2848 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Ebu Muaviye ve Veki', onlara A'meş, ona Ebû Salih, ona da Ebu Hureyre (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti. "Nefsim yed-i kudretinde olana yemin ederim ki iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe (kamil anlamda) iman etmiş olamazsınız. Size, yaptığınızda birbirinizi seveceğiniz bir şey göstereyim mi? Aranızda selamı yayın."
Açıklama: Müminlerin birbirlerini sevmeleri kamil anlamda iman etmiş olmaları için şarttır. Ancak iman etmedikçe cennete giremezsiniz cümlesindeki iman ise zahir manasına göre anlaşılır. Yani iman etmeyen kişilerin cennete giremeyecekleri belirtilmektedir. Öte yandan benzer lafızların zikredildiği Ebû Musa el-Eş'arî'den nakledilen bir hadiste Hz. Peygamber selam vesilesiyle bireysel sevgi ve saygının yanı sıra toplumsal ülfet ve birlikteliğin sağlanacağını daha farklı ifadelerle açıklamıştır.
Bize Muhammed b. Selâm, ona Mahled, ona İbn Cüreyc, ona Musa b. Ukbe, ona Nâfi', ona Ebu Hüreyre'nin (ra.) naklettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur. Ebu Asım da İbn Cüreyc'den yaptığı rivayette buna mutâbaat etti; buna göre İbn Cüreyc şöyle dedi: Bana Musa b. Ukbe, ona Nâfi', ona da Ebu Hüreyre'nin (ra.) naklettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah bir kulu sevdiği zaman Cebrail'e; 'Allah falan kişiyi seviyor, onu sen de sev!' diye nida eder ve Cebrail de onu sever. Sonra Cebrail gök ehline; 'Allah falan kulu seviyor, onu siz de sevin!' diye nida eder. Göktekiler de o kimseyi severler. Sonra yeryüzünde(ki insanların gönlüne) o kimse hakkında sevgi ve kabullenme duygusu konulur."
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Dahhâk b. Mahled arasında inkıta vardır.
Bize Ahmed b. Abde ed-Dabbî, ona Abdülaziz -ed-Derâverdî-, ona Alâ; (T) Bize Ümeyye b. Bistam -hadis Ümeyye'nin lafızlarıyla rivayet edilmiştir-, ona Yezid b. Zürey', ona Ravh, ona Alâ b. Abdurrahman b. Yakub, ona babası (Abdurrahman b. Yakub), ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet getirene ve bana ve getirdiğim dine iman edene kadar insanlarla mücadele etmem bana emredildi. Eğer bunu yaparlarsa canlarını ve mallarını benden korumuş olurlar. Ancak (dinin gerektirdiği bir hak veya ceza karşılığı olması) hali bunun dışındadır. Hesapları da Allah'a aittir."
Bize Abdullah b. Mesleme, ona Mâlik (b. Enes), ona Ebu Zinâd (Abdullah b. Zekvân), ona A'rec (Abdurrahman b. Hürmüz), ona da Ebu Hureyre (ra), Rasulullah’ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Sizden biri sakın 'Allah'ım dilersen beni bağışla, Allah'ım dilersen bana merhamet et' demesin. İstediğini kararlı olarak istesin. Çünkü Allah için hiçbir zorlayıcı yoktur."
Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyan, ona Amr, ona Tâvus, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Âdem (as) ile Musa (as) aralarında tartıştılar. Musa, Âdem'e “ey Âdem, sen, bizim babamızsın. Sen bizi hüsrana uğrattın ve Cennet'ten çıkardın!” dedi. Âdem de ona “ey Musa, Allah, kendisiyle konuşma şerefiyle seni seçti ve senin için eliyle (Tevrat'ı) yazdı. Böyleyken Beni yaratmadan kırk yıl önce takdir ettiği bir hükmünden dolayı mı beni kınıyorsun?” dedi. Böylece Âdem, Musa'ya tartışmada üstün gelmiş oldu, Âdem, Musa'ya tartışmada üstün gelmiş oldu." Ravi der ki: Rasulullah (sav), bu son cümleyi üç kez söyledi. Süfyan der ki: Bize Ebu Zinâd, ona A'rec, ona da Ebu Hureyre (ra), Hz. Peygamber'den (sav) bu hadisin benzerini rivayet etmiştir.
Bize Muhammed b. Selâm, ona Mahled, ona İbn Cüreyc, ona Musa b. Ukbe, ona Nâfi', ona Ebu Hüreyre'nin (ra.) naklettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur. Ebu Asım da İbn Cüreyc'den yaptığı rivayette buna mutâbaat etti; buna göre İbn Cüreyc şöyle dedi: Bana Musa b. Ukbe, ona Nâfi', ona da Ebu Hüreyre'nin (ra.) naklettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah bir kulu sevdiği zaman Cebrail'e; 'Allah falan kişiyi seviyor, onu sen de sev!' diye nida eder ve Cebrail de onu sever. Sonra Cebrail gök ehline; 'Allah falan kulu seviyor, onu siz de sevin!' diye nida eder. Göktekiler de o kimseyi severler. Sonra yeryüzünde(ki insanların gönlüne) o kimse hakkında sevgi ve kabullenme duygusu konulur."
Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyan, ona Amr, ona Tâvus, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Âdem (as) ile Musa (as) aralarında tartıştılar. Musa, Âdem'e “ey Âdem, sen, bizim babamızsın. Sen bizi hüsrana uğrattın ve Cennet'ten çıkardın!” dedi. Âdem de ona “ey Musa, Allah, kendisiyle konuşma şerefiyle seni seçti ve senin için eliyle (Tevrat'ı) yazdı. Böyleyken Beni yaratmadan kırk yıl önce takdir ettiği bir hükmünden dolayı mı beni kınıyorsun?” dedi. Böylece Âdem, Musa'ya tartışmada üstün gelmiş oldu, Âdem, Musa'ya tartışmada üstün gelmiş oldu." Ravi der ki: Rasulullah (sav), bu son cümleyi üç kez söyledi. Süfyan der ki: Bize Ebu Zinâd, ona A'rec, ona da Ebu Hureyre (ra), Hz. Peygamber'den (sav) bu hadisin benzerini rivayet etmiştir.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Ebu Muaviye ve Veki', onlara A'meş, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti. "Nefsim yed-i kudretinde olana yemin ederim ki iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe (kamil anlamda) iman etmiş olamazsınız. Size, yaptığınızda birbirinizi seveceğiniz bir şey göstereyim mi? Aranızda selamı yayın."
Açıklama: Müminlerin birbirlerini sevmeleri kamil anlamda iman etmiş olmaları için şarttır. Ancak iman etmedikçe cennete giremezsiniz cümlesindeki iman ise zahir manasına göre anlaşılır. Yani iman etmeyen kişilerin cennete giremeyecekleri belirtilmektedir. Öte yandan benzer lafızların zikredildiği Ebû Musa el-Eş'arî'den nakledilen bir hadiste Hz. Peygamber selam vesilesiyle bireysel sevgi ve saygının yanı sıra toplumsal ülfet ve birlikteliğin sağlanacağını daha farklı ifadelerle açıklamıştır.
Bize İbrahim b. Münzir, ona Muhammed b. Füleyh, ona Hilal, ona Atâ b. Yesâr, ona da Ebu Hüreyre'nin söylediğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Her kim Allah'a ve O'nun Rasulüne iman eder, namazını dosdoğru kılar, Ramazan orucu tutarsa onu cennete koymak Allah üzerinde bir haktır. O kişi ister Allah yolunda hicret etsin, isterse doğduğu memlekette otursun." Bunun üzerine sahâbîler, 'Ya Rasulallah! Bu haberi insanlara bu müjdeyi haber vermeyelim mi? dediler. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Şüphesiz cennette yüz derece vardır. Allah onları yolunda cihat edenler için hazırlamıştır. İki derece arasındaki uzaklık, gökle yer arasındaki uzaklık kadardır. Siz Allah'tan dilekte bulunduğunuzda, O'ndan Firdevs'i isteyin! Çünkü o, cennetin en faziletlisi ve en yücesidir. Onun üzerinde Rahman'ın arşı bulunur ve oradan cennet nehirleri fışkırıp çıkar."