375 Kayıt Bulundu.
Bize Hasan b. Sabbâh el-Bezzâr, ona Süfyân, ona İbn Cud'ân ve Yahya b. Said, onlara Said b. Müseyyeb, ona da Ali şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav), sadece Sa'd b. Ebu Vakkas için, Uhud gününde anne ve babasını beraberce zikredip "at, annem ve babam sana feda olsun" ve "at, ey genç" demişti. Ebu İsa der ki: Bu, hasen-sahih bir hadistir. Bu konuda Zübeyir ve Cabir'den de hadis rivayet edilmiştir. Yine bu hadis Ali'den bir çok tarikten rivayet edilmiştir. Bir çok kişiden gelen rivayet göre bu hadisi Yahya b. Said, ona Said b. Müseyyeb, ona da Sa'd b. Ebu Vakkâs şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav), benim için Uhud gününde anne ve babasını birlikte zikredip "at, annem ve babam sana feda olsun" demiştir.
Açıklama: ''أَيُّهَا الْغُلاَمُ الْحَزَوَّرُ'' ifadesi, genç olarak tercümeye yansıtılmıştır. Zira Sa'd, o esnada buluğ çağını henüz aşmıştı. Ayrıca ''الْحَزَوَّرُ'' kelimesinin ''genç'' anlamına geldiğine dair bk. Tuhfetü'l-ahvezî, VIII, 96.
Bize Abdân, ona Abdullah, ona Şu'be, ona Sa'd b. İbrahim, ona babası İbrahim, şöyle rivayet etmiştir: Oruçlu iken Abdurrahman b. Avf'a iftar sofrası getirilmiş, o da “benden daha hayırlı olan Musab b. Umeyr, şehit olduğunda öyle bir elbise ile kefenlenmişti ki başı örtülse ayakları, ayakları örtülse başı açılıyordu” dedi. -ve sanırım şöyle devam etti:- “Benden daha hayırlı olan Hamza şehit oldu, o da (aynı şekilde kefenlendi). Sonra dünya nimetleri önümüze serildi” yahut “bize dünya nimetleri verildi. Şimdi ahiret ikramlarının erkenden dünyada bize verilmiş olmasından endişeliyiz” dedi, ardından ağlamaya başladı, hatta iftar etmeyi bıraktı.
Bize Ebu Yakub İshak b. İbrahim b. Abdurrahman, ona Hüseyin b. Muhammed, ona Şeybân, ona Katâde, ona Enes, ona da Ebu Talha şöyle demiştir: Uhud günü harp saflarımızda bulunurken bizleri öyle bir uyku bastırdı ki kılıcım elimden düşüyor, ben alıyorum, tekrar düşüyor, ben yine alıyordum.
Bize Ebu Ma'mer, ona Abdülvâris, ona Abdülaziz, ona Enes (ra) şöyle demiştir: Uhud günü (Müslümanlar arasında bozgun) olduğunda, insanlar Peygamberin yanından dağıldı, Ebu Talha ise Peygamber'in (sav) önünde deriden kalkanını siper yaparak O'nu korumaya devam ediyordu. Kirişi gergin iyi bir ok atıcısı olan Ebu Talha, o gün iki yahut üç yay kırmıştı. Hz. Peygamber (sav), sadağı okla dolu olarak yanından geçen her kişiye "sadağındaki okları Ebu Talha'nın önüne boşalt" diyordu. Peygamber (sav) düşman okçularına bakmak için ayağa kalktığında hemen Ebu Talha “ey Allah'ın Rasulü, babam, anam sana feda olsun, sakın yukarı kalkma, ola ki düşman oklarından biri sana isabet eder. Benim göğsüm senin göğsünün siperidir” diyordu. Ben Uhud günü Ebu Bekir'in kızı Âişe ile annem Ümmü Suleym'i, ayaklarındaki halhalları göreceğim kadar eteklerini toplamış, sırtlarında kırbalarla, çevik bir şekilde su taşıyıp yaralıların ağızlarına dökerken görmüşümdür. Kırbalar boşalınca süratle geri dönüp gelerek kırbaları dolduruyorlar, sonra gelip yaralı mücahitlerin ağızlarına döküyorlardı. Yine o gün Ebu Talha'nın elinden iki yahut üç kere kılıç düşmüştü.
Bize Kuteybe b. Saîd, ona Yakub, ona da Ebu Hâzım şöyle rivayet etmiştir: Sehl b. Sa'd'a Rasulullah'ın yarası soruldu o da “Vallahi ben Rasulullah'ın yarasını yıkayanı, suyu dökeni ve yaranın ne ile tedavi edildiğini pek iyi biliyorum” dedi ve şöyle devam etti. “Rasulullah'ın kızı Fâtıma (as) yarayı yıkıyor, Ali de kalkan ile suyu döküyordu. Fâtıma suyun kanı artırmaktan başka bir şey yapmadığını görünce oradaki bir hasır parçasını alıp yaktı ve onu yaranın üzerine bastı. Böylece kanın akması durdu. O gün Peygamber'in (sav) arka dişleri kırılmış, yüzü yaralanmış ve başındaki miğferi de parçalamıştı.”
Bize Müsedded, ona Halid, ona İbn Ebu Halid, ona da Kays b. Ebu Hâzım şöyle demiştir: Ben Talha'nın, (Uhud harbinde) Hz. Peygamber'i (sav) korurken sakat kalan elini gördüm.
Bize Ebu Ma'mer, ona Abdülvâris, ona Abdülaziz, ona Enes (ra) şöyle demiştir: Uhud günü (Müslümanlar arasında bozgun) olduğunda, insanlar Peygamberin yanından dağıldı, Ebu Talha ise Peygamber'in (sav) önünde deriden kalkanını siper yaparak O'nu korumaya devam ediyordu. Kirişi gergin iyi bir ok atıcısı olan Ebu Talha, o gün iki yahut üç yay kırmıştı. Hz. Peygamber (sav), sadağı okla dolu olarak yanından geçen her kişiye "sadağındaki okları Ebu Talha'nın önüne boşalt" diyordu. Peygamber (sav) düşman okçularına bakmak için ayağa kalktığında hemen Ebu Talha “ey Allah'ın Rasulü, babam, anam sana feda olsun, sakın yukarı kalkma, ola ki düşman oklarından biri sana isabet eder. Benim göğsüm senin göğsünün siperidir” diyordu. Ben Uhud günü Ebu Bekir'in kızı Âişe ile annem Ümmü Suleym'i, ayaklarındaki halhalları göreceğim kadar eteklerini toplamış, sırtlarında kırbalarla, çevik bir şekilde su taşıyıp yaralıların ağızlarına dökerken görmüşümdür. Kırbalar boşalınca süratle geri dönüp gelerek kırbaları dolduruyorlar, sonra gelip yaralı mücahitlerin ağızlarına döküyorlardı. Yine o gün Ebu Talha'nın elinden iki yahut üç kere kılıç düşmüştü.
Bu hadisi bize Kuteybe, ona Leys b. Sa'd ve Abdülaziz b. Muhammed, onlara Yahya b. Said, ona Said b. Müseyyeb, ona da Sa'd b. Ebu Vakkâs şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav), Uhud günü ("annem ve babam sana fedâ olsun" diyerek) anne ve babasını benim için beraber anmıştır. Ebu İsa der ki: Bu hadis, hasen-sahih bir hadistir.