145 Kayıt Bulundu.
Bize Hafs b. Ömer, ona Şu'be, ona İbn Osman b. Abdullah b. Mevheb, ona Musa b. Talha, ona da Ebu Eyyub'un (ra) söylediğine göre bir adam Allah Rasulü'ne (sav) gelerek 'Yaptığımda benim cennete girmeme vesile olacak bir amel/iş söyle' dedi. Oradakiler 'Buna ne oluyor! Buna ne oluyor!' dediler. Hz. Peygamber (sav) "Küçük bir maruzatı var" dedi ve şöyle buyurdu: "Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmazsın ve yalnız O'na kulluk edersin. Namazı dosdoğru kılarsın, zekatı verirsin ve akraba ile ilişkilerini sürdürürsün." Behz dedi ki, bize Şu'be, ona Muhammed b. Osman ve onun babası (Osman b. Abdullah), onlara Musa b. Talha, ona da Ebu Eyyüb (ra) bu hadisin bir benzerini nakletmiştir. Ebu Abdullah (Buhârî) dedi ki, ben, Muhammed'in mahfuz olmamasından korkmuştum. Ancak o, Amr'dır.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Behz b. Esed arasında inkita vardır.
Bize Hafs b. Ömer, ona Şu'be, ona İbn Osman b. Abdullah b. Mevheb, ona Musa b. Talha, ona da Ebu Eyyub'un (ra) söylediğine göre bir adam Allah Rasulü'ne (sav) gelerek 'Yaptığımda benim cennete girmeme vesile olacak bir amel/iş söyle' dedi. Oradakiler 'Buna ne oluyor! Buna ne oluyor!' dediler. Hz. Peygamber (sav) "Küçük bir maruzatı var" dedi ve şöyle buyurdu: "Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmazsın ve yalnız O'na kulluk edersin. Namazı dosdoğru kılarsın, zekatı verirsin ve akraba ile ilişkilerini sürdürürsün." Behz dedi ki, bize Şu'be, ona Muhammed b. Osman ve onun babası (Osman b. Abdullah), onlara Musa b. Talha, ona da Ebu Eyyüb (ra) bu hadisin bir benzerini nakletmiştir. Ebu Abdullah (Buhârî) dedi ki, ben, Muhammed'in mahfuz olmamasından korkmuştum. Ancak o, Amr'dır.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Behz b. Esed arasında inkita vardır.
Bize Hafs b. Ömer, ona Şu'be, ona İbn Osman b. Abdullah b. Mevheb, ona Musa b. Talha, ona da Ebu Eyyub'un (ra) söylediğine göre bir adam Allah Rasulü'ne (sav) gelerek 'Yaptığımda benim cennete girmeme vesile olacak bir amel/iş söyle' dedi. Oradakiler 'Buna ne oluyor! Buna ne oluyor!' dediler. Hz. Peygamber (sav) "Küçük bir maruzatı var" dedi ve şöyle buyurdu: "Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmazsın ve yalnız O'na kulluk edersin. Namazı dosdoğru kılarsın, zekatı verirsin ve akraba ile ilişkilerini sürdürürsün." Behz dedi ki, bize Şu'be, ona Muhammed b. Osman ve onun babası (Osman b. Abdullah), onlara Musa b. Talha, ona da Ebu Eyyüb (ra) bu hadisin bir benzerini nakletmiştir. Ebu Abdullah (Buhârî) dedi ki, ben, Muhammed'in mahfuz olmamasından korkmuştum. Ancak o, Amr'dır.
Bize Said b. Ufeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihab, ona da Mahmud b. Rabî el-Ensarî şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah’ın ashabından ve Ensar arasından Bedir’de bulunanlardan birisi olan, İtban b. Malik Rasulullah’ın (sav) yanına giderek “Ey Allah’ın Rasulü, artık gözlerim iyi görmüyor ve ben kavmime namaz kıldıran kimseyim. Yağmurlar yağınca benimle onlar arasındaki vadi sel olup taştığından ötürü onların mescidine ulaşamadığım için onlara namaz kıldıramıyorum. Bu sebeple ey Allah’ın Rasulü arzu ederim ki, gelip evimde namaz kılasın, ben de orayı namazgah edineyim” dedi. (Ravi) der ki: Rasulullah (sav) ona "İnşallah yapacağım" dedi. İtban der ki: Ertesi gün Rasulullah (sav) ve Ebu Bekir güneşin yükseldiği bir zamanda geldiler. Rasulullah (sav) içeri girmek için izin istedi. Ben de ona izin verdim. Daha oturmadan içeriye girdi ve "Evinin neresinde namaz kılmamı arzu edersin" buyurdu. (İtban) der ki: Ben ona evin bir tarafını gösterdim. Rasulullah (sav) ayakta durup tekbir aldı. Biz de kalkıp saf tuttuk. İki rekât namaz kıldıktan sonra selam verdi. Kendisi için hazırladığımız bir hazîre yemeği için onu alıkoyduk. Oradaki mahalle halkından birçok kimse de eve gelip toplandılar. Onlardan birisi “Malik b. Duhayşin –ya da Duhşum- nerede?” dedi. Aralarından birisi “O kişi münafık birisidir. Allah’ı ve Rasulü’nü sevmez” dedi. Rasulullah (sav) "Böyle deme, sen onun Allah rızasını arayarak 'Lâ ilâhe illallah' dediğini görmüyor musun?" buyurdu. O kişi “Ama biz onun hep münafıklara teveccüh gösterip onlara karşı samimi olduğunu görüyoruz” dedi. Rasulullah (sav) de "Şüphesiz Allah, Allah rızasını arayarak 'Lâ ilâhe illallah' diyen kimseye ateşi haram kılmıştır" buyurdu. İbn Şihab der ki: Sonra ben Salim oğullarının ileri gelenlerinden Husayn b. Muhammed el-Ensarî’ye, Mahmud b. Rabi‘nin rivayet ettiği bu hadisi sordum, o da bu hadisi tasdik etti.
Bize Ebu Asım, ona İbn Cüreyc, ona ez-Zührî, ona Atâ b. Yezîd, ona Ubeydullah b. Adiy, ona Mikdâd b. Esved (T) Bana İshak, ona Yakub b. İbrahim b. Sa'd, ona İbn Şihâb'ın kardeşinin oğlu, ona da amcası İbn Şihâb, ona Atâ b. Yezîd, ona Ubeydullah b. Adiy, ona da Benu Zühre kabilesinin anlaşmalı dostu olan ve Rasulullah (sav) ile birlikte Bedir'e katılan Mikdâd b. Amr'ın söylediğine göre o, Hz. Peygamber'e kafirlerden biriyle karşılaşıp vuruşursam o kılıcıyla benim bir kolumu keserse, sonra da benden kaçıp bir ağaca sığınır ve 'Ben Müslüman oldum' derse ne yapmalıyım? Bu sözü söyledikten sonra onu öldürebilir miyim? Ey Allah'ın Rasulü? diye sordu. Hz. Peygamber (sav) cevaben "Onu öldürme!" buyurdu. Mikdâd: 'Ama o benim bir kolumu kesti. Kolumu kestikten sonra o sözü söyledi' diye itiraz edince, Allah Rasulü (sav) şöyle buyurdu: "Onu öldürme! Şayet onu öldürecek olursan, o senin önceki konumuna gelir, sen de onun o sözü söylemeden önceki konumuna düşersin."
Bize Muhammed b. Yahya, ona İbn Ebu Meryem, ona Leys, ona Amir b. Yahya, ona Ebu Abdurrahman el-Hubulî, ona da Abdullah b. Amr'ın rivayetine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet günü bütün yaratılmışların huzurunda ümmetimden bir adam çağırılır ve ona (günahlarının yazılı olduğu) doksan dokuz sicil (yâni büyük defter açılıp) yayılır. Her defter, gözün görebildiği saha kadar uzundur. Sonra Allah (cc) (o kula) 'Bu sicillerde yazılı (günahlardan) bir şey inkâr eder misin?' diye sorar. Kul 'Hayır, ya Rabbi' der. Sonra Allah 'yazıcı melekler sana haksızlık etmişler mi?' buyurur. Sonra Allah '(günahlarına karşılık) bir mazeretin, (kefaret olacak) bir iyiliğin var mı?' diye sorar. Bunun üzerine adam büyük bir korkuyla 'Hayır' der. Sonra Allah (cc) 'Bilâkis (vardır). Şüphesiz katımızda senin bir takım iyi amellerin bulunur ve şüphesiz bu gün sana hiç bir zulüm yoktur' buyurur. Sonra o adam için üzerinde 'Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve resûlühu' bulunan bir yaprak kâğıt çıkarılır. Adam 'Yâ Rabbi! Şu büyük defterler yanında bu kağıdın ne hükmü olabilir ki?' der. Allah 'Şüphesiz, sana zulüm edilmeyecek' buyurur. Sonra siciller (günahlarının yazılı olduğu büyük defterler) terazinin bir kefesine konulur. Şehâdet kelimesinin yazılı olduğu kâğıt da terazinin diğer kefesine konulur (ve tartılır). Büyük defterler hafif gelir ve o kağıt parçası ağır gelir." [Ravilerden Muhammed bin Yahya der ki: Bıtâka, kâğıt parçasıdır. Mısır halkı kâğıda bıtâka der.]
Bize Ebu Asım, ona İbn Cüreyc, ona ez-Zührî, ona Atâ b. Yezîd, ona Ubeydullah b. Adiy, ona Mikdâd b. Esved (T) Bana İshak, ona Yakub b. İbrahim b. Sa'd, ona İbn Şihâb'ın kardeşinin oğlu, ona da amcası İbn Şihâb, ona Atâ b. Yezîd, ona Ubeydullah b. Adiy, ona da Benu Zühre kabilesinin anlaşmalı dostu olan ve Rasulullah (sav) ile birlikte Bedir'e katılan Mikdâd b. Amr'ın söylediğine göre o, Hz. Peygamber'e kafirlerden biriyle karşılaşıp vuruşursam o kılıcıyla benim bir kolumu keserse, sonra da benden kaçıp bir ağaca sığınır ve 'Ben Müslüman oldum' derse ne yapmalıyım? Bu sözü söyledikten sonra onu öldürebilir miyim? Ey Allah'ın Rasulü? diye sordu. Hz. Peygamber (sav) cevaben "Onu öldürme!" buyurdu. Mikdâd: 'Ama o benim bir kolumu kesti. Kolumu kestikten sonra o sözü söyledi' diye itiraz edince, Allah Rasulü (sav) şöyle buyurdu: "Onu öldürme! Şayet onu öldürecek olursan, o senin önceki konumuna gelir, sen de onun o sözü söylemeden önceki konumuna düşersin."
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Abdurrahman b. Mehdî, ona Süfyân, ona Ebu Zübeyr, ona da Câbir, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Allah'tan başka ilah olmadığını söyleyinceye dek insanlara (o müşriklere) karşı savaşmakla emrolundum. Onu dediklerinde, cezayı hak edecekleri durumlar hariç, kanlarını ve mallarını benden korurlar. Geride kalan hesapları ise Allah'a kalmıştır. Ardından Hz. Peygamber (sav) (Sen ancak hatırlatıcısın. Onlar üzerinde bir zorba değilsin) (Ğâşiye, 88/21-22) ayetini okudu." [Ebu İsa (et-Tirmizî), bu hadisin hasen-sahih olduğunu söylemiştir.]
Bize Amr b. Zürâre, ona Hüşeym, ona Hüsayn, ona Ebu Zabyân, ona da Üsame b. zeyd b. Harise şöyle demiştir: Rasulullah (sav) bizi Cuheyne kabilesinin Huraka boyu üzerine çarpışmaya göndermişti. Bizler sabah vakti o kavme baskın yapıp onları bozguna uğrattık. Ben ve Ensâr'dan bir adam, onlardan birisinin peşine düşüp onu sıkıştırdık, yakaladığımızda, adam "Lâ ilahe illallâh" dedi. Bunun üzerine Ensârlı ondan elini çekti ama ben mızrağımı saplayıp onu öldürdüm. Medine'ye geldiğimizde bu hadise Peygamber'e (sav) iletildi. Hz. Peygamber (sav) bana "ey Usame, sen o adamı 'lâ ilahe illallâh' dedikten sonra öldürdün mü?" buyurdu. Ben de “ey Allah'ın Rasulü, adam bunu, ölümden sığınmak için söyledi” dedim. Rasulullah bana tekrar "Sen onu 'lâ ilahe illallâh' dedikten sonra öldürdün mü?" buyurdu ve bu soruyu o kadar tekrarladı ki ben “keşke bu günden önce Müslüman olmayaydım” diye temenni ettim.
Bize Abdurrahman, ona Behz, ona Şu'be, ona İbn Osman b. Abdullah b. Mevheb ve babası Osman b. Abdullah, onlara Musa b. Talha, ona da Ebu Eyyub el-Ensârî şöyle söylemiştir: Bir adam: 'Ey Allah'ın Rasulü! (sav) bana, beni cennete girdirecek bir amel söyle!' dedi. Orada bulunan topluluk: 'Buna ne oluyor ki, bir isteği mi var? ' dediler. Rasulullah (sav) şöyle cevap verdi: "Tabi ki onun bir isteği var. Sonra da şöyle devam etti: Yalnızca Allah'a (cc) kulluk et ve O'na hiçbir şeyi ortak koşma, namazını kıl, zekatını ver, akrabaların ile bağını güçlü tut. (Sen bu saydıklarımı bineğin edin sonra da) Bineğini de bırak ( hedefine gitsin)." Ravi dedi ki: 'O adam sanki bineği üzerinde (yoluna giden) kimse gibidir.'