177 Kayıt Bulundu.
Bize Yusuf b. İsa, ona Vekî', ona İsrail b. Yunus, ona Şerîk, ona Simak b. Harb, ona da Câbir b. Semure'den (ra) rivâyet edildiğine göre; Rasûlullah (sav), intihar eden bir adamın cenaze namazını kılmadı. Ebû İsâ et-Tirmîzî şöyle demiştir: Bu hadis hasen-sahihtir. İlim adamları bu konuda ihtilafa düşmüşlerdir. Bir kısmı kıbleye dönüp namaz kılan herkesin ve intihar edenin bile cenaze namazı kılınır derler. Sûfyân es-Sevrî ve İshâk'ın görüşü bu şekildedir. Ahmed şöyle der: Devlet başkanı durumundaki imam intihar eden kimsenin namazını kılmaz başka birileri kılabilir.
Açıklama: Cabir b. Semure, intihar eden kimse ile ilgili Hz. Peygamber'in tavrına dikkatlerimizi çekmektedir. Buna göre Hz. Peygamber, cenaze namazı kılınmasını yasaklamamış ancak kendisi kılmamıştır. Dolayısıyla intihar edenin üzerine cenaze namazı kılınıp kılınmayacağı tartışma konusu olmuştur. Ehl-i kıble olan herkesin cenaze namazı kılınıp, kendisine dua edilebileceği fetvasından hareketle, namazının kılınacağı ancak imam/lider pozisyonunda olan birinin bunu yapmaması gerektiği düşünülmüştür. Özendirme ve normalleştirmeye neden olabileceği kaygısıyla bu ayırımı yapan Ahmed b. Hanbel, devlet başkanı durumundaki birinin kıldıramayacağını/kılmayacağını, onun dışındaki birinin kılmasında sakınca olmadığını beyan etmiştir. Bu rivayet ve tarihsel uygulama, ebedi vurgusuyla Cehennemlik olduğu iddiasını dile getiren rivayetlerin yeniden değerlendirilmesini gerektirmektedir.
Bize Muhammed b. Abdila’la, ona Hâlid, ona Şu’be, ona Süleyman rivayet etmiştir. Süleyman el-A'meş , Zekvân'ı Ebû Hureyre'den naklederken işittim, dedi. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Her kim kendini bir dağdan aşağı atıp da intihar ederse, o kimse cehennem ateşi içinde sonsuza kadar kendisini yüksekten aşağıya atar. Her kim zehir içerek kendisini öldürürse, o kimse de, cehennem ateşi içinde sonsuza kadar elindeki zehiri içip durur. Her kim de kendisini bir demir parçası ile öldürürse, cehennem ateşi içinde elindeki demirle sonsuza kadar karnını deşer durur ."
Açıklama: Ebu Hureyre'den gelen rivayetlerdeki farklılıkları bir araya getirmiş olan bu rivayette dağdan atmak, zehir içmek ve bir çisimle karnını deşmek şeklindeki üç tarz da zikredilmiş; ceza olarak da aynı şekilde Cehennemde sonsuz bir cezalandırmadan bahsedilmiştir. Oysaki bu, kelime-i şahadet getiren her müslümanın eninde sonunda cennete gideceği inancı ile çelişmektedir. Bu durumda söz politikası ile izah edilebilecek olan tergib-terhib sadedinde zikrkedilen bir beyan olarak değerlendirilmelidir.
Bize Mahmud b. Hâlid, ona Ebu'l-Velîd, ona Amr, ona Yahya, ona Ebû Kılâbe, ona da Sabit b. Dahhak'ın rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Kim yalan olarak İslâm’dan başka bir dine mensup olduğuna dair yemin ederse o dediği gibidir. Kim de bir şeyle kendini öldürürse ahirette kendisine aynı şeyle azap edilir."
Açıklama: İntihar etmek, aynı şekilde cezalandırılmayı gerektiren bir günah olarak görülmektedir. Aynı şekilde ifadesi, kişiyi hayattan koparan, takatini tüketen bir eylem olduğu dikkate alındığında önemli bir cezalandırma şekli olduğu anlaşılmaktadır. Ölümün olmadığı bir yerde, sürekli aynı şekilde azaba uğrayacak olması, Allah'a ait olan bir hakkın gaspı, imtihan dünyasında musibetler karşısında istenilen sabrı göstermeyerek Allah'a itaatsizliğin sonucudur. Dolayısıyla eylemin ne kadar büyük bir cürüm olduğunu anlaşılmaktadır.
Bize Abbas b. Abdülazim, ona Muâz b. Hânî, ona Harb b. Şeddâd, ona Yahya b. Ebu Kesîr, ona Abdülhamid b. Sinân, ona Ubeyd b. Umeyr, sahabi olan babasından naklederek şöyle diyor: "Bir adam Rasûlullah (sav)’e: “Ey Allah'ın Rasûlü! Büyük günahlar nelerdir” diye sordu. Rasûlullah (sav)’de: “Büyük günahlar yedi tanedir. Bunların da en büyükleri Allah’a ortak koşmak, haksız yere bir Müslümanı öldürmek, savaş anında savaştan kaçmaktır.”
Açıklama: Başkasını öldürmek ile aynı bağlamda değerlendirilen, kişinin kendi canına kıyması anlamına gelen intihar büyük günahların büyüklerinden biri olarak değerlendirilmiştir.
Bize Yusuf b. İsa, ona Vekî', ona İsrail b. Yunus, ona Şerîk, ona Simak b. Harb, ona da Câbir b. Semure'den (ra) rivâyet edildiğine göre; Rasûlullah (sav), intihar eden bir adamın cenaze namazını kılmadı. Ebû İsâ et-Tirmîzî şöyle demiştir: Bu hadis hasen-sahihtir. İlim adamları bu konuda ihtilafa düşmüşlerdir. Bir kısmı kıbleye dönüp namaz kılan herkesin ve intihar edenin bile cenaze namazı kılınır derler. Sûfyân es-Sevrî ve İshâk'ın görüşü bu şekildedir. Ahmed şöyle der: Devlet başkanı durumundaki imam intihar eden kimsenin namazını kılmaz başka birileri kılabilir.
Açıklama: Cabir b. Semure, intihar eden kimse ile ilgili Hz. Peygamber'in tavrına dikkatlerimizi çekmektedir. Buna göre Hz. Peygamber, cenaze namazı kılınmasını yasaklamamış ancak kendisi kılmamıştır. Dolayısıyla intihar edenin üzerine cenaze namazı kılınıp kılınmayacağı tartışma konusu olmuştur. Ehl-i kıble olan herkesin cenaze namazı kılınıp, kendisine dua edilebileceği fetvasından hareketle, namazının kılınacağı ancak imam/lider pozisyonunda olan birinin bunu yapmaması gerektiği düşünülmüştür. Özendirme ve normalleştirmeye neden olabileceği kaygısıyla bu ayırımı yapan Ahmed b. Hanbel, devlet başkanı durumundaki birinin kıldıramayacağını/kılmayacağını, onun dışındaki birinin kılmasında sakınca olmadığını beyan etmiştir. Bu rivayet ve tarihsel uygulama, ebedi vurgusuyla Cehennemlik olduğu iddiasını dile getiren rivayetlerin yeniden değerlendirilmesini gerektirmektedir.
Bize İshak b. Mansur, ona Ebu'l-Velid, ona Ebû Hayseme Züheyr, ona Simâk, ona da Câbir b. Semure'den (ra) rivâyet edildiğine göre, bir adam okuyla kendisini öldürmüştü. Rasûlullah (sav): “Ben bunun cenaze namazını kılmam” buyurdular.
Bize Muhammed b. Abdullah el-Hâfız, ona Ebû Bekir İsmail b. Muhammed ed-Darîr Rey şehrinde, ona Muhammed b. el-Ferec, ona Ubeydullah b. Musa, ona el-A'meş (T), Bize Ahmed b. Cafer, ona Abdullah b. Ahmed b. Hanbel, ona babası Ahmed b. Hanbel, ona Vekî, ona el-A'meş, ona Zeyd b. Vehb, ona Abdurrahman b. Abdirabbilka'be, rivayet ettiğine göre Abdullah b. Amr şöyle demiştir: Onunla birlikte Kabe'nin gölgesinde oturuyordum. İnsanlara hadisler naklediyor ve şöyle diyordu: Rasullullah (sav) ile birlikte bir seferdeydik. Bir yerde konakladık. Bazılarımız çadır kuruyor, bazılarımız hayvanları ile uğraşıyor, bazılarımız ok talimi yapıyordu. Bu arada Rasulullah'ın davetçisi insanları namaza çağırdı. Ben de hemen oraya vardım. Rasulullah (sav) insanlara hutbe veriyor ve şöyle diyordu: "Ey İnsanlar! Benden önceki her peygambere ümmetini hayır bildiğine yöneltmesi ve kötü bildiğinden de uyarması bir haktır. Bu ümmetin afiyet ve esenliği ilk kısmındadır. Sonunu ise büyük bir bela ve birbirini takip eden fitneler takip edecektir. Mümin "işte bunda helak olurum" diyecek o bela dağılacak bir başkası gelecektir. Bu böyle devam edip gidecektir. Her kim cehennemden kurtulmak ve cennete girmek isterse Allah'a ve âhiret gününe iman ettiği halde can versin. İnsanlara kendisine vermeleri istediği şeyi versin. Bir imama biat eden, ona elini ve kalbinin meyvesini veren kişi yapabilirse ona itaat etsin." Bir defasında da şöyle buyurdu: "Yapabildiği sürece ona itaat etsin." Şöyle söylediğini de zannetmekteyim: "Eğer biri gelir de imama karşı çıkarsa onun boynunu vursun". Abdullah b. Amr'dan bunları duyduğum zaman başımı ayaklarımın arasına aldım ve şöyle dedim: "Amcanın oğlu Muaviye şimdi bize birbirimizi öldürmemizi, mallarımızı aramızda batıl ile yememizi emrediyor. Halbuki Allah (ac) "Kendinizi öldürmeyin", "Mallarınızı aranızda batıl ile yemeyin" buyuruyor. Elini alına koydu, başını eğdi ve ardından başını kaldırıp şöyle dedi: "Allah'a itaat ettiği konuda ona itaat et, Allah'a isyan konusunda ona isyan et." Ona şöyle dedim: "Bunu sen Allah Resulünden (sav) duydun mu?" "Evet, bu iki kulağım duydu ve kalbim onu iyice kavradı" diye cevap verdi. Vekî'in hadisinin lafzını Müslim Sahîh'inde, Ebû Bekr b. Ebû Şeybe ve başkaları da Vekî'den rivayet etmişlerdir.
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: وَإِنَّ اللَّهَ لَيُؤَيِّدُ هَذَا الدِّينَ بِالرَّجُلِ الْفَاجِرِ