500 Kayıt Bulundu.
Giriş
Zeyneb, Nebî'nin (sav) eşi, annesi Ümmü Seleme'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Bir kadın Rasulullah'a (sav) gelip 'Ey Allah'ın Rasulü! Kızımın kocası vefat etti ve gözlerinden rahatsızlandı. Gözlerine sürme çekebilir mi?' diye sordu. Rasulullah (sav) 'Hayır' buyurdu. Kadın iki ya da üç defa tekrarladı, her seferinde Rasulüllah (sav) 'Hayır' cevabını verdi. Sonra da şöyle buyurdu: Beklemesi gereken iddet süresi, hepi topu dört ay on gündür. Cahiliye döneminde sizden bir kadın iddetinden, bir senenin sonunda tezek atarak çıkardı." [Humeyd b. Nâfi, Zeynep'e 'Senenin sonunda tezek atardı ne demek?' diye sormuş, o da şöyle cevap vermiştir: Cahiliye döneminde kocası öldüğünde bir kadın, küçücük (kötü) bir odaya girer, en kötü elbiselerini giyinir, hiçbir koku ve benzeri bir şey kullanmazdı ve böylece üzerinden bir sene geçerdi. Daha sonra ona eşek, koyun ya da kuş gibi bir canlı hayvan getirilir ve kadın ona sürünürdü. Kadının süründüğü canlı da genelde ölürdü. Sonra dışarı çıkar, kendisine bir parça tezek verilir, o da onu atardı. Artık bundan sonra istediği gibi koku sürünür ya da başka şeyler kullanabilirdi. Mâlik hadiste geçen küçük odanın 'kötü ev' demek olduğunu, hayvana sürünürdü ifadesinin ise 'derisini kendisine bir ilaç gibi sürerdi' demek olduğunu söylemiştir.]
Bana Mâlik, ona Nâfi, ona Safiyye bt. Ebu Ubeyd, ona da Hz. Peygamber'in (sav) hanımları Âişe ve Hafsa, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Allah'a ve ahiret gününe inanan bir kadına, kocasından başka hiçbir cenaze için üç günden fazla yas tutması helal olmaz."
Bana Mâlik şöyle rivayet etmiştir: "Nebî'nin (sav) eşi Ümmü Seleme, kocasının yasını tutmakta iken gözleri ileri derecede rahatsızlanan bir kadına şöyle demiştir: Geceleyin gözlerine cilâ denen (parlatıcı özelliği olan) sürmeden çek, gündüzün de onu sil."
Bana Mâlik, Sâlim b. Abdullah ve Süleyman b. Yesâr'ın şöyle dediklerini rivayet etmiştir: "Onlar, kocası vefat etmiş kadın hakkında şöyle derlerdi: Kadın yakalandığı herhangi bir hastalık ya da göz rahatsızlığı sebebiyle gözüne zarar gelmesinden korkarsa, sürme de çeker ilaç ile tedavi de olabilir. İçinde hoş koku olan sürme de kullanabilir." [Mâlik 'Zaruretin olduğu yerde, Allah’ın (cc) dini kolaylıktır' demiştir.]
Yahya b. Yahya, Mâlik'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav), kocası Ebu Seleme'nin vefatı sebebiyle yas tutmakta olan Ümmü Seleme'nin yanına girmişti. Ümmü Seleme gözlerine sabır otu denilen bir ilaç sürmüştü. Allah Rasulü (sav) 'Bu da nedir, ey Ümmü Seleme?' diye sorduğunda, 'Sabır otudur, ey Allah'ın Rasulü!' diye cevap verdi. Rasulullah (sav) 'Öyleyse onu gözlerine geceleyin koy, gündüzün sil' buyurdu." [Mâlik şu değerlendirmelerde bulunmuştur: Büluğ çağına ermemiş kızın yası da tıpkı buluğa ermiş kadınınki gibidir. Buluğa ermiş bir kadın, kocası vefat ettiğinde nelerden uzak kalıyorsa, o da o şekilde uzak durur. Bir cariyenin kocası vefat edecek olursa, tıpkı iddetinde olduğu gibi kocası için (hür kadının iddetinin yarısı olan) iki ay beş gün yas tutar. Ümmüveledin (yani efendisinden çocuğu olmuş cariyenin) kocası vefat ettiğinde yas tutma yükümlülüğü yoktur. Aynı şekilde efendisi ölmüş cariyenin de yas tutma yükümlülüğü yoktur. Çünkü yas tutmak, kocaları olan kadınlar için söz konusudur.]
Bana Mâlik, Resûlullah'ın (sav) eşi Ümmü Seleme'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Kocasının yasını tutan kadın, başını sidr otu ve zeytin yağı ile yıkar."
Bize Süleyman b. Harb, ona Hammâd b. Zeyd, ona Eyyûb, ona da Said b. Cübeyr, İbn Abbas’ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Bir adam Arafat’ta Nebî (sav) ile birlikte vakfede iken devesinin üzerinden düşüverdi, yahut devesi onu üzerinden düşürüp ölmesine sebep oldu. Bunun üzerine Rasulullah (sav) 'Onu su ve sidr otu ile yıkayın, iki parça elbiseyle (ihramı ile) kefenleyin. Onu hanût otuyla tütsülemeyin, başını da örtmeyin. Çünkü yüce Allah kıyamet gününde onu telbiye getiren birisi olarak diriltecektir' buyurdu."
Bize Muhammed b. Kesîr, ona Süleyman b. Kesîr, ona Zührî, ona Urve (b. Zübeyr), ona da Âişe, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Allah'a ve ahiret gününe inanan -veya Allah'a inanan- bir kadına, kocası dışında bir kimse için üç günden fazla yas tutması helal değildir."
Bize Haşim b. Kasım, ona Şu'be, ona Humeyd b. Nâfi, ona da Ümm Seleme’nin kızı Zeynep, annesinin veya Nebî'nin (sav) eşlerinden birinin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Bir kardeşi yahut çok sevdiği birisi vefat etmişti. Safran renginde bir boyayı alarak onu ellerine sürmeye başladı ve 'Ben, Rasulullah’ın (sav) şöyle buyurması sebebiyle böyle yapıyorum: Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir kadının, kocası dışında herhangi bir kimse için üç günden fazla yas tutması helal değildir. Kocası için ise dört ay on gün yas tutar'."
Bize Muhammed b. Uyeyne, ona Ali b. Mushir, ona İsmail, ona Hasan şöyle rivayet etmiştir: "Kefenin kalitesi, ölen kimsenin malının ölçüsüne göre belirlenir. Cenaze, hayatta iken giydiği elbisenin değeri ölçü alınarak kefenlenir. Sonra ölenin borçları tesit edilir, sonra da üçte biri ile (vasiyeti yerine getirilir)."