Abdurrezzâk, ona Yahya b. Alâ el-Becelî, ona amcası Şuayb b. Hâlid b. Hanzala b. Semure b. Müseyyeb, ona babası (Hâlid b. Hanzala), ona dedesi (Müseyyeb b. Becele) ona da İbn Abbâs şöyle demiştir:
"Bir çok kişi Hz. Fâtıma'nın nikahına talip oldu, ancak Hz. Peygamber (sav), kendisine gelen taliplerin hepsini geri çevirdi. Sonunda insanlar (bu işten) ümitlerini kesti. Sonra Sa'd b. Muâz, Hz. Ali'ye rastladı ve 'Vallahi ben, Rasulullah'ın (sav), onu (Fâtıma’yı) senden başka biri için beklettiğini sanmıyorum' dedi. Ali 'Bu seni neden sevindirdi?' diye sordu. Sa'd 'Vallahi ben o iki kişiden biri değilim: Ben, ne dünyalık isteyen dünyalık mal peşinde koşan biriyim — ki zaten ne altınım ne gümüşüm vardır — ne de gönlü okşanacak bir kâfirim. Bilirsin ki ben İslâm’a girenlerin ilkiyim' dedi ve ardından 'Bak sana kesin olarak söylüyorum, bu konuyu benim hatırım için açıklığa kavuştur, bunda bir ferahlık vardır' diye ekledi. Ali 'Ne söyleyeyim?' dedi. Sa'd 'Şöyle dersin: Fâtıma bt. Muhammed’e talip olarak Allah’a ve Rasûlü’ne geldim' dedi. Ali, Hz. Peygamber'in (sav) yanına gitti. O esnada Peygamber (sav) hasırın alt kısmında namaz kılmaktaydı. Peygamber (sav) ona 'Ey Ali, galiba bir isteğin var?' dedi. Ali 'Evet, Fâtıma bt. Muhammed’e talip olarak Allah’a ve Rasûlü’ne geldim' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Merhaba' dedi, fakat bu kelimeyi zayıf bir şekilde söyledi. Ali, Sa'd b. Muâz’ın yanına dönüp 'Söylediğin gibi yaptım, ancak Hz. Peygamber (sav) bana zayıf bir merhabadan başka bir şey demedi' dedi. Sa'd 'Vallahi, Hz. Peygamber (sav) onu sana nikâhladı. O’nu hak üzere gönderene yemin olsun ki Hz. Peygamber ne sözünden döner ne de yalanı vardır. Yarın git ve 'Ey Allah'ın Nebisi! Ne zaman beni onunla evlendirirsin?' diye sor' dedi. Ali 'Bunu söylemek, ilkinden daha zor. Yoksa 'Ey Allah’ın Rasulü! İhtiyacım şudur’ diye mi söyleyeyim' dedi. Sa'd 'Hayır, sana dediğim gibi söyle' dedi. Ali tekrar gitti ve 'Ey Allah’ın Rasûlü! Ne zaman beni onunla evlendireceksin?' dedi. Peygamber (sav) de 'Üçüncü (gün) inşallah' buyurdu."
"Sonra Hz. Peygamber (sav) Bilâl’i çağırdı ve 'Ey Bilâl! Ben, kızımı amcazademe nikâhladım. Ümmetimin sünneti olarak nikâh anında yemek ikramını seviyorum. Git, koyunlardan birini al, dört veya beş müd (ölçek) yiyecek al, Ali için bir sofra hazırlayıp Muhacir ve Ensar'ı davet edeyim. Bitirdiğinde bana haber ver' buyurdu. Bilâl emri yerine getirdi, yemeği getirdi. Peygamber (sav) elini yemeğin üzerine koydu ve 'İnsanları grup grup içeri al, bir grup bitmeden diğerine geçme' buyurdu. Herkes bu şekilde doydu. Artan yemeğin üzerine Peygamber (sav) tükürüğünü koydu, bereketlendi ve 'Ey Bilâl! Bunu annelerine götür ve onlara 'Yiyin ve yanınıza gelenlere ikram edin' de' buyurdu."
"Sonra Peygamber (sav) kadınların yanına girdi 'Ben kızımı amcazademe nikâhladım. Onun bana olan yakınlığını bilirsiniz. Şimdi onu Ali'ye teslim edeceğim. İşte kızınız burada (hazırlayın)' buyurdu. Kadınlar, Fâtıma’yı süslediler. Peygamber (sav) içeri girdiğinde kadınlar uzaklaştılar. Aralarında sadece Esmâ bt. Umeys kaldı. Peygamber (sav) ' Dur bakalım, sen kimsin?' dedi. Esmâ 'Ben kızınızı korumak için buradayım. Gelin olan bir kıza, gece yanında bulunacak, ihtiyacını giderecek bir kadının olması gerekir' dedi. Peygamber (sav) 'Rabbimden, seni önünden, arkandan, sağından, solundan şeytandan korumasını diliyorum' diye dua etti."
"Sonra Fâtıma’yı çağırdı. Fâtıma gelince, Ali’yi, Hz. Peygamber'in (sav) yanında oturduğunu görünce utanıp ağladı. Hz. Peygamber (sav) Fatıma'nın, Ali’nin, malı olmadığı için ağladığından korktu ve 'Niçin ağlıyorsun? Ben sana kendi nefsimde kusur etmedim. Sana ailemin en hayırlısını istedim. Canımı elinde tutan Allah’a yemin ederim ki seni, dünyada mutlu, ahirette ise salihlerden olan birine nikâhladım' buyurdu. Sonra 'Bana bir ibrik getir, içine su doldur' buyurdu. Esmâ suyu getirdi. Peygamber (sav) içine ağzını çalkalayıp tükürdü, ellerini ve yüzünü yıkadı. Fâtıma’nın başına, göğüs arasına ve üzerine su serpti ve Allah’ım! O bendendir, ben de ondanım. Nasıl ki benden pisliği giderip beni tertemiz kıldıysan, onu da tertemiz kıl' diye dua etti. Aynısını Ali’ye de yaptı ve onlar için 'Evinize gidin. Allah sizi bir araya getirsin, sırlarınızı bereketlendirsin, hâlinizi düzeltsin' diye dua etti. Sonra kendi eliyle kapılarını kapattı."
"İbn Abbâs der ki: Esmâ bint Umeys bana 'Rasulullah'ı (sav) gözledim, o, başka kimseyi dahil etmeden, tâ ki odasında kayboluncaya kadar, sadece onlar için dua etti' dedi."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
81249, MA009782
Hadis:
عَبْدُ الرَّزَّاقِ، عَنْ يَحْيَى بْنِ الْعَلَاءِ البَجَلِيِّ، عَنْ عَمِّهِ شُعَيْبِ بْنِ خَالِدِ بْنِ حَنْظَلَةَ بْنِ سَمُرَةَ بْنِ المُسَيِّبِ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ جَدِّهِ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ: كَانَتْ فَاطِمَةُ تُذْكَرُ لِرَسُولِ اللهِ ﷺ، فَلَا يَذْكُرُهَا أَحَدٌ إِلَّا صَدَّ عَنْهُ، حَتَّى يَئِسُوا مِنْهَا، فَلَقِيَ سَعْدُ بْنُ مُعَاذٍ عَلِيًّا، فَقَالَ: إِنِّي وَاللهِ مَا أَرَى رَسُولَ اللهِ ﷺ يَحْبِسُهَا إِلَّا عَلَيْكَ، قَالَ: فَقَالَ لَهُ عَلِيٌّ: لِمَ سَرَّ ذَلِكَ؟ قَالَ: فَوَاللهِ مَا أَنَا بِوَاحِدٍ مِنَ الرَّجُلَيْنِ، مَا أَنَا بِصَاحِبِ دُنْيَا يَلْتَمِسُ مَا عِنْدِي، وَقَدْ عَلِمَ مَالِي صَفْرَاءَ وَلَا بَيْضَاءَ، وَلَا أَنَا بِالْكَافِرِ الَّذِي يُتَرَفَّقُ بِهَا عَنْ دِينِهِ - يَعْنِي يُتَأَلَّفُهُ بِهَا - إِنِّي لَأَوَّلُ مَنْ أَسْلَمَ، فَقَالَ سَعْدٌ: فَإِنِّي أَعْزِمُ عَلَيْكَ لَتُفَرِّجَنَّهَا عَنِّي، فَإِنَّ فِي ذَلِكَ فَرَجًا، قَالَ: فَأَقُولُ مَاذَا؟ قَالَ: تَقُولُ: جِئْتُ خَاطِبًا إِلَى اللهِ وَإِلَى رَسُولِهِ ﷺ فَاطِمَةَ بِنْتَ مُحَمَّدٍ ﷺ، قَالَ: فَانْطَلَقَ عَلِيٌّ فَعَرَضَ عَلَى النَّبِيِّ ﷺ وَهُوَ يُصَلِّي سُفْلَ حَصِيرٍ، فَقَالَ النَّبِيُّ ﷺ: «كَأَنَّ لَكَ حَاجَةً يَا عَلِيُّ»، قَالَ: أَجَلْ، جِئْتُ خَاطِبًا إِلَى اللهِ وَرَسُولِهِ فَاطِمَةَ بِنْتَ مُحَمَّدٍ ﷺ، فَقَالَ لَهُ النَّبِيُّ ﷺ: «مَرْحَبًا»، كَلِمَةٌ ضَعِيفَةٌ، ثُمَّ رَجَعَ عَلِيٌّ إِلَى سَعْدِ بْنِ مُعَاذٍ، فَقَالَ لَهُ: مَا فَعَلْتَ؟ قَالَ: فَعَلْتُ الَّذِي أَمَرْتَنِي بِهِ، فَلَمْ يَزِدْ عَلَى أَنْ رَحَّبَ بِي كَلِمَةً ضَعِيفَةً، فَقَالَ سَعْدٌ: أَنْكَحَكَ وَالَّذِي بَعَثَهُ بِالْحَقِّ، إِنَّهُ لَا خُلْفَ الْآنَ، وَلَا كَذِبَ عِنْدَهُ، عَزَمْتُ عَلَيْكَ لَتَأْتِيَنَّهُ غَدًا، فَتَقُولَنَّ: يَا نَبِيَّ اللهِ! مَتَى تُبْنِينِي؟ قَالَ عَلِيٌّ: هَذِهِ أَشَدُّ مِنَ الأُولَى، أَوْ لَا أَقُولُ: يَا رَسُولَ اللهِ! حَاجَتِي؟ قَالَ: قُلْ كَمَا أَمَرْتُكَ، فَانْطَلَقَ عَلِيٌّ، فَقَالَ: يَا رَسُولَ اللهِ! مَتَى تُبْنِينِي؟ قَالَ: الثَّالِثَةَ - إِنْ شَاءَ اللهُ -،
ثُمَّ دَعَا بِلَالًا، فَقَالَ: يَا بِلَالُ! إِنِّي زَوَّجْتُ ابْنَتِي ابْنَ عَمِّي، وَأَنَا أُحِبُّ أَنْ يَكُونَ مِنْ سُنَّةِ أُمَّتِي إِطْعَامُ الطَّعَامِ عِنْدَ النِّكَاحِ، فَأْتِ الغَنَمَ، فَخُذْ شَاةً، وَأَرْبَعَةَ أَمْدَادٍ أَوْ خَمْسَةً، فَاجْعَلْ لِي قَصْعَةً لِعَلِيٍّ أَجْمَعُ عَلَيْهَا المُهَاجِرِينَ وَالأَنْصَارَ، فَإِذَا فَرَغْتَ مِنْهَا فَآذِنِّي بِهَا، فَانْطَلَقَ فَفَعَلَ مَا أَمَرَهُ، ثُمَّ أَتَاهُ بِقَصْعَةٍ، فَوَضَعَهَا بَيْنَ يَدَيْهِ، فَطَعَنَ رَسُولُ اللهِ ﷺ فِي رَأْسِهَا، ثُمَّ قَالَ: «أَدْخِلْ عَلَى النَّاسِ زُفَّةً زُفَّةً، وَلَا تُغَادِرَنَّ زُفَّةً إِلَى غَيْرِهَا» - يَعْنِي إِذَا فَرَغَتْ زُفَّةٌ لَمْ تُعَدْ ثَانِيَةً -، فَجَعَلَ النَّاسُ يَرِدُونَ، كُلَّمَا فَرَغَتْ زُفَّةٌ وَرَدَتْ أُخْرَى، حَتَّى فَرَغَ النَّاسُ، ثُمَّ عَمَدَ النَّبِيُّ ﷺ إِلَى مَا فَضَلَ مِنْهَا، فَتَفَلَ فِيهِ، وَبَارَكَ، وَقَالَ: «يَا بِلَالُ! احْمِلْهَا إِلَى أُمَّهَاتِكَ، وَقُلْ لَهُنَّ: كُلْنَ، وَأَطْعِمْنَ مَنْ غَشِيَكُنَّ»،
ثُمَّ إِنَّ النَّبِيَّ ﷺ قَامَ حَتَّى دَخَلَ عَلَى النِّسَاءِ، فَقَالَ: «إِنِّي قَدْ زَوَّجْتُ ابْنَتِي ابْنَ عَمِّي، وَقَدْ عَلِمْتُنَّ مَنْزِلَتَهَا مِنِّي، وَإِنِّي دَافِعُهَا إِلَيْهِ الآنَ إِنْ شَاءَ اللهُ، فَدُونَكُنَّ ابْنَتَكُنَّ»، فَقَامَ النِّسَاءُ فَغَلَّفْنَهَا مِنْ طِيبِهِنَّ وَحَلْيِهِنَّ، ثُمَّ إِنَّ النَّبِيَّ ﷺ دَخَلَ، فَلَمَّا رَآهُ النِّسَاءُ ذَهَبْنَ، وَبَيْنَهُنَّ وَبَيْنَ النَّبِيِّ ﷺ سِتْرَةٌ، وَتَخَلَّفَتْ أَسْمَاءُ بِنْتُ عُمَيْسٍ، فَقَالَ لَهَا النَّبِيُّ ﷺ: «عَلَى رِسْلِكِ، مَنْ أَنْتِ؟» قَالَتْ: أَنَا الَّتِي حَرَسْتُ ابْنَتَكَ، فَإِنَّ الفَتَاةَ لَيْلَةَ يُبْنَى بِهَا، لَابُدَّ لَهَا مِنِ امْرَأَةٍ تَكُونُ قَرِيبًا مِنْهَا، إِنْ عَرَضَتْ لَهَا حَاجَةٌ، وَإِنْ أَرَادَتْ شَيْئًا أَفْضَتْ بِذَلِكَ إِلَيْهَا، قَالَ: «فَإِنِّي أَسْأَلُ إِلَهِي أَنْ يَحْرُسَكِ مِنْ بَيْنِ يَدَيْكِ، وَمِنْ خَلْفِكِ، وَعَنْ يَمِينِكِ، وَعَنْ شِمَالِكِ، مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ»،
ثُمَّ صَرَخَ بِفَاطِمَةَ، فَأَقْبَلَتْ، فَلَمَّا رَأَتْ عَلِيًّا جَالِسًا إِلَى جَنْبِ النَّبِيِّ ﷺ خَفَرَتْ، وَبَكَتْ، فَأَشْفَقَ النَّبِيُّ ﷺ أَنْ يَكُونَ بُكَاؤُهَا لِأَنَّ عَلِيًّا لَا مَالَ لَهُ، فَقَالَ النَّبِيُّ ﷺ: «مَا يُبْكِيكِ؟ فَمَا أَلَوْتُكِ فِي نَفْسِي، وَقَدْ طَلَبْتُ لَكِ خَيْرَ أَهْلِي، وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لَقَدْ زَوَّجْتُكِهِ سَعِيدًا فِي الدُّنْيَا، وَإِنَّهُ فِي الآخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِحِينَ، فَلَازِمْهَا»، فَقَالَ النَّبِيُّ ﷺ: «ائْتِينِي بِالمِخْضَبِ فَامْلِئِيهِ مَاءً»، فَأَتَتْ أَسْمَاءُ بِالمِخْضَبِ فَمَلَأَتْهُ مَاءً، ثُمَّ مَجَّ النَّبِيُّ ﷺ فِيهِ، وَغَسَلَ فِيهِ قَدَمَيْهِ وَوَجْهَهُ، ثُمَّ دَعَا فَاطِمَةَ، فَأَخَذَ كَفًّا مِنْ مَاءٍ فَضَرَبَ بِهِ عَلَى رَأْسِهَا، وَكَفًّا بَيْنَ ثَدْيَيْهَا، ثُمَّ رَشَّ جِلْدَهُ وَجِلْدَهَا، ثُمَّ الْتَزَمَهَا، فَقَالَ: «اللَّهُمَّ إِنَّهَا مِنِّي وَأَنَا مِنْهَا، اللَّهُمَّ كَمَا أَذْهَبْتَ عَنِّي الرِّجْسَ، وَطَهَّرْتَنِي، فَطَهِّرْهَا»، ثُمَّ دَعَا بِمِخْضَبٍ آخَرَ، ثُمَّ دَعَا عَلِيًّا، فَصَنَعَ بِهِ كَمَا صَنَعَ بِهَا، وَدَعَا لَهُ كَمَا دَعَا لَهَا، ثُمَّ قَالَ: «انْقُلُوا إِلَى بَيْتِكُمَا، جَمَعَ اللهُ بَيْنَكُمَا، وَبَارَكَ فِي سِرِّكُمَا، وَأَصْلَحَ بَالَكُمَا»، ثُمَّ قَامَ فَأَغْلَقَ عَلَيْهِمَا بَابَهُ بِيَدِهِ.
قَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ: فَأَخْبَرَتْنِي أَسْمَاءُ بِنْتُ عُمَيْسٍ أَنَّهَا رَمَقَتْ رَسُولَ اللهِ ﷺ، فَلَمْ يَزَلْ يَدْعُو لَهُمَا خَاصَّةً، لَا يُشْرِكُهُمَا فِي دُعَائِهِ أَحَدًا، حَتَّى تَوَارَى فِي حُجْرِهِ.
Tercemesi:
Abdurrezzâk, ona Yahya b. Alâ el-Becelî, ona amcası Şuayb b. Hâlid b. Hanzala b. Semure b. Müseyyeb, ona babası (Hâlid b. Hanzala), ona dedesi (Müseyyeb b. Becele) ona da İbn Abbâs şöyle demiştir:
"Bir çok kişi Hz. Fâtıma'nın nikahına talip oldu, ancak Hz. Peygamber (sav), kendisine gelen taliplerin hepsini geri çevirdi. Sonunda insanlar (bu işten) ümitlerini kesti. Sonra Sa'd b. Muâz, Hz. Ali'ye rastladı ve 'Vallahi ben, Rasulullah'ın (sav), onu (Fâtıma’yı) senden başka biri için beklettiğini sanmıyorum' dedi. Ali 'Bu seni neden sevindirdi?' diye sordu. Sa'd 'Vallahi ben o iki kişiden biri değilim: Ben, ne dünyalık isteyen dünyalık mal peşinde koşan biriyim — ki zaten ne altınım ne gümüşüm vardır — ne de gönlü okşanacak bir kâfirim. Bilirsin ki ben İslâm’a girenlerin ilkiyim' dedi ve ardından 'Bak sana kesin olarak söylüyorum, bu konuyu benim hatırım için açıklığa kavuştur, bunda bir ferahlık vardır' diye ekledi. Ali 'Ne söyleyeyim?' dedi. Sa'd 'Şöyle dersin: Fâtıma bt. Muhammed’e talip olarak Allah’a ve Rasûlü’ne geldim' dedi. Ali, Hz. Peygamber'in (sav) yanına gitti. O esnada Peygamber (sav) hasırın alt kısmında namaz kılmaktaydı. Peygamber (sav) ona 'Ey Ali, galiba bir isteğin var?' dedi. Ali 'Evet, Fâtıma bt. Muhammed’e talip olarak Allah’a ve Rasûlü’ne geldim' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Merhaba' dedi, fakat bu kelimeyi zayıf bir şekilde söyledi. Ali, Sa'd b. Muâz’ın yanına dönüp 'Söylediğin gibi yaptım, ancak Hz. Peygamber (sav) bana zayıf bir merhabadan başka bir şey demedi' dedi. Sa'd 'Vallahi, Hz. Peygamber (sav) onu sana nikâhladı. O’nu hak üzere gönderene yemin olsun ki Hz. Peygamber ne sözünden döner ne de yalanı vardır. Yarın git ve 'Ey Allah'ın Nebisi! Ne zaman beni onunla evlendirirsin?' diye sor' dedi. Ali 'Bunu söylemek, ilkinden daha zor. Yoksa 'Ey Allah’ın Rasulü! İhtiyacım şudur’ diye mi söyleyeyim' dedi. Sa'd 'Hayır, sana dediğim gibi söyle' dedi. Ali tekrar gitti ve 'Ey Allah’ın Rasûlü! Ne zaman beni onunla evlendireceksin?' dedi. Peygamber (sav) de 'Üçüncü (gün) inşallah' buyurdu."
"Sonra Hz. Peygamber (sav) Bilâl’i çağırdı ve 'Ey Bilâl! Ben, kızımı amcazademe nikâhladım. Ümmetimin sünneti olarak nikâh anında yemek ikramını seviyorum. Git, koyunlardan birini al, dört veya beş müd (ölçek) yiyecek al, Ali için bir sofra hazırlayıp Muhacir ve Ensar'ı davet edeyim. Bitirdiğinde bana haber ver' buyurdu. Bilâl emri yerine getirdi, yemeği getirdi. Peygamber (sav) elini yemeğin üzerine koydu ve 'İnsanları grup grup içeri al, bir grup bitmeden diğerine geçme' buyurdu. Herkes bu şekilde doydu. Artan yemeğin üzerine Peygamber (sav) tükürüğünü koydu, bereketlendi ve 'Ey Bilâl! Bunu annelerine götür ve onlara 'Yiyin ve yanınıza gelenlere ikram edin' de' buyurdu."
"Sonra Peygamber (sav) kadınların yanına girdi 'Ben kızımı amcazademe nikâhladım. Onun bana olan yakınlığını bilirsiniz. Şimdi onu Ali'ye teslim edeceğim. İşte kızınız burada (hazırlayın)' buyurdu. Kadınlar, Fâtıma’yı süslediler. Peygamber (sav) içeri girdiğinde kadınlar uzaklaştılar. Aralarında sadece Esmâ bt. Umeys kaldı. Peygamber (sav) ' Dur bakalım, sen kimsin?' dedi. Esmâ 'Ben kızınızı korumak için buradayım. Gelin olan bir kıza, gece yanında bulunacak, ihtiyacını giderecek bir kadının olması gerekir' dedi. Peygamber (sav) 'Rabbimden, seni önünden, arkandan, sağından, solundan şeytandan korumasını diliyorum' diye dua etti."
"Sonra Fâtıma’yı çağırdı. Fâtıma gelince, Ali’yi, Hz. Peygamber'in (sav) yanında oturduğunu görünce utanıp ağladı. Hz. Peygamber (sav) Fatıma'nın, Ali’nin, malı olmadığı için ağladığından korktu ve 'Niçin ağlıyorsun? Ben sana kendi nefsimde kusur etmedim. Sana ailemin en hayırlısını istedim. Canımı elinde tutan Allah’a yemin ederim ki seni, dünyada mutlu, ahirette ise salihlerden olan birine nikâhladım' buyurdu. Sonra 'Bana bir ibrik getir, içine su doldur' buyurdu. Esmâ suyu getirdi. Peygamber (sav) içine ağzını çalkalayıp tükürdü, ellerini ve yüzünü yıkadı. Fâtıma’nın başına, göğüs arasına ve üzerine su serpti ve Allah’ım! O bendendir, ben de ondanım. Nasıl ki benden pisliği giderip beni tertemiz kıldıysan, onu da tertemiz kıl' diye dua etti. Aynısını Ali’ye de yaptı ve onlar için 'Evinize gidin. Allah sizi bir araya getirsin, sırlarınızı bereketlendirsin, hâlinizi düzeltsin' diye dua etti. Sonra kendi eliyle kapılarını kapattı."
"İbn Abbâs der ki: Esmâ bint Umeys bana 'Rasulullah'ı (sav) gözledim, o, başka kimseyi dahil etmeden, tâ ki odasında kayboluncaya kadar, sadece onlar için dua etti' dedi."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Abdürrezzak b. Hemmam, Musannef, Meğâzî 9782, 5/486
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Müseyyeb b. Necebe (Müseyyeb b. Necebe b. Rabî'a b. Riyah b. Avf)
Konular:
Ehl-i Beyt, Hz. Ali
Ehl-i Beyt, Hz. Fatıma evliliği, miras talebi vs
Evlilik, Kız İsteme, evlilik talebi
Sahabe, İlk Müslüman Nesiller
Bize Ebu Küreyb, ona Usame, ona A'meş, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiğine göre Fatıma bir hizmetçi istemek üzere Rasulullah'a (sav) gelmiş, Rasulullah (sav) da ona "Sen şöyle duâ et" buyurmuştur:
"Yedi kat göklerin ve yüce arşın rabbi olan, bizim rabbimiz ve her şeyin rabbi olan, Tevrat'ı, İncil'i ve Kur'an'ı indiren, tohum ve çekirdeği yaran Allahım! Perçemini elinde tuttuğun her şer sahibinin şerrinden sana sığınırım. Sen kendisinden öncesi olmayan Evvel, kendisinden sonrası olmayan Âhir'sin. Sen kendisinden üstü olmayan Zâhir, kendisinden ötesi olmayan Bâtın'sın. Benim borçlarımı öde. Beni fakirlikten ve ihtiyaç duruma düşmekten koru."
[Tirmizî der ki: Bu hadis hasen garibtir. A’meş’in adamlarından bazıları A’meş’den buradakine benzer şekilde rivâyet etmiştir. Bazıları bu hadisi A’meş’den, o da Ebu Salih’den mürsel olarak rivayet etmiş ve Ebu Hüreyre’yi zikretmemişlerdir.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
20475, T003481
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو كُرَيْبٍ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ أَبِى صَالِحٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ :جَاءَتْ فَاطِمَةُ إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم تَسْأَلُهُ خَادِمًا فَقَالَ لَهَا :« قُولِى اللَّهُمَّ رَبَّ السَّمَوَاتِ السَّبْعِ وَرَبَّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ رَبَّنَا وَرَبَّ كُلِّ شَىْءٍ مُنْزِلَ التَّوْرَاةِ وَالإِنْجِيلِ وَالْقُرْآنِ فَالِقَ الْحَبِّ وَالنَّوَى أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ كُلِّ شَىْءٍ أَنْتَ آخِذٌ بِنَاصِيَتِهِ أَنْتَ الأَوَّلُ فَلَيْسَ قَبْلَكَ شَىْءٌ وَأَنْتَ الآخِرُ فَلَيْسَ بَعْدَكَ شَىْءٌ وَأَنْتَ الظَّاهِرُ فَلَيْسَ فَوْقَكَ شَىْءٌ وَأَنْتَ الْبَاطِنُ فَلَيْسَ دُونَكَ شَىْءٌ اقْضِ عَنِّى الدَّيْنَ وَأَغْنِنِى مِنَ الْفَقْرِ » . قَالَ :هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ غَرِيبٌ وَهَكَذَا رَوَى بَعْضُ أَصْحَابِ الأَعْمَشِ عَنِ الأَعْمَشِ نَحْوَ هَذَا . وَرَوَى بَعْضُهُمْ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ أَبِى صَالِحٍ مُرْسَلٌ وَلَمْ يَذْكُرْ فِيهِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ .
Tercemesi:
Bize Ebu Küreyb, ona Usame, ona A'meş, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiğine göre Fatıma bir hizmetçi istemek üzere Rasulullah'a (sav) gelmiş, Rasulullah (sav) da ona "Sen şöyle duâ et" buyurmuştur:
"Yedi kat göklerin ve yüce arşın rabbi olan, bizim rabbimiz ve her şeyin rabbi olan, Tevrat'ı, İncil'i ve Kur'an'ı indiren, tohum ve çekirdeği yaran Allahım! Perçemini elinde tuttuğun her şer sahibinin şerrinden sana sığınırım. Sen kendisinden öncesi olmayan Evvel, kendisinden sonrası olmayan Âhir'sin. Sen kendisinden üstü olmayan Zâhir, kendisinden ötesi olmayan Bâtın'sın. Benim borçlarımı öde. Beni fakirlikten ve ihtiyaç duruma düşmekten koru."
[Tirmizî der ki: Bu hadis hasen garibtir. A’meş’in adamlarından bazıları A’meş’den buradakine benzer şekilde rivâyet etmiştir. Bazıları bu hadisi A’meş’den, o da Ebu Salih’den mürsel olarak rivayet etmiş ve Ebu Hüreyre’yi zikretmemişlerdir.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Da'vât 67, 5/518
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebû Salih es-Semmân (Ebû Sâlih Zekvân b. Abdillâh et-Teymî)
3. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
4. Ebu Üsame Hammâd b. Üsame el-Kuraşî (Hammâd b. Üsame b. Zeyd)
5. Ebu Küreyb Muhammed b. Alâ el-Hemdânî (Muhammed b. Alâ b. Kureyb)
Konular:
Ehl-i Beyt, Hz. Fatıma evliliği, miras talebi vs
Hz. Peygamber, duaları
Hz. Peygamber, tavsiyeleri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
16782, B005361
Hadis:
حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا يَحْيَى عَنْ شُعْبَةَ قَالَ حَدَّثَنِى الْحَكَمُ عَنِ ابْنِ أَبِى لَيْلَى حَدَّثَنَا عَلِىٌّ أَنَّ فَاطِمَةَ - عَلَيْهِمَا السَّلاَمُ - أَتَتِ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم تَشْكُو إِلَيْهِ مَا تَلْقَى فِى يَدِهَا مِنَ الرَّحَى ، وَبَلَغَهَا أَنَّهُ جَاءَهُ رَقِيقٌ فَلَمْ تُصَادِفْهُ ، فَذَكَرَتْ ذَلِكَ لِعَائِشَةَ ، فَلَمَّا جَاءَ أَخْبَرَتْهُ عَائِشَةُ - قَالَ - فَجَاءَنَا وَقَدْ أَخَذْنَا مَضَاجِعَنَا ، فَذَهَبْنَا نَقُومُ فَقَالَ « عَلَى مَكَانِكُمَا » . فَجَاءَ فَقَعَدَ بَيْنِى وَبَيْنَهَا حَتَّى وَجَدْتُ بَرْدَ قَدَمَيْهِ عَلَى بَطْنِى فَقَالَ « أَلاَ أَدُلُّكُمَا عَلَى خَيْرٍ مِمَّا سَأَلْتُمَا ، إِذَا أَخَذْتُمَا مَضَاجِعَكُمَا - أَوْ أَوَيْتُمَا إِلَى فِرَاشِكُمَا - فَسَبِّحَا ثَلاَثًا وَثَلاَثِينَ ، وَاحْمَدَا ثَلاَثًا وَثَلاَثِينَ ، وَكَبِّرَا أَرْبَعًا وَثَلاَثِينَ ، فَهْوَ خَيْرٌ لَكُمَا مِنْ خَادِمٍ » .
Tercemesi:
Bize Musedded, ona Yahya, ona Şu‘be, ona Hakem, ona İbn Ebu Leyla, ona da Ali (ra) şöyle demiştir:
Fatıma, el değirmeni çekmekten yorulduğunu Rasulullah’a (sav) şikâyette bulundu. Ona, Rasulullah’a (sav) köle getirildiği haberi de gelmişti. Rasulullah’ı evinde bulamayınca durumu Âişe’ye (r.anha) anlattı. Rasulullah gelince Âişe (r.anha) durumu ona haber verdi. Ali (ra) dedi ki: Rasulullah (sav) bize geldiğinde biz yataklarımıza uzanmıştık. Kalkmaya yeltendik, fakat o: "Yerinizde kalın." buyurdu. Sonra gelip benimle onun (Fatıma’nın) arasına oturdu. Ayaklarının serinliğini karnımda hissettim. Ve şöyle dedi:
"Size istediğinizden daha hayırlısını söyleyeyim mi? Yataklarınıza girdiğinizde (veya döşeğinize uzandığınızda) otuz üç defa tesbih edin, otuz üç defa hamd edin, otuz dört defa tekbir getirin. Bu, sizin için bir hizmetçiden daha hayırlıdır."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Nafakat 6, 2/385
Senetler:
1. Ebu Hasan Ali b. Ebu Talib el-Hâşimî (Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu İsa Abdurrahman b. Ebu Leyla el-Ensarî (Abdurrahman b. Yesar b. Bilal b. Büleyl b. Uhayha)
3. Ebu Abdullah Hakem b. Uteybe el-Kindî (Hakem b. Uteybe)
4. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
5. Ebu Said Yahyâ b. Saîd el-Ensârî (Yahyâ b. Saîd b. Kays b. Amr)
6. Müsedded b. Müserhed el-Esedî (Müsedded b. Müserhed b. Müserbel b. Şerik)
Konular:
Ehl-i Beyt, Hz. Fatıma evliliği, miras talebi vs
Hz. Peygamber, kızına tavsiyesi
Kölelik
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ أَبُو جَعْفَرٍ حَدَّثَنَا ابْنُ فُضَيْلٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ - رضى الله عنهما - قَالَ أَتَى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بَيْتَ فَاطِمَةَ فَلَمْ يَدْخُلْ عَلَيْهَا ، وَجَاءَ عَلِىٌّ فَذَكَرَتْ لَهُ ذَلِكَ فَذَكَرَهُ لِلنَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ "إِنِّى رَأَيْتُ عَلَى بَابِهَا سِتْرًا مَوْشِيًّا." فَقَالَ "مَا لِى وَلِلدُّنْيَا" فَأَتَاهَا عَلِىٌّ فَذَكَرَ ذَلِكَ لَهَا فَقَالَتْ لِيَأْمُرْنِى فِيهِ بِمَا شَاءَ . قَالَ "تُرْسِلُ بِهِ إِلَى فُلاَنٍ . أَهْلِ بَيْتٍ بِهِمْ حَاجَةٌ."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
20822, B002613
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ أَبُو جَعْفَرٍ حَدَّثَنَا ابْنُ فُضَيْلٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ - رضى الله عنهما - قَالَ أَتَى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بَيْتَ فَاطِمَةَ فَلَمْ يَدْخُلْ عَلَيْهَا ، وَجَاءَ عَلِىٌّ فَذَكَرَتْ لَهُ ذَلِكَ فَذَكَرَهُ لِلنَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ "إِنِّى رَأَيْتُ عَلَى بَابِهَا سِتْرًا مَوْشِيًّا." فَقَالَ "مَا لِى وَلِلدُّنْيَا" فَأَتَاهَا عَلِىٌّ فَذَكَرَ ذَلِكَ لَهَا فَقَالَتْ لِيَأْمُرْنِى فِيهِ بِمَا شَاءَ . قَالَ "تُرْسِلُ بِهِ إِلَى فُلاَنٍ . أَهْلِ بَيْتٍ بِهِمْ حَاجَةٌ."
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Cafer Ebu Cafer, ona İbn Fudayl, ona babası (Fudayl b. Gazvân), ona Nâfi‘, ona da İbn Ömer şöyle demiştir:
Rasulullah (sav) Fâtıma’nın evine geldi fakat içeri girmedi. Ali geldiğinde Fâtıma ona bunu anlattı. O da bunu Rasulullah’a anlattı. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Kapısında nakışlı bir perde gördüm." Sonra şöyle devam etti: "Benim dünya ile ne işim olur?" Ali, bunu gelip ona anlattı. Fâtıma 'O konuda bana ne emrediyorsa söylesin' dedi. Rasulullah (sav) "Onu falanca aileye göndersin; onların ihtiyacı var" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Hibe ve Fazlihe ve't-Tahrîzi aleyhe 27, 1/709
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Nafi' Mevlâ İbn Ömer (Ebu Abdullah Nafi')
3. Ebu Fadl Fudayl b. Ğazvan ed-Dabbi (Fudayl b. Ğazvan b. Cerir)
4. Ebu Abdurrahman Muhammed b. Fudayl ed-Dabbî (Muhammed b. Fudayl b. Ğazvan b. Cerîr)
5. Ebu Ubeydullah Muhammed b. Cafer el-Feydî (Muhammed b. Cafer b. Ebu Müvâteye)
Konular:
Ehl-i Beyt, Hz. Fatıma evliliği, miras talebi vs
Hz. Peygamber, örnekliği
Hz. Peygamber, zühdü
Öneri Formu
Hadis Id, No:
16784, B005362
Hadis:
حَدَّثَنَا الْحُمَيْدِىُّ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ أَبِى يَزِيدَ سَمِعَ مُجَاهِدًا سَمِعْتُ عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ أَبِى لَيْلَى يُحَدِّثُ عَنْ عَلِىِّ بْنِ أَبِى طَالِبٍ أَنَّ فَاطِمَةَ - عَلَيْهَا السَّلاَمُ - أَتَتِ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم تَسْأَلُهُ خَادِمًا فَقَالَ "أَلاَ أُخْبِرُكِ مَا هُوَ خَيْرٌ لَكِ مِنْهُ ، تُسَبِّحِينَ اللَّهَ عِنْدَ مَنَامِكِ ثَلاَثًا وَثَلاَثِينَ ، وَتَحْمَدِينَ اللَّهَ ثَلاَثًا وَثَلاَثِينَ ، وَتُكَبِّرِينَ اللَّهَ أَرْبَعًا وَثَلاَثِينَ" - ثُمَّ قَالَ سُفْيَانُ إِحْدَاهُنَّ أَرْبَعٌ وَثَلاَثُونَ - فَمَا تَرَكْتُهَا بَعْدُ ، قِيلَ وَلاَ لَيْلَةَ صِفِّينَ قَالَ وَلاَ لَيْلَةَ صِفِّينَ .
Tercemesi:
Bize Humeydî, ona Süfyan, ona Ubeydullah b. Ebu Yezid, ona Mücahid, ona Abdurrahman b. Ebu Leyla, ona da Ali b. Ebu Talib (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Fatıma, Rasulullah’a (sav) gelerek ondan bir hizmetçi istedi. Rasulullah (sav) ona şöyle buyurdu:
"Sana ondan daha hayırlısını söyleyeyim mi? Yatağına girdiğinde otuz üç defa 'Subhanallah' de, otuz üç defa 'Elhamdülillah' de, otuz dört defa da 'Allahuekber' de."
Süfyan dedi ki: Bunlardan biri otuz dört defadır. Ali dedi ki: 'O günden sonra bunu hiç terk etmedim.' Kendisine, 'Sıffin gecesi de mi?' diye soruldu. 'Evet, Sıffin gecesi bile.' dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Nafakat 7, 2/386
Senetler:
1. Ebu Hasan Ali b. Ebu Talib el-Hâşimî (Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu İsa Abdurrahman b. Ebu Leyla el-Ensarî (Abdurrahman b. Yesar b. Bilal b. Büleyl b. Uhayha)
3. Ebu Haccac Mücahid b. Cebr el-Kuraşî (Mücahid b. Cebr)
4. Ubeydullah b. Ebu Yezid el-Mekkî (Ubeydullah b. Ebu Yezid)
5. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
6. Ebu Bekir el-Humeydî Abdullah b. Zübeyr (Abdullah b. Zübeyr b. İsa b. Ubeydullah)
Konular:
Ehl-i Beyt, Hz. Fatıma evliliği, miras talebi vs
Hz. Peygamber, kızına tavsiyesi
Kölelik
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ بُكَيْرٍ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ عُقَيْلٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ عَائِشَةَ أَنَّ فَاطِمَةَ - عَلَيْهَا السَّلاَمُ - بِنْتَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أَرْسَلَتْ إِلَى أَبِى بَكْرٍ تَسْأَلُهُ مِيرَاثَهَا مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِمَّا أَفَاءَ اللَّهُ عَلَيْهِ بِالْمَدِينَةِ وَفَدَكَ ، وَمَا بَقِىَ مِنْ خُمُسِ خَيْبَرَ ، فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ "لاَ نُورَثُ ، مَا تَرَكْنَا صَدَقَةٌ ، إِنَّمَا يَأْكُلُ آلُ مُحَمَّدٍ صلى الله عليه وسلم فِى هَذَا الْمَالِ." وَإِنِّى وَاللَّهِ لاَ أُغَيِّرُ شَيْئًا مِنْ صَدَقَةِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَنْ حَالِهَا الَّتِى كَانَ عَلَيْهَا فِى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَلأَعْمَلَنَّ فِيهَا بِمَا عَمِلَ بِهِ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَأَبَى أَبُو بَكْرٍ أَنْ يَدْفَعَ إِلَى فَاطِمَةَ مِنْهَا شَيْئًا فَوَجَدَتْ فَاطِمَةُ عَلَى أَبِى بَكْرٍ فِى ذَلِكَ فَهَجَرَتْهُ ، فَلَمْ تُكَلِّمْهُ حَتَّى تُوُفِّيَتْ ، وَعَاشَتْ بَعْدَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم سِتَّةَ أَشْهُرٍ ، فَلَمَّا تُوُفِّيَتْ ، دَفَنَهَا زَوْجُهَا عَلِىٌّ لَيْلاً ، وَلَمْ يُؤْذِنْ بِهَا أَبَا بَكْرٍ وَصَلَّى عَلَيْهَا ، وَكَانَ لِعَلِىٍّ مِنَ النَّاسِ وَجْهٌ حَيَاةَ فَاطِمَةَ ، فَلَمَّا تُوُفِّيَتِ اسْتَنْكَرَ عَلِىٌّ وُجُوهَ النَّاسِ ، فَالْتَمَسَ مُصَالَحَةَ أَبِى بَكْرٍ وَمُبَايَعَتَهُ ، وَلَمْ يَكُنْ يُبَايِعُ تِلْكَ الأَشْهُرَ ، فَأَرْسَلَ إِلَى أَبِى بَكْرٍ أَنِ ائْتِنَا ، وَلاَ يَأْتِنَا أَحَدٌ مَعَكَ ، كَرَاهِيَةً لِمَحْضَرِ عُمَرَ . فَقَالَ عُمَرُ لاَ وَاللَّهِ لاَ تَدْخُلُ عَلَيْهِمْ وَحْدَكَ . فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ وَمَا عَسَيْتَهُمْ أَنْ يَفْعَلُوا بِى ، وَاللَّهِ لآتِيَنَّهُمْ . فَدَخَلَ عَلَيْهِمْ أَبُو بَكْرٍ ، فَتَشَهَّدَ عَلِىٌّ فَقَالَ إِنَّا قَدْ عَرَفْنَا فَضْلَكَ ، وَمَا أَعْطَاكَ ، اللَّهُ وَلَمْ نَنْفَسْ عَلَيْكَ خَيْرًا سَاقَهُ اللَّهُ إِلَيْكَ ، وَلَكِنَّكَ اسْتَبْدَدْتَ عَلَيْنَا بِالأَمْرِ ، وَكُنَّا نَرَى لِقَرَابَتِنَا مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نَصِيبًا . حَتَّى فَاضَتْ عَيْنَا أَبِى بَكْرٍ ، فَلَمَّا تَكَلَّمَ أَبُو بَكْرٍ قَالَ وَالَّذِى نَفْسِى بِيَدِهِ لَقَرَابَةُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَحَبُّ إِلَىَّ أَنْ أَصِلَ مِنْ قَرَابَتِى ، وَأَمَّا الَّذِى شَجَرَ بَيْنِى وَبَيْنَكُمْ مِنْ هَذِهِ الأَمْوَالِ ، فَلَمْ آلُ فِيهَا عَنِ الْخَيْرِ ، وَلَمْ أَتْرُكْ أَمْرًا رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَصْنَعُهُ فِيهَا إِلاَّ صَنَعْتُهُ . فَقَالَ عَلِىٌّ لأَبِى بَكْرٍ مَوْعِدُكَ الْعَشِيَّةُ لِلْبَيْعَةِ . فَلَمَّا صَلَّى أَبُو بَكْرٍ الظُّهْرَ رَقِىَ عَلَى الْمِنْبَرِ ، فَتَشَهَّدَ وَذَكَرَ شَأْنَ عَلِىٍّ ، وَتَخَلُّفَهُ عَنِ الْبَيْعَةِ ، وَعُذْرَهُ بِالَّذِى اعْتَذَرَ إِلَيْهِ ، ثُمَّ اسْتَغْفَرَ ، وَتَشَهَّدَ عَلِىٌّ فَعَظَّمَ حَقَّ أَبِى بَكْرٍ ، وَحَدَّثَ أَنَّهُ لَمْ يَحْمِلْهُ عَلَى الَّذِى صَنَعَ نَفَاسَةً عَلَى أَبِى بَكْرٍ ، وَلاَ إِنْكَارًا لِلَّذِى فَضَّلَهُ اللَّهُ بِهِ ، وَلَكِنَّا نَرَى لَنَا فِى هَذَا الأَمْرِ نَصِيبًا ، فَاسْتَبَدَّ عَلَيْنَا ، فَوَجَدْنَا فِى أَنْفُسِنَا ، فَسُرَّ بِذَلِكَ الْمُسْلِمُونَ وَقَالُوا أَصَبْتَ . وَكَانَ الْمُسْلِمُونَ إِلَى عَلِىٍّ قَرِيبًا ، حِينَ رَاجَعَ الأَمْرَ الْمَعْرُوفَ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32214, B004240
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ بُكَيْرٍ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ عُقَيْلٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ عَائِشَةَ أَنَّ فَاطِمَةَ - عَلَيْهَا السَّلاَمُ - بِنْتَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أَرْسَلَتْ إِلَى أَبِى بَكْرٍ تَسْأَلُهُ مِيرَاثَهَا مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِمَّا أَفَاءَ اللَّهُ عَلَيْهِ بِالْمَدِينَةِ وَفَدَكَ ، وَمَا بَقِىَ مِنْ خُمُسِ خَيْبَرَ ، فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ "لاَ نُورَثُ ، مَا تَرَكْنَا صَدَقَةٌ ، إِنَّمَا يَأْكُلُ آلُ مُحَمَّدٍ صلى الله عليه وسلم فِى هَذَا الْمَالِ." وَإِنِّى وَاللَّهِ لاَ أُغَيِّرُ شَيْئًا مِنْ صَدَقَةِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَنْ حَالِهَا الَّتِى كَانَ عَلَيْهَا فِى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَلأَعْمَلَنَّ فِيهَا بِمَا عَمِلَ بِهِ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَأَبَى أَبُو بَكْرٍ أَنْ يَدْفَعَ إِلَى فَاطِمَةَ مِنْهَا شَيْئًا فَوَجَدَتْ فَاطِمَةُ عَلَى أَبِى بَكْرٍ فِى ذَلِكَ فَهَجَرَتْهُ ، فَلَمْ تُكَلِّمْهُ حَتَّى تُوُفِّيَتْ ، وَعَاشَتْ بَعْدَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم سِتَّةَ أَشْهُرٍ ، فَلَمَّا تُوُفِّيَتْ ، دَفَنَهَا زَوْجُهَا عَلِىٌّ لَيْلاً ، وَلَمْ يُؤْذِنْ بِهَا أَبَا بَكْرٍ وَصَلَّى عَلَيْهَا ، وَكَانَ لِعَلِىٍّ مِنَ النَّاسِ وَجْهٌ حَيَاةَ فَاطِمَةَ ، فَلَمَّا تُوُفِّيَتِ اسْتَنْكَرَ عَلِىٌّ وُجُوهَ النَّاسِ ، فَالْتَمَسَ مُصَالَحَةَ أَبِى بَكْرٍ وَمُبَايَعَتَهُ ، وَلَمْ يَكُنْ يُبَايِعُ تِلْكَ الأَشْهُرَ ، فَأَرْسَلَ إِلَى أَبِى بَكْرٍ أَنِ ائْتِنَا ، وَلاَ يَأْتِنَا أَحَدٌ مَعَكَ ، كَرَاهِيَةً لِمَحْضَرِ عُمَرَ . فَقَالَ عُمَرُ لاَ وَاللَّهِ لاَ تَدْخُلُ عَلَيْهِمْ وَحْدَكَ . فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ وَمَا عَسَيْتَهُمْ أَنْ يَفْعَلُوا بِى ، وَاللَّهِ لآتِيَنَّهُمْ . فَدَخَلَ عَلَيْهِمْ أَبُو بَكْرٍ ، فَتَشَهَّدَ عَلِىٌّ فَقَالَ إِنَّا قَدْ عَرَفْنَا فَضْلَكَ ، وَمَا أَعْطَاكَ ، اللَّهُ وَلَمْ نَنْفَسْ عَلَيْكَ خَيْرًا سَاقَهُ اللَّهُ إِلَيْكَ ، وَلَكِنَّكَ اسْتَبْدَدْتَ عَلَيْنَا بِالأَمْرِ ، وَكُنَّا نَرَى لِقَرَابَتِنَا مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نَصِيبًا . حَتَّى فَاضَتْ عَيْنَا أَبِى بَكْرٍ ، فَلَمَّا تَكَلَّمَ أَبُو بَكْرٍ قَالَ وَالَّذِى نَفْسِى بِيَدِهِ لَقَرَابَةُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَحَبُّ إِلَىَّ أَنْ أَصِلَ مِنْ قَرَابَتِى ، وَأَمَّا الَّذِى شَجَرَ بَيْنِى وَبَيْنَكُمْ مِنْ هَذِهِ الأَمْوَالِ ، فَلَمْ آلُ فِيهَا عَنِ الْخَيْرِ ، وَلَمْ أَتْرُكْ أَمْرًا رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَصْنَعُهُ فِيهَا إِلاَّ صَنَعْتُهُ . فَقَالَ عَلِىٌّ لأَبِى بَكْرٍ مَوْعِدُكَ الْعَشِيَّةُ لِلْبَيْعَةِ . فَلَمَّا صَلَّى أَبُو بَكْرٍ الظُّهْرَ رَقِىَ عَلَى الْمِنْبَرِ ، فَتَشَهَّدَ وَذَكَرَ شَأْنَ عَلِىٍّ ، وَتَخَلُّفَهُ عَنِ الْبَيْعَةِ ، وَعُذْرَهُ بِالَّذِى اعْتَذَرَ إِلَيْهِ ، ثُمَّ اسْتَغْفَرَ ، وَتَشَهَّدَ عَلِىٌّ فَعَظَّمَ حَقَّ أَبِى بَكْرٍ ، وَحَدَّثَ أَنَّهُ لَمْ يَحْمِلْهُ عَلَى الَّذِى صَنَعَ نَفَاسَةً عَلَى أَبِى بَكْرٍ ، وَلاَ إِنْكَارًا لِلَّذِى فَضَّلَهُ اللَّهُ بِهِ ، وَلَكِنَّا نَرَى لَنَا فِى هَذَا الأَمْرِ نَصِيبًا ، فَاسْتَبَدَّ عَلَيْنَا ، فَوَجَدْنَا فِى أَنْفُسِنَا ، فَسُرَّ بِذَلِكَ الْمُسْلِمُونَ وَقَالُوا أَصَبْتَ . وَكَانَ الْمُسْلِمُونَ إِلَى عَلِىٍّ قَرِيبًا ، حِينَ رَاجَعَ الأَمْرَ الْمَعْرُوفَ .
Tercemesi:
Bize Yahya b. Bukeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihab, ona Urve, ona da Âişe (r.anha) şöyle demiştir:
Nebî’nin (sav) kızı Fatıma (as), Ebu Bekir’e bir haber göndererek Rasulullah’ın (sav) kendisine Medine’de Allah’ın (fetihle) ihsan ettiği yerlerden, Fedek’ten ve Hayber’in beşte birinden (ganimetin hissesinden) kalan kısmından mirasını talep etti. Bunun üzerine Ebu Bekir dedi ki: Rasulullah (sav): "Biz miras bırakmayız. Bizim geriye bıraktığımız her şey sadakadır. Ancak Muhammed’in (sav) ailesi bu maldan yer (ondan geçimini sağlar)." buyurmuştur. Vallahi Rasulullah’ın (sav) sadakasından hiçbir şeyi onun dönemindeki hali dışında değiştirmeyeceğim ve o malda Rasulullah’ın (sav) yaptığı gibi amel edeceğim.” Böylece Ebu Bekir, Fatıma’ya o maldan hiçbir şey vermeyi kabul etmedi. Bunun üzerine Fatıma, Ebu Bekir’e bu sebeple kırıldı ve onunla konuşmadı; ta ki vefat edinceye kadar. Rasulullah’tan (sav) sonra altı ay daha yaşadı. Vefat edince, kocası Ali (ra) onu geceleyin defnetti ve Ebu Bekir’e haber vermedi; cenaze namazını da kendisi kıldırdı.
Fatıma hayattayken Ali’nin (ra) insanlar nezdinde bir itibarı vardı. O vefat edince Ali (ra) insanların yüz çevirdiğini gördü. Bunun üzerine Ebu Bekir ile barışıp ona biat etmeyi istedi. O aylarda henüz ona biat etmemişti. Ebu Bekir’e haber göndererek şöyle dedi: 'Bize gel; fakat seninle birlikte hiç kimse gelmesin.' Bu, Ömer’in hazır bulunmasından hoşlanmaması sebebiyledir. Ömer (ra) dedi ki: 'Hayır, vallahi, tek başına onların yanına girmeyeceksin.' Ebu Bekir ise şöyle dedi: 'Bana ne yapabilirler ki? Vallahi gideceğim.' Sonra Ebu Bekir onların yanına girdi. Ali (ra) kelime-i şehadet getirdi ve şöyle dedi: 'Senin faziletini ve Allah’ın sana verdiklerini elbette biliyoruz. Allah’ın sana ulaştırdığı hayra asla göz dikmedik. Ancak sen bize danışmadan bu işe tek başına karar verdin. Biz, Rasulullah’a (sav) olan yakınlığımız sebebiyle bu işte bizim de bir payımız olduğunu düşünüyorduk.' Bunun üzerine Ebu Bekir’in gözleri doldu. Ardından konuşmaya başlayarak şöyle dedi: 'Canım elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Rasulullah’ın (sav) akrabalarını, kendi akrabamla ilgilenmekten daha çok seviyorum. Aramızda geçen bu mallarla ilgili meseleye gelince, o konuda hayırdan başka bir niyetim olmadı. Rasulullah’ı (sav) o mallarla ilgili olarak nasıl gördüysem, ben de aynı şekilde davrandım.' Ali (ra) ona dedi ki: 'Bugün ikindi vakti, biat için sözleştik.' Öğle namazını kıldıktan sonra Ebu Bekir minbere çıktı, kelime-i şehadet getirdi ve Ali’nin durumu ile ilgili konuştu; biate gelmemesinin gerekçesini, kendisine sunduğu mazereti zikretti. Ardından Allah’tan mağfiret diledi. Sonra Ali (ra) kelime-i şehadet getirdi, Ebu Bekir’in hakkını yüceltti ve şöyle dedi: 'Benim bu yaptığımın sebebi Ebu Bekir’e karşı bir haset veya Allah’ın onu üstün kıldığı şeyi inkâr değildir. Ancak biz, bu işte bizim de bir hakkımız olduğunu düşündük. Fakat sen işi tek başına üstlendin. Bu yüzden içimizde bir burukluk oluştu.' Bunun üzerine Müslümanlar sevindiler ve 'Doğru yaptın' dediler. Ali (ra) yeniden makbul ve önde bir konum kazandı. Müslümanlar ona yaklaşmış oldular; çünkü tanıdık ve makbul olan duruma dönmüştü.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Meğâzî 38, 2/99
Senetler:
1. Ebu Bekir es-Sıddîk (Abdullah b. Osman b. Amir b. Amr b. Ka'b)
2. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
3. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
4. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
5. Ebu Halid Ukayl b. Halid el-Eylî (Ukayl b. Halid b. Ukayl)
6. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
7. Yahya b. Bükeyr el-Kuraşî (Yahya b. Abdullah b. Bükeyr)
Konular:
Ehl-i Beyt, Hz. Fatıma evliliği, miras talebi vs
Hz. Peygamber, mirası
Yönetim, halife, tayini ve seçimi
Yönetim, Hilafet tartışmaları,Hz. Peygamber'in vefatından sonra
Yönetim, Hz. Ali'nin hilâfet beklentisi
Yönetim, Hz. Ali'nin Hz. Ebu Bekr'e bey'atı meselesi
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ بُكَيْرٍ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ عُقَيْلٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ عَائِشَةَ أَنَّ فَاطِمَةَ - عَلَيْهَا السَّلاَمُ - بِنْتَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أَرْسَلَتْ إِلَى أَبِى بَكْرٍ تَسْأَلُهُ مِيرَاثَهَا مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِمَّا أَفَاءَ اللَّهُ عَلَيْهِ بِالْمَدِينَةِ وَفَدَكَ ، وَمَا بَقِىَ مِنْ خُمُسِ خَيْبَرَ ، فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « لاَ نُورَثُ ، مَا تَرَكْنَا صَدَقَةٌ ، إِنَّمَا يَأْكُلُ آلُ مُحَمَّدٍ صلى الله عليه وسلم فِى هَذَا الْمَالِ » . وَإِنِّى وَاللَّهِ لاَ أُغَيِّرُ شَيْئًا مِنْ صَدَقَةِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَنْ حَالِهَا الَّتِى كَانَ عَلَيْهَا فِى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَلأَعْمَلَنَّ فِيهَا بِمَا عَمِلَ بِهِ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَأَبَى أَبُو بَكْرٍ أَنْ يَدْفَعَ إِلَى فَاطِمَةَ مِنْهَا شَيْئًا فَوَجَدَتْ فَاطِمَةُ عَلَى أَبِى بَكْرٍ فِى ذَلِكَ فَهَجَرَتْهُ ، فَلَمْ تُكَلِّمْهُ حَتَّى تُوُفِّيَتْ ، وَعَاشَتْ بَعْدَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم سِتَّةَ أَشْهُرٍ ، فَلَمَّا تُوُفِّيَتْ ، دَفَنَهَا زَوْجُهَا عَلِىٌّ لَيْلاً ، وَلَمْ يُؤْذِنْ بِهَا أَبَا بَكْرٍ وَصَلَّى عَلَيْهَا ، وَكَانَ لِعَلِىٍّ مِنَ النَّاسِ وَجْهٌ حَيَاةَ فَاطِمَةَ ، فَلَمَّا تُوُفِّيَتِ اسْتَنْكَرَ عَلِىٌّ وُجُوهَ النَّاسِ ، فَالْتَمَسَ مُصَالَحَةَ أَبِى بَكْرٍ وَمُبَايَعَتَهُ ، وَلَمْ يَكُنْ يُبَايِعُ تِلْكَ الأَشْهُرَ ، فَأَرْسَلَ إِلَى أَبِى بَكْرٍ أَنِ ائْتِنَا ، وَلاَ يَأْتِنَا أَحَدٌ مَعَكَ ، كَرَاهِيَةً لِمَحْضَرِ عُمَرَ . فَقَالَ عُمَرُ لاَ وَاللَّهِ لاَ تَدْخُلُ عَلَيْهِمْ وَحْدَكَ . فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ وَمَا عَسَيْتَهُمْ أَنْ يَفْعَلُوا بِى ، وَاللَّهِ لآتِيَنَّهُمْ . فَدَخَلَ عَلَيْهِمْ أَبُو بَكْرٍ ، فَتَشَهَّدَ عَلِىٌّ فَقَالَ إِنَّا قَدْ عَرَفْنَا فَضْلَكَ ، وَمَا أَعْطَاكَ ، اللَّهُ وَلَمْ نَنْفَسْ عَلَيْكَ خَيْرًا سَاقَهُ اللَّهُ إِلَيْكَ ، وَلَكِنَّكَ اسْتَبْدَدْتَ عَلَيْنَا بِالأَمْرِ ، وَكُنَّا نَرَى لِقَرَابَتِنَا مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نَصِيبًا . حَتَّى فَاضَتْ عَيْنَا أَبِى بَكْرٍ ، فَلَمَّا تَكَلَّمَ أَبُو بَكْرٍ قَالَ وَالَّذِى نَفْسِى بِيَدِهِ لَقَرَابَةُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَحَبُّ إِلَىَّ أَنْ أَصِلَ مِنْ قَرَابَتِى ، وَأَمَّا الَّذِى شَجَرَ بَيْنِى وَبَيْنَكُمْ مِنْ هَذِهِ الأَمْوَالِ ، فَلَمْ آلُ فِيهَا عَنِ الْخَيْرِ ، وَلَمْ أَتْرُكْ أَمْرًا رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَصْنَعُهُ فِيهَا إِلاَّ صَنَعْتُهُ . فَقَالَ عَلِىٌّ لأَبِى بَكْرٍ مَوْعِدُكَ الْعَشِيَّةُ لِلْبَيْعَةِ . فَلَمَّا صَلَّى أَبُو بَكْرٍ الظُّهْرَ رَقِىَ عَلَى الْمِنْبَرِ ، فَتَشَهَّدَ وَذَكَرَ شَأْنَ عَلِىٍّ ، وَتَخَلُّفَهُ عَنِ الْبَيْعَةِ ، وَعُذْرَهُ بِالَّذِى اعْتَذَرَ إِلَيْهِ ، ثُمَّ اسْتَغْفَرَ ، وَتَشَهَّدَ عَلِىٌّ فَعَظَّمَ حَقَّ أَبِى بَكْرٍ ، وَحَدَّثَ أَنَّهُ لَمْ يَحْمِلْهُ عَلَى الَّذِى صَنَعَ نَفَاسَةً عَلَى أَبِى بَكْرٍ ، وَلاَ إِنْكَارًا لِلَّذِى فَضَّلَهُ اللَّهُ بِهِ ، وَلَكِنَّا نَرَى لَنَا فِى هَذَا الأَمْرِ نَصِيبًا ، فَاسْتَبَدَّ عَلَيْنَا ، فَوَجَدْنَا فِى أَنْفُسِنَا ، فَسُرَّ بِذَلِكَ الْمُسْلِمُونَ وَقَالُوا أَصَبْتَ . وَكَانَ الْمُسْلِمُونَ إِلَى عَلِىٍّ قَرِيبًا ، حِينَ رَاجَعَ الأَمْرَ الْمَعْرُوفَ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32232, B004241
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ بُكَيْرٍ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ عُقَيْلٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ عَائِشَةَ أَنَّ فَاطِمَةَ - عَلَيْهَا السَّلاَمُ - بِنْتَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أَرْسَلَتْ إِلَى أَبِى بَكْرٍ تَسْأَلُهُ مِيرَاثَهَا مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِمَّا أَفَاءَ اللَّهُ عَلَيْهِ بِالْمَدِينَةِ وَفَدَكَ ، وَمَا بَقِىَ مِنْ خُمُسِ خَيْبَرَ ، فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « لاَ نُورَثُ ، مَا تَرَكْنَا صَدَقَةٌ ، إِنَّمَا يَأْكُلُ آلُ مُحَمَّدٍ صلى الله عليه وسلم فِى هَذَا الْمَالِ » . وَإِنِّى وَاللَّهِ لاَ أُغَيِّرُ شَيْئًا مِنْ صَدَقَةِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَنْ حَالِهَا الَّتِى كَانَ عَلَيْهَا فِى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَلأَعْمَلَنَّ فِيهَا بِمَا عَمِلَ بِهِ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَأَبَى أَبُو بَكْرٍ أَنْ يَدْفَعَ إِلَى فَاطِمَةَ مِنْهَا شَيْئًا فَوَجَدَتْ فَاطِمَةُ عَلَى أَبِى بَكْرٍ فِى ذَلِكَ فَهَجَرَتْهُ ، فَلَمْ تُكَلِّمْهُ حَتَّى تُوُفِّيَتْ ، وَعَاشَتْ بَعْدَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم سِتَّةَ أَشْهُرٍ ، فَلَمَّا تُوُفِّيَتْ ، دَفَنَهَا زَوْجُهَا عَلِىٌّ لَيْلاً ، وَلَمْ يُؤْذِنْ بِهَا أَبَا بَكْرٍ وَصَلَّى عَلَيْهَا ، وَكَانَ لِعَلِىٍّ مِنَ النَّاسِ وَجْهٌ حَيَاةَ فَاطِمَةَ ، فَلَمَّا تُوُفِّيَتِ اسْتَنْكَرَ عَلِىٌّ وُجُوهَ النَّاسِ ، فَالْتَمَسَ مُصَالَحَةَ أَبِى بَكْرٍ وَمُبَايَعَتَهُ ، وَلَمْ يَكُنْ يُبَايِعُ تِلْكَ الأَشْهُرَ ، فَأَرْسَلَ إِلَى أَبِى بَكْرٍ أَنِ ائْتِنَا ، وَلاَ يَأْتِنَا أَحَدٌ مَعَكَ ، كَرَاهِيَةً لِمَحْضَرِ عُمَرَ . فَقَالَ عُمَرُ لاَ وَاللَّهِ لاَ تَدْخُلُ عَلَيْهِمْ وَحْدَكَ . فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ وَمَا عَسَيْتَهُمْ أَنْ يَفْعَلُوا بِى ، وَاللَّهِ لآتِيَنَّهُمْ . فَدَخَلَ عَلَيْهِمْ أَبُو بَكْرٍ ، فَتَشَهَّدَ عَلِىٌّ فَقَالَ إِنَّا قَدْ عَرَفْنَا فَضْلَكَ ، وَمَا أَعْطَاكَ ، اللَّهُ وَلَمْ نَنْفَسْ عَلَيْكَ خَيْرًا سَاقَهُ اللَّهُ إِلَيْكَ ، وَلَكِنَّكَ اسْتَبْدَدْتَ عَلَيْنَا بِالأَمْرِ ، وَكُنَّا نَرَى لِقَرَابَتِنَا مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نَصِيبًا . حَتَّى فَاضَتْ عَيْنَا أَبِى بَكْرٍ ، فَلَمَّا تَكَلَّمَ أَبُو بَكْرٍ قَالَ وَالَّذِى نَفْسِى بِيَدِهِ لَقَرَابَةُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَحَبُّ إِلَىَّ أَنْ أَصِلَ مِنْ قَرَابَتِى ، وَأَمَّا الَّذِى شَجَرَ بَيْنِى وَبَيْنَكُمْ مِنْ هَذِهِ الأَمْوَالِ ، فَلَمْ آلُ فِيهَا عَنِ الْخَيْرِ ، وَلَمْ أَتْرُكْ أَمْرًا رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَصْنَعُهُ فِيهَا إِلاَّ صَنَعْتُهُ . فَقَالَ عَلِىٌّ لأَبِى بَكْرٍ مَوْعِدُكَ الْعَشِيَّةُ لِلْبَيْعَةِ . فَلَمَّا صَلَّى أَبُو بَكْرٍ الظُّهْرَ رَقِىَ عَلَى الْمِنْبَرِ ، فَتَشَهَّدَ وَذَكَرَ شَأْنَ عَلِىٍّ ، وَتَخَلُّفَهُ عَنِ الْبَيْعَةِ ، وَعُذْرَهُ بِالَّذِى اعْتَذَرَ إِلَيْهِ ، ثُمَّ اسْتَغْفَرَ ، وَتَشَهَّدَ عَلِىٌّ فَعَظَّمَ حَقَّ أَبِى بَكْرٍ ، وَحَدَّثَ أَنَّهُ لَمْ يَحْمِلْهُ عَلَى الَّذِى صَنَعَ نَفَاسَةً عَلَى أَبِى بَكْرٍ ، وَلاَ إِنْكَارًا لِلَّذِى فَضَّلَهُ اللَّهُ بِهِ ، وَلَكِنَّا نَرَى لَنَا فِى هَذَا الأَمْرِ نَصِيبًا ، فَاسْتَبَدَّ عَلَيْنَا ، فَوَجَدْنَا فِى أَنْفُسِنَا ، فَسُرَّ بِذَلِكَ الْمُسْلِمُونَ وَقَالُوا أَصَبْتَ . وَكَانَ الْمُسْلِمُونَ إِلَى عَلِىٍّ قَرِيبًا ، حِينَ رَاجَعَ الأَمْرَ الْمَعْرُوفَ .
Tercemesi:
Bize Yahya b. Bukeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihab, ona Urve, ona da Âişe (r.anha) şöyle demiştir:
Nebî’nin (sav) kızı Fatıma (as), Ebu Bekir’e bir haber göndererek Rasulullah’ın (sav) kendisine Medine’de Allah’ın (fetihle) ihsan ettiği yerlerden, Fedek’ten ve Hayber’in beşte birinden (ganimetin hissesinden) kalan kısmından mirasını talep etti. Bunun üzerine Ebu Bekir dedi ki: Rasulullah (sav): "Biz miras bırakmayız. Bizim geriye bıraktığımız her şey sadakadır. Ancak Muhammed’in (sav) ailesi bu maldan yer (ondan geçimini sağlar)." buyurmuştur. Vallahi Rasulullah’ın (sav) sadakasından hiçbir şeyi onun dönemindeki hali dışında değiştirmeyeceğim ve o malda Rasulullah’ın (sav) yaptığı gibi amel edeceğim.” Böylece Ebu Bekir, Fatıma’ya o maldan hiçbir şey vermeyi kabul etmedi. Bunun üzerine Fatıma, Ebu Bekir’e bu sebeple kırıldı ve onunla konuşmadı; ta ki vefat edinceye kadar. Rasulullah’tan (sav) sonra altı ay daha yaşadı. Vefat edince, kocası Ali (ra) onu geceleyin defnetti ve Ebu Bekir’e haber vermedi; cenaze namazını da kendisi kıldırdı.
Fatıma hayattayken Ali’nin (ra) insanlar nezdinde bir itibarı vardı. O vefat edince Ali (ra) insanların yüz çevirdiğini gördü. Bunun üzerine Ebu Bekir ile barışıp ona biat etmeyi istedi. O aylarda henüz ona biat etmemişti. Ebu Bekir’e haber göndererek şöyle dedi: 'Bize gel; fakat seninle birlikte hiç kimse gelmesin.' Bu, Ömer’in hazır bulunmasından hoşlanmaması sebebiyledir. Ömer (ra) dedi ki: 'Hayır, vallahi, tek başına onların yanına girmeyeceksin.' Ebu Bekir ise şöyle dedi: 'Bana ne yapabilirler ki? Vallahi gideceğim.' Sonra Ebu Bekir onların yanına girdi. Ali (ra) kelime-i şehadet getirdi ve şöyle dedi: 'Senin faziletini ve Allah’ın sana verdiklerini elbette biliyoruz. Allah’ın sana ulaştırdığı hayra asla göz dikmedik. Ancak sen bize danışmadan bu işe tek başına karar verdin. Biz, Rasulullah’a (sav) olan yakınlığımız sebebiyle bu işte bizim de bir payımız olduğunu düşünüyorduk.' Bunun üzerine Ebu Bekir’in gözleri doldu. Ardından konuşmaya başlayarak şöyle dedi: 'Canım elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Rasulullah’ın (sav) akrabalarını, kendi akrabamla ilgilenmekten daha çok seviyorum. Aramızda geçen bu mallarla ilgili meseleye gelince, o konuda hayırdan başka bir niyetim olmadı. Rasulullah’ı (sav) o mallarla ilgili olarak nasıl gördüysem, ben de aynı şekilde davrandım.' Ali (ra) ona dedi ki: 'Bugün ikindi vakti, biat için sözleştik.' Öğle namazını kıldıktan sonra Ebu Bekir minbere çıktı, kelime-i şehadet getirdi ve Ali’nin durumu ile ilgili konuştu; biate gelmemesinin gerekçesini, kendisine sunduğu mazereti zikretti. Ardından Allah’tan mağfiret diledi. Sonra Ali (ra) kelime-i şehadet getirdi, Ebu Bekir’in hakkını yüceltti ve şöyle dedi: 'Benim bu yaptığımın sebebi Ebu Bekir’e karşı bir haset veya Allah’ın onu üstün kıldığı şeyi inkâr değildir. Ancak biz, bu işte bizim de bir hakkımız olduğunu düşündük. Fakat sen işi tek başına üstlendin. Bu yüzden içimizde bir burukluk oluştu.' Bunun üzerine Müslümanlar sevindiler ve 'Doğru yaptın' dediler. Ali (ra) yeniden makbul ve önde bir konum kazandı. Müslümanlar ona yaklaşmış oldular; çünkü tanıdık ve makbul olan duruma dönmüştü.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Meğâzî 38, 2/99
Senetler:
1. Ebu Bekir es-Sıddîk (Abdullah b. Osman b. Amir b. Amr b. Ka'b)
2. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
3. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
4. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
5. Ebu Halid Ukayl b. Halid el-Eylî (Ukayl b. Halid b. Ukayl)
6. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
7. Yahya b. Bükeyr el-Kuraşî (Yahya b. Abdullah b. Bükeyr)
Konular:
Ehl-i Beyt, Hz. Ali
Ehl-i Beyt, Hz. Fatıma evliliği, miras talebi vs
Hz. Peygamber, mirası
Yargı, miras Hukuku
Yönetim, Hz. Ali'nin Hz. Ebu Bekr'e bey'atı meselesi