1631 Kayıt Bulundu.
Bize Abdurrahman b. İbrahim, ona Velid b. Müslim, ona Evzaî, ona Hassan b. Atiyye, ona Muhammed b. Ebu Aişe, ona da Ebu Hureyre rivayet etmiş ve şöyle demiştir: Ebu Zer, Ya Rasulallah! Mal sahibi zenginler sevapları alıp götürdüler! Namaz kıldığımız gibi namaz kılıyor, oruç tuttuğumuz gibi oruç tutuyorlar. Ayrıca fazladan malları var, onunla sadaka veriyorlar. Bizimse sadaka olarak verebileceğimiz bir malımız yok! dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav); "Ey Ebu Zer! Sana bazı kelimeler öğretmemi istemez misin? Onlarla (sevapta) seni geçenlere yetişir, senden geri kalanlar da ancak bunları söyleyerek sana yetişebilirler" buyurdu. Ebu Zer, bilakis isterim, Ya Rasulallah! diye cevap verdi. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Her (farz) namazın ardından otuz üç kez Allahu ekber, otuz üç kez elhamdülillah, otuz üç kez sübhanellah de ve bu tesbihatı lâ ilâhe illellâhu vahdehü lâ şerîke leh, lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr (Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. Onun hiçbir ortağı yoktur. Hükümranlık sadece ona aittir. Bütün övgüler sadece ona aittir. Onun her şeye gücü yeter.) diye bitir. Böyle diyen kişinin günahları, denizdeki köpük kadar dahi olsa günahları bağışlanır."
Bize Kuteybe b. Said, ona Cerîr, ona Mansur, ona Müseyyeb b. Râfi, ona Muğira b. Şube'nin azadlısı Verrâd şöyle söylemiştir. Muğira, Muaviye b. Ebu Süfyan'a yazdığı mektupta şunu yazdı: "Rasulullah (sav) her namazın sonunda selam verdiği zaman şu duayı söylerdi: Lâ ilahe illâllahu vehdehu la şerike leh. Lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdu ve hüve ala külli şeyin kadîr. Allâhumme la mânia limâ a'tayte velâ mu'tiye limâ mena'te, ve lâ yenfeu ze'l-ceddi minke'l-cedd." "Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. Onun hiçbir ortağı yoktur. Mülk O'nundur. Hamd O'nadır. Her şeye kudreti yeten de O'dur. Ey Rabbim! Senin verdiğine engel olabilecek yoktur. Vermediğini verebilecek de yoktur. Hiçbir zenginin zenginliği, Senin katında ona bir fayda sağlayamaz." [Bu hadisi Şu'be Mansur'dan, o da Müseyyeb b. Râfi'den işitmiştir.]
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Şu'be b. Haccac arasında inkıta vardır.
Bize Abdullah b. Abdurrahman ed-Dârimî, ona Mervan b. Muhammed ed-Dımeşkî, ona Said b. Abdülaziz, ona Atiyye b. Kays, ona Kaze'aa, ona Ebu Said el-Hudrî rivayetle şöyle demiştir: Rasulullah (sav) Rükûdan başını kaldırdıktan sonra şöyle derdi: "Rabbenâ leke’l hamd mil’e’s-semâvâti ve’l-ard, ve mil’e mâ şi’te min şey’in ba’d, ehle’s-senâi ve’l mecd, ehakku mâ kale’l abd, ve küllünâ leke abd. Allahumme lâ mânia lime a’tayt ve lâ mu‘tiye limâ mena‘t ve lâ yenfeu ze’l-ceddi minke’l-ced - Rabbimiz, gökler ve yer dolusu kadar, ondan sonra da dilediğin her şeyi dolduracak kadar hamd yalnız sana mahsustur, sen övülmeye ve şanının yüceltilmesine layık olansın, kulun söylediği –ki hepimiz senin kulunuz- en hak söz de budur. Allah'ım, senin verdiğine kimse engel olamaz, vermediğini kimse veremez. Hiçbir zenginin zenginliği, Senin katında ona bir fayda sağlayamaz."
Bize Müsedded, ona Abdulvaris; (T) Bize Ziyad b. Eyyüb, ona İsmail, ona Abdülaziz b. Suheyb'in rivayet ettiğine göre; Katade, Enes'e (ra) Rasulullah çoğunlukla ne şekilde dua ettiğini sormuş, Enes de Rasulullah'ın (sav) çoğunlukla şöyle dua ettiğini söylemiştir: "Allah'ım! Bize dünyada da güzellik ver, ahirette de güzellik ver ve bizi cehennem azabından koru!" [Bir rivayette Ziyad şunu ilave etti: Enes, birinin kendisine dua etmesini istediğinde ve kendisi dua etmek istediğinde bu duayı yapardı.]
Bize Nasr b. Abdurrahman el-Kufî, ona Muhâribî, ona Malik b. Miğvel, ona Muhammed b. Sûka, ona Nâfi', ona da İbn Ömer'in haber verdiğine göre, "Rasulullah'ın (sav) bir meclisten kalkmadan önce orada yüz defa şu sözleri söylediği sayılırdı: Allah'ım beni affet. Tövbemi kabul et. Şüphesiz ki sen tövbeleri kabul eden, günahları affedensin." [Tirmizi, bu hadisin İbn Ebu Ömer, ona Süfyan, ona da Muhammed b. Sûka tarikiyle mana olarak bir benzerinin aynı isnadla nakledildiğini söylemektedir. Ayrıca Tirmizî, bu hadisin hasen sahih garib olduğunu söylemiştir.]
Bize Kuteybe b. Said, ona Cerîr, ona Mansur, ona Müseyyeb b. Râfi, ona Muğira b. Şube'nin azadlısı Verrâd şöyle söylemiştir. Muğira, Muaviye b. Ebu Süfyan'a yazdığı mektupta şunu yazdı: Rasulullah (sav) her namazın sonunda selam verdiği zaman şu duayı söylerdi: "Lâ ilahe illâllahu vehdehu la şerike leh. Lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdu ve hüve ala külli şeyin kadîr. Allâhumme la mânia limâ a'tayte velâ mu'tiye limâ mena'te, ve lâ yenfeu ze'l-ceddi minke'l-cedd." "Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. Onun hiçbir ortağı yoktur. Mülk O'nundur. Hamd O'nadır. Her şeye kudreti yeten de O'dur. Ey Rabbim! Senin verdiğine engel olabilecek yoktur. Vermediğini verebilecek de yoktur. Hiçbir zenginin zenginliği, Senin katında ona bir fayda sağlayamaz." [Bu hadisi Şu'be Mansur'dan, o da Müseyyeb b. Râfi'den işitmiştir.]
Bize Ebu Ma'mer, ona Abdulvâris, ona Abdulaziz, ona da Enes'in (ra) rivayet ettiğine göre Nebi (sav) şöyle dua ederdi: "Ey Allah'ım! Ey Rabb'imiz, bize dünyada da ahirette de iyilik ver ve bizi o cehennem azabından koru!"
Bize Abdurrezzâk, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Salim, ona da İbn Ömer şöyle demiştir: Peygamber (sav) Hâlid b. Velîd'i -sanıyorum- Cezîme oğulları kabilesi üzerine gönderdi ve onları İslam'a davet etti. Onlar “Müslüman olduk (أَسْلَمْنَا)” kelimesini iyi söyleyemedikleri için (Müslüman olduklarını ifade etmek üzere, şirki kast ederek) “biz dinden çıktık, biz dinden çıktık (صَبَأْنَا صَبَأْنَا)” demeye başladılar. Ancak Hâlid (dediklerini anlamadığı için) bunlardan bir kısmını öldürmeğe, bir kısmını da esir etmeye başladı ve her birimize esirini verdi. Ertesi sabah olunca bize esirlerimizi öldürmemizi emretti. İbn Ömer der ki: Bunun üzerine ben “Vallahi ben ve arkadaşlarımdan hiçbiri esirini öldürmeyecek” dedim. Hz. Peygamber'e (sav) gelip Halid'in yaptığını anlattılar. Hz. Peygamber ellerini kaldırıp iki defa "Allah'ım, ben Halid b. Velîd'in işlediği bu cürümden beri olduğumu sana bildiriyorum" buyurdu.