1632 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Hatim, ona Behz, ona Hammad b. Seleme, ona Sabit, ona da Enes şöyle rivayet etmişti: "Hz. Muhammed'in (sav) ashabı Hendek günü 'biz ki sağ kaldığımız müddetçe İslam üzerine Muhammed'e biat edenleriz' diyorlardı. [-Sabit: 'cihat üzerine' dedi. Hammad (bu hususta) tam emin olamadı-] Hz. Peygamber de (sav) 'Allah'ım! Gerçek hayır, ahiret hayrıdır. O halde sen Ensar ve Muhacir'e mağfiret eyle' buyurdu."
Bize Müsedded, ona Yezid b. Zurey, ona Hüseyin, ona Abdullah b. Büreyde, ona Büşeyr b. Ka'b, ona Şeddad b. Evs, ona da Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Seyyidü'l-istiğfar duası şudur: Allahümme ente rabbî, lâ ilâhe illâ ente, halaktenî ve ene abdüke, ve ene alâ ahdike ve va'dike me'steta'tü, ebûü leke bi-ni'metike, ve ebûü leke bi-zenbî, fa'firlî, fe-innehû la ya'firu'z-zünûbe illâ ente, eûzü bike min şerri mâ sana'tü. (Allahım! Rabbim sensin, senden başka ilah da yoktur. Beni sen yarattın ben de senin kulunum. Ben gücüm yettiğince sana verdiğim ahdim ve va'dim üzereyim. Senin nimetlerini ve günahlarımı sana itiraf ediyorum. Beni bağışla, senden başka günahları bağışlayacak yoktur. Yapıp ettiklerimin şerrinden sana sığınırım.) Kim bu duayı akşam okur veya sabah okur da o gün ölürse cennete girer ya da cennet ehlinden olur."
Bana Muhammed b. Beşşâr, ona Ğunder, ona Şu'be, ona Katâde, ona da Enes şöyle rivayet etmiştir: "Ümmü Süleym Hz. Peygamber'e (sav) ‘Ey Allah'ın Rasulü! Enes senin hizmetçindir. Onun için Allah'a dua etsen!’ deyince Rasululah (sav) 'Ey Allah'ım! Onun malını ve evladını artır! Kendisine verdiklerini de bereketlendir!' diye dua etti." [Hişâm b. Zeyd de ‘Enes b. Mâlik’ten aynısını işittim’ demiştir.]
Bize Kuteybe b. Said, ona Malik b. Enes, ona Ebu Zübeyr, ona Tâvus, ona da İbn Abbas'ın rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) geceleyin namaza kalktığı zaman şöyle derdi: "Allahumme leke'l-hamdu ente nûru's-semâvâti vel-ard. ve-leke'l-hamdu ente kayyâmu's-semâvâti vel-ard. Ve leke'l-hamdu ente rabbu's-semâvâti ve-l-ardi ve-men fîhinn. Ente'l-hakk ve va'dukel-hakku ve kavluke'l-hakk ve-likâuke hakkun, ve'l-cennetü hakkun ve'n-nâru hakkun, ve's-sâatu hakkun. Allâhumme leke eslemtu ve bike âmentu ve aleyke tevekkeltu. Ve ileyke enebtu ve bike hâsamtu ve ileyke hâkemtu. Fağfir lî mâ kaddemtü ve mâ ahhartü ve mâ esrartü ve mâ a'lentü ente ilâhî. Lâ ilahe illâ ente." "Allah'ım, hamd sana mahsustur, göklerin ve yerin nuru sensin, hamd sana mahsustur, gökleri ve yeri ayakta tutan sensin, hamd sana mahsustur, göklerin ve yerin ve içindekilerin Rabbi sensin, sen haksın, vaadin de haktır, sözün de haktır, sana kavuşmak da haktır, cennet haktır, cehennem haktır, kıyamet de haktır. Allah'ım sana teslim oldum, sana iman ettim, sana güvenip dayandım, sana yöneldim, senin için davalaştım, seni hakem kabul ederek hükmüne başvurdum. Önceden işlediklerimi sonradan işleyeceklerimi, gizlediklerimi, açıkladıklarımı bana bağışla, benim ilahım sensin, senden başka ilah yoktur."
Bize Ebubekir, ona Yezîd b. Harun, ona da Ebu Mâlik Sa'd b. Târık babasının Hz. Peygamber'i (sav) dinlerken bir adamın gelip şöyle dediğini rivayet etmiştir: Yâ Resulallah! Rabbimden bir şey isteyeceğimde nasıl dua edeyim? Hz. Peygamber, "Ey Allah'ım! Beni affet; bana acı; bana afiyet ver ve beni rızıklandır, de!" şeklinde cevap vermiş daha sonra baş parmağı dışındaki parmaklarını toplayarak "İşte bunlar senin için ahiretini ve dünyanı kuşatan dualardır." buyurmuştur.
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Süfyan, ona Süleyman b. Müslim, ona Tavus, ona da İbn Abbas'ın rivayet ettiğine Hz. Peygamber (sav) geceleyin uyanıp kalktığı zaman teheccüt namazı kılar, şu duayı ederdi: "Allâhumme leke'l-hamdu. Ente nûru's-semâvâti ve'l-Ardı ve men fîhinne. Ve leke'l-hamdu ente kayyımu's-semâvâti-ve'l-Ardı ve men fîhinne. Ve leke'l-hamdu. Ente'l-hakku ve va'duke hakkun ve kavluke hakkun ve likaauke hakkun ve'l-cennetu hakkun ve'n-nâru hakkun ve's-sâatu hakkun. Ve'n-nebiyyûne hakkun ve Muhammedun hakkun. Allâhumme leke eslemtu ve aleyke tevekkeltu ve bike âmentu ve ileyke enebtu ve bike hâsamtu ve ileyke hâkemtu. Fağfir lîmâ kaddemtu ve mâ ahhartu ve mâ esrertu ve mâ alentu. Ente'l-Mükaddimu ve ente'l-muahhıru. Lâ ilahe illâ ente -ev- lâ ilahe ğayruke." "Allah'ım, hamd sanadır. Göklerin, yerin ve yer ve göktekilerin nuru Sen'sin! Allah'ım, hamd sanadır. Göklerin, yerin ve bunlardaki herkesin kayyımı (yani işlerini tedbir eden) ancak Sen'sin! Hamd ancak Sanadır. Hakk Sen'sin. Vadin de haktır, sözün de haktır. Sana kavuşmak da haktır. Cennet de haktır, cehennem de haktır. Kıyamet saati de haktır. Bütün peygamberler de haktır. Muhammed (sav) de haktır! Allah'ım! Kendimi yalnız Sana teslim ettim. Yalnız Sana güvenip dayandım. Yalnız Sana iman ettim. Yönümü yalnız Sana döndüm. Senin rızan için düşmanlarla mücadele ettim. Yalnız Seni hakem kıldım! Evvelden yaptığım, sonradan yapacağım, gizlediğim, açığa çıkardığım bütün günahlarımı bağışla! Öne geçirici ancak Sensin, sona bırakıcı da ancak Sensin! Senden başka hiçbir ilah yoktur."
Bize Affân, ona Hammad, ona Sabit, ona da Enes şöyle rivayet etmişti: "Hz. Muhammed'in (sav) ashabı Hendek günü, bir yandan hendek kazıyor bir yandan da 'biz ki sağ kaldığımız müddetçe İslam üzerine Muhammed'e biat edenleriz' diye şiir söylüyorlardı. Hz. Peygamber de (sav) 'Allah'ım! Gerçek hayır, ahiret hayrıdır. O halde sen Ensar ve Muhacir'e mağfiret eyle' buyurdu. Hz. Peygamber'e (sav) üzerine, bozulmaya yüz tutmuş, bayat yağ sürülmüş arpa ekmeği getirildi, ondan yediler. Hz. Peygamber (sav) 'hayır ancak ahiret hayrıdır' buyurdu."
Bana Muhammed b. Beşşâr, ona Ğunder, ona Şu'be, ona Katâde, ona da Enes şöyle rivayet etmiştir: "Ümmü Süleym Hz. Peygamber'e (sav) ‘Ey Allah'ın Rasulü! Enes senin hizmetçindir. Onun için Allah'a dua etsen!’ deyince Rasululah (sav) 'Ey Allah'ım! Onun malını ve evladını artır! Kendisine verdiklerini de bereketlendir!' diye dua etti." [Hişâm b. Zeyd de ‘Enes b. Mâlik’ten aynısını işittim’ demiştir.]
Bize Abdurrezzâk, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Salim, ona da İbn Ömer şöyle rivayet etmiştir: Peygamber (sav) Hâlid b. Velîd'i Cezîme üzerine gönderdi ve onları İslam'a davet etti. Onlar “Müslüman olduk (أَسْلَمْنَا)” kelimesini iyi söyleyemedikleri için (Müslüman olduklarını ifade etmek üzere, şirki kast ederek) “biz dinden çıktık, biz dinden çıktık (صَبَأْنَا صَبَأْنَا)” demeye başladılar. Ancak Hâlid (dediklerini anlamadığı için) öldürmeye ve esir etmeye başladı ve her birimize bir esir verdi. Ertesi gün olunca bize esirlerimizi öldürmemizi emretti. İbn Ömer der ki: Bunun üzerine ben “Vallahi ben ve arkadaşlarımdan hiçbiri esirini öldürmeyecek” dedim. Hz. Peygamber'e (sav) gelip (Halid'in yaptığını anlattık). Hz. Peygamber ellerini kaldırıp iki defa "Allah'ım, ben Halid b. Velîd'in işlediği bu cürümden beri olduğumu sana bildiriyorum" buyurdu.