Giriş

Bize Süleyman b. Davud, ona İbn Vehb, ona Amr, ona Münzir b. Ubeyd, ona Ebu Salih es-Semmân, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (Rabbinden rivayetle) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Oruç benim için tutulur ve onun karşılığını da (hakkıyla) ancak ben veririm. Oruç tutan kimse, şu iki vakitte sevinir: Biri iftar ettiği zaman, diğeri de Allah'a (cc) kavuştuğu günde. Oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha hoştur.'


    Öneri Formu
20629 N002216 Nesai, Sıyâm, 42

Bize İshak b. İbrahim, ona Cerîr, ona A'meş, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Adem oğlunun işlediği bir amel için, on katından yedi yüz katına kadar sevap yazılır. Allah (ac) 'Oruç bunun dışındadır. Zira o, ancak benim için tutulur ve onun karşılığını da (hakkıyla) ancak ben veririm. Kulum şehvetini ve yemesini benim için terk eder' buyurmuştur. Oruç, oruç tutan kimse için bir kalkandır. Oruçlu kişi için, biri orucunu açtığı, diğeri de Rabbine kavuştuğu zaman olmak üzere iki sevinç anı vardır. Oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha hoştur."


    Öneri Formu
20632 N002217 Nesai, Sıyâm, 42

Bize İbrahim b. Yakub, ona İbn Ebu Meryem, ona Said b. Abdurrahman, ona Süheyl, ona babası (Ebu Salih), ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Allah, yolunda bir gün oruç tutanın yüzünü, cehennemden 70 sene uzak tutar."


    Öneri Formu
20702 N002248 Nesai, Sıyâm, 44

Bize Yunus b. Abdüla'lâ, ona Enes, ona Süheyl b. Ebu Salih, ona babası (Ebu Salih es-Semmân), ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Allah (ac), yolunda bir gün oruç tutanın yüzünü, bu bir gün sebebiyle cehennemden 70 sene uzak tutar."


Açıklama: Tercümede, güzel bir Türkçe adına nisbeten esnek davranılmıştır.

    Öneri Formu
20694 N002246 Nesai, Sıyâm, 44

Bize Kuteybe, ona Ebu Avâne, ona Simâk b. Harb, ona Ebu Rabî, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: "Nebî (sav), benden şu üç konuda söz aldı: vitir namazını kılmadan uyumamam, her aydan üç gün oruç tutmam ve kuşluk namazını kılmam."


    Öneri Formu
14320 T000760 Tirmizi, Savm, 54

Bize Kuteybe, ona İbn Lehîa, ona Ebu Esved, ona Urve b. Zübeyr ve Süleyman b. Yesâr, onlara da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Allah, yolunda bir gün oruç tutanı, cehennemden 70 sene uzak tutar." Râvilerden biri 70 sene derken diğeri 40 sene demiştir. Ebu İsa der ki: Bu hadis, bu tarikten garîb bir hadistir. (Senetteki) Ebu Esved'in adı Muhammed b. Abdurrahman b. Nevfel el-Esedî el-Medenî'dir. Ebu İsa der ki: Bu konuda Ebu Said, Enes, Ukbe b. Âmir ve Ebu Ümâme'den de hadis rivayet edilmiştir.


    Öneri Formu
20380 T001622 Tirmizi, Fedailü'l-Cihad, 3

Bize Nasr b. Ali el-Cahdamî ve Ebu Ammâr, (manaları aynı olsa da hadisin lafzı Ebû Ammâr'a ait olandır), onlara Süfyân b. Uyeyne, ona Zührî, ona Humeyd b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Bir adam Hz. Peygamber'e (sav) gelip 'Yâ Rasulullah! Helak oldum' dedi. Nebî (sav) 'Seni helak eden de nedir?' deyince, adam 'Ramazan'da hanımımla münasebette bulundum' dedi. Hz. Peygamber (sav) "Bir köle azat edebilir misin?' buyurdu. Adam 'Hayır' dedi. Rasulullah (sav) 'Peş peşe iki ay oruç tutmaya güç yetirebilir misin?' diye sorunca, adam yine 'Hayır' dedi. Nebî (sav) 'Altmış fakiri doyurabilir misin?' buyurdu. Adam 'Hayır' dedi. Hz. Peygamber (sav) adama 'Otur' dedi, adam da oturdu. O esnada Rasulullah'a (sav) içinde hurma olan büyük bir sepet getirildi. (Hadisin râvilerinden biri 'arak büyük sepete denir' açıklamasında bulunmuştur.) Nebî (sav) adama, '(Bunu alıp) sadaka olarak dağıt' buyurunca, o kişi 'Medine'nin şu iki siyah tepesi arasında bizden daha fakiri yoktur' dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) azı dişleri gözükene dek gülüverdi. Ardında o kişiye 'Al bunu, ailene yedir' buyurdu." Tirmizî, bu konuda İbn Ömer, Aişe ve Abdullah b. Amr'dan da hadis geldiğini söylemiş, Ebu Hureyre rivayetinin hasen-sahih bir hadis olduğunu ifade etmiştir. Tirmizî açıklamalarına şöyle devam etmiştir: İlim ehli nezdinde, Ramazan'da bilerek cinsel münasebette bulunup orucunu bozan kimse hususunda amel bu hadise göredir. Orucunu yeyip içmek suretiyle bile bile bozan kimse hakkında ise ilim ehli ihtilaf etmiştir. Bir kısmı, o kişiye kaza ve keffaret gerekeceğini ifade edip yeme ve içmeyi cinsel münasebete benzetmiştir ki bu, Süfyân es-Sevrî, İbn Mübârek ve İshâk'ın görüşüdür. Bir kısmı da o kimseye keffâret değil, kazanın gerekeceğini benimsemiştir. Çünkü, Nebî'den (sav) yeme ve içme hususunda değil, (sadece) cinsel münasebette bulunma hususunda keffâretin gerekeceği nakledilmiştir. Ayrıca onlar 'Yeme ve içme, cinsel münasebete benzemez' demişlerdir. Bu, Şâfiî ve Ahmed (b. Hanbel'in) görüşüdür. Şâfiî, Nebî'nin (sav), orucunu bozup kendisine infakta bulunduğu adama 'Onu al, ailene yedir' sözünün pek çok anlama gelebileceğini ifade edip şunları demiştir: Keffâret, muhtemelen güç yetirebilene gereklidir. Bu adam ise keffârete güç yetirememektedir. (Çünkü), Nebî (sav) kendisine o hurmaları verip, o kişi hurmalara sahip olduğunda 'Bizden daha fakiri yok ki' demiştir. Hz. Peygamber (sav) de bunun üzerine 'Onu al, ailene yedir' buyurmuştur. Çünkü keffâret, ancak kişinin günlük ihtiyacının (azığının) fazlalığında sonra söz konusu olur. Şâfiî, bu gibi durumda olan bir kimsenin o azığı yemesini, keffâretin de o kimsenin üzerinde bir borç olarak kalacağı görüşünü tercih etmiştir. O kişi, ne zaman güç yetirebilirse o zaman keffâreti öder.


    Öneri Formu
281362 T000724-2 Tirmizi, Savm, 28

Bize Nasr b. Ali el-Cehdamî ve Ebu Ammâr, -hadisin lafızları Ebu Ammâr'a ait olmakla birlikte, manada bir değişiklik yoktur- onlara Süfyân b. Uyeyne, ona Zührî, ona Humeyd b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: "Bir adam Hz. Peygamber'e (sav) gelip 'Helak oldum yâ Rasulullah!' dedi. Nebî (sav) "Nedir seni helak eden?' buyurunca, 'Ramazan ayında hanımımla birlikte oldum' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Bir köle azat edebilir misin?' buyurunca, adam 'Hayır' dedi. 'Peki peş peşe iki ay oruç tutmaya güç yetirebilir misin?' diye sorunca, adam yine 'Hayır' dedi. Nebî (sav) 'O halde altmış fakiri doyurabilir misin?' diye sorunca, adam yine 'Hayır' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Otur' buyurdu, adam da oturdu. O esnada Rasulullah'a (sav) içi hurma dolu büyük bir sepet getirildi. -Râvilerden biri hadiste geçen 'arak' kelimesinin büyük sepet olduğu açıklamasında bulunmuştur.- Nebî (sav) 'Al bunu sadaka olarak dağıt' buyurunca, adam 'Medine'nin şu iki siyah kayalığı arasında bizden daha fakiri yoktur ki' dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav), azı dişleri gözükene dek güldü, ardında da 'Al bunu, ailene yedir' buyurdu." [Tirmizî bu hadis hakkında şu değerlendirmelerde bulunmuştur: 'Bu konuda İbn Ömer, Âişe ve Abdullah b. Amr'dan da hadis nakledilmiştir. Ebu Hureyre hadisi, hasen-sahih bir hadistir. İlim ehli nezdinde, ramazan ayında bilerek cinsel münasebette bulunup orucunu bozan kimse hususunda uygulama (amel) bu hadise göredir. Orucunu bilerek yiyip içmek suretiyle bozan kimse hakkında ise ilim ehli ihtilaf etmiştir. Onların bir kısmı, o kişiye kazâ ve keffaret gerekeceğini ifade edip yeme ve içmeyi cinsel münasebete benzetmiştir ki bu, Süfyân es-Sevrî, İbn Mübârek ve İshâk (b. Râhûye)'nin görüşüdür. Bir kısmı da ona keffâret değil, kazânın gereceğini ifade etmiştir. Çünkü keffâret borcu Nebî'den (sav), cinsel münasebet yoluyla orucun bozulması hususunda nakledilmiş, yeme ve içme suretiyle bozulma hususunda nakledilmemiştir. Bu görüşte olanlar, yeme ve içmenin cinsel münasebete benzemediğini belirtirler ki bu da Şâfiî ve Ahmed (b. Hanbel)'in görüşüdür. Şâfiî, Nebî'nin (sav), orucunu bozup da kendisine infakta bulunduğu adama 'Onu al, ailene yedir' sözünün pek çok anlama gelebileceğini ifade etmiş ve şöyle demiştir: 'Keffâret, güç yetirebilen kimseye gereklidir. Bu adamın ise keffâreti ödemeye gücü yoktur. Çünkü Nebî (sav) kendisine bir şey verip adam o şeye sahip olduğunda bile 'Benden daha fakiri yoktur ki' demiştir. Hz. Peygamber (sav) de 'Onu al, ailene yedir' buyurmuştur. Zira keffâret ancak, günlük yetecek azığın fazlalığından sonra söz konusu olur.' Şâfiî, bu durumda olan bir kimsenin o azığı yiyebileceğini, keffâretin ise onun üzerinde bir borç olarak kalacağı görüşünü tercih etmiş, 'Ne zaman ödemeye güç yetirirse o zaman keffâreti eda eder' demiştir.]


    Öneri Formu
14177 T000724 Tirmizi, Savm, 28

Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Muhammed (b. Cafer), ona Şu'be, ona Abbas el-Cüreyrî, ona da Ebu Osman, Ebu Hureyre'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Dostum Rasulullah (sav), bana şu üç tavsiyede bulunmuştur: Vitir namazını gecenin ilk vaktinde kılmayı, sabah namazının iki rekât sünnetini ve her ayda üç gün oruç tutmayı."


    Öneri Formu
27651 N001679 Nesai, Kıyâmu'l-Leyl ve Tatavvuu'n-Nehar, 28


    Öneri Formu
281361 T000723-2 Tirmizi, Savm, 27