حدثنا محمد بن كثير قال أخبرنا سفيان عن سهيل بن أبى صالح عن عبد الله بن دينار عن أبى صالح عن أبى هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم قال :
" الإيمان بضع وستون أو بضع وسبعون شعبة أفضلها لا إله إلا الله وأدناها إماطة الأذى عن الطريق والحياء شعبة من الإيمان"
Bize Muhammed b. Kesir, ona Süfyan, ona Süheyl b. Ebu Salih, ona Abdullah b. Dinar, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir:
"İman altmış ya da yetmiş şubedir. En faziletlisi, 'lâ ilahe illallah' demektir. En aşağı olanı ise, geçenlere eziyet veren şeyleri yoldan kaldırmaktır. Haya da imandan bir şubedir."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164869, EM000598
Hadis:
حدثنا محمد بن كثير قال أخبرنا سفيان عن سهيل بن أبى صالح عن عبد الله بن دينار عن أبى صالح عن أبى هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم قال :
" الإيمان بضع وستون أو بضع وسبعون شعبة أفضلها لا إله إلا الله وأدناها إماطة الأذى عن الطريق والحياء شعبة من الإيمان"
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Kesir, ona Süfyan, ona Süheyl b. Ebu Salih, ona Abdullah b. Dinar, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir:
"İman altmış ya da yetmiş şubedir. En faziletlisi, 'lâ ilahe illallah' demektir. En aşağı olanı ise, geçenlere eziyet veren şeyleri yoldan kaldırmaktır. Haya da imandan bir şubedir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 598, /472
Senetler:
0. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
Konular:
Eziyet, eziyet veren şeyleri ortadan kaldırmak insanı cennete götürür
Haya, utanma duygusu imandandır
İman, şubeleri
حدثنا محمد بن سلام قال أخبرنا المحاربي قال حدثنا صالح بن حي قال قال رجل لعامر الشعبي يا أبا عمرو إنا نتحدث عندنا أن الرجل إذا أعتق أم ولده ثم تزوجها كان كالراكب بدنته فقال عامر حدثني أبو بردة عن أبيه قال قال لهم رسول الله صلى الله عليه وسلم : ثلاثة لهم أجران رجل من أهل الكتاب آمن بنبيه وآمن بمحمد صلى الله عليه وسلم فله أجران والعبد المملوك إذا أدى حق الله وحق مواليه ورجل كانت عنده امة يطأها فأدبها فأحسن تأديبها وعلمها فأحسن تعليمها ثم أعتقها فتزوجها فله أجران قال عامر أعطيناكها بغير شيء وقد كان يركب فيما دونها إلى المدينة
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164015, EM000203
Hadis:
حدثنا محمد بن سلام قال أخبرنا المحاربي قال حدثنا صالح بن حي قال قال رجل لعامر الشعبي يا أبا عمرو إنا نتحدث عندنا أن الرجل إذا أعتق أم ولده ثم تزوجها كان كالراكب بدنته فقال عامر حدثني أبو بردة عن أبيه قال قال لهم رسول الله صلى الله عليه وسلم : ثلاثة لهم أجران رجل من أهل الكتاب آمن بنبيه وآمن بمحمد صلى الله عليه وسلم فله أجران والعبد المملوك إذا أدى حق الله وحق مواليه ورجل كانت عنده امة يطأها فأدبها فأحسن تأديبها وعلمها فأحسن تعليمها ثم أعتقها فتزوجها فله أجران قال عامر أعطيناكها بغير شيء وقد كان يركب فيما دونها إلى المدينة
Tercemesi:
Rivayet edildiğine göre bir adam, Âmir Eş-Şa'bî'ye dedi ki:
«Ey Ebû Am'rî Biz (Horasanlılar) aramızda konuşuyoruz ve diyoruz ki, insan cariyesini azad eder ve sonra onunla evlenirse, kendi kurbanlık devesine binen kimse gibi olur» (bunun sevabı yoktur).
Bunun üzerine Âmir:
«Ebû Bürde babasından bana naklederek şöyle söyledi.» dedi. Onlara Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in şöyle dediğini anlattı:
«Üç kimsenin mükâfatlan iki kattır:
1— Ehli kitaptan bir adam ki, kendi peygamberine îman eder de (ondan sonra) Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Je îman ederse, onun iki ecri (sevabı) vardır.
2— Köle durumunda olan kul, Allah'ın hakkını ve efendilerinin hakkını yerine getirirse, (bunlara karşı vazifelerini yaparsa) bunun da iki kat sevabı vardır.
2— Bir cariyeye sahip olup da, onunla münasebette bulunan kimse, onu güzel yetiştirir ve terbiye ederse, onu öğretir ve öğrenimini güzel yaparsa, sonra onu azad edip de onunla evlenirse, iki kat sevâb kazanır.»
Âmir:
«Bu hadîsi sana, bir (dünyevî menfaat olmaksızın verdik. Bundan daha hafif şeyleri öğrenmek için Medine'ye binilir, gidilirdi.» dedi.[405]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 203, /192
Senetler:
()
Konular:
Eğitim, terbiyeyi güzelce yapmak
İman, Esasları, Allah'a ve Rasulüne iman
İman, imanın bireysel ve toplumsal tezahürleri
Köle, Cariye, azadı, insan hürriyeti
Köle, ibadeti
Köle, kölelik, cariyelik hukuku.
KTB, İMAN
KTB, NİKAH
Nikah, kölenin
حدثنا مسدد قال حدثنا يحيى عن هشام بن عروة قال حدثني أبى أن أبا مراوح الغفاري أخبره أن أبا ذر أخبره أنه : سأل رسول الله صلى الله عليه وسلم أي العمل أفضل قال إيمان بالله وجهاد في سبيله قال فأى الرقاب أفضل قال أغلاها ثمنا وأنفسها عند أهلها قال أرأيت إن لم أفعل قال تعين ضائعا أو تصنع لأخرق قال أرأيت إن لم أفعل قال تدع الناس من الشر فإنها صدقة تصدق بها عن نفسك
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164038, EM000226
Hadis:
حدثنا مسدد قال حدثنا يحيى عن هشام بن عروة قال حدثني أبى أن أبا مراوح الغفاري أخبره أن أبا ذر أخبره أنه : سأل رسول الله صلى الله عليه وسلم أي العمل أفضل قال إيمان بالله وجهاد في سبيله قال فأى الرقاب أفضل قال أغلاها ثمنا وأنفسها عند أهلها قال أرأيت إن لم أفعل قال تعين ضائعا أو تصنع لأخرق قال أرأيت إن لم أفعل قال تدع الناس من الشر فإنها صدقة تصدق بها عن نفسك
Tercemesi:
— Ebû Zer (Radiyallahu anh) haber verdiğine göre, kendisi Re-sûlüllah (SaUallahü Aleyhi ve Sellem)'e sordu:
«Amellerin hangisi daha faziletlidir?»
Peygamber (Sallallahü A leyhi ve Sellem) :
«Allah'a îman etmek ve onun yolunda cihad etmektir.» dedi.
Ebû Zer sordu :
«Kölelerin hangisini azad etmek daha faziletlidir?»
«Kıymeti en yüksek olan ve sahiMeri katında en iyi olandır.» dedi.
Ebû Zer sordu :
«(Bunlardan birini) yapamazsam, (hareketimi) bildirir misin?»
«Malsız fakire yardım edersin, yahut çalışamıyan acize iş yaparsın.» dedi.
Ebû Zer sordu:
«(Bunu da) yapamazsam, (başka ne yapacağımı) bildirir misin?» Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«İnsanlara kötülük etmeyi kaldırırsın. Çünkü kötülüğü terk etmek için bir sadakadır ki, onu kendin için sadaka vermiş olursun.»[450] dedi.[451]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 226, /210
Senetler:
()
Konular:
Amel, faziletlileri
Cihad, fazileti
İman, Esasları, Allah'a ve Rasulüne iman
Köle, Cariye, azadı, insan hürriyeti
Kötülük
KTB, İMAN
KTB, SADAKA
Sadaka, çeşitleri
Yardım, Yardımlaşma, yol konusunda
حدثنا إسماعيل بن أبي أويس قال حدثني عبد الرحمن بن أبى الزناد عن أبيه عن عروة عن أبى مراوح عن أبي ذر عن النبي صلى الله عليه وسلم قيل : أي الأعمال خير قال إيمان بالله وجهاد في سبيله قيل فاى الرقاب أفضل قال أغلاها ثمنا وأنفسها عند أهلها قال أفرايت إن لم أستطع بعض العمل قال فتعين ضائعا أو تصنع لأخرق قال أفرأيت إن ضعفت قال تدع الناس من الشر فإنها صدقة تصدق بها على نفسك
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164032, EM000220
Hadis:
حدثنا إسماعيل بن أبي أويس قال حدثني عبد الرحمن بن أبى الزناد عن أبيه عن عروة عن أبى مراوح عن أبي ذر عن النبي صلى الله عليه وسلم قيل : أي الأعمال خير قال إيمان بالله وجهاد في سبيله قيل فاى الرقاب أفضل قال أغلاها ثمنا وأنفسها عند أهلها قال أفرايت إن لم أستطع بعض العمل قال فتعين ضائعا أو تصنع لأخرق قال أفرأيت إن ضعفت قال تدع الناس من الشر فإنها صدقة تصدق بها على نفسك
Tercemesi:
Ebû Zer (Radiyattahu anh), Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den rivayet etmiştir. (Peygambere) soruldu:
«Amellerin hangisi daha hayırlıdır?»
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Allah'a îman etmek ve Allah yolunda cihad etmektir.» dedi.
«(Azad etme bakımından) kölelerin hangisi daha hayırlıdır?» soruldu:
«Kıymetçe en yükseği ve sahipleri katında en iyisidir.» dedi.
(Bunları soran adam) dedi ki:
«Bunlardan birini yapmıya gücüm yetmezse, ne yapacağımı bildirir misiniz?»
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Malı helak olana yardım edersin, yahud kazanamıyan zavallıya iyilik edersin.» dedi.
(Adam yine sorup) dedi ki:
«Biçare olursam, (ne yapacağımı) bildirir misiniz?»
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Seltem);
«Kötülük etmeni insanlardan kaldırırsın. Çünkü bu, bir sadakadır ki, onu kendin için sadaka vermiş olursun.»[439]
Amellerin makbul ve sahih olabilmesi için, îman esastır ve şarttır. Her insan îman etmekle mükelleftir. îman olmaksızın hiç bir amel kurtuluşa vesile olamaz. Onun için Peygamber Efendimiz, amellerin en hayırlısı Allah'a îmandır, buyurmuştur. Allah'a îman, onun üstün varlığına ve Peygamberleri vasıtası ile gönderdiği hükümlerin tümüne inanıp, kalb İle tasdik etmek, dil ile söylemek ve son Peygamber'in gösterdiği hak yola koyulmaktır, onun izinde gitmektir. Saadetin ve kurtuluşun temeli îman olduğu için bundan daha büyük ve daha hayırlı bir şey olamaz.
Allah yolunda cihad, Allah'ın emirlerini korumak ve yaymak olduğundan, îmandan sonra en kıymetli ve faziletli ameldir. İnsanın sahip bulunduğu en büyük iki varlığı olan mal ve can ile cihad yapılabildiğinden, bunların harcanmasına dayandığından, cihadın önemi aşikârdır. Bunun üstünde başka bir amel düşünülemez.
Kölenin en kıymetlisini azad etmek de büyük sevâblardandir. Bunda iki büyük haslet var: insan sahibi bulunduğu en kıymetli kölesini mecca-nen bağışlıyor, bir taraftan da hürriyeti kısıtlanmış bir insanı her hakka sahip kılacak şekilde hayata kavuşturuyor. Bu iki yönden kıymetli köleyi azad etmenin sevabı büyük oluyor.
Bunlara gücü yetmiyen, varlıktan darlığa düşerek muhtaç bulunanlara, yahut çalışmaya kabiliyeti olmıyan zavallılara yardım etmek sureti İle hayırlı amelde bulunur. Bunlardan herhangi birini İşlİyecek duru-mda olmıyan kimse de, insanlara fenalık etmez, onlardan zararını kaldırır. Bu hareketinden de sevâb kazanır.[440]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 220, /205
Senetler:
()
Konular:
Amel, faziletlileri
Cihad, cihada teşvik
Cihad, fazileti
İman, Esasları, Allah'a ve Rasulüne iman
Köle, Cariye, azadı, insan hürriyeti
KTB, İMAN
KTB, SADAKA
Sadaka, çeşitleri
حدثنا الأويسى قال حدثنا عبد الرحمن بن أبى الزناد عن أبيه عن عروة عن أبى مراوح عن أبى ذر : سئل النبي صلى الله عليه وسلم أي الأعمال خير قال إيمان بالله وجهاد في سبيله قال فأى الرقاب أفضل قال أغلاها ثمنا وأنفسها عند أهلها قال أفرأيت إن لم أستطع بعض العمل قال تعين ضائعا أو تصنع لأخرق قال أفرايت ان ضعفت قال تدع الناس من الشر فإنها صدقة تصدقها على نفسك
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164309, EM000305
Hadis:
حدثنا الأويسى قال حدثنا عبد الرحمن بن أبى الزناد عن أبيه عن عروة عن أبى مراوح عن أبى ذر : سئل النبي صلى الله عليه وسلم أي الأعمال خير قال إيمان بالله وجهاد في سبيله قال فأى الرقاب أفضل قال أغلاها ثمنا وأنفسها عند أهلها قال أفرأيت إن لم أستطع بعض العمل قال تعين ضائعا أو تصنع لأخرق قال أفرايت ان ضعفت قال تدع الناس من الشر فإنها صدقة تصدقها على نفسك
Tercemesi:
— Ebû Zer'den rivayet edildiğine göre, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'e soruldu ki, amellerin hangisi daha hayırlıdır? Peygamber :
«— Allah'a iman etmek ve onun yolunda cihad etmektir.» buyurdu. (Azad etme bakımından) kölelerin hangisi daha hayırlıdır? diye soruldu.
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«— Kıymetçe en yükseği ve sahipleri katında en makbulüdür.» buyurdu. (Bunları soran adam yine)' dedi ki, bunlardan birini yapmaya gü-. cüm yetmezse, ne yapacağımı bildirir misiniz?
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem);
«— Malı helak olana yardım edersin, yahud kazanamayan zavallıya iyilik edersin.» buyurdu. (Adam yine sorup) dedi ki, biçare olursam (ne yapmam gerektiğini) bildirir misiniz?
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem);
Kötülüğünü insanlardan kaldırırsın, çünkü bu bir sadakadır ki, onu kendin için sadaka vermiş olursun.» buyurdu.[603]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 305, /269
Senetler:
1. Ebu Zer el-Ğıfârî (Cündüb b. Abdullah b. Cünade)
2. Ebu Muravih Sa'd el-Ğıfarî (Sa'd)
3. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
4. Ebu Zinad Abdullah b. Zekvan el-Kuraşi (Abdullah b. Zekvan)
5. İbn Ebü'z-Zinad Abdurrahman b. Ebu Zinad el-Kuraşi (Abdurrahman b. Abdullah b. Zekvan)
6. Abdulaziz b. Abdullah el-Üveysi (Abdulaziz b. Abdullah b. Yahya b. Amr b. Üveys)
Konular:
Amel, faziletlileri
Cihad, Allah yolunda tozlanmak, çalışıp çabalamak
Cihad, fazileti
İman, Esasları, Allah'a ve Rasulüne iman
Köle, Cariye, azadı, insan hürriyeti
KTB, İMAN
KTB, SADAKA
Sadaka, çeşitleri
Yardımseverlik, yol sorana rehberlik etmek
حدثنا عبد الله بن صالح قال حدثني موسى بن علي عن أبيه عن عمرو بن العاص قال : عجبت من الرجل يفر من القدر وهو مواقعه ويرى القذاة في عين أخيه ويدع الجذع في عينه ويخرج الضغن من نفس أخيه ويدع الضغن في نفسه وما وضعت سري عند أحد فلمته على إفشائه وكيف ألومه وقد ضقت به ذرعا
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165580, EM000886
Hadis:
حدثنا عبد الله بن صالح قال حدثني موسى بن علي عن أبيه عن عمرو بن العاص قال : عجبت من الرجل يفر من القدر وهو مواقعه ويرى القذاة في عين أخيه ويدع الجذع في عينه ويخرج الضغن من نفس أخيه ويدع الضغن في نفسه وما وضعت سري عند أحد فلمته على إفشائه وكيف ألومه وقد ضقت به ذرعا
Tercemesi:
— (205-s.) Amr ibni'l-As'dan rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir :
«— O kimseye hayret ediyorum ki, kaderin içine düştüğü halde kaderden kaçar, kardeşinin gözündeki çöp kırıntısını görür de kendi gözündeki merteği bırakır ve kardeşinin canından kini çıkarır da, kendi canında kini bırakır.
Ben sırrımı hiç kimseye vermedim ki, yayılmasından ötürü onu ayıplayayım. Ben onu nasıl ayıplayabilirim ki, sırrımı korumakta aciz kalmış daralmıştım. (Başkası sırrımı korumakta benden daha dar olmaz mı) ?»[495]
Amr i b n i' I - A s, bu haberleriyle şu 4 hususa İşaret etmektedir:
1— Kadere iman etmek ve teslim olmak İman şartlarından biridir. Kul,babına gelecek olan bir musibeti geri çeviremez ve kendisine verilecek bir ihsanı da engelleyemez. Ancak akıl ve iradesiyle görevli bulunduğu vazifelere koşar, helâl olanları işler ve haramlardan sakınır. Bu aratia mukadder olan ne ise başına gelir ki, kul bunu ne bilebilir ve ne de buna engel olabilir. İlâhî kudret ve iradenin her an tesiri ve hakimiyeti altında bulunan bir kimsenin kaderden kaçmak istemesine şaşılır.
2— Dnce herkes kendi ayıp ve kusurlarını düzeltmeye ve bunlardan kurtulmaya çalışmalıdır. Başkasının ayıplarını ve noksanlarını aramamalıdır. Herkes noksan taraflarını düzeltirse, örnek olmaya hak kazanır ve cemiyet içinde kendisine düşeni yapmış olur. Bu gibilere bakarak da herkes iyi olmaya çalışır ve cemiyet düzelir. Kötü örnek kötülüğe yol açar. İyi örnekler ise iyiliklere sev kederi er. İşte önce kendine düşen vazifeyi yapmayıp da başkalarında kusurları araştıranların haline de hayret edilir.
3— İnsan, hiddetli bulunan kardeşini teskine çalışır ve içindeki kini dışarı çıkarıp onu kinli halden kurtarır da kendindeki kini saklarsa, böyle bir insanın da haline şaşılır Kendi tehlikeli durumda olduğunun farkında olmayarak başkasının imdadına koşar. Kendisi hasta iken, başkasını tedaviye kalkışır. Bu da normal bir hareket sayılmaz.
4— Gizli tutulması gereken ve sır mahiyyetinde olan şeylerin başkasına söylenmemesi en İhtiyatlı bir yoldur. Bİr mümin kardeşe de İtimat edip sır verilince, onun ihanet etmemesi gerekir. Sır, bir emanettir. Onu korumak, İfşa etmemekle olur. Dargınlık ve birbirine güvensizlik çok kerre arkadaşın sırrım yaymaktan ileri gelir. Kardeşlik bağlarını koruma şartlarından biri de arkadaşın sır ve mahrem olan hallerini yayma ma ktır. Bütün bunlara ihtiyaç bırakmayacak şekilde hareket, Amr ibni'l-Aş hazretlerinin ifade ettiği tutumlarıdır: Başkasına sır açıklamadım ki, ifşadan dolayı onu ayıplayayım. İşte en akıllı hareket, başkasına sır vermemektir. Muvaffakiyet sebeplerinin en kuvvetlisi ve huzur halinin devam sebeplerinden birisi sırrı saklamaktır, imam Ma ver d T, Edebü'd-Dünya ve'd-Din adlı kitabında şu hadîs-i şerifi nakletmektedir:
— İhtiyaçları karşılamakta gizlilikten yararlanınız; çünkü her nimet sahibine hased edilir.»
Hz. Ali de şöyle buyurmuştur:
— Senin sırrın esirindir. Eğ ar sırrını söylersen sen onun esiri olursun. İnsan dili ile sırrını yayar da bundan dolayı başkalarını ayıplarsa, bu kimse ahmaktır. Asıl kendini ayıplaması gerekir. Zira kalbi kendi sırrını tutamayıp ona dar gelirse, başkalarının kalbi o sırrı tutmakta daha dar olur. Ne kendini, ne do başkasını ayıplamaya mahal bırakmamak için insan sırrını hiç kimseye açmamalıdır. Açıldığı takdirde de ihanet etmemelidir.
Amr İ b n i ' I - A s kimdir? :
Ebû Abdullah ve Ebû Muhammed diye künye taşıyan Amr, hicretin sekizinci yılında İslâm'ı kabul etmiştir ve Kureys kabİlesindendir. Rivayet edildiğine göre, Habeşistan'da Necaşî nin telkini ile İslâm'ı kabul etmiş ve müslüman olduğu halde hicretin sekizinci yılında Medine'ye gelmiş ve Resûlüllah in huzuruna çıkmıştır. Bu sırada Şam tarafında bulunan akrabalarını İslâm'a davet için bir ordu emrine verilerek Peygamber tarafından oraya gönderilmişti. Daha sonra Umman valiliğine tayin edilmiş ve Resûlüllahın irtihallerine kadar bu görevde bulunmuştu.
Hz. Ebû B e k i r 'in devrinde Şam fethine, Hz. Ömer devrinde Mısır'ın fethine memur edilmiş ve Mısır'ı fethederek oranın valiliğine tayin edilmişti. Hz. Osman'ın hilâfeti zamanında Mısır valiliğinden azledilmiş ve Filistin'e çekilmişti. Daha sonra Muhammed İbnİ Ebu Bekir'in yerine Mısır'a vali olmuş ve ölünceye kadar bu görevde kalmıştır. Hicretin 43. yılında vefat etmiştir. Kısa boylu, cesur ve güzel hitabeti bulunan bîr şair ve çok zeki bir zat idi. Allah hepsinden razı olsun.[496]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 886, /687
Senetler:
()
Konular:
Ayıplamak, günahından dolayı müslümanı aşağılamak
İman, Esasları, Kaza ve Kader
Kin tutmak, Kindarlık
KTB, İMAN
Sosyalleşme, temel prensipler
حدثنا أبو نعيم قال حدثنا الأعمش عن مالك بن الحارث عن عبد الله بن ربيعة قال كنا جلوسا عند عبد الله فذكروا رجلا فذكروا من خلقه فقال عبد الله : أرأيتم لو قطعتم رأسه أكنتم تستطيعون أن تعيدوه قالوا لا قال فيده قالوا لا قال فرجله قالوا لا قال فإنكم لا تستطيعون أن تغيروا خلقه حتى تغيروا خلقه إن النطفة لتستقر في الرحم أربعين ليلة ثم تنحدر دما ثم تكون علقة ثم تكون مضغة ثم يبعث الله ملكا فيكتب رزقه وخلقه وشقيا أو سعيدا
Açıklama: Kader meselesi ile ilgili olan bu mevkuf haberin izahı kısaca şöyle yapılabilir: Allah Teâlâ, yaratıkları daha vücut sahasına çıkarmadan önce, onların hayatta vuku bulacak hâl ve hareketlerini, kendilerine vereceği irade tasarrufu ile, ezelî ilmi sayesinde bilir. Bütün olmuş ve olacak haller hep Allah'ın ilmine uygun olarak kudret ve iradesiyle vücut bulur. Bu ölçüler dairesinde hâdiselerin oluş manzumesine Allah'ın takdiri ve kazası denir. Bunun değişmesi olamaz. Kulların mükellefiyet durumu ise, kadere bağlanmaz. Zira kaderin ne olduğunu kul bilmez, ancak Allah'ın emirlerine uyarak hareket etmek sorumluluğu altındadır. Çünkü insan, ağaçlar ve taşlar gibi, yahut hayvanat gibi istediğini yapmaya gücü yetmeyen bir varlık değildir. Allah'ın kendisine verdiği irade ile, bazı işleri yapmaya veya yapmamaya yetkisi vardır. Zaten bu irade yetkisini, iyiye mi, yoksa kötüye mi kullanacağını Allah'ın ezelden bilmesi, onun kaderini tespit demektir. İşte bu tespit, haberde de izah edildiği üzere asla değişmez. Ancak kulların sorumluluğu başka şeydir. Herkes iyi şeyleri yapmaya, kötü huylardan sakınmaya iradesini kullanabilir ve kullanmakla yükümlüdür. Bunu yapmayanlar Allah katında sorumlu olurlar, iradelerini kötüye kullandıklarından cezalarını çekerler. Dinin hükümlerine uygun olarak hareket edip yaşayanlar da sevap kazanırlar, azap çekmekten kurtulurlar.[Edebü’l-müfred, trc. A. Fikri YAVUZ, 564 no’lu dipnot (?)]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164096, EM000283
Hadis:
حدثنا أبو نعيم قال حدثنا الأعمش عن مالك بن الحارث عن عبد الله بن ربيعة قال كنا جلوسا عند عبد الله فذكروا رجلا فذكروا من خلقه فقال عبد الله : أرأيتم لو قطعتم رأسه أكنتم تستطيعون أن تعيدوه قالوا لا قال فيده قالوا لا قال فرجله قالوا لا قال فإنكم لا تستطيعون أن تغيروا خلقه حتى تغيروا خلقه إن النطفة لتستقر في الرحم أربعين ليلة ثم تنحدر دما ثم تكون علقة ثم تكون مضغة ثم يبعث الله ملكا فيكتب رزقه وخلقه وشقيا أو سعيدا
Tercemesi:
Bize Ebû Nu’aym nakletti. > Dedi ki: Bize el-A’meş > Mâlik b. El-Hâris’ten > o da: Abdullah b. Rabîa’dan nekletti. O şöyle dedi: Biz, Abdullah b. Mes'ud'un yanında oturuyorduk; (Orada bulunanlar) bir adamı andılar da, ahlâkından bahsettiler. Abdullah dedi ki: — Bana söyleyin, eğer o adamın başını kesmiş olsanız, onu tekrar yerine getirebilir misiniz? Onlar: — Hayır! dediler. Abdullah: — Elini kesseniz? dedi. Onlar: — Hayır! dediler. Abdullah: Ayağını kesseniz? dedi. Onlar: — Hayır! dediler. Abdullah: — O halde siz, onun tabiatını değiştirmedikçe, ahlâkını değiştiremezsiniz. Nutfe (aşılanmış yumurta), rahimde kırk gün kalır, sonra katılaşarak kan olur. Sonra pıhtı haline döner. Sonra et parçası olur. Sonra Allah bir melek gönderir de onun rızkını, ahlâkını, bedbaht veya bahtiyar olduğunu yazar, (Allah bunları takdir eder) dedi."
Açıklama:
Kader meselesi ile ilgili olan bu mevkuf haberin izahı kısaca şöyle yapılabilir: Allah Teâlâ, yaratıkları daha vücut sahasına çıkarmadan önce, onların hayatta vuku bulacak hâl ve hareketlerini, kendilerine vereceği irade tasarrufu ile, ezelî ilmi sayesinde bilir. Bütün olmuş ve olacak haller hep Allah'ın ilmine uygun olarak kudret ve iradesiyle vücut bulur. Bu ölçüler dairesinde hâdiselerin oluş manzumesine Allah'ın takdiri ve kazası denir. Bunun değişmesi olamaz. Kulların mükellefiyet durumu ise, kadere bağlanmaz. Zira kaderin ne olduğunu kul bilmez, ancak Allah'ın emirlerine uyarak hareket etmek sorumluluğu altındadır. Çünkü insan, ağaçlar ve taşlar gibi, yahut hayvanat gibi istediğini yapmaya gücü yetmeyen bir varlık değildir. Allah'ın kendisine verdiği irade ile, bazı işleri yapmaya veya yapmamaya yetkisi vardır. Zaten bu irade yetkisini, iyiye mi, yoksa kötüye mi kullanacağını Allah'ın ezelden bilmesi, onun kaderini tespit demektir. İşte bu tespit, haberde de izah edildiği üzere asla değişmez. Ancak kulların sorumluluğu başka şeydir. Herkes iyi şeyleri yapmaya, kötü huylardan sakınmaya iradesini kullanabilir ve kullanmakla yükümlüdür. Bunu yapmayanlar Allah katında sorumlu olurlar, iradelerini kötüye kullandıklarından cezalarını çekerler. Dinin hükümlerine uygun olarak hareket edip yaşayanlar da sevap kazanırlar, azap çekmekten kurtulurlar.[Edebü’l-müfred, trc. A. Fikri YAVUZ, 564 no’lu dipnot (?)]
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 283, /251
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Habib es-Sülemî (Abdullah b. Habib b. Rabî'a)
2. Malik b. Haris es-Sülemi (Malik b. Haris)
3. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
4. Ebu Nuaym Fadl b. Dükeyn el-Mülâi (Fadl b. Amr b. Hammâd b. Züheyr b. Dirhem)
Konular:
Hitabet, sembolik anlatım
İman, Esasları, Kaza ve Kader
İnsan, insanların karakter farklılığı yaratılıştandır
İnsan, yaratılış özellikleri
KTB, İMAN
KTB, YARATILIŞ
Yaratılış, ceninin oluşum safhaları
Yaratılış, İnsan fıtratı
حدثنا محمد بن سلام قال أخبرنا مروان بن معاوية الفزاري عن عبد الرحمن بن زياد بن أنعم عن عبد الرحمن بن رافع التنوخي عن عبد الله بن عمرو : أن رسول الله صلى الله عليه وسلم كان يكثر أن يدعو اللهم إني أسألك الصحة والعفة والأمانة وحسن الخلق والرضا بالقدر
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164311, EM000307
Hadis:
حدثنا محمد بن سلام قال أخبرنا مروان بن معاوية الفزاري عن عبد الرحمن بن زياد بن أنعم عن عبد الرحمن بن رافع التنوخي عن عبد الله بن عمرو : أن رسول الله صلى الله عليه وسلم كان يكثر أن يدعو اللهم إني أسألك الصحة والعفة والأمانة وحسن الخلق والرضا بالقدر
Tercemesi:
Abdullah ibni Amr'dan rivayet edildiğine göre.Resûlüllah şu duayı çok ederlerdi:
«— Ey Allah'ım! Senden sıhhat, iffet, emanet, güzel ahlâk ve kadere rıza isterim.»[606]
Hazretİ Peygamber'in Allah Tealâ'ya olan duaları içerisinde fazlaca tekrar ettikleri rivayet olunan bu dua İle Allah'dan şu beş şeyi isterlerdi :
1— Sıhhat: Bundan önceki hadîs-i şeriflerde sıhhatin ne derece önemli olduğu bildirilmişti. öy!«ki sıhhat olmayınca acziyet ve zafiyet olur. Aczİ-yetle ne Allah'a ibadet edilebilir, ne de cemiyet içinde gerekli şahsî veya umumî işler görülebilir. Üstelik ızdırapla yaşama olur. Onun İçin sıhhat, her şeyin başında gelen önemli bir nimettir ve bunu Allah dan istemek her kulun başlıca dileği olmalıdır. Zaten Peygamberin ibadetlerinin iki yönü vardır: Birisi Allah'a karşı olan kulluk vazifesidir, diğeri de ümmete örnek olmaları ve ümmete nasıl ibadet edecek'erinî öğretmeleridir.
2— İffet: Allah'dan iffet istemek, yasak şeylerden ve hoşlanılmayar şeylerden korunmuş olmayı dilemektir. Her iş ve harekette günaha ve hataya düşmemek için Allah'ın yardım ve muhafazasını istemek demektir. Allah'ın koruduğunu da kimse sapıtamaz. Haktan sapmayıp hak üzere yaşayan ise selâmet bulmuştur. Bu bakımdan Allah'dan iffet istemenin manası büyüktür.
3— Emanet: Allah'dan emanet istemek, Allah'ın vermiş olduğu mukaddes vazifeleri hakkıyle yerine getirmek, onları koruyup tebliğ etmek demektir. Bunları yapmamak hainlik olur. Hz. Peygamber ve diğer bütün peygamberler «Emanet» sıfatı İle vasıflanmış oldukları halde yine emaneti istemeleri, kulluk ifadesidir ve ümmete dua şeklini öğretiştir. Zİra peygamberlerde bulunması şart kılman sıfatlardan biri de «Emanet» sıfatıdır. Bu sıfata mazhar olmayan peygamber olamaz.
4— Güzel ahlâk : Güzel ah!â'
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 307, /269
Senetler:
()
Konular:
Dua, her konuda
Hz. Peygamber, duaları
İman, Esasları, Kaza ve Kader
KTB, İMAN
Seçki, Güzel ahlak
حدثنا محمد قال حدثنا بشر بن محمد قال حدثنا عبد الله بن المبارك عن بن شوذب قال سمعت مالك بن دينار يحدث عن أبى غالب عن أم الدرداء قالت : زارنا سلمان من المدائن إلى الشام ماشيا وعليه كساء واندرورد قال يعنى سراويل مشمرة قال بن شوذب رؤى سلمان وعليه كساء مطموم الرأس ساقط الأذنين يعنى أنه كان أرفش فقيل له شوهت نفسك قال ان الخير خير الآخرة
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164349, EM000346
Hadis:
حدثنا محمد قال حدثنا بشر بن محمد قال حدثنا عبد الله بن المبارك عن بن شوذب قال سمعت مالك بن دينار يحدث عن أبى غالب عن أم الدرداء قالت : زارنا سلمان من المدائن إلى الشام ماشيا وعليه كساء واندرورد قال يعنى سراويل مشمرة قال بن شوذب رؤى سلمان وعليه كساء مطموم الرأس ساقط الأذنين يعنى أنه كان أرفش فقيل له شوهت نفسك قال ان الخير خير الآخرة
Tercemesi:
— (86-s.) Ümmü Derda'dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir;
— Selman, Meda'in şehrinden Şam'a kadar yaya yürüyerek bizi ziyaret etti. Üzerinde bir elbise ve kısa bir şalvar vardı. (Yani paçaları kıvrılmış şalvarı vardı, demiştir râvi.) İbni Şevzeb de (rivayetinde) demiştir ki:
— Selman başı kırkılmış olduğu halde üzerinde bir elbise ile görüldü. Kulakları düşüktü. Yani (kulakları) uzun ve genişti. Selman'a şöyle dendi:
— Biçimini ve kılığını çirkinleştirdin. O cevab verdi ;
— Gerçek hayır, âhiret hayrıdır.[681]
Hazreti S e I m a n'dan rivayet edilen ve S e I m a n'm şahsiyeti ile ilgili bulunan bu haberde iki önemli nokta vardır:
1— S e I m an - i Farisî, dostlarını sırf ziyaret İçin Meda'in şehrinden Şam'a kadar yaya yürümüştür. Meda'in, Bağdad'ın 26 Km. güney doğusunda ve Dicle nehri sahilinde eski bir şehrin adıdır. Hicretin 16. yılında Hz. Ö m e r rin hilâfeti zamanında Sa'd ibni Ebİ Vakkas tarafından feth olunmuştu. Şimdi harabe halindedir, işte Selman Allah rızasını kazanmak için Meda'in'den Şam'a kadar yürümek külfet ve zahmetine katlanmıştır. Selman'in bu hareketi, bize kardeş ziyaretinin ne kadar büyük bir önem taşıdığını göstermekte ve bize örnek teşkil etmektedir.
2— Kılık-kıyafet düzgünlüğü dış görünüşten ibaret bîr haldir. İnsanı İnsan eden ulvî gayeler, düşünce, niyyet ve hareketler bulunmadıkça, şekilden ibaret kıyafetin hiç bir değeri olmaz ve İnsanı kurtarmaz. S e I m a n 'in dediği gibi, insanı kurtaracak olan kıyafet değil, âhiret için değeri olan hayırlı amellerdir. Nitekim bunu kendisi ispat etmiştir, öyle kİ, kilometrelerce yaya yürümek suretiyle dostlarını ve din kardeşlerini ziyaret etmiş ve böylece hayırlı amel işlemiştir. Allah rızası için ihtiyar ettiği bu zahmet uğruna kılık-kıyafetinin düzgünlüğüne özenmerntştir; veya buna türlü mahrumiyetlerle imkân bulamamıştır. Bu demek değildir kİ, dinîmizde kıyafet düzgünlüğü yoktur. Dinimiz daima iyiyi ve güzeli emreder; temizliği de ibadetin başı sayar. Ancak bütün bunlar, iman ve ihlâs bütünlüğü mevcut olmak suretiyle kıymet kazanırlar. Onun için iman ve ihlâslı amel olmaksızın kıyafet düzgünlüğünün bulunması şekilden ibaret kaltr ve âhiret için hiç bir değeri kalmaz. Önce âhiret için geçerli amel, sonra kıyafet düzgünlüğü gelir. Sırf hayırlı amel İnsanı kurtarır, fakat sırf kıyafet güzelliği İnsanı kurtarmaz. Ikİsİ bir arada bulununca, da kemal hasıl olur.[682]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 346, /293
Senetler:
0. Mevkuf (Mevkuf)
1. Ebu Derdâ Uveymir b. Malik el-Ensârî (Uveymir b. Zeyd b. Malik b. Kays b. Aişe b. Ümeyye)
2. Ebu Galib Hazevver el-Bahili (Said b. Hazevver)
3. Ebu Yahya Malik b. Dinar es-Sâmî (Malik b. Dinar)
4. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Şevzeb el-Horasanî (Abdullah b. Şevzeb)
5. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mübarek el-Hanzalî (Abdullah b. Mübarek b. Vadıh)
6. Bişr b. Muhammed es-Sahtiyani (Bişr b. Muhammed)
Konular:
Dünya, hayatının değeri ve değersizliği
İman, Esasları, Ahirete, ahiret için çalışmak
KTB, İMAN
KTB, LİBAS, GİYİM-KUŞAM
حدثنا موسى قال حدثنا همام عن القاسم بن عبد الواحد عن بن عقيل أن جابر بن عبد الله حدثه أنه بلغه حديث عن رجل من أصحاب النبي صلى الله عليه وسلم فابتعت بعيرا فشددت إليه رحلي شهرا حتى قدمت الشام فإذا عبد الله بن أنيس فبعثت إليه أن جابرا بالباب فرجع الرسول فقال جابر بن عبد الله فقلت نعم فخرج فاعتنقني قلت حديث بلغني لم أسمعه خشيت أن أموت أو تموت قال سمعت النبي صلى الله عليه وسلم يقول : يحشر الله العباد أو الناس عراة غرلا بهما قلنا ما بهما قال ليس معهم شيء فيناديهم بصوت يسمعه من بعد أحسبه قال كما يسمعه من قرب أنا الملك لا ينبغي لأحد من أهل الجنة يدخل الجنة وأحد من أهل النار يطلبه بمظلمة ولا ينبغي لأحد من أهل النار يدخل النار وأحد من أهل الجنة يطلبه بمظلمة قلت وكيف وإنما نأتي الله عراة بهما قال بالحسنات والسيئات
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165670, EM000970
Hadis:
حدثنا موسى قال حدثنا همام عن القاسم بن عبد الواحد عن بن عقيل أن جابر بن عبد الله حدثه أنه بلغه حديث عن رجل من أصحاب النبي صلى الله عليه وسلم فابتعت بعيرا فشددت إليه رحلي شهرا حتى قدمت الشام فإذا عبد الله بن أنيس فبعثت إليه أن جابرا بالباب فرجع الرسول فقال جابر بن عبد الله فقلت نعم فخرج فاعتنقني قلت حديث بلغني لم أسمعه خشيت أن أموت أو تموت قال سمعت النبي صلى الله عليه وسلم يقول : يحشر الله العباد أو الناس عراة غرلا بهما قلنا ما بهما قال ليس معهم شيء فيناديهم بصوت يسمعه من بعد أحسبه قال كما يسمعه من قرب أنا الملك لا ينبغي لأحد من أهل الجنة يدخل الجنة وأحد من أهل النار يطلبه بمظلمة ولا ينبغي لأحد من أهل النار يدخل النار وأحد من أهل الجنة يطلبه بمظلمة قلت وكيف وإنما نأتي الله عراة بهما قال بالحسنات والسيئات
Tercemesi:
Cabir ibni Abdullah, İbhi Akil'e anlattığına göre, Peygamber (SüUaUahü Aleyhi ve SeUem)'ın ashabından bit adamdan kendisine bir hadis ulaştı. (Bunu tahkik için şöyle hareket ettiğini Cabir anlatmıştır:)
— Bir deve satın aldım da, yükümü bir aylık mesafe için ona bağladım; nihayet Şam'a vardım. Orada Abdullah ibni Enîs vardı. Cabir kapıdadır diye, oha haber gönderdim. Haccac geri dönüp :
— Cabir ibni Abdullah mı? dedi.
— Evet, dedim. Bunun üzerine Abdullah ibni Enis evden dışarı çıkıp beni kucakladı. Dedim ki, bana bir hadîs ulaştı; onu duymamıştım. Ben ölürüm, yahut sen ölürsün (de bu hadîs gerçekleşmemiş olur) diye korktum {ve öğrenmek için sana geldim).
Abdullah ibni Snîs dedi ki:
Peygamber {Sallallahü Aleyhi ve Sellemyin şöyle buyurduğunu işittim: «— Allah kıyamet günü kullan — yahut insanları — çıplak olarak, sünnetsiz olarak ve (bühmen) eşyasız olarak Mrraya toplayacaktır.» Biz dedik ki:
— Bühm ne demektir? Peygamber şöyle buyurdu:
«— İnsanların beraberlerinde Jhiç bir şeyleri olmamaktır. Böylece uzakta olan kimsenin duyacağı bir sesle onlara şöyle çağıracaktır (zannedersem, o şöyle demişti:
— Yakında olan kimse onu duyduğu gibi, uzaktaki de onu duyacaktır) :
— Gerçekten sahip, sultan benim; cennet ehlinden hiç kimseye, cehenncinliklerdeü birinin zulümden Ötürü ona davacı olması halinde, cennete girmek lâyık değildir. Cehennem ehlinden de hiç kimseye, cennetliklerden birinin zulümden ötürü ona davacı olması halinde, cehenneme girmek lâyık değildir. (Cennet veya CeKenneme girmeden önce, bunlara hakları verilir).» Dedim ki:
— Bu nasıl olur? Biz Allah'a çıplak olarak varlıksız şekilde gideceğiz, (haklan nereden ve nasıl verebiliriz) ? Peygamber :
«— Sevablarla ve günahlarla...» buyurdu. (Zulmedenin sevabı varsa, mazluma hakkı kadar sevabından verilir. Sevabı yoksa, mazlumun günahından alınarak ona verilir ve böylece mazlumun yükü hafifletilir).[664]
Karşılaşma hallerinde selâm verip musafaha etmek sünnet olduğu gibi, seferden ve gurbetten dönüşlerde, fevkalâde hallerde kucaklaşmak da sünnettir. Zeyd ibni Harise, Benî Fezare savaşından döndüğü zaman Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Selîem) onu kucakladı. Yine İbni Ömer'den rivayet edildiğine göre, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), Cafer ibni Ebû Talİb'i Habeşistan a gönderdi. Habeşistan'dan geri döndüğü zaman, Peygamber onu kucakladı ve gözlerinden öptü. İyi niyetler dışında olan kucaklaşmaları ise Peygamber yasaklamıştır. Bu münasebetle şu gerçeklen de öğrenmiş bulunuyoruz :
Bİr hadîs-i şerifin doğruluğunu tespit için, şüphe götürmeyen bir İlmi elde etmek için ashab-s kiram aylar mesafesindeki yerlere gitmişler, büyük meşakkatlere katlanarak araştırmalarını yapmışlardır.
Kıyamette insanlar hesap için Ailah'ın huzurunda toplanacakları zaman, anadan doğmuş oldukları halleri üzere çıplak bulunacaklar ve hiç bir şeye sahip olmayacaklardır. Söz ve hüküm, kâinatın sahibi ve yaratıcısı olan yalnız Allah'ın olacaktır ve mazlumun hakkı ödenmeden, ne ehli cennet cennete, ne de ehli cehennem cehenneme girecektir. Haklar sevap ve günahlarla ödenmiş olacaktır. Hak davasında bulunan kimseye, zalimin sevabı varsa ondan verilecektir. Sevabı yoksa, mazlumun günahlarından hafifletilerek zalime yükletilir ve böylece ilâhî adalet yerini bulur.[665]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 970, /766
Senetler:
1. Ebu Yahya Abdullah b. Üneys (Abdullah b. Üneys b. Esʻad b. Haram b. Habib)
2. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
3. Abdullah b. Akil es-Sekafî (Abdullah b. Akil)
4. Kasım b. Abdulvahid el-Mahzûmi (Kasım b. Abdulvahid b. Eymen)
5. Ebu Abdullah Hemmâm b. Yahya el-Avzî (Hemmâm b. Yahya b. Dinar)
6. Ebu Seleme Musa b. İsmail et-Tebûzeki (Musa b. İsmail)
Konular:
Allah İnancı, Kıyamet günü insanlarla konuşur
Hadis Rivayeti
İman, Esasları, Ahirete, Haşr
Kıyamet, ahvali
KTB, İMAN
Tokalaşma, Musafaha, tokalaşma, musâfaha, el sıkışma, kucaklaşma