8054 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Alâ ve İbrahim b. Musa, onlara İbn Mübarek, ona Hasan b. Zekvan, ona Süleyman el-Ahvel, ona Ata, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav), namazda, elbiseyi yere değecek kadar sarkıtmayı ve kişinin ağzını kapatmasını yasakladı." [Ebû Davud şöyle demiştir: Bu hadisi İsl, Ata'dan, o da Ebu Hureyre vasıtasıyla Hz. Peygamber'den (sav) rivayet ettiğine göre o, namazda, elbiseyi (yere değecek kadar) sarkıtmayı yasaklamıştır.]
Açıklama: ''...(yere değecek kadar)...'' ve ''...(sarığının bir kısmı ile)...'' ifadeleri için bk. Azîmâbâdî, Avnu'l-Ma'bûd, II, 244; 245.
Bize Ahmed b. Salih, ona Anbese, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona Said b. Müseyyeb ve Ebu Seleme b. Abdurrahman, onlara da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Namaz için kamet getirildiğinde koşarak gelmeyin; sakin bir şekilde yürüyerek gelin. Yetiştiğinizi kılın; kaçırdığınızı da tamamlayın." [Ebu Davud şöyle demiştir: Sadece İbn Uyeyne, ez-Zührî'den naklen "kaza edin" şeklinde rivayette bulunmuştur. Muhammed b. Amr, Ebu Seleme'den, o da Ebu Hureyre ve Cafer b. Rabîa, el-A'rec'den, o da Ebu Hureyre'den rivayetle "tamamlayın" şeklinde nakletmiştir. İbn Mesud, Ebu Katade ve Enes, Hz. Peygamber'den (sav) aktardıkları rivayette "tamamlayın" lafzını zikretmişlerdir.]
Bize Müsedded, ona Yahya; (T) Bize Müsedded, ona İsmail, -mana aynıdır- onlara Hişam b. Ebu Abdullah, ona Yahya b. Ebu Kesir, ona İkrime, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Sizden biri (tek bir) elbise ile namaz kıldığında (elbisenin) iki tarafını (omuzlarının birinin altından, diğerinin de üstünden geçirmek suretiyle) boynuna assın."
Bize Süleyman b. Harb ve Müslim b. İbrahim, -mana aynıdır- onlara Vüheyb, ona Musab b. Muhammed, ona Ebû Salih, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "İmam, ancak kendisine uyulsun diye tayin edilmiştir. O tekbir getirdiğinde siz de tekbir getirin. O tekbir getirmedikçe sizler tekbir getirmeyin. O rükûa gittiğinde siz de rükûa gidin. O rükûa gitmedikçe sizler rükûa gitmeyin. O semi'allâhu li-men hamide dediğinde sizler, Allahümme! Rabbenâ leke'l-hamd deyin. -(Hadisin ravilerinden) Müslim ise "ve leke'l-hamd" şeklinde rivayette bulunmuştur- O secde yaptığında siz de secde yapın. O secde yapmadıkça siz secde yapmayın. O namazı ayakta kıldığında siz de ayakta namaz kılın. O namazı oturarak kıldığında sizler de topluca oturarak namaz kılın." [Ebû Davud şöyle demiştir: "Allahümme! Rabbenâ leke'l-hamd" lafzını, bana, ashabımızdan bir kısım insanlar Süleyman'dan naklen bildirmiştir.]
Bize Abdülvehhab b. Necde, ona Bakiyye b. Şuayb b. İshak, onlara el-Evzaî, ona Muhammed b. Velid, ona Said b. Ebu Said, ona babası (Keysan), ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Sizden biri namaz kılıp sandaletlerini çıkardığında kimseye rahatsızlık vermesin. Onları ya ayaklarının arasına koysun ya da onlarla beraber namaz kılsın."
Bize Ahmed b. Salih, ona Anbese, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona Said b. Müseyyeb ve Ebu Seleme b. Abdurrahman, onlara da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Namaz için kamet getirildiğinde koşarak gelmeyin; sakin bir şekilde yürüyerek gelin. Yetiştiğinizi kılın; kaçırdığınızı da tamamlayın." [Ebu Davud şöyle demiştir: Sadece İbn Uyeyne, ez-Zührî'den naklen "kaza edin" şeklinde rivayette bulunmuştur. Muhammed b. Amr, Ebu Seleme'den, o da Ebu Hureyre ve Cafer b. Rabîa, el-A'rec'den, o da Ebu Hureyre'den rivayetle "tamamlayın" şeklinde nakletmiştir. İbn Mesud, Ebu Katade ve Enes, Hz. Peygamber'den (sav) aktardıkları rivayette "tamamlayın" lafzını zikretmişlerdir.]
Açıklama: Bildirildiğine göre hadis sahih olsa da bu rivayet, isnaddaki Musab b. Muhammed sebebiyle ''kavî''dir. Senetteki diğer râviler ise sika kimselerdir (Ebu Davud, Sünen, thk. Şuayb Arnaut ve Muhammed Karabelli, Dârü'r-Risâleti'l-'Âlemiyye, I, 452, dpt. 1).
Açıklama: ''...(yere değecek kadar)...'' ve ''...(sarığının bir kısmı ile)...'' ifadeleri için bk. Azîmâbâdî, Avnu'l-Ma'bûd, II, 244; 245.