1631 Kayıt Bulundu.
Bize Ubeyd b. İsmail, ona Ebu Üsame, ona Hişam, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Aişe (r.anha) şöyle rivayet etmiştir: Peygamber (sav) Medine'ye hicret edip geldiğinde, babam Ebu Bekir ile Bilal sıtmaya tutuldular. Ebu Bekir, kendisini sıtma nöbeti tuttuğunda “Her kişi ailesi ile birlikte sabahlar. Halbuki ölüm ona pabucunun tasmasından daha yakındır” beytini söylerdi. Bilal ise sıtma nöbeti geçince yüksek sesle “Ah bir bilsem! bir kez olsun Mekke vadisinde geceleyecek miyim, etrafımda ızhır ve celîl otları? Bir gün Mecenne sularına varır mıyım? Bir kere daha görünür mü bana acaba Şâme ve Tafîl?” beytini söyler ve “Allah'ım! Yurdumuzdan çıkıp, veba yurduna gitmeye bizi mecbur bırakan Şeybe b. Rabîa'ya, Utbe b. Rabîa'ya ve Ümeyye b. Halef'e lanet et” diye beddua ederdi. Peygamber (sav) de bunları işittikten sonra "Allah'ım! Bizlere Mekke'yi sevdirdiğin gibi veya ondan daha fazla Medine'yi de sevdir. Allah'ım! Sâf ve müdd ile ölçülen rızıklarımızda bizim için bereket ihsan eyle! Allah'ım! Medine'nin havasını bizim için düzeltip hastalıklardan salim kıl! Hummasını ve sıtmasını da Cuhfe'ye gönder" diye dua etti. Aişe der ki: Biz Medine'ye geldiğimizde, Medine Allah'ın arzı içinde veba hastalığının en yaygın olduğu yerdi. Yine Aişe der ki: Medine'nin Buthân vadisinden acı bir su akardı.
Bize Vasıl b. Abdulala, ona Muhammed b. Fudayl (ed-Dabbî), ona Husayn b. Abdurrahman, ona Habib b. Ebu Sabit, ona Muhammed b. Ali b. Abdullah b. Abbas, ona babası (Ali b. Abdullah b. Abbas), ona da Abdullah b. Abbas rivayet etmiştir: Abdullah b. Abbas, Rasulullah'ın (sav) yanında uyudu. Rasulullah (sav) uyandı, misvak kullandı ve abdest aldı. Bu esnada şu ayetleri okuyordu: "Şüphesiz göklerle yerin yaradılışında ve gece ile gündüzün birbirini takip edişinde akıl sahipleri için ibretler vardır." (Bakara 2/164) Rasulullah (sav) bu ayetleri surenin sonuna kadar okudu. Sonra kalktı ve iki rekât namaz kıldı. Fakat bu iki rekâtta kıyamı, rükûu ve secdeleri uzattı. Ardından namazını bitirip uyudu. Öyle ki uyurken horladı. Rasulullah (sav) bunu üç defa yaptı. Böylece altı rekât namaz kıldı. Hepsinde de misvak kullanıyor, abdest alıyor ve bu âyetleri okuyordu. Bilahare üç rekât vitir namazı kıldı; derken müezzin ezan okudu. O (sav) da; "ey Allah'ım! Kalbime nur, dilime nur, kulağıma nur, gözüme nur, arkama nur, önüme nur, altıma nur ve üstüme nur ver. Allah'ım bana nur ver" duasını okuyarak namaza çıktı.
Açıklama: Nurdan kastedilen hidayettir. Bakara 2/164: Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah’ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Hennâd b. Serî, o ikisine Ebu Ahvas, ona Said b. Mesruk, ona Seleme b. Küheyl, ona da İbn Abbas'ın azadlısı Ebu Rişdîn, İbn Abbas'ın şöyle anlattığını rivayet etti: Bir gece teyzem Meymune'nin evinde kaldım. -Ravi hadisi anlattı, ancak Rasûl-i Ekrem'in yüzünü ve ellerini yıkadığını söylemedi. Fakat şöyle dedi-: Rasulullah (sav) sonra su tulumunu aldı, bağını çözdü ve suyu israf etmeden, gereğinden az da kullanmadan orta bir abdest aldı. Sonra yatağına gitti ve uyudu. Sonra bir daha kalktı ve yine tulumu alıp ipini çözdü. Bu sefer öyle bir abdest aldı ki, işte abdest ona derler! Sonra; "ya Rabbi! Bana pek büyük bir nur ihsan eyle!" dedi. "Beni nur eyle!" cümlesini söylemedi.
Bize Mahmud b. Ğaylân, ona Abdülmelik b. İbrahim el-Cüddî, ona Şu'be, ona A'meş ve Mansur, onlara Ebu Duhâ, ona da Mesrûk şöyle demiştir: Abdullah b. Mes’ûd’a bir adam gelerek “bir kıssacı, bir dumanın çıkacağını, kafirlerin kulaklarını tıkayacağını, müminleri ise nezle edeceğini söylüyor” dedi. Bunun üzerine Abdullah öfkelendi. Yaslanmış iken doğrulup şöyle dedi: Sizden herhangi birinize bir şey sorulduğu zaman biliyorsa söylesin, -Mansur: “haber versin” demiştir.- Bilmediği bir şey sorulduğunda ise “Allah en iyisini bilir” desin. Çünkü kişinin, kendisine bilmediği bir şey sorulduğunda, “Allah bilir” demesi de ilimdendir. Yüce Allah, Peygamberine "Tebliğime karşılık sizden hiç bir ücret istemiyorum. Ben kendiliğimden peygamberlik iddiasında da bulunmuyorum." (Sâd, 86) demesini emir buyurmuştur. Rasulullah (sav), Kureyş’in isyanda devam ettiğini görünce "Allah'ım, onlara karşı bana Yusuf'un yedi yılı gibi bir yedi yıl (kıtlık) ile yardım et" diye dua etti. Ardından onları her şeyi kasıp kavuran öyle bir kıtlık yakaladı ki insanlar leş ve deri -bir rivayete göre ise kemik- yemek mecburiyetinde kaldılar. Hatta insanlar yerden duman şeklinde bir şey çıktığını (görür gibi olmaya) başladı. Bunun üzerine Ebu Süfyân, Rasulullah'a (sav) gelerek, “kavmim topluca kırılıp yok olacaktır. Onlar için Allah’a dua et” dedi. Yüce Allah'ın "Öyleyse sen, göğün âşikâr bir duman çıkaracağı günü gözetle. Bütün insanları her yönden saracak bir duman! Bu, gerçekten can yakıcı bir azaptır." (Duhân, 10-11) sözü işte bunu anlatır. Mansur rivayetinde der ki: İşte "Rabbimiz, bu azabı üzerimizden kaldır. Biz gerçekten iman ediyoruz" (Duhan, 12) ayeti bu hadiseye işaret eder. (Eğer azap) ahiret azabı (olsaydı) hiç kaldırılır mıydı?. Batşe (şiddetli darbe), Lizâm (duman) hadiseleri bu dünyada gerçekleşmiştir. (bunların dışında meydana gelen gaybî haberlerden) biri “Rumların İranlıları yenmesi”, diğeri de “ayın yarılması” olayıdır. Tirmizî der ki: “Lizam” Bedir günü meydana gelen mağlubiyettir. Tirmizi der ki: bu hadis hasen-sahihtir.