500 Kayıt Bulundu.
Giriş
Hz. Âişe, Ebu Hureyre'yi tasdik etti ve 'Rasulullah'ı (sav) böyle söylerken duydum' dedi. İbn Ömer (r. anhumâ) da 'Biz pek çok kırat sevabı kaçırmışız' dedi. [(Buhari) hadiste geçen (فَرَّطْتُ) fiilinin 'Allah'ın emrini zayi ettim, o konuda ihmalkar davrandım' anlamına geldiğini belirtmiştir.]
Açıklama: Söz konusu rivayet için bkz. B001323 numaralı hadis.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Leys, ona Said, ona babası, ona da Ebu Said el-Hudrî (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Cenaze tabuta konup erkekler onu omuzlarına aldıklarında, eğer o cenaze iyi biri ise 'Beni, bir an önce kabrime götürün' der. Şayet iyi biri değilse, cenazeye katılan yakınlarına hitaben 'Vah, yazık bu cenazeye! Onu nereye götürüyorlar?' diye feryat eder. İnsanlar dışında onun bu feryadını da her şey duyar. İnsanlar o feryadı duysaydı, kesinlikle düşüp bayılırlardı."
Bize Ebu Numan, ona Cerîr b. Hâzim, ona Nâfi şöyle rivayet etmiştir: "İbn Ömer'e Ebu Hureyre'nin 'Kim bir cenazeye katılırsa ona bir kırat sevap vardır' şeklinde söylediği nakledildiğinde, İbn Ömer 'Ebu Hureyre sevap konusunda bize oldukça cömert davranmış' diyerek, o söylediğini yadırgadı."
Bize Said b. Süleyman, ona Leys, ona İbn Şihâb, ona Abdurrahman b. Ka'b, ona da Câbir b. Abdullah’ın (r.anhumâ) naklettiğine göre Nebi (sav) Uhud’da şehit olanları, kabirlerine ikişer ikişer defnettirmiştir.
Bize Kuteybe, ona Leys, ona Said b. Ebu Said, ona babası (Ebu Said el-Makburî), ona da Ebu Said el-Hudrî (ra) Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Cenaze tabuta konup da erkekler onu omuzlarında taşımaya başladığında, eğer o cenaze iyi biri ise 'Beni bir an önce kabrime götürün! Beni bir an önce kabrime götürün!' der. Eğer iyi biri değilse, cenazeye katılanlara hitaben 'Vah bu cenazeye! Onu nereye götürüyorlar?' diye feryat eder. Onun bu sesini insanlar dışında her şey duyar. Şayet insanlar o feryadı duysaydı, kesinlikle düşüp bayılırlardı."
Bize Muallâ b. Esed, ona Vuheyb, ona Hişam, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Âişe (r.anhâ) şöyle rivayet etmiştir: "Ebu Bekir’in (ra) huzuruna (maraz-ı mevtinde) girdiğimde, o 'Nebi’yi (sav) kaç parça bez ile kefenlediniz?' diye sordu. 'Beyaz renkli üç parça pamuklu Sahûliyye kumaşıyla kefenledik. Kefeninde ne gömlek, ne de sarık vardı' diye cevap verdim. 'Peki Rasulullah (sav) hangi gün vefat etmişti?' dediğinde, Âişe 'Pazartesi günü' dedi. 'Peki, bu gün hangi gündür?' dediğinde, Âişe 'Bugün pazartesi günüdür' dedi. Ebu Bekir 'Ben şu saatten itibaren geceye kadar ruhumun kabzedileceğini umuyorum' dedi. Derken hastalığı esnasında giydiği elbisesine baktı. Üzerinde bir parça zaferan izi gördü ve 'Şu elbisemi yıkayın. Ona iki bez parçası daha ekleyin ve beni onlarla kefenleyin' dedi. Ben 'Ama bu oldukça eskidir' dediğimde, 'Yeni elbise ölülerden çok hayatta olanlara daha layıktır. Kefen ise irin ve diğer akıntılar içindir' dedi. Babam salı akşamının gecesinde ruhunu teslim etti ve sabah olmadan da (geceleyin) defnedildi."
Bize Muhammed b. Sinan, o Füleyh b. Süleyman, ona Hilal b. Ali, ona da Enes (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah’ın (sav) kızının cenazesine katılmıştık. Rasulullah (sav) kabrin başında oturuyordu. Gözlerinden yaş aktığını gördüm. O esnada 'Aranızda bu gece eşine yaklaşmamış kimse var mı?' buyurdu. Ebu Talha 'Ben varım' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'O halde kabre sen in' buyurdu. Ebu Talha da kabre inip Hz. Peygamber'in (sav) kızını defnetti." [İbnü’l-Mübarek, Füleyh'ın 'Zannımca Hz. Peygamber (sav) bu sözüyle günah işlemeyen kimseyi kast etmişti. Buhârî de (En’âm, 6 /113) ayetinde geçen 'Liyektarifû' lafzının 'günah işlediler' anlamına geldiğini söylemiştir.]
Bize Müsedded, ona Bişr b. Mufaddal, ona Hüseyin el-Muallim, ona da Atâ, Cabir'in (ra) şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Uhud Savaşı gelip çatınca, babam beni geceden çağırdı ve 'Kendimi, Hz. Peygamber'in (sav) ashabı içerisinde ilk öldürülecek kişiler arasında görüyorum. Şüphesiz ben, benden sonrasına Rasulullah'ın (sav) zatı dışında, benim için senden daha değerli birini bırakmıyorum. Benim bir borcum var, onu öde. Kız kardeşlerine karşı da iyi davran' dedi. Nihayet sabahladık ve babam ilk öldürülen kişi oldu. Onunla birlikte aynı kabre bir başkası daha defnedildi. Gönlüm onu bir başkası ile aynı kabirde bırakmaya razı olmadı. Bunun üzerine altı ay sonra babamın cenazesini çıkardım. Bir de ne göreyim! Kulağı hariç olmak üzere koyduğum gündeki gibi öylece duruyordu."
Bize Ali b. Abdullah, ona Said b. Âmir, ona Şu'be, ona İbn Ebu Necîh, ona da Ataâ, Câbir'in (ra) şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Babamla birlikte aynı kabre bir kişi daha defnedilmişti. Ancak benim içim rahat etmedi. Sonunda babamı o kabirden çıkardım ve tek başına ayrı bir kabre koydum."
Bize Züheyr b. Harb, ona Yahya b. Ebu Bukeyr, ona İbrahim b. Tahmân, ona Budeyl, ona Hasan b. Müslim, ona Safiyye bt. Şeybe, ona da Nebi'nin (sav) zevcesi Ümmü Seleme, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Eşi vefat eden kadın, ne kırmızı (boya ile) boyanmış elbiseler ne de yırtık elbiseler giyer. Ne takı takar, ne saçını boyar. Gözlerine de sürme çekemez."