. Sinan b. Sa'lebe b. Ebcer)
2. Ebû Salih es-Semmân (Ebû Sâlih Zekvân b. Abdillâh et-Teymî)
3. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
4. Ebu Muhammed Malik b. Suayr et-Temimi (Malik b. Suayr)
5. Abdullah b. Muhammed el-Kuraşi (Abdullah b. Muhammed b. Abdurrahman b. Misver)
Konular:
Allah İnancı, Kıyamet günü insanlarla konuşur
Kıyamet, ahvali
Kıyamet, sıkıntıları
Mizan/hesaplaşma, Ahirette hesaba çekilmek
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14152, T002421
Hadis:
حَدَّثَنَا سُوَيْدُ بْنُ نَصْرٍ أَخْبَرَنَا ابْنُ الْمُبَارَكِ أَخْبَرَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ يَزِيدَ بْنِ جَابِرٍ حَدَّثَنِى سُلَيْمُ بْنُ عَامِرٍ حَدَّثَنَا الْمِقْدَادُ صَاحِبُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ : سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ: « إِذَا كَانَ يَوْمُ الْقِيَامَةِ أُدْنِيَتِ الشَّمْسُ مِنَ الْعِبَادِ حَتَّى تَكُونَ قِيدَ مِيلٍ أَوِ اثْنَيْنِ » . قَالَ سُلَيْمٌ لاَ أَدْرِى أَىَّ الْمِيلَيْنِ عَنَى؟ أَمَسَافَةَ الأَرْضِ أَمِ الْمِيلَ الَّذِى تُكْتَحَلُ بِهِ الْعَيْنُ قَالَ « فَتَصْهَرُهُمُ الشَّمْسُ فَيَكُونُونَ فِى الْعَرَقِ بِقَدْرِ أَعْمَالِهِمْ فَمِنْهُمْ مَنْ يَأْخُذُهُ إِلَى عَقِبَيْهِ وَمِنْهُمْ مَنْ يَأْخُذُهُ إِلَى رُكْبَتَيْهِ وَمِنْهُمْ مَنْ يَأْخُذُهُ إِلَى حَقْوَيْهِ وَمِنْهُمْ مَنْ يُلْجِمُهُ إِلْجَامًا » . فَرَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يُشِيرُ بِيَدِهِ إِلَى فِيهِ : أَىْ يُلْجِمُهُ إِلْجَامًا . قَالَ أَبُو عِيسَى: هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ . وَفِى الْبَابِ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ وَابْنِ عُمَرَ .
Tercemesi:
Rasûlullah (s.a.v.)’in arkadaşlarından Mıkdad (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu işittim: “Kıyamet günü güneş kulların üzerine bir mil veya iki mil mesafeye kadar yaklaştırılacaktır.” Süleym diyor ki: Rasûlullah (s.a.v.)’in milden neyi kastettiğini bilemiyorum ya uzunluk ölçüsü olan mil veya göze sürme çekilen mil. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle devam etti: “Güneş onları adeta eritecek ve herkes yaptığı amelleri oranınca sıkıntıdan ter içinde kalacaktır. Kimi topuğuna kadar kimi diz kapaklarına kadar kimi de beline kadar kimi de ağzına kadar ter içinde kalacaktır.” Rasûlullah (s.a.v.) bu sözü söylerken ağzına işaret ediyor ve; “Ağzına gem vuracak kadar” diyordu. Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.Bu konuda Ebû Saîd ve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Sıfatü'l-Kıyâme 2, 4/614
Senetler:
1. Ebu Mabed Mikdad b. Esved el-Kindî (Mikdad b. Amr b. Sa'lebe b. Malik b. Rabî'a)
2. Ebu Yahya Süleym b. Amir el-Kila'i (Süleym b. Amir)
3. Abdurrahman b. Yezid el-Ezdî (Abdurrahman b. Yezid b. Câbir)
4. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mübarek el-Hanzalî (Abdullah b. Mübarek b. Vadıh)
5. Süveyd b. Nasr el-Mervezi (Süveyd b. Nasr b. Süveyd)
Konular:
Kıyamet, ahvali
Kıyamet, sıkıntıları
Mizan/hesaplaşma, Ahirette hesaba çekilmek
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14166, T002425
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو كُرَيْبٍ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ عَنْ عَلِىِّ بْنِ عَلِىٍّ عَنِ الْحَسَنِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم :« يُعْرَضُ النَّاسُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ثَلاَثَ عَرَضَاتٍ فَأَمَّا عَرْضَتَانِ فَجِدَالٌ وَمَعَاذِيرُ وَأَمَّا الْعَرْضَةُ الثَّالِثَةُ:فَعِنْدَ ذَلِكَ تَطِيرُ الصُّحُفُ فِى الأَيْدِى فَآخِذٌ بِيَمِينِهِ وَآخِذٌ بِشِمَالِهِ » . قَالَ أَبُو عِيسَى: وَلاَ يَصِحُّ هَذَا الْحَدِيثُ مِنْ قِبَلِ أَنَّ الْحَسَنَ لَمْ يَسْمَعْ مِنْ أَبِى هُرَيْرَةَ . وَقَدْ رَوَاهُ بَعْضُهُمْ عَنْ عَلِىِّ بْنِ عَلِىٍّ الرِّفَاعِىِّ عَنِ الْحَسَنِ عَنْ أَبِى مُوسَى عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم . قَالَ أَبُو عِيسَى: وَلاَ يَصِحُّ هَذَا الْحَدِيثُ مِنْ قِبَلِ أَنَّ الْحَسَنَ لَمْ يَسْمَعْ مِنْ أَبِى مُوسَى .
Tercemesi:
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İnsanlar kıyamet gününde üç defa sorguya çekilecekler iki sorgu mücade ve mazeretler ortaya konulması şeklinde olacak üçüncü sorgu yani arz’da ise insanların yapıp ettikleri kaydeden amel defterleri uçurulacak herkesin defteri kendisini bulacaktır kimi bu defterini sağ eliyle tutacak kimi de solundan alacaktır.”Tirmizî: Hasan’ın Ebû Hüreyre’den işitmemiş olmasından dolayı bu hadis sahih değildir. Bazıları bu hadisi Ali er Rıfai’den ve Ebû Musa’dan rivâyet etmektedirler.Tirmizî: Bu hadiste sahih değildir. Çünkü Hasan, Ebû Musa’dan işitmemiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Sıfatü'l-Kıyâme 4, 4/617
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Said Hasan el-Basrî (Hasan b. Yesâr)
3. Ebu İsmail Ali b. Nicâd er-Rifâ'î (Ali b. Ali b. Nicad b. Rifâ'a)
4. Ebu Süfyan Veki' b. Cerrah er-Ruâsî (Veki' b. Cerrah b. Melih b. Adî)
5. Ebu Küreyb Muhammed b. Alâ el-Hemdânî (Muhammed b. Alâ b. Kureyb)
Konular:
Amel Defteri, defteri sağdan verilenler
Amel Defteri, defteri sol eline verilenler
Kıyamet, ahvali
Kıyamet, sıkıntıları
Mizan/hesaplaşma, Ahirette hesaba çekilmek
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14174, T002430
Hadis:
حَدَّثَنَا سُوَيْدُ بْنُ نَصْرٍ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الْمُبَارَكِ أَخْبَرَنَا سُلَيْمَانُ التَّيْمِىُّ عَنْ أَسْلَمَ الْعِجْلِىِّ عَنْ بِشْرِ بْنِ شَغَافٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرِو بْنِ الْعَاصِى قَالَ : جَاءَ أَعْرَابِىٌّ إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ مَا الصُّورُ ؟ قَالَ :« قَرْنٌ يُنْفَخُ فِيهِ » . قَالَ أَبُو عِيسَى :هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ . وَقَدْ رَوَى غَيْرُ وَاحِدٍ عَنْ سُلَيْمَانَ التَّيْمِىِّ وَلاَ نَعْرِفُهُ إِلاَّ مِنْ حَدِيثِهِ .
Tercemesi:
Abdullah b. Amr b. As (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir bedevî Peygamber (s.a.v.)’e gelerek sûr nedir? Diye sordu; Rasûlullah (s.a.v.)’de: “Kendisiyle kıyametin haber verileceği üflenmek suretiyle ses çıkaran bir alettir” buyurdular.Tirmizî: Bu hadis hasen olup pek çok kimse Süleyman et Teymî’den rivâyet etmişlerdir. Ancak bu şekliyle bilmekteyiz.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Sıfatü'l-Kıyâme 8, 4/620
Senetler:
()
Konular:
Bilgi, öğrenmek için ehil olanlara sorulmalıdır
Kıyamet, Sur'un tanımı ve Sur'a üflenmesi
Kıyamet, zamanı