4875 Kayıt Bulundu.
Bize Kuteybe, ona Abdullah b. Vehb, ona Amr b. el-Hâris, ona Derrâc, ona Ebu'l-Heysem, ona Ebû Said rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Ayağı sürçmeyen hiç bir hilim sahibi (yumuşak huylu ve hoşgörülü) kimse yoktur; tecrübe etmeyen hiç bir hikmetli kimse de yoktur." [Ebû İsâ [et-Tirmizî] şöyle demiştir: Bu hasen-garîb bir hadistir. Onu sadece bu tarikiyle biliyoruz.]
Açıklama: Yapılan hatalar, dikkatlerden uzak tutulmaz ise, anlayışlı olmayı; tecrübe etmiş olmak da hikmetli olmayı gerektirir.
Bize Kuteybe, ona el-Leys b. Sa'd, ona Yahya b. Saîd, ona Ebû Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazm, ona Amre, ona da Hz. Âişe'nin (ra) rivayet ettiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Cebrâil bana komşuyu o kadar ısrarla tavsiye etti ki, ben komşuyu komşuya varis kılacağını sandım." Ebû İsa şöyle demiştir: Bu hasen-sahih bir hadistir.
Bize Ahmed b. Muhammed, ona Abdullah b. el-Mübârek, ona Hayve b. Şurayh, ona Şurahbîl b. Şerîk, ona Ebû Abdurrahman el-Hubullî, ona Abdullah b. Amr (ra), Rasûlullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir: "Allah katında arkadaşların en iyisi, arkadaşına en iyi davranandır. Allah katında komşuların en iyiside, komşusuna en iyi muamele edendir." Ebû İsa şöyle demiştir: Bu hasen-garîb bir hadistir. Ebû Abdurrahman el-Hubullî'nin adı Abdullah b. Yezîd'dir.
Bize İbn Ebu Ömer, ona Süfyân, ona İbn Aclân, ona Saîd el-Makburî, ona da Ebu Şüreyh el-Ka'bî, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Misafirlik, üç gündür. Misafire yapılacak lütuf ve ihsân (câize) bir gün bir gecedir. Bu bir günden sonra misafir için ne harcanırsa o, (ev sahibinin) sadakasıdır. Misafirin ev sahibi bunalıncaya kadar orada kalması caiz değildir.” [Tirmizî dedi ki] Bu konuda Âişe ve Ebu Hüreyre’den de hadis rivayet edilmiştir. Mâlik b. Enes ve Leys b. Sa'd, Saîd el Makburî'den de bu hadisi rivayet etmişlerdir. Tirmizî: Bu hadis, hasen-sahîhtir. Ebu Şüreyh el Huzâî, Ka'bî ve el-Adevî nisbelerine de sahiptir. İsmi: Huveylid b. Amr'dır. "La yesvî ındehû [لاَ يَثْوِى عِنْدَهُ]" cümlesinin manası, misafir ev sahibini sıkıntıya sokacak şekilde orada uzun süre kalması demektir. “Harac [الْحَرَجُ]” kelimesinin anlamı ise, “darlık, sıkıntı” demektir, “hattâ yuhricehû [حَتَّى يُحْرِجَهُ]” cümlesinin manası, misafir ev sahibini daraltıp bunaltıncaya kadar orada kalmaz demektir.
Bize Abdullah b. Vazzâh el-Kûfî, ona Abdullah b. İdris, ona Şu’be, ona da Ebu’t-Teyyâh, Enes'in (b. Mâlik) şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Allah Rasulü (sav) bizimle hep iç içe olmuştur. O kadar ki, küçük kardeşime: 'Ey Ebu Umeyr! Ne yaptı Nuğayr (bülbülcük)?' derdi." Bize Hennâd, ona Vekî, ona Su’be, ona da Ebü’t-Teyyâh, Enes’ten hadisin bir benzerini nakletmiştir. [Ebü’t-Teyyâh’ın adı Yezîd b. Humeyd ed-Duba‘î’dir. Ebu İsa (et-Tirmizî): 'Bu, hasen-sahih bir hadistir' demiştir.]
Bize Ali b. Hucr, ona Ali b. Müshir, ona Abdurrahman b. İshak, ona en-Numân b. Sa'd, ona da Hz. Ali'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Cennette öyle köşkler vardır ki, içinden dışı, dışından da içi görünür." Bunun üzerine bir bedevi kalkıp, "- Onlar kimindir, ey Allah'ın Rasûlü?" diye sordu. Hz. Peygamber cevaben, "- Bunlar, güzel söz söyleyen, insanlara yemek yediren, oruca devam eden ve insanlar uyurken gece namaz kılanlarındır" buyurdu. Ebû İsâ şöyle demiştir: Bu, garîb bir hadistir, onu sadece Abdurrahman b. İshâk'ın rivayeti ile bilmekteyiz. Muhaddislerden bazıları Abdurrahman b. İshak'ın hafızasının zayıflığı hakkında konuşmuşlardır. Bu şahıs Kûfeli bir ravidir. Abdurrahman b. İshak el-Kuraşî ise Medinelidir, bu zatın hafızası diğerinden daha sağlamdır. Her ikisi de aynı dönemde yaşamışlardır.
Bize Ziyad b. Eyyub el-Bağdâdî, ona Muhâribî, ona Ebû Süleym’in oğlu olan Leys, ona Abdülmelik, ona İkrime, ona da İbn Abbas (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Kardeşinle tartışmaya girme, onunla (kırıcı bir şekilde) şakalaşma ve bir söz verip sözünden dönme." Ebû İsâ [et-Tirmizî] şöyle demiştir: Bu hadis hasen garîbtir. Onu sadece bu kanaldan biliyoruz. Abdülmelik bana göre İbn Ebî Beşîr’dir.