116 Kayıt Bulundu.
Bize Vekî, ona Ali b. Mübârek, ona Yahya b. Ebu Kesîr, ona Âmir el-Ukaylî, ona babası, ona da Ebu Hüreyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Cennete girecek ilk üç kişiyi iyi bilirim. Onlar; şehitler, efendilerinin haklarının Allah’ın hakkını da yerine getiren köleler (hizmetçiler) ve iffetli davranan fakir kimselerdir. Cehenneme girecek ilk üç kişiyi çok iyi bilirim. Onlar da; kavmine eziyet eden devlet başkanı, hakkını (zekatını) vermediği mala sahip olan zengin ve övünüp duran fakirdir."
Açıklama: İsnad Âmir el-Ukaylî dolayısıyla zayıftır. Hadisin zayıflığı, ayrıntılı olarak 9492 numaralı hadiste açıklanmıştır.
Bize Züheyr b. Harb, ona Abdurrahman (b. Mehdî), ona Süfyân, ona Mikdâm b. Şurayh, ona babası (Şurayh b. Hâni), ona da Sa'd (b. Ebu Vakkas) şöyle rivayet etmiştir: "(Sabah akşam Rablerine dua eden kimseleri yanından kovma) (En'âm, 6/52) ayeti, benim hakkımda inmiştir. Şöyle ki bu ayet, benim ve İbn Mesud'un da aralarında olduğu, müşriklerin Hz. Peygamber'e 'Sen bunları hep yakınında tutuyorsun' diyerek sataştıkları altı kişi hakkında inmiştir."
Bize Yahya b. Kaza'a, ona Mâlik, ona Sevr b. Zeyd, ona Ebu Ğays, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle demiştir: "Dul kadınların ve fakirlerin nafakalarım kazanmaya koşan müslüman kimse, Allah yolunda savaşan mücahid gibidir, veya geceyi namazla geçiren, gündüz oruçlu abid bir kimse gibidir."
Bize Abdullah b. Mesleme, ona Malik, ona Sevr b. Zeyd, ona Ebu Ğays, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) söylediğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Dul kadınların ve yoksulların ihtiyaçlarını karşılamak için koşturan kimse, Allah yolunda cihat eden kimse gibidir." Buhari'nin hocası Ka'nebî, şöyle dediğini sanıyorum diye ibareyi şüphe ile söylemiştir: "(Dul kadınların ve yoksulların ihtiyaçlarını karşılamak için koşturan kişi) hiç gevşeklik göstermeden nafile namaz kılan ve hiç iftar etmeden oruç tutan kimse gibidir."
Bize İbn Ebu Meryem, ona Muhammed b. Cafer, ona Şerîk b. Ebu Nemr, ona Atâ b. Yesâr ve Abdurrahman b. Ebu Amre el-Ensârî, onlara da Ebu Hureyre (ra) rivayet ettiğine göre Hz. peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Miskin (yoksul), insanların, eline bir hurma, iki hurma, bir lokma, iki lokma verip gönderdiği kimse değildir. Asıl miskin (ihtiyacı olduğu halde insanlara el açıp istemekten çekinip iffetli kalmağa çalışan kimsedir. İsterseniz şu ayeti okuyun:" “Vereceğiniz sadakalar, öncelikle kendilerini Allah yoluna adayan, bu sebeple yeryüzünde maişet için dolaşma imkânı bulamayan fakirler içindir. İffet ve hayaları sebebiyle halktan bir talepte bulunmadıklarından cahiller onları zengin zanneder. Sen ise onları simalarından tanırsın. Hele yüzsüzlük edip de insanlardan ısrarla bir şey istemezler.” (Bakara, 273)
Bize İbn Ebu Meryem, ona Muhammed b. Cafer, ona Şerîk b. Ebu Nemr, ona Atâ b. Yesâr ve Abdurrahman b. Ebu Amre el-Ensârî, onlara da Ebu Hureyre (ra) rivayet ettiğine göre Hz. peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Miskin (yoksul), insanların, eline bir hurma, iki hurma, bir lokma, iki lokma verip gönderdiği kimse değildir. Asıl miskin (ihtiyacı olduğu halde insanlara el açıp istemekten çekinip iffetli kalmağa çalışan kimsedir. İsterseniz şu ayeti okuyun:" “Vereceğiniz sadakalar, öncelikle kendilerini Allah yoluna adayan, bu sebeple yeryüzünde maişet için dolaşma imkânı bulamayan fakirler içindir. İffet ve hayaları sebebiyle halktan bir talepte bulunmadıklarından cahiller onları zengin zanneder. Sen ise onları simalarından tanırsın. Hele yüzsüzlük edip de insanlardan ısrarla bir şey istemezler.” (Bakara, 273)
Bize Müsedded, ona Cafer b. Süleyman, ona Mualla b. Ziyad, ona Ala b. Beşir el- Müzeni, ona Ebu Sıddîk en-Naci, ona Ebu Said el-Hudrî şöyle demiştir: "Zayıf (yoksul) muhacirlerden oluşan bir toplulukla birlikte oturuyordum. Öyle ki, bazılarımız çıplaklıktan dolayı (elbiseleri yetmediğinden) birbirinin arkasına saklanıyordu. O sırada bir kişi bize Kur'an okuyordu. Derken Rasulullah (sav) yanımıza geldi. Yanımıza vardığında Kur'an okuyan sustu. Peygamber (sav) selam verdi ve 'ne yapıyordunuz?' diye sordu. Biz de 'ey Allah’ın Rasulü! Bize Kur'an okuyan bir kardeşimiz vardı, biz de Allah’ın kitabını dinliyorduk' dedik. Bunun üzerine Rasulullah (sav) 'ümmetim içinde, kendileriyle birlikte sabretmem emredilen kimseleri var var eden Allah'a hamdolsun' buyurdu, sonra Peygamber (sav) bizim ortamıza oturdu, adeta aramızda eşit olmak için kendisini tam ortamıza konumlandırdı ve elini şöyle (daire çizer gibi) yaptı, biz de hemen halka oluşturduk, yüzlerimiz O’na bakar hâle geldi. (Ebu Saîd el Hudrî der ki:) Rasulullah’ın (sav) aramızdan bir tek beni tanıdığını fark ettim. Sonra şöyle buyurdu: Müjde size ey yoksul muhacirler topluluğu! Kıyamet günü, sizler tam bir nurla parlayacak ve zenginlerden yarım gün önce cennete gireceksiniz. Bu da beş yüz yıl demektir."
Bize İsmail b. Abdullah, ona Malik, ona da Zeyd b. Eslem, ona da babası (Eslem) şöyle demiştir: Ben Ömer b. Hattâb'ın (ra) beraber çarşıya çıktım. Yolda genç bir kadın Ömer’e yetişip “Ey Müminlerin Emiri! Eşim şehit oldu, Geride küçük çocuklar bıraktı. Allah’a yemin ederim ki onlar henüz bir koyun paçasını bile pişirecek yaşta değiller. Ne tarlaları var ne de hayvanları. Onların açlıktan öleceğinden korkuyorum. Ben, Hudeybiye’de Peygamber (sav) ile birlikte bulunan Gıfâr kabilesinden Hufâf b. İmâ el-Gıfârî’nin kızıyım” dedi. Bunun üzerine Ömer yoluna devam etmeyip o kadının yanında durdu. Sonra kadına hitaben “Kureyş'e yakın bir nesebe merhaba” dedi. Ardından evde bağlı duran, güçlü bir deveye yöneldi. O devenin üzerine iki çuval dolusu yiyecek, ayrıca nafaka ve giyecek yükledi. Deveye dizginini vererek kadına uzattı ve “bu yükü rızık edin, bu tükenmeden Allah sizlere hayır verecektir” dedi. Orada bulunan bir adam “ey Müminlerin Emiri, bu kadına çok verdin” dedi. Ömer de “Anan seni kaybetsin (yani seni doğurmamış olsaydı keşke)! Vallahi ben bu kadının babasıyla ve kardeşiyle birlikte bir kaleyi kuşattığımızı, o kaleyi fethettiklerini ve sonra bizim onların ganimetinden hissemizi aldığımızı hatırlıyorum!” dedi.