1898 Kayıt Bulundu.
Bana Malik (b. Enes el-Esbahî), ona Yahyâ b. Saîd, Kasım b. Muhammed'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Abdullah b. Abbas'a bir kadın geldi ve şöyle dedi: "Ben oğlumu kurban edeceğime dair adak adadım". Bunun üzerine İbn Abbas şöyle dedi: " Oğlunu kurban etme ve adağının yerine kefaret öde." Bunun üzerine İbn Abbas'ın yanında bulunan ihtiyar adamlardan biri "Bu konuda nasıl kefaret mümkün olabiliyor?" dedi. İbn Abbas şöyle cevap verdi: "Allah 'içinizde eşlerine zıhar yapanlar bilsinler ki' diye buyurup, bu konuda da gördüğün üzere kefareti vacip kılmıştır."
Açıklama: Burada ihtiyar adamın karşı çıkmasının açıklaması şöyledir: Kefaret, yapılması gereken bir şey yapılmadığı takdirde meydana gelir. Ancak burada kadının sözü zaten yapılmaması gereken bir meseledir. Bu durumda kadın yapmaması gereken bir şeyi yapmadığında niçin kefaret ödemesi gerekir? İbn Abbas zıhar ayetini örnek getirerek, yapılmaması gereken bir şeyi yapmaya adak adayıp, sonra bu adaktan dönüldüğünde de kefaretin gerektiğine işaret etmiştir.
Bana Yahya, ona Malik, ona İbn Şihab (Muhammed b. Şihab ez-Zührî), ona Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe b. Mesud, Abdullah b. Abbas şöyle dediğini rivayet etmiştir: Sa'd b. Ubade Hz. Peygamber'den (sav) fetva isteyerek; "Annem adak borcu varken vefat etti, adağını yerine getiremedi" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber'den (sav) "Öyleyse onun adağını sen yerine getir." buyurdu.
Bana Malik, Yahya b. Said'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Kendimi yürümeye adamıştım. Aniden bir ağrı hissettim. Hemen bir bineğe bindim, Mekke'ye kadar geldim. Atâ b. Ebu Rabah'a ve diğerlerine danıştım, dediler ki: "(Kabe'ye) bir kurban göndermen gereklidir." Medine'ye geldiğimde, bu durumu bir de buradaki alimlere sordum. Ağrıdan dolayı yürüyemediğim yerden itibaren tekrar yürümemi söylediler. Ben de (oradan itibaren tekrar) yürüdüm. Yahya dedi ki: Malik’den şöyle duydum: "Beytullah'a kadar yürümeyi kendime adadım" diyen bir kimse için de durum bize (Medineli'lere) göre (yukarıda) geçtiği gibidir. Şayet o yürüyemezse bir bineğe biner. Sonra da döner, yürümekten aciz kaldığı kaldığı yerden itibaren yürür. Şayet o yürüyemezse bir bineğe biner. Kurbanlık olarak da Kabe'ye bir deve veya sığır, bunları da bulamazsa bir koyun gönderir. Malik’e; bir kimseye "Seni Beytullah'a götüreceğim (taşıyacağım)!" diyen bir adamın durumu soruldu. O da şöyle cevap verdi: Bunu söyleyen adam eğer onu omuzunda taşımayı ve bununla da kendine eziyet çektirmeyi ve nefsini yormaya (terbiye etmeye) niyet etmişse, o adamı Kabe'ye götürmesi gerekmez. Kendisi yürüyerek gitsin ve bir de kurban kessin. Eğer, bunu (seni Beytullah'a götüreceğim) derken aklından hiçbir şey geçirmemişse, o zaman bir bineğe binip haccını yapsın, hacca giderken de söz verdiği adamla beraber gitsin. Böylece o adama, "Seni Beytullah'a götüreceğim (taşıyacağım) " sözünü yerine getirmiş olur. Şayet adam kendisiyle hacca gelmek istemezse bu durumda ona bir şey (kefaret) gerekmez, o borcunu ödemiştir. Yahya dedi ki: Malik'e "Kardeşiyle, babasıyla şöyle/şöyle konuşmayacağına dair vaatte bulunan, konuşursa da kendisini Beytullah'a kadar yürümeye adayan kimsenin yapamayacağı belli olan bu adağı hakkında soruldu. Bu şahıs bu adağını her sene yenilese, ömür boyu yerine getiremeyeceği adaklar adamış olur. Bu durumdaki bir adamın adaklarından birini yerine getirmesi veya belirli bir adağını yerine getirmesi yeterli midir?" diye de eklendi. Malik şöyle cevap verdi: Adamış olduğunu yerine getirmesinin gerekliliğinden başka bir şey bilmiyorum. Bu şahıs zaman içinde yürüyebildiği kadar yürür, geri kalanı için de gücünün yettiği kadar hayır işleyerek Allah'ın rızasını kazanmaya çalışır. Kabe'ye yürüyerek gitme babı. Yahya, Malik’in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Benim ilim adamlarından duyduğum en güzel söz, Beytullah'a kadar yürümeye yemin eden kadın veya erkek, yeminlerini bozarlarsa ne olur sorusuna verilen şu cevaptır: Eğer yemin eden, Beytullah'a kadar yürüyüşünü umre yaparken yerine getirmişse bu takdirde Safa ile Merve arasında sa'yini (yürüyüşünü) yapar ve oradan ayrılır. Şayet yürüyerek hacca gitmeyi adamışsa bu durumda Mekke'ye kadar yürür, hac ibadeti tamamen sona erdikten sonra oradan ayrılır. Ziyaret tavafını yapıncaya kadar yürümeye devam eder. Beytullah'a kadar yürümek sadece hac ve umre esnasında mümkündür."
Bana Malik'den, Abdullah b. Ebu Habibe'nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: Henüz gençken bir adama, "Beytullah'a (Kabe'ye) kadar yürüyeceğim dersem fakat (Beytullah'a kadar) yürüyeceğime dair adakta bulunmasam ne olur?" diye sordum. O sırada adamın birisi de bana elindeki küçük salatalığı göstererek: "Beytullah'a kadar yürüyeceğim dersen bunu sana vereceğim." dedi. Ben de "Tamam!" dedim. Ben henüz o zaman gençtim. Meseleyi biraz geçtikten sonra anlayabildim. Bana "Yürümen gerekli." denilmişti. Ben de hemen Said b. Müseyyeb'e giderek durumu ona anlattım. O da bana "Yürümen gerekli." dedi, ben de yürüdüm. Malik dedi ki: Bu durum bize göre de böyledir.
Bize Yahya, ona Malik, ona da Urve b. Uzeyne el-Leysî şöyle demiştir: Ninem ile evden dışarı çıktık. Ninem Beytullah'a (Kabe'ye) kadar yürümek için adakta bulunmuştu. Yoldayken ninem yürümekte zorlandı. Hemen azatlı kölesini bu durumu sorması için Abdullah b. Ömer'e gönderdi. Ben de onunla birlikte gittim. Abdullah b. Ömer'e durumu sordu. Abdullah da: "Ona söyle, bir bineğe binsin. Daha sonra yürüyemediği yerden tekrar yürür" dedi. Yahya dedi ki: Malik'i şöyle derken duydum: Biz de bu görüşteyiz. Ayrıca bir de kurban keser.