Giriş

Bana İshak, ona Ebu Âmir el-Akadî, ona Kurre, ona da Ebu Cemre şöyle rivâyet etmiştir: "Abdullah b. Abbas’a 'Benim, içinde şıra yapılan bir testim var, onu tatlı olarak içiyorum. Eğer onu çokça içer, sonra da gidip bir cemaatin arasında uzun süre oturursam, (sarhoşlar gibi) rezil duruma düşmekten korkarım' dedim. İbn Abbas da şöyle dedi: Rasulullah'a (sav.) Abdülkays heyeti geldi. Hz. Peygamber (sav.) gelenleri 'Hoş geldiniz. Allah utandırmasın ve pişman etmesin!' diyerek karşıladı. Gelenler 'Ey Allah’ın Rasulü; sizinle bizim aramızda Mudar kabilesinin müşrikleri bulunmaktadır. Dolayısıyla sana ancak haram aylarda gelebiliyoruz. Bu bakımdan bize açık ve kesin şeyler emret ki, onları yaptığımızda cennete girelim ve geride bıraktıklarımıza onları haber verelim' dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav.) şöyle buyurdu:" "Ben size dört şeyi emrediyor ve dört şeyi de yasaklıyorum. Size önce Allah’a imanı emrediyorum. biliyor musunuz, Allah'a iman nedir? Allah'tan başka ilâh olmadığına şehadet etmektir. Sonra size namaz kılmayı, zekât vermeyi, Ramazan'da oruç tutmayı ve bir de ganimetin beşte birini vermenizi emrediyorum. Ayrıca size dübbâ (kurumuş kabaktan yapılan şarap testisi), nakîr (hurma kütüğünün içi oyularak yapılan şarap fıçısı), hantem (şarap küpü) ve müzeffet (içi ziftle kaplanmış şarap kabı) denilen kapları kullanmanızı da yasaklıyorum."


Açıklama: Burada zikredilen kapların hepsi de içine konulan sıvıyı emen bir maddeden yapılmışlardı. Yasaklanmasının sebebi de, bu kapların daha önce şarap için kullanılmış olmasıdır. Kaplar, daha önce emdiği şarabı, bilahare içine konulan sıvı bir maddeye kusacağı için onu da haram kılar. Dolayısıyla bu tür kaplara şıra ve benzeri sıvı maddelerin konulması yasaklanmıştır. Ancak bu yasak, bilâhare Büreyde hadîsi ile kaldırılmıştır.

    Öneri Formu
34495 B004368 Buhari, Megâzî, 69

Bize Yunus b. Muhammed, ona Harb b. Meymûn Ebu Hattâb el-Ensârî, ona Nadr b. Enes, ona da Enes'in rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Ben sıratın başında, ümmetimin onu geçmesini bekleyip dururken Hz. İsa (as) bana gelerek 'Ey Muhammed, işte bu peygamberler sana geldiler — yahut sana toplandılar — ve şu anda içinde bulundukları sıkıntı ve darlıktan dolayı, ümmetlerin bu kalabalık hâlini dağıtsın ve onları dilediği tarafa sevk etsin diye Allah Teâlâ’ya dua ediyorlar. Mahşer halkı, terden yular vurulmuş gibi boğulmuş hâldedir. Mümin yalnızca hafif bir nezle gibi, kâfir ise ölüm baygınlığı içinde' dedi. (Ravi) der ki: Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav), İsa’ya (as) 'Bekle, sana döneceğim' dedi. Ardından Arş’ın altına gitti. Orada ne seçilmiş bir melek, ne de gönderilmiş bir peygamberin erişemeyeceği hallere erişti. Aziz ve Celil Allah, Cebrâil’e 'Muhammed’e git ve ona 'Başını kaldır! İste, sana verilecek! Şefaat et, şefaatin kabul edilecek' de' buyurdu. Hz. Peygamber (sav) der ki: Ben de ümmetim için şefaat ettim ve bana her doksan dokuz kişiden birini çıkarmam için izin verildi. Bundan sonra Rabbimin huzuruna gelip durdum. Her ne zaman O’nun huzurunda bir konumda bulunduysam her defasında şefaatim kabul edildi. Nihayet Aziz ve Celil Allah bana şöyle buyurdu: Ey Muhammed! Ümmetinden, Allah’ın kullarından her kim ihlasla bir gün “Lâ ilâhe illallah” demiş ve bu hâl üzere ölmüşse onu cennete sok."


Açıklama: Hadisin metninde garabet vardır.

    Öneri Formu
61403 HM012855 İbn Hanbel, III, 178

Bize Yezîd, ona Hammâd b. Seleme, ona Sâbit el-Bünânî, ona Enes b. Mâlik, ona da Abdullah b. Mes‘ûd'un rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Cennete en son girecek kişi, sırat üzerinde yürüyen bir adam olacaktır. Bazen düşecek, bazen yürüyecek, bazen de ateş ona çarpacaktır. Sıratı geçince arkasına döner ve ateşe bakarak 'Beni senden kurtaran Allah, ne yücedir! Gerçekten Allah bana, önceki ve sonraki hiç kimseye vermediğini verdi' der. Bu sırada kendisine bir ağaç gösterilir. Ona bakar ve 'Ey Rabbim! Ne olur beni bu ağaca yaklaştır; onun gölgesinde serinleyeyim, suyundan içeyim' der. Allah Teâlâ 'Ey kulum! Belki seni ona yaklaştırırsam başka şey de istersin?' buyurur. Adam 'Hayır, Ey Rabbim! Senden başka bir şey istemeyeceğim' der ve Allah’a yeminle söz verir. Ama Rabbi onun başka şeyler de isteyeceğini bilir; çünkü sabredemeyeceği şeyleri görmektedir. Bunun üzerine Allah onu ağaca yaklaştırır. Sonra kendisine ondan daha güzel bir başka ağaç gösterilir. Ona bakar ve 'Ey Rabbim! Ne olur beni buna da yaklaştır; gölgesinde serinleyeyim, suyundan içeyim' der. Allah Teâlâ 'Ey kulum! Daha önce bana başka bir şey istemeyeceğine dair söz vermemiş miydin?' buyurur. O da 'Ey Rabbim! Bu kez senden başka bir şey istemeyeceğim' der ve tekrar yeminle söz verir. Fakat Rabbi onun yine başka bir şey isteyeceğini bilir. Yine ona o ağaca yaklaşma izni verilir. Bu defa cennet kapısının yanında, ondan da güzel bir ağaç gösterilir. Adam ona bakar ve 'Ey Rabbim! Ne olur beni bu ağaca yaklaştırayım; gölgesinde dinleneyim, suyundan içeyim' der. Allah Teâlâ ona 'Ey kulum! Bana başka bir şey istemeyeceğine dair söz vermemiş miydin?' buyurur. Adam 'Ey Rabbim! Artık senden başka bir şey istemeyeceğim' der ve yine Allah’a söz verir. Rabbi onun yine isteyeceğini bilir. Allah onu ağaca yaklaştırır. Sonra cennet ehlinden gelen sesleri duyar. Bu defa 'Ey Rabbim! Cenneti istiyorum! Cennet, cennet!' der. Allah Teâlâ ona 'Ey kulum! Bana başka bir şey istemeyeceğine dair söz vermemiş miydin?' buyurur. Adam 'Ey Rabbim! Ne olur, beni cennete koy' der. Bunun üzerine Allah Teâlâ 'Ey kulum! Benden ne (alırsan) seni susturur? Seni cennete alıp, dünya kadar bir nimet ve onun bir misli kadarını daha sana versem, razı olur musun?' buyurur. Adam (şaşkınlıkla) 'Ey azamet sahibi Rabbim! Sen benimle alay mı ediyorsun?' der." "Abdullah b. Mes‘ûd bu sözleri aktarırken öyle güldü ki, azı dişleri göründü. Sonra 'Bana neden güldüğümü sormayacak mısınız?' dedi. Onlar da 'Neden güldün?' dediler. O da şöyle dedi: Çünkü Rasulullah (sav) bu kıssayı anlatırken güldü, sonra 'Bana neden güldüğümü sormayacak mısınız?' buyurdu. Biz de 'Ey Allah’ın Rasulü, neden güldünüz?' dedik. Hz. Peygamber (sav) de şöyle buyurdu: Kulun 'Sen benimle alay mı ediyorsun; hem de Sen, azamet sahibi Rabb iken' demesi üzerine Rabbin gülmesinden dolayı."


    Öneri Formu
53593 HM003714 İbn Hanbel, I, 392

Bize Ebu Tahir, ona Abdullah b. Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona Ebu Said el-Hudrî;(T) Bize Harmele b. Yahya ve Ahmed b. Abdurrahman el-Fihrî, o ikisine İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona da Ebu Seleme b. Abdurrahman ve Dahhak el-Hemedanî'nin rivayet ettiğine göre Ebu Said el-Hudrî şöyle demiştir: "Bir keresinde Rasulullah (sav) ganimet taksim ederken yanında bulunuyorduk. Bu sırada yanına Temim oğulları kabilesinden Zülhüveysıra isimli biri geldi ve 'Ey Allah'ın Rasulü! (Ganimetleri taksim ederken) adil ol!' dedi. Rasulullah (sav) 'Yazıklar olsun sana! Ben de adil değilsem başka kim adil olabilir ki. Eğer adil olmasaydım sen büsbütün kaybederdin' buyurdu. Ömer b. Hattab (ra) 'İzin ver. Şunun boynunu vurayım' dedi. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: Ona dokunma. Onun öyle arkadaşları vardır ki sizden birisi onların kıldığı namaza ve oruca bakınca, kendi namazını ve orucunu azımsar. Onun bu arkadaşları, Kur'an okur ancak, okudukları Kur'an boğazlarından aşağı geçmez ve okun avı (deldikten sonra) çıkıp gittiği gibi İslam'dan çıkarlar. Bu okun ucundaki demirli kısma bakılır (ama avdan ona bulaşan) hiçbir şey bulunamaz. Sonra okun ucunun üst kısmına bakılır, yine (avdan ona bulaşan) hiçbir şey bulunamaz. Sonra okun çubuğuna bakılır, ama yine (avdan ona bulaşan) hiçbir şey olmadığı görülür. Son olarak okun (en son kısmındaki) tüylere bakılır. Ancak okun delip geçtiği dışkı ve kandan hiçbir şey bulunamaz. Bunların alameti aralarında bulunan siyah bir adamdır. Bu adamın pazılarından birisi kadın göğsü veya titreyen bir et parçası gibidir. Onlar, Müslümanlar arasında ihtilaflar baş gösterdiğinde ortaya çıkacaklar." Ebu Said der ki: Ben bu hadisi Rasulullah'tan (sav) işittiğime ve Ali b. Ebu Talib'in (ra) onlarla savaştığına tanıklık ederim. O savaşırken ben de yanındaydım. Sözü edilen adamın aranmasını emretmiş, adam bulunmuş ve getirilmişti. Baktım ki adam tam da Rasulullah'ın (sav) anlattığı şekildeydi.


    Öneri Formu
279826 M002456-2 Müslim, Zekat, 148

Bize Ebu Tahir, ona Abdullah b. Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona Ebu Said el-Hudrî;(T) Bize Harmele b. Yahya ve Ahmed b. Abdurrahman el-Fihrî, o ikisine İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona da Ebu Seleme b. Abdurrahman ve Dahhak el-Hemedanî'nin rivayet ettiğine göre Ebu Said el-Hudrî şöyle demiştir: "Bir keresinde Rasulullah (sav) ganimet taksim ederken yanında bulunuyorduk. Bu sırada yanına Temim oğulları kabilesinden Zülhüveysıra isimli biri geldi ve 'Ey Allah'ın Rasulü! (Ganimetleri taksim ederken) adil ol!' dedi. Rasulullah (sav) 'Yazıklar olsun sana! Ben de adil değilsem başka kim adil olabilir ki. Eğer adil olmasaydım sen büsbütün kaybederdin' buyurdu. Ömer b. Hattab (ra) 'İzin ver. Şunun boynunu vurayım' dedi. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: Ona dokunma. Onun öyle arkadaşları vardır ki sizden birisi onların kıldığı namaza ve oruca bakınca, kendi namazını ve orucunu azımsar. Onun bu arkadaşları, Kur'an okur ancak, okudukları Kur'an boğazlarından aşağı geçmez ve okun avı (deldikten sonra) çıkıp gittiği gibi İslam'dan çıkarlar. Bu okun ucundaki demirli kısma bakılır (ama avdan ona bulaşan) hiçbir şey bulunamaz. Sonra okun ucunun üst kısmına bakılır, yine (avdan ona bulaşan) hiçbir şey bulunamaz. Sonra okun çubuğuna bakılır, ama yine (avdan ona bulaşan) hiçbir şey olmadığı görülür. Son olarak okun (en son kısmındaki) tüylere bakılır. Ancak okun delip geçtiği dışkı ve kandan hiçbir şey bulunamaz. Bunların alameti aralarında bulunan siyah bir adamdır. Bu adamın pazılarından birisi kadın göğsü veya titreyen bir et parçası gibidir. Onlar, Müslümanlar arasında ihtilaflar baş gösterdiğinde ortaya çıkacaklar." Ebu Said der ki: Ben bu hadisi Rasulullah'tan (sav) işittiğime ve Ali b. Ebu Talib'in (ra) onlarla savaştığına tanıklık ederim. O savaşırken ben de yanındaydım. Sözü edilen adamın aranmasını emretmiş, adam bulunmuş ve getirilmişti. Baktım ki adam tam da Rasulullah'ın (sav) anlattığı şekildeydi.


    Öneri Formu
279828 M002456-4 Müslim, Zekat, 148

Bize Ebu Tahir, ona Abdullah b. Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona Ebu Said el-Hudrî;(T) Bize Harmele b. Yahya ve Ahmed b. Abdurrahman el-Fihrî, o ikisine İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona da Ebu Seleme b. Abdurrahman ve Dahhak el-Hemedanî'nin rivayet ettiğine göre Ebu Said el-Hudrî şöyle demiştir: "Bir keresinde Rasulullah (sav) ganimet taksim ederken yanında bulunuyorduk. Bu sırada yanına Temim oğulları kabilesinden Zülhüveysıra isimli biri geldi ve 'Ey Allah'ın Rasulü! (Ganimetleri taksim ederken) adil ol!' dedi. Rasulullah (sav) 'Yazıklar olsun sana! Ben de adil değilsem başka kim adil olabilir ki. Eğer adil olmasaydım sen büsbütün kaybederdin' buyurdu. Ömer b. Hattab (ra) 'İzin ver. Şunun boynunu vurayım' dedi. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: Ona dokunma. Onun öyle arkadaşları vardır ki sizden birisi onların kıldığı namaza ve oruca bakınca, kendi namazını ve orucunu azımsar. Onun bu arkadaşları, Kur'an okur ancak, okudukları Kur'an boğazlarından aşağı geçmez ve okun avı (deldikten sonra) çıkıp gittiği gibi İslam'dan çıkarlar. Bu okun ucundaki demirli kısma bakılır (ama avdan ona bulaşan) hiçbir şey bulunamaz. Sonra okun ucunun üst kısmına bakılır, yine (avdan ona bulaşan) hiçbir şey bulunamaz. Sonra okun çubuğuna bakılır, ama yine (avdan ona bulaşan) hiçbir şey olmadığı görülür. Son olarak okun (en son kısmındaki) tüylere bakılır. Ancak okun delip geçtiği dışkı ve kandan hiçbir şey bulunamaz. Bunların alameti aralarında bulunan siyah bir adamdır. Bu adamın pazılarından birisi kadın göğsü veya titreyen bir et parçası gibidir. Onlar, Müslümanlar arasında ihtilaflar baş gösterdiğinde ortaya çıkacaklar." Ebu Said der ki: Ben bu hadisi Rasulullah'tan (sav) işittiğime ve Ali b. Ebu Talib'in (ra) onlarla savaştığına tanıklık ederim. O savaşırken ben de yanındaydım. Sözü edilen adamın aranmasını emretmiş, adam bulunmuş ve getirilmişti. Baktım ki adam tam da Rasulullah'ın (sav) anlattığı şekildeydi.


    Öneri Formu
279829 M002456-5 Müslim, Zekat, 148

Bize Ebu Tahir, ona Abdullah b. Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona Ebu Said el-Hudrî;(T) Bize Harmele b. Yahya ve Ahmed b. Abdurrahman el-Fihrî, o ikisine İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona da Ebu Seleme b. Abdurrahman ve Dahhak el-Hemedanî'nin rivayet ettiğine göre Ebu Said el-Hudrî şöyle demiştir: "Bir keresinde Rasulullah (sav) ganimet taksim ederken yanında bulunuyorduk. Bu sırada yanına Temim oğulları kabilesinden Zülhüveysıra isimli biri geldi ve 'Ey Allah'ın Rasulü! (Ganimetleri taksim ederken) adil ol!' dedi. Rasulullah (sav) 'Yazıklar olsun sana! Ben de adil değilsem başka kim adil olabilir ki. Eğer adil olmasaydım sen büsbütün kaybederdin' buyurdu. Ömer b. Hattab (ra) 'İzin ver. Şunun boynunu vurayım' dedi. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: Ona dokunma. Onun öyle arkadaşları vardır ki sizden birisi onların kıldığı namaza ve oruca bakınca, kendi namazını ve orucunu azımsar. Onun bu arkadaşları, Kur'an okur ancak, okudukları Kur'an boğazlarından aşağı geçmez ve okun avı (deldikten sonra) çıkıp gittiği gibi İslam'dan çıkarlar. Bu okun ucundaki demirli kısma bakılır (ama avdan ona bulaşan) hiçbir şey bulunamaz. Sonra okun ucunun üst kısmına bakılır, yine (avdan ona bulaşan) hiçbir şey bulunamaz. Sonra okun çubuğuna bakılır, ama yine (avdan ona bulaşan) hiçbir şey olmadığı görülür. Son olarak okun (en son kısmındaki) tüylere bakılır. Ancak okun delip geçtiği dışkı ve kandan hiçbir şey bulunamaz. Bunların alameti aralarında bulunan siyah bir adamdır. Bu adamın pazılarından birisi kadın göğsü veya titreyen bir et parçası gibidir. Onlar, Müslümanlar arasında ihtilaflar baş gösterdiğinde ortaya çıkacaklar." Ebu Said der ki: Ben bu hadisi Rasulullah'tan (sav) işittiğime ve Ali b. Ebu Talib'in (ra) onlarla savaştığına tanıklık ederim. O savaşırken ben de yanındaydım. Sözü edilen adamın aranmasını emretmiş, adam bulunmuş ve getirilmişti. Baktım ki adam tam da Rasulullah'ın (sav) anlattığı şekildeydi.


    Öneri Formu
4293 M002456 Müslim, Zekat, 148

Bize Yakub, ona babası (İbrāhīm b. Sa‘d), ona İbn İshak, ona Salih b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf, ona Abdüleşhel oğullarının kardeşi Mahmud b. Lebîd, ona da Bedir ashabından Seleme b. Selâme b. Vakş şöyle demiştir: "Bizim, Abdüleşhel oğulları kabilesinden olan bir Yahudi komşumuz vardı. Allah Rasulü’nün (sav) gönderilişinden az bir zaman önce, bir gün evinden çıkarak bize uğradı ve Abdüleşhel oğullarının meclisinin önünde durdu. O sırada mecliste bulunanların en genci bendim. Üzerimde bir bürde olduğu halde ailemin avlusunda uzanmış yatıyordum. Bu Yahudi, ölümden sonra dirilişi, kıyameti, hesap ve mizanı, cennet ve cehennemi anlattı. Bunu, putlara tapan ve ölümden sonra dirilmenin gerçekleşeceğine inanmayan müşrik bir topluluğa anlatıyordu. Oradakiler 'Yazıklar olsun sana ey falanca! Gerçekten böyle bir şeyin olacağını mı sanıyorsun? Yani insanlar öldükten sonra diriltilecekler ve içinde cennet ile cehennem bulunan bir yurda götürülecekler, orada yaptıkları amellere göre karşılık görecekler, öyle mi?' dediler. Yahudi adam 'Evet! Ve adına yemin edilen Allah’a andolsun ki, insan ateşten payına düşene karşılık, bu dünyadaki en büyük tandıra sahip olmayı, onu hararetle ısıtıp içine sokulmayı, üstünün kapatılmasını, ama böylece o yarınki ateşten kurtulmayı isterdi' dedi. Bunun üzerine 'Yazıklar olsun sana, bunun alameti nedir?' dediler. O da '(Elini Mekke ve Yemen tarafına doğru işaret ederek), bu beldelerden birinden, elçi olarak gönderilecek bir peygamberdir' dedi. Onlar 'Peki, sence bu ne zaman gerçekleşir?' dediler. O yahut, yaşça o meclisin en küçüğü olana bana baktı ve 'Şayet ömrü yeterse bu delikanlı, o peygamberi mutlaka görür' dedi. Selâme der ki: Vallahi, bir kaç gün geçmemişti ki Allah Teâlâ Rasulünü gönderdi. O peygamber aramızda yaşadı. Biz ona iman ettik. Ama o Yahudi, haset ve azgınlık yüzünden inkâr etti. Biz de ona 'Yazıklar olsun sana ey falanca! Hani bize hakkında anlattıkların? Sen değil miydin onu anlatan?' dedik. O da 'Evet, ama işte o peygamber, bu kişi değil' dedi."


Açıklama: İsnad Muhammed b. İshâk dolayısıyla hasendir.

    Öneri Formu
64610 HM015935 İbn Hanbel, III, 467

Bize Ebu Tahir ve Yunus b. Abdüla'la, o ikisine Abdullah b. Vehb, ona Amr b. Haris, ona Bükeyr b. Eşec, ona Büsr b. Saîd, ona da Rasulullah'ın (sav) azatlısı Ubeydullah b. Ebu Rafi şöyle rivayet etmiştir: "Ali b. Ebu Talib'le birlikteyken, Haruriler ayaklandı ve 'Hüküm yalnızca Allah'ındır' dediler. Bunun üzerine Hz. Ali şöyle dedi: Bu, batıl için kullanılmış, hak bir sözdür. Bir keresinde Rasulullah (sav) bazı insanların niteliklerini anlatmıştı. Ben, bu vasıfları bunlarda (Haruriler'de) görüyorum:" "Onlar dilleriyle hakkı söylerler. Ancak söyledikleri hak söz -boğazına işaret ederek- buradan aşağı geçmez. Onlar Allah'ın en çok öfke duyduğu kimselerdendir. Onların içinde, ellerinden birisi koyun memesi veya koyun memesinin ucu gibi olan siyah bir adam vardır." "Ali b. Ebu Talib (ra) onları öldürünce 'Gidip şu siyah adamı bulun' dedi. Ancak hiçbir şey bulamadılar. Bunun üzerine Ali iki veya üç kez 'Dönün tekrar arayın. Allah'a yemin olsun ki ne ben yalan söyledim ne de bana yalan söylenmiştir' dedi. Sonunda siyah adamı bir yıkıntının içinde buldular ve getirip onun önüne koydular. Ubeydullah der ki: Ben, bu savaşa ve Hz. Ali'nin onlar hakkında söylediği söze şahit oldum." [Yunus rivayetine "Bükeyr der ki: Bir adam bana, İbn Huneyn'in 'ben o siyah adamı gördüm' dediğini rivayet etmiştir." ifadesini eklemiştir.]


    Öneri Formu
4314 M002468 Müslim, Zekat, 157

Bize Ebu Tahir ve Yunus b. Abdüla'la, o ikisine Abdullah b. Vehb, ona Amr b. Haris, ona Bükeyr b. Eşec, ona Büsr b. Saîd, ona da Rasulullah'ın (sav) azatlısı Ubeydullah b. Ebu Rafi şöyle rivayet etmiştir: "Ali b. Ebu Talib'le birlikteyken, Haruriler ayaklandı ve 'Hüküm yalnızca Allah'ındır' dediler. Bunun üzerine Hz. Ali şöyle dedi: Bu, batıl için kullanılmış, hak bir sözdür. Bir keresinde Rasulullah (sav) bazı insanların niteliklerini anlatmıştı. Ben, bu vasıfları bunlarda (Haruriler'de) görüyorum:" "Onlar dilleriyle hakkı söylerler. Ancak söyledikleri hak söz -boğazına işaret ederek- buradan aşağı geçmez. Onlar Allah'ın en çok öfke duyduğu kimselerdendir. Onların içinde, ellerinden birisi koyun memesi veya koyun memesinin ucu gibi olan siyah bir adam vardır." "Ali b. Ebu Talib (ra) onları öldürünce 'Gidip şu siyah adamı bulun' dedi. Ancak hiçbir şey bulamadılar. Bunun üzerine Ali iki veya üç kez 'Dönün tekrar arayın. Allah'a yemin olsun ki ne ben yalan söyledim ne de bana yalan söylenmiştir' dedi. Sonunda siyah adamı bir yıkıntının içinde buldular ve getirip onun önüne koydular. Ubeydullah der ki: Ben, bu savaşa ve Hz. Ali'nin onlar hakkında söylediği söze şahit oldum." [Yunus rivayetine "Bükeyr der ki: Bir adam bana, İbn Huneyn'in 'ben o siyah adamı gördüm' dediğini rivayet etmiştir." ifadesini eklemiştir.]


    Öneri Formu
279836 M002468-2 Müslim, Zekat, 157