448 Kayıt Bulundu.
Bize Ubeydullah b. Abdülmecîd, ona İbn Ebu Zi'b, ona Zührî, ona Urve, ona da Aişe şöyle rivayet etmiştir: "Nebî (sav) aşûrâ günü oruç tutar ve o günün oruçlu geçirilmesini emrederdi."
Bize Ebu Âsım, ona Yezid b. Ebu Ubeyd, ona da Seleme b. Ekvâ şöyle rivayet etmiştir: "Nebî (sav), Eslem kabilesinden bir adamı aşûrâ günü (insanların yanına) şu haberi vermesi için gönderdi: 'Bugün aşûrâ günüdür. (Gün içinde) yemek yiyip içen kimse, gününün kalanını oruçlu olarak tamamlasın. Yemek yiyip içmeyenler ise günü oruçlu geçirsin.'"
Bize Abdulvahhab b. Said, ona Şuayb b. İshak, ona Hişam b. Urve, ona abası (Urve b. Zübeyr), ona da Aişe (r. anhâ) şöyle rivayet etmiştir: "Aşûrâ günü, Kureyş'in cahiliye döneminde oruç tuttukları bir gündü. Rasulullah (sav) Medine'ye geldiğinde o günde oruç tutmuş ve oruç tutulmasını (ashabına) emretmişti. Ramazan orucu farz kılınınca, farz olan oruç ramazan orucu oldu, aşûrâ orucunun tutulması ise terk edildi. Daha sonra dileyen aşûrâ orucunu tuttu, dileyen tutmadı."
Bize Muhammed b. Müsenna, ona Ebu Davud; (T) Bize Nasr b. Muhacir, ona Yezid b. Harun, ona Mes'udî, ona Amr b. Mürre, ona İbn Ebu Leyla, ona da Muaz b. Cebel şöyle rivayet etmiştir: "Namazın farz kılınması da orucun farz kılınması da üç evrede gerçekleşmiştir." Seneddeki ravilerden Nasr bu hadisi uzunca, İbn Müsenna ise sadece namazlarının Beyt-i Makdis'e doğru kılınması ile alakalı kıssayı aktararak, kısa bir şekilde nakletmiş ve şöyle demiştir: "(Namazın) üçüncü evresi şöyleydi: Hz. Peygamber (sav) Medine'ye geldi ve on üç ay boyunca Beyt-i Makdis'e doğru namaz kıldı. Ardından Allah Teâlâ (Yüzünü semaya döndürüp durduğunu görüyoruz. Seni, razı olacağın bir kıbleye yönlendireceğiz. Artık yüzünü, Mescid-i Haram tarafına çevir. Sizler de nerede olursanız olun yüzünüzü oraya çevirin) ayetini indirdi. Böylece Allah Teâlâ onun yüzünü Kâbe'ye çevirdi." İbn Müsenna'nın rivayeti bu şekilde son bulmaktadır. Ravi Nasr, hadisi rivayet ederken rüya (ezanı rüyasında) gören sahâbînin ismini açıklamış ve şöyle nakletmiştir: "Ensar'dan biri olan Abdullah b. Zeyd geldi ve kıbleye yönelip şöyle dedi: 'Allah en büyüktür, Allah en büyüktür. Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur, şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur. Şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın Rasulüdür, şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın Rasulüdür. İki kere haydi namaza, iki kere de haydi kurtuluşa dedi. (Sonra) Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, Allah'tan başka ilah yoktur (dedi). Biraz durdu, ardından tekrar kalktı ve benzer şeyleri (ezanın lafızlarını) söyledi. Ancak bu defa, haydi namaza cümlesinden sonra 'Namaz vakti girdi, namaz vakti girdi' cümlelerini ilave etti. Hz. Peygamber (sav), Abdullah b. Zeyd'e 'Ezanın sözlerini Bilal'e öğret' buyurdu. Bilal de ezanı okudu." Ravi (Nasr), oruç hakkında da şunları anlatmıştır: "Rasulullah (sav), (önceleri) her ay üç gün ve (bir de) aşûrâ orucunu tutardı. Allah Teâlâ, (Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı...) ayetini (...bir fakiri doyuracak kadar fidye verir.) kısmına kadar indirince, artık dileyen oruç tuttu, dileyen de oruç tutmayıp her gün fakirlere yemek yedirdi ve bu da tutmadıkları oruçların yerine geçti. Bu orucun bir evresiydi. Ardından Allah Teâlâ, (İçerisinde Kur'ân'ın indirildiği ramazan ayı...) ayetini (...diğer günlerde tutsun.) kısmına kadar indirdi. Böylece oruç, Ramazan ayına erişen kimseye farz kılınmış oldu. Yolculara da kaza etmeleri hükmü getirildi. Oruçlarını tutamayan yaşlı erkek ve kadınlara ise fakirleri doyurmaları (ruhsatı verildi)." (Muaz b. Cebel), 'Sırma (el-Ensârî), bütün gün çalışmış olarak geldi...' diyerek hadisin kalan kısmını rivayet etmiştir.
Açıklama: Hadisin senedinde Muaz b. Cebel ile Abdurrahman b. Ebu Leyla arasında inkıta vardır.
Bize Sehl b. Hammâd, ona Şu'be, ona Ebu Bişr, ona Said b. Cübeyr, ona da İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) Medine'ye hicret etti. Yahûdîler de aşûrâ günü oruç tutuyorlardı. Nebî (sav) onlara (bu orucu) sordu. Onlar da 'Bu, Musa'nın Firavun'a karşı üstün geldiği gündür' dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav), müminlere 'Sizler Musa'ya (saygı göstermeye) daha lâyıksınız. Aşûrâ günü (siz de) oruç tutun' buyurdu."
Bize Ya'lâ, ona Muhammed b. İshak, ona Nâfi, ona da İbn Ömer (ra), Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Bu, aşûrâ günü, Kureyş'in cahiliyye döneminde oruçlu geçirdiği bir gündü. Sizden o günde oruç tutmak isteyen tutsun. Dileyen de tutmasın." İbn Ömer, devam edegeldiği oruçlarına denk gelmesi dışında, o günde oruç tutmazdı.
Bize Vehb b. Cerîr, ona Musa b. Ali, ona babası (Ali b. Rabâh), ona da Ukbe b. Âmir, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Arefe günü ve teşrik günleri, bizim ehl-i İslam olarak bayram günlerimizdir. O günler, yeme ve içme günleridir."
Bize Ebu Numan, ona Hammâd b. Zeyd, ona Amr b. Dînâr, ona Nâfi b. Cübeyr, ona da Bişr b. Sühaym şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) kendisinden ya da adamın birinden teşrik günlerinde şu çağrıda bulunmasını istemiştir: 'Cennete sadece mümin kimse girecektir. Bu günler yeme ve içme günleridir."
Bize Abdullah b. Salih, ona Leys, ona Yezid b. Abdullah, ona da Akîl'in mevlâsı olan Ebu Mürre şöyle rivayet etmiştir: "Kurban bayramının ikinci ya da üçüncü günü Ebu Mürre ve ve Abdullah b. Amr, Amr b. Âs'ın yanına girmişler. Amr onlara yemek sunmuş, ancak Abdullah 'Ben oruçluyum' demiş. Amr da 'Orucunu boz. Çünkü bu günler, Rasulullah'ın (sav) bizlere iftar etmeyi emrettiği ve oruç tutmayı yasakladığı günlerdir' demiş. (Ebu Mürre dedi ki) Bunun üzerine Abdullah orucunu bozup yemeğini yedi ben de onunla beraber yemek yedim.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Ebu Küreyb, onlara Veki, ona İbn Ebu Zi'b, ona Kasım b. Abbas, ona da Abdullah b. Umeyr, -(Kasım), ona da Abdullah b. Abbas nakletti demiş olabilir- Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Eğer gelecek seneye (sağ) kalırsam, muhakkak (aşûrânın) dokuzuncu gününde de oruç tutacağım." [Ebu Bekir (b. Ebu Şeybe) hadisi naklederken Hz. Peygamber'in aşûrâ gününü kastettiğini belirtmiştir.]