Bana Malik, ona Davud b. Husayn, ona Ebu Gatafân b. Tarîf el-Mirrî, ona da Ömer b. Hattab şöyle demiştir:
Bir kimse akrabasına ya da herhangi bir şekilde birine bağışta bulunsa, yapmış olduğu bu hibeden dönemez. Bir kimse de karşılık bekleyerek bir hibede bulunsa, o kimse beklediği karşılığı alamazsa hibesinden dönebilir.
Yahya der ki: Ben Malik'in şöyle dediğini duydum: Bizdeki hüküm ittifakla şöyledir: Karşılık beklenerek yapılan hibe, hibe edilenin yanında bir fazlalık ya da eksiklik gibi bir değişikliğe uğrarsa, hibe edilenin, hibe edene hibeyi teslim aldığı günkü kıymetini vermesi gerekir.
Hibeden Cayma Babı:
Yahya der ki: Ben Malik'in şöyle dediğini duydum: Bizde ittifak edilen hüküm şöyledir: Bir kimse oğluna bir sadaka verse, oğlu da o sadakayı teslim alsa, ya da çocuk, baba ocağında olup babası ona sadaka verdiğine şahit getirse, sadaka verenin sadakadan cayma hakkı yoktur. Çünkü kişi, verdiği sadakadan dönemez.
Yahya der ki: Ben Malik'in şöyle dediğini duydum: Bizde ittifak edilen hüküm şöyledir: Bir kimse, çocuğuna bir bağışta bulunur ya da sadakanın dışında bir hediye verirse, hediyesinden cayabilir. Ancak çocuk bazı kişilerin kendisine, babasının vermiş olduğu bu hediyeye güvenerek borç verdiklerini ortaya koyarsa, borçların varlığı söz konusu olduktan sonra, babanın vermiş olduğu hediyeden cayma hakkı yoktur. Aynı şekilde baba, oğluna veya kızına bir hediye verir de bir kadın, bu adamın oğlu ile, zenginliğinden ve babasının ona vermiş olduğu hediyeden dolayı evlenirse ve baba da yaptığı hibeden caymak isterse; veya bir adam, babasının hediye verdiği bir kızla kadının zenginliğinden ve babasının yaptığı bağıştan dolayı mihrini yüksek tutarak evlenirse, baba da “ben bu hibeden vazgeçiyorum” derse, babanın oğluna ve kızına verdiği hediyeden cayma hakkı yoktur.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
37271, MU001445
Hadis:
حَدَّثَنِى مَالِكٌ عَنْ دَاوُدَ بْنِ الْحُصَيْنِ عَنْ أَبِى غَطَفَانَ بْنِ طَرِيفٍ الْمُرِّىِّ أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ قَالَ مَنْ وَهَبَ هِبَةً لِصِلَةِ رَحِمٍ أَوْ عَلَى وَجْهِ صَدَقَةٍ فَإِنَّهُ لاَ يَرْجِعُ فِيهَا وَمَنْ وَهَبَ هِبَةً يَرَى أَنَّهُ إِنَّمَا أَرَادَ بِهَا الثَّوَابَ فَهُوَ عَلَى هِبَتِهِ يَرْجِعُ فِيهَا إِذَا لَمْ يُرْضَ مِنْهَا . قَالَ يَحْيَى سَمِعْتُ مَالِكًا يَقُولُ الأَمْرُ الْمُجْتَمَعُ عَلَيْهِ عِنْدَنَا أَنَّ الْهِبَةَ إِذَا تَغَيَّرَتْ عِنْدَ الْمَوْهُوبِ لَهُ لِلثَّوَابِ بِزِيَادَةٍ أَوْ نُقْصَانٍ فَإِنَّ عَلَى الْمَوْهُوبِ لَهُ أَنْ يُعْطِىَ صَاحِبَهَا قِيمَتَهَا يَوْمَ قَبَضَهَا .
باب الاِعْتِصَارِ فِى الصَّدَقَةِ . قَالَ يَحْيَى سَمِعْتُ مَالِكًا يَقُولُ الأَمْرُ عِنْدَنَا الَّذِى لاَ اخْتِلاَفَ فِيهِ أَنَّ كُلَّ مَنْ تَصَدَّقَ عَلَى ابْنِهِ بِصَدَقَةٍ قَبَضَهَا الاِبْنُ أَوْ كَانَ فِى حَجْرِ أَبِيهِ فَأَشْهَدَ لَهُ عَلَى صَدَقَتِهِ فَلَيْسَ لَهُ أَنْ يَعْتَصِرَ شَيْئًا مِنْ ذَلِكَ لأَنَّهُ لاَ يَرْجِعُ فِى شَىْءٍ مِنَ الصَّدَقَةِ . قَالَ وَسَمِعْتُ مَالِكًا يَقُولُ الأَمْرُ الْمُجْتَمَعُ عَلَيْهِ عِنْدَنَا فِيمَنْ نَحَلَ وَلَدَهُ نُحْلاً أَوْ أَعْطَاهُ عَطَاءً لَيْسَ بِصَدَقَةٍ إِنَّ لَهُ أَنْ يَعْتَصِرَ ذَلِكَ مَا لَمْ يَسْتَحْدِثِ الْوَلَدُ دَيْنًا يُدَايِنُهُ النَّاسُ بِهِ وَيَأْمَنُونَهُ عَلَيْهِ مِنْ أَجْلِ ذَلِكَ الْعَطَاءِ الَّذِى أَعْطَاهُ أَبُوهُ فَلَيْسَ لأَبِيهِ أَنْ يَعْتَصِرَ مِنْ ذَلِكَ شَيْئًا بَعْدَ أَنْ تَكُونَ عَلَيْهِ الدُّيُونُ أَوْ يُعْطِىَ الرَّجُلُ ابْنَهُ أَوِ ابْنَتَهُ فَتَنْكِحُ الْمَرْأَةُ الرَّجُلَ وَإِنَّمَا تَنْكِحُهُ لِغِنَاهُ وَلِلْمَالِ الَّذِى أَعْطَاهُ أَبُوهُ فَيُرِيدُ أَنْ يَعْتَصِرَ ذَلِكَ الأَبُ أَوْ يَتَزَوَّجُ الرَّجُلُ الْمَرْأَةَ قَدْ نَحَلَهَا أَبُوهَا النُّحْلَ إِنَّمَا يَتَزَوَّجُهَا وَيَرْفَعُ فِى صَدَاقِهَا لِغِنَاهَا وَمَالِهَا وَمَا أَعْطَاهَا أَبُوهَا ثُمَّ يَقُولُ الأَبُ أَنَا أَعْتَصِرُ ذَلِكَ . فَلَيْسَ لَهُ أَنْ يَعْتَصِرَ مِنِ ابْنِهِ وَلاَ مِنِ ابْنَتِهِ شَيْئًا مِنْ ذَلِكَ إِذَا كَانَ عَلَى مَا وَصَفْتُ لَكَ .
Tercemesi:
Bana Malik, ona Davud b. Husayn, ona Ebu Gatafân b. Tarîf el-Mirrî, ona da Ömer b. Hattab şöyle demiştir:
Bir kimse akrabasına ya da herhangi bir şekilde birine bağışta bulunsa, yapmış olduğu bu hibeden dönemez. Bir kimse de karşılık bekleyerek bir hibede bulunsa, o kimse beklediği karşılığı alamazsa hibesinden dönebilir.
Yahya der ki: Ben Malik'in şöyle dediğini duydum: Bizdeki hüküm ittifakla şöyledir: Karşılık beklenerek yapılan hibe, hibe edilenin yanında bir fazlalık ya da eksiklik gibi bir değişikliğe uğrarsa, hibe edilenin, hibe edene hibeyi teslim aldığı günkü kıymetini vermesi gerekir.
Hibeden Cayma Babı:
Yahya der ki: Ben Malik'in şöyle dediğini duydum: Bizde ittifak edilen hüküm şöyledir: Bir kimse oğluna bir sadaka verse, oğlu da o sadakayı teslim alsa, ya da çocuk, baba ocağında olup babası ona sadaka verdiğine şahit getirse, sadaka verenin sadakadan cayma hakkı yoktur. Çünkü kişi, verdiği sadakadan dönemez.
Yahya der ki: Ben Malik'in şöyle dediğini duydum: Bizde ittifak edilen hüküm şöyledir: Bir kimse, çocuğuna bir bağışta bulunur ya da sadakanın dışında bir hediye verirse, hediyesinden cayabilir. Ancak çocuk bazı kişilerin kendisine, babasının vermiş olduğu bu hediyeye güvenerek borç verdiklerini ortaya koyarsa, borçların varlığı söz konusu olduktan sonra, babanın vermiş olduğu hediyeden cayma hakkı yoktur. Aynı şekilde baba, oğluna veya kızına bir hediye verir de bir kadın, bu adamın oğlu ile, zenginliğinden ve babasının ona vermiş olduğu hediyeden dolayı evlenirse ve baba da yaptığı hibeden caymak isterse; veya bir adam, babasının hediye verdiği bir kızla kadının zenginliğinden ve babasının yaptığı bağıştan dolayı mihrini yüksek tutarak evlenirse, baba da “ben bu hibeden vazgeçiyorum” derse, babanın oğluna ve kızına verdiği hediyeden cayma hakkı yoktur.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Akdiye 1445, 1/290
Senetler:
()
Konular:
Bağış, Hibe
Bağış, verilen bağışı geri almak
وَحَدَّثَنِى مَالِكٌ عَنْ أَبِى الرِّجَالِ مُحَمَّدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أُمِّهِ عَمْرَةَ بِنْتِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ أَنَّهَا أَخْبَرَتْهُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ لاَ يُمْنَعُ نَقْعُ بِئْرٍ.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
37260, MU001434
Hadis:
وَحَدَّثَنِى مَالِكٌ عَنْ أَبِى الرِّجَالِ مُحَمَّدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أُمِّهِ عَمْرَةَ بِنْتِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ أَنَّهَا أَخْبَرَتْهُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ لاَ يُمْنَعُ نَقْعُ بِئْرٍ.
Tercemesi:
Bana Malik, ona babası er-Ricâl b. Muhammed b. Abdurrahman ona da annesi Amra bt. Abdurrahman, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Kuyunun suyu (su almaya gelenlerden) esirgenmez."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Akdiye 1434, 1/286
Senetler:
()
Konular:
Arazi, toprak anlaşmazlıkları
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنْ عَمْرِو بْنِ يَحْيَى الْمَازِنِىِّ عَنْ أَبِيهِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ لاَ ضَرَرَ وَلاَ ضِرَارَ.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
37261, MU001435
Hadis:
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنْ عَمْرِو بْنِ يَحْيَى الْمَازِنِىِّ عَنْ أَبِيهِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ لاَ ضَرَرَ وَلاَ ضِرَارَ.
Tercemesi:
Bana Yahya, ona Mâlik, ona Amr b. Yahya el-Mâzinî, ona da babasının rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav): “Zarar vermek de yoktur (kendisine verilen tarafından) zarara karşılık vermek de yoktur” buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Akdiye 1435, 1/286
Senetler:
()
Konular:
Ahlak, ticaret ahlakı
Arazi, toprak anlaşmazlıkları
Yargı, mallara ait zararlar
Öneri Formu
Hadis Id, No:
37265, MU001439
Hadis:
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنْ ثَوْرِ بْنِ زَيْدٍ الدِّيلِىِّ أَنَّهُ قَالَ بَلَغَنِى أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ أَيُّمَا دَارٍ أَوْ أَرْضٍ قُسِمَتْ فِى الْجَاهِلِيَّةِ فَهِىَ عَلَى قَسْمِ الْجَاهِلِيَّةِ وَأَيُّمَا دَارٍ أَوْ أَرْضٍ أَدْرَكَهَا الإِسْلاَمُ وَلَمْ تُقْسَمْ فَهِىَ عَلَى قَسْمِ الإِسْلاَمِ. قَالَ يَحْيَى سَمِعْتُ مَالِكًا يَقُولُ فِيمَنْ هَلَكَ وَتَرَكَ أَمْوَالاً بِالْعَالِيَةِ وَالسَّافِلَةِ إِنَّ الْبَعْلَ لاَ يُقْسَمُ مَعَ النَّضْحِ إِلاَّ أَنْ يَرْضَى أَهْلُهُ بِذَلِكَ وَإِنَّ الْبَعْلَ يُقْسَمُ مَعَ الْعَيْنِ إِذَا كَانَ يُشْبِهُهَا وَأَنَّ الأَمْوَالَ إِذَا كَانَتْ بِأَرْضٍ وَاحِدَةٍ الَّذِى بَيْنَهُمَا مُتَقَارِبٌ أَنَّهُ يُقَامُ كُلُّ مَالٍ مِنْهَا ثُمَّ يُقْسَمُ بَيْنَهُمْ وَالْمَسَاكِنُ وَالدُّورُ بِهَذِهِ الْمَنْزِلَةِ .
Tercemesi:
Bana Yahya, ona Malik ona da Sevr b. Zeyd ed-Dîlî'nin akardığına göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Cahiliye döneminde taksim edilmiş olan herhangi bir ev veya arazi, Cahiliye döneminde taksim edildiği hal üzere kalır. Ancak herhangi bir ev veya arazi taksim edilmeden İslâm gelmiş ise artık onun taksimi İslâm'a göredir." Yahya, Mâlik'in ölen ve Aliye [şehrin üst tarafı] veya Sâfile'den [şehrin alt tarafı] bir arazi bırakan hakkında şöyle dediğini aktarır:
Arazi sahipleri razı olmadıkça sulamaya ihtiyaç duymayan arazi, sulamaya ihtiyaç duyan arazi ile birlikte taksim edilmez. Sulamaya ihtiyaç duymayan arazi eğer benziyorsa pınar bulunan arazi ile birlikte taksim edilir. Aralarında yakınlık bulunan mallar aynı arazi üzerindeyse bunlar birbirine eklendikten sonra mirasçılar arasında taksim edilir, evlerin ve binaların taksimi de aynı usul üzeredir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Akdiye 1439, 1/287
Senetler:
()
Konular:
Arazi, mülkiyet hukuku
Arazi, toprak anlaşmazlıkları
Öneri Formu
Hadis Id, No:
37266, MU001440
Hadis:
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ حَرَامِ بْنِ سَعْدِ بْنِ مُحَيِّصَةَ أَنَّ نَاقَةً لِلْبَرَاءِ بْنِ عَازِبٍ دَخَلَتْ حَائِطَ رَجُلٍ فَأَفْسَدَتْ فِيهِ فَقَضَى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنَّ عَلَى أَهْلِ الْحَوَائِطِ حِفْظَهَا بِالنَّهَارِ وَأَنَّ مَا أَفْسَدَتِ الْمَوَاشِى بِاللَّيْلِ ضَامِنٌ عَلَى أَهْلِهَا .
Tercemesi:
Bana Yahya, ona Mâlik, ona İbn Şihâb ona da Harâm b. Sa'd b. Muhayyisa'nın haber verdiğine göre:
Berrâ b. Âzib'e ait bir deve bir adamın bahçesine girip zarar vermişti. Bunun üzerine Rasulullah (sav) gündüz vakitlerinde bahçelerin korunmasının bahçe sahiplerine ait olduğuna, geceleyin hayvanların verdiği zararın ise bahçe sahiplerine ödenmesine hükmetti.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Akdiye 1440, 1/287
Senetler:
()
Konular:
Arazi, mülkiyet hukuku
Yargı, mallara ait zararlar
Yargı, mallara ait zararlar, heder olanlar
Öneri Formu
Hadis Id, No:
37272, MU001446
Hadis:
حَدَّثَنِى مَالِكٌ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ أَبِى سَلَمَةَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَوْفٍ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ الأَنْصَارِىِّ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ أَيُّمَا رَجُلٍ أُعْمِرَ عُمْرَى لَهُ وَلِعَقِبِهِ فَإِنَّهَا لِلَّذِى يُعْطَاهَا لاَ تَرْجِعُ إِلَى الَّذِى أَعْطَاهَا أَبَدًا. لأَنَّهُ أَعْطَى عَطَاءً وَقَعَتْ فِيهِ الْمَوَارِيثُ .
Tercemesi:
Cabir b. Abdullah el-Ensarî (r.a.)'den: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Herhangi bir kişiye ve çocuklarına bir Umra hibe edilirse, bu o kişinin olur. Bu Umra, hiç bir zaman hibe eden kişiye geri dönmez. Çünkü hibe edenin hibesi, miras hükümlerinin geçerli olduğu bir hibedir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Akdiye 1446, 1/290
Senetler:
()
Konular:
Bağış, Hibe
Öneri Formu
Hadis Id, No:
37270, MU001444
Hadis:
وَحَدَّثَنِى مَالِكٌ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عُرْوَةَ بْنِ الزُّبَيْرِ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَبْدٍ الْقَارِىِّ أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ قَالَ مَا بَالُ رِجَالٍ يَنْحَلُونَ أَبْنَاءَهُمْ نُحْلاً ثُمَّ يُمْسِكُونَهَا فَإِنْ مَاتَ ابْنُ أَحَدِهِمْ قَالَ مَالِى بِيَدِى لَمْ أُعْطِهِ أَحَدًا . وَإِنْ مَاتَ هُوَ قَالَ هُوَ لاِبْنِى قَدْ كُنْتُ أَعْطَيْتُهُ إِيَّاهُ . مَنْ نَحَلَ نِحْلَةً فَلَمْ يَحُزْهَا الَّذِى نُحِلَهَا حَتَّى يَكُونَ إِنْ مَاتَ لِوَرَثَتِهِ فَهِىَ بَاطِلٌ .
باب مَا لاَ يَجُوزُ مِنَ الْعَطِيَّةِ . قَالَ يَحْيَى سَمِعْتُ مَالِكًا يَقُولُ الأَمْرُ عِنْدَنَا فِيمَنْ أَعْطَى أَحَدًا عَطِيَّةً لاَ يُرِيدُ ثَوَابَهَا فَأَشْهَدَ عَلَيْهَا فَإِنَّهَا ثَابِتَةٌ لِلَّذِى أُعْطِيَهَا إِلاَّ أَنْ يَمُوتَ الْمُعْطِى قَبْلَ أَنْ يَقْبِضَهَا الَّذِى أُعْطِيَهَا . قَالَ وَإِنْ أَرَادَ الْمُعْطِى إِمْسَاكَهَا بَعْدَ أَنْ أَشْهَدَ عَلَيْهَا فَلَيْسَ ذَلِكَ لَهُ إِذَا قَامَ عَلَيْهِ بِهَا صَاحِبُهَا أَخَذَهَا . قَالَ مَالِكٌ وَمَنْ أَعْطَى عَطِيَّةً ثُمَّ نَكَلَ الَّذِى أَعْطَاهَا فَجَاءَ الَّذِى أُعْطِيَهَا بِشَاهِدٍ يَشْهَدُ لَهُ أَنَّهُ أَعْطَاهُ ذَلِكَ عَرْضًا كَانَ أَوْ ذَهَبًا أَوْ وَرِقًا أَوْ حَيَوَانًا أُحْلِفَ الَّذِى أُعْطِىَ مَعَ شَهَادَةِ شَاهِدِهِ فَإِنْ أَبَى الَّذِى أُعْطِىَ أَنْ يَحْلِفَ حُلِّفَ الْمُعْطِى وَإِنْ أَبَى أَنْ يَحْلِفَ أَيْضًا أَدَّى إِلَى الْمُعْطَى مَا ادَّعَى عَلَيْهِ إِذَا كَانَ لَهُ شَاهِدٌ وَاحِدٌ فَإِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُ شَاهِدٌ فَلاَ شَىْءَ لَهُ . قَالَ مَالِكٌ مَنْ أَعْطَى عَطِيَّةً لاَ يُرِيدُ ثَوَابَهَا ثُمَّ مَاتَ الْمُعْطَى فَوَرَثَتُهُ بِمَنْزِلَتِهِ وَإِنْ مَاتَ الْمُعْطِى قَبْلَ أَنْ يَقْبِضَ الْمُعْطَى عَطِيَّتَهُ فَلاَ شَىْءَ لَهُ وَذَلِكَ أَنَّهُ أُعْطِىَ عَطَاءً لَمْ يَقْبِضْهُ فَإِنْ أَرَادَ الْمُعْطِى أَنْ يُمْسِكَهَا - وَقَدْ أَشْهَدَ عَلَيْهَا حِينَ أَعْطَاهَا - فَلَيْسَ ذَلِكَ لَهُ إِذَا قَامَ صَاحِبُهَا أَخَذَهَا .
Tercemesi:
Ömer b. Hattab (r.a.) şöyle dedi: Neden çocuklarına bağışta bulunan kişiler sonradan yaptıkları bağışı vermiyorlar? Oğlu ölen biri, malım elimde, onu hiç kimseye bağışlamadım" der. Eğer kendisi ölmek üzere olsa "o mal oğlumundur. Ben o malı oğluma bağışlamıştım" der. Bağışta bulunan kimse, vereseler bırakarak ölür, bağışlanan da o ölünceye kadar bağışı teslim almazsa, bu bağış hükümsüz olur.
İmam Malik der ki: Bizde hüküm şöyledir. Bir kimse, bir şahsa karşılığını yalnız Allah'tan almak niyetiyle,bir bağışta bulunsa ve bu bağışı da sahicilerle delillendirse bağış, bağışlananın olur. Ancak bağışlanan daha bağışı teslim almadan bağışlayan ölürse bağışlananın olmaz. Bağışlayan, bağış ettiğine dair şahit tuttuktan sonra, bağışı vermemek isterse, buna hakkı olmaz. Bağışlanan dilerse bu bağışı ondan alır.
İmam Malik der ki: Bir kimse bir bağışta bulunsa, sonra bu bağıştan vaz geçse bağışlanan o kişinin bu bağışı kendisine yapmış olduğuna şahitlik edecek bir kişi getirse, -hibe eşya olsun, altın, gümüş veya hayvan olsun- bağışlanana şahidinin şehadetiyle birlikte yemin ettirilir. Eğer yemin etmekten kaçınırsa, bağış
yapana yemin ettirilir. O da yemin etmekten kaçınırsa, bağışlanana, bir şahidi olduğu takdirde iddia ettiği bağışı verir. Eğer bağışlananın şahidi yoksa hiçbir hakkı olmaz.
İmam Malik der ki: Bir kişi, sevabını Allah'tan isteyerek bir bağışta bulunsa, sonra bağışlanan ölse, vereseleri onun yerine geçerler ve haklarını alırlar.
Bağışlayan, daha bağışlanan bağışı teslim almadan önce ölse, bağışlananın hiç bir hakkı kalmaz. Çünkü, o kişiye bir bağış yapılmış, o da bu bağışı teslim almamıştır.
Bağışı yapan, bağışı yaparken şahitle delillendirdiği halde bağışı vermek istemese, buna hakkı yoktur. Bağışlanan istediği zaman (elinden) bağışı alabilir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Akdiye 1444, 1/289
Senetler:
()
Konular:
Bağış, Hibe
Öneri Formu
Hadis Id, No:
37274, MU001448
Hadis:
وَحَدَّثَنِى مَالِكٌ عَنْ نَافِعٍ . أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ وَرِثَ مِنْ حَفْصَةَ بِنْتِ عُمَرَ دَارَهَا قَالَ وَكَانَتْ حَفْصَةُ قَدْ أَسْكَنَتْ بِنْتَ زَيْدِ بْنِ الْخَطَّابِ مَا عَاشَتْ فَلَمَّا تُوُفِّيَتْ بِنْتُ زَيْدٍ قَبَضَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ الْمَسْكَنَ وَرَأَى أَنَّهُ لَهُ .
Tercemesi:
Nafi (r.a.) der: Hz. Ömer'in oğlu Abdullah (r.a.)'a kız kardeşi Hz. Hafsa'dan miras olarak bir ev düştü. Hz. Hafsa (r.anha) bu evi Zeyd b. Hattab'ın kızına ömür boyu mesken olarak kullanması için vermişti. Zeyd'in kızı ölünce, Abdullah b. Ömer kendisinin olduğu görüşüyle eve sahip oldu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Akdiye 1448, 1/291
Senetler:
()
Konular:
Bağış, Hibe
Bağış, verilen bağışı geri almak
حَدَّثَنَا يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ حُمَيْدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَوْفٍ وَعَنْ مُحَمَّدِ بْنِ النُّعْمَانِ بْنِ بَشِيرٍ أَنَّهُمَا حَدَّثَاهُ عَنِ النُّعْمَانِ بْنِ بَشِيرٍ أَنَّهُ قَالَ إِنَّ أَبَاهُ بَشِيرًا أَتَى بِهِ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ إِنِّى نَحَلْتُ ابْنِى هَذَا غُلاَمًا كَانَ لِى . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَكُلَّ وَلَدِكَ نَحَلْتَهُ مِثْلَ هَذَا. فَقَالَ لاَ . قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَارْتَجِعْهُ.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
37268, MU001442
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ حُمَيْدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَوْفٍ وَعَنْ مُحَمَّدِ بْنِ النُّعْمَانِ بْنِ بَشِيرٍ أَنَّهُمَا حَدَّثَاهُ عَنِ النُّعْمَانِ بْنِ بَشِيرٍ أَنَّهُ قَالَ إِنَّ أَبَاهُ بَشِيرًا أَتَى بِهِ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ إِنِّى نَحَلْتُ ابْنِى هَذَا غُلاَمًا كَانَ لِى . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَكُلَّ وَلَدِكَ نَحَلْتَهُ مِثْلَ هَذَا. فَقَالَ لاَ . قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَارْتَجِعْهُ.
Tercemesi:
Nu'man b. Beşir (r.a.)'den: Babam Beşir, beni Resûlullah (s.a.v.)'a götürdü ve:
"Ben şu oğluma kölemi bağışlamak istiyorum" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.):
"Her çocuğuna bunun gibi bir hibe verdin mi?" buyurdu. Beşir:
"Hayır" diye cevap verdi. Resûlullah (s.a.v.) de:
"Bundan vazgeç" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Akdiye 1442, 1/289
Senetler:
()
Konular:
Çocuk, hak ve sorumlulukları