Giriş

Bize Ahmed b. Said el-Hemdânî, ona İbn Vehb, ona Muaviye b. Salih, ona Ebu Musa, ona Ebu Meryem, ona da Ebu Hureyre'den şunu nakletmektedir: "Biriniz (din) kardeşiyle karşılaştığı zaman ona selam versin. Eğer aralarına bir ağaç, duvar veya (büyükçe) bir taş girip de tekrar bir araya geldiklerinde yine ona selam versin." [(Ravi) Muaviye şöyle demektedir: Bu hadisin aynısını Abdülvehhab b. Buht, ona Ebu'z-Zinad, ona A'rec, ona da Ebu Hureyre, Rasulullah'tan rivayet etmiştir.]


Açıklama: Bazı kaynaklarda isnad, Muaviye b. Ebu Süfyan an Ebû Meryem şeklinde zikredilmiştir. Buna göre arada Ebû Musa ismi yer almaz. Bu isnadın daha doğru olduğu kaydedilmiştir (Azîmâbâdî, Avnu'l-ma'bûd, XIV, 71).

    Öneri Formu
34334 D005200 Ebu Davud, Edeb, 134, 135

Bize Ahmed b. Hanbel ve Müsedded, o ikisine Bişr -yani Bişr b. Mufaddal'ı kastetmişlerdir-, ona İbn Aclân, ona el-Makburî -Müsedded, Makburî'nin adının Said b. Ebu Said el-Makburi olduğunu da söylemiştir-ona Ebu Hureyre (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Biriniz, bir meclise ulaştığında selam versin, kalkmak istediği zaman da selâm versin. Zira ilk selamı, son selamından sevap açısından daha iyi değildir."


Açıklama: Meclise katılım veya meclisten ayrılırken verilecek olan selamı, aynı zamanda bildirim olarak da değerlendirmek gerekmektedir. 'Ben geldim' ve 'ben ayrılıyorum' anlamında kullanılan selam, hem dua ve hem de durum bildirimi olarak işlev görmektedir.

    Öneri Formu
275174 D005208-2 Ebu Davud, Edeb, 138, 139

Bize Hasan b. Ali el-Hallâl, ona Arim, ona Abdülaziz b. Muhammed, ona Yezid b. Husayfe, ona Muhammed b. Abdurrahman b. Sevban, ona da Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Mescitte alışveriş yapan birini görürseniz 'Allah ticaretine kazanç vermesin' deyin. Yitik malını mescitte ilan ederek arayıp soran birini gördüğünüzde 'İnşallah bulamazsın!' deyin. Ebu İsa et-Tirmîzî şöyle dedi: Ebu Hüreyre'nin hadisi hasen-garibtir. Bazı ilim adamlarının uygulaması bu hadise göre olup mescitlerde alışverişi hoş karşılamazlar. Bu aynı zamanda Ahmed b. Hanbel ve İshak b. Rahuye'nin görüşüdür. Bazı ilim adamları mescitlerde alışverişe ruhsat vermişlerdir.


    Öneri Formu
18223 T001321 Tirmizi, Buyu, 76

Bize Yusuf b. Hammad el-Ma'nî el-Basrî, ona Osman b. Abdurrahman el-Cumahî, ona Muhammed b. Ziyad, ona da Ebu Hureyre (ra) Rasûlullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti. "Selamı yayın, yemek ikram edin ve kafirlerin başını vurun. Böylece cennete varis olursunuz." Bu babda Abdullah b. Amr, İbn Ömer, Enes, Abdullah b. Selam, Abdurrahman b. Aişe, Şüreyh b. Hani'nin babasından naklen rivayet vardır. Ebu İsa -Tirmizi- Bu hadis İbn Ziyad'ın Ebu Hureyre'den, hasen, sahih ve garip bir rivayetidir.


    Öneri Formu
21814 T001854 Tirmizi, Et'ime, 45

Bize Abdurrezzâk, ona Ma'mer, ona Zuhrî, ona Urve, ona da Hz. Âişe (r.anha) şöyle demiştir: "Hz. Peygamber'e gelen vahiy, başlangıçta, uykuda sadık rüya şeklindeydi. Gördüğü her rüya sabahın aydınlığı gibi apaçık olurdu. Ardından kendisine yalnızlık sevdirildi. O, Hira mağarasına çekilir, orada ailesine dönmeden birçok gece tehannüs -ibadet- ederdi. Bunun için de yanına azık alırdı. (Azığı bittikten) sonra Hatice'nin yanına döner, yine azık alırdı. (Hal böyle iken) kendisi Hira mağarasında bulunduğunda kendisine vahiy geldi. O'na melek geldi ve 'Oku' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Ben okuma bilmem' dedi. Hz. Peygamber der ki: (Melek) beni aldı, öyle bir sıktı ki takatim kesildi. Sonra beni bıraktı ve 'Oku' dedi. Ben ise 'Okuma bilmem' dedim. Beni yine aldı ve ikinci kez takatim kesilene kadar sıktı, ardından bıraktı ve 'Oku' dedi. Ben 'Okuma bilmem' dedim. Beni (bir daha) aldı ve takatim kesilene kadar üçüncü defa sıktı, sonra bıraktı. Bana, 'Yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı alaktan yarattı. Oku, rabbin en cömert olandır. O, insana, kalemle bilmediğini öğretti' Alak, 95/1-5 dedi." "Hz. Peygamber (sav) korkudan titreyerek döndü, Hatice'nin yanına girip 'Beni örtün, beni örtün' buyurdu. Korku hali ondan gidene kadar onu örttüler. Ardından o, Hatice'ye 'Ey Hatice, bana ne oluyor' diyerek başından geçenleri ona anlattı ve 'kendim için endişeleniyorum' buyurdu. Hatice ise O'na 'Asla, (bilakis) sevin! Vallahi, Allah seni asla rezil-rüsva etmez. Vallahi, sen, akrabalarınla ilgilenir, doğru konuşur, ihtiyaç sahiplerini gözetir, yoksula, mahruma kazandırır, misafiri ağırlar, Hak'tan gelen musibetlerde insanlara yardım edersin' dedi. Hatice onu alıp Varaka b. Nevfel b. Esed b. Abdüluzzâ b. Kusayy'a götürdü. Varaka Hz. Hatice'nin amcasının oğlu olup Cahiliye devrinde Hristiyan olmuştu. Arapça yazı yazabilir ve Allah'ın imkan verdiği kadarıyla İncil'i Arapça yazardı. Oldukça yaşlı biriydi ve gözleri görmez olmuştu. Hatice ona 'Ey amca, kardeşinin oğlunu bir dinleyiver' dedi. Varaka b. Nevfel 'Ey kardeşimin oğlu ne görüyorsun?' diye sordu. Rasulullah da ona gördüklerini anlattı. Bunun üzerine Varaka 'Bu, Musa'ya (as) indirilen Nâmûs'tur. Keşke kavmin seni sürdüğünde genç ve hayatta olabilseydim!' dedi. Rasulullah (sav) 'Onlar beni sürecekler mi?' dedi. Varaka da 'Evet, senin getirdiğinin benzerini kim getirdiyse ona düşmanlık yapılmıştır, senin o gününe yetişirsem, her şeyimle sana yardım edeceğim' dedi. Sonra çok geçmeden Varaka vefat etti." "Bir müddet vahiy kesildi (fetret dönemi oldu). Bu (fetret devri), Allah Rasulü’nü (sav) çok üzdü. Bize ulaşan haberlere göre, bu üzüntü sebebiyle kendisini defalarca dağların zirvelerinden aşağı atmak istediği zamanlar oldu. Ne zaman bir dağın zirvesine çıksa, Cebrâil (as) kendisine görünerek 'Ey Muhammed! Sen gerçekten Allah’ın Rasulüsün' derdi. Bunun üzerine kalbi yatışır, içi sükûna kavuşur ve oradan geri dönerdi. Ama vahyin kesintisi uzayınca yine aynı şeyi yapmak ister, dağa çıktığında Cebrâil (as) tekrar görünür, aynı sözü söylerdi."


    Öneri Formu
76690 HM026486 İbn Hanbel, VI, 232

Bize Ali b. Hucr, ona İsmail b. İbrahim, ona Hişam ed-Destevâî, ona Yahya b. Ebu Kesîr, ona Ebu Cafer, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav), şöyle buyurdu: "Üç kimsenin duasının kabul edilmesinde şüphe yoktur: Mazlumun duası, yolcunun duası, anne-babanın çocuklarına duası. Ebu İsa (et-Tirmizî) şöyle demiştir: Haccâc es-Savvâf, bu hadisi Yahya b. Ebu Kesîr'den Hişâm'ın hadisinin benzeri şekilde rivayet etmiştir. Ebu Hureyre'den rivayette bulunan Ebu Cafer'e "Ebu Cafer el-Müezzin" de denilir. Adını bilmiyoruz. Yahya b. Ebu Kesîr ondan başka hadisler de nakletmiştir.


    Öneri Formu
23211 T001905 Tirmizi, Birr ve Sıla, 7

Bize Ahmed b. Hanbel ve Müsedded, o ikisine Bişr -yani Bişr b. Mufaddal'ı kastetmişlerdir-, ona İbn Aclân, ona el-Makburî -Müsedded, Makburî'nin adının Said b. Ebu Said el-Makburi olduğunu da söylemiştir-ona Ebu Hureyre (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Biriniz, bir meclise ulaştığında selam versin, kalkmak istediği zaman da selâm versin. Zira ilk selamı, son selamından sevap açısından daha iyi değildir."


    Öneri Formu
34374 D005208 Ebu Davud, Edeb, 138, 139

Bize Ahmed b. Said el-Hemdânî, ona İbn Vehb, ona Muaviye b. Salih, ona Ebu Musa, ona Ebu Meryem, ona da Ebu Hureyre'den şunu nakletmektedir: "Biriniz (din) kardeşiyle karşılaştığı zaman ona selam versin. Eğer aralarına bir ağaç, duvar veya (büyükçe) bir taş girip de tekrar bir araya geldiklerinde yine ona selam versin." [(Ravi) Muaviye şöyle demektedir: Bu hadisin aynısını Abdülvehhab b. Buht, ona Ebu'z-Zinad, ona A'rec, ona da Ebu Hureyre, Rasulullah'tan rivayet etmiştir.]


    Öneri Formu
270343 D005200-2 Ebu Davud, Edeb, 134, 135

Bize Ziyad b. Eyyub, ona İsmail b. Uleyye, ona Hişam, ona Yahya b. Ebu Kesîr, ona Hilal, ona Atâ b. Yesâr rivayet ettiğine göre Ebu Saîd el-Hudrî (ra) şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) minbere, biz de etrafına oturmuştuk. Dünya ve süslerinden bahsetti ve 'Benden sonra sizin önünüze dünya nimetlerin bolca açılmasından endişe ederim' buyurdu. Bir adam 'Hayır (mal), kötülüğe yol açar mı ki?' diye sordu. Rasulullah (sav) ona cevap vermedi. Oradakiler adama 'Rasulullah sana bir şey demediği halde sen onunla neden konuşuyorsun?' diye çıkıştılar. Hz. Peygamber'e (sav) bir ağırlık çöktü ve kendinden geçti, kendine gelince terini sildi. Sonra Rasulullah (sav) 'Soru soran kişiyi göreyim! Hayır (mal) kötülük getirmez elbette. Ancak baharda yağmurla biten otlardan bazıları hayvanları, öldürür ya da zehirler, bazıları ise besler. Ot yiyerek hayatını sürdürenler bunun dışındadır. Onlar semirinceye kadar yerler, güneşe dönüp güneşlenir, oynar, zıplar, işer ve tekrar otlarlar. İşte dünya malı böle yeşil ve tatlıdır. Müslüman zengin kendisine verilen servetten yetime, fakire, yolda kalmışlara infak ederse ne güzeldir! Hakkı olmadığı halde bir şeyi alan kişi ise yiyip yiyip doymayan gibidir. O aldığı şeyler, kıyamet günü onun aleyhinde şahitlik yapacaktır."


    Öneri Formu
22439 N002582 Nesai, Zekât, 81

Bize Muhammed b. Ubeyd, ona Şurahbîl b. Müdrik el-Cu'fî, ona Abdullah b. Nücey el-Hadramî, ona babası (Nücey el-Hadramî), ona da Hz. Ali (ra) şöyle demiştir: "Rasulullah'ın yanında, başka hiç kimseye nasip olmayacak kadar üstün bir konumum vardı. Her seher vakti kendisine gider, selâm verir, boğazını temizleyene (sesimi duyduğunu hissettirecek şekilde hafifçe öksürene) kadar, selam vermeye devam ederdim. Yine bir gece geldim ve 'es-Selâmun aleyke ey Allah'ın Rasulü' dedim. Bunun üzerine bana 'Yavaş ol (Acele etme), ey Ebu Hasan, bekle yanına çıkayım' buyurdu. Yanıma çıktığında 'Ey Allah’ın Peygamberi! Seni kızdıran biri mi oldu?' dedim, bana 'Hayır' dedi. 'Peki o hâlde, neden daha önceki gecelerde benimle konuşmadığın halde bu gece konuştun' dedim, şöyle cevap verdi: Hücrede bir kıpırtı duydum 'Kim o?' diye sordum. 'Ben Cebrail'im' dedi. 'Buyur gir' dedim. 'Hayır, sen dışarı çık' dedi. Ben de çıktım. Cebrail 'Evinde öyle bir şey var ki, orada bulunduğu sürece hiçbir melek oraya girmez' dedi. 'Ey Cebrail, böyle bir şey olduğunu bilmiyorum' dedim. 'Git bak, araştır' dedi. Eve girdim, baktım ki sadece Hasan’ın oynadığı bir köpek yavrusu var. 'Sadece bir köpek yavrusu buldum' dedim. Bunun üzerine Cebrail 'Üç şey vardır ki, bir mekânda bulundukça oraya asla melek girmez: Bunlardan biri köpek, biri cünüplük, diğeri de ruh taşıyan varlığın sureti (heykeli, resmi)' dedi."


    Öneri Formu
41762 HM000647 İbn Hanbel, I, 85