419 Kayıt Bulundu.
Bize Abdurrahman b. Bişr, ona Süfyan (b. Uyeyne), ona Amr (b. Dinar), ona da İbn Ebu Müleyke 'Bizler Ümmü Ebân bt. Osman'ın cenazesindeydik...' demiş ve hadisin devamını nakletmiştir. Ancak Eyyüb ve İbn Cüreyc'in yaptıkları gibi, hadisi ref etmemiş yani hadisi Hz. Ömer tarikiyle Hz. Peygamber'e (sav) dayandırmamıştır. Eyyüb ve İbn Cüreyc'in rivayet ettikleri hadis, Amr (b. Dinar)'ın hadisinden daha tamdır.
Açıklama: İlgili rivayet için bkz. M002150 numaralı hadis.
Bize Kuteybe b. Said, ona Ebu Avâne, ona Musa b. Ebu Aişe, ona Said b. Cübeyr, ona da İbn Abbas (r.anhüma)" dilini onu ezberlemek için hareket ettirme" ayeti hakkında şöyle demiştir: "Vahyin inişi Hz. Peygamber'e (sav) ağır geliyor ve vahiy inerken dudaklarını oynatıp duruyordu. Ravi (Said b. Cübeyr) der ki: İbn Abbas bana 'ben de dudaklarımı tıpkı Hz. Peygamber'in oynattığı gibi oynatıyorum' dedi. Ravi (Musa b. Ebu Aişe) der ki: Said b. Cübeyr bana 'Ben de İbn Abbas'ın dudaklarını oynattığı gibi oynatıyorum' dedi. Bunun üzerine Allah şu ayetleri indirdi. 'Onu acele ile okumak (almak) için dilini kıpırdatma. Onu (kalbinde) toplamak da, okutmak da Bize aittir.' [Kıyame, 75/16-17] İbn Abbas der ki: Yani Kur'ân'ı senin kalbinde toplamak ve senin onu okuman bize aittir. 'O halde onu sana okuduğumuzda, sen okunuşunu takip et.' [Kıyame, 75/18] Yani sessizce dinle. 'Sonra onu açıklamak da Bize aittir.' [Kıyame, 75/19] Bundan sonra Cebrail Hz. Peygamber'in yanından ayrıldıktan sonra o nasıl okutmuşsa Hz. Peygamber (sav) de öyle okudu."
Bize Şeyban b. Ferruh, ona Ebu Avane, ona Ebu Bişr, ona Said b. Cübeyr, ona İbn Abbas'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) ne cinlere Kur'an okudu, ne de onları gördü. Rasulullah (sav), ashabından birkaç kişi ile Ukâz panayırına gitmek üzere yola çıktı. Bu sırada şeytanlar ile gökyüzü arasında engel konmuş, (semadan haber almalarına da engel olunmuş) ve üzerlerine gökten alevli ateşler de gönderilmişti. Şeytanlar kavimlerinin yanına döndüklerinde 'neyiniz var?' diye sordular. Onlar da 'semadan haber almamıza engel olundu ve üzerlerimize gökten alevli ateş gönderildi' dediler. Bunun üzerine kavimleri 'Bu olsa olsa daha önce görülmedik bir şey dolayısıyla olmuştur. Haydi, yeryüzünün doğularına batılarına gidiniz, semadan haber almamıza engel olan bu şeyin ne olduğuna bir bakınız' dediler. Onlar da yeryüzünün doğularına, batılarına dağıldılar. Tihâme tarafına giden topluluk, Ukâz panayırına doğru gitmekte iken Nahl'da bulunan ve ashabına sabah namazını kıldırmakta olan Rasulullah'ın (sav) yanından geçtiler. Kur'an'ı işitince ona kulak verdiler ve 'işte, bizim semadan haber almamıza engel olan budur' dediler. Kavimlerinin yanına geri dönerek 'ey kavmimiz 'gerçekten biz hayrete düşüren bir Kur'an dinledik, o doğruya götürüyor, bundan ötürü ona iman ettik, Rabbimize hiçbir kimseyi ortak tutmayacağız' (Cin 72/1-2) dediler. Aziz ve Celil Allah da Nebisi Muhammed’e (sav) 'de ki: Cinlerden bir topluluğun beni dinlediği bana vahyolundu' (Cin 72/1) ayetini indirdi."
Bize Muhammed b. İsmail b. İbrahim, ona Yezid, ona Verkâ, ona Amr b. Dînâr, ona Atâ, ona da İbn Abbâs şöyle rivayet etmiştir: "(Oruca güç yetiremeyenler, bir yoksulu doyuracak kadar fidye verirler) ayeti ile, oruca güç yetiremeyen kimseler bir fakiri doyuracak kadar fidye ile yükümlü tutulmuştu. (Kim fazladan hayır işlerse) ayeti ile de başka bir fakiri daha doyurmak kastedilmiş olup, önceki ayet neshedilmemişti. (Bu kendisi için daha hayırlı olur. Bu durumda oruç tutmanız sizin için çok daha hayırlıdır) ayetinde ise, sadece oruç tutamayan veya şifa bulamayacak derecede hasta olan kimseler ruhsat tanınmıştır."
Bize Abdurrahman b. Bişr (el-Abdî), ona Süfyan (b. Uyeyne el-Hilâlî), ona Amr (b. Dinar el-Cümahî), ona da (Abdullah) b. Ebu Müleyke (el-Kureşî) rivayet etmiş ve şöyle demiştir: "Ümmü Ebân bt. Osman'ın cenazesindeydik." Devamla (Abdullah) b. Ebu Müleyke ilgili hadisi aktarmış; ancak Eyyûb ve İbn Cüreyc'in yaptıkları gibi hadisi Hz. Ömer üzerinden Hz. Peygamber'e (sav) dayandırmamıştır. Eyyûb ve İbn Cüreyc'in rivayet ettikleri hadis, Amr'ın (b. Dinar el-Cümahî) rivayet ettiği hadisten daha tamdır.
Bize Haccâc b. Muhammed, ona İbn Cüreyc, ona İbn Ebu Muleyke, ona da Humeyd b. Abdurrahman b. Avf şöyle rivayet etmiştir:: Mervân b. Hakem, kapıcısı olan Râfi‘e şöyle dedi: Ey Râfi, İbn Abbsa'a git ve ona “eğer, kendisine verilene sevinen ve yapmadığı şeylerle övülmekten hoşlanan herkese azap edilecekse, o zaman hepimiz azap göreceğiz” de. (Mervân bu sözü ile "Kendilerine verdikleriyle sevinen ve yapmadıkları şeylerle övülmek isteyenleri sakın azaptan kurtulmuş sanma." Âl-i İmrân, 3/188 ayetine işaret etmek istemişti). Bunun üzerine İbn Abbas “Sizin bu ayetle ne alakanız var? Bu ayet Ehli Kitap hakkında indirilmiştir.” dedi sonra "Hani Allah, kendilerine kitap verilenlerden, onu insanlara açıklayacak, gizlemeyeceksiniz diye söz almıştı." Âl-i İmrân, 3/187 ayetini, ardından da "Yaptıklarıyla sevinen ve yapmadıklarıyla övülmek isteyenleri sakın azaptan kurtulmuş sanma." Âl-i İmrân, 3/188 ayetini okudu, daha sonra da şöyle dedi: Peygamber (sav), onlara (Ehli Kitap’tan bazılarına) bir şey sordu, onlar da, (sorduğu) o şeyi kendisinden gizleyerek farklı bir cevap verip (Hz. Peygamber'in (sav) huzurundan) çıktılar. Böylece onlar hem Hz. Peygamber (sav) tarafından övülmeyi istediler, hem de gizledikleri bilgiden dolayı içten içe sevinç duydular.
Açıklama: Aşağıdaki tarik muallaktır; Buhari ile Abdullah b. İdris arasında inkıta' vardır.