Öneri Formu
Hadis Id, No:
35477, MU000599
Hadis:
حَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ زُرَيْقِ بْنِ حَيَّانَ - وَكَانَ زُرَيْقٌ عَلَى جَوَازِ مِصْرَ فِى زَمَانِ الْوَلِيدِ وَسُلَيْمَانَ وَعُمَرَ بْنِ عَبْدِ الْعَزِيزِ - فَذَكَرَ أَنَّ عُمَرَ بْنَ عَبْدِ الْعَزِيزِ كَتَبَ إِلَيْهِ أَنِ انْظُرْ مَنْ مَرَّ بِكَ مِنَ الْمُسْلِمِينَ فَخُذْ مِمَّا ظَهَرَ مِنْ أَمْوَالِهِمْ مِمَّا يُدِيرُونَ مِنَ التِّجَارَاتِ مِنْ كُلِّ أَرْبَعِينَ دِينَارًا دِينَارًا فَمَا نَقَصَ فَبِحِسَابِ ذَلِكَ حَتَّى يَبْلُغَ عِشْرِينَ دِينَارًا فَإِنْ نَقَصَتْ ثُلُثَ دِينَارٍ فَدَعْهَا وَلاَ تَأْخُذْ مِنْهَا شَيْئًا وَمَنْ مَرَّ بِكَ مِنْ أَهْلِ الذِّمَّةِ فَخُذْ مِمَّا يُدِيرُونَ مِنَ التِّجَارَاتِ مِنْ كُلِّ عِشْرِينَ دِينَارًا دِينَارًا فَمَا نَقَصَ فَبِحِسَابِ ذَلِكَ حَتَّى يَبْلُغَ عَشَرَةَ دَنَانِيرَ فَإِنْ نَقَصَتْ ثُلُثَ دِينَارٍ فَدَعْهَا وَلاَ تَأْخُذْ مِنْهَا شَيْئًا وَاكْتُبْ لَهُمْ بِمَا تَأْخُذُ مِنْهُمْ كِتَابًا إِلَى مِثْلِهِ مِنَ الْحَوْلِ . قَالَ مَالِكٌ الأَمْرُ عِنْدَنَا فِيمَا يُدَارُ مِنَ الْعُرُوضِ لِلتِّجَارَاتِ أَنَّ الرَّجُلَ إِذَا صَدَّقَ مَالَهُ ثُمَّ اشْتَرَى بِهِ عَرْضًا بَزًّا أَوْ رَقِيقًا أَوْ مَا أَشْبَهَ ذَلِكَ ثُمَّ بَاعَهُ قَبْلَ أَنْ يَحُولَ عَلَيْهِ الْحَوْلُ فَإِنَّهُ لاَ يُؤَدِّى مِنْ ذَلِكَ الْمَالِ زَكَاةً حَتَّى يَحُولَ عَلَيْهِ الْحَوْلُ مِنْ يَوْمَ صَدَّقَهُ وَأَنَّهُ إِنْ لَمْ يَبِعْ ذَلِكَ الْعَرْضَ سِنِينَ لَمْ يَجِبْ عَلَيْهِ فِى شَىْءٍ مِنْ ذَلِكَ الْعَرْضِ زَكَاةٌ وَإِنْ طَالَ زَمَانُهُ فَإِذَا بَاعَهُ فَلَيْسَ فِيهِ إِلاَّ زَكَاةٌ وَاحِدَةٌ . قَالَ مَالِكٌ الأَمْرُ عِنْدَنَا فِى الرَّجُلِ يَشْتَرِى بِالذَّهَبِ أَوِ الْوَرِقِ حِنْطَةً أَوْ تَمْرًا أَوْ غَيْرَهُمَا لِلتِّجَارَةِ ثُمَّ يُمْسِكُهَا حَتَّى يَحُولَ عَلَيْهَا الْحَوْلُ ثُمَّ يَبِيعُهَا أَنَّ عَلَيْهِ فِيهَا الزَّكَاةَ حِينَ يَبِيعُهَا إِذَا بَلَغَ ثَمَنُهَا مَا تَجِبُ فِيهِ الزَّكَاةُ وَلَيْسَ ذَلِكَ مِثْلَ الْحَصَادِ يَحْصُدُهُ الرَّجُلُ مِنْ أَرْضِهِ وَلاَ مِثْلَ الْجِدَادِ . قَالَ مَالِكٌ وَمَا كَانَ مِنْ مَالٍ عِنْدَ رَجُلٍ يُدِيرُهُ لِلتِّجَارَةِ وَلاَ يَنِضُّ لِصَاحِبِهِ مِنْهُ شَىْءٌ تَجِبُ عَلَيْهِ فِيهِ الزَّكَاةُ فَإِنَّهُ يَجْعَلُ لَهُ شَهْرًا مِنَ السَّنَةِ يُقَوِّمُ فِيهِ مَا كَانَ عِنْدَهُ مِنْ عَرْضٍ لِلتِّجَارَةِ وَيُحْصِى فِيهِ مَا كَانَ عِنْدَهُ مِنْ نَقْدٍ أَوْ عَيْنٍ فَإِذَا بَلَغَ ذَلِكَ كُلُّهُ مَا تَجِبُ فِيهِ الزَّكَاةُ فَإِنَّهُ يُزَكِّيهِ . وَقَالَ مَالِكٌ وَمَنْ تَجَرَ مِنَ الْمُسْلِمِينَ وَمَنْ لَمْ يَتْجُرْ سَوَاءٌ لَيْسَ عَلَيْهِمْ إِلاَّ صَدَقَةٌ وَاحِدَةٌ فِى كُلِّ عَامٍ تَجَرُوا فِيهِ أَوْ لَمْ يَتْجُرُوا .
Tercemesi:
Bana Malik, ona (Ebu Said) Yahyâ b. Saîd (el-Ensârî), ona da Halife Velid, Süleyman ve Ömer b. Abdülaziz zamanlarında Mısır’da zekat tahsildarlığı yapan (Ebu Mikdam) Züreyk b. Hayyan’ın (el-Fezârî) anlattığına göre Ömer b. Abdülaziz, Ömer b. Hayyan’a şu şekilde yazılı bir emir göndermiştir:
“Civarından geçen Müslümanların ahvalini incele. Ticarette kullandıkları zahiri mallarının her kırk dinarından bir dinarı [zekat olarak] al. Yirmi dinara kadar kırk dinarın altına düşen miktarları, buna göre hesapla. [Alman gereken zekat miktarı] bir dinarın 1/3’ünden az olursa artık onu bırak, o maldan [zekat adına] her hangi bir şey alma. Civarından geçen zimmîlerden, ticarette kullandıkları her yirmi dinardan bir dinar [vergi] al. On dinara kadar yirmi dinarın altına düşen miktarları, buna göre hesapla. [Alman gereken vergi miktarı] bir dinarın 1/3’ünden az olursa artık onu bırak, o maldan [vergi adına] her hangi bir şey alma. Fakat onlara, kendilerinden gerekli tahsilatı yaptığına dair ertesi yıl aynı zamana kadar geçerli olmak üzere bir yazı ver.”
İmam Malik şöyle söylemiştir:
“Ticari gayelerle pazarlara çıkarılan mallarla ilgili uygulama, [Medineliler] olarak bizde şu şekildedir:
Kişi, malının zekatını verir; bilahare kalan malı ile kumaş, köle ve buna benzer bir takım mallar satın alır ve ardından da yıl dolmadan önce bu mallarını satarsa zekatını verdiği günden itibaren bir yıl geçmedikçe bu mallarından [eline geçen satış bedeli için] yeni bir zekat vermez. Yıllarca [elinde tutup] satmadığında ise üzerinden kaç yıl geçerse geçsin söz konusu satın aldığı malların hiç birine zekat gerekmez. Daha sonra sattığında da o bedelde sadece tek bir zekat gerekir.”
İmam Malik şöyle söylemiştir:
“Uygulama, [Medineliler olarak] bizde şu şekildedir: Altın veya gümüşü karşılığında ticari gayelerle buğday, hurma ya da başka bir mal satın alan ve üzerinden bir yıl geçinceye kadar bu malı elinde tutup da ardından onu satan kişiye, elde ettiği bedel, ilgili zekat nisabına ulaşıyorsa sattığı zaman zekat vacip olur. Ticari faaliyetlerden elde edilen bu tür tarım ürünleri ve meyveler, kişinin tarlasından ürün hasat etmesi, ya da meyve toplamak gibi değildir. [Bu ürünlerin zekatı/öşrü, her bir hasatla birlikte verilir.]”
İmam Malik şöyle söylemiştir:
“Kişinin yanında, fiilen ticarette döndürdüğü ancak bu ticaretinden her hangi bir kâr elde edemediği malına zekat gerekir. İlgili, bunun için yılın bir ayını belirler. Bu ay içerisinde yanındaki mevcut ticari malların değer tespitini yapar. Bunların içerisindeki nakit ve diğer malların dökümünü gerçekleştirir. Bütün bunlar ilgili nisaba ulaşıyorsa onların zekatını verir.”
İmama Malik şöyle söylemiştir:
“Ticaret yapan ve yapmayan Müslümanlar birdir; o malla ticaret yapsınlar ya da yapmasınlar her yıl kendilerine sadece bir kez zekat düşer.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Zekât 599, 1/86
Senetler:
1. Ebu Hafs Ömer b. Abdulaziz el-Ümevî (Ömer b. Abdulaziz b. Mervan b. Hakem b. Ebu As)
2. Ebu Mikdam Züreyk b. Hayyan el-Fezarî (Rüzeyk b. Hayyan)
3. Ebu Said Yahyâ b. Saîd el-Ensârî (Yahyâ b. Saîd b. Kays b. Amr)
Konular:
İbadet, Zekat
Tarihsel şahsiyetler, Ömer b. Abdülaziz
Zekat, hangi mallardan, ve ne kadar verileceği
Zekat, malın üzerinden ne kadar yıl geçeceği
Zekat, mallarının nisabı
Zekat, zekat alma veya verme adabı
Zekat, zekata tabi olan mallar
Öneri Formu
Hadis Id, No:
46981, DM002839
Hadis:
أَخْبَرَنَا الْحَكَمُ بْنُ الْمُبَارَكِ أنبأنا الْوَلِيدُ بْنُ مُسْلِمٍ عَنْ عَبْدِ الرَّحَمْنِ بْنِ يَزِيدَ بْنِ جَابِرٍ قَالَ أَخْبَرَنِى زُرَيْقُ بْنُ حَيَّانَ مَوْلَى بَنِى فَزَارَةَ أَنَّهُ سَمِعَ مُسْلِمَ بْنَ قَرَظَةَ الأَشْجَعِىَّ يَقُولُ سَمِعْتُ عَوْفَ بْنَ مَالِكٍ الأَشْجَعِىَّ يَقُولُ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- يَقُولُ :« خِيَارُ أَئِمَّتِكُمُ الَّذِينَ تُحِبُّونَهُمْ وَيُحِبُّونَكُمْ ، وَتُصَلُّونَ عَلَيْهِمْ وَيُصَلُّونَ عَلَيْكُمْ ، وَشِرَارُ أَئِمَّتِكُمُ الَّذِينَ تُبْغِضُونَهُمْ وَيُبْغِضُونَكُمْ وَتَلْعَنُونَهُمْ وَيَلْعَنُونَكُمْ ». قُلْنَا : أَفَلاَ نُنَابِذُهُمْ يَا رَسُولَ اللَّهِ عِنْدَ ذَلِكَ؟ قَالَ :« لاَ ، مَا أَقَامُوا فِيكُمُ الصَّلاَةَ ، أَلاَ مَنْ وُلِّىَ عَلَيْهِ وَالٍ فَرَآهُ يَأْتِى شَيْئاً مِنْ مَعْصِيَةِ اللَّهِ فَلْيَكْرَهْ مَا يَأْتِى مِنْ مَعْصِيَةِ اللَّهِ ، وَلاَ يَنْزِعَنَّ يَداً مِنْ طَاعَةٍ ». قَالَ ابْنُ جَابِرٍ فَقُلْتُ : آللَّهِ يَا أَبَا الْمِقْدَامِ لَسَمِعْتَ هَذَا مِنْ مُسْلِمِ بْنِ قَرَظَةَ؟ فَاسَتَقْبَلَ الْقِبْلَةَ وَجَثَا عَلَى رُكْبَتَيْهِ فَقَالَ : آللَّهِ لَسَمِعْتُ هَذَا مِنْ مُسْلِمِ بْنِ قَرَظَةَ يَقُولُ سَمِعْتُ عَمِّى عَوْفَ بْنَ مَالِكٍ يَقُولُ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- يَقُولُهُ.
Tercemesi:
Bize el-Hakem ibnu'l-Mübarek rivayet edip (dedi ki), bize el-Velid b. Müslim, Abdurrahman b. Yezid b. Câbir'den haber verdi ki, O şöyle demiş: Bana Fezâreoğulları'mn azad-lısı Zureyk b. Hayyan haber verdi ki; O, Müslim b. Karaza el-Eşcei'yi şöyle derken işitmiş: Ben, Avf b. Malik el-Eşceî'yi şöyle derken işitmiştim: Rasulullah'ı (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyururken işittim: "Önderlerinizin en hayırlıları, sizin onları sevdiğiniz, onların da sizi sevdiği, sizin onlara hayır-dua ettiğiniz, onların da size hayır-dua ettiği kimselerdir. Önderlerinizin en kötüleri ise sizin onları sevmediğiniz, onların da sizi sevmediği, sizin onlara lanet ettiğiniz, onların da size lanet ettiği kimselerdir." Biz; "bu durumda onlarla bozuşalım mı, ya Rasulullah?" dedik de, O şöyle buyurdu: 'Aranızda namaz kıldıkları sürece hayır! Şunu iyi bilin ki, kimin başına biri yönetici olur da o, onda Allah'a isyan etme ile ilgili birşey yaparken görürse, onun Allah'a isyan etme ile ilgili şeylerini çirkin görsün, ama itaatten asla el çekmesin!" Câbir'in torunu (Abdurrahman) demiş ki: O zaman ben (Zureyk'e); "Ebu'l-Mikdam! Allah'a andolsun mu, sen bunu Müslim b. Ka-raza'dan işittin mi?" demiştim de, bunun üzerine O kıbleye yönelmiş ve iki dizinin üzerine çöküp şöyle demişti: "Allah'a andolsun ki, ben bunu gerçekten Müslim bJ Karaza'dan işittim. O diyordu ki, ben amcam Avf b. Malik'i şöyle derken işittim: Ben RasuluUah'i (Sallallahu Aleyhi ve Selhm) bunu (yani yurkarıdaki hadisi) buyururken işittim."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Dârimî, Sünen-i Dârimî, Rikâk 78, 3/1843
Senetler:
1. Ebu Amr Avf b. Malik el-Eşcaî (Avf b. Malik)
2. Müslim b. Karaza el-Eşce'î (Müslim b. Karaza)
3. Ebu Mikdam Züreyk b. Hayyan el-Fezarî (Rüzeyk b. Hayyan)
4. Abdurrahman b. Yezid el-Ezdî (Abdurrahman b. Yezid b. Câbir)
5. Ebu Abbas Velid b. Müslim el-Kuraşî (Velid b. Müslim)
6. Hakem b. Mübarek el-Bahilî (Hakem b. Mübarek)
Konular:
Yönetici, fiillerine karşı tavrın nasıl olacağı
Yönetici, iyisi-kötüsü
Yönetim, İtaat, emir sahiplerine