Öneri Formu
Hadis Id, No:
148573, BS011738
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو الْحَسَنِ : عَلِىُّ بْنُ أَحْمَدَ بْنِ عَبْدَانَ أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ عُبَيْدٍ الصَّفَّارُ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ إِسْحَاقَ أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ يُونُسَ حَدَّثَنَا الْمُعَافَى حَدَّثَنَا جَعْفَرُ بْنُ بُرْقَانَ عَنْ مَيْمُونِ بْنِ مِهْرَانَ عَنْ مِقْسَمٍ أَبِى الْقَاسِمِ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ أَنَّ النَّبِىَّ -صلى الله عليه وسلم- قَالَ حِينَ افْتَتَحَ خَيْبَرَ وَاشْتَرَطَ عَلَيْهِمْ أَنَّ لَهُ الأَرْضَ وَكُلَّ صَفْرَاءَ وَبَيْضَاءَ يَعْنِى الذَّهَبَ وَالْفِضَّةَ فَقَالَ لَهُ أَهْلُ خَيْبَرَ : نَحْنُ أَعْلَمُ بِالأَرْضِ فَأَعْطِنَاهَا عَلَى أَنْ نَعْمَلَهَا وَيَكُونُ لَنَا نِصْفُ الثَّمَرَةِ وَلَكُمْ نِصْفُهَا فَزَعَمَ أَنَّهُ أَعْطَاهُمْ عَلَى ذَلِكَ فَلَمَّا كَانَ حِينَ يُصْرَمُ النَّخْلُ بَعَثَ إِلَيْهِمُ ابْنَ رَوَاحَةَ فَحَزَرَ النَّخْلَ وَهُوَ الَّذِى يَدَعُوهُ أَهْلُ الْمَدِينَةِ الْخَرْصَ فَقَالَ فِى ذَا كَذَا وَكَذَا فَقَالُوا : أَكْثَرَتَ يَا ابْنَ رَوَاحَةَ قَالَ : فَأَنَا آخُذُ النَّخْلَ وَأُعْطِيكُمْ نِصْفَ الَّذِى قُلْتُ قَالُوا : هَذَا الْحَقُّ وَبِه قَامَتِ السَّمَاءُ وَالأَرْضُ رَضِينَا أَنْ نَأْخُذَهُ بِالَّذِى قُلْتَ.
Tercemesi:
Bize Ebu el-Hasan: Ali b. Ahmed b. Abdân, ona Ahmed b. Ubeyd es-Saffâr, ona İsmail b. İshak, ona Ahmed b. Yunus, ona el-Muâ'fî, ona Cafer b. Burkân, ona Meymûn b. Mihrân, ona Miksem Ebu el-Kasım ona da İbn Abbas rivayet ederek dedi:
Hz. Peygamber (sav), Hayberi fethettiğinde oradaki arazilerin, altın ve gümüşün kendisine verilmesini Yahudilere şart koştu. Bunun üzerine Hayber halkı şöyle dedi: Biz toprağı işlemeyi iyi biliriz, arazileri işlememiz için bize ver, (bunun karşılığında) hasat edilen ürünün yarısını biz alırız diğer yarısını siz alırsınız. Ravinin bildirdiğine göre bu şartlar karşılığında Hz. Peygamber (sav) arazileri onlara verdi. Hurmalar kesilip hasat edildiği vakit Hz. Peygamber (sav) onlara İbn Ravâha'yı gönderdi, o da Medine ehlinin 'hars' şeklinde adlandırdığı kıymet takdir etme işini yerine getirdi ve burada şu kadar şunlar vardır, dedi. Onlar da Ey İbn Ravâha fazla yaptın, dediler. İbn Ravâha, öyleyse hurmaları bir araya topluyor ve söylemiş olduğum yarısını size veriyorum, dedi. Onlar da işte bu doğrudur, gökler ve yer bununla ikame edilmiştir, senin söylemiş olduğun kısmı almaya razıyız, dediler.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Beyhakî, Sünen-i Kebir, Müsâkât 11738, 12/106
Senetler:
()
Konular:
Antlaşma, anlaşmalara dayalı ilişkiler
Arazi, mülkiyet hukuku
Haklar, Her Hakkı Sahibine Vermek, Adalet
Siyer, Hayber arazisi, ilgili uygulama, Hz. Peygamber ve Ömer'in
Ticaret, arazi kiralama
Toplumsal düzen, Adaletin gerçekleşmesi için hassasiyet
Yönetim, adaletli olmak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
149526, BS012650
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو الْحَسَنِ : عَلِىُّ بْنُ أَحْمَدَ بْنِ عَبْدَانَ أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ عُبَيْدٍ حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ عَلُّوَيْهِ الْقَطَّانُ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ عِيسَى حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ زَكَرِيَّا عَنْ عَاصِمٍ عَنْ أَنَسٍ قَالَ قُلْتُ لأَنَسٍ : بَلَغَكَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- قَالَ :« لاَ حِلْفَ فِى الإِسْلاَمِ ». فَقَالَ أَنَسٌ : قَدْ حَالَفَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- بَيْنَ قُرَيْشٍ وَالأَنْصَارِ فِى دَارِهِ يَعْنِى دَارَ أَنَسٍ بِالْمَدِينَةِ. رَوَاهُ الْبُخَارِىُّ فِى الصَّحِيحِ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ الصَّبَّاحِ عَنْ إِسْمَاعِيلَ وَقَالَ فِى دَارِى. وَأَخْرَجَهُ مُسْلِمٌ مُخْتَصَرًا مِنْ وَجْهٍ آخَرَ عَنْ عَاصِمٍ الأَحْوَلِ.
Tercemesi:
Bize Ebu el-Hüseyin: Ali b. Ahmed b. Abdân, ona Ahmed b. Ubeyd, ona el-Hasan b. el-Aleviyye el-Kattân, ona İsmail b. İsa, ona İsmail b. Zekeriyya, ona Âsım ona da Enes rivayet ederek dedi: Ben Enes'e Rasulullah'ın (sav) şu sözü sana ulaştı dedim: "İslam'da antlaşma yapmak yoktur." Enes de cevaben Rasulullah'ın (sav) Enes'in Medine'ki evinde Kureyş ve Ensar arasında antlaşma yaptığını söyledi. Buharî bu hadisi Sahih'inde Muhammed b. Es-Sabbâh'tan o da İsmail'den naklen rivayet etmiş ve benim evimin içinde demiştir. Bu hadisi Müslim, başka bir vecihle Âsım el-Ahval'den naklen muhtasar olarak tahric etmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Beyhakî, Sünen-i Kebir, Ferâiz 12650, 12/598
Senetler:
()
Konular:
Antlaşma, anlaşmalara dayalı ilişkiler
cahiliye, âdetleri
Kardeşlik, muhacir ve ensar arasında
Siyer, Kardeşlik (Muahat Medine'ye hicretle)
Öneri Formu
Hadis Id, No:
149529, BS012653
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو عَبْدِ اللَّهِ الْحَافِظُ حَدَّثَنَا أَبُو الْعَبَّاسِ : مُحَمَّدُ بْنُ يَعْقُوبَ حَدَّثَنَا أَبُو جَعْفَرٍ : أَحْمَدُ بْنُ عَبْدِ الْحَمِيدِ الْحَارِثِىُّ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ حَدَّثَنِى إِدْرِيسُ بْنُ يَزِيدَ حَدَّثَنَا طَلْحَةُ بْنُ مُصَرِّفٍ عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ فِى قَوْلِهِ عَزَّ وَجَلَّ (وَالَّذِينَ عَاقَدَتْ أَيْمَانُكُمْ فَآتُوهُمْ نَصِيبَهُمْ) قَالَ كَانَ الْمُهَاجِرُونَ حِينَ قَدِمُوا الْمَدِينَةَ يُوَرِّثُ الأَنْصَارَ دُونَ ذَوِى رَحِمِهِ لِلأُخُوَّةِ الَّتِى آخَى رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- بَيْنَهُمْ فَلَمَّا نَزَلَتْ (وَلِكُلٍّ جَعَلْنَا مَوَالِىَ مِمَّا تَرَكَ الْوَالِدَانِ وَالأَقْرَبُونَ) قَالَ فَنَسَخَتْهَا قَالَ ( وَالَّذِينَ عَاقَدَتْ أَيْمَانُكُمْ فَآتُوهُمْ نَصِيبَهُمْ) مِنَ النَّصْرِ وَالنَّصِيحَةِ.
Tercemesi:
Bize Ebû Abdullah el-Hâfız, ona Ebu el-Abbâs Muhammed b. Yakub, ona Ebu Cafer Ahmed b. Abdülhamid el-Hârisî, ona Ebu Usâme, ona İdris b. Zeyd, ona Talha b. Musarrif, ona Said b. Cübeyr ona da İbn Abbas rivayet ederek Allah'ın (c.c.) şu (Kendileriyle sözleşme yaptığınız kimselerin de paylarını verin / Nisâ, 4/33) buyruğuyla ilgili olarak İbn Abbas şöyle dedi: Muhacirler Medineye geldiklerinde aralarında nesep yoluyla akrabalık bağları bulunmayan Ensar'ı, ki onları Hz. Peygamber (sav) kardeş yapmıştı, mirasçı tayin ediyorlardı. (Ana babanın ve yakınların bıraktıklarından her birine varisler belirledik / Nisa, 4/33) ayetini nazil olunca diğeri ayeti (Nisâ, 4/33) nesh / hükmünü iptal etti. Daha sonra İbn Abbas (Kendileriyle sözleşme yaptığınız kimselerin de paylarını verin / Nisâ, 4/33) ayetinin birbirine arka çıkma ve hakkı tavsiye etme hususuyla ilgili olduğunu söyledi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Beyhakî, Sünen-i Kebir, Ferâiz 12653, 12/599
Senetler:
()
Konular:
Antlaşma, anlaşmalara dayalı ilişkiler
Kardeşlik, muhacir ve ensar arasında
Kur'an, âyetlerin, surelerin nüzulundan sonraki durum
Kur'an, Nüzul sebebleri
Miras, kimlere ve ne kadar düştüğü
Nesh, Hadislerin birbirini neshi
Siyer, Kardeşlik (Muahat Medine'ye hicretle)
Yargı, miras Hukuku
Öneri Formu
Hadis Id, No:
149530, BS012654
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو عَلِىٍّ الرُّوذْبَارِىُّ أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَكْرٍ حَدَّثَنَا أَبُو دَاوُدَ حَدَّثَنَا هَارُونُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ فَذَكَرَهُ بِنَحْوِهِ زَادَ مِنَ النَّصْرِ وَالنَّصِيحَةِ وَالرِّفَادَةِ وَيُوصِى لَهُ وَقَدْ ذَهَبَ الْمِيرَاثُ. رَوَاهُ الْبُخَارِىُّ فِى الصَّحِيحِ عَنْ إِسْحَاقَ بْنِ إِبْرَاهِيمَ وَغَيْرِهِ عَنْ أَبِى أُسَامَةَ.
Tercemesi:
Bize Ebu Ali er-Ruzbârî, ona Muhammed b. Bekr, ona Ebu Davud, ona Harun b. Abdullah, ona Ebu Usâme rivayet ederek onun [Muvâlât sözleşmesi hakkındaki hadisin] benzerini zikretti ve şunu ekledi 'birbirine arka çıkma, hakkı tavsiye etme ve dünyevi işlerde yardımlaşma ve miras hakkı olmaksızın ona vasiyette bulunabilir / sözleşme yapabilir' kısmını ekledi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Beyhakî, Sünen-i Kebir, Ferâiz 12654, 12/600
Senetler:
()
Konular:
Antlaşma, anlaşmalara dayalı ilişkiler
Kardeşlik, muhacir ve ensar arasında
Miras, kimlere ve ne kadar düştüğü
Yargı, miras Hukuku
Öneri Formu
Hadis Id, No:
148572, BS011737
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو بَكْرٍ : أَحْمَدُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ الْحَارِثِ الْفَقِيهُ أَخْبَرَنَا عَلِىُّ بْنُ عُمَرَ الْحَافِظُ حَدَّثَنَا ابْنُ صَاعِدٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَعْدٍ حَدَّثَنَا عَمِّى حَدَّثَنَا أَبِى عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَاقَ حَدَّثَنِى نَافِعٌ عَنِ ابْنِ عُمَرَ عَنْ أَبِيهِ عُمَرَ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- سَاقَى يَهُودَ خَيْبَرَ عَلَى تِلْكَ الأَمْوَالِ عَلَى الشَّطْرِ وَسِهَامُهُمْ مَعْلُومَةٌ وَشَرَطَ عَلَيْهِمْ إِنَّا إِذَا شِئْنَا أَخْرَجْنَاكُمْ.
Tercemesi:
Bize Ebubekir: Ahmed b. Muhammed b. el-Hâris el-Fakîh, ona Ali b. Ömer el-Hafız, ona İbn Sâid, ona Abdullah b. Sa'd, ona amcası, ona babası, ona Muhammed b. İshak, ona Nâfi', ona İbn Ömer ona da babası Ömer rivayet etti:
Rasulullah (sav) şu malların yarısı olarak belirlenmiş pay karşılığında Hayber Yahudileriyle su kullanım antlaşması yaptı ve dilediğimiz zaman onları çıkartabileceğimize dair şartını koştu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Beyhakî, Sünen-i Kebir, Müsâkât 11737, 12/106
Senetler:
()
Konular:
Antlaşma, anlaşmalara dayalı ilişkiler
Arazi, mülkiyet hukuku
Siyer, Hayber arazisi, ilgili uygulama, Hz. Peygamber ve Ömer'in
Ticaret, arazi kiralama
Öneri Formu
Hadis Id, No:
148574, BS011739
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو الْحُسَيْنِ بْنُ الْفَضْلِ الْقَطَّانُ بِبَغْدَادَ أَخْبَرَنَا أَبُو سَهْلِ بْنُ زِيَادٍ الْقَطَّانُ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ إِسْحَاقَ الْقَاضِى حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ سُفْيَانَ أَخْبَرَنَا صَالِحٌ وَهُوَ ابْنُ أَبِى الأَخْضَرِ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ : لَمَّا افْتَتَحَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- خَيْبَرَ دَعَا يَهُودًا فَقَالَ :« نُعْطِيكُمْ نِصْفَ الثَّمَرِ عَلَى أَنْ تَعْمَلُوهَا أُقِرُّكُمْ مَا أَقَرَّكُمُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ ». قَالَ فَكَانَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- يَبْعَثُ عَبْدَ اللَّهِ يَخْرُصُهَا ثُمَّ يُخَيِّرُهُمْ أَنْ يَأْخُذُوهَا أَوْ يَتْرُكُوهَا وَإِنَّ الْيَهُودَ أَتَوْا رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- فِى بَعْضِ ذَلِكَ فَاشْتَكُوا إِلَيْهِ فَدَعَا عَبْدَ اللَّهِ بْنَ رَوَاحَةَ فَذَكَرَ لَهُ مَا ذَكَرُوا فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ : يَا رَسُولَ اللَّهِ هُمْ بِالْخِيَارِ إِنْ شَاءُوا أَخَذُوهَا وَإِنْ تَرَكُوهَا أَخَذْنَاهَا فَرَضِيَتِ الْيَهُودُ وَقَالَتْ : بِهَذَا قَامَتِ السَّمَوَاتُ وَالأَرْضُ ثُمَّ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- قَالَ فِى مَرَضِهِ الَّذِى تُوُفِّىَ فِيهِ :« لاَ يَجْتَمِعُ فِى جَزِيرَةِ الْعَرَبِ دِينَانِ ». قَالَ : فَلَمَّا أُنْهِىَ ذَلِكَ إِلَى عُمَرَ رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُ أَرْسَلَ إِلَى يَهُودِ خَيْبَرَ فَقَالَ : إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- عَامَلَكُمْ عَلَى هَذِهِ الأَمْوَالِ وَشَرَطَ لَكُمْ أَنْ يُقِرَّكُمْ يَعْنِى مَا أَقَرَّكُمُ اللَّهُ وَقَدْ أَذِنَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ فِى إِجْلاَئِكُمْ حِينَ عَهِدَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- مَا عَهِدَ فَأَجْلاَهُمْ عُمَرُ رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُ كُلَّ يَهُودِىٍّ وَنَصْرَانِىٍّ فِى أَرْضِ الْحِجَازِ ثُمَّ قَسَمَهَا بَيْنَ أَهْلِ الْحُدَيْبِيَةِ.
Tercemesi:
Bize Ebu el-Hasan b. el-Fadl el-Kattân Bağdat'da, ona Ebu Süheyl b. Ziyâd el-Kattân, ona İsmail b. İshak el-Kâdî, ona Muhammed b. el-Müsennâ, ona Said b. Süfyan, ona Salih ki o da İbn Ebu el-Ehdar'dır, ona ez-Zührî, ona Said b. el-Müseyyeb ona da Ebu Hüreyre rivayet ederek dedi:
Rasulullah (sav) Hayber'i fethettiğinde Yahudileri çağırarak onlara şöyle dedi:"Kendi hesabınızdan işlemeniz şartıyla (Hayber hurmalıklarından çıkan) ürünün yarısını size veriyoruz. Ben size Allah azze ve celle'nin tasdik ettiği şeyi ikrar ediyorum." Ravi şöyle demiştir: Rasulullah (sav), Abdullah'ı hasat edilen hurmanın miktarını belirlemek üzere onlara gönderiyor ve onları ikiye bölünen hasattan istediklerini almak veya bırakmak üzere muhayyer bırakıyordu. Bu konuyla ilgili Yahudiler Rasulullah'a (sav) gelerek şikayette bulundular, bunun üzerine Rasulullah Abdullah b. Ravâha'yı çağırarak ona Yahudilerin anlattıklarını bildirdi. Bunun üzerine Abdullah şöyle dedi: Ya Rasulullah, onlar tercih hakkına sahiptiler, diledikleri kısmı alabilir, istemediklerini bırakabilirlerdi, bıraktıklarını da biz alırdık ve onlar (bu taksimi) kabul etmişlerdi. Yahudiler de şöyle dedi: Gökler ve yeryüzü bu anlaşmayla ikame edilmişti. Daha sonra Rasulullah (sav) vefat etmeden önce hasta haldeyken şöyle buyurdu:"Arap yarımadasında iki din bir araya gelemez." Ravi şöyle dedi: Bu anlaşma Ömer (ra) döneminde nihayete erince, Ömer (ra) Hayber Yahudilerine haber göndererek şöyle dedi: Allah Rasulü (sav), sizinle bu mallar karşılığında ticaret yaptı ve size Allah'ın tasdik ettiğini kabul etmenizi şart koştu. Rasulullah (sav) sizinle antlaşma yaptığında, Allah Gazze ve celle sizin oradan çıkartılmanıza izin verdi. Bunun üzerine Ömer (ra) bütün Yahudileri ve Hıristiyanları Hicaz topraklarından çıkarttı ve onların topraklarını Hudeybiye halkı arasında taksim etti.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Beyhakî, Sünen-i Kebir, Müsâkât 11739, 12/107
Senetler:
()
Konular:
Antlaşma, anlaşmalara dayalı ilişkiler
Arazi, mülkiyet hukuku
Ehl-i Kitap, Hicazdan sürülmeleri
Hz. Peygamber, vefatına yakın zamanlar
Siyer, Havazin seferi
Siyer, Hayber arazisi, ilgili uygulama, Hz. Peygamber ve Ömer'in
Ticaret, arazi kiralama
Vasiyet, Hz. Peygamber'in
Öneri Formu
Hadis Id, No:
148577, BS011742
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو الْحُسَيْنِ بْنُ بِشْرَانَ الْعَدْلُ بِبَغْدَادَ أَخْبَرَنَا أَبُو جَعْفَرٍ : مُحَمَّدُ بْنُ عَمْرٍو الرَّزَّازُ حَدَّثَنَا عُبَيْدُ بْنُ عَبْدِ الْوَاحِدِ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ بُكَيْرٍ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ غَنَجٍ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ : أَنَّ النَّبِىَّ -صلى الله عليه وسلم- دَفَعَ إِلَى يَهُودَ خَيْبَرَ نَخْلَ خَيْبَرَ وَأَرْضَهَا عَلَى أَنْ يَعْتَمِلُوهَا مِنْ أَمْوَالِهِمْ وَأَنَّ لِرَسُولِ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- شَطْرَ ثَمَرَتِهَا. رَوَاهُ مُسْلِمٌ فِى الصَّحِيحِ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ رُمْحٍ عَنِ اللَّيْثِ.
Tercemesi:
Bize Ebu el-Hasan b. Bişrân el-Adl Bağdat'da, ona Ebu Cafer: Muhammed b. Amr er-Razzâz, ona Ubeydullah. b. Abdülvehhab, ona Yahya b. Bukeyr, ona el-Leys, ona Muhammed b. Abdurrahman b. Ğanec, ona Nâfi' ona da İbn Ömer rivayet etti:
Hz. Peygamber (sav), Hayber hurmalığını ve Hayber arazilerini masrafları kendilerine ait olmak kaydıyla işlemeleri için Yahudilere verdi. Bunun karşılığında elde edilen ürünlerin yarısı Rasulullah'a (sav) verilecekti. Bu hadisi Müslim Sahih'inde Muhammed b. Rumh'dan oda el-Leys'den rivayet etmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Beyhakî, Sünen-i Kebir, Müsâkât 11742, 12/109
Senetler:
()
Konular:
Antlaşma, anlaşmalara dayalı ilişkiler
Arazi, mülkiyet hukuku
Siyer, Hayber arazisi, ilgili uygulama, Hz. Peygamber ve Ömer'in
Ticaret, arazi kiralama
Öneri Formu
Hadis Id, No:
150097, BS13211
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو عَبْدِ اللَّهِ الْحَافِظُ وَأَبُو بَكْرٍ : أَحْمَدُ بْنُ الْحَسَنِ الْقَاضِى قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو الْعَبَّاسِ : مُحَمَّدُ بْنُ يَعْقُوبَ حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدِ الْجَبَّارِ حَدَّثَنَا يُونُسُ بْنُ بُكَيْرٍ عَنِ ابْنِ إِسْحَاقَ قَالَ حَدَّثَنِى مُحَمَّدُ بْنُ زَيْدِ بْنِ الْمُهَاجِرِ بْنِ قُنْفُذٍ عَنْ طَلْحَةَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَوْفٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- قَالَ :« لَقَدْ شَهِدْتُ فِى دَارِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ جُدْعَانَ حِلْفًا مَا أُحِبُّ أَنَّ لِى بِهِ حُمْرَ النَّعَمِ وَلَوِ أُدْعَى بِهِ فِى الإِسْلاَمِ لأَجَبْتُ ». قَالَ الْقُتَيْبِىُّ فِيمَا بَلَغَنِى عَنْهُ : وَكَانَ سَبَبُ الْحِلْفِ أَنَّ قُرَيْشًا كَانَتْ تَتَظَالَمُ بِالْحَرَمِ فَقَامَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ جُدْعَانَ وَالزُّبَيْرُ بْنُ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ فَدَعَوَاهُمْ إِلَى التَّحَالُفِ عَلَى التَّنَاصُرِ وَالأَخْذِ لِلْمَظْلُومِ مِنَ الظَّالِمِ فَأَجَابَهُمَا بَنُو هَاشِمٍ وَبَعْضُ الْقَبَائِلِ مِنْ قُرَيْشٍ. قَالَ الشَّيْخُ : قَدْ سَمَّاهُمُ ابْنُ إِسْحَاقَ قَالَ بَنُو هَاشِمِ بْنُ عَبْدِ مَنَافٍ وَبَنُو الْمُطَّلِبِ بْنُ عَبْدِ مَنَافٍ وَبَنُو أَسَدِ بْنُ عَبْدِ الْعُزَّى بْنِ قُصَىٍّ وَبَنُو زُهْرَةَ بْنُ كِلاَبٍ وَبَنُو تَيْمِ بْنِ مُرَّةَ قَالَ الْقُتَيْبِىُّ فَتَحَالَفُوا فِى دَارِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ جُدْعَانَ فَسَمَّوْا ذَلِكَ الْحِلْفَ حِلْفَ الْفُضُولِ تَشْبِيهًا لَهُ بِحِلْفٍ كَانَ بِمَكَّةَ أَيَّامَ جُرْهُمَ عَلَى التَّنَاصُفِ وَالأَخْذِ لِلضَّعِيفِ مِنَ الْقَوِىِّ وَلِلْغَرِيبِ مِنَ الْقَاطِنِ قَامَ بِهِ رِجَالٌ مِنْ جُرْهُمَ يُقَالُ لَهُمْ الْفَضْلُ بْنُ الْحَارِثِ وَالْفَضْلُ بْنُ وَدَاعَةَ وَالْفُضَيْلُ بْنُ فَضَالَةَ فَقِيلَ حِلْفُ الْفُضُولِ جَمْعًا لأَسْمَاءِ هَؤُلاَءِ وَ قَالَ غَيْرُ الْقُتَيْبِىُّ فِى أَسْمَاءِ هَؤُلاَءِ فَضْلٌ وَفَضَّالٌ وَفُضَيْلٌ وَفَضَالَةُ قَالَ الْقُتَيْبِىُّ : وَالْفُضُولُ جَمْعُ فَضْلٍ كَمَا يُقَالُ سَعْدٌ وَسُعُودٌ وَزِيدٌ وَزُيُودٌ. وَالَّذِى فِى حَدِيثٌ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَوْفٍ حِلْفُ الْمُطَيَّبِينَ قَالَ الْقُتَيْبِىُّ أَحْسِبُهُ أَرَادَ حِلْفَ الْفُضُولِ لِلْحَدِيثِ الآخَرِ وَلأَنَّ الْمُطَيَّبِينَ هُمُ الَّذِينَ عَقَدُوا حِلْفَ الْفُضُولِ قَالَ : وَأَىُّ فَضْلٍ يَكُونُ فِى مِثْلِ التَّحَالُفِ الأَوَّلِ فَيَقُولُ النَّبِىُّ -صلى الله عليه وسلم- :« مَا أُحِبُّ أَنْ أَنْكُثَهُ وَإِنَّ لِى حُمْرَ النَّعَمِ ». وَلَكِنَّهُ أَرَادَ حِلْفَ الْفُضُولِ الَّذِى عَقَدَهُ الْمُطَيَّبُونَ قَالَ مُحَمَّدُ بْنُ نَصْرٍ الْمَرْوَزِىُّ قَالَ بَعْضُ أَهْلِ الْمَعْرِفَةِ بِالسِّيَرِ وَأَيَّامِ النَّاسِ أَنَّ قَوْلَهُ فِى هَذَا الْحَدِيثِ حِلْفَ الْمُطَيَّبِينَ غَلَطٌ إِنَّمَا هُوَ حِلْفَ الْفُضُولِ وَذَلِكَ أَنَّ النَّبِىَّ -صلى الله عليه وسلم- لَمْ يُدْرِكْ حِلْفَ الْمُطَيَّبِينَ لأَنَّ ذَلِكَ كَانَ قَدِيمًا قَبْلَ أَنْ يُولَدَ بِزَمَانٍ وَأَمَّا السَّابِقَةُ الَّتِى ذَكَرَهَا فَيُشْبِهُ أَنْ يُرِيدَ بِهَا سَابِقَةَ خَدِيجَةَ رَضِىَ اللَّهُ عَنْهَا إِلَى الإِسْلاَمِ فَإِنَّهَا أَوَّلُ امْرَأَةٍ أَسْلَمَتْ.
Tercemesi:
Bize Ebû Abdullah el-Hâfız ve Ebubekir Ahmed b. el-Hasan el-Kâdî, onlara Ebu'l-Abbas Muhammed b. Yakub, ona Ahmed b. Abdülcebbar, ona Yunus b. Bukeyr, ona İbn İshak, ona Muhammed b. Zeyd b. el-Muhâcir b. Gunfuz ona da Talha b. Abdullah b. Abdullah b. Avf, Rasulüllah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti:
"Abdullah b. Cud'ân'ın evindeki antlaşmaya katılmıştım ki bu antlaşma benim için kızıl develere sahip olmaktan daha değerlidir. Şayet İslam döneminde böyle bir antlaşmaya davet edilsem kesinlikle icabet ederdim." el-Kuteybî bu konuda kendisine gelen haber hakkında şöyle demiştir: Bu antlaşmanın tesis edilmesinin sebebi, Kureyşlilerin Harem'de (Kabe'de) birbirlerine zulmetmesiydi. Bundan dolayı Abdullah b. Cud'ân ve Zübeyr b. Abdulmuttalip harekete geçerek insanları aralarında yardımlaşmak ve mazlumun hakkını zalimden almak üzere bir ittifak kurmaya çağırdı. Onların yaptığı bu çağrıya Haşimoğulları ve Kureyş'ten bazı kabileler icabet etti. Beyhakî, İbn İshak'ın bu kabilelerin adlarını şu şekilde zikrettiğini söylemiştir: Benû Hâşim b. Abd Menâf, Benû el-Muttalib b. Abd Menâf, Benû Esed b. Abd el-'Uzzâ b. Kusay, Benû Zühre b. Kilâb ve Benû Teym b. Murra. el-Kuteybî, ittifakın Abdullah b. Cud'ân'ın evinde yapıldığını ve bu ittifakı, Cürhüm döneminde Mekke’de yapılan ittifaka benzeterek 'Hılfu'l-fudûl' şeklinde adlandırdıklarını söylemiştir. Cürhum döneminde yapılan bu ittifak insanların birbirine adil davranması, güçsüzün hakkının güçlüden ve yolcunun hakkının mukimden alınması esasına dayanıyordu. Bu görevi, kendilerine el-Fadl b. el-Hâris, el-Fadl b. Vedâ’a ve el-Fudayl b. Fedâle adıyla seslenilen Cürhüm kabilesinden adamlar icra ediyordu. 'Hılfu'l-fudûl' ifadesinin bu isimlerin çoğulu olduğu da söylenmiştir. el-Kuteybî dışında başka birisi bu isimlerin Fadl, Faddâl ve Fudayl olduğunu söylemiştir. el-Kuteybî, tıpkı sa’d – su’ûd ve zîd – zuyûd gbi fudûl kelimesinin de fadl kelimesinin çoğulu olduğunu belirtmiştir. Abdurrahman b. Avf’ın hadisinde geçen ‘Hılfu’l-mudayyibîn’ ifadesine gelince el-Kuteybî, onun (Abdurrahman b. Avf’ın) 'Hılfu'l-fudûl' ifadesiyle başka bir hadisi kastetmiş olabileceğini varsaymaktadır. Çünkü ‘Mudayyibûn’un, zaten 'Hılfu'l-fudûl'u kuranların bizzat kendileri olduğunu belirtmektedir. el-Kuteybî, herhangi bir fadl (grubunun) bu ilk ittifak gibi olamayacağını, zira Hz. Peygamber’in (sav) “O antlaşmayı (Hılfu'l-fudûl), kızıl develere sahip olsam dahi bozmam”, dediğini zikretmiştir. Abdurrahman b. Avf, 'Hılfu'l-fudûl' ifadesiyle onu kuran Mudayyibûn’u kastetmiştir. Zira Muhammed b. Nasr el-Mervezî, bazı siyer ilim ehlinin ve dönemin insanlarının bu hadiste Hılfu’l-mudayyibîn ifadesinin geçtiği şeklindeki beyanın hatalı olduğunu dile getirdiklerini nakletmiştir. Oradaki ifade kesinlikle Hılfu'l-fudûl olmalıdır. Çünkü Hılfu’l-mudayyibîn, Hz. Peygamber (sav) doğmadan önce gerçekleşen eski bir ittifak olduğu için ona yetişemedi. Abdurrahman b. Avf'ın daha önce zikrettiği meselede ise Hz. Hatice’nin (ra) önce Müslüman olması kastedilmiş gibi duruyor, çünkü Hz. Hatice (ra) Müslüman olan ilk kadındır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Beyhakî, Sünen-i Kebir, Kasmu'l-Fey'i ve'l-Ganime 13211, 13/344
Senetler:
()
Konular:
Antlaşma, anlaşmalara dayalı ilişkiler
Hz. Peygamber, risalet öncesi hayatı
Şehirler, Mekke tarihi
Siyer, Hılfu'l-Fudul
Öneri Formu
Hadis Id, No:
149528, BS012652
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو عَلِىٍّ الرُّوذْبَارِىُّ أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَكْرٍ حَدَّثَنَا أَبُو دَاوُدَ حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بِشْرٍ وَابْنُ نُمَيْرٍ وَأَبُو أُسَامَةَ عَنْ زَكَرِيَّا عَنْ سَعْدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جُبَيْرِ بْنِ مُطْعِمٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- فَذَكَرَهُ أَخْرَجَهُ مُسْلِمٌ عَنْ أَبِى بَكْرِ بْنِ أَبِى شَيْبَةَ عَنِ ابْنِ نُمَيْرٍ وَأَبِى أُسَامَةَ.
Tercemesi:
Bize Ebu Ali Ruzbârî, ona Muhammed b. Bekr, ona Ebu Davud, ona Osman b. Ebu Şeybe, ona Muhammed b. Bişr, İbn Nümeyr ve Ebu Usâme, ona Sa'd b. İbrahim, ona babası ona da Cübeyr b. Mut'im, Rasulullah (sav) buyurdu dedi. Bu hadisi Müslim, Ebubekir b. Ebu Şeybe, ona da İbn Nümeyr ve Ebu Usâme tarikiyle tahric etmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Beyhakî, Sünen-i Kebir, Ferâiz 12652, 12/599
Senetler:
()
Konular:
Antlaşma, anlaşmalara dayalı ilişkiler
cahiliye, âdetleri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
150096, BS13210
Hadis:
أَخْبَرَنَا عَلِىُّ بْنُ أَحْمَدَ بْنِ عَبْدَانَ َخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ عُبَيْدٍ حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ سَعِيدٍ الْمَوْصِلِىُّ حَدَّثَنَا الْمُعَلَّى بْنُ مَهْدِىٍّ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ عَنْ عُمَرَ بْنِ أَبِى سَلَمَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- :« مَا شَهِدْتُ حِلْفًا إِلاَّ حِلْفَ قُرَيْشٍ مِنْ حِلْفِ الْمُطَيَّبِينَ وَمَا أُحِبُّ أَنَّ لِى بِهِ حُمْرَ النَّعَمِ وَإِنِّى كُنْتُ نَقَضْتُهُ ». وَالْمُطَيَّبُونَ هَاشِمُ وَأُمَيَّةُ وَزُهْرَةُ وَمَخْزُومُ. قَالَ الشَّيْخُ : لاَ أَدْرِى هَذَا التَّفْسِيرُ مِنْ قَوْلِ أَبِى هُرَيْرَةَ أَوْ مِنْ دُونِهِ قَالَ الشَّيْخُ : وَبَلَغَنِى أَنَّهُ إِنَّمَا قِيلَ حِلْفُ الْمُطَيَّبِينَ لأَنَّهُمْ غَمَسُوا أَيْدِيَهُمْ فِى طِيبٍ يَوْمَ تَحَالَفُوا وَتَصَافَقُوا بَأَيْمَانِهِمْ وَذَلِكَ حِينَ وَقَعَ التَّنَازُعُ بَيْنَ بَنِى عَبْدِ مَنَافٍ وَبَنِى عَبْدِ الدَّارِ فِيمَا كَانَ بِأَيْدِيهِمْ مِنَ السِّقَايَةِ وَالْحِجَابَةِ وَالرِّفَادَةِ وَاللِّوَاءِ وَالنَّدْوَةِ فَكَانَ بَنُو أَسَدِ بْنِ عَبْدِ الْعُزَّى فِى جَمَاعَةٍ مِنْ قَبَائِلِ قُرَيْشٍ تَبَعًا لِبَنِى عَبْدِ مَنَافٍ فَكَانَ لَهُمْ بِذَلِكَ شَرَفٌ وَفَضِيلَةٌ وَصَنِيعَةٌ فِى بَنِى عَبْدِ مَنَافٍ وَقَدْ سَمَّاهُمْ مُحَمَّدُ بْنُ إِسْحَاقَ بْنِ يَسَارٍ فَقَالَ الْمُطَيَّبُونَ مِنْ قَبَائِلِ قُرَيْشٍ بَنُو عَبْدِ مَنَافٍ : هَاشِمٌ وَالْمُطَّلِبُ وَعَبْدُ شَمْسٍ وَنَوْفَلٍ وَبَنُو زُهْرَةَ وَبَنُو أَسَدِ بْنِ عَبْدِ الْعُزَّى وَبَنُو تَيْمٍ وَبَنُو الْحَارِثِ بْنِ فِهْرٍ خَمْسُ قَبَائِلَ.
قَالَ الشَّافِعِىُّ وَقَالَ بَعْضُهُمْ هُمْ حِلْفٌ مِنَ الْفُضُولِ.
Tercemesi:
Bize Ali b. Ahmed b. Abdân, ona Ahmed b. Ubeyd, ona el-Hasan b. Said el-Mevsılî, ona el-Muallâ b. Mehdî, ona Ebu Avâne, ona Ömer b. Ebu Seleme, ona babası ona da Ebu Hüreyre, Rasulullah'ın şöyle buyurduğunu rivayet etti:
"Ben sadece Kureyşin Hılfu’l-mudayyibîn / İyilik yapanlar ittifakı'na katıldım ki bu ittifakı bozmam için kızıl develer verilse bile asla onu bozmam." Mudayyibûn ittifakı Hâşim, Ümeyye, Zühre ve Mahzûm (kabilelerinden) oluşmaktadır. Beyhakî, ne Ebu Hüreyre'nin ne de başka bir kimsenin sözünde bu tefsire dair bir şeyle karşılaşmadığını belirtmiştir. Beyhakî kendisine şöyle bir haberin ulaştığını ifade etmiştir: Söylenildiğine göre Hılfu’l-mudayyibîn denilmesinin sebebi, onların bu ittifakı kurdukları ve yeminle antlaşmayı tamamladıkları günde ellerini güzel bir koku (kabına) daldırmalarıymış.Bu ittifak, sikâye (hacılara su dağıtma işi), hicâbe (Kâbe'nin perdedarlığı ve anahtarlarını taşıma görevi), rifâde (hacılara yemek verme vazifesi), livâ (Savaş zamanında ve askerin toplanmasında sancağı taşıma görevi) ve nedve (Dâru'n-Nedve adlı istişâre binasında yapılan toplantılara başkanlık etme görevi) görevleni ellerinde bulunduran Abdumenâf ve Abdu'd-dâr oğulları arasında anlaşmazlık yaşandığında kurulmuştur. Kureyş kabilelerinden bir grubu oluşturan Esed b. Abdü'l-'uzzâ oğulları, Abdumenâf oğullarına tabiydi ve bu sayede Abdumenâf oğulları içerisinde şeref, fazilet ve kazanç elde etmekteydiler. Muhammed b. İshak b. Yesâr bu ittifakı kuranları el-Mutayyibûn şeklinde isimlendirmiştir ve onlar Kureyş kabilesine mensup Benû Abdumenâf: Hâşim, el-Muttalib, Abduşems, Nevfel; Benû Zühre; Benû Esed b. Abdu'l-'uzzâ; Benû Temîm; Benu el-Hâris b. Fihr olarak beş kabiledirler. Şâfî ve bazı alimler onların Hılfu’l-fudûl'dan olduklarını söylemiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Beyhakî, Sünen-i Kebir, Kasmu'l-Fey'i ve'l-Ganime 13210, 13/343
Senetler:
()
Konular:
Antlaşma, anlaşmalara dayalı ilişkiler
Siyer, Hılfu'l-Fudul