404 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Ebî Ömer el-Adenî, ona Abdullah b. Muâz, ona Ma’mer, ona Âsım b. Ebî'n-Necûd, ona Ebû Vâil, ona da Muâz b. Cebel (ra) şöyle rivayet etmiştir: ““Bir yolculukta Rasûlullah’la (sav) beraberdim. Seyahat esnasında bir gün O’nun yakınında bulundum. Bunu fırsat bilerek; “- Ey Allah’ın rasûlü; beni cennete sokacak ve cehennemden uzaklaştıracak bir amel söyle!” dedim. Şöyle cevap verdi: “- Benden büyük bir şey istedin. Ama bu, şüphesiz Allah’ın kendisine kolaylaştırdığı kimse için kolaydır: Allah’a kulluk eder, O’na hiçbir şeyi ortak koşmazsın! Namazı kılar, zekâtı verir, Ramazan orucunu tutar, Kâbe’yi haccedersin!” Sonra Hz. Peygamber şöyle devam etti: “- Şimdi sana hayır kapılarını göstereyim mi? Oruç kalkandır. Su ateşi söndürdüğü gibi, sadaka da hataları silip söndürür. Bir de gece karanlığında namaz kılmak.” Sonra; “Onlar, yataklarından kalkıp korku ve ümit içinde Rablerine ibâdet ederler, kendilerine verdiğimiz rızıktan da allah için harcarlar. Yaptıklarına karşılık olarak onlar için ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilemez” (Secde, 32/16-17) meâlindeki âyeti okudu. Sonra da; “- Sana işin başını, direğini ve zirvesini söyleyeyim, o cihâdır” buyurdu. Sonra da; “- Sana, bütün bunların can damarını (bunlara sahip olacağın şeyi) haber vereyim mi?” dedi. Ben; “- Buyur, ey Allah’ın Rasûlü!” dedim. Hz. Peygamber dilini göstererek; “- Buna sahip ol!” buyurdu. Ben; “- Ey Allah’ın Rasûlü; konuştuklarımızdan dolayı da muâheze edilecek miyiz?” diye sordum. “- Anası ağlayasıca Muâz! İnsanları yüz üstü cehenneme sürükleyen, dillerinin hasâdından başka bir şey midir?” buyurdu.
Açıklama: Muâz’ın sözünü ettiği seyahat, Tebük seferidir. Bu sefer esnasında, sıcağın bastırdığı ve insanların etrafa dağıldığı bir sırada Muâz fırsatı değerlendirerek Hz. Peygamber’e yaklaştı ve aralarında yukarıda geçen konuşma cereyan etti. “Oruç kalkandır” ifâdesi; cehenneme karşı koruyucudur veya günah işlemeye mani olucudur anlamındadır. İbadetlerin zirvesi olarak cihadın zikredilmesi, cihâdın zorluğunu ve onun diğer amellere olan üstünlüğünü göstermek içindir. Cihâd sayesinde insan dinini yüceltir, kuvvetlendirir. “İnsanların dilleri yüzünden cehenneme sürüklenmeleri” cümlesi; pek çok günahı dilleriyle işlediklerini göstermektedir. Küfür, hakaret, iftirâ, yalan, gıybet, nemîme vb. pek çok büyük günah “dilin hasâdıdır”, bütün bu günahlar dil ile işlenmektedir. İşlenen her günahın başlangıcında dil mutlaka vardır. Dili yüzünden başına gelebilecek belâlardan kurtulmak için de insan diline sahip olmalıdır. Çok sözün yalansız olmayacağı, çok yalanın da çok günah demek olduğu herkesin malûmudur. Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: الصَّدَقَةُ تُطْفِئُ الْخَطِيئَةَ كَمَا يُطْفِئُ الْمَاءُ النَّارَ
Bize Ebu Nadr, ona Abdurrahman, ona babası (Abdullah b. Dinar el-Kureşî), ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Kul nereye (söylediğinin) farkına varmadan Allah azze ve cellenin rızasına uygun öyle bir söz söyler ki, o söz sayesinde Allah (cc) onun derecelerini yükseltir. Yine kul farkında olmadan Allah'ın (cc) öfkesine sebep olacak öyle bir söz söyler ki, Allah (cc) o söz sebebiyle onu cehenneme sürükler."
Açıklama: Hadis sahihtir. İsaddayer alan عَبْدُ الرَّحْمَنِ abdurrahman hakkında kendisini sahih rütbesinden indiren sözler söylenmiştir.
Bize Ebu Muaviye, ona Muhammed b. Amr b. Alkame el-Leysî, ona babası (Amr b. Alkame), ona dedesi Alkame, ona Bilal b. Hâris el-Müzenî'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "İnsan nereye varacağını bilmeden Allah azze ve cellenin rızasına uygun öyle bir söz söyler ki, o söz sayesinde Allah'a kavuşacağı güne kadar Allah azze ve celle ona rızasını yazar. Yine insan nereye varacağını bilmeden Allah'ın öfkesine sebep olacak öyle bir söz söyler ki, o söz sebebiyle Allah'a kavuşacağı güne kadar Allah azze ve celle ona gazabını yazar." [Hadisi nakleden ravi, Alkame'nin (bu hadisi naklettikten sonra) şöyle dediğini söylemiştir: (Bazen söylemeyi düşündüğüm) nice sözler var ki, Bilal b. el-Hâris'in naklettiği bu hadis beni bu sözleri söylemekten alıkoymuştur'.]
Açıklama: Amr b. Alkame'den sadece oğlu Muhammed b. Amr rivâyette bulunmuştur. İbn Hibbân onu Sikât'ında zikretmektedir. Muhammed b. Amr b. Alkame hasenü'l-hadistir.
Bize Züheyr b. Harb, ona Cerir, ona Süheyl, ona babası, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Allah sizin için üç şeyden razı olur, üç şeyden ise hoşlanmaz. O, sizin kendisine ibadet etmenizden, O'na hiç bir şeyi ortak koşmamanızdan ve tefrikaya düşmeden hep birlikte Allah'ın ipine sarılmanızdan hoşlanır. Dedikodudan, çok soru sormaktan ve malı zayi etmekten (savurganlıktan) hoşlanmaz."
Bize İshak b. İbrahim el-Hanzalî, ona Cerir, ona Mansur, ona eş-Şa'bî, ona el-Mugîra b. Şube'nin âzatlısı Verrâd, ona da el-Muğîra b. Şube'nin (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve Celîl olan Allah annelerinize karşı gelmeyi, kız çocuklarını diri diri toprağa gömmeyi, verilmesi gerekeni vermeyip alınmaması gerekeni almayı haram kılmıştır. Sizin dedikodu yapmanızı, çok soru sormanızı ve savurganlık yapmanızı da kerih saymıştır."
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona İsmail b. Uleyye, ona Halid el-Hazzâ, ona İbn Eşva', ona eş-Şa'bî, ona da el-Muğîra b. Şube'nin kâtibi şöyle demiştir: Halife Muaviye, Muğîra'ya, bana Rasulullah'tan (sav) duyduğun bir hadisi gönder diye yazmıştı. Muğîra ona şöyle yazdı: Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu işittim: "Şüphesiz ki Allah sizin üç şeyi yapmanızdan hoşlanmaz: Dedikodu, savurganlık ve çok soru sormak."
Bize Zeyd b. Hubab, ona Ali b. Mes'ade el-Bâhilî, ona Katâde (b. Diame), ona da Enes b. Malik'in rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuuştur: "Kulun kalbi istikamet üzere (dosdoğru) oluncaya kadar imanı dosdoğru olmaz. Dili dosdoğru oluncaya kadar da kalbi dosdoğru olmaz. Komşusunun, kötülüğünden emin olmadığı kimse de cennete giremez."
Bize Nisabur'da Ebû Abdullah el-Hafız ve Kûfe'de Ebû'l-Kasım Zeyd b. Cafer b. Muhammed b. Ali el-Alevî, onlara Ebû Cafer Muhammed b. Ali b. Duhaym eş-Şeybânî, ona İbrahim b. Abdullah el-Absî, ona Vekî', ona el-A'meş ona Mücahid, ona Tavus ve ona da İbn Abbas şunu rivâyet etti: Rasûlullah (sav) iki mezarın yanından geçiyorken şöyle demişti: "Bu ikisi azap görüyorlar, ancak büyük bir günahtan dolayı azap görmüyorlar; bunlardan biri insanlar arasında laf taşırdı, diğeri ise küçük abdestinden sakınmıyordu." Vekî', burada sakınmıyordu anlamına gelen "Lâ yestenzihu" kelimesi yerine, yine aynı manaya gelen "Lâ yetevekka" lafzını kullandı. İbn Abbas dedi ki: Sonra Hz. Peygamber taze bir hurma dalı istedi, onu ikiye böldü, sonra bu parçalardan birini mezarın birine diğerini de ötekine dikti. Sonra da, "Umulur ki, bunlar kurumadığı müddetçe onların azapları hafifletilir."
Bize Muhammed (b. İbrahim) b. Ebu Adî, ona Davud (b. Ebu Hind), ona Mekhûl, ona da Ebu Sa'lebe el-Huşenî'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "İçinizden, en hoşuma gideniniz ve ahirette bana en yakın olanınız, ahlâkı en güzel olanınızdır. Bana en sevimsiz geleniniz ve ahirette bana en uzak olanlarınız ise, kötü ahlaklı olanlarınız; boşboğazlık edenleriniz, bilgiçlik taslayarak (kibirlenerek, ihtiyatsız) konuşanlarınız ve (sözünü beğendirmek için) edebiyat paralayanlarınızdır."
Açıklama: Rivayette geçen ve Hz. Peygamber'in (sav) hoşuna gitmeyen üç grup insanı ifade eden kelimeler: الثَّرْثَارُونَ (es-Sersârûn): Geveze, çenebaz, boşboğaz, boş konuşan, çok konuştuğu için doğrudan şaşanlar; الْمُتَفَيْهِقُونَ (el-Mütefeykihûn): Bilgiçlik taslayarak kibirlenenler. Kendini çok bilgili göstermek için kibirlenerek, edebiyat yaparak, ölçüsüzce, ihtiyatsız (doğruyu, yanlışı her şeyi birbirine katarak) konuşanlar; الْمُتَشَدِّقُونَ (el-Müteşeddikûn): Sözünü beğendirmek için edebiyat yaparak konuşan, ağzını gere gere konuşanlar; anlamlarına gelmektedir.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Hüseyin b. Ali, ona Zâide, ona Meysere, ona Ebu Hazim, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir olay gördüğünde ya hayır söylesin ya da sussun. Kadınlar hakkındaki vasiyetimi tutunuz. Kadın kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Kaburganın en eğri yeri üst kısmıdır. Eğer onu düzeltmek için zorlarsan kırılır. Olduğu gibi bırakırsan eğri kalmaya devam eder. Siz kadınlar hakkında birbirinize hayrı tavsiye etmeye devam edin."