أخبرنا عبد الرزاق قال : أخبرنا معمر عن أيوب عن غيلان بن جرير عن زيد بن رباح عن أبي هريرة قال : سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول : من فارق الجماعة ، وخرج من الطاعة فمات ، فميتته جاهلية ، ومن خرج على أمتي بسيفه فيضرب برها وفاجرها ، لا يتحاشى مؤمنا لايمانه ، ولا يفي لذي عهد بعهده فليس من أمتي ، ومن قتل تحت راية عمية يغضب للعصبية ، أو يقاتل للعصبية ، أو يدعو إلى العصبية ، فقتلته جاهلية.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
89812, MA020707
Hadis:
أخبرنا عبد الرزاق قال : أخبرنا معمر عن أيوب عن غيلان بن جرير عن زيد بن رباح عن أبي هريرة قال : سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول : من فارق الجماعة ، وخرج من الطاعة فمات ، فميتته جاهلية ، ومن خرج على أمتي بسيفه فيضرب برها وفاجرها ، لا يتحاشى مؤمنا لايمانه ، ولا يفي لذي عهد بعهده فليس من أمتي ، ومن قتل تحت راية عمية يغضب للعصبية ، أو يقاتل للعصبية ، أو يدعو إلى العصبية ، فقتلته جاهلية.
Tercemesi:
Abdurrezzak dedi ki: Bize Mamer b. Raşid, Eyyub es-Sahtiyani, Gaylan b. Cerir'den o da Ziyad b. Rebah'dan o da Ebu Hureyre'den Rasulullah'ın şöyle dediğini anlatmıştır: "Kim topluluktan ayrılır ve itaatten çıkarsa cahiliye ölümü ile ölmüş olur. Ve her kim benim ümmetime karşı kılıç çekerek ayaklanır, iyisini de kötüsünü de vurur; mü'minin imanına aldırmaz, verdiği sözü de yerine getirmez, benim ümmetimden değildir. Sözleşme yapıp da sonra buna uymayan da benim ümmetimden değildir. Her kim körü körüne (çekilmiş) bir sancağın altında, bir grup adına nefret söyleminde bulunur, grupçuluk adına savaşır veya grupçuluk yapmaya çağırarak savaşıp öldürülen de cahiliye ölümü ile ölmüş olur."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Abdürrezzak b. Hemmam, Musannef, Câmi' 20707, 11/339
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ziyad b. Riyah el-Kaysî (Ziyad b. Riyah)
3. Gaylan b. Cerir el-Muavveli (Gaylan b. Cerir)
4. Eyyüb es-Sahtiyânî (Eyyüb b. Keysân)
5. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
Konular:
Asabiyet, Irkçılık
Asabiyet, Irkçılık, cahiliye ve İslam döneminde
Cemaat, birlik olma
Toplumsal Düzen, Cemaatten ayrılmak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36892, DM000235
Hadis:
أَخْبَرَنَا عِصْمَةُ بْنُ الْفَضْلِ حَدَّثَنَا حَرَمِىُّ بْنُ عُمَارَةَ عَنْ شُعْبَةَ عَنْ عَمَرَ بْنِ سُلَيْمَانَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبَانَ بْنِ عُثْمَانَ عَنْ أَبِيهِ قَالَ : خَرَجَ زَيْدُ بْنُ ثَابِتٍ مِنْ عِنْدِ مَرْوَانَ بْنِ الْحَكَمِ بِنِصْفِ النَّهَارِ ، قَالَ فَقُلْتُ : مَا خَرَجَ هَذِهِ السَّاعَةَ مِنْ عِنْدِ مَرْوَانَ إِلاَّ وَقَدْ سَأَلَهُ عَنْ شَىْءٍ ، فَأَتَيْتُهُ فَسَأَلْتُهُ فَقَالَ : نَعَمْ سَأَلَنِى عَنْ حَدِيثٍ سَمِعْتُهُ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- قَالَ :« نَضَّرَ اللَّهُ امْرَأً سَمِعَ مِنَّا حَدِيثاً فَحَفِظَهُ فَأَدَّاهُ إِلَى مَنْ هُوَ أَحْفَظُ مِنْهُ ، فَرُبَّ حَامِلِ فِقْهٍ لَيْسَ بِفَقِيهٍ ، وَرُبَّ حَامِلِ فِقْهٍ إِلَى مَنْ هُوَ أَفْقَهُ مِنْهُ ، لاَ يَعْتَقِدُ قَلْبُ مُسْلِمٍ عَلَى ثَلاَثِ خِصَالٍ إِلاَّ دَخَلَ الْجَنَّةَ ». قَالَ قُلْتُ : مَا هُنَّ؟ قَالَ : « إِخْلاَصُ الْعَمَلِ لِلَّهِ ، وَالنَّصِيحَةُ لِوُلاَةِ الأَمْرِ ، وَلُزُومُ الْجَمَاعَةِ ، فَإِنَّ دَعْوَتَهُمْ تُحِيطُ مِنْ وَرَائِهِمْ ، وَمَنْ كَانَتِ الآخِرَةُ نِيَّتَهُ جَعَلَ اللَّهُ غِنَاهُ فِى قَلْبِهِ وَجَمَعَ لَهُ شَمْلَهُ وَأَتَتْهُ الدُّنْيَا وَهِىَ رَاغِمَةٌ ، وَمَنْ كَانَتْ الدُّنْيَا نِيَّتَهُ فَرَّقَ اللَّهُ عَلَيْهِ شَمْلَهُ وَجَعَلَ فَقْرَهُ بَيْنَ عَيْنَيْهِ ، وَلَمْ يَأْتِهِ مِنَ الدُّنْيَا إِلاَّ مَا قُدِّرَ لَهُ ». قَالَ : وَسَأَلْتُهُ عَنْ صَلاَةِ الْوُسْطَى قَالَ :« هِىَ الظُّهْرُ ».
Tercemesi:
Bize İsmet İbnu'1-Fadl haber verip (dedi ki) bize Haremi b. Umâre, Şu'be'den, (o) Amr b. Süleyman'dan, (o) Ab-durrahman b. Ebân b. Osman'dan, (o da) babasından (naklen) rivayet etti (ki Ebân) şöyle dedi: (Bir gün) Zeyd b. Sabit, gün ortasında Mervân İbnu'l-Hakem'in yanından çıktı. (Ebân) dedi ki, ben de (kendi kendime) "Bu saatte Mervân'ın yanından çıktığına göre muhakkak kendisine bir şey sormuştur." dedim ve, gelip (bunu ona) sordum. "Evet, dedi, bana Resûlullah'dan -sallallahu aleyhi ve sel-lem-, buyurmuş olduğunu işittiğim bir hadis sordu, (o da şu hadistir): Allah, bizden bir hadis işitip de onu ezberleyen, (muhafaza eden), sonra da onu kendisinden daha iyi ezberleyip muhafaza edecek olana nakleden kişinin yüzünü ağartsın. Zira nice bilgi taşıyıcısı vardır ki iyi anlayışlı (fakih) değildir. Bilgiyi, kendisinden daha iyi anlayışlı olana taşıyan niceleri de vardır!
Bir müslümanın kalbi üç haslet üzerinde sebat etmez ki (sonunda) Cennete girmesin. (Ebân) dedi ki; "Bunlar nedir?" dedim. Şöyle devam etti: Amelde ihlâslı olmak, buyruk sahiplerinin, (idarecilerin, âmirlerin) iyiliğini istemek, cemaate bağlı kalmak. Çünkü onların duası, (onları) arkalarından kuşatır. Kimin niyyeti âhiret olursa Allah zenginliğini kalbine kor, (ona gönül zenginliği verir), dağınıklığını toplar, (işlerini düzene kor) ve dünya, boyun eğerek ona gelir. Kimin de niyyeti bu dünya olursa, Allah onun topluluğunu dağıtır, (düzenini bozar), korkusunu iki gözünün arasına kor, dünyadan da kendisine, başkası değil sadece takdir edilmiş olan (mikdar) gelir. (Ebân dedi ki, ona "orta namazTnı da sordum, "O, öğledir" dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Dârimî, Sünen-i Dârimî, Mukaddime 24, 1/302
Senetler:
1. Ebu Saîd Zeyd b. Sabit el-Ensarî (Zeyd b. Sabit b. Dahhak b. Zeyd)
2. Ebu Said Ebân b. Osman el-Ümevî (Ebân b. Osman b. Affân)
3. Abdurrahman b. Eban (Abdurrahman b. Eban b. Osman b. Affan)
4. Amr b. Süleyman el-Kuraşî (Ömer b. Süleyman b. Asım b. Ömer b. Hattab)
5. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
6. Ebu Ravh Haramî b. Umare el-Atekî (Haramî b. Umare b. Nabit)
7. Ebu Fadl Isme b. Fadl en-Nemirî (Isme b. Fadl)
Konular:
Cemaat, birlik olma
Hadis Rivayeti
Yönetim, İtaat, emir sahiplerine