429 Kayıt Bulundu.
Bize Musa b. İsmail, ona Vüheyb, ona Hişam, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona Abdullah b. Zam'a'nın rivayet ettiğine göre o Hz. Peygamber'i hutbe verirken dinlemişti. Hz. Salih'in dişi devesini ve bu deveyi öldüren kişiyi anlatıyordu. "O kavmin en bedbaht olanları ileri atıldı" (Şems, 12) ayetini okudu ve şöyle buyurdu: "O dişi deveye doğru, kuvvetli, zorba ve kavminin içinde arkası olan bir kimse atıldı. Bu kişi kavmi içinde, (Mekke'de hatırı sayılı birisi olan) Ebû Zem'a gibiydi." Sonra kadınlardan bahsetti ve şöyle buyurdu: "Biriniz karısını köle döver gibi dövmek ister, ama belki o gece o kadınla birlikte olacaktır" dedi. Sonra hata eseri yellenen kişiye gülmeleri (böylece onu utandırmaları) hakkında konuştu ve "Her insanın yaptığı bir işten dolayı neden gülersiniz ki?" buyurdu. Ebu Muâviye şöyle demiştir: Bize Hişam, ona babası, ona Abdullah b. Zam'a rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber bu hadiste şöyle buyurmuştur: "Zübeyr b. Avvâm'ın amcası Ebû Zem'a gibi..."
Açıklama: Rivayet muallaktır. Buhari ile Ebu Muaviye arasında inkıta' vardır.
Bize Ahmed b. Abde ve İsmail b. İbrahim Ebu Mamer el-Hüzelî, ona Süfyan, ona Amr, ona İkrime, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber vahiy (ile alakalı) hadisi zikretmiş ve "...Allah Teâlâ'nın kalplerinden korku giderildiğinde..." (Sebe, 34/23) ayeti, bununla alakalıdır demiştir.
Açıklama: Hadiste bahsedilen vahiy ile alakalı rivayet için bkz. B004701 Buhari'de yer alan bu hadisin ilgili bölümünün tercümesi şu şekildedir: "Allah gökte bir emrin ifâsını hükmettiği zaman, melekler O’nun sözüne itaatlerini arz ederek kanatlarını çırparlar. Bu ses, sanki düz ve kaygan bir taşın üzerindeki zincirin çıkardığı ses gibidir. (Meleklerin) kalplerinden korku giderildiğinde, (büyük meleklere); 'Rabbiniz ne buyurdu?' diye sorarlar. Onlar da soran meleklere, 'Allah hakkı söyledi, o çok yücedir, çok büyüktür' derler..." Hadis metninde bir bölümü verilen ayetin tamamının meali ise şu şekildedir: "Allah katında, O’nun izin verdiği kimseden başkasının şefaati yarar sağlamaz. (Şefaat için izin verilip de) kalplerinden korku giderilince birbirlerine, “Rabbiniz ne söyledi?” diye sorarlar. Onlar da “Gerçeği” diye cevap verirler. O, yücedir, büyüktür" (Sebe, 34/23).
Bize İbn Ebu Ömer, ona Süfyân, ona İbn Cureyc, ona İbn Ebu Müleyke, ona da Âişe'nin (r.anha) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Erkeklerin Allah katında en sevimsiz olanı, düşmanlığı en şiddetli olanıdır." Tirmizî der ki: Bu hadis hasendir.
Bize İbrahim b. Musa, ona Hişam, ona İbn Cüreyc, ona Abdülkerim, ona Abdullah b. Hâris'in azatlısı Miksem, ona da İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir: "Müminlerden oturanlar (الْقَاعِدُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ)", Bedir harbine çıkmayanlar, "Savaşanlar (الْمُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ)" ise Bedir harbine çıkanlardır, demiştir
Bize el-Ka'neb, ona Yezid b. İbrahim et-Tüsteri, ona Abdullah b. Ebu Müleyke, ona da Kasım b. Muhammed, Aişe'nin (r.anha) şöyle dediğini anlattı: Rasulullah (sav) "sana kitabı indiren O'dur. Onun (Kur'an) bir kısım ayetleri muhkemdir, ki bunlar kitabın esasıdır, diğerleri ise müteşâbihtir. Kalplerinde sapma meyli bulunanlar, fitne çıkarmak ve onu (kişisel arzularına göre) te'vil etmek için ondaki müteşâbihlerin peşine düşerler. Hâlbuki onun te'vilini ancak Allah bilir; bir de ilimde yüksek pâyeye erişenler. Derler ki: Ona inandık, hepsi rabbimiz katındandır. (Bu inceliği) yalnız aklıselim sahipleri düşünüp anlar" (Âl-i İmran 3/7) mealindeki ayeti okudu. Aişe (r.anha) şöyle devam etti: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Sen Kur'an'ın yalnız müteşâbih ayetlerinin peşine düşenleri gördüğünüzde (şunu bilin ki) Allah'ın (bu ayette) kalplerinde sapma olanlar şeklinde nitelediği kimseler işte bunlardır, artık hepiniz onlardan sakınınız (onlarla oturup konuşmayınız.)."
Bize Ahmed b. Abde ve İsmail b. İbrahim Ebu Mamer el-Hüzelî, ona Süfyan, ona Amr, ona İkrime, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber vahiy (ile alakalı) hadisi zikretmiş ve "...Allah Teâlâ'nın kalplerinden korku giderildiğinde..." (Sebe, 34/23) ayeti, bununla alakalıdır demiştir.