145 Kayıt Bulundu.
Bize Ahmed b. Abde ed-Dabbî, ona Abdülaziz -ed-Derâverdî-, ona Alâ; (T) Bize Ümeyye b. Bistam -hadis Ümeyye'nin lafızlarıyla rivayet edilmiştir-, ona Yezid b. Zürey', ona Ravh, ona Alâ b. Abdurrahman b. Yakub, ona babası (Abdurrahman b. Yakub), ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet getirene ve bana ve getirdiğim dine iman edene kadar insanlarla mücadele etmem bana emredildi. Eğer bunu yaparlarsa canlarını ve mallarını benden korumuş olurlar. Ancak (dinin gerektirdiği bir hak veya ceza karşılığı olması) hali bunun dışındadır. Hesapları da Allah'a aittir."
Bize Ahmed b. Ezher, ona Muhammed b. Yusuf, ona Abdülhamid b. Behrâm, ona Şehr b. Havşeb, ona Abdurrahman b. Ğanm, ona da Muâz b. Cebel, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Allah'tan başka ilah olmadığına, benim Allah'ın Rasulü olduğuma şahitlik etmelerine ve namazı kılıp zekatı vermelerine dek o insanlarla (müşriklerle) savaşmakla emrolundum."
Açıklama: Elbani bu hadisin mütevatir bir hadis olduğunu ifade etmiştir
Bana Züheyr b. Harb, ona Ömer b. Yunus el-Hanefî, ona İkrime b. Ammar, ona Ebu Kesîr, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber'in (sav) etrafında oturuyorduk. Ebu Bekir ve Ömer de yanımızdaydı. Rasulullah (sav) aramızdan kalktı ve gitti. Bir süre yanımıza gelmedi. Başına bir şey gelmiş olmasından endişelendik ve kalktık. İlk telaşa düşen kişi bendim. Çıkıp Rasulullah'ı (sav) aramaya başladım. Neccaroğullar'ından Ensar'dan bir kişiye ait olan bir bahçeye geldim. Bir giriş bulmak için etrafında dolaştım. Ama hiçbir giriş bulamadım. Bir de baktım ki su kaynağı bulunan bir kuyudan bir ark bahçenin içine giriyor. Tilki gibi içeriye süzüldüm ve Rasulullah'ın (sav) yanına girdim. Hz. Peygamber (sav) “Ebu Hureyre, sen misin?” buyurdu. Ben de “Evet, ey Allah'ın Rasulü! Benim” dedim. “Ne işin var burada?” diye sordu. “Yanımızdaydınız. Sonra kalktınız ve geri gelmekte geciktiniz. Biz de sizin için endişelendik. İlk telaşa kapılan da bendim. Bu bahçeye kadar geldim ve bir tilki gibi süzülerek buraya girdim. Diğerleri de arkamdaydılar” dedim. Hz. Peygamber (sav) “ey Ebu Hureyre” buyurdu ve bana nalınlarını verdi. “Bu nalınlarımı götür ve bu bahçe duvarının arkasında, karşılaşacağın kimselerden Allah'tan başka ilah olmadığına gönülden inananları cennetle müjdele” buyurdu. Karşıma ilk çıkan kişi Ömer'di. Bana “Ey Ebu Hureyre! Bu nalınlar da nedir?” diye sordu. “Bunlar Rasulullah'ın (sav) nalınlarıdır. Beni bunlarla gönderdi. Kalbi tamamen inanarak Allah'tan başka ilah olmadığına iman eden kime rastlarsam onu cennetle müjdeleyeceğim” dedim. Bunun üzerine Ömer göğsümün ortasına vurdu. Kalçamın üzerine düştüm. Bana “ey Ebu Hureyre! Geri dön” dedi. Sonradan Hz. Peygamber (sav) ona “Ey Ömer! Neden böyle yaptın?” diye sordu. O da “anam babam sana feda olsun ey Allah'ın Rasulü! Söyle lütfen! Ebu Hureyre'yi nalınlarınla ilk karşılaştığı kalbi kesin olarak Allah'tan başka ilah olmadığına iman eden kişiye cenneti müjdelesin diye mi gönderdin?” dedi. Hz. Peygamber (sav) “evet” deyince Ömer, “böyle yapmayın! İnsanların buna güvenip dayanmasından korkuyorum. Bırakın da amel etsinler” dedi. Rasulullah (sav) “peki! Onları bırak da salih amel işlesinler” buyurdu."
Bize Süveyd b. Said, ona Ali b. Müshir, ona Asım, ona da es-Sümeyt b. es-Sümeyr şöyle demiştir: Nâfi b. el-Ezrak ve arkadaşları İmran b. Husayn'a gelerek “sen helak oldun (dinden çıktın) ey İmrân” dediler. İmrân da “ben helak olmadım (küfre gitmedim)” diye cevap verdi. Onlar “bilâkis (müslümanlıktan çıktın)” dediler. İmrân “beni helak eden (dinden çıkaran) şey nedir?” diye sordu. Onlar “ Allah "Fitne tamamen yok edilinceye ve din (kulluk) de yalnız Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın" (Bakara 2,193) buyurmuştur” dediler. İmrân da “Biz, müşrikleri bertaraf edinceye kadar savaştık ve din tamamıyla Allah'ın oldu. Dilerseniz size Rasulullah'tan (sav) işittiğim bir hadisi rivayet edeyim” dedi. Onlar “O hadisi Rasulullah'tan (sav) sen mi işittin?” diye sordular. İmrân da şöyle cevap verdi: "Evet, şu olaya şâhid oldum. Rasulullah (sav), müşrikler üzerine Müslümanlardan bir askerî kuvvet gönderdi. Giden Müslüman askerler müşriklere rastlayınca onlarla şiddetli bir savaş yaptılar. Neticede müşrikler mağlûp olarak sırtlarını dönüp kaçtılar. Benim yakın akrabalarımdan bir adam da müşriklerden birinin üzerine mızrakla saldırdı, adam 'Eşhedü enlâ ilahe illallah, ben artık Müslümanım' dedi. Fakat yakınım olan adam mızrakla vurup onu öldürdü. Sonra Rasulullah'ın (sav) yanına geldi ve 'ey Allah'ın Rasulü! Ben helak oldum' dedi. Hz. Peygamber (sav) bir veya iki defa 'işlediğin (günah) nedir?' buyurdu. Adam da yaptığı işi arz etti. Bunun üzerine Rasulullah (sav) adama 'o halde karnını yarıp da kalbinden geçeni bilseydin?' buyurdu. Adam 'ey Allah'ın Rasulü karnını yarıp kalbinden geçeni bilebilir miyim (nasıl bilebilirim) ki?' deyince Hz. Peygamber (sav) 'Ama sen ne onun konuştuğu sözünü doğru kabul ettin, ne de kalbinden geçeni bildin' buyurdu." İmrân der ki: Sonra Rasulullah (sav) ondan yüz çevirip, bir daha onunla konuşmadı. Aradan çok geçmeden o adam öldü. Biz onu defnettik. Ertesi gün sabah olduğunda, onun cesedi toprağın üstüne çıkmıştı. İnsanlar “belki düşman mezarını açtı” dediler. Yeniden gömdük. Bu kez çocuklarımıza mezarı koruma görevi verdik. Ertesi gün yine cesedi yerin üstünde bulduk. Bu sefer “Belki çocuklar uyuya kaldı” dediler. Biz kendimiz mezarın başında nöbet tuttuk. Ama sabah olunca yine cesedi toprak üstünde bulduk. Bunun üzerine onu dağlardan birine (ıssız bir vadiye) attık. Bize İsmail b. Hafs el-Eylî, ona Hafs b. Giyâs, ona Asım, ona Sumayt, ona da İmrân b. Husayn “Rasulullah (sav) bizi bir askeri müfrezede (savaşa) gönderdi. Sonra (savaşın bitiminde) Müslümanlardan bir adam müşriklerden bir adama hücum etti” diyerek yukardaki hadisi anlattı ve rivayete şunu da ekledi: Sonra yer cesedi dışarı attı. Bunun Üzerine durum Peygamber'e (sav) arz edildi. O da şöyle buyurdu: "Yer, o adamdan daha kötü kimseyi de şüphesiz kabul eder. Lakin Allah, 'Lâ ilahe illallah' kelimesinin değerini size göstermeyi sevdi."
Bize Süveyd b. Said, ona Ali b. Müshir, ona Asım, ona da es-Sümeyt b. es-Sümeyr şöyle demiştir: Nâfi b. el-Ezrak ve arkadaşları İmran b. Husayn'a gelerek “sen helak oldun (dinden çıktın) ey İmrân” dediler. İmrân da “ben helak olmadım (küfre gitmedim)” diye cevap verdi. Onlar “bilâkis (müslümanlıktan çıktın)” dediler. İmrân “beni helak eden (dinden çıkaran) şey nedir?” diye sordu. Onlar “ Allah "Fitne tamamen yok edilinceye ve din (kulluk) de yalnız Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın" (Bakara 2,193) buyurmuştur” dediler. İmrân da “Biz, müşrikleri bertaraf edinceye kadar savaştık ve din tamamıyla Allah'ın oldu. Dilerseniz size Rasulullah'tan (sav) işittiğim bir hadisi rivayet edeyim” dedi. Onlar “O hadisi Rasulullah'tan (sav) sen mi işittin?” diye sordular. İmrân da şöyle cevap verdi: "Evet, şu olaya şâhid oldum. Rasulullah (sav), müşrikler üzerine Müslümanlardan bir askerî kuvvet gönderdi. Giden Müslüman askerler müşriklere rastlayınca onlarla şiddetli bir savaş yaptılar. Neticede müşrikler mağlûp olarak sırtlarını dönüp kaçtılar. Benim yakın akrabalarımdan bir adam da müşriklerden birinin üzerine mızrakla saldırdı, adam 'Eşhedü enlâ ilahe illallah, ben artık Müslümanım' dedi. Fakat yakınım olan adam mızrakla vurup onu öldürdü. Sonra Rasulullah'ın (sav) yanına geldi ve 'ey Allah'ın Rasulü! Ben helak oldum' dedi. Hz. Peygamber (sav) bir veya iki defa 'işlediğin (günah) nedir?' buyurdu. Adam da yaptığı işi arz etti. Bunun üzerine Rasulullah (sav) adama 'o halde karnını yarıp da kalbinden geçeni bilseydin?' buyurdu. Adam 'ey Allah'ın Rasulü karnını yarıp kalbinden geçeni bilebilir miyim (nasıl bilebilirim) ki?' deyince Hz. Peygamber (sav) 'Ama sen ne onun konuştuğu sözünü doğru kabul ettin, ne de kalbinden geçeni bildin' buyurdu." İmrân der ki: Sonra Rasulullah (sav) ondan yüz çevirip, bir daha onunla konuşmadı. Aradan çok geçmeden o adam öldü. Biz onu defnettik. Ertesi gün sabah olduğunda, onun cesedi toprağın üstüne çıkmıştı. İnsanlar “belki düşman mezarını açtı” dediler. Yeniden gömdük. Bu kez çocuklarımıza mezarı koruma görevi verdik. Ertesi gün yine cesedi yerin üstünde bulduk. Bu sefer “Belki çocuklar uyuya kaldı” dediler. Biz kendimiz mezarın başında nöbet tuttuk. Ama sabah olunca yine cesedi toprak üstünde bulduk. Bunun üzerine onu dağlardan birine (ıssız bir vadiye) attık. Bize İsmail b. Hafs el-Eylî, ona Hafs b. Giyâs, ona Asım, ona Sumayt, ona da İmrân b. Husayn “Rasulullah (sav) bizi bir askeri müfrezede (savaşa) gönderdi. Sonra (savaşın bitiminde) Müslümanlardan bir adam müşriklerden bir adama hücum etti” diyerek yukardaki hadisi anlattı ve rivayete şunu da ekledi: Sonra yer cesedi dışarı attı. Bunun Üzerine durum Peygamber'e (sav) arz edildi. O da şöyle buyurdu: "Yer, o adamdan daha kötü kimseyi de şüphesiz kabul eder. Lakin Allah, 'Lâ ilahe illallah' kelimesinin değerini size göstermeyi sevdi."
Bize Abdülaziz b. Abdullah, ona Süleyman, ona Amr b. Ebu Amr, ona Said b. Ebu Said el-Makburî, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: Ebu Hureyre 'ey Allah'ın Rasulü, kıyamet gününde senin şefaatinle insanların en mesudu olacak kişi kimdir' diye soruldu. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Ey Ebu Hureyre, hadis elde etmeye olan hırsını gördüğümden dolayı, bu hadisi senden önce hiç kimsenin sormayacağını tahmin ediyordum. Kıyamet gününde şefaatimle insanların en mesudu (olacak kişi), can-ı gönülden, samimi bir şekilde 'Allah'tan başka ilah yoktur' diyen kimsedir."
Bize Ebu Tâhir, Harmele b. Yahya ve Ahmed b. İsa, (Ahmed 'bize tahdis etti', diğerleri (Ebu Tâhir ve Harmele b. Yahya) ‘bize haber verdi’ demiştir. Onlara Yunus, ona İbn Şihâb, ona Saîd b. el-Müseyyeb, ona da Ebu Hüreyre’nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Kelime-i tevhidi söyleyene (Allah'tan başka ilah yoktur diyene) kadar insanlarla savaşmakla emrolundum. Her kim bu sözü söylerse malını, canını benden korumuş olur. Ancak bir hak sebebiyle öldürülürse bu durum müstesnadır, o zaman hesabı Allah'a kalmıştır."
Bize İshak b. Musa el-Ensârî, ona Ma'n (b. İsa), ona Malik (b. Enes), ona Sumey (el-Kuraşî), ona Ebu Salih (es-Semmân), ona da Ebu Hureyre, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Her kim günde yüz kere 'Allah’tan başka ilah yoktur, ancak Allah vardır, O tektir. Onun ortağı yoktur. Saltanat O’nundur, övgüler de O'na mahsustur. Hayat veren de öldüren de O’dur ve O'nun her şeye gücü yeter' derse, o kişiye on köleyi hürriyetine kavuşturma sevabı verilir. Kendisine yüz sevap yazılır, yüz günahı da silinir. Bu okuduğu şey o gün akşama kadar onun için şeytandan bir koruma olur. Bundan daha fazlasını söyleyen kimseler hariç, hiç kimse ondan daha fazla sevap da kazanamaz." [Yine bu isnadla Rasulullah'tan (sav) şöyle de rivayet edilmiştir: 'Kim günde yüz kere Allah’ı hamd ile tesbih ederim derse, denizin köpükleri kadar bile olsa günahları silinir.' Tirmizî, bu hadisin hasen-sahih olduğunu belirtmiştir.]