89 Kayıt Bulundu.
[Bize Harun b. Maruf ve Muhammed b. Abbad, -Her ikisinin rivayetinde lafızlar birbirine yakın olup rivayetin metni Harun’a aittir- onlara Hatim b. İsmail, ona Yakub b. Mücahid Ebu Hazre, ona da Ubade b. Velid b. Ubade b. Samit “... Sonra yürüyüp kendi mescidinde bulunan Cabir b. Abdullah' uğradık... (O şöyle dedi:...)” diyerek şöyle rivayet etmiştir:] "Hz. Peygamber (sav) ile birlikte Batn-ı Buvât Gazvesi’ne çıktık. Kendisi Mecdî b. Amr el-Cüheni'yi arıyordu. Bir deveye bizden nöbetleşe, beş, altı ve yedi kişi biniyordu. Derken Ensar'dan bir adamın biniş sırası geldi, devesini çöktürerek bindi. Sonra onu sürdü. Deve biraz inat edip yavaşlayınca (adam) ona: ‘Haydi git, Allah seni kahretsin!’ dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) ‘hayvanına lanet eden bu kişi kim?’ diye sordu. Adam ‘Benim, ey Allah’ın Rasulü’ dedi. Hz. Peygamber (sav) ‘İn onun üzerinden! Bize lanetlenmiş bir hayvanla arkadaşlık etme. Kendinize beddua etmeyin, çocuklarınıza beddua etmeyin, mallarınıza da beddua etmeyin. Zira Allah’tan bir şeyin istendiği ve duanın kabul edildiği bir ana rast gelir de duanız kabul oluverir’ buyurdu."
Bize Züheyr b. Harb, ona Cerir (b. Abdülhamid), ona (Süleyman b. Mihran) el-A'meş, ona Ebu Duhâ (Müslim b. Subeyh), ona da Mesruk'un (b. Ecda') naklettiğine göre Aişe (bt. Ebu Bekir) şöyle demiştir: Hz. Peygamber'in (sav) huzuruna iki adam girdi. Ne olduğunu bilmediğim bir şeyler söyleyerek onu sinirlendirdiler. O kızgınlıkla Hz. Peygamber (sav) onlara lanet okudu ve kötü sözler söyledi. Adamlar çıkınca; ey Allah'ın Rasulü! Bu iki adamın kazandığını kim kazanabilir dedim. "Nedir o" diye sordu. O ikisine lanet okuyup kötü sözler söylediniz ya diye cevap verdim. Şöyle buyurdu: "Rabb'ime koştuğum şartı biliyorsun, değil mi? Demiştim ki: Allah'ım! Ben ancak bir beşerim. Kızgınlıkla müslümanlardan herhangi birine lanet okumuş veya kötü söz söylemiş isem sen onu, o müslüman için bir arınma ve mükafat vesilesi yap."
Sana bu ilim geldikten sonra seninle bu konuda çekişenlere de ki: Geliniz, sizler ve bizler de dahil olmak üzere, siz kendi çocuklarınızı biz de kendi çocuklarımızı, siz kendi kadınlarınızı, biz de kendi kadınlarımızı çağıralım, sonra da dua edelim de Allah'tan yalancılar üzerine lânet dileyelim.
Bize Kuteybe b. Said, ona Abdulaziz b. Ebu Hâzim, ona Ebû Hazim, Sehl b. Sa'd'ın şöyle anlattığını rivayet etti: Medine'ye Mervan ailesinden bir kişi vali tayin edildi. (Bu zat) Sehl b. Sa'd'ı çağırarak Hz. Ali'ye sövmesini emretti. Sehl bunu kabul etmedi. Bunun üzerine vali ona; mademki ona sövmeyi kabul etmiyorsun Allah Ebu Türab'a lanet etsin de dedi. Sehl (araya) şunu ekledi: Ali Ebu Türab ismini çok severdi. Bu isimle çağrıldığı zaman sevinirdi. Bu sefer vali, o zaman bize ona Ebu Türab isminin verilme hikayesini anlat dedi. Sehl şöyle dedi: Rasulullah (sav) Fatıma'nın evine geldi. Ali'yi evde göremedi. Bunun üzerine kızına; "amca oğlun nerede" diye sordu. Fatıma, aramızda bir anlaşmazlık çıktı. Bana kızdı, gitti. Yanımda kaylûle de yapmadı diyerek cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) birine (Sehl'e); "Ali nerede bak" dedi. Adam Ali'nin mescitte uyuduğunu söyledi. Rasulullah (sav) Ali'nin yanına geldi. Ali uzanmış, elbisesi (rida) bir tarafa düşmüş, vücudu toprağa bulanmış bir halde idi. Rasulullah (sav) Ali'nin üzerindeki toprağı silmeye başladı ve "kalk Ebu Turab! Kalk Ebu Turab" diye seslendi.