حَدَّثَنَا عَلِيُّ بن عَبْدِ الْعَزِيزِ، ثنا حَجَّاجُ بن الْمِنْهَالِ، ح وَحَدَّثَنَا الْمِقْدَامُ بن دَاوُدَ، ثنا أَسَدُ بن مُوسَى، قَالا: ثنا حَمَّادُ بن سَلَمَةَ، أَنَا حُمَيْدٌ، وَغَيْرُهُ، عَنِ الْحَسَنِ، عَنِ الْمُهَاجِرِ بن قُنْفُذٍ، أَنّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ،يَبُولُ أَوْ قَالَ: مَرَرْتُ بِهِ وَقَدْ بَالَ، فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ، فَلَمْ يَرُدَّ عَلَيَّ حَتَّى فَرَغَ مِنْ وَضُوئِهِ ثُمَّ رَدَّ عَلَيَّ.
Açıklama: Muhacir b. Kunfüz ile Hasan el-Basri arasında İnkıta' vardır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
178898, MK17965
Hadis:
حَدَّثَنَا عَلِيُّ بن عَبْدِ الْعَزِيزِ، ثنا حَجَّاجُ بن الْمِنْهَالِ، ح وَحَدَّثَنَا الْمِقْدَامُ بن دَاوُدَ، ثنا أَسَدُ بن مُوسَى، قَالا: ثنا حَمَّادُ بن سَلَمَةَ، أَنَا حُمَيْدٌ، وَغَيْرُهُ، عَنِ الْحَسَنِ، عَنِ الْمُهَاجِرِ بن قُنْفُذٍ، أَنّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ،يَبُولُ أَوْ قَالَ: مَرَرْتُ بِهِ وَقَدْ بَالَ، فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ، فَلَمْ يَرُدَّ عَلَيَّ حَتَّى فَرَغَ مِنْ وَضُوئِهِ ثُمَّ رَدَّ عَلَيَّ.
Tercemesi:
Bize Ali b. Abdülaziz ona Haccac b. el-Minhal, (tahvil) bize Mikdam b. Davud ona Esed b. Musa onlara Hammad b. Seleme, ona Humeyd ve başkası, ona Hasen Muhacir b. Kunfuz’un şöyle dediğini rivayet etti: “Hz. Peygamber küçük abdestini bozuyordu.” Ya da “Hz. Peygamber küçük abdest bozmuştu ona rast geldim. Kendisine selam verdim. Abdest (alıp) bitirinceye kadar selamımı almadı. Sonra aldı” dedi.
Açıklama:
Muhacir b. Kunfüz ile Hasan el-Basri arasında İnkıta' vardır.
Yazar, Kitap, Bölüm:
, ,
Senetler:
1. Muhacir b. Kunfüz el-Kuraşî (Muhacir b. Kunfüz b. Half b. Umeyr b. Cud'ân b. Amr b. Ka'b b. Sa'd)
2. Ebu Said Hasan el-Basrî (Hasan b. Yesâr)
3. Ebu Ubeyde Humeyd b. Ebu Humeyd et-Tavîl (Humeyd b. Tarhan)
4. Ebu Seleme Hammad b. Seleme el-Basrî (Hammad b. Seleme b. Dînar)
5. Ebu Said Esed b. Musa el-Ümevi (Esed b. Musa b. İbrahim b. Velid)
6. Ebu Amr Mikdam b. Davud er-Ru'ayni (Mikdam b. Davud b. İsa b. Telîd)
Konular:
KTB, SELAM
Selam, karşılık verilmeyecek durumlar
حَدَّثَنَا عَلِيُّ بن عَبْدِ الْعَزِيزِ، ثنا حَجَّاجُ بن الْمِنْهَالِ، ح وَحَدَّثَنَا الْمِقْدَامُ بن دَاوُدَ، ثنا أَسَدُ بن مُوسَى، قَالا: ثنا حَمَّادُ بن سَلَمَةَ، أَنَا حُمَيْدٌ، وَغَيْرُهُ، عَنِ الْحَسَنِ، عَنِ الْمُهَاجِرِ بن قُنْفُذٍ، أَنّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ،يَبُولُ أَوْ قَالَ: مَرَرْتُ بِهِ وَقَدْ بَالَ، فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ، فَلَمْ يَرُدَّ عَلَيَّ حَتَّى فَرَغَ مِنْ وَضُوئِهِ ثُمَّ رَدَّ عَلَيَّ.
Açıklama: Muhacir b. Kunfüz ile Hasan el-Basri arasında İnkıta' vardır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
271295, MK17965-3
Hadis:
حَدَّثَنَا عَلِيُّ بن عَبْدِ الْعَزِيزِ، ثنا حَجَّاجُ بن الْمِنْهَالِ، ح وَحَدَّثَنَا الْمِقْدَامُ بن دَاوُدَ، ثنا أَسَدُ بن مُوسَى، قَالا: ثنا حَمَّادُ بن سَلَمَةَ، أَنَا حُمَيْدٌ، وَغَيْرُهُ، عَنِ الْحَسَنِ، عَنِ الْمُهَاجِرِ بن قُنْفُذٍ، أَنّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ،يَبُولُ أَوْ قَالَ: مَرَرْتُ بِهِ وَقَدْ بَالَ، فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ، فَلَمْ يَرُدَّ عَلَيَّ حَتَّى فَرَغَ مِنْ وَضُوئِهِ ثُمَّ رَدَّ عَلَيَّ.
Tercemesi:
Bize Ali b. Abdulaziz ona Haccac b. el-Minhal (tahvil), bize Mikdam b. Davud, ona Esed b. Musa, bu ikisine Hammad b. Seleme, ona Humeyd ve başkası, ona Hasen Muhacir b. Kunfuz’un şöyle dediğini rivayet etti: “Hz. Peygamber küçük abdestini bozuyordu.” Muhacir ya da “Hz. Peygamber’e rast geldim. Küçük abdestini bozmuştu. Kendisine selam verdim. Abdestini bitirinceye kadar selamımı almadı. Sonra aldı” dedi.
Açıklama:
Muhacir b. Kunfüz ile Hasan el-Basri arasında İnkıta' vardır.
Yazar, Kitap, Bölüm:
, ,
Senetler:
1. Muhacir b. Kunfüz el-Kuraşî (Muhacir b. Kunfüz b. Half b. Umeyr b. Cud'ân b. Amr b. Ka'b b. Sa'd)
2. Ebu Said Hasan el-Basrî (Hasan b. Yesâr)
3. ğayr (ğayr)
4. Ebu Seleme Hammad b. Seleme el-Basrî (Hammad b. Seleme b. Dînar)
5. Ebu Said Esed b. Musa el-Ümevi (Esed b. Musa b. İbrahim b. Velid)
6. Ebu Amr Mikdam b. Davud er-Ru'ayni (Mikdam b. Davud b. İsa b. Telîd)
Konular:
KTB, SELAM
Selam, karşılık verilmeyecek durumlar
حدثنا محمد بن عبد العزيز قال حدثنا أسد بن موسى قال حدثنا معاوية بن صالح قال حدثني أبو الزاهرية قال حدثني كثير بن مرة قال : دخلت المسجد يوم الجمعة فوجدت عوف بن مالك الأشجعي جالسا في حلقة مد رجليه بين يديه فلما رآني قبض رجليه ثم قال لي تدري لأي شيء مددت رجلي ليجيء رجل صالح فيجلس
Öneri Formu
Hadis Id, No:
166248, EM001147
Hadis:
حدثنا محمد بن عبد العزيز قال حدثنا أسد بن موسى قال حدثنا معاوية بن صالح قال حدثني أبو الزاهرية قال حدثني كثير بن مرة قال : دخلت المسجد يوم الجمعة فوجدت عوف بن مالك الأشجعي جالسا في حلقة مد رجليه بين يديه فلما رآني قبض رجليه ثم قال لي تدري لأي شيء مددت رجلي ليجيء رجل صالح فيجلس
Tercemesi:
Küseyr ibnİ Mürre anlatarak demiştir ki, cuma günü Mescid'e girdim de, Avf ibni Malik El-Eşçâ'î'yi bir çemberde oturuyor buldum. Ayaklarını önüne doğru uzatmıştı. Beni görünce ayaklarım toparladı. Sonra bana şöyle dedi:
«Biliyor musun, neden ayağımı uzattım? İyi bir adam gelsin de otursun diye (yaptım).»[1024]
İnsanlar arasında otururken ayakları başkasının önüne doğru uzatmak edebe aykırı bir harekettir. Müminler karşılıklı olarak birbirlerine saygı gösterirler. Bir mümin ayaklarını uzatmış halde yerde otururken, yanma çıkagelen arkadaşını görünce, ayaklarını toparlayıp kendine çekidüzen vermesi, arkadaşına hem hürmet ifadesidir, hem de bu bir edeb hareketidir. Ancak bazı istisnaî düşünce ve maksatlarla yapılması, genel kaideyi bozmaz. Bu haberden de bunu anlamaktayız.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 1147, /870
Senetler:
1. Ebu Amr Avf b. Malik el-Eşcaî (Avf b. Malik)
2. Ebu Şecere Kesir b. Mürra el-Hadramî (Kesir b. Mürre)
3. Ebu Zahiriyye Hudeyr b. Küreyb el-Hadrami (Hudeyr b. Küreyb)
4. Ebu Hamza Muaviye b. Salih el-Hadramî (Muaviye b. Salih b. Hudeyr b. Said)
5. Ebu Said Esed b. Musa el-Ümevi (Esed b. Musa b. İbrahim b. Velid)
6. Muhammed b. Abdülaziz er-Remeli (Muhammed b. Abdülaziz b. Muhammed)
Konular:
Adab, Mescit, mescitte uyulması gereken edeb
Adab, oturma adabı
KTB, ADAB
حَدَّثَنَا الْمِقْدَامُ بن دَاوُدَ، ثنا أَسَدُ بن مُوسَى، ثنا أَيُّوبُ بن عُتْبَةَ، ح وَحَدَّثَنَا عَلِيُّ بن عَبْدِ الْعَزِيزِ، ثنا عَبْدُ اللَّهِ بن رَجَاءَ، ثنا أَيُّوبُ بن عُتْبَةَ، عَنْ يَحْيَى بن أَبِي كَثِيرٍ، عَنْ أَبِي سَلَمَةَ، عَنْ مُعَيْقِيبٍ، قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ:وَيْلٌ لِلأَعْقَابِ مِنَ النَّارِ.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
281668, MK18008-2
Hadis:
حَدَّثَنَا الْمِقْدَامُ بن دَاوُدَ، ثنا أَسَدُ بن مُوسَى، ثنا أَيُّوبُ بن عُتْبَةَ، ح وَحَدَّثَنَا عَلِيُّ بن عَبْدِ الْعَزِيزِ، ثنا عَبْدُ اللَّهِ بن رَجَاءَ، ثنا أَيُّوبُ بن عُتْبَةَ، عَنْ يَحْيَى بن أَبِي كَثِيرٍ، عَنْ أَبِي سَلَمَةَ، عَنْ مُعَيْقِيبٍ، قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ:وَيْلٌ لِلأَعْقَابِ مِنَ النَّارِ.
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
, ,
Senetler:
1. Muaykîb b. Ebu Fatma ed-Devsi (Muaykîb b. Ebu Fatma)
2. Ebu Seleme b. Abdurrahman ez-Zuhrî (Abdullah b. Abdurrahman b. Avf b. Abduavf)
3. Ebu Nasr Yahya b. Ebu Kesir et-Tâî (Yahya b. Salih b. Mütevekkil)
4. Ebu Yahya Eyyüb b. Utbe el-Yemami (Eyyüb b. Utbe)
5. Ebu Said Esed b. Musa el-Ümevi (Esed b. Musa b. İbrahim b. Velid)
6. Ebu Amr Mikdam b. Davud er-Ru'ayni (Mikdam b. Davud b. İsa b. Telîd)
Konular:
Abdest, ayakların yıkanması (topuklarla beraber)
KTB, ABDEST
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18772, D003010
Hadis:
حَدَّثَنَا الرَّبِيعُ بْنُ سُلَيْمَانَ الْمُؤَذِّنُ حَدَّثَنَا أَسَدُ بْنُ مُوسَى حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ زَكَرِيَّا حَدَّثَنِى سُفْيَانُ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ بُشَيْرِ بْنِ يَسَارٍ عَنْ سَهْلِ بْنِ أَبِى حَثْمَةَ قَالَ
"قَسَمَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم خَيْبَرَ نِصْفَيْنِ نِصْفًا لِنَوَائِبِهِ وَحَاجَتِهِ وَنِصْفًا بَيْنَ الْمُسْلِمِينَ قَسَمَهَا بَيْنَهُمْ عَلَى ثَمَانِيَةَ عَشَرَ سَهْمًا ."
Tercemesi:
Bize Rabi' b. Süleyman el-Müezzin, ona Esed b. Musa, ona Yahya b. Zekeriyya, ona Süfyan (es-Sevrî), ona Yahyâ b. Saîd, ona Büşeyr b. Yesar, ona da Sehl b. Ebu Hasme şöyle haber vermiştir:
"Hz. Peygamber (sav), Hayber ganimetlerini ikiye böldü. Yarısını acil durumlarda kullanılmak ve ihtiyaçlarını gidermek için ayırdı. Diğer yarısını da Müslümanlar arasında on sekiz paya ayırarak taksim etti."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Harâc ve'l-fey' ve'l-imâre 24, /704
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Sehl b. Ebu Hasme el-Ensarî (Sehl b. Abdullah b. Sâ'ide b. Adiy)
2. Ebu Keysan Büşeyr b. Yesar el-Harisî (Büşeyr b. Yesar)
3. Ebu Said Yahyâ b. Saîd el-Ensârî (Yahyâ b. Saîd b. Kays b. Amr)
4. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
5. Yahya b. Zekeriyya el-Hemdani (Yahya b. Zekeriyya b. Halid b. Meymun b. Feyruz)
6. Ebu Said Esed b. Musa el-Ümevi (Esed b. Musa b. İbrahim b. Velid)
7. Rabi' b. Süleyman el-Murâdî (Rabi' b. Süleyman b. Abdülcebbâr b. Kâmil)
Konular:
Siyer, Hayber arazisi, ilgili uygulama, Hz. Peygamber ve Ömer'in
Öneri Formu
Hadis Id, No:
25043, N005250
Hadis:
أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ الرَّحِيمِ قَالَ حَدَّثَنَا أَسَدُ بْنُ مُوسَى قَالَ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ هِشَامِ بْنِ أَبِى عَبْدِ اللَّهِ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ عَنْ مُعَاوِيَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نَهَى عَنِ الزُّورِ وَالزُّورُ الْمَرْأَةُ تَلِفُّ عَلَى رَأْسِهَا .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Abdullah b. Abdürrahim, ona Esed b. Musa, ona Hammâd b. Seleme, ona Hişâm b. Ebu Abdullah, ona Katâde, ona da Said b. Müseyyeb, Muaviye'den naklen şöyle rivayet etmiştir:
[Muaviye], "Rasulullah (sav), "zûr"u yasakladı. "Zûr", kadının saçına saç eklemesidir" dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Zînet 68, /2424
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Muaviye b. Ebu Süfyan el-Ümevi (Muaviye b. Sahr b. Harb b. Ümeyye b. Abdü Şems)
2. Said b. Müseyyeb el-Kuraşî (Said b. Müseyyeb b. Hazn b. Ebu Vehb)
3. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
4. Hişam b. Ebu Abdullah ed-Destevâî (Hişam b. Senber)
5. Ebu Seleme Hammad b. Seleme el-Basrî (Hammad b. Seleme b. Dînar)
6. Ebu Said Esed b. Musa el-Ümevi (Esed b. Musa b. İbrahim b. Velid)
7. ibn Ebu Züra Ebu Abdullah Muhammed b. Abdullah el-Mısri (Muhammed b. Abdullah b. Abdurrahim)
Konular:
Saç, ekletme, saç şekli ile ilgili yasak ve uyarılar
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36902, DM000241
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَسَدُ بْنُ مُوسَى حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ عَتَّابٍ قَالَ سَمِعْتُ أَنَسَ بْنَ مَالِكٍ يَقُولُ : لَوْلاَ أَنِّى أَخْشَى أَنْ أُخْطِئَ لَحَدَّثْتُكُمْ بِأَشْيَاءَ سَمِعْتُهَا مِنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- أَوْ قَالَهَا رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- وَذَاكَ أَنِّى سَمِعْتُهُ يَقُولُ :« مَنْ كَذَبَ عَلَىَّ مُتَعَمِّداً فَلْيَتَبَوَّأْ مَقْعَدَهُ مِنَ النَّارِ ».
Tercemesi:
Bize Esed b. Musa, ona Şu'be (b. Haccac), ona Attab (el-Basrî), ona da Enes b. Malik şöyle demiştir: Hata yapacağımdan korkmasam size Hz. Peygamber'den (sav) duymuş olduğum olduğum veya Hz. Peygamber'in (sav) buyurduklarını söylerdim. Bunun (korkumun) sebebi ise Rasulullah'ın (sav) şöyle dediğini duymamdır:"Kim bile bile benim adıma yalan söylerse cehennemdeki yerine hazırlansın."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Dârimî, Sünen-i Dârimî, Mukaddime 25, 1/305
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Attab el-Basri (Attâb)
3. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
4. Ebu Said Esed b. Musa el-Ümevi (Esed b. Musa b. İbrahim b. Velid)
Konular:
Yalan, Hz. Peygamber'e yalan isnadı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
272767, D004612-2
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ كَثِيرٍ قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ قَالَ كَتَبَ رَجُلٌ إِلَى عُمَرَ بْنِ عَبْدِ الْعَزِيزِ يَسْأَلُهُ عَنِ الْقَدَرِ ح
وَحَدَّثَنَا الرَّبِيعُ بْنُ سُلَيْمَانَ الْمُؤَذِّنُ قَالَ حَدَّثَنَا أَسَدُ بْنُ مُوسَى قَالَ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ دُلَيْلٍ قَالَ سَمِعْتُ سُفْيَانَ الثَّوْرِىَّ يُحَدِّثُنَا عَنِ النَّضْرِ ح
وَحَدَّثَنَا هَنَّادُ بْنُ السَّرِىِّ عَنْ قَبِيصَةَ قَالَ
"حَدَّثَنَا أَبُو رَجَاءٍ عَنْ أَبِى الصَّلْتِ - وَهَذَا لَفْظُ حَدِيثِ ابْنِ كَثِيرٍ وَمَعْنَاهُمْ - قَالَ كَتَبَ رَجُلٌ إِلَى عُمَرَ بْنِ عَبْدِ الْعَزِيزِ يَسْأَلُهُ عَنِ الْقَدَرِ فَكَتَبَ أَمَّا بَعْدُ أُوصِيكَ بِتَقْوَى اللَّهِ وَالاِقْتِصَادِ فِى أَمْرِهِ وَاتِّبَاعِ سُنَّةِ نَبِيِّهِ صلى الله عليه وسلم وَتَرْكِ مَا أَحْدَثَ الْمُحْدِثُونَ بَعْدَ مَا جَرَتْ بِهِ سُنَّتُهُ وَكُفُوا مُؤْنَتَهُ فَعَلَيْكَ بِلُزُومِ السُّنَّةِ فَإِنَّهَا لَكَ بِإِذْنِ اللَّهِ عِصْمَةٌ ثُمَّ اعْلَمْ أَنَّهُ لَمْ يَبْتَدِعِ النَّاسُ بِدْعَةً إِلاَّ قَدْ مَضَى قَبْلَهَا مَا هُوَ دَلِيلٌ عَلَيْهَا أَوْ عِبْرَةٌ فِيهَا فَإِنَّ السُّنَّةَ إِنَّمَا سَنَّهَا مَنْ قَدْ عَلِمَ مَا فِى خِلاَفِهَا وَلَمْ يَقُلِ ابْنُ كَثِيرٍ مَنْ قَدْ عَلِمَ. مِنَ الْخَطَإِ وَالزَّلَلِ وَالْحُمْقِ وَالتَّعَمُّقِ فَارْضَ لِنَفْسِكَ مَا رَضِىَ بِهِ الْقَوْمُ لأَنْفُسِهِمْ فَإِنَّهُمْ عَلَى عِلْمٍ وَقَفُوا وَبِبَصَرٍ نَافِذٍ كَفَوْا وَلَهُمْ عَلَى كَشْفِ الأُمُورِ كَانُوا أَقْوَى وَبِفَضْلِ مَا كَانُوا فِيهِ أَوْلَى فَإِنْ كَانَ الْهُدَى مَا أَنْتُمْ عَلَيْهِ لَقَدْ سَبَقْتُمُوهُمْ إِلَيْهِ وَلَئِنْ قُلْتُمْ إِنَّمَا حَدَثَ بَعْدَهُمْ. مَا أَحْدَثَهُ إِلاَّ مَنِ اتَّبَعَ غَيْرَ سَبِيلِهِمْ وَرَغِبَ بِنَفْسِهِ عَنْهُمْ فَإِنَّهُمْ هُمُ السَّابِقُونَ فَقَدْ تَكَلَّمُوا فِيهِ بِمَا يَكْفِى وَوَصَفُوا مِنْهُ مَا يَشْفِى فَمَا دُونَهُمْ مِنْ مَقْصَرٍ وَمَا فَوْقَهُمْ مِنْ مَحْسَرٍ وَقَدْ قَصَّرَ قَوْمٌ دُونَهُمْ فَجَفَوْا وَطَمَحَ عَنْهُمْ أَقْوَامٌ فَغَلَوْا وَإِنَّهُمْ بَيْنَ ذَلِكَ لَعَلَى هُدًى مُسْتَقِيمٍ كَتَبْتَ تَسْأَلُ عَنِ الإِقْرَارِ بِالْقَدَرِ فَعَلَى الْخَبِيرِ بِإِذْنِ اللَّهِ وَقَعْتَ مَا أَعْلَمُ مَا أَحْدَثَ النَّاسُ مِنْ مُحْدَثَةٍ وَلاَ ابْتَدَعُوا مِنْ بِدْعَةٍ هِىَ أَبْيَنُ أَثَرًا وَلاَ أَثْبَتُ أَمْرًا مِنَ الإِقْرَارِ بِالْقَدَرِ لَقَدْ كَانَ ذَكَرَهُ فِى الْجَاهِلِيَّةِ الْجُهَلاَءُ يَتَكَلَّمُونَ بِهِ فِى كَلاَمِهِمْ وَفِى شِعْرِهِمْ يُعَزُّونَ بِهِ أَنْفُسَهُمْ عَلَى مَا فَاتَهُمْ ثُمَّ لَمْ يَزِدْهُ الإِسْلاَمُ بَعْدُ إِلاَّ شِدَّةً وَلَقَدْ ذَكَرَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى غَيْرِ حَدِيثٍ وَلاَ حَدِيثَيْنِ وَقَدْ سَمِعَهُ مِنْهُ الْمُسْلِمُونَ فَتَكَلَّمُوا بِهِ فِى حَيَاتِهِ وَبَعْدَ وَفَاتِهِ يَقِينًا وَتَسْلِيمًا لِرَبِّهِمْ وَتَضْعِيفًا لأَنْفُسِهِمْ أَنْ يَكُونَ شَىْءٌ لَمْ يُحِطْ بِهِ عِلْمُهُ وَلَمْ يُحْصِهِ كِتَابُهُ وَلَمْ يَمْضِ فِيهِ قَدَرُهُ وَإِنَّهُ مَعَ ذَلِكَ لَفِى مُحْكَمِ كِتَابِهِ مِنْهُ اقْتَبَسُوهُ وَمِنْهُ تَعَلَّمُوهُ وَلَئِنْ قُلْتُمْ لِمَ أَنْزَلَ اللَّهُ آيَةَ كَذَا وَلِمَ قَالَ كَذَا. لَقَدْ قَرَءُوْا مِنْهُ مَا قَرَأْتُمْ وَعَلِمُوا مِنْ تَأْوِيلِهِ مَا جَهِلْتُمْ وَقَالُوا بَعْدَ ذَلِكَ كُلِّهِ بِكِتَابٍ وَقَدَرٍ وَكُتِبَتِ الشَّقَاوَةُ وَمَا يُقَدَّرْ يَكُنْ وَمَا شَاءَ اللَّهُ كَانَ وَمَا لَمْ يَشَأْ لَمْ يَكُنْ وَلاَ نَمْلِكُ لأَنْفُسِنَا ضَرًّا وَلاَ نَفْعًا ثُمَّ رَغَبُوا بَعْدَ ذَلِكَ وَرَهِبُوا."
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Kesir, ona Süfyan, bir adam Ömer b. Abdulaziz'e yazdı, ona sordu. Ona Kader; (T)
Bize Rabi b. Süleyman Müezzin, ona Esed b. Musa, ona Hammad b. Düleyl, ona Süfyan'dan (es-Sevri), ona Nadr; (T)
Bize Hennâd b. Serî, ona Kabîsa (ra) (rivayet edilmiştir:) demiştir:
"Bir adam kaderi (manasını) sormak üzere Ömer İbn Abdulaziz'e bir mektup yazdı. (Hz. Ömer İbn Abdulaziz de bu adama bir mektup yaz (arak şu cevabı ver)di... Gelelim mevzumuza (ey mektup sahibi!) Sana Allah'tan korkmayı, Allah'ın emrin (i yerine getirme)de orta yolu (tutmanı) Peygamberinin (sav) sünnetine uymayı ve (Hz. Peygamberin) sünneti yürürlüğe girdikten sonra bidatçilerin (bidatlerine Allah tarafından) bırakılmadığı halde (din adına) ortaya attıkları bidatleri terk etmeni tavsiye ediyorum. Sana gereken sünnete sarılmaktır. Çünkü sünnet, Allah'ın izniyle senin için bir güvencedir. Şunu bil ki; İnsanların ortaya attığı ne kadar bidat varsa mutlaka bu bidat (ortaya atılmaz)dan önce onun kötülüğüne dair (Kur'an ya da sünnette) bir delil yahut da onun hakkında bir söz geçmiştir. Çünkü (bir yol olarak) sünneti, -hata, sürçme, budalalık, zorluk çıkarma gibi- sünnetin aksini de bilen bir zât, ortaya koymuştur. -Ancak İbn Kesir: bilen anlamındaki) lafzı kullanmamıştır.- (İbn Kesir'in rivayetine göre Hz. Ömer İbn Abdülaziz'in mektubu şöyle devam ediyor: Ey mektup sahibi) sahâbe-i kiramın (kendileri için) seçtikleri yolu sen de kendin seç. Çünkü onlar (oldukları) bir bilgiye sahiplerdi. (Meselelerin aslına) nüfuz eden bir görüşle (dine aykırı olan davranışlardan) uzak kalırlar ve muhakkak ki onlar, (dini) işleri (n hakikatini) kavramakta (başkalarından) daha kuvvetlidirler. (Binaenaleyh Sahâbe-i Kiram) sahip oldukları (bu) faziletler) sebebiyle dini meselelerde (örnek alınmaya) daha layıktırlar. (Ey, bidatçiler)! Eğer (sizce) hidâyet, üzerinde bulunduğunuz bidatler ise o zaman siz, onlardan önce ona (hidayete) erişmişsiniz demek olur. (Halbuki bu düşüncenizin tamamen yanlış ve asılsız olduğu açıkça bellidir). Şayet onlardan sonra yeni birtakım şeyler ortaya çıktı (bunun için biz de bidatleri çıkardık), diyorsanız; şunu bilin ki, onlardan sonra ortaya çıkan (bu bidat) lan, onların yolundan başka bir yolu takip eden ve onlardan yüz çeviren bir kimse ortaya koymuştur. Çünkü sahabe-i kiram din konusunda (gelecek nesillerin ihtiyacına) yeterli olan hususları söylemişler ve (onlara) şifa verecek açıklamayı yapmışlardır. Onlar (ın daraltmalarının altında bir daraltma, onlar (ın getirdiği genişliğin üstünde bir genişlik (yapmak, doğru) olamaz. Bir topluluk, onların (kısıntılarının) aşağısında bir kısıntı yaptılar da bir daha i'tidal sınırına erişemediler. Birtakım topluluklar da onlar (m ölçülerinin üstüne çıktılar (bunlar da) sınırı aşmış oldular. Oysa ashab-ı kiram, bu iki ölçüsüzlüğün arasında doğru bir yol üzerindedirler. (Ey mektup sahibi) mektubunda kadere imanı soruyorsun. Allah'ın izniyle (bu hususu) tam bilene sordum. İnsanların (din adına) ortaya attığı hiçbir yeniliğin ve bidatçilerin geliştirdiği hiçbir bidatin (dini bir) eser ve mesele olarak kadere imandan daha açık olduğuna inanmıyorum. Cahiliye döneminde câhiller nesirlerinde ve şiirlerinde kadere imanı dile getirirler, ellerinden kaçan nimetlere karşı kendilerini onunla teselli ederlerdi. Sonra İslâm geldi ve kaza ve kader (e iman) ancak (ona inanmayı farz kılarak) pekiştirdi. Gerçekten Rasulullah (sav), bir iki hadisinde değil pek çok hadisinde kaderden bahsetti. Müslümanlar kadere dair açıklamaları kendisinden işittiler ve (Hz. Peygamberin) sağlığında ve vefatından sonra da kuvvetle inanarak ve Allah'a teslim olarak kaderden bahsettiler. Bir şeyin Allah'ın ilminin dışında olmasını, (Allah'ın ezeldeki) yazgısının onu tespit etmemiş olmasını ve o şey hakkında Allah'ın (ezeli) bir takdirinin bulunmamış olmasını (düşünmekte) kendilerini yetkisiz ve hatalı görerek, kaderden bahsettiler. Bununla beraber, kader Allah'ın, manası apaçık olan Kur'an'ında da mevcuttur. (Sahabe-i kiram) kader inancını Kur'an'dan almışlar ve ona imanı Kur'an'dan öğrenmişlerdir. (Ey bidatçiler)! Eğer siz: (Madem öyle de) Allah niçin (kader inancına aykırı görünen) falan ayeti indirdi ve niçin (bu inanca aykırı düşen) şöyle sözler söyledi? derseniz (ben de size şöyle derim): Sizin Kur'an'dan okuduğunuzu (sahâbe-i kiram da) okudular ve onlar (ondan) sizin bilmediğiniz (bazı) manalar sezinlediler. Sonra da şu (kâinatta vukua gelen hadiselerin) hepsi de (ezeli olan) bir yazgı ve takdir ile (meydana gelmekte) dir, takdir edilen olur. Allah'ın dilediği olmuştur, dilemediği de olmamıştır. Biz kendimize fayda ve zarar verme gücüne sahip değiliz dediler. Bu (hükme vardıktan) sonra (Allah'a ibadet etmeye) rağbet ettiler ve (kötü amellerden de) olanca güçleriyle kaçındılar."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Sünne 7, /1055
Senetler:
1. Ebu Hafs Ömer b. Abdulaziz el-Ümevî (Ömer b. Abdulaziz b. Mervan b. Hakem b. Ebu As)
2. Nadr b. Arabî el-Âmirî (Nadr b. Arabî)
3. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
4. Ebu Zeyd Hammad b. Delil el-Medâinî (Hammad b. Delil)
5. Ebu Said Esed b. Musa el-Ümevi (Esed b. Musa b. İbrahim b. Velid)
6. Rabi' b. Süleyman el-Murâdî (Rabi' b. Süleyman b. Abdülcebbâr b. Kâmil)
Konular:
Bid'at, bid'at ve hurafe ihdas etmek
Sünnet, sünnete uymak
Tarihsel şahsiyetler, Ömer b. Abdülaziz
Öneri Formu
Hadis Id, No:
38370, DM000489
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَسَدُ بْنُ مُوسَى حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ أَبِى موسى عَنْ حُمَيْدِ بْنِ هِلاَلٍ عَنْ أَبِى بُرْدَةَ : أَنَّهُ كَانَ يَكْتُبُ حَدِيثَ أَبِيهِ فَرَآهُ أَبُو مُوسَى فَمَحَاهُ.
Tercemesi:
Bize Esed b. Musa haber verip (dedi ki) bize Şu'be, Ebû Musa'dan, (o) Humeyd b. Hâlid'den, (o da) Ebû Burde'den (naklen) rivayet etti ki o (yani Ebu Burde), babasının rivayet ettiği hadisleri yazıyordu. Derken (babası) Ebû Musa onu gördü ve (yazdıklarını) imha etti.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Dârimî, Sünen-i Dârimî, Mukaddime 42, 1/421
Senetler:
1. Ebu Musa Abdullah b. Kays el-Eş'arî (Abdullah b. Kays b. Süleym)
2. Ebu Bürde b. Ebu Musa el-Eş'arî (Amir b. Abdullah b. Kays b. Süleym)
3. Ebu Nasr Humeyd b. Hilal el-Adevî (Humeyd b. Hilal b. Hubeyra)
4. Ebu Musa Eyyüb b. Musa el-Kuraşî (Eyyüb b. Musa b. Amr b. Said b. Âs)
5. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
6. Ebu Said Esed b. Musa el-Ümevi (Esed b. Musa b. İbrahim b. Velid)
Konular:
Hadis, hadislerin yazılması
Hadis, yazmanın yasaklanması
Öneri Formu
Hadis Id, No:
38693, DM000617
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَسَدُ بْنُ مُوسَى حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنِ الْجُرَيْرِىِّ وَأَبِى مَسْلَمَةَ عَنْ أَبِى نَضْرَةَ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ الْخُدْرِىِّ قَالَ : تَذَاكَرُوا ، فَإِنَّ الْحَدِيثَ يُهَيِّجُ الْحَدِيثَ.
Tercemesi:
Bize Esed b. Musa haber verip (dedi ki), bize Şu'be, el-Cureyri ve Ebû Seleme'den, (onlar) Ebû Nadra'dan, (O da) Ebû Sa'îd el-Hudri'den (naklen) rivayet etti (ki, Ebû Sa'îd) şöyle dedi: Hadisleri müzâkere ediniz. Çünkü hadis, hadisi harekete getirir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Dârimî, Sünen-i Dârimî, Mukaddime 50, 1/477
Senetler:
1. Ebu Said el-Hudrî (Sa'd b. Malik b. Sinan b. Sa'lebe b. Ebcer)
2. Ebu Nadre Münzir b. Malik el-Avfî (Münzir b. Malik b. Kuta'a)
3. Ebu Mesleme Said b. Yezid et-Tahî (Said b. Yezid b. Mesleme)
4. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
5. Ebu Said Esed b. Musa el-Ümevi (Esed b. Musa b. İbrahim b. Velid)
Konular:
Hadis Rivayeti
Hadis, eğitim ve ezberlemek amacıyla hadisleri müzakere etmek