8054 Kayıt Bulundu.
Bize Yahya b. Musa, ona Abdullah b. Vehb, ona Yunus, ona da İbn Şihâb, Ebu Hureyre'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Namaz (için) ezanı, ancak abdestli kişi okur." [Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Bu, önceki hadisten daha sahihtir. Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Ebu Hureyre hadisini, İbn Vehb merfu olarak rivayet etmemiştir. Bu hadis Velid b. Müslim'in hadisinden daha sahihtir. Zührî, Ebu Hureyre'den hadis işitmemiştir. Âlimler ezanın abdestsiz olarak okunup okunamayacağı hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bazıları bunu hoş karşılamamışlardır (mekruh görmüşlerdir). Şâfi'î ve İshak bu görüştedir. Bir kısmı ise bu hususta ruhsat tanımışlardır. Süfyân es-Sevrî, İbn Mübârek ve Ahmed (b. Hanbel) de bu görüştedir.]
Açıklama: Rivayet munkatıdır. İbn Şihab ile Ebu Hureyre arasında inkıta' vardır.
Bize Hennâd, ona Ebu Ahvas ve Ebu Muaviye, ona el-A'meş, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "İmam, cemaatin sorumluluğunu taşır; müezzin ise emin kişidir. Allah’ım, imamlara doğru yolu göster, müezzinleri mağfiret et." [Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Bu konuda Âişe, Sehl b. Sa'd ve Ukbe b. Âmir'den de hadis rivayet edilmiştir. Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Ebu Hureyre'nin bu hadisini, Süfyan es-Sevrî, Hafs b. Ğiyâs ve daha pek çok kimse el-A'meş'ten, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir. Esbât b. Muhammed de, el-A'meş'ten: 'Bana biri, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre Hz. Peygamber'den (sav) rivayet edildiğine göre' denilerek nakletmiştir. (Yine) Nâfi' b. Süleyman, Muhammed b. Ebu Salih'ten, ona babası, ona da Aişe Hz. Peygamber'den (sav) bu hadisi rivayet etmiştir. Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Ebu Zür'a'yı şöyle derken işittim: 'Ebu Salih'in Ebu Hureyre'den naklettiği hadis, Ebu Salih'in Âişe'den rivayet ettiği hadisten daha sahihtir.' Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Muhammed' (Buhârî'yi) şöyle derken işittim: 'Ebu Salih'in Âişe'den rivayet ettiği hadis daha sahihtir.' Yine Buhari, Ali b. el-Medînî'nin 'Bu konuda, Ebu Salih'in ne Ebu Hureyre'den ne de Âişe'den rivayet ettiği hadisler sabittir' dediğini zikretmiştir.]
Açıklama: Hadisteki ''ضَامِنٌ'' ve ''مُؤْتَمَنٌ'' kelimelerinin tercümedeki gibi anlaşılabileceğine dair bk. Mübârekfûrî, Tuhfetü'l-ahvezî, Dârü'l-Kütübi'l-İlmiyye, I, 523)
Bize Ebu Küreyb Muhammed b. Alâ, ona Zeyd b. Hubâb, ona Mâlik b. Enes, ona Zührî, ona Said b. Müseyyeb ve Ebu Seleme b. Abdurrahman, onlara da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "İmam, âmin dediğinde siz de âmin deyin. Kimin âmin demesi meleklerin âmin demesine denk gelirse, Allah o kimsenin geçmiş günahlarını affeder." [Ebu İsa şöyle der ki: Ebu Hureyre hadisi, hasen-sahih bir hadistir.]
Bize İshak b. Musa el-Ensârî, ona Ma'n, ona Mâlik, ona Sümey, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber (sav)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "İmam, 'semi'allâhu li-men hamideh' dediğinde, siz 'Rabbenâ ve leke'l-hamd' deyin. Çünkü, kimin bu sözü meleklerin sözüne denk gelirse geçmiş günahları bağışlanır." [Ebu İsa şöyle der ki: Bu, hasen-sahih bir hadistir. Nebî'nin (sav) ashabı ve ondan sonra gelen bir kısım ilim ehli nezdinde amel, buna göredir. İlim ehli, İmam 'semiallâhu li-men hamideh, rabbenâ ve leke'l-hamd' dediğinde imamın arkasındaki cemaatin sadece 'Rabbenâ ve leke'l-hamd' demesini benimsemişlerdir. Ahmed de bu görüştedir. İbn Sîrîn ve başkaları ise; İmamın arkasındaki cemaat de imamın dediği gibi 'Semiallâhu li-men hamideh, rabbenâ ve leke'l-hamd' der görüşündedir. Şâfiî ve İshak da bu görüştedir.]
Bize Mahmud b. Ğaylân, ona Abdürrezzâk, ona Ma'mer, ona Hemmâm b. Münebbih, ona da Ebu Hüreyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Sizden biri (namazı) beklediği sürece namazda (imiş gibi sayılır) ve melekler de, sizden biri mescitte kalıp hadeste bulunmadığı sürece "Allah'ım! Onu affet, Allahım! Ona merhamet et" diye dua ederler. Hadramevt (beldesinden) bir adam, "Ey Ebu Hüreyre, hades de nedir?" diye sordu. O (Ebu Hüreyre) ise, "Sesli ya da sessiz yellenmektir" diye cevap verdi. Bu konuda Ali, Ebu Saîd, Enes, Abdullah b. Mesud ve Sehl b. Sa'd'dan da hadis rivayet edilmiştir. Ebu İsa (Tirmizi) şöyle demiştir: Ebu Hüreyre'nin naklettiği hadis, hasen-sahih bir hadistir.
Bize Ebu Küreyb Muhammed b. Alâ, ona Zeyd b. Hubâb, ona Mâlik b. Enes, ona Zührî, ona Said b. Müseyyeb ve Ebu Seleme b. Abdurrahman, onlara da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "İmam, âmin dediğinde siz de âmin deyin. Kimin âmin demesi meleklerin âmin demesine denk gelirse, Allah o kimsenin geçmiş günahlarını affeder." [Ebu İsa şöyle der ki: Ebu Hureyre hadisi, hasen-sahih bir hadistir.]
Bize Ebu Küreyb Muhammed b. 'Alâ el-Hemdânî, ona Zeyd b. Hubâb, ona Ömer b. Ebu Has'am, ona Yahya b. Ebu Kesîr, ona Ebu Seleme, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Kim, akşam namazından sonra aralarında kötü konuşmaksızın altı rekat (nafile) namaz kılarsa, 12 yıllık ibadete denk (sevap sahibi) olur". Ebu İsa şöyle demiştir: Hz.Aişe vasıtasıyla Nebî'den (sav) "Allah, akşam namazından sonra 20 rekat (nafile) namaz kılana cennette bir ev inşa eder" buyurduğu rivayet edilmiştir. [Ebu İsa şöyle demiştir: Ebu Hureyre hadisi, garîb bir hadis olup onu, sadece Zeyd b. Hubâb'ın Ömer b. Ebu Has'am'dan rivayetiyle bilmekteyiz. Muhammed b. İsmail (el-Buhârî'yi), 'Ömer b. Abdullah b. Ebu Has'am, münkerü'l-hadistir' derken işittim. (Buhârî), onu şiddetli bir şekilde zayıf saymıştır.]
Bize Ali b. Hucr, ona Abdullah b. Mübârek ve Hikl b. Ziyâd, onlara Evzâî, ona Kurre b. Abdurrahman, ona ez-Zührî, ona Ebu Seleme, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: Selamı uzatmamak sünnettir. Ali b. Hucr, Abdullah b. Mübarek'ten naklen "selamı uzatmamak" demiştir. [Ebu İsa şöyle demiştir: bu, hasen-sahih bir hadistir. Bu, ilim ehlinin müstehap gördüğü (yestehibuhu) görüştür. İbrahim en-Nehaî'den rivayet edildiğine göre o, "tekbir ve selam uzatılmaz" demiştir. Hikl (için) Evzâî'nin katibidir denilirdi.]
Açıklama: Hadisteki ''ضَامِنٌ'' ve ''مُؤْتَمَنٌ'' kelimelerinin tercümedeki gibi anlaşılabileceğine dair bk. Mübârekfûrî, Tuhfetü'l-ahvezî, Dârü'l-Kütübi'l-İlmiyye, I, 523)