2849 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Velîd, ona Leys, ona Saîd el-Makburî, ona da Ebu Şurayh el-Huzâî şöyle rivayet etmiştir "(Peygamber (sav) bu hadisi tebliğ ederken) Kulaklarım (Onu (sav)) duydu, kalbim (Onun (sav) sözünü) iyice ezberledi. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu 'Misafirlik üç gündür. (Bu üç günden birinci gün ve gece) misafirin câizesidir.' 'Onun câizesi nedir?" diye soruldu. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu '(Misafirin câizesi) bir gündür (bir gün ve bir gecelik ağırlanma). Her kim Allah'a ve âhiret gününe iman ediyorsa misafirine ikram etsin. Her kim Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsa ya hayır söylesin ya da sussun'."
Açıklama: Hadiste geçen "câize" kelimesi, misafire özel olarak hazırlanan hediye (câize) mahiyetindeki bir gün ve bir gecelik yemek/ikram anlamına gelir.
Bize Müsedded, ona Hammâd b. Zeyd, ona Amr ve Eyyûb, onlara Saîd b. Cübeyr, ona da ibn Abbas (ra) şöyle etmiştir: Bir adam Arafat'ta Hz. Peygamber (sav) ile birlikte vakfe yapıyordu. Adam aniden devesinden düştü. -Râvî Eyyûb, deve onun boynunu kırdı (وقص) dedi, Amr ise deve onu derhal öldürdü (قصع) dedi-. Neticede adam hemen öldü. Bunun üzerine Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Onu su ve sidir ile yıkayın ve iki (ihram) bezi ile kefenleyin. Ona koku sürmeyin, başına da bez sarmayın. Çünkü o kıyamet gününde -Eyyûb telbiye okuyarak, dedi; Amr ise telbiye getirerek dedi- diriltilecektir."
Bize Muhammed b. Ğureyr ez-Zührî, ona Yakub b. İbrahim, ona babası (İbrahim b. Sa'd), ona Salih b. Keysân, ona İbn Şihâb, ona Âmir b. Sa'd, ona da babası (Sa'd b. Ebî Vakkas) şöyle demiştir: (Müellefe-i kulûbdan) bir guruba Rasûlullah (sav) ganimetten mal veriyordu. O sırada ben de orada bulunuyordum. Rasûlullah (sav), o guruptan bir adama hiçbir şey vermedi, halbuki gurupta benim en çok beğendiğim kişi o adamdı. Ben hemen kalktım, Rasûlullah'ın (sav) yanına gittim ve kulağına şöyle fısıldadım: Falan adama neden bir şey vermedin? Vallahi ben onun mü'min olduğuna inanıyorum. Hz. Peygamber, "Yahut müslim olduğuna" buyurdu. Kısa bir süre sustum, sonra o adam hakkında bildiğim şeyler bana galip geldi ve tekrar; falan adama neden bir şey vermedin ey Allah'ın Resûlü? Vallahi ben onun mü'min olduğuna inanıyorum, dedim. Hz. Peygamber (sav) yine, "Yahut müslim olduğuna" buyurdu. Yine kısa bir süre sustum, sonra o adam hakkında bildiğim şeylerden dolayı dayanamayıp tekrar, falan adama neden bir şey vermedin ey Allah'ın resûlü? Vallahi ben onun mü'min olduğuna inanıyorum, dedim. Hz. Peygamber tekrar, "Yahut müslim olduğuna" diye söyledi. Yani "mümin" kelimesi yerine "müslim" dememi istiyordu. Sonra Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Ben bir adamı diğerlerinden daha çok sevdiğim halde, Cenâb-ı Hakk'ın onu yüzüstü cehenneme atacağından endişe ederek ondan başkalarına ikramda bulunurum." Yakub, babası İbrahim'den, o Salih'den, o da İsmail b. Muhammed'den rivâyet ettiğine göre, babası Muhammed bu hadîsi rivâyet ederken şunu da söylemiş: Rasûlullah (sav) elini boynumla omuzum arasında birleştirdi ve sonra bana şöyle dedi: "Bana bak ey Sa'd! Ben bir adamı diğerlerinden daha çok sevdiğim halde..." Ebu Abdullah el-Buhârî dedi ki: {Fekübkibû} kelimesi (Şuarâ, 94), "Ters çevrildiler" anlamına gelir. {Mukibben} kelimesi de (Mülk, 67/22), "Yüz üstü sürüklenmek" demektir. İnsanın yaptığı fiil başka birine etki etmediği zaman "ekebbe'r-reculu" (yani adam yüz üstü düştü) diye if'âl bâbından kullanılır. Fiil başkasına etki ettiği zaman ise "kebbe" diye sülasîden kullanılır ve Allah onu yüz üstü yere çaldı, ben onu yüz üstü yere attım manasına gelir.
Bize Ebu Nuaym, ona Ömer b. Zer; (T) Bana Yahya b. Cafer, ona Vekî', ona Ömer b. Zer, ona babası (Zer b. Abdullah), ona Said b. Cübeyr, ona da İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) Cebrail'e,: "Bizi daha fazla ziyaret edemez misin?" demişti. Bunun üzerine, 'Biz Rabbinin emri olmadıkça inmeyiz. Önümüzde ve arkamızda ne varsa O'nundur" meâlindeki âyet geldi.
Bize Müsedded, ona Yahya, ona İsmail, ona Kays, ona Ukbe b. Amr Ebu Mes'ûd şöyle rivâyet etti: Rasûlullah (sav) eliyle Yemen tarafına işaret etti ve şöyle buyurdu: "îmân Yemenli'dir, işte şu taraftadır. İyi biliniz ki, sertlik ve katı kalplilik de develerin kuyrukları dibinde gezinen çığırtkanlarda ve, şeytanın iki boynuzunun doğduğu yerdeki Rabîa ve Mudar kabilelerindedir."
Bize Ebu Nuaym, ona Ömer b. Zer; (T) Bana Yahya b. Cafer, ona Vekî', ona Ömer b. Zer, ona babası (Zer b. Abdullah), ona Said b. Cübeyr, ona da İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) Cebrail'e,: "Bizi daha fazla ziyaret edemez misin?" demişti. Bunun üzerine, 'Biz Rabbinin emri olmadıkça inmeyiz. Önümüzde ve arkamızda ne varsa O'nundur" meâlindeki âyet geldi.
Bize Muhammed b. Ğureyr ez-Zührî, ona Yakub b. İbrahim, ona babası (İbrahim b. Sa'd), ona Salih b. Keysân, ona İbn Şihâb, ona Âmir b. Sa'd, ona da babası (Sa'd b. Ebî Vakkas) şöyle demiştir: (Müellefe-i kulûbdan) bir guruba Rasûlullah (sav) ganimetten mal veriyordu. O sırada ben de orada bulunuyordum. Rasûlullah (sav), o guruptan bir adama hiçbir şey vermedi, halbuki gurupta benim en çok beğendiğim kişi o adamdı. Ben hemen kalktım, Rasûlullah'ın (sav) yanına gittim ve kulağına şöyle fısıldadım: Falan adama neden bir şey vermedin? Vallahi ben onun mü'min olduğuna inanıyorum. Hz. Peygamber, "Yahut müslim olduğuna" buyurdu. Kısa bir süre sustum, sonra o adam hakkında bildiğim şeyler bana galip geldi ve tekrar; falan adama neden bir şey vermedin ey Allah'ın Resûlü? Vallahi ben onun mü'min olduğuna inanıyorum, dedim. Hz. Peygamber (sav) yine, "Yahut müslim olduğuna" buyurdu. Yine kısa bir süre sustum, sonra o adam hakkında bildiğim şeylerden dolayı dayanamayıp tekrar, falan adama neden bir şey vermedin ey Allah'ın resûlü? Vallahi ben onun mü'min olduğuna inanıyorum, dedim. Hz. Peygamber tekrar, "Yahut müslim olduğuna" diye söyledi. Yani "mümin" kelimesi yerine "müslim" dememi istiyordu. Sonra Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Ben bir adamı diğerlerinden daha çok sevdiğim halde, Cenâb-ı Hakk'ın onu yüzüstü cehenneme atacağından endişe ederek ondan başkalarına ikramda bulunurum." Yakub, babası İbrahim'den, o Salih'den, o da İsmail b. Muhammed'den rivâyet ettiğine göre, babası Muhammed bu hadîsi rivâyet ederken şunu da söylemiş: Rasûlullah (sav) elini boynumla omuzum arasında birleştirdi ve sonra bana şöyle dedi: "Bana bak ey Sa'd! Ben bir adamı diğerlerinden daha çok sevdiğim halde..." Ebu Abdullah el-Buhârî dedi ki: {Fekübkibû} kelimesi (Şuarâ, 94), "Ters çevrildiler" anlamına gelir. {Mukibben} kelimesi de (Mülk, 67/22), "Yüz üstü sürüklenmek" demektir. İnsanın yaptığı fiil başka birine etki etmediği zaman "ekebbe'r-reculu" (yani adam yüz üstü düştü) diye if'âl bâbından kullanılır. Fiil başkasına etki ettiği zaman ise "kebbe" diye sülasîden kullanılır ve Allah onu yüz üstü yere çaldı, ben onu yüz üstü yere attım manasına gelir.