489 Kayıt Bulundu.
Bize Müsedded, ona Hammad b. Zeyd; (T) Bize Ahmed b. Menî, ona Abbad b. Abbad -bu onun lafzıdır ve daha eksiksizdir-, ona Vasıl, ona Yahya b. Ukayl, ona Yahya b. Ya'mer, ona Ebu Zer (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "İnsanoğlunun her eklemi üzerine bir sadaka gerekir. Karşılaştığı kişiye selam vermesi sadakadır. İyiliği emretmesi sadakadır. Kötülükten alıkoyması sadakadır. Yoldan eziyet veren şeyleri gidermesi sadakadır. Eşiyle birlikte olması sadakadır?" Orada bulunanlar, Ey Allah'ın Rasulü! Kişinin eşiyle şehvetini gidermesi nasıl sadaka olur? diye sordular. Hz. Peygamber; "başka biriyle haram yoldan ilişkiye girse günah olmaz mı idi?" diye sordu ve "bütün bu sadakalara kuşluk vaktinde kılınan iki rekât namaz karşılık gelir" buyurdu. [Ebû Davud şöyle demiştir: Hammad, emretme ve sakındırma konularını zikretmedi.]
Açıklama: Hammad'ın rivayetinde emretme ve nehyetme eylemlerini zikretmemesi hadis için bir nakısa değildir. Zira söz konusu eylemler, sadaka olan eylemlerin sayılmasından ziyade, hayra sevk etmek amacıyla ikinci şahısları ilgilendiren eylemlerden bir kısmı burada temsili olarak zikredilmiştir.
Bize Said b. Mansur, Kuteybe b. Said ve Ebu Kamil el-Cahderî, -Lafız Said'e aittir- onlara Ebu Avane, ona Simak b. Harb, ona Mus'ab b. Sa'd şöyle rivayet etmiştir: Abdullah b. Ömer, hasta olan İbn Amir'i ziyarete gitmişti. İbn Amir ona; ey İbn Ömer! Bana dua etmeyecek misin? diye sordu. İbn Ömer ise şöyle dedi: Ben Rasulullah'ı (sav) şöyle buyururken duydum: "Taharetsiz (abdestsiz) kılınan namaz ve ganimetten (kamu malından) aşırılarak verilen sadaka kabul edilmez." Sen Basra'da valilik yapmış bir kimsesin.
Açıklama: Nevevî, İbn Ömer'in kendisinden dua isteyen İbn Âmir'e "Sen Basra'da valilik yapmış bir kimsesin" demesini, Basra'da valilik yaptığı sırada haksız yere insanların malını almış olabileceğine dair bir telmih ve tövbe etmeye davet için söylenmiş bir söz olarak açıklar. (Nevevî, el-Minhâc şerhu Sahîhi Müslim b.el-Haccâc, Matbaatu'l-Mısrıyye, Kahire 1929, c. III, s. 103-104)
Bize Yahya b. Kazaa, ona İbrahim b. Sa'd, ona Zuhrî, ona Âmir b. Sa'd b. Mâlik, ona da babası (Sa'd b. Ebu Vakkâs) şöyle rivayet etmiştir: Veda haccında, ölümcül ağrılar içinde kıvrandığım bir sırada Hz. Peygamber (sav) ziyaretime geldi. O'na “ey Allah'ın Rasulü, gördüğün gibi ağrılar içinde kıvranıyorum. Ben varlıklı bir insanım. Kızımdan başka da kimim kimsem yok. Servetimin üçte ikisini sadaka olarak versem olur mu?” dedim. Hz. Peygamber (sav) "olmaz" buyurdu. Ben “o zaman yarısını vereyim” dedim. Hz. Peygamber (sav) "hayır, üçte birini ver. Üçte biri de çok ya! Zürriyetini zengin bırakman" -Ahmed b. Yunus'un İbrahim'den yaptığı rivayette Hz. Peygamber (sav) “Zürriyetini (zengin) bırakman” ifadesini kullanmıştır-, "onları, başkalarına el açan yoksullar olarak ardında bırakmandan daha iyidir. Allah rızası için yaptığın tüm harcamaların mükafatını alacaksın. Hatta hanımının ağzına koyduğun bir lokmanın bile" Ben “ey Allah'ın Rasulü, ben arkadaşlarımdan geride (Mekke'de) mi kalacağım?” dedim. Bana "Hayır sen asla geride kalmayacaksın. Allah'ın rızasını kazanacak çok işler yapacak (kadar ömrün uzun olacak), bu sayede derece ve değerini artıracaksın. Belki de, kimileri senden fayda görecek, kimileri de zarar" buyurdu ve "Allah'ım! Ashabımın hicretlerini tamamlamalarını nasip et. Onları hicret ettikleri yurda gerisin geriye döndürme" diye dua etti. Ancak şu bahtsız Sa'd b. Havle dışında (kimse Mekke'de ölmedi). Hz. Peygamber onun (Mekke'de ölmesinden dolayı) hüzünlenirdi. Râvi der ki: Ahmed b. Yunus ile Musa b. İsmail'in, İbrahim b. Sa'd'dan yaptıkları rivayette "Kendi vârislerini (zengin) bırakman" ifadesi kullanılmıştır.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Ahmed b. Yunus arasında inkıta vardır.
Bize Yahya b. Kazaa, ona İbrahim b. Sa'd, ona Zuhrî, ona Âmir b. Sa'd b. Mâlik, ona da babası (Sa'd b. Ebu Vakkâs) şöyle rivayet etmiştir: Veda haccında, ölümcül ağrılar içinde kıvrandığım bir sırada Hz. Peygamber (sav) ziyaretime geldi. O'na “ey Allah'ın Rasulü, gördüğün gibi ağrılar içinde kıvranıyorum. Ben varlıklı bir insanım. Kızımdan başka da kimim kimsem yok. Servetimin üçte ikisini sadaka olarak versem olur mu?” dedim. Hz. Peygamber (sav) "olmaz" buyurdu. Ben “o zaman yarısını vereyim” dedim. Hz. Peygamber (sav) "hayır, üçte birini ver. Üçte biri de çok ya! Zürriyetini zengin bırakman" -Ahmed b. Yunus'un İbrahim'den yaptığı rivayette Hz. Peygamber (sav) “Zürriyetini (zengin) bırakman” ifadesini kullanmıştır-, "onları, başkalarına el açan yoksullar olarak ardında bırakmandan daha iyidir. Allah rızası için yaptığın tüm harcamaların mükafatını alacaksın. Hatta hanımının ağzına koyduğun bir lokmanın bile" Ben “ey Allah'ın Rasulü, ben arkadaşlarımdan geride (Mekke'de) mi kalacağım?” dedim. Bana "Hayır sen asla geride kalmayacaksın. Allah'ın rızasını kazanacak çok işler yapacak (kadar ömrün uzun olacak), bu sayede derece ve değerini artıracaksın. Belki de, kimileri senden fayda görecek, kimileri de zarar" buyurdu ve "Allah'ım! Ashabımın hicretlerini tamamlamalarını nasip et. Onları hicret ettikleri yurda gerisin geriye döndürme" diye dua etti. Ancak şu bahtsız Sa'd b. Havle dışında (kimse Mekke'de ölmedi). Hz. Peygamber onun (Mekke'de ölmesinden dolayı) hüzünlenirdi. Râvi der ki: Ahmed b. Yunus ile Musa b. İsmail'in, İbrahim b. Sa'd'dan yaptıkları rivayette "Kendi vârislerini (zengin) bırakman" ifadesi kullanılmıştır.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Musa b. İsmail arasında inkıta vardır.
Bize Yahya b. Kazaa, ona İbrahim b. Sa'd, ona Zuhrî, ona Âmir b. Sa'd b. Mâlik, ona da babası (Sa'd b. Ebu Vakkâs) şöyle rivayet etmiştir: Veda haccında, ölümcül ağrılar içinde kıvrandığım bir sırada Hz. Peygamber (sav) ziyaretime geldi. O'na “ey Allah'ın Rasulü, gördüğün gibi ağrılar içinde kıvranıyorum. Ben varlıklı bir insanım. Kızımdan başka da kimim kimsem yok. Servetimin üçte ikisini sadaka olarak versem olur mu?” dedim. Hz. Peygamber (sav) "olmaz" buyurdu. Ben “o zaman yarısını vereyim” dedim. Hz. Peygamber (sav) "hayır, üçte birini ver. Üçte biri de çok ya! Zürriyetini zengin bırakman" -Ahmed b. Yunus'un İbrahim'den yaptığı rivayette Hz. Peygamber (sav) “Zürriyetini (zengin) bırakman” ifadesini kullanmıştır-, "onları, başkalarına el açan yoksullar olarak ardında bırakmandan daha iyidir. Allah rızası için yaptığın tüm harcamaların mükafatını alacaksın. Hatta hanımının ağzına koyduğun bir lokmanın bile" Ben “ey Allah'ın Rasulü, ben arkadaşlarımdan geride (Mekke'de) mi kalacağım?” dedim. Bana "Hayır sen asla geride kalmayacaksın. Allah'ın rızasını kazanacak çok işler yapacak (kadar ömrün uzun olacak), bu sayede derece ve değerini artıracaksın. Belki de, kimileri senden fayda görecek, kimileri de zarar" buyurdu ve "Allah'ım! Ashabımın hicretlerini tamamlamalarını nasip et. Onları hicret ettikleri yurda gerisin geriye döndürme" diye dua etti. Ancak şu bahtsız Sa'd b. Havle dışında (kimse Mekke'de ölmedi). Hz. Peygamber onun (Mekke'de ölmesinden dolayı) hüzünlenirdi. Râvi der ki: Ahmed b. Yunus ile Musa b. İsmail'in, İbrahim b. Sa'd'dan yaptıkları rivayette "Kendi vârislerini (zengin) bırakman" ifadesi kullanılmıştır.
Açıklama: Müsle: Canlıların organlarını kesmek suretiyle onlara işkence etmek anlamına gelmektedir.