5013 Kayıt Bulundu.
Bize Abdullah b. Abdurrahman ve Hüseyin b. Muhammed el-Hariri (Belh şehrindendir), onlara Muhammed b. Kesir, ona Cafer b. Süleyman ed-Dubaî, ona Avf, ona Ebu Raca, ona İmran b. Husayn şöyle demiştir: Bir adam Resulullah'a (sav) geldi ve “Esselamü Aleyküm” dedi. Hz. Peygamber (sav) de “On” buyurdu. Bir başka adam daha geldi “Esselamu aleykum ve rahmetullah=Allah’ın selam ve rahmeti size olsun” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (sav) “Yirmi” dedi. Bir başka adam daha geldi ve “Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu = Allah’ın selamı rahmeti ve bereketi size olsun” dedi. Rasulullah (sav) de “Otuz” buyurdu. Tirmizî: "Bu hadis bu tarikiyle hasen sahih garib bir hadistir. Bu babda Ali, Ebû Said ve Sehl b. Huneyf’den de hadis rivayet edilmiştir." demiştir.
Açıklama: Parantez içindeki "Sevap" bilgisi şerhten alınmıştır. Mübarekfuri, Tuhfetü'l-ahvezi, VII, 384.
Bize Yezid b. Harun, ona Muhammed (İbn İshâk), ona Salih b. İbrahim, ona Abdurrahman A'rec ona da Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Üzüm bağına, 'kerm [cömert, kerem sahibi]' demeyin. 'Kerm', ancak müslüman kişidir."
Açıklama: Câhiliye döneminde kendisinden içki yapıldığı ve içki içen insanların kontrollerini kaybederek fazla harcama ve ikramda bulunmalarına sebep olduğu için üzüme cömert anlamında "kerm" denilmekteydi. Hz. Peygamber ise üzüme bu ismin verilmesini uygun görmemiştir (Nevevî, el-Minhâc [Beyrut, 1972], 15/4). Hadisin bu tarikinde yer alan ünlü siyer âlimi İbn İshak hadis âlimleri tarafından müdellis olarak nitelenmiştir. Bu nedenle, hadisin isnadında İbn İshak'ın, Sâlih'ten "an" rivayet lafzı ile rivayette bulunması rivayeti teknik olarak zayıf durumuna düşürmüştür. Fakat hadisin sahih başka tarikleri vardır.
Bize Muhammed b. Yusuf, ona Eban b. Abdullah b. Ebu Hâzim (el-Beceli), ona da Ebu Hureyre'nin azadlı bir kölesi, Ebu Hureyre'nin (ra)şöyle dediğini rivayet etti: (Bir gün) Nebi (sav); "Bana abdest suyu getir!" buyurdu, sonra da bir ağaçlığın içine girdi. Ben de O'na (sav) su getirdim, O da istincâ yaptı, elini toprağa sürdü, sonra da ellerini yıkadı.
Bize Hasan b. Ebu Zeyd el-Kûfî, ona Abdülaziz b. Muhammed, ona Yezid b. Husayfe, ona Muhammed b. Abdurrahman b. Sevban, ona da Ebu Hureyre’nin rivayet ettiğine göre Rasulullah şöyle buyurmuştur: “Mescitte bir şey alıp satan birini gördüğünüz vakit ona 'Allah ticaretine kâr vermesin', deyiniz. Yitirdiği malını mescidde bağıra çağıra arayan bir kimse görürseniz: 'İnşallah bulamazsın', deyiniz.”
Bize Muhammed b. Kesir, Cafer b. Süleyman'dan, o Avf'tan, o Ebu Reca'dan, İmran b. Husayn'ın şöyle dediğini haber vermiştir: "Bir adam Hz. Peygamber'e (sav) gelip; "Esselâmu aleyküm!" dedi. O da selâmını aldı ve "On (sevap kazandı!)" buyurdu. Sonra başka bir adam gelip selâm verdi ve "Esselâmu aleyküm ve rahmetullahi!" dedi. Onun da selâmını aldı ve 'Yirmi (sevap kazandı!)" buyurdu. Ardından başka bir adam gelip selâm verdi ve "Esselâmu aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh!" dedi. Hz. Peygamber onun da selâmını aldı ve "Otuz (sevap kazandı!)" buyurdu.
Bize Ebu Numan, ona Hammâd b. Zeyd, ona Ubeydullah b. Ömer, ona Saîd b. Ebu Saîd el-Makburî, ona Ebu Hureyre rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Biriniz yatağına gittiği zaman önce alt elbisesinin iç tarafıyla yatağını silkelesin. Çünkü yatağında kendisinden sonra neyin girdiğini bilemez. Yattığı zaman da şöyle desin: "Allah'ın senin adınla yatar, senin adınla kalkarım. Allah'ım! Eğer canımı alırsan, onu bağışla. Eğer canımı almazsan onu salih kullarını muhafaza ettiğin şekilde muhafaza et."
Bize Said b. Âmir, ona Şu'be, ona Ya'lâ b. Atâ, ona Amr b. Âsım, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir: Hz. Ebu Bekir (ra) “Ey Allah'ın Rasulü! Bana akşam ve sabah söyleyeceğim bir şeyi emredin” dedi. Hz. Peygamber (sav) ona "sabaha eriştiğinde, geceye kavuştuğunda ve yatağına yattığında şöyle söyle" buyurdu: "Allah'ım! Ey göklerin ve yerin yaratıcısı! Ey gizli ve aşikar olanları bilen! Ey her şeyin sahibi ve rabbi! Şehadet ederim ki senden başka ilah yoktur. Nefsimin ve şeytanın şerrinden ve şirkinden sana sığınırım.
Bize Bağdat'ta Ebû'l-Hüseyin b. Bişrân el-Adl, ona İsmail b. Muhammed es-Saffâr, ona Ahmed b. Mansur er-Remâdî, ona Abdurrezzak, ona Ma'mer, ona ez-Zührî, ona Ebû Seleme, ona da Ebû Hureyre (ra), Rasûlullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivâyet etti: "Allah'a ve ahiret gününe iman eden misafirine ikram etsin. Allah'a ve ahiret gününe iman eden, komşusuna eziyet etmesin. Allah'a ve ahiret gününe iman eden, ya hayır söylesin, ya da sussun." Bu hadîsi Buhârî Sahîh'inde Ma'mer'den, Müslim de başka bir vecihle ez-Zührî'den tahric etti.
Bize Harmele b. Yahya, ona İbn Vehb, ona Amr b. el-Haris, ona İbn Şihab, ona da Urve b. Zübeyr, Nebi'nin (sav) eşi Âişe'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) yatsı namazını bitirdikten sonra –ki insanlar bu namaza ateme de derler- sabah namazına kadar on bir rekât namaz kılardı. İki rekâtta bir selam verirdi. Bir rekâtı da vitir olarak kılardı. Müezzin sabah ezanını okuyup bitirdiği ve şafak söktüğü zaman kalkar hafif iki rekât namaz kılar ve sonra müezzin kamet için gelene kadar sağ yanına uzanırdı."
Bize Yahya b. Saîd, ona Haccac es-Savvâf, ona Yahya b. Ebu Kesir, ona Hilal b. Ebu Meymune, ona Ata b. Yesar, ona da Muaviye şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) ile namaz kılmakta iken, cemaatten birisi hapşırdı. Ben de 'Yerhamukellah' dedim. Herkes gözlerini dikip bana bakınca ben 'Hay anam beni kaybedesice, bu haliniz ne? Bana böyle niye bakıyorsunuz?' dedim. Bu sefer elleriyle uyluklarına vurmaya başladılar. Onların beni susturmak istediklerini gördüm, ben de sustum. Rasulullah (sav) namazını bitirince, babam, anam ona feda olsun! Vallahi ne beni azarladı, ne dövdü, ne de ağır sözler söyledi. Sadece 'Hiç şüphesiz, bu namaz esnasında, dünyevi bir şeyin söylenmesi uygun değildir. Onda söylenecekler ancak tesbih etmek, tekbir getirmek ve Kur'an okumaktan ibarettir' buyurdu. Yahut da Rasulullah (sav) nasıl buyurduysa öyle dedi. Ben 'Ey Allah'ın Rasulü! Biz cahiliye döneminden henüz yeni kurtulmuş bir topluluğuz. Allah İslam'ı gönderdi, bizden kâhinlere giden kimseler de var' dedim, bana 'Onlar kahinlere gitmesin' buyurdu. 'Bizden birtakım şeyleri uğursuz sayanlar da var' dedim, bana 'Bu, onların içlerinde hissettikleri bir kuruntudur. Sakın bu, onları yapmak istediklerinden alıkoymasın' buyurdu. Ben 'Bizden çizgi çizen birtakım kimseler var' dedim. Hz. Peygamber (sav) 'Nebilerden birisi de çizgi çizerdi. Kimin çizgisi, onun çizgisiyle uyuşursa, o isabet etmiş olur' buyurdu. Râvi der ki: Benim Uhud ve Cevâniyye taraflarında koyunlarımı otlatan bir cariyem vardı. Bir gün, kurt onun koyunlarından birisini alıp götürmüş, ben de Adem oğullarından bir adamım. Onların üzüldükleri gibi ben de üzülürüm. Ama ben ona fazladan bir de tokat attım. Arkasından Rasulullah'ın (sav) huzuruna vardım. Yaptığım bu işin pek büyük bir iş olduğunu bana anlattı. Ben de 'Ey Allah'ın Rasulü, onu azat edeyim mi?' dedim. Allah Rasulü 'Onu yanıma getir' buyurdu. Cariyeyi onun yanına götürdüm. Ona 'Allah nerede?' dedi. Cariye 'Semada' dedi. 'Ben kimim?' dedi. Cariye 'Sen Allah'ın Rasulüsün' dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) 'Sen bunu azat et, çünkü o mümine bir cariyedir' buyurdu."