Giriş

Bize Muhammed b. Abbad, ona Hatim –b. İsmail- ona da Yakub b. Mücahid'in naklettiğine göre İbn Ebu Atik şöyle demiştir: Ben ve Kasım, Aişe'nin (r.anha) yanında bir şeyler konuştuk. Kasım (b. Muhammed b. Ebu Bekir), konuşurken çok hata yapan biriydi. Kendisi bir cariyenin (ümmüveled) oğluydu. Aişe ona; sana ne oluyor ki, şu yeğenimin konuştuğu gibi konuşmuyorsun? Ama bu konuşmanın sana nereden geldiğini anladım. Bunu annesi yetiştirdi, seni de annen yetiştirdi dedi. Bunun üzerine Kasım kızdı ve sinirlendi. Aişe'nin sofrasının getirildiğini görünce Kasım kalktı. Aişe ona; nereye? diye sorunca, namaz kılacağım diye cevap verdi. Aişe; otur! dedi. Kasım; namaz kılacağım diye karşılık verdi. Aişe; otur (oraya) vefasız! Ben Hz. Peygamber'i (sav) şöyle buyururken işittim: "Yemek hazırken, büyük veya küçük abdeste sıkışmış iken namaz kılınmaz."


Açıklama: Hz. Âişe yeğeni Kasım'a kendisine kızdığı için değil, sofrayı bırakıp kalkması nedeniyle "vefasız" demiş, halası ve büyüğü olarak onu terbiye etmek istemiştir (bk. Kadı Iyaz, İkmâlü's-Mu'lim (Mansure, 1998), 2/495).

    Öneri Formu
4431 M001246 Müslim, Mesâcid ve Mevziu's Salat, 67

Bize Yahya b. Eyyüb, Kuteybe b. Said ve İbn Hucr, onlara İsmail –b. Cafer-, ona Ebu Hazre el-Kâs, ona Abdullah b. Ebu Atik ona da Aişe (r.anha) Hz. Peygamber'den (sav) (bir önceki hadisin) aynısını rivayet etmiştir. [Yani; "yemek hazır olduğunda ve kişi küçük ve büyük abdestini tutmakta zorlandığında namaz kılmak olmaz.] Bu hadiste, (bir önceki rivayette geçen) Kasım'la ilgili olayı söz konusu etmemiştir.


    Öneri Formu
4432 M001247 Müslim, Mesâcid ve Mevziu's Salat, 67

Bize Ebu Tahir Ahmed b. Amr, ona İbn Vehb, ona Hayve, ona Muhammed b. Abdurrahman, ona Şeddâd b. el-Hâd'ın azadlısı Ebu Abdullah'ın rivayet ettiğine göre o, Ebu Hureyre'yi ; Rasulullah'ı (sav); "her kim camide bir adamın kaybettiği malını ilan ederek aradığını işitirse, inşallah bulamazsın desin. Çünkü camiler bu maksatla inşa edilmemişlerdir" buyurmuşken işitmiştir.


    Öneri Formu
4454 M001260 Müslim, Mesâcid ve Mevziu's Salat, 79

Bize Züheyr b. Harb, ona el-Mukrî, ona Hayve, ona Ebu'l-Esved, ona da Şeddad'ın azadlısı Ebu Abdullah'ın rivayet ettiğine göre o, Ebu Hureyre'yi şöyle derken işitmiştir: Rasulullah'ı (sav) şöyle buyururken duydum... diyerek hadisi aynen rivayet etmiştir.


    Öneri Formu
4456 M001261 Müslim, Mesâcid ve Mevziu's Salat, 79

Bana Haccac b. Şair, ona Abdürrezzak, ona es-Sevrî, ona Alkame b. Mersed, ona Süleyman b. Büreyde, babasının (Büreyde b. Husayb) şöyle dediğini nakletmiştir: Bir adam kaybettiği devesini mescidde duyurmak için kırmızı deveyi gören var mı? diye bağırdı. Bunun üzerine Nebi (sav); "inşallah bulamazsın! Mescidler amaçlarına uygun işlerde kullanılsın diye inşa edilmiştir" buyurdu.


    Öneri Formu
4457 M001262 Müslim, Mesâcid ve Mevziu's Salat, 80

Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Vekî', ona Ebu Sinan, ona Alkame b. Mersed, ona Süleyman b. Büreyde, babasından rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) namazı kıldırdığı vakit bir adam ayağa kalkarak; kırmızı deveyi gören var mı? dedi. Bunun üzerine Nebî (sav); "bulamazsın inşallah! Mescidler amaçlarına uygun işlerde kullanılsın diye inşa edilmiştir" buyurdu.


    Öneri Formu
4460 M001263 Müslim, Mesâcid ve Mevziu's Salat, 81

Bize Kuteybe b. Said, ona Cerir, ona Muhammed b. Şeybe, ona Alkame b. Mersed, ona İbn Büreyde, ona babasının rivayet ettiğine göre; "Nebi (sav) sabah namazını kıldırdıktan sonra bir bedevi geldi ve kafasını mescidin kapısından içeri uzatarak..." deyip, hadisi önceki ikisinin hadisi gibi aktardı. [Müslim dedi ki: O Ebu Neâme Şeybe b. Neâme’dir. Ona Misar, Huşeym, Cerir ve diğer Kufeliler rivayet nakletmiştir.]


    Öneri Formu
4469 M001264 Müslim, Mesâcid ve Mevziu's Salat, 71

Bize Muhammed b. el-Müsenna, ona Yahya b. Said, ona Hişam, ona Katade, ona da Salim b. Ebu'l-Ca'd, Maden b. Ebu Talha'nın şöyle anlattığını rivayet etti: Hz. Ömer bir Cuma günü hutbeye çıktı ve bir konuşma yaptı. Hz. Peygamber'i (sav) ve Ebu Bekir'i andı. (Sonra şöyle devam etti: Rüyamda sanki) bir horozun beni üç kez gagaladığını görür gibi oldum. Ben bu rüyayı ecelimin geldiğinden başka bir şekilde yorumlamıyorum. Bir kısım insanlar benden yerime halife atamamı istiyorlar. Allah dinini, hilafetini ve Peygamberi ile gönderdiği şer'î hükümleri ve ahkâmını zayi edecek değildir. Eğer başıma bir şey gelecek olursa hilafet işi Peygamber'in (sav) vefat ederken kendilerinden razı olduğu altı kişilik şu grubun kendi aralarında istişareleri ile belirlenecektir. Ben kesinlikle biliyorum ki benden sonra bazı kimseler bu işe karşı geleceklerdir. Ben vaktiyle onları İslam üzere (teslim olmaları, fitne çıkarmamaları için) kendi ellerimle dövmüştüm. Eğer böyle yaparlarsa bunlar kâfir ve sapıklardır. Sonra ben, kendimden sonraya Kelâlenin (ölüp geride baba ya da oğul bırakmayan kimse) durumundan daha önemli bir mesele bırakmadığım kanaatindeyim. Rasulullah'a (sav) Kelâle konusunda müracaat ettiğim kadar başka hiçbir meselede müracaat etmedim. Rasulullah da (sav) cevap verirken başka hiçbir meselede bana bu kadar sert davranmadı. Hatta parmağı ile göğsümü dürterek bana; "Ömer! Nisâ suresinin sonundaki, yazın inen ayet sana yetmiyor mu?" buyurdu. Yaşarsam bu konudaki hükmü öyle bir belirleyeceğim ki Kur'an'ı okuyan da okumayan da onunla hüküm verebilecek. Sonra Ömer şöyle devam etti: Allah'ım! Şehirlerdeki valilerine Seni şahit tutarım. Zira ben onları adaletle davransınlar, insanlara dinlerini, Peygamber'in sünnetini öğretsinler, ganimeti aralarında güzelce pay etsinler, kendilerine zor gelen işleri bana havale etsinler diye bu göreve getirdim. Sonra siz ey insanlar! Bence nahoş olan iki bitkiyi, soğan ve sarımsağı yiyorsunuz. Rasul-i Ekrem'in (sav) mescitte bir kimseden bunların kokusunu aldığı zaman onun Baki mezarlığının oraya gönderilmesini emrettiğini gördüm. Her kim soğan sarımsak yerse onları pişirerek öldürsün (kokusunu etkisiz hale getirsin.)


    Öneri Formu
4452 M001258 Müslim, Mesâcid ve Mevziu's Salat, 78

Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona İsmail b. Uleyye, ona Said b. Ebu Arube; (T) Bize Züheyr b. Harb ve İshak b. İbrahim, o ikisine Şebabe b. Sevvar, ona Şube, onlara Katade bu isnatla şöyle rivayet etti: [Hz. Ömer bir Cuma günü hutbeye çıktı ve bir konuşma yaptı. Hz. Peygamber'i (sav) ve Ebu Bekir'i andı. (Sonra şöyle devam etti: Rüyamda sanki) bir horozun beni üç kez gagaladığını görür gibi oldum. Ben bu rüyayı ecelimin geldiğinden başka bir şekilde yorumlamıyorum. Bir kısım insanlar benden yerime halife atamamı istiyorlar. Allah dinini, hilafetini ve Peygamberi ile gönderdiği şer'î hükümleri ve ahkâmını zayi edecek değildir. Eğer başıma bir şey gelecek olursa hilafet işi Peygamber’in (sav) vefat ederken kendilerinden razı olduğu altı kişilik şu grubun kendi aralarında istişareleri ile belirlenecektir. Ben kesinlikle biliyorum ki benden sonra bazı kimseler bu işe karşı geleceklerdir. Ben vaktiyle onları İslam üzere (teslim olmaları, fitne çıkarmamaları için) kendi ellerimle dövmüştüm. Eğer böyle yaparlarsa bunlar kâfir ve sapıklardır. Sonra ben, kendimden sonraya Kelâlenin (ölüp geride baba ya da oğul bırakmayan kimse) durumundan daha önemli bir mesele bırakmadığım kanaatindeyim. Rasulullah'a (sav) Kelâle konusunda müracaat ettiğim kadar başka hiçbir meselede müracaat etmedim. Rasulullah da (sav) cevap verirken başka hiçbir meselede bana bu kadar sert davranmadı. Hatta parmağı ile göğsümü dürterek bana; "Ömer! Nisâ suresinin sonundaki, yazın inen ayet sana yetmiyor mu?" dedi. Yaşarsam bu konudaki hükmü öyle bir belirleyeceğim ki Kur'an'ı okuyan da okumayan da onunla hüküm verebilecek. Sonra Ömer şöyle devam etti: Allah’ım! Şehirlerdeki valilerine seni şahit tutarım. Zira ben onları adaletle davransınlar, insanlara dinlerini, Peygamber’in sünnetini öğretsinler, ganimeti aralarında güzelce pay etsinler, kendilerine zor gelen işleri bana havale etsinler diye bu göreve getirdim. Sonra siz ey insanlar! Bence nahoş olan iki bitkiyi, soğan ve sarımsağı yiyorsunuz. Rasul-i Ekrem’in (sav) mescitte bir kimseden bunların kokusunu aldığı zaman onun Baki mezarlığının oraya gönderilmesini emrettiğini gördüm. Her kim soğan sarımsak yerse onları pişirerek öldürsün (kokusunu etkisiz hale getirsin.)]


    Öneri Formu
4453 M001259 Müslim, Mesâcid ve Mevziu's Salat, 78

Bize Amr en-Nakıd, ona İsmail b. Uleyye, ona el-Cüreyrî, ona Ebu Nadre, Ebu Said'in şöyle anlattığını rivayet etti: Hayber’in fethinden daha yeni çıkmıştık ki Rasulullah'ın (sav) ashabı olarak bizler, bu bitkiyi –sarımsağı- yemek durumunda kaldık. Halk açtı. Bu sebeple sarımsaklardan patlayasıya yedik; sonra mescide gittik. Rasul-i Ekrem (sav) kokuyu alınca; "her kim bu pis kokulu bitkiden yemişse sakın mescidde bize yaklaşmasın!" buyurdu. Bunun üzerine cemaat; sarımsak haram kılındı, sarımsak haram kılındı dedi. Cemaatin bu sözü, Hz. Peygamber'in (sav) kulağına gidince; "ey insanlar! Allah'ın bana helal kıldığı bir şeyi haram etmek benim elimde değildir. Fakat sarımsak, kokusundan hoşlanmadığım bir bitkidir" buyurdu.


    Öneri Formu
4445 M001256 Müslim, Mesâcid ve Mevziu's Salat, 76