Giriş

Bize Ebu Numan, ona Mu’temir b. Süleyman, ona babası (Süleyman b. Tarhân), ona Ebu Osman, ona da Abdurrahman b. Ebu Bekir (ra) şöyle rivayet etmiştir: Biz Nebî (sav) ile birlikte yüz otuz kişiydik. Rasulullah (sav) bize "Birinizin yanında yiyecek var mı?" dedi. Baktık ki birinin yanında bir sâ veya buna yakın yiyecek çıktı. Bununla hamur yoğruldu. Sonra saçı dağınık, uzun boylu koyunlarını süren müşrik bir adam geldi. Rasulullah (sav) ona "Satmak için mi yoksa bağışlamak için midir?" buyurdu. Adam “Hayır, satılıktır” dedi. Rasulullah (sav), ondan bir koyun satın aldı. Koyun hemen kesildi ve Allah’ın Rasulü (sav), önce onun karaciğerinin pişirilmesini emretti. Allah’a yemin olsun ki, Nebî (sav) karaciğeri yüz otuz kişinin her birine, şayet orada bulunuyorsa kendisine verdi, değilse onun payını ayırmak suretiyle dağıttı. Sonra koyunun etini iki kaba koydu, oradakilerin tamamı ondan yedi. Hepimiz doyduk, hatta iki kaptaki yemek artmıştı, onu da deveye yükledik. Yahut râvi buna benzer bir şekilde söyledi.


Açıklama: sâ':"1040 dirhem buğday veya arpa alır bir ölçektir. 8 Badadî rıtla denktir. Buna "sâ'-i Irakî" de denir. Hanefilere göre muteber olan da budur. Irak'ta teamül bu şekilde cari olmuştur. Bir de, sâ'-ı Hicazî yani sâ'-ı Haremeyn vardır ki 5 Bağdadî rıtl ile 1 rutlın üçte bir miktarıdır. Bu takdirde bir sâ'ı, 693 1/3 altı yüz doksan üç dirhem ile bir dirhemin üçte biri ağırlığında bulunmuş olur." (Bk. Ömer Nasuhi Bilmen, Fıkıh İlmi ve İslâm Hukuku Terimleri Sözlüğü, Nizamiye Akademi, İstanbul, 2016, s. 177.)

    Öneri Formu
20832 B002618 Buhari, Hibe, 28

Bize Kuteybe b. Said, ona Cafer b. Süleyman, ona el-Ca'd Ebu Osman, ona da Enes b. Malik şunu rivayet etti: Rasulullah (sav) evlenip gerdek gecesine girmişti. Annem Ümmü Süleym tirit yemeği hazırlayıp bir kaba koydu. Bana, Enes! Bunu Rasulullah'a (sav) götür. Kendisine bunu sana annem gönderdi, onun sana selamı var ve Ya Rasulullah (sav) bu, bizden sana gönderilen az bir yemektir söyle dedi. Ben de tirit yemeğini Rasulullah (sav) götürüp annemin sana selamı var ve Ey Allah'ın Rasulü (sav)! Bu, bizden sana gönderilen az bir yemektir dediğini söyledim. Bana; "onu indir sonra da git şunları şunları ve karşılaştığın herkesi çağır" buyurdu ve birkaç isim söyledi. Rasulullah'ın (sav) ismini belirtiği ve karşılaştığım kimseleri çağırdım. –Hadisi Enes'ten dinleyen ravi- Ebu Osman, Enes'e; kaç kişiydiniz diye sordu. O da yaklaşık üç yüz kadardı dedi. Rasulullah (sav) bana; "Enes! Çömleği getir" buyurdu. Ardından Suffe mektebi ve Rasulullah'ın (sav) evi doluncaya kadar içeri girdiler. Allah'ın Rasulü (sav); "onar kişilik halka kurulsun ve herkes önünden yesin" dedi. Enes; hepsi de yemeğini yiyip doydular dedi. Böylece herkes doyuncaya kadar bir grup çıkıp bir grup da girdi. Bundan sonra Rasulullah (sav) bana; "yemeği kaldır" buyurdu. Ben de yemeği kaldırdım ama yemeği bıraktığımda mı yoksa kaldırdığımda mı daha çoktu bilemiyorum. Davetlilerden bazıları, Rasulullah'ın (sav) evinde oturup sohbete daldılar. Rasulullah da (sav) orada oturmuş, hanımı da yüzü duvara dönük bir vaziyette bulunuyordu. Bu davranışlarıyla Allah Rasulü'ne (sav) rahatsızlık vermişlerdi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) oradan çıkıp diğer hanımlarının yanına uğrayarak onlara selam verdi. Sonra tekrar evine döndü. Oradakiler Rasulullah'ın (sav) geldiğini görünce O'na (sav), rahatsızlık verdiklerini anlayıp hemen kapıya koşarak oradan ayırıldılar. Ben orada bulunuyorken Allah'ın Rasulü (sav) geldi, perdeyi salıp içeri girdi. Çok zaman geçmeden Rasulullah (sav) yanıma geldi ve şu ayet nazil olmuştu: "Ey iman edenler! Nebî'nin evlerine size yemek yemek için izin verilmeden girmeyin. Yemek vaktini de beklemeye kalkışmayın ancak davet olunduğunuzda girin. Yemek yediğinizde söze dalmak için beklemeyin hemen dağılın; zira bu davranışın Nebî'yi rahatsız etmektedir" (Ahzab, 33/53). Rasulullah (sav), insanların yanına çıkıp onlara bu ayeti okudu. [el-Ca'd, Enes b. Malik'in; insanlardan önce bu ayetleri ilk duyan benim ve Nebî'nin (sav) hanımları da örtünmüşlerdir dediğini haber vermiştir.]


    Öneri Formu
17672 M003507 Müslim, Nikah, 94

Bana Ahmed b. Ebu Süreyc, ona Ubeydullah b. Musa, ona Şeybân, ona Firâs, ona eş-Şa’bî, ona da Câbir b. Abdullah el-Ensârî şöyle rivayet etmiştir: "Babası (Abdullah b. Amr) Uhud savaşında şehid edilmiş ve arkasında borç ile altı kız çocuğu bırakmıştı. (Cabir der ki:) Hurma mahsulünü toplama zamanı geldiğinde Rasulullah’a (sav) gelip “Biliyorsun ki babam Uhud gazvesinde şehit edildi ve arkasında çok borç bıraktı, alacakların (kolaylık sağlamak için) seni görmelerini istiyorum” dedim. Rasulullah (sav) “Şimdi git her cins hurmayı ayrı ayrı harman et” buyurdu. Ben de (söyleneni) yaptıktan sonra Allah Rasulü’nü davet ettim. Alacaklılar, Rasulullah’ı (sav) orada görünce beni o an (daha çok) sıkıştırdılar. Kendisi onların bu yaptıklarını görünce, en büyük harmanın etrafında üç defa dolaşıp yığının yanına oturdu. Sonra “Alacaklılarını çağır” buyurdu. Onlara (alacaklarına karşılık), hurmaları ölçüp vermeye devam ediyordu, nihayet Allah babamın borçlarını ödemeyi nasip etti. Ben, Allah’ın babamın borçlarını ödemeti nasip etsin de, kız kardeşlerime bir tek hurma ile bile dönmemeye razı idim. Halbuki hurma yığınların hepsi eksiksizdi. O kadar ki, Nebî’nin (sav) yanında oturduğu harmana bakıyorum, sanki ondan bir tek hurma bile eksilmemişti."


    Öneri Formu
31234 B004053 Buhari, Megâzî, 18

Bize Ubeydullah b. Musa, ona İsrâîl, ona Ebu İshâk, ona da Berâ (ra) şöyle rivayet etmiştir: Siz fethi (Feth,48/1), Mekke fethi olarak kabul ediyorsunuz ki, Mekke’nin fethi de bir fetihtir. Ancak biz asıl fetih olarak, Hudeybiye günündeki Rıdvân biatını kabul ederiz. Biz o gün Nebî (sav) ile birlikte, her biri yüz kişiden oluşan on dört gruptuk. Hudeybiye bir kuyunun adıdır. Kuyunun (bütün) suyunu çektik, içeresinde bir tek damla su bile bırakmadık. Bu durum, Rasulullah’a (sav) ulaştı. Kendisi gelip kuyunun kenarına oturdu. Sonra içerisinde su bulunan bir kap istedi. Onunla abdest alıp ağzını çalkaladı ve dua etti. Akabinde bu suyu kuyuya boşalttı. Kuyuyu o halde kısa bir süre bıraktık. Sonra kuyu istediğimiz kadar bize ve hayvanlarımıza su verdi.


    Öneri Formu
31985 B004150 Buhari, Megâzî, 35


    Öneri Formu
4798 M005300 Müslim, Eşribe, 133


    Öneri Formu
4800 M005301 Müslim, Eşribe, 134


    Öneri Formu
4802 M005302 Müslim, Eşribe, 134

Bize Müsedded, ona Yahya b. Said, ona Avf, ona Ebu Recâ, ona da İmrân şöyle rivayet etmiştir: "Bizler Nebî (sav) ile beraber bir seferde iken gecenin sonuna kadar yol aldık. Bundan dolayı bizi çok tatlı bir uyku alıverdi. Bizleri sadece güneşin sıcaklığı uyandırdı. İlk uyanan falanca, sonra falanca, ardında da falanca oldu. -Râvi Ebu Recâ, bunların isimlerini zikretmiş, Avf ise unutmuştur- Daha sonra dördüncü uyanan kişi Ömer b. Hattâb oldu. Nebî (sav) uyuduğunda, kendisi uyanana dek uyandırılmazdı. Çünkü biz, uykusunda ona ne olduğunu bilemezdik. Ömer uyanınca ve insanların başına geleni görünce -ki, kendisi sert karakterli idi- yüksek sesle tekbir getirdi. Tekbir getirmeye ve bunu yüksek sesle yapmaya devam edince, nihayet Hz. Peygamber (sav) onun sesinden dolayı uyandı. Rasulullah (sav) uyanınca, insanlar başlarına gelen şeyden dolayı dert yandılar, o da “zararı yok” ya da “zararı olmaz yola koyulun” buyurdu. Hz. Peygamber (sav) harekete geçip biraz yürüdü, ardından da konaklayıp abdest (suyu) istedi, abdest aldı ve ezan okunduktan sonra insanlara namaz kıldırdı. Namazını bitirince, bir adamın (köşeye) çekilip cemaatle beraber namaz kılmadığını gördü ve “ey falanca! Niçin cemaatle namaza durmadın” buyurdu. Adam “cünüp oldum, su da yok” dedi. Nebî (sav) “toprak var ya! O sana yeter” buyurdu. Daha sonra Rasulullah (sav), yola devam etti, insanlar ise susuzluktan dolayı kendisine şikayette bulundular. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) konaklayıp falancayı -Ebu Recâ, onun ismini zikretmiş, Avf ise unutmuştur- ve Ali'yi çağırıp, onlara “gidin de su arayın”' buyurdu. Onlar da gittiler, yolda su ile dolu iki büyük kırba -râvi Avf şüpheye düşüp “iki tulum” demiştir- arasında, devesi üzerinde bir kadınla karşılaştılar ve kadına “su (kaynağı) nerede” dediler. Kadın “dün bu vakitte suyun yanındaydım. Kafilemiz arkamızda kaldılar” dedi. Ona, “(o zaman, bizimle) gel” dediler. Kadın “nereye?” diye sordu. Onlar “Rasulullah'a (sav)” dediler. Kadın “kendisine Sâbiî denilene mi?” dedi. Onlar “(evet), kastettiğin kişiye, hadi yürü” dediler ve kadını Nebî'ye (sav) getirip olayı kendisine anlattılar, sonra da Kadının devesinden inmesini istediler. Rasulullah (sav) bir kap istedi ve iki kırbanın -râvi şüpheye düşüp “iki tulum” demiştir- ağzından kaba su boşalttı, ağızlarını da bağladı ve tulumların altını da (su aksın diye) açık bıraktı. İnsanlara “için ve (hayvanlarınızı) sulayın” buyurdu. Dileyen suyu (kendi) içti, dileyen de (hayvanını) suladı. Hz. Peygamber'in (sav), cünüp olan kimseye verdiği bir kap su, bunun sonuncusu oldu. Ona “git, yıkan” buyurdu. (O esnada kadın) ayakta durup suyu ile ne yapıldığına bakıyordu. Vallahi, (su bize öylesine) yetti ki, gözlerimize ilk seferkinden daha dolu gözüktü! Nebî (sav) “kadın için (bir şeyler) toplayın” buyurdu. (İnsanlar, kadın) için acve hurması, un ve sevîka (kavrulmuş un) toplayarak bir beze koyup devesine yüklediler ve bez dolusu yemeği önüne koydular. Rasulullah (sav) “suyundan bir şey azaltmadığımızı biliyorsun. Ancak bize su veren Allah'tır” buyurdu. Kadın bir süredir uzak kaldığı ailesinin yanına döndü. Ailesi “ey falanca! Nerede kaldın” dediler. Kadın da “çok acayip bir şey oldu. İki adam benimle karşılaştı ve beni kendisine Sâbiî denilen o adama götürdüler. O da şöyle şöyle yaptı” dedi, ardından orta ile yüzük parmağını göğe kaldırıp gökle yer arasını göstererek “Vallahi, bu adam, ya bununla şunun arasında, insanların en sihirbazıdır, ya da o, gerçekten Allah'ın rasulüdür” dedi. Sonraları Müslümanlar, etraflarındaki müşriklere seferler düzenlediler ama kadının bulunduğu topluluğa ilişmediler. O kadın bir gün kavmine “bu topluluk sizlere bilerek ilişmiyor. İslâm'a girmeye ne dersiniz” dedi. Onlar da kadına itaat edip İslâm'a girdiler."


Açıklama: ''وَقَعْنَا وَقْعَةً وَلاَ وَقْعَةَ أَحْلَى عِنْدَ الْمُسَافِرِ مِنْهَا'' ifadesi, ''Bundan dolayı çok tatlı bir uyku, bizi alıverdi'' şeklinde tercüme edilmiştir.

    Öneri Formu
2371 B000344 Buhari, Teyemmüm, 6


    Öneri Formu
2195 M004518 Müslim, Meğazî, 19


    Öneri Formu
3459 M005004 Müslim, Sayd ve Zebaih, 21