حَدَّثَنَا أَبُو الْوَلِيدِ حَدَّثَنَا سَلْمُ بْنُ زَرِيرٍ سَمِعْتُ أَبَا رَجَاءٍ سَمِعْتُ ابْنَ عَبَّاسٍ - رضى الله عنهما - قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لاِبْنِ صَائِدٍ « قَدْ خَبَأْتُ لَكَ خَبِيئًا فَمَا هُوَ » . قَالَ الدُّخُّ . قَالَ
« اخْسَأْ » .
Açıklama: O kimsenin "Duh" derken "Duhan" demek istediği fakat diyemediği ifade edilmiştir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
20903, B006172
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو الْوَلِيدِ حَدَّثَنَا سَلْمُ بْنُ زَرِيرٍ سَمِعْتُ أَبَا رَجَاءٍ سَمِعْتُ ابْنَ عَبَّاسٍ - رضى الله عنهما - قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لاِبْنِ صَائِدٍ « قَدْ خَبَأْتُ لَكَ خَبِيئًا فَمَا هُوَ » . قَالَ الدُّخُّ . قَالَ
« اخْسَأْ » .
Tercemesi:
Bize Ebu Velid (Hişam b. Abdülmelik), ona Selm b. Zerir, ona Ebu Reca (İmran b. Milhan), ona da İbn Abbas (Abdullah b. Abbas) şöyle demiştir: Rasulullah (sav) İbn Said'e şöyle demiştir: "Senin için kalbimde bir şey gizledim. O nedir?" dedi. O çocuk: 'O 'duh'dur diye cevap verdi. Rasulullah da (sav) ona: "Defol, (yıkıl karşımdan)" buyurmuştur.
Açıklama:
O kimsenin "Duh" derken "Duhan" demek istediği fakat diyemediği ifade edilmiştir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Edeb 97, 2/521
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Racâ İmran b. Milhân el-Utâridî (İmrân b. Teym)
3. Ebu Yunus Selm b. Zerîr el-Utaridi (Selm b. Zerîr)
4. Ebu Velid Hişam b. Abdülmelik el-Bahilî (Hişam b. Abdülmelik)
Konular:
Amel, Allah'ın razı olmayacağı ameller
Kahin, Kehanet, kahine gitmek veya inanmak
KTB, ADAB
Kültürel hayat, Kahinin cahiliye dönemindeki etkinliği
حَدَّثَنَا أَبُو الْوَلِيدِ حَدَّثَنَا سَلْمُ بْنُ زَرِيرٍ حَدَّثَنَا أَبُو رَجَاءٍ عَنْ عِمْرَانَ بْنِ حُصَيْنٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « اطَّلَعْتُ فِى الْجَنَّةِ فَرَأَيْتُ أَكْثَرَ أَهْلِهَا الْفُقَرَاءَ ، وَاطَّلَعْتُ فِى النَّارِ فَرَأَيْتُ أَكْثَرَ أَهْلِهَا النِّسَاءَ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32534, B003241
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو الْوَلِيدِ حَدَّثَنَا سَلْمُ بْنُ زَرِيرٍ حَدَّثَنَا أَبُو رَجَاءٍ عَنْ عِمْرَانَ بْنِ حُصَيْنٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « اطَّلَعْتُ فِى الْجَنَّةِ فَرَأَيْتُ أَكْثَرَ أَهْلِهَا الْفُقَرَاءَ ، وَاطَّلَعْتُ فِى النَّارِ فَرَأَيْتُ أَكْثَرَ أَهْلِهَا النِّسَاءَ » .
Tercemesi:
Bize Ebu Velid (Hişam b. Abdülmelik), ona Selm b. Zerîr, ona Ebu Racâ (İmran b. Milhan), ona da İmran b. Husayn Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu haber vermiştir: Cenneti baktığımda halkının çoğunluğunun fakirler olduğunu gördüm. Cehenneme baktığımda da halkının çoğunluğunun kadınlar olduğunu gördüm.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Bedü'l-Halk 8, 1/847
Senetler:
1. Ebu Nüceyd İmran b. Husayn el-Ezdî (İmran b. Husayn b. Ubeyd b. Halef b. Abdünühüm)
2. Ebu Racâ İmran b. Milhân el-Utâridî (İmrân b. Teym)
3. Ebu Yunus Selm b. Zerîr el-Utaridi (Selm b. Zerîr)
4. Ebu Velid Hişam b. Abdülmelik el-Bahilî (Hişam b. Abdülmelik)
Konular:
Cennet, Cennetlikler, vasfı , sıfatı , yaşamı vs.
Fakir, Yoksul, Fakir ve yoksullar
Kadın, cehennemliklerin çoğunun kadınlardan olması
Öneri Formu
Hadis Id, No:
5668, M001563
Hadis:
وَحَدَّثَنِى أَحْمَدُ بْنُ سَعِيدِ بْنِ صَخْرٍ الدَّارِمِىُّ حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عَبْدِ الْمَجِيدِ حَدَّثَنَا سَلْمُ بْنُ زَرِيرٍ الْعُطَارِدِىُّ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا رَجَاءٍ الْعُطَارِدِىَّ عَنْ عِمْرَانَ بْنِ حُصَيْنٍ قَالَ كُنْتُ مَعَ نَبِىِّ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى مَسِيرٍ لَهُ فَأَدْلَجْنَا لَيْلَتَنَا حَتَّى إِذَا كَانَ فِى وَجْهِ الصُّبْحِ عَرَّسْنَا فَغَلَبَتْنَا أَعْيُنُنَا حَتَّى بَزَغَتِ الشَّمْسُ - قَالَ - فَكَانَ أَوَّلَ مَنِ اسْتَيْقَظَ مِنَّا أَبُو بَكْرٍ وَكُنَّا لاَ نُوقِظُ نَبِىَّ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِنْ مَنَامِهِ إِذَا نَامَ حَتَّى يَسْتَيْقِظَ ثُمَّ اسْتَيْقَظَ عُمَرُ فَقَامَ عِنْدَ نَبِىِّ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَجَعَلَ يُكَبِّرُ وَيَرْفَعُ صَوْتَهُ بِالتَّكْبِيرِ حَتَّى اسْتَيْقَظَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَلَمَّا رَفَعَ رَأْسَهُ وَرَأَى الشَّمْسَ قَدْ بَزَغَتْ قَالَ
"ارْتَحِلُوا." فَسَارَ بِنَا حَتَّى إِذَا ابْيَضَّتِ الشَّمْسُ نَزَلَ فَصَلَّى بِنَا الْغَدَاةَ فَاعْتَزَلَ رَجُلٌ مِنَ الْقَوْمِ لَمْ يُصَلِّ مَعَنَا فَلَمَّا انْصَرَفَ قَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"يَا فُلاَنُ مَا مَنَعَكَ أَنْ تُصَلِّىَ مَعَنَا." قَالَ يَا نَبِىَّ اللَّهِ أَصَابَتْنِى جَنَابَةٌ. فَأَمَرَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَتَيَمَّمَ بِالصَّعِيدِ فَصَلَّى ثُمَّ عَجَّلَنِى فِى رَكْبٍ بَيْنَ يَدَيْهِ نَطْلُبُ الْمَاءَ وَقَدْ عَطِشْنَا عَطَشًا شَدِيدًا. فَبَيْنَمَا نَحْنُ نَسِيرُ إِذَا نَحْنُ بِامْرَأَةٍ سَادِلَةٍ رِجْلَيْهَا بَيْنَ مَزَادَتَيْنِ فَقُلْنَا لَهَا أَيْنَ الْمَاءُ قَالَتْ أَيْهَاهْ أَيْهَاهْ لاَ مَاءَ لَكُمْ. قُلْنَا فَكَمْ بَيْنَ أَهْلِكِ وَبَيْنَ الْمَاءِ. قَالَتْ مَسِيرَةُ يَوْمٍ وَلَيْلَةٍ. قُلْنَا انْطَلِقِى إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم. قَالَتْ وَمَا رَسُولُ اللَّهِ فَلَمْ نُمَلِّكْهَا مِنْ أَمْرِهَا شَيْئًا حَتَّى انْطَلَقْنَا بِهَا فَاسْتَقْبَلْنَا بِهَا رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَسَأَلَهَا فَأَخْبَرَتْهُ مِثْلَ الَّذِى أَخْبَرَتْنَا وَأَخْبَرَتْهُ أَنَّهَا مُوتِمَةٌ لَهَا صِبْيَانٌ أَيْتَامٌ فَأَمَرَ بِرَاوِيَتِهَا فَأُنِيخَتْ فَمَجَّ فِى الْعَزْلاَوَيْنِ الْعُلْيَاوَيْنِ ثُمَّ بَعَثَ بِرَاوِيَتِهَا فَشَرِبْنَا وَنَحْنُ أَرْبَعُونَ رَجُلاً عِطَاشٌ حَتَّى رَوِينَا وَمَلأْنَا كُلَّ قِرْبَةٍ مَعَنَا وَإِدَاوَةٍ وَغَسَّلْنَا صَاحِبَنَا غَيْرَ أَنَّا لَمْ نَسْقِ بَعِيرًا وَهِىَ تَكَادُ تَنْضَرِجُ مِنَ الْمَاءِ - يَعْنِى الْمَزَادَتَيْنِ - ثُمَّ قَالَ
"هَاتُوا مَا كَانَ عِنْدَكُمْ." فَجَمَعْنَا لَهَا مِنْ كِسَرٍ وَتَمْرٍ وَصَرَّ لَهَا صُرَّةً فَقَالَ لَهَا
"اذْهَبِى فَأَطْعِمِى هَذَا عِيَالَكِ وَاعْلَمِى أَنَّا لَمْ نَرْزَأْ مِنْ مَائِكِ."
[فَلَمَّا أَتَتْ أَهْلَهَا قَالَتْ لَقَدْ لَقِيتُ أَسْحَرَ الْبَشَرِ أَوْ إِنَّهُ لَنَبِىٌّ كَمَا زَعَمَ كَانَ مِنْ أَمْرِهِ ذَيْتَ وَذَيْتَ. فَهَدَى اللَّهُ ذَاكَ الصِّرْمَ بِتِلْكَ الْمَرْأَةِ فَأَسْلَمَتْ وَأَسْلَمُوا.]
Tercemesi:
Bize Ahmed b. Said b. Sahr ed-Dârimî, ona Ubeydullah b. Abdulmecid, ona Selm b. Zerir el-Utaridî, ona Ebu Recâ el-Utâridî, ona da İmran b. Husayn'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Çıkmış olduğu bir yolculuğunda Rasulullah (sav) ile idim. Gece boyunca yürüdük, nihayet sabaha karşı mola verdik. Gözlerimizi tutamadık (uyuyakaldık) ve güneş doğuncaya kadar (uyanamadık) aramızdan ilk uyanan kişi Ebu Bekir oldu. Bizler Allah'ın Nebi'si (sav) uyuduğu zaman kendisi uyanıncaya kadar onu uyandırmazdık, sonra Ömer uyandı, Allah'ın Nebi'sinin (sav) yanında dikildi ve yüksek sesle tekbir getirmeye başladı. Sonunda Rasulullah (sav) uyandı, başını kaldırıp da güneşin doğmuş olduğunu görünce; "bineklerinize binin" buyurdu. Böylece bizimle yola koyuldu. Nihayet güneşin aydınlığı parlak bir hal alınca bineğinden indi, bize sabah namazını kıldırdı. Bizimle beraber olanlardan bir adam bir kenara çekilip bizimle namaz kılmadı. Rasulullah (sav) namazını bitirince ona; "ey filan! Bizimle namaz kılmana engel olan ne oldu" buyurdu. Adam; ey Allah'ın Nebi'si cünüp olmuştum dedi. Rasulullah'ın (sav) adama emir vermesi üzerine temiz toprakla teyemmüm etti, namazını kıldı. Sonra Rasulullah (sav) beni ve birkaç kişiyi önünden acilen su aramak üzere gönderdi, oldukça ileri derece susamıştık. Bizler yolumuzda giderken ayaklarını iki su tulumu arasına sarkıtmış bir kadın ile karşılaştık. Ona; su nerede dedik. O; heyhat, heyhat! Sizin için su(ya ulaşmaya) imkân yok dedi. Biz; peki, senin yakınların ile su arasındaki mesafe ne kadardır dedik. O; bir gün bir gece dedi. Biz; haydi, Rasulullah'ın (sav) yanına git dedik. Kadın; Rasulullah da ne demek dedi. Biz kadını kendi haline bırakmayarak onu alıp götürdük ve Rasulullah'ın (sav) karşısına çıkardık. Allah Rasulü kadına (suyu) sordu. Kadın da bize söylediğinin aynısını ona da söyledi. Ayrıca ona; yetimleri olduğunu, yetim çocuklarının bulunduğunu söyledi. Allah Rasulü'nün verdiği emir üzerine su taşıyan devesi çöktürüldü. Allah Rasulü su tulumlarının üst kısımlarına su püskürttü. Sonra çöktürülmüş devesini kaldırttı. Biz o zaman susamış kırk adam olarak suya kanıncaya kadar su içtik. Beraberimizde ne kadar kırba ve matara var ise doldurduk. Arkadaşımızın da gusletmesini sağladık. Bununla birlikte hiçbir deveye su içirmedik. Hâlbuki tulumları patlayacak kadar su dolu idi. Daha sonra Allah Rasulü; "yanınızda ne varsa getirin" buyurdu. Biz de onun için ekmek parçaları ve hurmalar toplayıp bir araya getirdik. Allah Rasulü onları onun için bir çıkın yaptı ve kadına; "git bunları çocuklarına yedir ve şunu da bil ki biz senin suyunu hiç eksiltmedik" buyurdu.
[Kadın akrabalarının yanına gittiğinde; ben insanların en sihirbazı ile karşılaştım yahut da o kendisinin söylediği gibi şüphesiz bir nebidir, o şunları şunları yaptı dedi. İşte yüce Allah o kadın sebebi ile o obaya hidayet verdi, kadın da Müslüman oldu, kabilesi de Müslüman oldu.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Mesâcid ve Mevâdi'u's-salât 1563, /269
Senetler:
1. Ebu Nüceyd İmran b. Husayn el-Ezdî (İmran b. Husayn b. Ubeyd b. Halef b. Abdünühüm)
2. Ebu Racâ İmran b. Milhân el-Utâridî (İmrân b. Teym)
3. Ebu Yunus Selm b. Zerîr el-Utaridi (Selm b. Zerîr)
4. Ebu Ali Ubeydullah b. Abdulmecid el-Hanefî (Ubeydullah b. Abdulmecid)
5. Ebu Cafer Ahmed b. Saîd ed-Dârimî (Ahmed b. Saîd b. Sahr b. Süleyman b. Sa'd b. Kays)
Konular:
Hz. Peygamber, çocuklara verdiği önem
KTB, NAMAZ,
Namaz, uyuyarak geçirmek,
Teyemmüm, cünüplükten dolayı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
34052, B003571
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو الْوَلِيدِ حَدَّثَنَا سَلْمُ بْنُ زَرِيرٍ سَمِعْتُ أَبَا رَجَاءٍ قَالَ حَدَّثَنَا عِمْرَانُ بْنُ حُصَيْنٍ أَنَّهُمْ كَانُوا مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فِى مَسِيرٍ ، فَأَدْلَجُوا لَيْلَتَهُمْ حَتَّى إِذَا كَانَ وَجْهُ الصُّبْحِ عَرَّسُوا فَغَلَبَتْهُمْ أَعْيُنُهُمْ حَتَّى ارْتَفَعَتِ الشَّمْسُ ، فَكَانَ أَوَّلَ مَنِ اسْتَيْقَظَ مِنْ مَنَامِهِ أَبُو بَكْرٍ ، وَكَانَ لاَ يُوقَظُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِنْ مَنَامِهِ حَتَّى يَسْتَيْقِظَ ، فَاسْتَيْقَظَ عُمَرُ فَقَعَدَ أَبُو بَكْرٍ عِنْدَ رَأْسِهِ فَجَعَلَ يُكَبِّرُ وَيَرْفَعُ صَوْتَهُ ، حَتَّى اسْتَيْقَظَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فَنَزَلَ وَصَلَّى بِنَا الْغَدَاةَ ، فَاعْتَزَلَ رَجُلٌ مِنَ الْقَوْمِ لَمْ يُصَلِّ مَعَنَا فَلَمَّا انْصَرَفَ قَالَ « يَا فُلاَنُ مَا يَمْنَعُكَ أَنْ تُصَلِّىَ مَعَنَا » . قَالَ أَصَابَتْنِى جَنَابَةٌ . فَأَمَرَهُ أَنْ يَتَيَمَّمَ بِالصَّعِيدِ ، ثُمَّ صَلَّى وَجَعَلَنِى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى رَكُوبٍ بَيْنَ يَدَيْهِ ، وَقَدْ عَطِشْنَا عَطَشًا شَدِيدًا فَبَيْنَمَا نَحْنُ نَسِيرُ إِذَا نَحْنُ بِامْرَأَةٍ سَادِلَةٍ رِجْلَيْهَا بَيْنَ مَزَادَتَيْنِ ، فَقُلْنَا لَهَا أَيْنَ الْمَاءُ فَقَالَتْ إِنَّهُ لاَ مَاءَ . فَقُلْنَا كَمْ بَيْنَ أَهْلِكِ وَبَيْنَ الْمَاءِ قَالَتْ يَوْمٌ وَلَيْلَةٌ . فَقُلْنَا انْطَلِقِى إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم . قَالَتْ وَمَا رَسُولُ اللَّهِ فَلَمْ نُمَلِّكْهَا مِنْ أَمْرِهَا حَتَّى اسْتَقْبَلْنَا بِهَا النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم ، فَحَدَّثَتْهُ بِمِثْلِ الَّذِى حَدَّثَتْنَا غَيْرَ أَنَّهَا حَدَّثَتْهُ أَنَّهَا مُؤْتِمَةٌ ، فَأَمَرَ بِمَزَادَتَيْهَا فَمَسَحَ فِى الْعَزْلاَوَيْنِ ، فَشَرِبْنَا عِطَاشًا أَرْبَعِينَ رَجُلاً حَتَّى رَوِينَا ، فَمَلأْنَا كُلَّ قِرْبَةٍ مَعَنَا وَإِدَاوَةٍ ، غَيْرَ أَنَّهُ لَمْ نَسْقِ بَعِيرًا وَهْىَ تَكَادُ تَنِضُّ مِنَ الْمِلْءِ ثُمَّ قَالَ « هَاتُوا مَا عِنْدَكُمْ » . فَجُمِعَ لَهَا مِنَ الْكِسَرِ وَالتَّمْرِ ، حَتَّى أَتَتْ أَهْلَهَا قَالَتْ لَقِيتُ أَسْحَرَ النَّاسِ ، أَوْ هُوَ نَبِىٌّ كَمَا زَعَمُوا ، فَهَدَى اللَّهُ ذَاكَ الصِّرْمَ بِتِلْكَ الْمَرْأَةِ فَأَسْلَمَتْ وَأَسْلَمُوا .
Tercemesi:
Bize Ebû el-Velîd, ona Selm b. Zübeyr, ona Ebû Recâ, ona da İmrân b. Hüseyn şöyle rivayet etmiştir: Onlar, Nebî (sav) ile beraber bir seferde idiler, gece boyunca yol aldılar nihayet sabaha karşı gece molası verdiler de (uykusuz ve yorgunluktan) gözlerine hakim olamayıp güneş yükselinceye kadar uykuda kaldılar. ilk uyanan Ebû Bekir idi. Rasulullah (sav) kendisi uyanana dek uyandırılmazdı. Ömer de uyandı. Ebû Bekir Rasulullah’ın (sav) başının yanında oturdu ve Nebî (sav) uyanana kadar tekbir getirip sesini yükseltmeye başladı. (Tekrar yola koyulup) konakladı(lar) ve bize sabah namazını kıldırdı. Bu arada birisi, bizimle beraber namaz kılmayıp cemaatten ayrılmıştı. Rasulullah (sav) namazı bitirdiğinde “Ey filanca! Seni bizimle beraber namaz kılmaya engel olan şey nedir?” buyurdu. Adam cünüp olmuşum, dedi. Rasulullah (sav) ona toprakla teyemmüm etmesini emretti. Sonra (abdest alıp) namaz kıldı. (Su bulmamız için) yanındaki süvarinin içeresinde beni yola çıkardı. (Zira) çok susamıştık. Yürüdüğümüz sırada devesi üzerinde iki büyük kırba arasında ayaklarını sarkıtmış bir kadınla karşılaştık. Kadına, su nerede? dedik. Kadın (burada) su yok, dedi. (Peki) ailen ile suyun arasında ne kadar mesafe var? dedik. Bir gün ve bir gecelik yol, dedi. Haydi yürü! Rasulullah’a (sav), dedik. Kadın, Rasulullah (sav) da kim? dedi. Biz kadının işinden hiçbir şeye sahip olmadık nihayet onu Nebî’nin (sav) huzuruna getirdik. Kadın, Nebî’ye (sav) yetim çocukların sahibi olduğunu söylemesi dışında bize söylediklerinin benzerini söyledi. Rasulullah (sav) kırbaların (indirilmesini) emretti ve kırbaların aşağı tarafındaki iki ağzını mesh etti. Biz çok susamış kırk kişi kanıncaya kadar su içtik, yanımızdaki kırbaların ve kapların hepsini de doldurduk. Ancak hiçbir deveye su vermedik. Kırba ise neredeyse doluluktan su sızdıracaktı. Daha sonra Rasulullah (sav) yanınızdakileri getirin, buyurdu. Kadın için bir kısım (yiyecek) kırıntısı ve hurmadan bir miktar toplandı. Sonunda kadın ailesinin yanına vardı ve “Ben insanların en sihirbazı ile karşılaştım veya bu kimse iddia edildiği gibi Nebî’dir” dedi. Allah bu kadın sayesinde, o topluluğa hidayet nasip etti. Böylece kadın da kabilesi de Müslüman oldu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Menâkıb 25, 1/917
Senetler:
1. Ebu Nüceyd İmran b. Husayn el-Ezdî (İmran b. Husayn b. Ubeyd b. Halef b. Abdünühüm)
2. Ebu Racâ İmran b. Milhân el-Utâridî (İmrân b. Teym)
3. Ebu Yunus Selm b. Zerîr el-Utaridi (Selm b. Zerîr)
4. Ebu Velid Hişam b. Abdülmelik el-Bahilî (Hişam b. Abdülmelik)
Konular:
Bereket, yiyecek ve içeceklerin bereketlenmesi
Mucize,
Namaz, sabah namazı
Namaz, vakti geçmiş namazı cemaatle kılmak
Namaz, vakti geçtikten sonra kılmak
Teyemmüm, cünüplükten dolayı
حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بن عَلِيٍّ الْحُلْوَانِيُّ، حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بن عَبْدِ الْمَجِيدِ، حَدَّثَنَا سَلْمُ بن زُرَيْرٍ، حَدَّثَنَا يَزِيدُ بن أَبِي مَرْيَمَ السَّلُولِيُّ، عَنْ شَهْرِ بن حَوْشَبٍ، عَنْ أَبِي أُمَامَةَ، قَالَ: سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمْ، يَقُولُ:"مَنْ حَدَّثَ عَنِّي حَدِيثًا كَذِبًا مُتَعَمِّدًا، فَلْيَتَبَوَّأْ مَقْعَدَهُ مِنَ النَّارِ".
Öneri Formu
Hadis Id, No:
167658, MK007557
Hadis:
حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بن عَلِيٍّ الْحُلْوَانِيُّ، حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بن عَبْدِ الْمَجِيدِ، حَدَّثَنَا سَلْمُ بن زُرَيْرٍ، حَدَّثَنَا يَزِيدُ بن أَبِي مَرْيَمَ السَّلُولِيُّ، عَنْ شَهْرِ بن حَوْشَبٍ، عَنْ أَبِي أُمَامَةَ، قَالَ: سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمْ، يَقُولُ:"مَنْ حَدَّثَ عَنِّي حَدِيثًا كَذِبًا مُتَعَمِّدًا، فَلْيَتَبَوَّأْ مَقْعَدَهُ مِنَ النَّارِ".
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Taberânî, Mu'cem-i kebîr, Sudey b. Aclan Ebu Ümame el-Bahilî 7557, 6/1975
Senetler:
1. Ebu Ümame Sudey b. Aclân el-Bahilî (Sudey b. Aclân b. Vehb)
2. Şehr b. Havşeb el-Eşarî (Şehr b. Havşeb)
3. Ebu Abdullah Yezid b. Ebu Meryem el-Ensarî (Yezid b. Ebu Meryem b. Ata)
4. Ebu Yunus Selm b. Zerîr el-Utaridi (Selm b. Zerîr)
5. Ebu Ali Ubeydullah b. Abdulmecid el-Hanefî (Ubeydullah b. Abdulmecid)
6. Hasan b. Ali el-Hüzeli (Hasan b. Ali b. Muhammed)
Konular:
Yalan, Hz. Peygamber'e yalan isnadı