117 Kayıt Bulundu.
Bize Kuteybe b. Said, ona Leys, ona Said b. Ebu Said, ona da Ebu Hureyre şöyle demiştir: Hz. Peygamber (sav) Necid kabilesine bir süvari birliği gönderdi. Bu birlik Hanîfe oğulları kabilesinden Yemâmelilerin reisi Sümame b. Üsal denilen kişiyi alıp getirdiler ve onu mescidin direklerinden birine bağladılar. Arkasından Hz. Peygamber (sav) oraya geldi ve "ne umuyorsun ya Sümâme" diye sordu. Sümâme; ben hayır umuyorum. Şayet beni öldürecek olursan, kanı değerli birini öldürmüş olursun ama eğer lütfedecek olursan, şükreden birine lütfetmiş olursun. Eğer mal isteyecek olursan, arzu ettiğin kadar iste, sana hemen verilir dedi. Rasulullah (sav) onu kendi hâline bıraktı. Ertesi gün yine geldi ve yine "ne umuyorsun ya Sümâme" diye sordu. Sümâme yine sana söylemiştim. Eğer lütfedecek olursan şükreden birine lütfetmiş olursun, şayet beni öldürecek olursan kanlı birini öldürmüş olursun. Ama eğer mal isteyecek olursan, arzu ettiğin kadar iste, istediğin sana hemen verilir diye cevap verdi. Hz. Peygamber (sav) onu yine kendi hâline bıraktı. Sonra ertesi gün yine geldi ve yine "ne umuyorsun ya Sümâme" diye sordu. Sümâme de sana söylediğim gibiyim; eğer bana lütfedecek olursan şükreden birine lütfetmiş olursun, şayet beni öldürecek olursan kanlı birini öldürmüş olursun. Ama eğer mal isteyecek olursan, arzu ettiğin kadar iste, istediğin sana hemen verilir dedi. O zaman Rasulullah (sav) yanındakilere; "Sümâme’yi serbest bırakın" buyurdu. Bunun üzerine onu serbest bıraktılar. Sümâme, hemen mescidin yakınındaki bir hurmalığa gitti, yıkandı, sonra dönüp mescide geldi ve şehâdet ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur! Yine şehâdet ederim ki Muhammed Allah'ın kulu ve Rasulüdür. Ya Muhammed! Vallahi dünyada senin yüzünden daha çok nefret ettiğim bir yüz yoktu. Şimdi ise senin yüzün, bana bütün yüzlerin en sevgilisi haline geldi. Vallahi senin dininden daha çok nefret ettiğim bir din yoktu; şimdi ise senin dinin benim gözümde bütün dinlerin en sevgilisi oldu. Vallahi senin memleketinden daha çok nefret ettiğim hiçbir belde yoktu; şimdi ise senin memleketin, benim gözümde bütün beldelerin en sevgilisi hâline geldi. Süvarilerin beni yakaladığında, ben umre yapmak istiyordum. Şimdi ne yapmamı emredersiniz? Bunun üzerine Rasulullah (sav) kendisini müjdeledi ve umre yapmasını emretti. Mekke'ye gittiğinde, kendisine sen de dinini terk ettin mi diye soruldu. O da hayır! Ama ben, Allah'ın Rasulü Muhammed'le (sav) birlikte Müslüman oldum. Vallahi Rasulullah (sav) izin vermediği müddetçe, size Yemâme'den bir buğday tanesi bile gelemez dedi.
Açıklama: Yemâme, tarım ürünleri açısından Mekke’yi besleyen bir yerdi. Sümâme Mekkelilerin Rasûlullah’a (sav) yaptıklarını bildiği için, müslüman olduktan sonra Mekke’ye buğday sevkiyatını durdurdu ve Rasûlullah (sav) izin vermeden onlara buğday vermeyeceğini söyledi. Bunun üzerine müşrikler, Hz. Peygamber’den ricâ ettiler ve onların ricaları üzerine Rasûlullah (sav) da Sümâme’ye, Mekkelilere erzak götürmesini yazdı. Sümâme, irtidat hareketlerine karşı mücâdele edenlerden biriydi. Kabilesi Benû Hanîfe irtidat ettiği halde, o direnmiş, onlarla savaşmış, neticede mürtedlerle savaşırken Bahreyn’de 12/633 yılında şehid edilmiştir.
Bize Harmele b. Yahya, ona İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona İbn Müseyyeb, ona da Ebu Hureyre, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Müslümanın müslüman üzerindeki hakkı beştir." Bize Abd b. Humeyd, ona Abdürrezzak, ona Mamer, ona Zührî, ona İbn Müseyyeb, ona da Ebu Hureyre, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Müslümanın müslüman üzerindeki hakkı beştir: Selam almak, aksırana يرحمك الله (Allah sana merhamet eylesin) demek, davetine katılmak, hastalandığında ziyaret etmek ve cenazelere katılmaktır." [Abdürrezzak; Mamer bu hadisi Zührî’den, mürsel olarak rivayet ediyordu dedi. Bir rivayette de İbn Müseyyeb, ona da Ebu Hureyre tarıkiyle müsned olarak rivayet etti.]
Bize Muhammed b. el-Müsenna, ona Ebu Bekir el-Hanefî, ona Abdülhamid b. Cafer, ona Said b. Ebu Said el-Makburî, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle demiştir: Hz. Peygamber (sav) Necid bölgesine doğru bir atlı birliği göndermişti. Onlar da Benû Hanîfe kabilesinden Yemamelilerin efendisi Sümame b. Üsal el-Hanefî denilen bir adamı alıp getirmişlerdi. Bundan sonra râvî, daha önce geçen Leys hadisinin benzerini nakletti. [Şöyle ki: Hz. Peygamber (sav) Necid kabilesine bir atlı birlik gönderdi. Bu birlik Benû Hanîfe kabilesinden Yemâmelilerin reisi Sümâme b. Üsâl denilen kişiyi alıp getirdiler ve onu mescidin direklerinden birine bağladılar. Hz. Peygamber (sav) onun yanına gelip; "ne durumdasın, ey Sümâme" diye sordu. O da ben iyiyim, ya Muhammed! Eğer beni öldürürsen (davasının bırakılmayacağı) kan sahibi birini öldürmüş olursun. İyilik edersen karşılığını verecek birine iyilik etmiş olursun. Eğer mal istiyorsan, iste, sana dilediğin kadar mal verilsin dedi. Hz. Peygamber (sav) onu ertesi güne kadar kendi haline bıraktı. Ertesi gün tekrar geldi ve yine; "ne durumdasın ey Sümâme" diye sordu. O da sana dediğim gibi eğer bana iyilik edersen karşılığını verecek birine iyilik yapmış olursun. Eğer öldürürsen kan davasının güdüleceği kan sahibi birini öldürmüş olursun. Eğer mal istiyorsan iste, sana dilediğin kadar sana verilecektir dedi. Hz. Peygamber (sav) onu yine kendi haline bıraktı ve ertesi gün gelip yine; "ne durumdasın ey Sümâme" diye sordu. O da sana dediğim gibi; eğer bana iyilik edersen karşılığını verecek birine iyilik yapmış olursun. Eğer öldürürsen kan davasının güdüleceği kan sahibi birini öldürmüş olursun. Eğer mal istiyorsan iste, sana dilediğin kadar sana verilecektir dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav); "Sümâme'yi bırakın" buyurdu. Serbest kalınca Sümâme hemen mescide yakın bir hurma bahçesine gidip yıkandı, sonra mescide gelerek şöyle dedi: Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilâh yoktur. Yine şehadet ederim ki Muhammed O'nun kulu ve elçisidir. Ey Muhammed! Vallahi, yeryüzünde bana senin yüzünden daha çok nefret ettiğim bir yüz yoktu, şimdi ise senin yüzün bana bütün yüzlerden daha sevimli hâle geldi. Vallahi, benim için senin dininden daha daha çok nefret ettiğim bir din yoktu, ama şimdi senin dinin bana bütün dinlerden daha sevimli oldu. Vallahi, senin içinde yaşadığın şehirden daha çok nefret ettiğim bir şehir yoktu. Fakat şimdi senin şehrin bana bütün şehirlerden daha sevgili oldu. Senin atlı birliğin beni aldığında umre yapmaya niyetlenmiştim, şimdi ne buyurursun? Hz. Peygamber (sav) de onu müjdeleyerek umre yapmasını emretti. Mekke'ye gelince bir adam Sümâme'ye; dininden mi döndün dedi. Sümâme de hayır! Ama ben sadece Allah'ın Rasulu'yla beraber müslüman oldum. Allah'ın Rasulü izin vermedikçe Yemâme'den size bir buğday tanesinin bile gelmesine izin verilmeyecektir dedi.] Ravi hadisi bir rivayette; beni öldürürsen kan sahibi birini öldürmüş olursun lafzıyla nakletmiştir.
Bize Kuteybe b. Said ve Ali b. Hucr, o ikisine İsmail b. Cafer, ona el-Alâ, ona babası, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre bir gün Rasulullah (sav) şöyle sormuş: "Müflis kimdir, bilir misiniz" diye sordu. İnsanlar da bize göre müflis parası ve malı kalmayan adamdır dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber şunları söyledi: "Müflis, kıyamet günü namaz, oruç ve zekâtla mahşere gelecek, ama aynı zamanda şuna sövmüş, buna iftira etmiş, ötekinin malını yemiş, berikinin kanını dökmüş, öbürünü de dövmüş olarak gelecek olan adamdır. Bu durumda onun sevapları (canını yaktığı) o adamlara dağıtılır. Eğer borcu bitmeden sevapları biterse, bu sefer onların günahları alınıp bunun sırtına vurulur ve sonra da kendisi cehenneme atılır."
Bize Harmele b. Yahya, ona İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona İbn Müseyyeb, ona da Ebû Hureyre, Rasûlullah (sav)’in şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Müslümanın müslüman üzerindeki hakkı beştir”. (ح)Bize Abd b. Humeyd, ona Abdürrezzak, ona Ma‘mer, ona Zührî, ona İbn Müseyyeb, ona da Ebû Hureyre, Rasûlullah (sav)’in şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Müslümanın müslüman üzerindeki hakkı beştir: Selam almak, aksırana يرحمك الله (Allah sana merhamet eylesin) demek, davetine katılmak, hastalandığında ziyaret etmek ve cenazelere katılmaktır.” Abdürrezzak "Ma'mer bu hadisi Zührî’den, mürsel olarak rivayet ediyordu" dedi. Bir rivayette de İbn Müseyyeb, ona da Ebû Hureyre tarıkiyle müsned olarak rivayet etti.
Bize Ebu Yeman, ona Şuayb, ona ez-Zührî, ona Said b. Müseyyeb ve Ebu Seleme b. Abdurrahman, onlara da Abdullah b. Ömer (r.anhuma) şöyle demiştir: 'Yaşadığım süre içerisinde gündüzleri oruç tutacağım, geceleri namaz kılacağım' dediğim Hz. Peygamber'e (sav) haber verilmiş. Hz. Peygamber bunu sorduğunda, 'Anam babam sana feda olsun! bunu ben söyledim' dedim. Bunun üzerine "buna gücün yetmez. Bazen oruç tut, bazen tutma. Her ay üç gün oruç tut, her iyilik on misliyle karşılık bulduğu için ömrün boyunca oruç tutmuş gibi olursun" dedi. Ben de 'bundan daha fazlasına gücüm yeter' deyince, bir gün oruç tut, iki gün tutma buyurdu. 'Bundan da daha fazlasına gücüm yeter' deyince, o zaman "bir gün tut, bir gün tutma, bu Davud'un (as) orucudur ve en faziletli oruçtur" dedi. 'Bundan daha fazlasına gücüm yeter' deyince Hz. Peygamber (sav) de "bundan daha faziletlisi olmaz" buyurdu.