8054 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Kureyb ve Muhammed b. Sabbâh, onlara Âiz b. Habib, ona Salih b. Hassân el-Ensârî, ona Muhammed b. Ka'b el-Kurazî, ona da İbn Abbâs, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Dua ettiğinde avuçlarının içini havaya kaldırarak dua et, dışıyla değil. Duaya son verdiğin zaman da avuçlarının içini yüzüne sür."
Bize Bündâr Muhammed b. Beşşâr, ona Yahya b. Said ve Abdurrahman b. Mehdî, onlara Süfyân, ona Seleme b. Küheyl, ona Hucr b. Anbes, ona da Vâil b. Hucr şöyle rivayet etmiştir: "Ben, Rasulullah'ın (sav), (Gazaba uğramışların ve sapmışların yoluna değil)' ayetini okuduğunda, âmîn dediğini ve derken de sesini uzattığı işittim." [Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Bu konuda Ali ve Ebu Hureyre'den de hadis rivayet edilmiştir. Vâil b. Hucr hadisi, hasen bir hadistir. Nebî'nin (sav) ashabından, tâbiîn ve onlardan sonra gelenlerden ilim ehli pek çok kimse bu görüşte olup, 'Kişi âmîn derken sesini yükseltir, kısmaz' görüşünü benimsemişlerdir. Şâfiî, Ahmed ve İshak da bu görüştedir. Bu hadisi bize Şu'be, ona Seleme b. Küheyl, ona Ebu Anbes Hucr, ona Alkame b. Vâil, ona da babası (Vâil), Hz. Peygamber (sav)'den şöyle rivayet etmiştir: 'Nebî (sav) 'Gazaba uğramışların ve sapmışların yoluna değil) ayetini okuyup bitirdiğinde, âmîn der ve derken de sesini kısardı.' Tirmizî, Muhammed (b. İsmail el-Buhârî)'den bu hadis hakkında şu değerlendirmelerde bulunduğunu aktarır: 'Bu konuda Süfyan hadisi, Şu'be rivayetinden daha sahihtir. Şu'be, bu hadisi naklederken bazı yerlerde yanılmıştır; Hadisin Ebu Anbes Hucr'dan geldiğini söylemiştir ki, doğrusu Hucr b. Anbes olmalıdır ve o Ebu Seken diye künyelenir. Senedde Alkame b. Vâil ilavesinde bulunmuştur. Ancak hadis Alkame'den rivayet edilmeyip Hucr b. Anbes vasıtasıyla Vâil b. Hucr'dan rivayet edilmiştir. Sonra 'Hz. Peygamber âmin derken sesini kıstı' demiştir, lakin doğrusu 'sesini uzattı' olmalıdır.' Tirmizî bu hadisi Ebu Zür'a'ya sorduğunu ve onu bu hadis hakkında şöyle dediğini de aktarır: 'Bu konudaki Süfyan hadisi, Şu'be'nin rivayetinden daha sahihtir. Nitekim Alâ b. Salih el-Esedî, Seleme b. Küheyl'den Süfyan'ın rivayetine benzer şekilde rivayette bulunmuştur'.]
Bize Kuteybe, ona Ebu Ahvas, ona Ebu İshak, ona Büreyd b. Ebu Meryem, ona Ebu Havrâ es-Sa'dî, ona da Hasan b. Ali (r.anhuma) şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) bana vitir namazında okuyacağım şu kelimeleri (duayı) öğretmişti: Allahım! Hidayet ettiklerin arasına beni de kat. Afiyet verdiklerin arasına beni de kat. Dost edindiğin kimseler arasına beni de dahil et. Bana verdiğin şeyleri hakkımda bereketli kıl. Hükmettiğin şeylerin şerrinden beni koru. Zira hükmeden ancak sensin, senin hükmün çiğnenemez. Senin dost edindiklerin rezil rüsvâ da olmaz. Rabbimiz! Yüce ve ulu olan sensin!" [Bu konuda Hz. Ali'den de hadis rivayet edilmiştir. Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Bu, hasen bir hadis olup onu sadece Ebu Havrâ'nın rivayet ettiği tarik vasıtasıyla bilmekteyiz. Ebu Havra es-Sa'dî'nin ismi, Rabî'a b. Şeybân'dır. Vitir namazında okunacak kunût duası hususunda, Nebî'den (sav) bu rivayetten daha güzel bir haberin nakledildiğini bilmiyoruz. İlim ehli vitir namazında okunan kunût meselesinde ihtilaf etmiştir. Abdullah b. Mesud, senenin tamamında vitir namazında kunût yapılmasını benimseyip, bunun rükûdan önce eda edilmesi görüşünü tercih etmiştir. Bu, bazı ilim ehlinin de yaklaşımıdır ki Süfyân es-Sevrî, İbn Mübârek, İshak ve Kûfeli alimler bu görüştedir. Ali b. Ebu Tâlib'den rivayet edildiğine göre o, sadece Ramazan'ın son yarısında (vitir namazında) kunût yapar, onu da rükûdan sonra yapardı. Bir kısım ilim ehli de bu görüşü benimsemiştir ki, Şâfiî ve Ahmed bunlar arasındadır.]
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, ona Şerîk, ona Ebu İshak, ona Bureyd b. Ebu Meryem, ona da Ebu’l-Havrâ, Hasan b. Ali’nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Dedem Rasulullah (sav) bana vitir namazındaki kunutta şu kelimeleri (duayı) okumayı öğretti: Allah’ım! Afiyet verdiklerin arasında bana da afiyet ver. Kendine dost edindiğin kimseler arasına beni de kat. Kendilerine hidayet verdiklerin arasına beni de dahil et. Takdir ettiğin kötülüklerden beni koru. Bana verdiğin şeyleri benim için bereketlendir. Şüphesiz hüküm veren sensin, senin hükmüne karşı gelinmez. Senin dost edindiğin kimse asla zelil olmaz. Rabbimiz! Seni her türlü eksiklikten tenzih ederim. Sen pek mübarek ve pek yücesin."
Bize Ahmed b. Süleyman, ona Yahya b. Âdem, ona Malik b. Miğvel, ona Zübeyir b. Adî, ona Talha b. Musarrif, ona Murre, ona da Abdullah şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) İsra gecesi Sitretü’l-Münteha’ya kadar götürüldü. Sitretü’l-Münteha altıncı semada olup, onun altından yukarıya yükseltilenler en son oraya gelir. Yukarısından indirilenlerde de oraya varır ve oradan alınır. (Yüce Allah) “O vakit Sidre’yi bürüyen bürüyordu” (Necm, 16) buyurmaktadır. (Ravi) der ki: Bunlar (Sidreyi bürüyenler) altın kelebeklerdir. Burada, Hz. Peygamber'e üç şey verildi: Beş vakit namaz, Bakara suresinin son ayetleri ve ümmetinden olup Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamış kimselerin büyük günahlarının bağışlanacağı müjdesi."
Açıklama: Rivayet munkatıdır. Ebu Ubeyde ile İbn Mesud arasında inkıta' vardır.